02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
14 Temmuz 193S CTJMHURÎYET Suriyede protesto seferberliği! buratlı bır mayın dokucu kruvazör de lâzım Böyle seri mayin gemilerile düşman donanmasının üsleri önünde ve yolları üstünde mayin tarlaları tesisi kabil olur 4 süratli mayin dökücü kruvazörler kullanıhr. Bütün filolarda mayin dökücü kruvazörler vardır. Bir kaç nümune göstereîim: îngiliz Adventure: 6740 ton, sürati 27,85 mil, ayrıca gemiye 14 mil sürat veren iki Dizel motörü de vardır. 4 tane Londra Şiddetli sıcaklara karşı atları muhafaza etmek için atlarm 120 lik hava defi topu, 4 tane 47 lik ve başlarına kulaklan dışanda kalmak üzere hususî surette yapılmış şapkalar 8 tane 37 lik küçük top, 4 makinelitüfek; geçirilmektedir. 340 mayin; mürettebatı 395 kişi. Fransız Emib Bertin: 5886 ton; 39,8 mil sürat; (azamî süratı 42 mıli bulmuş tur) 9 tane 152 lik top, 4 tane 90 lik ve 8 tane 37 lik hava defi topu, 6 makinelitüfek, 6 tane 550 lik torpido kovanı, 2 tane deniz tayyaresi ve bunları atmağa mahsus katapsült; 200 mayin; mürettebatı 36 zabit 531 nefer; güvertesi 25 milimetre zırhla örtülmüştür. Fransız Pluton: 4773 ton; 31,6 sürat; 4 tane 138 lik top, 4 tane 75 lik ve 2 tane de 37 lik hava defi topu, 12 makinelitüfek; 290 mayin; mürettebatı 397 kişi. Japon Okinoşima: 4400 ton; 20 mil sürat; 4 tane 140 lik top; 4 tane makineli tüfek; taşıdığı mayin miktarile mürettebatı meçhul. Sovyet Rusya Marti: 3500 ton; 25 mil sürat; 4 tane 130 luk; 3 tane 75 lik, hava defi topu; 300 mayin. Amerika: Baltimore: 3950 ton; 20 mil sürat; 4 tane 127 lik top; 2 tane 76 lik hava defi topu, 4 tane 57 lik ve 2 tane 37 lik top: 350 mayin; mürettebatı 350 kişi. Amerika filosunda beheri 80 mayin taşıyan 1165 tonluk ve 35 mil süratinde muhribler de vardır. îtalya: Kuarto: 2900 ton; 28,6 mil sürat; 6 tane 120 lik top, 4 tane 76 lik ve 2 tane 40 lik hava defi topu, 2 makinelitüfek; 2 tane 456 lik torpido kovanı; 200 mayin; 322 mürettebat. Italyanların biri 3184 tonluk 21 mil süratinde, 7 tane 150 lik top ve 120 mayin taşıyan, diğeri 3,248 tonluk, 27 mil süratinde, 8 tane 150 lik top ve 120 mayin taşıyan iki mayin dökücü kruvazörü olduğu gibi bütün hafif kruvazörlerile muhriblerinin bir kısmı da mayin taşırlar. Almanlar, henüz ayrı mayin dökücü kruvazörler yapmamışlardır; fakat 6000 tonluk, 32 mil süratinde ve 9 ar tane 150 lik topla mücehhez yeni Alman kruvazörleri, hep mayin taşırlar. Almanlar Umumî Harbde Brummer ve Bremse isminde 4000 tonluk, 30 mil süratinde, 4 tane 150 lik top ve müteaddid torpido kovanlarile mücehhez, 300 er tane mayin taşıyan mayin kruvazörleri yapmışlardı. Bu gemiler, bugün mevcud değildir, fakat dediğimiz gibi uzaklara mayin dökme vazifesi şimdıhk kruvazörlere verilmiştir. Bizim de, mayin dökücü, çok seri bir kruvazöre, azçok, ihtiyacımız olduğunu zannedıyoruz. Maamafih bu ihtiyacm kat'î olmadığını hemen ilâve edelim. Böyle seri bir mayin gemisine neden lüzum görüyoruz? Gerçi müteaddid mayin gemilerimiz varsa da, bunlar süratli değildir. Bizim istediğimiz bir gemi, yüksek sürati sayesinde, düşman üsleri önünde, bilhassa düşman donanmasının geçtiği ve Cumhuriyet'in 2, 5 ve 12 temmuz tarihli sayılannda çıkan yazılanmızda, îngiltereden temin «ttiğimiz 6 milyon starlinlik kredile İngiliz tezgâhlarına sırasiie denizaltı gemileri, muhribler ve hafif kruvazörler ısmarlamamız lâzım geldiğini yazmıştık. Bugün de kruvazörlerin fia tından ve mayin dökücü kruvazörlerden bahsedcceğiz. Her sınıf gemiler gibi kruvazörlerin de tonajı ve fiatları artmi}tır. İngilizlerin 1912 13 senelerinde yaptıkları Chatham sınıfı 5500 tonluk 25,5 mil süratinde ve ana bataryası 8 tane 152 lik toptan mü rekkeb olan muhafazalı kruvazörleri vasatî olarak 334,000 liraya mal olmuştu. Bunlardan daha küçük olan Oelhi sınıfı gemiler ise, takriben 800,000 îngiliz lirasına yapılmıştır. 8 gemiden mürekkeb olup en eskisi 1918 de ve en yenisi 1922 de likmal edilmiş olan Delhi sınıfı kruva zörler, 4850 tonlukturlar; 29 mil süralleri vardır. 6 tane 152 lik top ve 12 tane kovanla mücehhezdirler. Görülüyor ki on yıl içinde, kruvazörlerin fiatı arada tonajm da küçülmesine rağmen 334,000 den 800,000 îngiliz lirasına çıkmıştır. 1926 da ikmal edilen 7580 tonluk, 33 mil süratinde, 7 tane 152 likle mücehhez Entreprise ise 1,690,000 liraya mal olmuştur. 1925 te ikmal edilen 9770 tonluk, 30 buçuk mil süratinde ve 9 tane 152 lik topla mücehhez Effingham kruvazörü 2,175,000 Îngiliz lirasma yapılmıştır. Bu iki îngiliz kruvazörünün çok pahalıya mal olmalannın bir sebebi de, inşalarının çok uzun sürmesidir. (7 ve 5 sene). Vaşington sınıfı 10,000 tonluk ağır kruvazörler, 1927 senesinde îngilterede 2,000,000 îngiliz lirasma mal olmakta idi; Amerikada ise 3,300,000 sterİine. 1927 fiatlarına şimdi en az yüzde 20 zammetmek lâzımdır. Avam Kamarası nm 17 mart 1938 tarihli celsesinde, Bahriye Nazırı, îngiliz kruvazörlerinin beher tonu 200 sterline mal olduğunu söyle miştir. Bu yekuna toplar, torpido kovanları, torpidolarla mühimmat ve tayyareler dahil değildir. Bu hesaba göre, bizim îngiltereye ismarlanmasını muvafık gördüğümüz 5000 tonluk hafif kruvazörlerin yalnız tekne ve makineleri 1 milyon îngiliz lirasına mal olacaktır. Silâhlar ve mühimmat için de, bu yekunun dörtte birini kabul edersek 5000 tonluk kruvazörlerin takriben 1,250,000 îngiliz lirasına mal olacağı anlaşılır. Şimdi mayin dökücü kruvazörlere gelelim. Mayin, tedafüî olduğu kadar tecavüzî bir silâhtır da... Kendi kıyılarınıza döktüğünüz mayinler, tedafüidir; düşman donanmasının üslerine ve güzergâhlanna döktüğünüz mayinler ise tecavüzidir. Çünkü bunlara çarpan bürün düşman gemileri ya batar ya azim hasara uğrar. Kendi sahillerimize küçük mayin gemilerile torpil dökmek mümkündür. Fakat düşman üsleri civanna ve düşman donanmasının dolaştığı yerlere mayin dökmek için mayin dökücü denizaltı gemileri, mayin taşıyan buhribler ve en iyisi C •• •"!• 1 • * 1**1 ** ** Gene eski tabiye: Hatay rejimi dolayısile tazallüm ederek Arab âlemi tahrik ediltnek isteniyor IBaştaraJı 1 inci sah'fede] keşfedümişti. Doktor Şalfun isminde bir Türkiyeye veriiiyor, Antakya da Suri Lübnanlı serseri tabib, etrafına topladığı yeye bırakılıyormuş. Hatta îtalyan gaze bir takım zorba ve serserilerîe ki bunlatecisi sormuş: rın büyük bir kısmı da Ermeni idi gizli îskenderunda Türk nüfusu azdır; bir cemiyet kurmuş, azasına ayhklar verAntakyada çok. Nasıl oluyor da Antak| mış ve nihayet bunlar, Lübnan hükumeya Suriyede kalıyor, İskenderun Türki! tini ortadan kaldırıp yerine doğrudan doğ yeye veriiiyor? ' ruya Fransız idaresini ikame edecekleri Irak Hariciye Nazırı «bu plâna göre gece, si'âhlarile, bombalarile, evraklarile Türk nüfusile Türk olmıyan nüfusun mübirlikte yakaîanmışjardı. Beyrutlu Franbadelesi» zarurî olacağı cevabını vermiş. Beyrut mehafili böyle bir taksim pro sız matbuatı tarafından doktor Şalfun'un jesi hakkında yenibirşey bilmiyor. Fran bır delılığinden ibaret olmak üzere gös sa muhitinden çıkan malumata göre fil terilen bu hâdise etrafında iki aydır pek hakıka bir aralık böyle bir taksim ve hat çok dedikodu oldu ve bu komplonun bizta nüfus mübadelesi fikri ortaya atılma zat Fransız întelligence Service'i tarafınmış değildir. Bu fıkri Fransa meydana çı dan tertıb edildıği söylenerek X ve Y dikarmı? ve hatta Türkiyeye acıkca teklif ye bir takım isimler de zikredildi. Nihadahi eylemismiş. Beyrutun manda me yet, son günlerde muhakeme yapıldı, muhafıhnden cıkan rıvayetlere göre, o za hakeme esnasında görüldü ki bu gizli ceman, Türkiye Hatay meselesinin tama miyet hakikaten varmış. Azası muntazamiyetini muhafazada ısrar etmiş ve man para da almışlar. Bu cemiyerin ek « Türkiye için maksad arazi ilhakı ser azası da bir takım sabıkalıîardan mü de&ildir; davamız Hatayın istiklâlidir.» rekkebmiş. Bizzat Dr. Şalfun da maruf Tarzında cevab vermiş. bir sabıkalı olduğu bu esnada sabit olBu kat'î cevab üzerine Fransa makam du. Hulâsa, bütün isnad edilen filler saları da bu taksim fikrini müdafaadan bit olduktan sonra cemiyet azasımn eksevazgeçmismiş. Yeni bir taksim fikrinden risi beraet ettiler. Meğerse doktor Şal * veya projesinden burada ademi malumat fun bu «biçare sabıkahları» aldatmış imiş. beyan ediliyor. Yalnız, tahmin edildisi Mahkeme, Fransızlarla Lübnanhlardan mürekkeb muhtelit bir mahkeme idi. Bene göre Suriye bu fikre çok mülâyimdir. raet hükümlerinde ekseriyetle Fransızîar Böyle bir hal çaresi bulunsa Şam hükulehte karar veriyorlardı. Neticede bütün meti pek memnun olacaktır. Ancak Türyük doktorun sırtına yüklendi ve iki sene kiyenin böyle bir fikre yanasacağı zan hapse mahkum oldu. nedilmiyor. Iraktan gelen ve Irak HariBu mahkumiyet üzerine bütün Bey ciye Nazırına atfedilen beyanat da bura* da Şamın bu temayülünün eseri olarak rut dedikoduya başladı: «Mücrim Şal telâkki edilmekte ve beyanatm aynen fun değil, filân Fransız zabiti, falaa nakledildiği şekilde vuku bulmuş olma Fransız idi. Mahkum edilmek lâzımsa on> lar mahkum edilmeliydiler» denildi. Şimsından da çok süphe RÖsterilmektedir. di de doktor Şalfun'un sıhhî vaziyeti ileDoktor Şalfun hâditen §amda toplanacak olan Vatanî kon ri sürülerek affı mevzuubahstır. Avukatı gresine kadar Hatay meselesi etrafında, aftan ve hiç değilse cezanın daha hafif mitinglerden ba?ka yenı bir hâdise olaca bir şekle sokulmasından emin görünüyor. ğını zannetmiyorum. Şam hükumetinin a Eğer bu da tahakkuk ederse bu koskoca lacagı kat'î vaziyet, ancak bu kongreden mesele kapanıp gitmiş olacaktır. sonra belli olacaktır. Londra Karısı Barbara Hutton ile bozuşarak Londrada mahkemeye düşen Kont Reventlow'u görmek istiyen ve Norveç sefareti önünde toplanan halk. Fransız millî bayramı Paris 13 Havas ajansı bildiriyor: Size Beyrut havadisi olarak da şunu kaydedeyim: Sancakta bulunan Türk askerleri, 14 Bundan iki ay kadar evvel burada temmuz Fransız millî bayramı şenlikleriLübnan hükumeti aleyhine bir komplo ne iştirak edecektir. Londra Hindistanda an'anevî bir bayram RothaJotra adile maruf olan bu bayram esnasında yüzlerce Hindli içinde Racanın bulunduğu arabayı sokaklarda dolaştırmaktadırlar dolaştığı yerlerde mayin tarlalan vücude getireceği gibi, buna fırsat bulamadıgı zamanlar, kruvazör hizmetini görür. Mayin dökücü denizaltı botlarımızla mayin taşıyacak muhriblerimiz de, bu işte mayin dökücü kruvazöre yardım ederler. Yukanda zikrettiğimiz tiplerden han gisinin bize en ziyade uygun olduğunu tayin etmek Genelkurmaya aid ise de, 3000 tondan büyük olmaması, süratinin yüksek olması ve 152 lik toplarla mücehhez olması lâzımgeldığini söylemekle hata etmiş olmayız. Yalnız bir nokta var, Eğer, paramız, diğer daha mühim ihtiyaclara kâfi gelmiyecekse, bu mayin dökücü kruvazörden vazgeçmek, muhriblerimize ve kruvazörlerimize mayin dökecek tertibat ilâve etmek kabildir. O vakit, bir taşla Paris Roma büyük mükâfatını kaıkı kuş vurulmuş olur. zanan ressam Madmazel Laventure arSonuncu yazımızda hücum botların kadaşlarınm omuzunda. Senelerdenberi dan bahsedeceğiz. ilk defa olarak Roma mükâfatını bir AB1DIN DAVER kadm san'atkâr kazamvor. Ben ayakyolundan geliyordum. îzak söyledi şimdi çıktı diye. Arkasmdan seslendim. Cevab vermedi. Anladım ki kaçıyor. Arkasmdan garson Nuriyi yolladım, takib ettirdim. Galatasarayda hususî bir otomobile binmiş. Hususî .mi? H a . . . Burada kalantor bir oğlanla viski içtilerdi. Galiba onunla gitti. Kim bu herifçioğlu. be dayı? İzağa sordum. Biraz tanıyor o. Çok zengin bir hovarda imiş. Adını bilmiyor. Ben de biraz şaştım. Ona karı mıyok? Meleği ne yapacak? Sarhoşlukla yanına aldı dedim. Fakat... Melek bugün de görünmeyince tepem attı. Benden de al o kadar. Aklı varsa buralarda görünmesin. iki budunu ayınveririm. Biz de dükkânı kaparız. Meleksiz burası işler mi? Nerede ise tutkunları birer ikişer düşerler. Nihayet bir gece, iki gece... Bakarlar ki Melek yok, bir daha gelmezler. Haydarın şakaklarında iki kalm damar şişti. Fazla sıkıntı zamanlarında başına kan çıkınca böyle olurdu. Ensesinden kafatasma doğru bir sancı tırmandı. Bu ne zamana kadar sürecekti? Ya Melek bir hafta görünmezse, bir ay görünmezse, hiç görünmezse?.. Cebinde metelık yoktu. Evde yatacak şiltesi yoktu. Ondan yüz çevirmiyen bir tek arkadaşı yoktu. Melek sayesinde buraya gıdip geliyor, pe'i 'îkışırsa iki sucuğa fit olarak, şu köşede ziftleniyordu. Pek keyifli zamanmı yakalarsa Yusuf tan arada bir yirmi otuz kuruş çektiği de olurdu. Meleği buiamazsa artık bu herifin yanına yanaşmak da zordu. Onun ümidini kesmemek için homurdandı: Ben onu bulurum amma... Yusuf sordu: Nerede bulursun? Haydar ona cevab vermeden cümlesini tamamladı: ... paranm gözü kör olsun. Yusuf tekrarladı: Nerede bulursun? Haydar atmak lâzım geldiğine hükmetmişti: Bulurum, dedi, ben o herifin kim olduğunu anladım. Kim? Anladım. Şimdi iki papel olsa ben onu bulurum. Nerede bulursun? Kim o herif? Sorma be dayı, biz biliriz... Züppenin biri, otomobili var değil mi, saçla HATAY Doğarken göklerde yol gösteren ay, Milyonla kalb dedi: Kurtuldu Hatay. Gözyaşı, esaret, öksüzlük, acı, Kahr mı giyince, istiklâl tacı? Günlerce bir millet sevindi, coştu Türklükten hız alıp Ataya koştu. Çünkü o, demişti kurtulsun Hatay, Hatayı sarsın, kucaklasın ay. Bağhyız gönülden Atadan yol gider Bu yollar, tarihin, Hatayda soyumun Büyük Ataya güzel Hataya. şerefin yolu destanı dolu. Atadır Türklüğün güneşi, ayı öz vatan parçası, Türkün Hatayı. Hataydan Türklüğün gür sesi gelir, Albayrak, Türk olan yerde yükselir 6/7/1938 HİKMET TURHAN DAÖLIOĞLU Milli roman: 17 Yazan: SERVER BED1 yoktu. Sesli bir nefes bıraktı ve yutkun du. Birbirlerinin kulağına bir şeyler fısıldıyan iki kadın yerlerinden kalkarak çekildiler. Belki de Yusufun bir ucu da kendilerine dokunan sözüne kızmışlardı. Haydar da kapıyı vurarak baruı iç salonuna değil, sokağa çıkmayı düşünüyordu. Kadınlar uzaklaşmca Yusuf ayağmı indirdi ve işaret parmağile Yusufu yanına çağırarak, alçak seslç sordu: Nereye savuştu, dersin? Haydar o zaman çaktı ki, Yusuf, öteki karıların yanmda Meleğin savuştnasına kulak asar görünmek istecnemişti. Yüz bulmasmlar djye patron numarası. Ne hinoğlu hindir o. Ne bileyim ben, dayı, dedi, sabahtenberi odasında aradım, yok. Dün gece senin önünde mi çıktı buradan? rını şöyle alâmeriken tanyor. Haydar uyduruyordu. Herseyden evvel Yusufa ümid verip iki papelini koparraak ve şimdi belini büken şu meteliksizlikten kurtulmak istiyordu.lki kadeh daha parlatırsa ne yapacağını daha rahatça düşünebilirdi. Cebinde iki üç sigaralık esrar da vardı. Fazla efkârlanırsa onu da içecek, sonra Yüksekkaldınmda her zaman elli kuruşa kaldığı külüstür bir otelde geceyi geçirecekti. Haydar kanya bir omuzunu sallıyarak: Yok! dedi ve Yusufun yüzüne baktı. Patron hâlâ oralarda değildi. Bu işe onun da kendisi kadar meraklanacağını ve öfkeleneceğini uman Haydar büsbü tün afallamıştı. Onun ne dıyeceğini an lamak için sordu: Sen n« dersin bu işe, Yusuf dayı? Patron, başmı Haydara çevirmeden, duvarın en yüksek noktasına bakarak cevab verdi: Ben ne diyeceğim? Memnun ol dum tabiî... Başımdan bir tanesi daha eksildi. Bu cevab Haydan Meleğin kaçması kadar kudurtuyordu. Fakat çok yorgun ve şaşkın olduğu için hır çıkarmağa hali dım da bu parayı verdim. Bari çok içme de kanyı aklın başında ara. Korkma, dayı. îstanbul kâse, ben kepçe... Kahbenin bzı îstanbulda ise elimden kaçamaz, meraklanma. Eyvallah! Haydar bardan dışan fırladı. Dosdoğru Balıkpazarma gidecekti. Fakat sonra? Sonra? Onu hiç bilmiyordu. Sokağın ortasmda durdu, elini kıvırcık saçlarınm arasma Yusuf etrafına baktı; sonra Haydara daldırdı, düşündü: «Hele biraz celâllâ doğru iğilerek, alçak sesle: Hele sen Meleği al, gel, dedi, on nalım!» dedi ve hızla yürüdü. 3 dan sonra iki kâğıd da vereyim, üç de. Büyükadada, Yat Kulübün bahçesin Meteliğim yok, dayı, nasıl arade, adî günlerden pek az farkeden renkli yım onu? ve sessiz bir pazar kalabalığı vardı. Göl Londraya gidecek değilsin ya, pa gelik yerlerdeki ve dans salonunun kalrayı ne yapacaksın? dırımmdaki masaların çoğu dolmuştu. Bir bildiğim var elbet, ki istiyo Halk, göze görünmez bir yerden sızan rum. bir eflârun duman gibi etrafa yayılan ak« Yusuf karannı birdenbire verdi ve e şamm rehaveti içinde, yorgun fısıltılarli lini pantalonunun cebine atarak iki gü konuşuyordu. Yalnız, deniz tarafındaH müş lira çıkardı, şıkırdatarak Haydarın masalardan birinde, iki kadınm ve üç iri, tombul avucuna toka etti: erkeğin teşkil ettiği bir grup çok neş'e Al! dedi, karıyı bulamazsan bir liydi. Kahkahaları, içeriden gelen cazdaha gözüme görünme. Şimdi senin dos band sesinin bahçedeki donuk ve kısır doğru Balıkpazarma, İstavro'nun meyha akislerini bastınyordu. nesine düşeceğini biliyorum. Haline acılArJcasi vari
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle