Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
9 Haziran 1938 CUMHTJRlYET Hatay işi hakkında PENCERESİNDEN Kazanc vergisi kanununLe Temps'm bir makalesi Kelepçeli gelin güvey! Sosyal meseleleri sosyal da yapılan değişiklik «Efkârı umumiyeyi heyecanlandıran hâdiselerin ilimler halleder Türkiye ile Fransa arasındaki iyi münasebetllim ve Cemiyet: 6 (>l tktısadî hareketler Yazan: Prof. SAL1H MURAD Medeniyetin terakkisi fizikî ilimler kadar sosyal bilgilerin artmasına istinad eder. Bir cemiyetin maksad ve gayesi ne kadar hayırlı olursa olsun karşısında bulunduğu meseleleri hads veya parmak hesabı usullerile halledemez. Cemiyet kendi standard ve tekniğini tekâmül ettirmelidir. Fakat ne de olsa sosyal ilimler daima fizikî ilimlerden geri kalacaktır; çünkü müsbet ilimle uğraşanlar cansız madde lerle temastadırlar. Sosyal ilimlerle uğraşanlar daha ziyade insanlarla, riyazî rnuadelelerden ziyade ahlâk prensiplerile alâkadardır. Bunlar mahsullerini idrak jçin günler, seneler ve belki nesiller veya asırlar geçmesi zaruridir: Herhangi bir sahada tecrübeye girişmek demek rehberlik rolünü ve mes'uliyetini almak demektir. îrtica veya yerinde sayma zihniyetile tecrübe sahasına atılmak imkânsızdır. Fizikî ilimlerde olduğu gibi sosyal ilimlerde terakki meydana getirmek istiyenler bir Nevton, bir Maksvel, bir Edison veya bir Markoni gibi yaratıcı düşünce kabiliyetini taşımalıdır. Lüzumsuz ve zararlı şeyleri terketmek, makinelerde olduğu gibi cemiyet işlerinde de mühim bir amildir. Endüstride ol duğu gibi cemiyet işlerinde de yerinde saymak geri gitmek demektir. Sosyal meseleler üzerinde tecrübe yapanlar cemiyet bakımından mühim işlere girmişlerdir. Fakat bu tecrübeciler reşer jin rolünü bir tarafa atıp heyecan ve his tesirleri altında tecrübeye girişirlerse cemiyet için tehlike başgöstermiş olur. Cemiyet işlerinde liderlik edenlerin taşıdıkları ruh daima hakikat peşinde koşan ruh değildir. Cemiyetin hastahklannı tecrübe edilmemiş ilâclarla tedavi etmek yolu ilim metodlarından dışarıda kalır. Sosyal tecrübeciler cemiyet işlerine her nevi garaz ve ivazdan tecrid edilmiş bir fikir ziyası altında takarrüb etmelidir. Hakikatleri toplayıp tahlil etmeli, illetleri arayıp prensipleri kurmahdır. Fakat bu prensipler verecekleri neticelerin ziyası altında tetkik edilmelidir. İlimle cemiyet arasında tam bir teşbih yapmak imkânsızdır. Mühendisler ben likleri, iradeleri olmıyan bir takım cansız şeylerle uğraşırlar; irade mühendistedir. O eline aldığı şeylere istediği şekilleri verir ve bunları muayyen maksadlar için kullamr. Buna mukabil cemiyet mühendisi in san denilen canlı mahlukların idaresile mükelleftir. O mahluk ki et ve kan, heyecan ve his, hulya ve emel taşır. Bu mahluklardan her birinin bir irade sahibi olmasına göre de demokratik bir cemiyette halk cebirle değil irza ve ikna ile idare edilmelidir. İlmî bir ruh bu ikna işinde mühim bir amildir. Bir operatör bir hastayı iyice muayene edip teşhis koymadan hastayı operasyona ikna etmez. lyi bir teşbisle kanaat getiren operatör operas yonun hastaya iyiliği dokunacağını söy ler. Operasyonu yapan ve yaptıranlar batıl zan ve korkuya değil akli selime güvenerek bu işe girer. Medeniyetin muhkem temeller üzerinde inkişafmı istersek tecrübeli bir operatörün tuttuğu yolu öğrenmeliyiz. Operasyondan korkmamalıyız. Asıl mühim mesele operasyon vaktini kestirmek ve az zararla ve emin bir surette tedavi yolunu bulmaktır. Bir kararm tatbikı azçok cesarete lüzum gösterir; tıpkı bir operas yonda olduğu gibi. Sosyal ve ekonomik hakikatleri daima müşahede ve tetkik altında bulundurmalı ve bunları mantıkî neticelere varmak üzere tahlil \etmelidir. Bu neticeleri halkı terbıye etmek ve münakaşalarına meydan vermek suretile u mumun takdirini kazanacak şekilde bulmağa çalışmalı. Bunların hepsi bati ve yorucu islerdir; sürat devri olan bu devirde can sıkıcı gibi görünür. Fakat serbest bir cemiyet için buna katlanmak mecburiyetindeyiz. Fizikî cisimlerde momentum (yani hareket miktan) nın kütle ile sürat hasılı zarbıle ifade edıldiğini bılen bir münevver vatandaş cemiyet momentumunun da kütle ile sürat hasılı zarbına müsavi olduğunu takdir eder. Cemiyet içinde seri olan azlık, bati olan çokluğun ataletini beklemeli. Bu atalete hakkile karşı konursa sosyal haAketin sürati artar ve serbest bir cemiyet meydana getirir. (Bu halde mihanikte Nevton'un birinci ve ikinci hareket kanunlarının cemiyet işle rinde aynen tatbik edildiği görülüyor). İlimle endüstrinin geniş bir istikbali var. Bugünkü endüstri ilim lokomotifini takib ederek yeni ve namütenahi bilgi dünyasına gidiyor. Mekânm hududlarını hesab edip haricde bir hiçlik bulunduğunu iddia eden bir astronom nekadar basiretsizlik yapmışsa atomun da son parçalanna ayrıldığım ve daha küçük cüzleri bu lunduğunu iddia eden bir fizikçi de o kadar basiretsizce hareket etmiş olur. îlimle bilginin hududlan yoktur. Ayni suretle bir iktısadcı ilmî düşüncenin meydana çıkardığı yeni eşyanın artık kemal mertebesine vâsıl olduğunu iddia etmekle basiretsizlik yapmış olur. Yeni eşyanın ve ticaret usullerinin mütemadi bir inkişafile endüstri âleminde mühim işler görüleceğini ve konfor vasıtalarımn inkişaf edebileceğini hatırdan çıkarma malıyız. Her yeni konfor vasıtasına aid pazar, bir gün işba haline gelir. Bu sahada çalışan işçilerin adedini azaltmak için yeni bir teknolojiye lüzum gösterir. Fakat diğer taraftan ilim, ya mevcud endüstriyi modernize veya yeni endüstri yaratarak, mütemadiyen yeni yeni şeyler çıkarıyor. Bir nesil içinde otomobil, tayyare, sesli filim, radyo gibi bir takım yeni endüstriler çıktığını gördük. Bunlar milyonlarca işçiyi bel' etmiştir. Eski endüstrilerin çoğu ilhn adamlarının yardı mile inkişaf ediyor ve eski mahsuller yerine modern mahsuller veriyor. (*) Eski mahsullerini değiştirip yenilemek üzere ilim adamı kullanmıyan endüstriler mahva mahkumdur. Bu noktayı takdir edemiyenler veya etmemekte muhafaza kârlık gösterenler yeni ve modern tesisata rekabet edemezler. Hasılı endüstri liderlerile ilim adamları arasında sıkı bir anlaşma ve kooperas yon zarureti karşısındayız. Yalnız fabri kaların reşerj dairesinde çalışanların de ğil, endüstriyi idare eden iş adamlannın da yeni ilmî keşifler hakkında bilgi sahibi olmalarına lüzum vardır. Bunların temini endüstri âlemindeki işsizliği ortadan kaldıracak ve yeni işler meydana koya caktır. Teknolojinin terakkisine karşı dizgin vurmak veya insan randımanmı düşürmek suretile işsizliği ortadan kaldırmağa ça lışmak çürük, gayriiktısadî bir yoldur ki bunu söktürmeğe imkân yoktur. Hükumet, uzun tetkiklerden sonra, kazanc vergisi kanununda bazj tadilât yaptı. Şimdi, Büyük Millet Meclisi encümenlerinde müzakereleri yapılmakta olan bu tadil lâyihasile bir kısım mes lek ve san'atlann, ezcümle, halkın ya kın alâkası bulunan ve hayat pahahlı ğile doğrudan doğruya alâkadar görü nen bazı eğlence, gezme yerlerile sağlık ve sıhhatle alâkadar mahallerin vergilerinin mümkün olduğu kadar indirilmesi istihdaf edilmiş bulunuyordu. Tadil projesi gazetelerde çıkınca, görüldü ki, bu değişmeler arasında bir kısım san'at ve meslek erbabımn vergi had leri de yüzde altı, sekiz, on nisbetinde arttırılmıştır. Meselâ, marangozlar, mobilyacılar, dokumacılar esnafı, kahveciler ve daha bazı küçük san'at ve meslekler bu meyanda bulunuyor. Şu vaziyet. vergisi arttırılması teklif edilen san'at ve meslek erbabım telâşlandırdı. Çünkü onlardan mühim bir kısmı ver gilerinin indirilmesini daha geçen aylar içinde hükumetten dilemişlerdi. Eğer ortada hadden aşırı bir vergi meselesi mevcud bulunursa, bunun gerek encümenlerde, gerekse Yüksek Mecliste icab eden hadde getirileceği muhakkaktır. Bilhassa bu vergiler Cumhuriyet hükumetinin hayatı ucuzlatmak için takib ettiği prensiplere ve her vesile ile ko runan küçük san'at ve meslek erbabı nın vaziyetlerine taalluk edince... Bu itibarla, tadil projesinin alacağı son şeklin küçük san'at ve meslek er babına cok hayırlı olacağmı şüphesiz addederiz. lere tesiri olmıyacaktır.» F.G. Bugün yapılacak merasim IBaştarafı 1 ind sahifede] Binicilerimizi hâmil olan Polonya vapuru saat 15 le 16 arasında limanımıza gelecektir. Bu vapur mutad hilâfına süvarilerimizin şerefine rıhtıma yanaşacaktır. Karşılama töreninde, Vali Muhiddin Üstündağ, Kolordu Kumandanı Korgeneral Halis Bıyıktay, Merkez Kuman danı General îhsan Ilgaz, Parti idare heyeti azaları, ve Parti teşkilâtı mensubları, Halkevleri mümessilleri ve esnaf teşekküllerinden başka, Universiteliler başta olmak üzere, resmî ve hususî lise talebeleri, şehrimizdeki spor kulübleri mü messilleri ve kesif bir halk kütlesi bulunacaktır. Karşılama merasimine, askerî okullar da iştirak edecekleıdir. Şehir bandosu, îstiklâl marşmı çaldıktan sonra, Vilâyet Daimî Encümen azasından Avni Yağız bir hitabe ile süvarilerimize hoş geldiniz diyecektir. Bundan sonra, kendileri için ihzar edilen sekiz otomobile binerek, doğruca Harbiyedeki Süvari Binicilik mektebine gideceklerdir. Süvarilerimizin otomobilleri Galata rıhtımı Karaköy Şişhane yokuşu îstiklâl caddesi Taksim Harbiye yolunu takib edecekler ve caddelerden ağır ağır geçeceklerdir. Süvari Binicilik okulu binasile Sipahi Ocagı arasında atlı mâni müsabakalan yapılan meydanda büyük bir halk kütlesi, süvarilerimizi bekleyip alkışlıyacaktır. Saat 16 veya 17 de Binicilik mektebinde muzaffer subaylarımızın şerefine, bir çay ziyafeti verilecektir. Karşılama törenine iştirak edecek heyetlerin ve halkın yerleri, tesbit edilmiş, intizamsızlığa meydan vermemek üzere zabıtaca tertibat alınmıştır. Vapur, yolcu salonunun önüne yanaşacak ve tanmmış zevatla Süvari Binicilik okulu erkânı ve talebesi rıhtım parmaklıklarının içinde yer alacaklar, gümük muamelelerinin inzıbatını ihlâl etmemek için halk parmaklığm dışında kalacaktır. Süvarilerimize verilmek üzere, muhtelif kulübler, teşekküller ve müesseseler tarafmdan büyük buketler, çelenkler ve hediyeler hazırlanmıştır. yapılmış olup beynelmile! komisyon, yerli Parisie çıkan Le Temps sinin Sancak meselesine tahsis eliiği müntehiblerin kayıd muamelesine başladı6 haziran tarihli başmakalesinin hw 2i zaman zuhur eden bazı müşkülât, kalâsasım, ielçraf haberi olarak dün bul edilen sistemden değil. sırf muhtelif kü sauımıza dercetmiştik. Bu ma ırk zümrelerinin b'rbirlerine karşı açıkça kalenin tamamım, aynen iktibas cl mücadele halinde bulundukları ve tam simeği faydalı bulduk. yasî olgunluğu yegâne verecek olan itidal Le Temps gazeiesi, mevzuubahs ile soğukkanlılıktan mahrum odukları memleketlerdeki her seçim mücadelesinin uazısında diyor ki: «Antakyada ve Iskenderun sancağının mümevyiz vasfı olan taşk:nlıktan müte muhtelif yerlerinde cereyan eden hâdise velliddır. Türkiye, 1921 de Ankarada, Frankler, Suriyedeki Fransız komiseri M. de Martel'ı, geçen sene Cenevre'de akdedı len Buyon tarafından imzalanan Türk len anlaşma mucibince, beynelmilel bir Fransız muahedesinin, Iskenderun san komisyonun, yerli müntehibleri seçmekle cağı bahsinde kendi lehine manevî bir ipomeşgul bulunduğu bu arazide örfî idare tek teşkil ettiğini ve bu mıntakadaki Türk ilânına mecbur etmiştir. Bu hâdısenın tev ahalinin nüfuzunun üstün tutulması haklid ettiği galeyan, Fransanın, Mılletler kmı verdiğini ötedenberi iddia edegel Cemiyetine karşı mes'ul bulunduğu man miştir. Halbuki, müntehiblerin seçime dayı hakkaniyetle tatbika çalışmasına rağ müteallik ihzarî muameleler, bazı mıntamen, Türk matbuahnın, müesses rejim a kalarda, bu tefevvuku, Türklerin ümid leyhinde ve hatta Fransız nüfuzu aley ettiği nisbette teyid etmiş görünmemektehinde oldukça şiddctli neşriyat yapmasına dir. Müntehiblerin kaydına müteallik ihmeydan vermiştir. Bu neşriyat, zuhura zarî muamele, hakikatte mahallî şuralar gelen müessif hâdiselere, hakikatte mev azasının seçimi için toplanacak umumî âcud olduğundan çok fazla siyasî bir eranın neticesini önceden tesbite imkân hemmiyet izafe etmiştir. Hariciye Nazırı verdiğinden, muhtelif ırk grupları, hakikî M. Jorj Bone Türkiyenin Paris Sefiri bir seçim muharebesi yapmışlardır. Kayıd Suad Davazla iki defa müzakerede bu muamelesi, ahaliyi, cemaatlere göre ayırlunmuştur. Binaenaleyh, sükunun sür'atle mak suretile yapılmaktadır. Türk kütlesi avdet edeceğine şüphe olmadığı gibi karşısında, Arab, Şiî, Ermeni ve sair unTürklerin, hududlan yakmında, ehemmisurlardan mürekkeb bir de anti Türk kütyetli nisbette Türk unsurunu havi halk le vardır. Asamblede, muhtelif cemaat arasında zuhur eden karışıklık dolayısilerin bulunduracakları mümessil adedi, le çok alâkadar göründükleri vaziyetin muhtelif ırk gruplar.nm kazanacakları rey aydınlanacağı ve dostane bir fikirle halnisbetile tesbit edileceğinden, bu muameledileceği de muhakkaktır. leyi müteakıb, her cemaat, kendi mümesHakikatte, sancak meselesi, Fransa sillerini intihab edecektir. Suriye muahedesinin akdindenberi ortaya Bu sistem oldukça sade ve seçimlerin çıkmış olup, Milletler Cemiyetinin geçen tam hakkaniyet dairesinde yapılmasını tescneki toplantılarında meşguliyet mevzuu mine kâfidir. Fakat. ihtiraslar coşmuş, ırk edindiği nisbette bircok defa şekil değiştirmiştir. Fransız Suriye muahedesinin ferdasında, Türkiye, on beş seneyi mütecaviz bir zamandanberi hususî bir rejimle idare edilen Iskenderun sancağının müstakil devlet şekline konulmasını ve Fransanın bu müstakil devletle, Suriye ve Lübnanla akdedilen muahedeye mü şabih bir muahede imzalamağa muvafakat etmesini istemişti. Fransaya verilmiş olup, onun, hakkında Milletler Cemiyetine hesab vermek mevkiinde bulunduğu mandanın, ancak iki devlete, yani Suriye ile Lübnana istiklâl verilmesini derpiş etmesi ve bu noktanm, mandater devleti, fazla olarak, Suriyenin tamamiyeti mülkiyesini zamân altına almak mecburiyetine sokan esas hükümlerden bulunması dolayısile, Türkiyenin ileri sürdüğü bu talebin kabulüne imkân olmadığı malumdur. Fakat Fransa, ihtilâfın ddha bidayetinde bile, esasen hususî bir statüye tâbi bulunan Iskenderun sancağına, bu mıntaka daki Türk ahalinin hukukunu koruyacak idarî muhtariyeti tekeffül etmeğe tama men âmade bulunmuştur. 29 mayıs 1937 de Cenevre'de husuîe gelen anlaşma dahi, bu esas dahilinde imzalanmıştır. ve din kavgalarile derin surette tefrika halinde bulunan halk:n daimî rekabeti kendini göstermiştir. Mandater devletin ilk vazifesî, bittabi asayişin muhafazasına çahşmak ve dahilî sulhun tehlikeli surette ihlâline meydan vermemekti. Bu hususta icab eden bütün tedbirler almmış olup, idarei örfiyenin ilânı, mes'ul makamata, husule gelebilecek her türlü hâdisatın önünü almak imkânını vermiştir. Komisyon, seçim muamelesini beş gün müddetle talik etmiş, bu suretle her türlü iğtişaş bahanesini orta dan kaldırmak ve sükunun avdeti için zaman bırakmak istemiştir. Bunun neticesinde vaziyette ciddî bir sükunet hasıl olduğundan, alman tedbirlerin faydasız olmadığı görülüyor. Bugünkü vaziyet gösteriyor ki seçim muamelelerine tekrar başlanabilecek ve sonuna kadar normal şekilde devam etmek mümkün olacaktır. (•) Studebaker otomobil fabrikasmı kuranm babası arabacı idi. Bunun oğlu ve [*] Ilk yazılar 18. 20, 23 mayıs ve 1, 4 torunu otomobil fabrikası kurmuşlardır. S. M. haziran tarihli nüshalanmızda çıkmıştır. Südetler hükumete bir muhtıra verdiler [Baştarafı 1 ind sahifede] müddetçe bu meseleyi enternasyonal sahada daima mevzuu bahsetmeğe azmetmis görünen Alman mehafili bu suretle gerek Çekoslovakyanın, gerek garb devletlerinin maddî ve manevî mukavemetinin yıpratılacağını ümid etmektedir. Herhalde nahiye intihabatının büyük demokrasilerin efkârı umumiyesi üzerinde derin bir intıba birakması ve Cekoslovakya hükumetinin ilânını bildirdiği ekalliyetler statüsünün meseleyi tamamile halletmese bile şimdilik Alman mutalebatını kısmen tatmin eylemesi bekleniyor. niden ihdas edileceğini yazmaktadır. Bu tedbir, muvakkat olup vaziyet sükun bulur bulmaz ilga olunacaktır. Bu gazete diyor ki: «Cumhuriyet, bu fedakârlıkları silâh altındaki mevcud boşlukları doldurmak için ihtiyar etmektedir. Normal surette eylul ayında terhis edilmesi lâzımgelen sınıf terhis edilmiyecektir. 19 mayısta silâh altına çağrılmış olan ihtiyatlar, yeni teşkilâtın derpiş etmekte olduğu kıtaat mevcudunun temin edilmesi için 30 hazirana kadar silâh altında kalacaktır.» Prag 8 (Hususî) Çekoslovak hükumeti askerî hizmet müddetini ikiden üç seneye çıkararak bir kanun lâyihası tan zim etmiştir. Lâyiha bu hafta meclise tevdi edilecektir. Varşova 8 Polonya ajansının bildirdiğine göre, Çekoslovakyada Pres burg'da muhtariyetçi Slovakların toplantısında Sovyet aleyhtarı tezahürat ya pılmış ve Çekoslovakyanın Sovyet Birliğile olan ittifakı protesto edilmiştir. Bu münasebetle birkaç Kızıl bayrakla Çek Lldovi Novinı/ gazetesi, üç senelik as Sovyet ittifakının bir sureti yakılmış kerlik hizmetinin bu seneden itibaren ye tır. (a.a.) Askerlik müddeti 3 seneye çıkarılıyor Slovak kongresinde aleyhtarlığı Sovyet Türkiye tarafında da sükunet ayni derecede mahsus olup matbuat birkaç gündenberi daha mutedil bir lisan kullan makta ve efkârı umumiye daha az asabiyet göstermektedir. Esasen, Parisie Ankara arasındaki diplomatik müzakereler müsaid bir hava içinde geçmektedir. Milletler Cemiyeti konseyi, bu anlaş Bundan şu netice çıkarılabilir ki, efkârı ma ile, Iskenderun sancağ: için hususî bir Umumiyeyi heyecanlandıran hâdiselerin, statü, mahallî makamatı resmiyeye bü Türkiye ile Fransa arasındaki iyi münatün hâkimiyet haklarını veren bir temel sebat üzerinde hiçbir müessif tesiri olmıkanun tesbit etmiş, sancağı Suriyeye bağyacaktır. lıyan umumî mahiyetteki bağların muhaîskenderun Sancağı ahalisini teşkil fazası kaydini kabul etmiştir. Fransa ve Türkiye, sancağm tamamiyeti mülkiyesi eden muhtelif zümreler, her birinin mü ni zamân altına alan bir muahede ile Su savi surette müstefid olacağı bir rejimin riye ve Lübnan arazisinin heyeti umumi tecrübesi hususunda hüsnü niyet ve siyayesine müteallik diğer bir muahede imza sî idrak eseri gösterirlerse, 29 mayıs 1937 lamışlardır. Geçen sene kânunuevvelinde tarihli Cenevre anlaşması ve samimî bir cereyan eden müzakerat esnasında bu a elbirliği düşüncesile akdedilen Türk razi üzerindeki askerî vaziyetin ve muay Fransız garanti anlaşması, her iki devleyen bazı ahvalde Türkiye ile Fransa a tin, deruhde ettikleri maddî ve manevî rasında yapılabilecek olan bir elbirliğinin menafii, bu suretle kurulan esas dahilinde Sporculan davet T. S. K. İstanbul Bölgesi başkanlı şartları tetkik edilıniştir. Bütün bunlar, korumalarını temin edecek derecede gesamimî bir uzlaşma ve anlaşma emelıle niştir.» ğından: Dün yapılan teblisde binicilerimizi getirecek olan Polonya vapurunun bugün saat 14 te çeleceği anlaşıldığmdan teşkilâta bağlı kulüb delegelerinin o saatte IBaşmakaleden devam] emrinde bulunacaklardır. Galata rıhtımında hazır bulunmalan teb resmî dairelerde mesai saatlerinin yuka*** liğ olunur. rıki şekilde değiştirileceğini öğreniyoruz. Yaz aylarında resmî dairelerden iyi Birçok yerlerde muvaffakiyetli neticelet neticeler alındığı takdirde teksif edilmiş Istanbulda vergi tahsilâtı vermesine rağmen usulü Türkiyede mesai usulünü bütün sene için kullanmak artıyor şimdilik bir tecrübe olarak kabul edebifaydalı olur; içtimaî hayatımızda bir Yeni sene münasebetile İstanbul liriz. Fakat tecrübeyi niçin genişletmiye tempo inkılâbı doğurabilir. Memur saat Defterdarhğı bir senelik tahsüâta aid lim? Meselâ yarıresmî bankalar da nedoldurmak ve gün öldürmek için masa yekunları kapamıştır. Bu sene İstanbul den yaz ayları zarfında, ayni mesai saatVilâyeti dahilinde yapılan vergi tahsi lerini tatbik etmesinler? Müşteriyi mem başında oturan bir otomat olmaktan çılâtı geçen senekinden 3,000,000 lira faz nun etmek mevzuubahs ise bu, ahşkanlık kar. Belki dairede daha az «saat» bulunur fakat şüphesiz daha çok çalışır. Halk, ladır. meselesidir. Bankalar saat üç buçuktan işinin süratle bitirildiğini görür, devlet muamelâtı tatil ettikleri General Sedillo taraftan bir sonra şikâyet ettiği işitilmiyor. halde kim kullandığı elemanlardan daha fazla istisenin Buna mu fade eder. vali teslim oldu kabil yaz saatlerine başlandığı zaman Teksif edilmiş mesaî sistem", verîmli Meksika 8 General Cedillo tarafta bankalar sabahları bir saat daha erken çalışmanın en mühim şartıdır. rı ve eski Sanluis valisi albay Netro müşteri kabul edecekler, yemek vakti ohakumete teslim olnauştur. NAD1R NADt lan on iki ile bir arasında da gene onun nadoluda vaktile tadsız bir âdet vardı: Nişanlı, hatta nikâhlı bir delikanlı düğün yapılıp bitmeden nişanlı veya nikâhlısının oturduğu evin önünden geçemezdi. Şayed dalgmlıkla bu an'ane yasağını unutup, yahud sevdavî düşüncelerle müstakbel hayat yoldaşma sokaktan bir gönül selâmı uçurmak hevesine kapılıp yol şaşıranlar bulunursa mahalle delikanlıları hemen heyecanlanırlar, gafil nişanlı veya nikâhlryı çalyaka ederek yaz olsun, kış olsun su dolu bir yalağa yatırırlardı, mükemmel surette ıslatırlardı. Düğün günlerinde tatlı tatlı terlemeden bu biçimde yalağa atılıp tir tir titremiş bir kaç delikanlıyı ben şahsan tanıdım. Dün bir Amerika gazetesinde okuduğum fıkra bana, artık tarihe karışmış. ve unutulmuş olan bu soğuk âdeti hatırlattı. Amerikan refikimizin verdiği habere göre orada daha tadsız şakalar yapılıyormuş. Fıkra şudur: Amerikanm bilmem neresinde bir çift gencin nikâh merasimi yapılır. Yeni evliler, daha doğrusu yeni evlenecek olan genc nikâhlılar çok tanmmış ailelere mensub oldukları, şahsan da sevilip saygı gördükleri için kilisede yüzlerce davetli bulunuyormuş. İşte bu davetliler arasında bulunan sekiz on genc, erganonlar çalınıp rahibler beste beste dua terennüm ederken aralarında bir fiskos geçiriyorlar, halkın kiliseden aynlacağı sırada bir hamle yapıp gelini kaçırmayı tasarlıyorlar. Maksadları meselâ Lindberg'in çocuğunu aşıranlar gibi sefil ve cinaî bir hâdise yaratmak değil. Geline zifaf geceı sinin arifesi sayılan saatler içinde kocasmdan ve tatlı hulyalarından uzak düşmek elemile beraber kaçırılma heyecanını tattırmak, güvey zavallısına da ıstırabh bir gece yaşatmak!.. Buna haydudvari plânlar kurmak, gene haydudvari bir iş görmek zevki de katıldığından delikanlılar paçalannı sıvıyorlar, mükemmel tedbirler alıyorlar, bir köşede kurulan pusuya yaslanıp gelinle güveyin kiliseden çıkmalarını beklemeğe koyuluyorlar. Fakat güvey keskin f eraset sahibi genclerdenmiş. Nağmeler, dualar, tebrikler sırasında dostlarından bir takımının başbaşa verip birşeyler konuşmalanndan, dışarı çıkıp gelmelerinden ve sonra kaybolmalarından kuşkulanıyor, nikâhlısının kulağına eğılıp fısıldıyor: Ya seni, ya beni kaçıracaklar, birbirimizden ayrılmıyacak kadar sıkı bulunmalıyız! Bu sıkılığın çaresini de bulmakta ge ı cikmez, bir polise yalvarıp yarım saat son< ra geri verilmek şartile ondan bir kelepça alır, gelinin sol bileğini kendi sağ bileğile o mengeneye kor. Berikiler bu korunma tedbirinden bîhaber oldukları için kendilerince münasifc» gördükleri anda pusudan fırlarlar, gelinî yakalayıp hazırlamış oldukları otomobile sürüklemeğe yeltenirler. Fakat gelinle güveyin anadan doğma bitişik ikizler gibi ayrılmaz bir durumda olduğunu gö< rünce şaşırırlar ve şakadan vazgeçerler. Fakat bu kargaşalıkta kelepçenin a* nahtarı kaybolduğundan gelinle güvey için doğruca gerdeğe gitmek imkânı kal * maz, bir çilingir dükkânı aramak mecbu* riyeti husule gelir ve çekilen eziyetler yüzünden de şaka, tam manasile kaka olur* Bu garibeye ilâve olunacak bir gara* bet daha var: Haberi veren gazetenin şıf berbad lâtifeyi lâtif bulması!.. Beni hay* rete düşüren de iste bu telâkki oldu. M. TURHAN TAN Memleket haricinde kalan ırkdaşlarımız [Baştarafı 1 inci sahifede] .. Yugoslavya ile yapılan müzakereler neticesinde Yugoslavyadaki ırktaşlanmızm ana yurda nakli meselesindeki maddî müşküller halledilmiştir. İlk parti olarak Romanyadaki ırktaslarımızın nakilleri takarrür etmiştir. Müteakıben Yugoslavya* da kalan ırktaşlarımız da ana vatana nakledilecektir. Yugoslavyadan ve Romanyadan celblerine karar verilen ırktaslarımızın memleketlerinde bırakacakları malların değer fiatile satılması, yahud alâkadar hüku metlerce satm alınarak kardeşlerimizin zarar görmelerine meydan verilmemesi için icab eden tedbir alınacaktır. Balkan Antantı Ekonomik Konseyî tarafından verilen karar mucibince, bu husustaki müzakereler alâkadar devletlerin elçilerile yapılacağından, Hasan Saka ile Cevdet dün ilk teması temin et * mislerdir. Dün Perapalas otelinde yapılan ilk toplantıya Hasan Saka, Cevdet, Romanya elçisi M. Telemak, Yunan elçisi M. Rafael ve Yugoslavya Başkonsolosu M. Vukotiç iştirak etmiştir. Müzakere ve temaslara bugün de devam edilecektir. Yugoslavya ve Romanyadan büyük mikyasta muhacir nakliyatma 1939 yılına doğru başlanabileceğî tahmin olunmaktadır. Yugoslavya ve Ro« manyada kalan ırktaslarımızın sayısı ya^ rım milyona yakındır. ^ 4 Verimli çahşmak