Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
26 Haziran 1938 CTJMHURÎYET BEYRUT MEKTUBLAR1 Suriyede garib bir telâş: Türkler geliyor! Hafebdeki tezahürler Vatanileri korkuya düşürdü. Suriye Ermeni Patriği aklısıra yiiksek sîyaset eseri olan Türk aleyhtarı beyanatta bulundu Beyrut, 22 haziran Ağızlarda her nevi havadisin dolaştığı ve muhitte heyecanın her nev'inin çalkandığı bir devre girdik. Son günlerin başlıca dedikodu ve sansasyon mevzuunu iki kelime ile ifade edebilirim: Türkler geliyorlarl Bu iki kelimelik şayia, ikide bir, burada bütün sinirleri harekete getiriyor. Dostlar memnun oluyorlar, düşmanlar telâşa düşüyorlar ve Fransızlar da derhal tekzib ediyorlar. Suriye ve Beyrut son günlerde hep bu iki kelimelik şayianın uyandırdığı heyecan ve intizar içinde yaşıyor. Bunun haricinde havadisin her nev'i var: Kâh Türk hududu üzerinde toplanmış olan askerlerin miktarlan, kâh An takya müzakerelerinin neticeleneceği veya akamete uğradığı, kâh Türk askerinin hududa girdiği veya girmediği, kâh Fransanın böyle, İngilterenin şöyle yapmak istediği söyleniyor; hulâsa, gergin sinirli, h j ecan devirlerine mahsus bir hava içinde bütün habarlerin ve şayialann birbirine kanştığmı görüyoruz. Bunlann arasında doğruyu iğriden ayırmağa imkân yoktur. Fakat, bütün bu şayialann, doğru veya iğri haberlerin üstünde herşeye hâkim olan bir düşünce var: Türkler geliyorlar! ru yazıyorsa, muharririle Ermeni patriki Saracyan arasında şöyle bir konuşma geçmiş: « Ya sahibülgıpta ( I ) , îskenderun meselesi etrafında son günlerde cereyan eden hâdiseler, ve bu hususta Fransızlarla Türkler arasında yapılan anlaşmalar ve düşmanınız olan Türkler tarafından yapılan şeyler malumunuzdur. Hatayda on binlerce Ermeni oturmakta bulunduğu için elbet bu hâdiseleri lâyık olduğu ehemmiyetle tekik buyurmuşsunuzdur. Bu husustaki fikrinizi sormama müsaade buyurur musunuz? Evet, biz tskenderun kıt'asındaki işlere büyük bir ehemmiyet atfediyoruz. Fakat, bu işe verdiğimiz ehemmiyet İs kenderunda bir kısım Ermenilerin mukim bulunmasından değil, belki de kendimize aziz bir vatan ittihaz ettiğimiz Suriyenin her nevi tecavüzlerden masun bulunmasını istemekte olmamızdan ileri gelir. Biz Suriye ve Lübnanda büyük bir rahat ve huzur bulduk ve Arablann misafirseverliğinden istif ade ettik. Bunun için bu vatanın sadık vatandaşlan olmak isteriz. Fransamn Sancağı içine sokmuş olduğu vaziyet hakkındaki fikri âliniz ne merkezdedir? Ben Fransamn Sancağı Türkler Iehine tahliye ve orada kendisine bel bağlamış olan insanlan ecnebi ihtiraslarına terkedeceğini zannetmiyorum. Biz Ermenilere gelince, Kilikyadan cellâdcasına kovulduktan sonra burasını, sırf Fransızlann himayesi altında bulunduğumuza emin olduğumuz için kendimize vatan ittihaz ettik. Bundan dolayı Fransamn bizi terkedeceğini ummayız. Hadisatın inki şafını ve mevkiimizin orada kuvvet bulmasmı beklemekteyiz. Arablann Sancak meselesi hakkındaki tavır ve hareketleri hakkında ne dersiniz? Biz Arablarla elele vermiş bir halde yaşıyoruz ve bundan böyle de adım larımızı onlann adımlanna uydurarak yürümekte devam edeceğiz. Cihan Har binde Türk istibdadına karşı kanımızı Arablarla birlikte akıttık. Şimdi de yeni vatanımızı Türklere karşı Arablarla bir likte müdafa edeceğiz!» îşte, Sahibülgıpta Patrik efendi, bu suretle ortaya yeni bir Ermeni meselesi at mış ve bununla da guya Ermeniler lehinde yüksek siyaset yapmış oluyor. Temenni edelim ki Ermeni Patriği denilen zatın artık bugünkü Ermeniler arasında nüfuzu kalmamış bulunsun. Suriye ve Lübnanla Fransa arasında akdedilmiş olan mahud ittifak ve istiklâl muahedesinin müzakeresi yeni bir bahara kaldı! Fransa parlamentosunun her iki meclisinin de son içtima günlerinde bun lardan biraz bahsedildi, fakat neticede muahedenin müzakeresi başka zamana bırakıldı. Âyan meclisinde bundan bah seden Hariciye encümeni reisi, muahedenin tasdikinden evvel ittıhazı lâzım gelen bazı tedbirlerin süratle itihazım hükumetten taleb etmeği de unutmadı. Bu hal, Suriyeyi yeniden telâşa düşürdü. Muahedenin tasdikinden evvel ittihazı elzem olan tedbirler nelerdir? Demek oluyor ki muahedeyi yürütebilmek için Suriye ile yapılmış olan mülhak anlaşmalar kâfi değildir; yeniden Suriyeden bazı fedakâr lıklar taleb edilecektir. Şam matbuatı, şimdi de bu derdle derdleniyor: «Yeniden bizden ne gibi kurbanlar istenile cek?» diyorlar. Kurban istenileceği aşi kâr, fakat, ne olduğu belli değil! îktı&arlî harpketİPr Daha kötüsü mü ? Muharrem Feyzi Togay, kendi sütununda dünya iktiaadiyatının gidişini ve bu gidişin dünya siyasetile olan alâkasını cidden nafiz bir görüşle teşrih eden bir yazı yazmıştı. Bu yazıda îngiltere ve Fransa tarafından sabık Belçika Başvekili Van Zeeland'a verilen, dünyanın iktisadî vaziyetini düzeltecek ve memle ketler arasındaki ticaret ve kambiyo işlerine aid tahdidatı. kayidleri bertaraf edecek çareler aranmasına aid vazifenin, bu zat tarafından bulunmuş olmasına rağmen, Ingiliz parlamentosunda soru lan suallere cevaben Ingiliz Ticaret Nazırı Stanley'in bu vadide İngilterenin iptidaî teşebbüslere başlaması için henüz zaman gelmemiş oldugunu söylediğini mevzuubahs ediyor. Yazının bu ilk pasajından sonra bugünkü dünya iktisadiyatmda en ziyade göze batan hâdiselerin hulâsalan ve bunlann hâdiselerle alâkalarını araştıran satırlar var. Makaleyi okuduktan sonra insanın aklına ilk olarak şöyle bir sual geliyor: Acaba Ingiliz Ticaret Nazın, Belçika Başvekilinin tavsiyeleri olan ve hakikatte İngiltere ve Fransamn ortaya koyduklan bu mevzu üzerinde iptidaî teşebbüslere girişmek zamanmın henüz gelmediğine ne sebeble kani bulunuyor? Bu cihet araştınlmağa değer; dünya iktisadî vaziyetinin düzelmesini temin için düzgünlüğe yüz tutması lâzımgelen beynelmilel siyasî ahval bu fikrin ortaya atıldığı zamandan daha mı bozuktur? Verilen cevaba göre bunun böyle olduğuna şüphe yok. Dünya daha kötüye mi gidiyor? PAZAPDAN PAZADA PENCERESİNDEN Eğlence yerlerimiz İstanbul Radyosunda salâh Açık hesab Bir anlaşmadan sonra Bir cevab yolcular bir daire halinde vapurun güvertesine toplanmışlar. Kaptan bunlan o suretle sayacaktır ki her dokuz numaralı yolcu feda edilecek. Bütün hıristiyan yolcuları kurtaracak (binaenaleyh bütün müslüman Türk yolculan denize dökecek) bir sayı formülü bulur musunuz?» Bu hesab meselesi papaz mekteblerinin bütün gizli hesablarını açığa vuruyor. Bizse, on beş değil, on yedi milyon Türkü denize dökmek için formüller aradığma şüphemız olmıyan misyonerlerin eline hâEğlence yerlerinin ucuzlatılacağından lâ çocuklarımızı teslim etmeğe devam ebahsediliyor. Demek ki artık Perapalasın diyomz. arkasında açılan ve bir eşi Balkan memBir anlaşmadan sonra leketîerinin hiçbirinde bulunmıyan büyük Yeniden gazete çıkarmak istiyenleri Lünaparkta eğîenmek yıkım olmıyacak. beş bin lira teminat akçesi vermeğe mecBütün Avrupa şehirlerinde olduğu gibi, bur eden bir madde, matbuat kanununa orada da, küçük büyük herkes, beşer oilâve edilmek üzeredir. Bundan maksad, nar kuruş vererek yüzlerce sürpriz arasınkapanan ve borclarını veremiyen gazeteda saatlerce eğlenebilecek. Demek ki artık Galatasarayda açılan ve her gece 374 artisti sahneye çıkaran büyük rövüye ucuz girilecek. Demek ki artık Taksimde geçen sene inşa edilen sirkin bilet fiatlan düşecek. Demek ki Surpagobda açılan büyük çocuk bahçesindeki eğlencelerin çoğu bedava olacağı gibi ufak bir masrafı icab ettirenler de nihayet bir karamelâ fiatma inecek. Bu arada sinemaların da ucuzlıyacağı söylenivor. Fakat sinema bir eğlenceden ziyade filme çekilmiş bir gazete veya bir san'at eseri olduğu için onu saymıyoruz. Lünaparklarımızın, rövüleri lerde işçinin hakkını korumakmış. Madmizin, müzikhollerimizin, sirklerimizin, denin daha derin maksadları var mı, bilçocuk bahçelerimizin ucuzlaması elverir. miyorum. Fakat alacağını alamıyan mu KÖŞg Nasıl yazılacak? Eğlence yerlerimiz * * * Son günlerde Suriye ve Beyrutu telâşa düşüren bazı mühim haberler dolaşn: Halebde beş bin imzalı bir mahzar hazırlanmış ve Türkiyeye verilmiş. Halebin de Hataya ilâve edilmesini istiyen ve bu şehrin ileri gelen Türklerile Türk dostlan tarafından imza edilmiş olan bu mahzar, bu şehrin de Hataya ilâvesini istiyormuş. Şayialara göre şimalî Suriyede Türkiyenin himayesine iltica etmek istiyen büyük bir kütlenin son günlerde bilhassa ehemmiyet kesbetmiş olan bir faaliyeti varmış. Bu hareket, Haleb şehrinde duvarlara Suriye ve Fransa aleyhinde beyannameler yapıştırmış. Suriye hükumeti bu haberler üzerine telâşa düştü ve bazı tahkikat yaptırdıktan sonra bu beş bin imzalı mahzar havadisini tekzib etti. Beyannamelere gelince, bunlann vaki olduğunu, fakat «bir ecnebi devlet lehinde propa gandayı muhtevi olan» bu beyanamele rin Halebde değil, Antakyada bastırılıp Halebde neşredildiğini bildirdi. Bu hâdiseler ve şayialar üzerine Vataniler tarafından Halebde bir miting yapıldı ve Suriyeliliğe, Arablığa sadakat beyan edildi. Fakat, bu da kâh gelmemiş olacak ki Suriye Dahiliye Veziri Halebe kadar bir seyahat yapmağa mecbur oldu. Orada bir takım tedbirler aldıktan sonra, büyük bir nutuk irad etti ve bu nutukta halkı Suriyelilik ve Arablık fikrine sadakate davet etti. Şam gazeteleri, Halebde bir takım insanlann Türkiye lehinde çalıştıklarının muhakkak oldugunu ve bunlara karşı vatana hinayet cürmile takibat yapılması icab ettiğini yazdılar. Ateş olmıyan yerde duman olmaz. Eğer Halebde cereyan ettiği rivayet olunan hâdiseler ya gayrivaki, yahud da ehemmiyetsiz şeyler olsaydı Suriye bu kadar telâş etmez, mitingler tertib olunmaz, Câbirî Halebe kadar gidip uzun uzadıya bu işlerle meşgul olmazdı. Elbet birşeyler olmuştur; fakat işin hakikatini buradan anlıyamıyoruz. Hatay meselesi, maalesef, yeniden bir Ermeni meslesi doğmasına vesile veriyor. Ermeni milletinin siyaset sahasında gaf yapmakta mahir olan ileri gelenleri, muhC. T. telif sebeblerle burada Türkiyeye karşı mevki almakta devam ediyorlar. Eğer [1] Ermeni Patriğine burada verilen lhEl Kalas sazetesi doğru söylüyor ve doğ tiraın unvanı. Ç İngüterede çok şiddetli fırtınalar J Londra Bütün îngilterede son günlerde çok şiddetli fırtınalar olmaktadır. Resmimiz Londra civarında fırtınadan harab olan bir çiftliği gösteriyor. Beyazıd meydanındaki büyük opera harrirlere dair pek çok şey biliyoıum. Simızın, Sultanahmeddeki opera komiğin, ze bir tanesini anlatayım: Akşam gazetelerinden birinde bir muEmmönündeki varyetenin, Fatihteki camh^nrir, uzun zamandır aylığım alamadığı bazhanenin, Aksaraydaki yedi büyük kafeşantanın daha şimdiden fiatlarını indir için işini bırakmağa mecbur olmuş. Gazemiş olduklarını da memnuniyetle haber teden yüz on beş lira matlubu varmış. aldık. Artık eğlence pahahlığından şikâ Tam on bir ay, iki üç günde bir kere, gaBursa (Hususî) Orhanelinin Ça yetimiz olamaz. Bu satırlan yazarken bi zete sahibine giderek parasını istemekte reler köyünde muhtar Ahmedin yara e eğlenmekten kendimizi alamıyoruz! sebat etmiş, fakat alamamış. Nihayet gilanması ve kardeşi Hasibin ölümile nedip patrona demiş ki: tstanbul Radyosunda salâh ticelenen kanlı bir kavgada köy halkı Senin kahveciye beş lira borcum Farkındasınız, debirbirine girmiş, köy odasında cereyan var. Bu parayı sen ona ver, herif beni sımı? îstanbul eden bu arbedenin muhakemesi Ağır ğil kıştırmasın, derhal sana geri kalan yüz Radyosu şifa alâ ceza mahkememize intikal etmiştir. on liradan vazgeçtiğime dair sened veregöstermeğe Köylüden Ali Çar adında birinin metleri yim. Nekahet muhtar Ahmed aleyhinde hükumete bir başladı. Patron cenablan kabul eder, muharrir bir ihbarda bulunması üzerine muhtar Ah devrine giren yüz on lira aldığına dair sened imzalar. med köylüyü odaya toplamış ve ken hasta gibi, içinde dilerine ne gibi bir fenalık ve yolsuz yıllardanberi uyku çektıği, sayıkiadığı, Fakat aradan bir zaman geçtikten sonra luk yaptığını sormuştur. Bu sırada ter döktüğü yeknesak programımn yata kahveci muharririn karşısına dikilir ve muhtarm kardeşi Hasib: bu ihbarı ya ğından kalkıyor, Novotni bahçesine ka bağırır: panın aralannda bulunduğunu söyli dar uzanıyor, Konservatuara uğruyor, Bizim beş lirayı ne zaman verecekyerek ona küfretmiştir. Bu küfüre hid koluna Liko Aman alıp stüdyoya getiri sin? detlenen Ali Çar, şikâyeti ben yaptım. yor ve ona nefis bir keman konseri verdiriBir cevab diyerek ayağa kalkmış ve Hasible ikisi yor. Bu akşam Şehir bandosunu bize birbirlerine saldırmıslardır. Tıb fakültesinin dinletecek, yarın akşam Muhiddin Sadason imtihanlannda Köy odasında ocaktaki ateşten başka kın dehâ vaidlerile dolu yavrusu ve Konprofesör, bir talebeışık olmadığmdan bu ateş de söndürülservatuvarın en küçük talebesi Gülseren pimüs ve karanlıkta kalan odanın içindeye soruyor: yanonun başına geçecek. Diğer neşriyatki bütün halk birbirine girmiş, kavga Bir kadın do etmiştir. Îşte bu kavgada Abdullah a a da başka bir çekidüzen, bir intizam ve ğururken fazla mikdmdaki kövlü muhtar Ahmedi bıeakla bir hararet var. tarda kan kaybet mıs, Ali Çar da Hasibi yere serip öldürBu ba'sü badelmevtin sırn nedir? Yaz meğe başlarsa ne yamüştür. dıklanmız tesir mi etti acaba? Ben böyle parsınız? Ağırceza mahkemesinde, bu kavgada güzel bir vehme kapılırken öğrendim ki Talebe hemen şu bulunanlardan on beş kişi şahid olarak haziran ayı, abone paralannın tahsil zacevabı veriyor: dinlenmişlerdir. İçlerinden Ali oğlu Samanı imiş. Nekahet devrine giren ve ya Ebe doktoru çağırınm! lihle. İsmail oğlu Ali ilk ifadelerini inağından kalkan hastamız, paralan topla Siz doktor değil misiniz? kâr ettiklerinden iddia makamınm taTalebe soğukkanlılığını kaybetmeden lebi üzerine valancı şahidlik suçile der dıktan sonra yorgun düşerek tekrar yatağa girer diye korkuyorum. Bari onu yor şu cevabı veriyor: hal tevkif edilmislerdir. Bu şahidler Ben doğumda ihtısas yapmıyacamahkemede sorgu hâkimine verdikleri mamak için abone borclarımızı kendi eliifadelere tamamen aykın ifade ver mizle götürüp verelim. Yüzü gülsün ve ğım, dahiliyeci oîacağım! mislerdir. amamile şifa bulsun. Anlaşılıyor ki onun Biz bu cevabı şöyle tashih etmeği düBu çok şahidli muhakeme, muhtar paradan başka devası yok. şunüyoruz: O talebe doğumda değil, öAhmedin yarasmın geç iyi olmasının lümde ihtısas yapmağa karar vermiş olaAçtk hesab sebebi hakkında kendisini tedavi eden cak. Bir hıristiyan padoktordan malumat istenmesi için taSERVER BED1 paz mektebinde olik oîunmustur. kutulan hesab kitaBir rakı âleminde... Kırkağac muhtarları Akhisar b ı n d a, çocuklara Karabaş mahallesinde Armudlu cadşöyle bir mesele so köylerinde desinde terlikçi Halimin 20 numaralı eruluyormuş: Akhisar (Hususî) Kazamızla Kırkvinde bastocu Rıza, Arab Mehmed, Ha«Yolcusunun on ağac kaymakamlıkları arasında ya lim, Muharrem, Kör Akif, koltukçu Sapılan bir anlaşma ile her iki kazanın eşi hıristiyan, on belâhaddin isimlerindeki arkadaşlar topde müslüman büyük köylerinin muhtarlarını uyan i lanmışlar, rakı içmeğe başlamışlardır.. dırmak. görgülerini artırraak ve kalkın Türk olan bir vapur Bir aralık kafadarlar arasında kavga ma faaliyetlerini göstermek için karşı fırtınaya tutulmuştur. Gemiyi ve tayfasını çıkmış, bastoncu Rıza, bıçağım çekerek kurtarmak için yolculann yarısını safra Arab Mehmedi, karnmdan ağır surette lıklı ziyaretlere karar verilmiştir. İlk olarak Kırkağac kaymakamı on larak denize atmak icab edivor. Bütün varalamıstır. Suclu vakalanmı^tır. köyün muhtarile Gülbene nahiye mü dürünü, Kırkağac Belediye reisini, genclerden, münevverlerden, muallimlerden bazılannı alarak bir otobüsle Akhisar köylerine gelmişlerdir. Kendilerini Akhisar kaymakamı ve köy kâtibleri ve muhtarlar karşılıyarak Fabrikalarımızda bir yıl staj yaparak iş, yabancı dil ve bilgi Süleymanlı, Medar, Seydiköy, gezdirilbakımlarından gereği gibi hazırlandıktan sonra sıhhat ve kuddikten ve bu köylerin defter ve hesabretleri en iyi birkaç lise mezunu sınaî kimya elektrik ve makilarını misafir muhtarlara tetkik ettir ne yüksek miihendisi yetiştiril mek üzere Almanyaya gönderidikten sonra Saracoğlu çiftliği köyüne lecektir. gelmişlerdir. Burada bu köy heyeti taStaja kabulde bilhassa fen derslerinde not vaziyetleri, Alrafından gelenlere öğle yemeği yedi rilmiş ve kövün meyva fidanlığı, ko manyaya gönderilmede ise staj neticeleri esastır. ruluğu gezdirilmiş, köydeki kalkınma İsteklilerin temmuz sonuna kadar aşağıda yazılı belgeleri, faaliyetlerile defterler, yeni yapılan fstanbulda Taşhanda Türk Endüstri ve Tecim Anonim Şirketi muhtarlık binası da gösterilmiştir. Direktörlüğüne göndermeleri lâzımdır. Kafile buradan Ramiye köyüne gide1 Hal tercümesi, 2 Sıhhat raporu, 3 Mezuniyet ve rek orada tavukçuluk istasyonu üzerinolgunluk notlarınm tasdikli suretleri, 4 9X12 üç tane boy de tetkiklerde bulunduktan sonra Ak fotoğrafı. hisara gidilmiş ve orada sesli sine Not: Staj talimatnamesi bürodan alınabilir, istiyenlere posta mayı gördükten sonra Kırkağaca dön müşlerdir. ile de gönderilir. F.G. ocukluğa tabiatın yüklediği et* sikliklerden bin de düşüncesizliktir. Dimağm bir mevzu üzeı rinde sürekli mülâhazalar yürütmesi, yiirütebilmesi yaşm ı'erlemesine bağlıdır. Küçükler dimağlarile değil, sinirlerile düşünürler ve iradelerınden ziyade heveslerinin ibramile hareket ederler. Terbiye ilminin lüzutnu da işte bu tabiî haletten dolayı tebarüz ediyor ve dimağın tekemmülüne, şurun irade ile uyuşup fiilde ve amelde mâkul bir ahenk vücude getire bileceği güne kadar çocuklar üzerinde murakabe yapılması zarurî görülüyor. Bu zaruretin kıymetini küçük mekteblilerin arasıra yaptıklan taşkmlıklarla da anlıyoruz. En küçükleri on bir ve en büyükleri on sekiz yaşında olmak üzere son bir iki yıl içinde ydr«n düzine kadar çocuk tanıdık ki hocalarına karşı hürmetsiz görünmüşler ve kanun nazarında bir suç sayılacak hareketlere cüret etmişlerdir. Gazeteler, başkalarına ibret olsun diye, bu minimini m'icrimleri teşhir ettiler* Fakat kanun, tabiatın muktezalannı ve çocuk dimağının, çocuk ruhunun hamlı ğını düşünerek onlara aid suçlan cezalan* dırmakta haklı olarak pek şefkatli day< randığından küçük yaramazlarm boyla m nndan büyük denilecek şekilde işlediklerî suçlar hemen hemen yanlanna kalıyor v« o gibilerin gördükleri ceza, gazetelerin a^ hp tutmalarına inhisar ediyor. Eğer aldı^ ğımız haber sahıhse şimdi mücrim çocuk* lann ve hoca hakkını ayak altına alani haylaz mekteblilerin gazete sütunlarmda" da teşhiri yasak edilecek, yahud kayda, şarta bağlanacakmış. Bu düşüncenın n« gibi içtimaî faydala» ra istinad ettirildiğini araştıracak değilmv Müsbet mülâhazalar ve ilmî mesnedle? bulunmasa elbette böyle bir haberin şün yuuna mahal kalmazdı. Ben yalnız bi< nokta üzerinde yan ciddî, yan şaka duri mak istiyorum: Küçük mekteblilerin arat sıra işledikleri büyük suçlann gazete sü« tunlanna geçirilmemesi her ne sebeble oîursa olsun gerekli görülürken misal olarak intihar vak'alan ileri sürülüyormuş. îyi amma, yazılması yasak olan o vakaların yazılması memnu olmıyan bir bajka hâdiseye ilişiği görülünce gazeteci canına kıyan bedbahtın öldüğünü de ister istemez yazmak zorunda kalıyor. Fakat o bedbahtın kendini öldürdüğünü yaramai dığmdan «tavana asılı ipe boynu nasılsa takılarak boğuldu» veya «elindeki tabanca yere düşerek patladı, kurşun yüreğine girdi» gibi saçma bir ibare çiziktiriyor. Şu hale ve minimini haylazların suçlat n da intihara benzediğine göre biz muhar» rirler zaruret hasıl oldukça nasıl bir lisan kullanacağız ve kanuna saygısızlık göstermeden neticeleri şümullü bir çocuk suçuna nasıl temas edeceğiz?.. İşte ben şim« diden bunu düşünüyorum ve bir takım klişeler hazırhyorum. Meselâ haylaz bir mektebli hocasınm kafasır.ı yanyor. Biz* yalnız yarılan kafadan bahsedebileceğimiz için şöyle bir lisan kullanmak mect buriyetinde kalacağız: «Filân hoca, talebesinden filânla, babayla oğul, canla CH ğer gibi konuşurken, talebesinin yüksek nezaketinden heyecanlanarak kendini kayi bedip yere düşmüş ve başından ağır su * rette yaralanmışur.» Lâtifeyi bırakalım, ciddî düşünelimfî Bazı işlerin şüyuu vukuundan fenadır dert ler amma talebenin hocaya el kaldırmasî o cümleden değildir. Bu gibj kepazelik * leri saklamakta hayır yoktur, şcr vardır* Şerri azaltan âmillerin başlıcalarmdart biri de teşhirdir. Gazetelerin bu vazifeyî ifa etmeleri nekadar teshil olunursa elde edilecek fayda da o kadar büyük olur. Bir köy halkını birbirine sokan kavganm muhakemesi M. TURHAN TAN Türk Urologi cemiyetinin son içtimaı Türk Ürologi cemiyeti bu senenin son ictımaını reis ürolog Bahaeddin Lutfinin riyasetinde Türk Tıb cemiyeti salonunda yapılmıştır. I Prof. Behçet Sabit Erduran: Prontosilin perafrodil ve üroselektan gibi piyelographique hassalannın mevcudiyçtini bir hasta üzerinde radyo graphie plâkındaki müşahedesini takdim etmiş ve ayni hasta da ev\'elce çıkarılan tümcrlü kilyeyi müteakib hastada tahassül eden ve kalb kateterismile ge çen anüri hallerinin radyographie ile kilyede kat'ij'yen taş lekesi görülme mesine rağmen bilâhare yapılan ikinci ameliye ile hüveyza içerisinde bulunan ve çıkarılan taş vak'asım takdim etmiştir. Münakaşaya ürolog Dr. Fuad Hâmid Bayer, Şefik Arif, Saim Ahmed ve Bahaeddin Lutfi iştirak etmiştir. II Ürolog Fuad Hâmid Bayer: Prostat dahamesinde hormon tedavisi hakkında üç müşahede takdim etmiştir. Münakaşaya Prof. Behçet Sabit, Şe fik Arif, Bahaeddin Lutfi iştirak etmişlerdir. AVRUPAYA TALEBE GöNDERiLECEKTiR Türkiye Şeker Fabrikaları Anonim Şirketinden :