23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
17 Haziran 1938 CUMHURİYET içinde çırpındığımız fâsid daire îhtisadî hareketler BIZDE MUHARRİR niçin yetişmiyor? Almanya ile yapılacak yeni anlaşma Almanya ile yeni bir ticaret anlaşması yapmak üzere bulunuyoruz. Halen mer'i olan anlaşmadan farklı bir merin üzerinde müzakerelerde bulunmak üzere, Hariciye Vekâleti Genel Sekreteri Numan Menemencioğlunun riyaseti altında, Türkofis başkanı Bürhan Sanasın da iştirak edeceği bir heyet gelecek, hafta içinde Berline gidecektir. Halen tatbik edilmekte olan Türk Alman ticaret anlaşması, daha evvelki anlaşmadan çok fazla faydalı olmuştur. Bilhassa iki memleket ticaretinin hasıl eltiği döviz vaziyetinin bundan evvel görülen gayritabiî ve bir taraflı teraküm, bu anlaşmanm tatbikı zamanında bertaraf edılmek yoluna girmiştir. Müteaddid merbutatı da ihtiva eden Türk Alman ticaret ve klering anlaşması geçen yılın on beşinden bu senenin ağustos nihayetine kadar mer'i olacaktı. Yalnız, her iki taraf mayıs 1938 ayı zarfmda anlaşmayı, 31 ağustos 1938 tari hinden itibaren, bir sene müddetle tahdid etmek isteyip istemediklerini bildirecek lerdi. Yani mayıs 1938 içinde iki taraf birguna itirazda bulunmazlar veya yeni bir metin üzerinde mutabık kalmağı mu vafık görürlerse anlaşma gene, birer sene müddetle kabili temdid olacaktı. Türk Alman ticaret ve klering anlaşmasının başlıca hususiyetini Almanyanın Türkiyeye yapabileceği ihracat nisbetin de Türkiyeden Almanyaya Türk rnalı ihrac edilebilmesi teşkil ediyordu. Mev sim karekteri ve anlaşma başlarken içinde bulunulan ayların Türk ihracat mevsiminin başlangıcı olması dolayısile bu prensipin daha elâstikî olarak tatbikı için Al manyanın Türkiyeye, anlaşma devresi zarfmda ihrac edebileceği Alman malı kıymeti yekununa mütenazır olarak Türkiye malları için de kontenjanlar tesbit olunmuştu. Bu kontenjan listesi karicinde kalan Türk malları kontenjansız olarak Almanyaya girmiştir. Ayni zamanda, kontenjan listesinde bulunan nisbetler de Alman mukabil ihracatile mütenasiben artınlıp eksiltilebilmiştir. Maliye müşavirlerile muakkiblerin itirazı Yeni kanunla, kendi işlerinin de avukatlara tahsisi meslek erbabının haklı şikâyetlerini mucib oldu Bütün medenî memleketlerde olduğu gibi, Türkiyede de teessüs etmiş bir serbest meslek sınıfı vardır; malî müşavir ve mütehassıslarla, maliye muakkıbleri.. Bunlardan ilk kısma dahil olanlar, ya yüksek maliye mektebleri mezunlarıdır veya defterdarhk ve saire scit>i malî âmirliklerde bulunmuş şahsiyetlerdir. Ikinci kısımda ise ekseriyetle eski ve ehil maliye memurları vardır. Malî müşavir ve muakkiblerin cemiyet mekanızmas:r.da rolü; kolayca anlaşılabileceği veçhile, ferd ve hükumet ekonomisi arasındaki münasebetleri pürüzlerden ıslah etmek, vergi tarh ve tahakkuku işlerinde tahaddüs edecek yanhşlıkları, ihtilâfları dü zeitmektir. Vergi islerindeki incelikler ve hatta çapraşıklıklar hemen bütün ticarî müessese ve şirketlerin birer maliye mütehassısı bulundurmasını icab ettirmiştir. Vergi mükellefi eşhas ise gene ayni sebeb lerle muakkiblere baş vurmak zaruretinı daima duymaktadır. Çünkü her müesses€ ve vatandaş; vergi mükellefiyetinin komplike vecibeleri karşısmda hukukunu ancak bu ihtısas erbabı sayesinde muhafaza veya müdafaa edebilmektedir. Şu eşkâlile, giderek münferid bir meslek sahibi olan malî müşavir ve muakkibler nihayet 1935 te merkezi İstanbulda ol mak üzere bir cemiyet kurmuşlar ve mesailerini devletin vaktile yaptığı nizam nameye de uydurmak suretile bu mesleğe ve faaliyetine hükumet ve millet na zarında nizamî bir mevcudiyet kıymeti vermişlerdir. şekil olmak lâzım gelir. Bir defa her avukatın maliye işlerinden anlaması ve bunlara dair hukuku müdafaa etmesı imkânsızdır. Belki «Onlar arasından da münhasıran maliye işlerile uğraşacaklar ve ihtısas yapacaklar olacaktır» denılebilir. O takdirde aynen Hukuk mezunları kadar emek sarfederek tamamen maliyeci yetişen ve yıllardır bu meslekte pişen Mülkiye ve İktısad Fakültelerile, Yüksek İktısad ve Ticaret mektebleri mezunlarımn kabahati nedir? Sonra ikinci derecedeki isler, senelerce bu yolda uğraşmış maliye muakkıbleri tarafmdan niçin şörülmesin? Kücük mıktarlar içinde kalan vergi ihtilâfları vardır ki bunlar için avukatlar ve yüksek maliye mütehassıs larına vekâlet verip masraf etmekte mana yoktur. Bunlar ancak muakkibler tarafından ve mütevazı ücretler mukabili hallolunabilir. Demek oîuyor ki madde, maliyecileri vazifeden menettiei gibi mükellef vatandaşı da ızrar edecektir. Köşe PENCERESİNDEN Kazana atılan adanı | Muharrirlik meslek değildir de ondan. Yazan: FİKRET ADİL Yüz sene evvel, bir Fransız kanunu: «Umuma arzedilen yazılar, umumun malı olur» diyordu. Buna ilk itiraz eden Balzac oldu. Bir mektub neşretti. Böyl ce bugün kuruluşunun yüzüncü yıldönümünü kutlamağa hazırlanan Fransız «Edebiyat müntesibleri cennyeti» kurulmu: oldu. O zamanlar, yani Hügo, Balzac, Ge rard de Nerval, Theophıle Gautier'lerin yaşadıkları bu devirde, Fransada, hakkı telif kanunu yoktu. Herhangi bir sahaf, istediği muharririn, herhangi bir vesile ile eline geçirdiği yazısını neşredebilir hatta, hoşuna gitmezse, müellifin ismini bile koymazdı. Müellifin elinde, hakkın: alabilmek için yelnız bastonu vardı Fakat daha ziyade kalem tutmaga ahşkın olan bu eller, bu silâhı ayni meharet ve kuvvetle kullanmasını bilmezlerdi. Edebıyat müntesibleri, tarla mahsul lerine hürmet edildiği, tasarruf hakkı ta n:ndığı halde, kafa mahsullerine karşı yağmacılığa müsaade eden kanuna isyan ettiler, ve bugün, bin beş yüzü hisscdar ol mak üzere beş binden fazla azasına, 1937 senesi için, beş miîyon frank telif hakkı dağıtan cemiyet bu isyandan doğdu. Yal nız, cemiyet, Balzac*ın teşebbüsünden ancak dört sene sonra teşekkül edebilmiş ti. Büyük muharririn mektubunu, diğer muharrirler tasvib etmemiş değillerdi. Fa kat ferdiyetçi olan muharrirler «cemiyet» den korkuyorlardı. Teşekkülündeki tek maksad ferde yardım olduğu halde mütemadiyen ferd aleyhine fedakârlık taleb eden cemiyet hakikatini hem şuurlarmda, hem insiyaklannda köklendirmişlerdi. Bununla beraber, «cemiyet» in hiç olmazsa tasarruf hakkını tanıdığı ve müeyyidelerile de tanındığım anlatnakta gecikmediler. Bu menfaate mukabil, bazı fedakârhklarda bulundular. îşte, henüz bu menfaati anlıyamadığımız için, bizde, muharrir denilen nadir kuş yetişmiyor. Muharririn niçin yetişmediği sebeblerini soruştururken, sebebleri, muharrirle alâkadar müesseselerde, kimselerde aramak bir dereceye kadar doğru ise de, asıl sebebin bizzat muharrirlerde, bizde olduğunu itiraf etmek mecburiyetındeyiz. Biz muharrirler, birbirlerimize vereceğimiz manevî ımtiyazlardan küçük ihti raslar yüzünden çekindiğımiz için, hâlâ, muharrirliğin «kahraman devre» sini yaşıyoruz. Avrupalılar, bu devreyi yaşar ken, muharrir eserini evvelâ yüksek bir şahsiyete götürür, beğendirirse onun hi mayesini yalvarırmış. Ekseriya kral ailesine mensub olan bu yüksek şahıs, eseri karînlerine okutur, sonra bir sahaf çağı rır, emreder, bastınrmış. Telif hakkı olarak da muharrire sofrasında bir yer, dairesinde bir oda verir, onu, kendine bir nevi dalkavuk yaparmış. Bu mertebeye vâsıl olamıyan muharrirlerse eserlerini kendileri yazar, kendileri dizer, kendileri basar, hamallığım Vendileri yapar ve ki tabı kendileri satariarmış. Eski birçok kitabların arkalarında şöyle notlar vardı: «Bu eser müellifin... sokağında... numaralı eoinde ve... sokağı köşesindeki berber dükkâmnda salılır.» Bu cins muharrirlerin prototipi Fransada Restif de la Bretonne idi. Yüzlerce sene evvelki bu hale karşı, bugün, bizde de, bir muharrir vardır ki, neşrettiği mecmuasını kendi yazar, kendi dizer ve kendi satışa çıkarır. Buna rağmen, biz, bu devreyi biraz aşmış bulunuyoruz ve bizde, eksik de olsa, bir hakkı telif kanunu varsa da, netice itibarile, bir eserin basılması veya bir yazının gazete veya mecmuada çıkması, ekseriya, kıymetle alâkası olmıyan sebeblere bağl;dır. Kıymet... Kıymet... Bu kıymet nasıl anlaşıhr, nasıl verilir, ve kimler tarafından? Muharririn, eserin kıymetini başka muharrirler takdir ederler, verirler, sonra onu okuyucuya takdim ederler. Bunun yolu da edebî mükâfatlar, jürilerdir, Hal böyleyken, bizde yazı yazmağa başlıyan herkes, işe, kendinden evvelkilere hücum, meslektaşlarına istihfafla baslıyor. Biraz eskiyince de, kendinden sonrakileri istiskal ediyor, ve esasen onların hücumlarına da maruz kaldığı için.... Bir fasid daire halinde, bu, böylece devam edip gidiyor. Bu yüzden, muharrirler arasında bir meslek dostluğu doğacak yerde, münaferetler, kıskanc lıklar, düşmanhklar doğuyor, rekabet demiyorum, zira bu lâzımdır birbirlerini ihaptetmeğe çalışırken öldürüyorlar, ne dirilmelerine imkân kalıyor, ne de, mezarlık haline gelen bu sahaya, yeni bir ziyaretçi geliyor. İşte muharrir yetismemesinin asıl se bebi. Muharrirlik, bizde bir meslek olmamıştır. Hepimiz «lâfla dünyaya nizamat» verirken henüz leblebici esnafı kadar meslektaşlık vazifemizi kavrıyamamışızdır. Biz, matbuat ve edebiyat âle minin elan devresini yaşıyoruz. Bir muharrir, gazete veya mecmuasile birlikte dostluklarını, düşrrıanlıklarım değiştiri yor, gazete ve mecmuayı bir matbuat ve edebiyat sahası değil, bir me'kel sayarak, her muharriri kendi ekmeğine göz dikmiş bir rakib telâkki ediyor; yazılar, makaleler, eserler adeta birer lutuf olarak almıyor, basılıyor. Matbuat âleminde en iyi muharrir değil, en iyi iş adamı, en nabızgîr, en tezgâhtar muharrir muvaf fak oluyor. Vakıâ. hayatta, ve her sahada bu gibi kimseler vardır ve bu böyledir amma, edebiyat gibi öîçüleri reel olmıyan bir âlemde hakikî kıymetlerle sahtelerini ayırd etmek de güç olduğundan, bizim organize olmamış matbuatımızda, bu hâdise, kendini, yalnız acılığı, yalnız aldatıcılıgile, herseyden ve heryerden fazla göstermektedir. Muharrir yetişmemesinin tâli sebeblerinden birini de kaydetmeden geçemiyeceğim. Teşkilâtsızlık yüzünden kıymet seviyesi nisbeten düşük olan muharrirlerin neşrolunan eserlerinden cesaret alan birçok heveskârlar vardır. Bunların sayısı hiçbir yerde bizde olduğu kadar, fazla değildir. Heveskârlar, muhtelif saiklerle yazı yazarlar. Kimi, herkesi alâkadar zannile küçük dünyasınm derdlerini roman yapar, kimi âşık olur, sevgilisine şiirler yazar, kimi, imzam çıksm, gösteriş yapayım diye yazar, kimi maddî menfaatlerini temin için methiye, kimi, herhangi bir sahada ihtısasını göstererek nazarı dikkati çekmek kaygusile ilmî makale yazar. Bütün bunlar, neşriyat âlemine müracaat ederek, kalem mahsullerini parasız teklif ederler. Hatta, üstelik para vermeği taahhüd edenler de vardır. İşin başında olanlann ekserisi, bu teklifleri, bu yolla daha fazla kazanacakları zehabında bulunarak kâğıda, klişeye, mürekkebe, makineye yani muharrir denilen zavallının kafa mahsulünü vermek için yapılmış vasıtalara para verdikleri halde muharrire para vermemek için kabul ederler. Ve tabiî, netice aksi çıkar. Böyle eserler okunmaz, satılmaz. O zaman da, değil yalnız edebî, fakat ticarî hususta dahi işlerinin ehilleri olmıyan bu cahil esnaf, ortaya «kari okumuyor» teranesini atar. Hulâsa, vaziyet şudur ki, memlekette muharrir yetismemesinin, yetişebilenlerin de er veya geç, ihtiyar günlerini korumak endişesile başka sahalara geçmek mecburiyetinde oluşunun asıl sebebi, bizzat muharrirlerin, ihtiyacı anlamış olmalarına rağmen, organize olamayışlarmdadır. Memleket, yapmış olduğu inkılâbla, birçok sahalarda «asırlan senelere sıkıstırabildiği» halde; ve içimizde Gothe, Dostoîevski, Rimbaud, Shelley'leri anlıyanlanmız bulunmasına rağmen, hâlâ, bugün, Fransada bir asırlık yıldönümünü kutluluyan cemıyetin bir benzerini yapamamış olmamız, yalnız kendimize karşı değil, memlekete karşı da, en hafif tabirile, bir kendini bilmemezliktir. Bizde muharrirlik bir meslek olmadığı için muharrir yetijmez. Fikret Adil Senelerdenberi süren bir ihtilaf halledildi Izmit (Hususî) Karamürselle İz nik kazalan arasında uzun seneler devam eden bir hudud münazaasım hal letmek üzere Vilâyet idare heyeti azasından Sıhhat miidürü Necmeddin Üstüntürkle Ziraat müdürü Hikmet Sa lasor ve Karamürsel kaymakamı İhsan Ünal ve Bursa vilâyet idare heyetin den Defterdar Şevket ve Vali muavini Edib. İznik kaymakamı, münazaah hudud sahasına giderek her iki vilâyetin memmmiyetini mucib bir şekilde ihtilâfı halletmişlerdir. Almanya ise G. î. R. kararnamesinin ikinci maddesi dairesi şümulüne giren mem leketlerden olduğundan her nevi Alman malı Türkiyeye kontenjansız girebilmiş ve bundan otomotikman ihracatımız da istifade etmiştir. Halen mer'i anlaşmanın yeni anlaşmada da bozulmadan alınabilecek bir çok Bu hükmün açık ve kat'î ifadesi şudur noktaları vardır. Bununla beraber daha ki; yüksek mekteblerden mezun olmuş, faydalı bir anlaşmaya vanlabileceği de yüksek maliye âmirliği yapmış müşavirşüphesizdir. lerle bilfarz gümrük komisyonculan F.G. gibi uzun yıllar emek sarfederek bu meslekte ihtısas edinmiş muakkibler baŞEHÎR tŞLERl dema vazife göremiyeceklerdir. Kanun maddesi onların meslekî vasıf ve ihtısasKlâsik musikinin tesbiti larmı reddederek, onların rollerini de olKonservatuar, on altıncı asırdan iti duğu gibi avukatlara devretmekte ve baren tekke şürleri, Mevlid âyinleri, kendilerine hak tanımaktadır. aşirle kibar cemiyetlerinde okunan klâBu proje şüphesiz alâkadarlar arasmsik musikinin tesbitile meşgul olmak tadır. Bunun için teşkil edilmiş olan iki da derin teessür uyandırmış ve (Malî komisyon faaliyette bulunuyor. Mevlid Müşavirler ve Muakkibler cemiyeti) teâyinlerine aid musiki tamamen tesbit şebbüsata geçerek bir itiraz lâyihası haedilmiştir. Bunlar, bakır ve kromdan zırlamıştır. Hükumete tevdi edilen bu itimamul plâklara alınacaktır. raz lâyihasında meslektaşlarının vazife ve mesailerinin mahiyeti teşrih edildik Dilenciler çoğaldı Son zamanlarda dilenci adedi çoğal ten, cemiyet ve tahsisen devlet vatandaş mış, bunlar gece ve gündüz faaliyette ekonomisi üzerindeki şümullü ehemmiyeti bulunmağa başlamışlardır. Dün 28 kişi izah olunduktan sonra, yeni kanunla, toplattırılmış, memleketlerine iade e hiçbir memleket avukatlık kanununda dilmiştir. görülmiyen madde ile, mesleklerine aid Otobüs işletmesi için istikraz hukukun avukatların inhisarma bırakıl İstanbulda otobüs işletmek üzere 500 masmın isabetsizliği anlatılmaktadır. bin liralık istikraz akdi için Şehir MecFilhakika bugünkü medeniyet âleminlisi, Belediyeye salâhiyet vermişti. Bu de avukatlık dahi, hukuk, ceza ve saire paranın 150 bin lirasile garaj ve atölye kısımlarına ayrıhrken, avukatlıktan ta inşa edilecek, 350 bin lirasile de otobüs alınacaktı. Belediye, bu istikrazı millî mamen ayn bir ihtısas işi olan malî mübankalarımızdan birile yapmak üzere şavirlik ve muakkibliğin de avukatlara dir. Nihayet yedi ay sonra Belediye o verilmesi hakikati hale uygun olmıyan bir tobüs işletmeğe başlıyacaktır. Dünyanın hemen her tarafında, mü kellefler hesabına çahşan maliye ve hesab büroları, mütehassıslan vardır. Hü kumetler bunların teknik bilgilerine, ih tısaslarma ve halkla hükumet arasındaki mutavassıt rolüne kıymet vermiş ve bu teşekkülleri kanunlarla nizama koymuştur. Sonra bizde dahi Maliye Itiraz ve Temyiz komisyonlarında mütehassıslara yer verilmistir. Sadece şu noktalar bile müşavir ve muakkiblerin meslekî hususiyetini tebarüz ettirir. Bütün bunlara rağmen cemiyet bünyesindeki rollerinin ellerinden ahnarak, maliye işlerile hemen Ancak yeni hazırlanan avukatlık ka hiç uğraşmamış olan avukatlara verilmenunu, bu mesleği ve sahiblerini adeta si mükelleflerin hukukunu da altüst edevazifeden meneder bir mahiyet arzet cektir. mektedir. Filhakika kanunun 23 üncü (Maliye Müşavir ve Muakkibleri maddesinde şöyle denilmektedir: cemiyeti) lâyihasında bu mesleğin ge[Kanun işlerinde ve hukukî meseleler ne ihtısas erbabına hasır ve tevdiindeki de rey vermek ve mahkeme ve hüküm zaruret izah edildikten sonra kendi veya kaza salâhiyetini haiz bütün merci haklarını iptal mahiyetinde olan 23 üncü ler huzurunda hakikî veya hükmî şahıs maddenin avukatlık kanunu projesinden lara aid hukukî dava müdafaa eylemek çıkarılması istenilmektedir. ve bu hususlara aid bütün evrakı tanzim Lâyihada etrafile tahlil edildiği veçve resmî dairelerdeki münazaah işleri tahile bu maddenin ipkasından iki türîü kib etmek yalnız bu kanunun hükümleri mahzur doğacaktır: Mevcud meslek sadairesinde Baroya kaydı bulunan avu hiblerini ekmeklerinden mahrum etmek katlara aiddir. ilâh. 1 ve Yüksek Maliye mektebi mezunlarına ihtısas yollannı kapamak bir; vergi mükellefi vatandaşların hukukunu müdafaası daha güç hale koymak iki.. Her iki mahzunın da memleket mikvasmda nekadar ehemmiyetli olduğu izaha muhtac değildir. Bu adeta; (eczacıhk ve baytarlığı da ancak doktorlar yapabilir) demekle müsavidir. Binaenaleyh hükumetimiz ve Büyük Millet Meclisi mizce maliye müşavir ve muakkiblerinin haklı taleblerinin nazarı dikkate alma cağı şüphesiz addedilebilir. VİLÂYETTE Yeni kazalarımız Baykan, Kazluk ve Sütçüler isimli yeniden üç kaza teşkil edildiği Dahiliye Vekâletinden vilâyetlere bildirilmiştir. Bunlardan ilk ikisi Siird, üçüncüsü de İsparta vilâyetlerine bağlıdır. MALtYEDE Mükerrer vergi talebleri Mükellefler tarafmdan evvelce verilmiş, fakat makbuzunun ziyaı, yahut maliye şubelerince kayıdlarının kapa tılmaması yüzünden bazı kimselerden mükerrer vergi taleb edildiği anlaşıldığından halkın zararını intaç edecek bu gibi vaziyetlere meydan verilmemesi alâkadarlara bildirilmiştir. ansur adını taşıyan menfur bir adamın hiddetinden çıldırarak, yahud çılgınlığından hiddete gelerek vahşi bir buhrana kapıldığını ve bu vaziyette altmış dört yaşma varmış Şevki adlı bir bekçiyi dokuz metre derinliğindeki kaynar sabun kazanma atıp hasladığını gazeteler yazdı ve Cumhuriyette o uğursuz kazanın resmi de çıktı. Cinayet, şüphe yok ki, tüyler ürpertecek kadar feci ve şeni. Fakat göründüğu kadar orijinal değil. Çünkü ferdler bir yana dursun, milletler bile hmc çıkarmak, öc almak, kinlerini avutup uyutmak maksadile bazan buna benzer işler yapmaktan geri kalmamışlardır. ilk çağ tarihinin hemen her sahıfesinde bu gibi işlerin örneklerine tesadüf cjunur. Ben, sabun kazanına atılan zavallı bekçi Şev» kinin mağdur hayalini gözümün önüne getirerek için için elemlenirken o örneklerden birini hatırlamaktan geri kalma dım. İşte o tarihî sahne: Bin yıl kadar evvele raslıyan bir de* vir. Avrupada daha evvelki asırlarda başlamış olan meddücezir henüz durma* mış. Sarktan garba, şimalden cenuba ve kıt'adan kıt'aya göçler devam etmekte« Yatağından fırlamış azgm sulara benzî* yen bu göçler bir milleti bütün varlığile* yurdundan alıp ilerilere, başka milletler rin üstüne atıyor ve bu sadmeye uğrıyart milletler de kendilerini yerlerinden oy« natanlar gibi avareleşiyor. 1 îşte bu hengâmede Norman'lar da Büyük Britanya adasına musallat ol* muşlardı, kayığa binmiş kılıc balığı SÎM rüsü gibi ağızlarında silâh o adayS hiç durmadan akın yapıyorlardı. Sak • 1 son'lar, ipten örülme cılız ağlarla balina sürülerini karşılamağa çahşan biçarelef, vaziyetindeydi, ağları parçalana parça» lana bu akınları önlemeğe çalışıyorlardı« Bir gün fırsat elverdi, Sakson'ların aği Iarmdan bir kısmı sağlam çıktı ve Nor« man'ların başbuğu Reyner yakalandu Artık Britanya adası yekpare bir neşe kesilmişti, sevinc sesleri ayyuka çıkıyordu ve her evde düğün yapılıyordu. Bu arada Reyner de tabiate aykırı bir mahluk gibi yer yer gezdırilip teşhir ediliyordu. İlk heyecan geçtikten, boyuna hâykıran boğazlar yorulup sesler kısıldıktan, sinirler yatıştıktan sonra sıra Reyner'e verilecek cezanın şeklini tesbit etmeğe geldi. Bütün Sakson'lar onun karşı yakada karargâh kuran Norman'lara ibret teşkil edecek bir biçimde cezalandı rılmasını istemekte müttefikti. Fakat şeklin tayininde bir türlü ittifak edilemiyordu. Kimi Norman'lar başbuğunun derisini yüzdürmek, kimi kemiklerini ayn ayrı kırmak istiyordu. Nihayet bir mucid ortaya çıktı, korkunc düşman kumandanının yılanla dolu bir fıçıya konulma * sını teklif etti. Tasavvur olunan ve bütün Sakson'lar rın alkışları arasında tatbik de olunan şıj cezanın ne müthiş bir işkence teşkil etti* ğini söylemeğe lüzum yok. Reyner, her« biri bir çeşid zehir taşıyan yüzlerce yılarn la doldurulmuş fıçıya hapsolundu, tepe* den tırnağa kadar zehirli dişlerle delitf deşik edilerek öldürüldü. Katil Mansurun yaptığı çıenfur iş de aşağı yukarı buna benziyor. 5u farkla ki Sakson'lar millî bir gayzın hıncını yılan* lara aldırmışlardı. Mansur, yılanlanmıj ruhunun zehirini sabun kazanma devre* derek bir masumu gayzına kurban etmiş* tir. Nefret, nefret, nefret!.. M. TURHAN TAN İzmitte kurulacak kimya fabrikası Aile sicilleri işi Beşiktaş kazasında aile sicilleri yazılması işi bitmiştir. Bakırköyle Eminö nünde tahrire başlanmıştır. Yann Sa nyer, pazartesi günü Fatih ve Eyüb kazalarmda, daha sonra da Beykoz, Üsküdar ve Kadıköyde tahrire başlanacaktır. { Kitabcıların dün yaptıkları büyük toplantı J Temelatma merasimine aid program hazırlandı Sümer Bank, kimya sanayiinin ilk fabrikası olan sellüloz fabrikasından sonra İzmitte ikinci kimya fabrikasının temellerini atmaça karar vermiştir. Birinci beş yıllık fabrikamn mühiın bir kısmmı teşkil eden bu fabrikamn. temelleri bu avın on dokuzunda atıla caktır. Sümer Bank, bu temel atma merasimine aid programı hazırlamıştır. ÖğrendiŞimize göre. merasimi, bizzat Basvekil Celâl Bayar acacaktır. İzmit kimya sanavii fabrikası, senede 2100 ton sut kostik ve 1700 ton mayi klor istihsal edecektir. Beş yıllık proşramda kimya sanayiine dahil üçüncü bir fabrika daha bu ^unmaktadır. Fabrikamn temel atma merasiminde bulunmak üzere Ankaradan ve şehri i mizden birçok zevat Esnafın yıllık muayenesi Esnafın yıllık muayenesi haziran sonunda bitecektir. Şimdiye kadar 25,000 esnafın muayenesi yapılmıştır. Ay sonunda muayenesini yaptırmıyanlardan kişer bucuk lira nakdî ceza almacaktır. Zilede iki cinayet Zile (Hususî) Buraya tâbi Hatibpınarı köyünden Behlul, Mürsel, Aziz, Ömer ve Adil bir alacak rneselesinden aralan açık olan Bayram oğlu Fazılı taşla ağır surette yaralamışlardır. Kaza dispanserine getirilen yaralı bütün tedavilere rağmen ölmüş, suçluların hepsi yakalanarak Adliyeye teslim edilmişlerdir. Gene buraya tâbi Kervansaray kö yünden Halil oğlu Ali ile Ali oğlu Ali bir harman yeri ihtilâfmdan diğer bir Aliyi balta ile beş yerinden yarahya rak kaçmışlarsa da kısa bir zamanda yakalanarak haklarında kanunî takibata başlanmıştır. Levend çif tliğine kaldırılacak havagazi f abrikası Şehrin nâzım plânına göre, havagazi fabrikalarmm şehir haricine nakilleri icab etmektedir. Dolmabahçe Havagazi fabrikasının ileride asrî mezarlığm ile risinde bulunan Levend çiftliğine kaldırılması mukarrerdir. Zile Belediye reisi beraet etti Zile (Hususî) Muvakkaten işten el çektirilen kazamız Belediye reisi Zihni Aksoy, Tokad asliye mahkemesinde devam eden muhakemesi neticesinde beraet kazanmış ve iadei memuriyet ederek vazifesine başlamıştır. Dünkü ictimada bulunan kitabcılardan bir kısmı Harf inkılâbımızm onuncu yıldönü İctimada, Cumhuriyetin ilânımn omü dolayısile her türlü neşriyatı ihtiva nuncu yıldönümünde Ankarada bir ki Sevincli bir doğum etmek üzere hazırlanacak bibliyograf tab sergisi açılması kararlaştırılmıştır. Millî Sanayi Birliği umumî kâtibi ya işini görüşmek üzere İstanbul kitab Bu sergide yüzde yirmi tenzilâtlı satış Halid Güleryüzün dün bir oğlu dünyacıları, dün saat 15 te Derleme direktör yapılacaktır. Kitabcılar, kataloğlarını ya gelmiştir. Yavruya uzun ömürler diüğünde bir toplantı yapmışlardır. şimdıden hazırlamağa başlamışlardır. ler, anne ve babasmı tebrik ederiz.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle