Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURÎYET 15 Haziran 1938 Kendi Benzeri Rotterdam'da yerleşmış zengin bir Hol?ndalı aileyi uzun seneJerdenberi tanı rım. Van Camp ailesi, vaktile, Okyanusya kıt'asında faal bir müstemleke müessisi imiş. O zamardanb^ri anavatanda müstemleke maddeleri üzerine geniş bir ticaret kurmuştur. Ve babadan oğula devredilen ticarethaneleri gittikçe inkişaf etmekten hâli kalmamıştır. Çocukken Van Camp'ların oğlu Hendicus'le beraber oynadım. Hendricus. bütün ailesi efradı gibi, sağlam yapılı bir çocuktu, fakat aradan çok zaman gecmeden, daha genc yaşında, karakterinin ecdadmınkinden te mamen başka olduğu meydana çıktı. Genc Hendricus daima hülya kuran, tnahçub, bir genc kız gibi yumuşak ve hakikaten tasavvur edilemiyecek kadar hassas bir adamdı. tş adamlarından müteşekkil bir ailede insanı yadırgatan bazı hallerini hatırlıyorum. Bir aile dostunun tavsiyesi üzerine, ihtiyar Van Camp oğlunu müstemlekelere gcndermeğe karar verdi. Delikanlı, Batavia'da, «Devlet emlâkinin idaresi» bürosunda bir memuriyete tayin edilmişti. Hareketinden aylarca sonra, Bataviadan bir mektub aldm. Hendricus, babasının kendisine bir miktar para göndermesini temin için teşebnüste bulunmamı rica ediyordu; delikanhnın isi lerk ettiğıni öğrendim, fakat işten çıktığını ailesinden saklamamı tenbih ediyordu. Bundan başka, bu mektubda, dostu mun karakterinde bir değişiklik olduğuna dair bir isaret yoktu. Bu haberin teessürü içinde, oğlunun benden istediği hizmeti yapmak üzere gidip ihtiyar Van Camp'ı buldum. Birkaç ay daha geçti. Başka bir mektub aldım, bu sefer Sumatra'dan. Bu defa hayretim son dereceye vardı. Bu mektubun edası ve yazısı birinci mektubdan büsbütün başka idi: Hendricus'ün karakterinde tam bir değişikliğe işaretti. Bu mektub, yalnız zarurî kelimelerden mütesekkil ve metin bir elle yazılmış azimkâr cümleler ihriva ediyordu. Deli kanlı, Sumatra adasmda yeni yetiştirmeğe başladığı bir tütün mahsulünü satın alacak ticarethane anyordu ve benden Rotterdam'da böyle ticarethaneler bulmamı rica ediyordu. Bu hayret verici müjdeyi ihtiyar Van Camp'a bildirmekte gecikmedim. Adamcağız, Hendricus'ün mektubunu okurken iç; içine sığmıyor, vücudünün bütün azası titriyordu. Gözlerinden yaşlarla ellerimi sıktı. «İşte şimdi benim oğlumdur,' dedi. Şimdiye kadarki tembeüiği geçici idi. Kendine geldi, işte şimdi Van Camp'larm ahfadından olduğunu gösteriyor.» Hemen delikanhnın işlerile meşgul olduk, ve bir sene zarfında işleri gittikçe inkişaf etti. Siparişler muntazaman geldi. İhtiyar Van Camp, oğlunun nihayet, ecdadı tarafından çizilmiş yolda yürümeğe başladığmdan son derece memnundu, oğlile iftihar edebilirdi. Ve Hendricus'ün bize yazdığı mek tublar bu kanaati takviye ediyordu. Hepsinde, ikinci mektubun azimkâr cümleleri vardı. Yalnız bir şey beni düşündürüyordu. Evinden, tütün tarlalarından, Samatrr'daki hayatından bahsederken, artık bekâr olmadığını acıkça meydana vuran terimler kullanıyordu. «Biz» her satırda «ben» in yerine geçiyordu. Bu husustaki merakımı yatıştırması için ona sorduğum şeyler cevabsız kaldı. Aradan bir sene geçmişli, yeni bir mektub aldım, hiç bekienilmiyen bir mektub. Hendricus, tarlalarında çalışan işçilerin isyan ettiklerini, adamlarının yarısından fazlasını kendi ellerile öldürdükten sonra yeni işçiler tedarik etmek mecburiyetinde kaldığmı bildiriyordu. Bütün bunlar mektubcîa şiddetli hatta kaba terimlerle anlatılıyordu. Bu satır larda, ne, Rotterdam'da kendisile beraber yaşadığım mahcub ve hassas genc, ne de müteşebbis tütün zürraı tanınıyordu. Bu yeni değişiklik'en hiçbir şey anlama. dım. İhtiyar Van Camp bu habere çok müteessir oldu; iiîcnin eski bir dostu ve oğullarının çocukluk arkadaşı olduğum için, oraya kadar gidip Hendricus'ün karakterindeki esrarengiz değişikliğin sebeblerini öğrenmem için licada bulundu. Kendisi çok ihtiyardı ve Rotterdam'daki işîerinin basından avnlamazdı. İşte buraya bu vazife ile geldim. Hendricus'ü gördüm. Bana anlattık ları en akla gelmez ve en çılgın bir fantezinin bile ötesine ç'eçmektedir. Htndricus, Cava adasına giderken, vapurda bir Hindli ıle tanışır. Hindistanın ve Holanda'nm âdetlerinden ve fikirle rinden bahsederler, Hindli, genc Holandalıya Yogis'lerin tasavvufu ve tecrübe• leri hakkmda esaslı ve etraflı malumat verir. Ona, bu riy!ızet *ahibi kimselerin, akidelerini nasıl akıüara sığmaz misallerle takviye ettiklerini anlatır. Dostum Hendrieus, Hindlinin anlat tıklarına o kadar inanır ve kapılır ki, Okyanusyaya avak basar basmaz, bu atik tasavvuftan bahseden kitablan şaşılacak 'oir azim ve sebatla kanştırmağa ve onları iğrenmeğe koyulur. Hendricus'ün kendini bu acayib ilme vermesi memuriyetinden olmasına sebebiyet verir. İşte o zamandadır ki bana, kendisine babasından para tedarik etmek ricasındi bulunur. Dostum, işsizliği hiçe sayarak, araştırmalarına devam eder. İradesini muayyen bir gayeye tavcih etmeğe koyulur: Kendi hayaline vücud vermek. kendi benze rini varatmak ıddı.T?ında ıdı. Aranılan hayal, evvelâ müphem surette, fakat gittikçe tebeüür ederek hasıl olur, buudlarını alır, hacim kazanır ve bir gün Hendericus Van Camp'ın tam benzeri karsısına dikilir. Fakat bu bir kadındı. İlk haftalarda, bu kadından yahud kendinden hangisinin hakikî şahsiyeti temsil ettiğini fa4 edemedi. Bununla beraber, çok gecmeden bu ikiliğe alıştı ve yanında yasıyan mahluku normal bir zevce, bir bayat arkadaşı te^kki etmeğe karar verdi. Ona gelince, bu harikulâde hâdisenin neticci oiarak, karakteri değismişti. Sumatra'dan yazd:ğı mektubun bana keşfettirdi&i azimkâr is adamı olmuştu. Sumatra'daki tarlalarında bir sene ikametten sonra, benzeri yahud karısı nasıl söyliyeceğimi ben de bilmiyorum bir çocuk doğurur. Hendricus, bizzat sö'ylediğine göre, bu doğum esnasında, şahsiyetinin ve karakterinin bütün çocuk taraflanndan kurtluduğunu hissetti. Bir gün evvelki hassas, mahcub ve yumuşak kalbli adam ertesi gün birdenbire merhametsiz, sert ve haşin oluveriyor. İşte o zamandır ki, isyan ettikleri icin kendilerine karşı intikam beslediği isçilerini öldürür. Hendricus, benzerinin yahud karısı nm nasıl isterseniz zayıflamağa başladığını müşahede eder: evvelâ buna pek e hemmiyet vermez, fakat sonradan karısının günden güne zayıflarnası keyfiyetile daha ciddî bir surette alâkadar olmak mecburiyetinde kalır. Hayat arkadaşının hacimce ve kalınhkea küdildüğünü sanır; rengi günden güne soluyordu, kuvvetten düşüyordu, ve kendisi gittikçe daha sağlam bir sıhhat kazanırken, o yavaşça müphemleşti ve sonunda büsbütün sönüp ortadan kayboldu. Çocuğüe yalnız kalan Hendricus, farkında olmadan, işçilerine karşı vaziyetini ve tnuamelesini değiştirir. Merhamet bilmez huşunerini kaybetmişti. Hatta belki fazla rr.üsamahakâr oldu, zira isleri gittikçe azalıyordu. Batavia'ya mııva^alatımdan birkaç gün evvel; bu sefer çocuğunun gittikçe solduğunu ve karısı gibi kücü'.düğünü gördü; ayni ârâzı müşahede ediyordu. Sonunda çocuk da annesi gibi sönüp ortadan kayboldu. Garib dostum, karısınm ve çocuğunun ortadan kaybolmasından asla müteessir olmadığını itiraf etti. Bilâkis, onların söndüğünü gördükçe ağır ve zalim bir yükten kurtulduğunu hissediyordu. Hendricus bu itirafta bulunurken, eski çocuk halini almıştı. Gözlerine baktım, tıpkı bir annenin gözleri gibi şefkatle doluydu. Bütün sözlerinde, bütün jestlerinde eski mahcub, hassas ve yumuşak kalb1 dostumu tekrardan buldum. Yalnız bir 1 şeyin kendisini son derece üzdüğünü söyledi. İşîerinin artık yürümiyeceğini bili yordu ve işcilerinir. açıkta kalacakların dan endişe ediyordu. Hendricus'e hayretle baktım. Merhametsiz bir iklimin, dostumun aklî mele kelerini bozduğunu ve onu, her ne pahasma olursa olsun, çıldırmaktan kurtarmak lâzım geldiğin» anladım. Ona, babasının kendisini göreceği geldiğini ve kendisini alıp memlekete götürmek üzere babası tarafından s>önderildiğimi söyle dim. Bir çocuk gibi, sesini çıkarmadı, bana itaat edeceğini bildırdi. Yarın Avrupaya hareket ediyoruz. Bu garib hikâveyi dünindükce içinden çıkamıyorum. Bakalım Rotterdam doktorları ne diyecekler? Çeviren: CAHtD SITKI TARANC1 Leros adasında İtalyan tahkimatı Bir İngiliz gazetesine göre Leros fevkalâde müstahkemdir Deyli Telgraf'ın bahrî muharriri By vvater bu gazetenin 11 haziran tarihli nüshasında şu makaleyi yazmıştır: «Müdafaa ile alâkadar. her türlü işler hakkmda İtalyada gayet sıkı sansür olmasına rağmen, Trablusgarb harbinden sonra İtalya tarafından işgal edılen on iki adadan biri olan Leros'un birinci derecede bahrî ve havaî müstahkem mevki haline getirilmiş olduğu öğrenilmiştir. Ler.os'un Malta'yı geride bırakacak bir surette kuvvetli olarak tahkkn edildiği ve tahkimat bakımından Cebelüttarıktan sonra ikinci olduğu iddia edilmektedir. Leros'un sevkulceyş cihetinden mevkii emsalsiz ve yegânedır. Kıbns tan 320, Irak petrolü boru hattının müntehası Hayfa'dan 550 ve Süveyş kanalının şimal müntehası Port Süveyşten 510 mil mesafededır. Bu mesafeler, modern tayyareler için hiçtir; yüksek sür'atli harb gemileri için de binnisbe kısa yollardır. İngiliz İtalyan anlaşma muahedesinin ahkâmı mucibince, tarafeynden her biri kendisine aid deniz üslerini genişletmeği tasavvur ettiği takdirde diğer tarafa evvelce haber vermeği taahhüd etmiştir. Leros müstahkem mevkii, şimdiden tam bir surette inkişaf eimiş olduğu halde, şarkî Akdenizda İngilterenin yegâne üssülharekesi Kıbrısta, tahkimat hususunda, şimdiye kadar pek az faaliyet gösteriJmiştir. İtalyanın îstatistik yıllığının son nüshasında Leros hakkmda dikkate şayan malumat vardır. 1933 senesindenberi bu adanın nüfusu 6,429 kişiden 13,657 kisiye çıkmıştır. Bu yekundan 7,550 kişi İtalyandır. 1935 senesinde Leros adası mermer, bal ve tütün olarak 33,300 İngiliz lirası kıymetinde ihracat yapmıştı. Ertesi sene adanın nüfusu iki misli artmış olmasına rağmen ihracatı 2,500 İngiliz lirasına inmiştir. Halbuki on iki adanın hep birden ihracatı bu müddet zarfında 128,000 İngiliz lira«ından 144,500 liraya çıkmıştı. Bu rakamlardan istihrac edilecek ye gâne netice sudur: Geçen iki üç sene içinde Leros azim miktarda garnizonu bulunan bir büyük mevkii müstahkem halini aldığından askerî ihtiyaclar, mahallî sanayi ve istihsalâtı boğmuştur. Gene mezkur yıllığa göre 193536 da Leros'un ithalâtı 133,000 İngiliz lirasından 500,000 îngiliz lirasına çıkmıştır. Leros'taki İtalyan Başkumandanı tarafından verilen madenî esyaya aid siparişler 83,300 İngiliz lirasından 266,600 İngiliz lirasına çıkmıştır. Bu siparişlere İtalya Bahriye, Harbiye ve Hava Nezaretleri tarafından Le ros adasına gönderılen topların ve mühımmatın kıymeti dahil olmadığı, yıllıkta tasrih edilmiştir. Son zamanlarda cihan petrol piyasa sında en ziyade mubayaat yapan devle tin İtalya olduğu da meydana çıkmıştır. Senei haliyenin ilk üç ayı zarfında Ital yaya 336,939 ton ham petrol ithal edilmiştir. Halbuki 1937 senesi ilk üç ayı icinde ancak 110,067 ton ithal edilmişti. Yani bir senede petrol ithalâtı yüzde 200 artmıştır. Ayni zamanda İtalyanın başlıca bahrî üslerinde inşa edilmekte olan yeni büyük petrol deposu ikmal edilmiştir. RADVO imparatoriçe Eugenie'nin şemsiyssi Loretta Yoııng «Süveyş kanalı» filminin bir sahnesinde bu kıymettar şemsiye ile görünecek Paristen yazılıyor: Bütün Amerikalılann koltuklarını kabartacak, hele Holivud'dakileri müthiş bir iftiharla gururlandıracak bir hâdise!. Ne var, ne oluyor, diye birden telâşa düşmeyin.. Yavaş yavaş meseleyi anlatacağım.. Eğer sinemacıhk icad edilmemiş, yahud filimcilik bu kadar ilerlememiş olsaydı, koca bir ımparatoriçenin üzene bezene yaptırdığı ve şimdiye kadar Fransa hükumetinin memleket haricine çıkarmayı aklından geçirmediği kıymettar şemsiyenin, Amerikah bir yıldızm yüzünü güneşten muhafazaya hizmet etmesi imkânı, zannederim ki, bulunmazdı. Beyaz taftadan yapılmış olan bu küçük şemsiyenin adı da vardır: Markiz! Markizin sapı som fildişindendir ve ikiye katlanılabilecek tarzda vücude getirilmiştir. Vaktile Fransa sarayının eşyacıbaşılarından san'atkâr Verdier'nin imzasm: taşımaktadır. Üstü kakmalı ve kıymettar taşlarla müzeyyendir. Bu şemsıyeyi elınde taşımak için hediye olarak alacak olan yıldızm admı da bari ifşa edelim: Loretta Young.. Neden bu şemsiye Loretta Young'a hediye ediliyor. Çünkü profili İmparatoriçe Euçenie'yi andırıyormuş; çünkü Loretta, Holivud'da çevrilecek olan «Sü veyş kanalı» filminde İmparatoriçe Eugenıe'yi temsil edecekmiş! 1869 da İmparatorla İmparatoriçe «Süveyş kanalı» nın resmiküşadında hazır bulunmadılar mıvdı? İşte o merasim kordelâda tekrar edilecek ve Loretta kanalın açılma merasimine vaktile hakikî imparatoriçenin yapmış olduğu gibi şemsıyeyi başına tutarak gıdecek!. İmparatoriçe Eugenie Süveyş kanalının açılmasının yaklaştığı tarihlerde eş yacıbaşı Verdier'yi çağırtmış ve o güneşi kızgın memlekette yüzünü gölgelendire cek veni bir şemsiye yapmasını istemiş.. İste bu emir üzerinedir ki Markiz inıal Küşad.resminden dönen İmparatoriçe, şemsiyeyi, <?Tuilenes>> sarayındaki dantel ve saıre gibi kıymettar eşyanın yanına bırakmış, 1870 senesine kadar Markiz bulunduğu yerde sakin ve sakit kalmıştır. Almanlar tarafından imparatorun esir edilmesi, tabiatile Imparatoriçeyi telâşa \JBu akşamki program J ANKARA: 12,30 ıkarışık plâk neşriyatı 12,50 plâk: Türk musikisi ve halk şarkıları 13,15 dahilî ve haric haberler 18,30 karışık plâk neşriyatı 19,15 Turk mosikisi ve halk şarkıları (Servet Adnan ve arkadaşları) 20 saat ayarı ve arabca neşriyat 20,15 Türk musikisi ve halk şarkıları (Nihal ve arkadaşları) 21 konferans: Şakir Karaçay 21,15 stüdyo salon orkestrası 22 ajans haberleri 22,15 yarınki program ve İstlklâl marşı. İSTANBUL: 12,30 plâkla Türk musikisi 12,50 havadi3 13,05 plâkla Türk muslkLsi 13,30 muhtelif plâk neşriyatı 14 son 18,30 plâkla dans musikisi 19,15 konferans: Bakırköy Halkevi namına Şükrü Kafaoğlu (Okul dışında çocuklarımız) 19,55 borsa haberleri 20 Grenviç rasadhanesinden naklen saat ayarı 20,02 Nezihe ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları 20,45 hava raporu 20,48 Ömer Rıza tarafından arabca soylev 21 Cemal Kâmil ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları 21,45 orkestra 22,15 ajans haberleri 22,30 plâkla sololar, opera ve operet parçaları 22,50 son ha berler ve ertesi günün programı 23 son. Yabancı merkezlerden müntehab parçalar Operalar Brüksel: Çareviç. Londra (Regional): La Boheme (birinci ve ikinci perde). 23,05 Droitvich: La Boheme, 21,05 21,20 Büyük konserler Bruksel: Haydn'in senfonilerl. Luksenburg: Beethoven'in senfonilerl. 20,15 Konigsberg: Muhtelif parçalar. 21,05 Saarbrücken: Meşhur eserler. 21,05 Varşova: Orkestra konseri. 21,30 Oslo: Grieg'in eserleri. 21,35 Strassburg: Balet musikisi. 22,35 Berlin: Çaykovski'nin eserleri. 23,10 Luksenburg: Rus musikisi. 1,05 Frankfurt: Gece konseri. 18.05 19,30 « Süveyş » kanalı » filminde İmparatoriçe Eugenie rolünü oynıyacak olan Loretta Young vermiş, eşyasını hazırlamağa başlamıştır. Saray erkânından Kont Maurice d'Herrisson da bu hazırlıklara yardım etmiştir. İmparatoriçe Konta: Bana çok yardımınız dokundu, teşekkür ederim, demiş, hatıra olarak mevcud eşyadan birini almaz mısınız? Kont da Markizi tercih etmiştir. 4 eylul 1870 te cumhuriyet ilân olununca da İmparatoriçe Eugenie tabiatile sarayı terkedip gitmiştir. Halihazırda bu şemsiye Kont Maurice d'Herrisson'un ahfadından biri olan Madam Valter namında birinin elinde bulunmaktadır. Madam Valter «Süveyş kanalı» filminin yapılacağını haber alınca Loretta'nın ka nalın açılma resminde, Kraliçenin hakikî semsiyesini taşıyabilmesi için onu artiste hediye etmek fikrine düşmüştür. Kordelâyı vücude getirecek olan filim amili Darry Zanuch bir haftaya kadar Parise gelecek ve şemsiyeyi alıp Holivud'a götürecektir. Oda musikileri 17,55 Berlin: Kentet konseri. 19,25 Laypzig: Muhtelif parçalar. 22,35 Viyana: Beethoven'in eserleri. 23,25 Kopenhag: Muhtelif parçalar. Askeri bandolar Doyçlandzender: Muhtelif hava lar. 22,05 Stokholm: Saray mızıkasmm kon< seri. 23,35 Droitvich: Muhtelif parçalar. 21,20 NOBETÇİ ECZANELER Bu gece şehrimizin muhtelif semtlerint deki nobetçi eczaneler şunlardır; Istanbul ciheti: Eminönünde (Beşir Kemal), Alemdarda (Sırrı Rasım), Kumkapıda (HaydarJ, Küçukpazarda tHüieyin Hulusi), Şehzadeba< şında (Asaf), Fenerde (Hüsameddin), Ka. ragümrükte (Arif), Şehremininde (Nâ zım), Aksarayda (Z. Nuri), Samatyada (Erofilos), Bakırköyde (Hilâl), Eyubde lArif Beşer) eczaneleri. Beyoğlu ciheti: Maçkada (Feyzi), Parmakkapıda (Kemal Rebül), Posta sokakta (Garih), Galata Topçular caddesinde (Hidayet), Kasımpaşada (Müeyyed), Hasköyde (Nesim Aseo), Beşiktaşta (Nail Halid), Ortakoy, Arnavudköy, Bebek eczaneleri. Kadıköy Moda caddesinde (Nejad), Al tıyolda (Namık), Üsküdarda (Merkîz\ Buyükadada (Şinasi Rıza), Heybeliadada (Halk), Beykoz, Paşabahçe, A. Hisar eczaneleri. r Bir iki satırla Tabiiye muallimi Saraceddin vefat etti Açık'teşekkür Sevgili zevce ve annemiz Esther Motolanın ölümü hasebile bizzat cenaze merasimine iştirak etmiş veya beyani taziyet lutfunda bulunmuş olan bilcümle akraba ve dostlarımıza ayrı ayrı teşekküre teessürümüz mâni bulundu ğundan en har ve samimî teşekkürlerimizin iblâğma saym gazetenizin delâ letini rica ederiz. h Motola ve oühıilan Yeni çıktı ilk aşlc H. Rifat Türgenej ÜÇÜNCÜ BASIŞ Şimdiye kadar fiatı yüz kuruş olan bu meşhur eser üçüncü defa olarak Hilmi Kitabevi tarafından nesrolunmustur. I Düne kadar memleketin kültür âlemine binlerce talebe yetiştiren çok kıy metli muallim Saraceddin Hasırcıoğlu, vefat etmiştir. Kırk senedenberi Darülmuallimini Âliye ve sultanilerde. mu allim mektebilerile birçok liselerimizde çalışan merhum, en son olarak Kabataş lisesi tabiive muallimliğinde vazife görüyordu. Saraceddin, yalnız bir muallim değil, ayni zamanda değerli bir muharrir ve san'atkâr ruhlu bir insandı. Cenazesi, dün talebeleri. dostları, arkadaşları tarafından Beşiktaştaki evinden kaldınlmış. namazı Teşvikiye ca miinde kılındıktan sonra Maçka kabristanma defnedilmiştir. Kederdide aileJT Fransız muharrirlerinden Yves sine ve bütün maarifçilerimize taziyet Mirande'ın senaryosunu yazıp bizzat silerimizi bildiririz. nemaya adapte eylediği ve rejisör G. Amerikanın ziraat bütçesi Lacombe'ladebirlikte rejisini de idare ettiği «Cafe Paris» filmine aid faaliyet Vaşington 14 Âyan meclisi, evvel bitmiştir. Bu kordelâ, Parisin bu meşhur meb'usan meclisinin tasvib etmiş olkazinosuna devam eden muhtelif tabaduğu Ziraat Nezareti bütçesini kabul kaya ve mesleğe mensub insanların başeylemiştir. Kabul olunan bu projeye göre, 1 temmuzda başhyan bu malî sene larından geçen hâdiseleri tasvir etmekte nin bütçesi, rökor teşkil eden 1 milyar ve bütün filmin sahneleri o kazinonun 99 mil;'on dolara baliğ olmaktadır. Bu muhitinde geçmektedir. Bu eserde başmiktardan 500 milyonu, rekoltenin kon rolleri Vera Korene, Jules Barry, Henry trolu hakkındaki kanun mucibince, zi Roussell, Maurice Escande ve Barba raate tazminat olarak verilecek olan Shavv oynamaktadırlar. paradır, ^t Claude Rains, Anita Louise ve Bütçe. Reisicumhurun imzasma arze George Brent «Sarhoş» isminde bir filim dilmiştir. çevireceklerdir. . i •^ Fred Astaire'le Ginger Rogers'in yakında birlikte çevirecekleri filimde Ralph Belllamy de mühim bir rol deruhde edecektir. •İC Akim Tamirof, Gail Patrick ve Lloyd Nolan «Tünel» filmini yenıden vücude getireceklerdir. Bu kordelâ vaktile George Baneroft, Evelyn Brent ve Clive Broock taraflarından oynanmıştı. •JC Alexandre Dumas'nın meşhur «Monte Kristo» romanı bilmem kaçıncı defa olarak beyaz perdeye intikal ettirilecektir. Başrolleri Elissa Landi ve Robert Donat oynıyacaklardır. ^ Franchot Tone çevirmekte olduğu yeni iki filminde teganni edecek, kovboy şarkıları söyliyecektir. •Jç Fredric March'ın sinemadan çekilerek san'at hayatını sahneye hasretmek istediği hakkındaki kararı şımdilık kat'î görünmektedir. Çünkü Holivud'daki zarif köşkünü tahliye ederek daimî surette oturmak üzere Nevvyork'ta bir ev kiralamıştır. •Jc Amerikalı filim amillerinden Sam Goldvvyn, İngilteredeki «Scotland Yard» ismını taşıyan maruf polis teşkilâtının faaliyetini gösterecek bir filim vücude getirmek niyetindedir. Bu fikri ona müşavirlerinden Frances Manson ilham et miştir. Sam Goldvvyn son günlerde Londrada bulunmasından bilistifade İngiltere hükumetinin de filmin çevrilmesine yardım etmesi hususunda rica etmiştir. İngiltere hükumeti bu işe iştiraki memnuniyetîe kabul etmiş ve derhal lâzım gelen tertibatı almıştır. + Holivud'da çalışan Fransız artistlerinden Olympe Bradna «Çalınmış cennet» ismindeki filmin bir sahnesini çevirirken bir tesadüf neticesi sesinin çok güzel olduğu meydana çıkmış ve yeni filminde şarkı söyleemsi kararlaştırılmıştır. Kır balosu Bu müstakbel kordelâda Olympe'in parParti Kızıltoprak kamunu tarafından. töneri İrlandah meşhur tenor J. Mak temmuzun ikinci cumartesi günü akşaCormack olacaktır. mı Fenerbahçede Belvü otelinde bir kır •İC Fransız sahne vâzıı Raymond balosu verilecektir. Bütün hazırlıklar Bernard «Ben bir macera kadını idim!» bitirilmiştir. Baloda millî dans numa namındaki filmini çevirmeğe başlamıştır. raları yapılacak, piyango tertib oluna * Bu kordelânın haricî sahneleri Akdeniz caktır. Konferans sahillerindeki güzel manzaralı yerlerde Üsküdar Halkevinden: vücude getirilmekte ve başroll«ri Edvige 156'938 çarşamba günü saat 21 de ÜsFeuillere'le Jean Murat oynamaktadır küdar Halkevi salonunda Haydarpaşa Nülar. mune hastanesi doktorlarından Nuri Os c Davetler •JC Berlinde «Bütün işlerden Napolyon mes'uldür!» isminde bir filim çevrilmektedir. Bu kordelâda başrolleri Pauî Henckels'le Leopold von Ledebour oynamaktadırlar. ^T Holivud'daki Columbia sinema şirketinin 1938 39 mevsimi için hazırla makta olduğu filimlerden bazıları: «Acı hakikat» ve «Theodora vahşi ormanlara gidiyor!». Basrollerde: İrene Dunne. «Çok pahalı bir raket!». Cinaî filim. Başrolde E. G. Robınson. «Kanun bu mudur?..». Artistleri henüz taayyün etmemiş olan bu kordelâyı Ermeni rejisörü Rupen Mamulyan idare edecektir. Marlene Dietrich'le Cary Grant'ın oynıyacakları bir filim. Henüz ismi konmamıştır. Keza Jean Arthur'la Melvyn Douglas'ın oynıyacakları bir kordelâ. Bunun da henüz ismi konmamıştır. «Uçan kale» henüz artistleri takarrür etmemişrir. «Kadın polis hafiyesi». Henüz artistleri seçilmemiştir. 10 tane de ayrıca kovboy filmi. man Eren tarafından (Zührevî hastalıklar ve içtimaî koruma) başlığı altmda halkımızı yakmdan ilgiliyen önemli bir konferans verilecektir. Üyelerimiz tarafından da bir konser tertib edilmiştir. Salon halkı mıza açıktır. C Yeni Eserler Köyün Yolu 1936 da «Çıplaklar», 1937 de «Açlık» isimli birer roman neşretmiş olan muharrir arkadaşımız Refik Ahmed Sevengil, 1938 yılı içm de küçük hikâyelerini toplıyarak «Köyün Yolu» isimli bir kitab h a linde bastırmıştır. Dağıtma yeri Muallim Ahmed Halid Kitabevidir. Okuyuculanmıza tavsiye ederiz. Zehirli gazlerden korunma çareleri İstanbul 25 inci okul öğretmeni Hâmid Baharın (Halk için havadan ve zehirli gazlerden korunma çareleri) adlı kitabmın ikinci tab'ı daha iyi bir şekilde ve açık bir ifade ile neşredilmiştir. Tavsiye ederiz. lş Mecmuası Son on altıncı sayısı çıktı. İçinde su yazılar vardır: Efendi hazretleri hakkmda (Naima) Bizde turizme dair (Ahmed Ha1111 İçtimaiyat (Hilmi Ziya) Nüfus ve iktısad (O. Prof. Halbwachs) Müslü manlık ve Türkler: Mısırlı Taha Hüseyne cevab (O. Prof. M. Şerefeddinj İslâmda tarih felsefesi (Dr. Kâmil) Marx'a göre sınıf mücadelesi ve bu nazariyenin tarihçesi (Ziyaeddin Fahri) Türk ailesi (Prof. J. Ray'ı Muallim Cevdet ve eseri (H. T. Dağlıoğlu) Osmanlı İmparatorluğunda toprak meselesi (O. Barkan) Ibni Haldunun hayatı (Z.. Fahri) Yeni Adam mecmuası hakkmda (N. 1) M. Halbwachs'ın konferans ve eserleri fi. M.) Necib Fazıl hakkında <Z. F.)... ilâh. Bu zengin mündericatlı kültür ve felsefe mecmuasını okuyuculanmıza tavsiye ederiz. Teşekkür Ailemiz erkânından (Nemlizade) Bay Zihni Nemloğlunun vefatı müna sebetile gerek bizzat, gerek telgraf, telefon ve mektubla taziyede bulunan ve cenaze merasimine iştirak eden muhteram zevat ve dostlarımıza sonsuz saygılarımızla alenen teşekkürler ederiz. Nemloğlu ailesi namına Cemal Nemloğlu