Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
26 Birincikânun 1938 Balayı seyahati Cahit Sıtkı Tarancı Genc adam, kapıyı açan kansını, eve her gelip gidişinde yaptığı gibi (iki aylık evliydiler), hararetle öperek nefes nefese anlatmağa başladı: Hepsi bitti Semiha. Pasaportun vizelerini yapbrdım, kambiyodan dövız müsaadesini çıkardım, bankadan çek aldım, acentaya tenbih ettim, biktler akşama hazır. Yann dörtte kalkan Theophile Gautier vapurıle gidiyoruz. Aperitif yerine geçen bu müjdenin verdıği tatlı bir başdönmesile neş'eli bir öğle yemeği yediler, genc kadmın ince ve sade bir zevkle süslediği minyon ve sevimli salonda sade kahvelerini içtiler.. Gözleri, güneşi aksettiren karşılıklı aynalar gibi sonsuz bir kamaşma içinde gü lümsüvor, dudaklan ayni sevinc çılçmlığım koparmağa hazırlanıyordu. Necmi daha evvel davrandı: Hatırlıyor musrun Semiha, iki sene evvel ilk Avrupa seyahatime çıkarken seninle dargındık, daha doğrusu sen bana dargındın. Beni Avrupaya mahzun yollamaman için yazdığım mektubu ce vabsız bırakmıştın. Yolda hep seni dü şündüm, herşeye rağmen beni sevdiğini, Avrupadan dönünciye kadar beni bekliyeceğini kalbim bana söylüyordu. Va purda kamara komşum genc bir karı kocaydı, balayı seyahatine çıkmışlardı. Saadetlerine imrendim. O gece, vapur Karadeniz dalgaları arasmda bir beşik gibi sallanırken yatağımda sağa sola dönüyor, bir türlü uyuyamıyordum. Ak şamleyin vapurun lokantasında karşılıklı yemek yedığimiz genc karı kocanın teşkil ettiği güzel tablo ikidebir gözümün önüne geliyor, sonra bu tablonun çerçe vesinde ikimizi görüyordum, banşmış, evlenmiş ve onlar gibi balayı seyahatine çıkmıstık. O gece, seninle evlenmeğe muvaffak olursam balayı seyahatimizi Avrupada geçireceğimize ahdetmiştim. Sonra, Pariste adrm başmda beni gafil avlıyan muhtesem mağazalar, büyük ve renk renk ısıklarile bu havali bir fikri sabit haline getirdi. Yalnız başıma gezerken nakıs kalan hayretlerimi ve se vinclerimi bu sefer seninle beraberken tamamlıvacağım. Göreceksin nekadar bambaska yerlerdir. Parıse ilk vardığımız akşam, vaüzlerî otele bırakıp, seninle sokağa çıkacağız ve göreceksın.... Seni Au Printemps ve La Fayette mağazalarında gezdireceğim, sana kürkler, mantolar, tuvaletler, ayakkabılar, çorablar, aklına ne gelirse, ne hoşuna giderse, hepsıni alacağım.. Seni bir prenses gibi giydireceğim.. İstiyorum ki Şanze lize'de akşamları birbırimize sokularaktan kolkola, yanak yanağa gezerken herv kes dönüp bıze baksın, sana hayran ol 5 sunlar ve bana grpta etsinler. ^ Kocasmı memnun bir tebessümle dinliyen genc kadm: Sen hâlâ çocuksun Necmi, dedi. Fakat sana bir itirafta bulunayım mı? Seni bana sevdiren bu çocuk, bu saf ve temiz tarafmdır. Sen de bilirsin ki erkek olarak bir güzelliğin yoktur, hatta, darılma, çirkin de sayıhrsın.. Fakat sana dikkatli bakan ve seni dinliyen bir adam, halinde, bakışlarında, gülüşlerinde ve sesinde yaşıyan çocuk tarafmı farkermekte | gecikmez. Seni, çocukluğunu ebedileştirdiğin için sevdim, bu meziyetin için se I ninle evlendim, çünkü benim ailem, sen r de bilirsin, müteassrp bir ailedir. Daha on dört yaşımda iken bana büyümüş bir kız nazarile baktılar ve öyle muamele ettiler.. Senin çocuk tarafında ben kendi çocukluğumu buluyorum, erkenden eüm den alınan taş bebeklerimi, basörtü arasmda bunalan uzun örgülü saçlarımı, kısa çorablarımı ve mekteb kasketimi senin aşkın sayesinde geri aldım.. Necmi, Semiha tarafından niçin se vildığini kendi kendine belki bir müyon efa sormuş, fakat br türlü tatmin edici ir sebeb bulamamıştı. Senelerdir uykuıunu kaçıran bir muammanm, bizzat aili tarafından aydmlatılması genc adamın saadetini katmerleştirdi. Gıdıklan mış gibi yerinden sıçrıyarak Semihaya koştu, ellerinden tutup kaldırdı ve sevgilisini ilk defa öpen bir delikanluım ihti rasile onu kollarında sıktı, sonra, bir me'ktebîi kız gibi dizlerine oturttu. Sen benim herşeyimsin Semiha, sen benim basımı koruyan meleksin, genclfğimsin, hayat aşkımsın, ümidle rimsin, huîyalarırasın. Yedi sene evvel sen karçıma çıkmasaydın gencliğim manasız maceralar icinde sb'nüp gidecekti, ümidlerim bugünkü gibi yemiş veren bir ağac manzarası almıyacaktı, hulyalarım kafamın dört duvan arasmda mahpus kalacaktı... Mahlut yağ işine aid bir muhakeme Bakkalın, evinde bulunan içyağları Karahisardan getirttiği anlaşılıyor Dünya sinemacılık âleminin geçirmekte olduğu İstanbul Asliye 3 üncü Ceza mahke buhranm yegâne sebebi film âmillerinin fena mesinde, bir hıfzıss;hha kanununa muhamevzular seçmekte devam etmeleridir lıf hareket davasma aid muhakemede, Yazan: HENRY BORDEAUX Fransız akademısi azasından Son günlerde ro manlanmdan birinir filme çekilmek isten mesi dolayısile sine ma işlerile y^kmdac alâkadar oldutn ve gördüm ki tıpkı biı tiyatro san'ati gibi, bir de sinema san'ati vardır. Yalnız, bı san'at henüz çocukdevresini geçirmektedir. Mevcudiyeti biı taraftan, her gün yeni yeni tekâmül safhal,anndan geçen . ... ıiT ı Holıvuddakı fılım s tüdyolarından birinin tunumî görünüşü teknıge baglıdır, dığer taraftan da fotografçılık, ses, ziya dersen'in hikâyeleri filme çekilmiyor da, ilimleri ve musiki ile alâkadardır. Fakat bir takım uydurma kordelâlar yapılıyor? bu, teknik bir vasıtadan ibaret kalmakAnlaşılıyor ki, sinema, bugün en ziyatadır. Çünkü, sinemamn esası, tabiati de mevzusuzluktan mustaribdir. Bu mevve insanı beyaz perdede hayal şeklinde zuları nereden bulmalı? Bugün nasıl pigöstermeğe maruftur. îster dram, komedi yes muharrirleri sırf sahneler için, roman isterse büsbütün hayalî bir eser olsun, her ve fıikâye muharrir'.eri gazeteler ve tâbifilmin çok geniş ve şümullü bir mahiyeti ler için çalışıyorlarsa, bir gün gelecek vardır. Bu mahiyetin sinemacılık san'ati sırf filim için çalışan senaryocular ve henüz tamamile farkmdâ değildir. muharrirler vücud bulacak. O zaman bleAmerikalılann en büyük hatası, tek ki teknik de binbir lekâmül safhasından niği ilk plâna alarak onu sinemada bir geçe geçe nıhayet sabit bir noktaya vâsır vasıta olarak kullanacakları yerde, bir olacak, sinema da hakikî bir san'at mevgaye ittihaz etmiş olmalandır. Şimdiye kiine yükselecektir. Bugünkü vasrtalarla kadar Amerika, Avrupaya nazaran bu sinema hakikî bir san'at şeklinde görimyeni «an'ate akıllaTa hayret verecek de mediği için o vakte kadar mevzularını, recede sonsuz membalar tahsis etmiş, Ho şimdiye kadar olduğu gibi piyes, roman, livud denilen sinema merkezini kurmuş, hikâye, tarih ve efsaneden alacaktır. Roaçtığı s,ayısrz sinetna salonlannda kazan man, filimcilerin işine pek gelmiyor. Çündıklannı ayni gaye uğrunda sarfetmekten kü mevzuu muhteltf zamanlarda ve meçekinmemiştir. Yalnız filim âmillerinin kânîarda cereyan ediyor. Piyeslerde ise kâfi derece kültür sahibi olmamalan do zaman ve mekân vahdeti mevcud olduğu layısile asıl en mühkn noklayı. mevzuu için onlan daha ziyade tercih ediyorlar. ihmal etmistir. Teknik canbazlıklara istiDünya sinemaalığının geçirmekte oldunad ederek çok muvaffak, çok eğlenceli, ğu buhranm yegâne sebebi fena mevzular çok hareketli fiîimler vücude getirmesine, seçilmesindedir. Fiîimler ne zaman halkı son derece seçme artistleri ve yıldızları millî gurura, insanî düşüncelere, şiire, esinesinde toplamasına rağmen bazı müs debiyata, san'ate ve «air asil fikirlere aid tesnal,ardan sarfınazar, çocukça ve ma yeni ufuklar yaratabilecek bir vaziyete nasız eserler meydana gerirmekten başka girerse ancak o zaman dünya haîkının birsey yapmamıştır. ruhundaki kapıyı açacak anahtarı keşfetAmerikalı filim âmilleri birçok korde miş olacaktır. lâlarda tarihi altüst etmekten çekinme mişlerdir. Öyle ki, Alexandre Dumas onların yanında en güç beğenir bir müverrilı vaziyetinde görünınektedir. Amerikalı filim âmilleri, birçok kordelâlarda ınsanların hayatmı da, onun daima kolay ve nikbinlik verecek tarafını göstererek, tahrif etmisleTdir. Amerikalı filim âcnillerinin henüz sebebini anlıyamadıkları bir buhranla neticelenen bu yanlış görüş neden ileri geliyor? Acaba, halkm yeknasak eserler den bıkmış olmasından mı? Hayır, bilâkis mahdud fıkirli filim âmillerinin halkı, intihaba'tta muzaffer olm,ak isriyen siyasî adamlar gibi aldatmak istemelerinden!.. Zannediyorlar ki halkın teveccühü an cak aldatmakla kazanıhr. Evet, belki aldatmak intihab işlerinde mühim bir âmil olabilir. Çünkü siyaserin ne demek olduğunu bilmiyen halk kiitlesi kendilerine cennet gibi gösterilen istikbalin cazibesine kapılarak önlerine dökülen vaidlerin ve yalanlann kurbanı olurlar. Fakat san'at sahasında bu tarz hiçbir zan\an muvaffakiyet temin edemez. O alanda halka. köpeğe kemik atar gibi bir takım saçma eserler sunulamaz. Acaba neden Yunanlılan îliade'si, Virgile'in Eneide'ı, La Fontaine'in masallan, An SıNEMA Sinemaı ın istikbali RADYO prosrram j Türkiye Radyodifüzyon Postaları DALGA UZUNLUĞU 1639 m. 183 Kes. 120 Kw. T. A. Q. 19,74 m. 15195 Kes. 20 Kw. T. A. P. 31,70 m. 9465 Kes. 20 Kw. 12,30 müzik (Pl) 13 saat, ajans haberlerı ve meteor Ankara 13,10 müzik (bir solıst Pl) 13,30 Turk müzdgi (Pl) 18,30 müzik (dans saatl) 19 konuşma (dokto run saati) 19,15 müzik (dans saatl de vam) 19,30 saat, ajans, meteorolojl ve ziraat borsası haberleri 19,45 Turk müzigi (incesaz faslı Bestenıgar Seba îaslı) 20,15 muzık (radyo orkastrası Şef: Praetorıus) 21,15 saat, esham, tahvilât ve kamblyo nukud borsası flatlan 21,25 Türk müziği. Saz eserlerl ve şarkılar 22,10 konuşma 22,25 muzik (kuçuk orkestra) 23,25 müzik (cazband) 23,45 son haberlet ve yarınki program. bir bakkalın saf yağ yerine mahlut yağ satıp satmadığı araştmlmaktadır. Beyoğlunda Firuzağada bakkal Asım Hüsnü, muhakeme edilendir. Kendisi, yapılan aramada dükkânında değil, evinde bulunan 30 paket içerisindeki mahlut yağın, sırf sanayide kullanılmak üzere Genc adam her cümlesini bir buseyle Şarkî Karahisardan getirildiğini, dükkâbitiriyor, karısına bir türlü doyamıyordu. nında bu yağdan îabnadığını ileri sürüŞımartılan fakat şımarmıyan Semiha, yor. kalbi de yüzü kadar güzel bir kadındı. Dinlenilen şahidlerden mahalle mü Kocası söylerken onun saçlarile oynuyor, messili Sabri, bu bakkalda kaçak çakmak tatlı bakışlannı Necminin yanan yüzünv.s. bulundugu ihbar edilmesi üzerine mede serin bir rüzgâr gibi gezdiriyordu. Bir murlarla beTaber gitrigi, yapılan aramada arahk: hazır bulunduğu, ihbar edilen kaçak şey Maziyi unutalım Necmi, dedi. lere bakkalın ne dükkânında, ne de evinEvlendik, birbirimizin olduk ya, gerisi de rastlamldıgı kaydile, bu arada evde koîay.. Saadetimizi bundan böyle ken bulunan 30 paket yağın çuval içerisindimiz besliyecek, kendimiz yetiştirece de miihürlenerek muayeneye yollandıgığiz. Şimdi, demek yarın muhakkak gi nı anlatmıştır. Reis, «Fakat siz oraya diyoruz. m,ahlut yağ aramağa gitmedinizdi, değil Tabiî Semihacığım.. Hem ne gi rr.i?» diye sorunca da, «Hayır, bunlan diş? Ve nerelere, biliyor musun? Cennet gören memurlar, bir kere muayene edilgibi yerlere.. mesini muvafık gördüler. Ben şahsan bu Genc kadmın gözleri kol saatine kay bakkalın mahlut yağ sattığım hiç işitmedı. Kocasmm dizlerinden yavaçça sıyn dkn» demişrir. larak ayağa kalktı ve: Bakkalm karısı Keziban, paket içeri Vedaa gideceğimiz yerler var sindeki yağlarm sığır içyağı olduğundan Necmi, dedi. Geç kalıyoruz. Büyük an ve bunun müîteriye satılmadığından bahnem merak eder sonra.. setmiştir. Kiracısı Meliha da, bakkalın Beş dakika sonra bir taksiyc binmiş., genc kadınm Ortaköyde oturan büyük annesine gidiyorlardı. Otomobil Gümüşsuyundan Dolmabahçeye inerken, Se miha ile Necmi birbirlerine sokulmuş, evde yüksek sesle konuştuklarına hsıltı, bakış ve gülüş halinde devam ediyorlardı. Otomobil Dolmabahçeden Beşiktaşa doğru son süratle giderken, birden, meçhul eller tarafından makus istikametlere çekiliyorlarmış gibi birbirlerinden şiddetle ayrıldılar, Semihanın başı kapınm yarı açık camına çarptı, Necmi de öne doğru fırlatıldı. Otomobil Camhköşkü dönerken bir kamyonla çarpışmıştı. Eve döndüler. Semihanın başı kanlar içindeydı. Necmi kendi başınm acısını unutmu?, sevgili karısının etrafında pervane gibi dönüyordu. Balayı seyahatlerini bir hafta tehir etmeğe mecbur oldular. Fakat ertesi hafta Semihanın büyük annesi öldü, gene gidemediler.. Halbuki Necminin banka dan aldığı senelik izni bitiyordu. îster istemez ertesi seneye bıraktılar. Dört senedir ki Avrupaya balayı se yahatine hazırlanırlar, fakat her seferinde bir mâni çıkar.. Maamafih bu seyahati hayalen o kadar cok yaptılar ki artık hiç gidemeseler de tasa etmiyecekler.. Necmi, kansını avutmak için ona bir Fransız şairinin su cümlesini ezberlet miştir: «Tasavvurları tahakkuk ettirmek neve? Mademki tasavvur, aslında, kâfi bir haz teskil edivor..» mahlut satış yapmadığını söylemiştir. Asım Hüsnünün vekili, müvekkilinin böyle yağlan sade sabun imal edilmek üzere satmasına delâlet eden evvelce dınnilmif bir şahidin ifadesinden bahisle, 30 paketi Şarkî Karahisardan getiren tacirin istinabe yolile ifadesi alınsmasını istemiştir. Mahkeme, bu isteğin yerine getırilmesini kararlaşbrmiştır. AVRUPANIN EN BÜYÜK Istasyonlarmdan birinin Türkiye için yapacaği Hususî neşriyat Yarın akşam saat 21,30 da Holandada kâın Philips fabrikasırun hususî istasyonu olan P C J Türkiyeye mahsus olmak üzere kısa dalga ile 31,28 metre üzerınden «Tıirk Gecesi» neşriyatım yapacaktır. NÖBETÇİ ECZANELER Bu gece şehrimizln muhtelif semtlîrin deki nöbetçi eczaneler şurüardur: İstanbul cihetl: Emlnönünde (Hüseyin Hüsnü), Küçük pazarda (Bensason), Alemdarda (Abdül kadir), Kumkapıda (Cemll). Bakırköyde (Hılâl), Fatıhte (İ. Halll>, Eyübde (Hlkmet Atlamaz), Fenerde (Emllyadl) eczanelerl. Beyoğlu cihetl: Tünelde (Matkoviç), Yüksekialdınmda (Vlngepulos). Galata Topçular caddesinde (Yıçepulos), Parmakkapıda (Kemal Rebül), Osmanbeyde (Şark Merkez), Halıcıoğlunda (Barbud), Kasunpaşada (Vasıf) eczanelerl. Kadıköy Muvakklthane caddesinde (Saadet), Çeşme caddesinde (Osman Hulusi), Sarıyerde (Nuri), Buyükadada (Şlnasi Rıza), Heybelide (Halk), Üskudaıda (Ittihad) eczaneleri. ( ASKERLİK ÎŞLERt~") Arab harflerile tedrisat yapıyormuç Bursa (Hususî) Ücret mukabilinde küçük çocuklara evinde Arab harfleri öğrettiği haber alınarak mahkemeye verilen 66 yaşmdakı Ayşenin muha kemesi asliye cezada görülmüştür. Kulaklan sağır olan bu kadınm, evinde bazı çocuklara Arab harfleri öğrettiği mahkemece sabit görülmüş, bunun için Arab harflerile tedrisat yapanlar hakkmdaki kanunun tarifatma göre Türk ceza kanununun 256 ncı maddesi mucıbince cezalandırılması istenen Ayşe bir gün hapse mahkum edilmiştir. Mahkeme reisi Mustafa Nuri, bu yaşh kadına karan tefhim etmiş ve yaşı nazarı itibara almarak 7 günlük cezasımn altıda biri indirılmek suretile bir gün hapse mahkum olduğunu bildirmiştir. Ayşe bunu duymadığmdan mübaşir kulağına eŞilerek anlatmıştır. Reis ilâve etmiş: Bir daha böyle şey yapma! demiştır. Ayşe koridora çıktıktan sonra bir gün hapse mahkum olduğunu ve bu ceza tecil olunmadığmdan hapisanede yatacağmı anlayınca: Ben orada dünyada yatmam! de miştir. Emekli subayların yoklaması Uskudar Askerlik Şubeslnden: Üskudar kaza^ı emvalinden maas almakta bulunan emekli subaylardan 938 ikinclteşrın maa§ yoklamalarmı şub«mizde yap» tumamıs bulunan emekli subayların maag resmi senedlerile birlikte t»lr hafta zarfında şubemize behemahal müracaat etmelerl luzumu ehenunıyetle ilân olunur. Şubeye davet * Kartal Askerlik şubesinden: Biga subesinden naklen İstanbula gelen Henry BORDEAUX ve şubece bulunamıyan yedek istlhkâm asteğmen (21173) Yusuf Cemllin derhal gu•Jf Danielle Darieux,nün bir müddet beye müracaatl. için Amerıkaya dönmiyeceği anlaşılmaktadır. Çünkü Fransada bir filim şirketile ^ ^ Yeni neşriyat dört kordelâ vücude getirmek için bir kunturat yapmışbr. Bu kordelâlardan ikisi Danielle'in kocası Henry Decoin tara Fransanın en meşhur romanalanndan Akademi azasından M. fından idare edilecektir. Prevo'nun eseridir. Belâ olmuş •^ Fransada «Çanakkale muharebelecanh bir aşkı çok ince tahlillerle ri» isminde bir filim çevrilecektir. tasvir eder. Haydar Rifatın en •^ Pariste »If şatosu haydudlan» is muvaffakiyetli tercümelerinden biminde bir zabıta filmi çevrilecektir. Baş ridir. Hararetle tavsiye ederiz. rolleri Larkey ve Betty Stockfield oynı 60 knruş. vacaklardır. Kadın Aşlcı CAHlD SITKI TARANCI Bursa köylerinde bir cinayet Bursa (Hususî) Orhangazinin Gürleicedıd kdyiinde feci bir cinayet olmuştur. Gece, köy kahvesinde otur makta olan Ömer oğlu Osman admda biri, eski bir husumet yüzünden Ömer oğlu Habili tabancasile beyninden yaralamıştır. Kurşunu yer yemez muka bele eden Habil de Osmanı başından ağır surette yaralamıştır. Habille Os man tedavi için şehrimize gönderilmişlerse de bunlardan Habil yolda, otomobılin içinde ölmüştür. Osman hastaneye yatınlmıştır. Konyada zehirli gazler hakkında konferanslar Konya (Hususî muhabirimizden) Zehirli gazler ve bunların tahribatı, müstakbel harblerin bu müthiş silâhmdan korunma çare ve vasıtaları hakkın< da konferanslar vermek ve bunlar üze rinde teknik etüdler yapmak üzere şehrimize gelmiş olan gaz genel komutanı General Hüsnü Rıza Kılkış ve zehirli gazler mütehassısı Refet faaliyete geç tiler. Yeni sinema binasında bu mevzu üzerinde tatbikatlı konferanslar ve bu hususu göstermek üzere hazırlanmış olan filim üzerinde izahat vermektedırler. Filim, hakikaten öğretici, sarih ve çok faydalıdır. General Hüsnü Kılkış zehirli gazlerle hava hücumlarınm askerlik bakımın dan tehlikelerinden ve bu tehl:keye karşı korunma tedbirlerinden bahseylemekte, zehirli gazler mütehassısı Refet de zehirli gazlerin ve bunlardan korunma vasıtası olan maskelerle elbiselerin tekniğinden salâhiyetle bahset mektedirler. ERTUĞRUL SADt TEK Tiyatrosu TAKSİMDE Bu gece HİSSEİ ŞAYtA Vodvil 3 perde Yakında: Büyük bir temsil hâdisesi (INSAN MABUD) TARAKANOWA| Pek yekında | / \ l \ d l l ^ l sinemasında Yeni (Martha Eggerth) M A D £ | f A Ottliii Meşhur Macar yıldızı • " M I % l l \ M I%\#I\IV PIERRE RICHARD W1LLM | ilkbahar geceleri filminde görülecektir. Günün opereti olan Sıvasta yoksul ve yetim çocuklar giydirildi J SENORİTA Kadınların en güzeli Şarkıların en gllzeli Filimlerin en güzeli [ SENORİTA Jeanette MACDONALD NELSON EDDY ve Sıvas (Hususî) Çocuk Esırgeme Kurumu her sene olduğu gibi bu ene de yüzlerce kimsesiz ve yetim yavrulan giydirmek suretile sevindiristır. Gönderdiğim resim kurum üyelerile giydirilen çocukları bir arada .ostermektedir. Sinemalarında Zafer Tacı Olacaktır İPEK v MELEK e