22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
28 Birinciteşrin 1938 CUMHURİYET LÜBNAN MEKTUBLARI: Arab milliyetciliği ve Filistiı.dekı Yahudiler Balfur beyannamesinin suya düştüğü hakkındaki şayialar Amerikan matbuatmı şiddetle harekete geçirdi Beyrut, 22 Nisan NewYork'un neşriyatını dinliyorlar. Balfour beyannamesinin hükümden dü şeceği hakkındaki haberlere karşı Amerika Yahudileri arasmdaki galeyanın büyüklüğünü anlamak için yalnız bu radyonun dün akşamki neşriyatını dınlemek kâfi idi. Amerikanın en ileri gelen Yahudileri tarafından pek hararetli nutuklar irad edildi ve bu nutukları burada, herkes büyük bir alâka ile dinledi. Bu nutuklarda, pek çok şey söylenildi. Arada îngiltereyi tehdide kadar giden sözler bile vardı. Bu radyonun neşriyatından anlaşıldığına göre NewYork'un ve Amerikanın en mühim gaze teleri, hep bir sesten, ayni şekilde İngiltereyi tehdid ediyorlarmış. Diyoılarmış ki: «Filistine yapılan Yahudi muhaceretini menetmek Yahudiliğe karşı hıyanettir. İngiltere unutmamalıdır ki siyonizmin en büyük merkezi Amerikadadır. Mıllctler arasında vukua gelecek olan musa demelerde, İngilterenin yeniden Amerika yardımına muhtac olacağı muhakkak bulunduğuna göre, Amerika Yahudiliğinin arzularına muhalif hareket etmek, İngilterenin müstakbel menfaatlerine karşı gitmektir.» Fakat, bütün bu heyecanlı faaliyete ragmen îngiltereden feDa haberler gel mekte devam ediyor. îngiliz siyaseti üzerinde müessir rol oynamakla maruf bulunan bütün gazeteler, Filistin hakkındaki Yahudi tezine muhalif nesriyat yapıyorlar ve hükumet de Yahudi tezini daha ziyade tutmağa mütemayil görünmüyor. Bunun için Yahudiler arasında ümidsizlik ve bozgunluk barizdir. *** Irak Hariciye Nazın Bağdada gitmek üzere buradan geçti. Bu defa kendisi Beyrutta her vakitten ziyade bir ihtimamla karşılandı. Vapurda ve rıhtımda pek çok kalabalık vardî. Çünkü, Filistin meselesinin hallinde kendisine isnad edilen rolü ve bunun neticelerini herkes merak ediyordu. Irak konsoloshanesinde bulunduğtı müddetçe mütemadiyen muhtelif heyetler kendisini ziyaret ettiler. Bu heyetler, ona, Arablık için ifa ettiği hizmetten dolayı teşekkür ediyorlardı. Bütün bu teşekkürlere o, hep şu tarzda cevablar verdi: « Arab camiasına mensub bir ferd olmak itibarile vazifemi yaptım. Teşekküre lâyık bir hareketim yoktur.» Meselenin mahiyeti hakkında kendisine sorulan muhtelif suallere de şu cevabı verdi: « Simdiki halde çok birşey söyliyemem. Fakat, bütün Arablık âlemini memnun edecek hâdiselere intizar edile bileceğini söyliyebilirim. Derhal değilse bile, pek yakında Filistin meselesi için iyi bir hal şekline varılacağım teyid ederim.» Gazetelerde bu sözlerin intişarı bugün bura Yahudiliğini tekrar endişeye ve düşünceye sevketmiştir. Herkes biliyor ki Filistinde Yahudilerin mevkileri sarsıldığı zaman bütün Lübnan ve Suriyede de Arablar arasmdaki Yahudi aleyhtarhğı bir kat daha artacaktır. tktısadî hareketler Türkiye Polonya ticaretinin inkişafı Gazetemizde okumuşsunuzdur: Tür kiye ile Polonya arasında ticarî müna sebatın inkişafı maksadıle Varşovada «Poltürk» adile bir teşekkül vücude getirilmiştir. Bu münasebetle memle ketimizde de ayni şekilde bir kurum vücude getirilmesi için teşebbüsler yapılmağa başlanmış bulunuyor. Polonva ile memleketimiz arasmdaki ticarî münasebatın inkişafı muhakkak ki çok arzu edilir bir şeydir. Vâkıâ bu nkisaf geçen sene görülmeğe başlamış ve bu senenin ilk aylarmda devam et mistir. Fakat iki memleket ticaret erbabınm bu tesebbüsleri. varılan haddin de kâfi gelmediğini ve daha ziyade inkisaf için karşılıklı arzular bulunduğunu gösteriyor. Polonyaya, 1935 senesinde 230, 936 senesinde 925 bin liralık mal satmış, avni yıllardan ilkinde 229, ikincisinde 432 bin liralık alış yapmıştık. Geçen sene Polonyaya ihracatımızda evvelki senelere nazaran kuwetl : ce diyebileceğimiz bir artış görüldü. Bu artış 1935 senesine nazaran 2 030.000, 1936 ya naza ran da 1.335 000 liralık bir fazlalık gös teriyordu. Bu suretle, Polonvaya karşı ihracatımızm, 1935 senesine nazaran vüzde 882.61 ve 36 ya nazaran da yüzde 144,32 bir artış göstermesi lehte kaydedilecek bir cihet olmakla beraber bu dahi kâfi görülmemektedir. Türk ve ile Polonya arasmdaki iktısadî münasebetler son senelere kadar iki memleket arasmdaki sivasî münasebetler derecesinde inkişaf etmemisti. 1931 senesinde imzalanan ve ancak 1934 senesi ağustosunda tasdik edilip avni senenn 20 evlulünde mer'ivet mevkiine girebilen anlaşma ile bu vadide de inki^afın temini için ilk adım atılmıştır. Polonyaya ihrac edebildiğimiz mad delerin başında susam, fmdık, palamut, tütün, üzüm, incir, palamut hulâsası ve krom geldiğini görüyoruz. Bu madde lerin seneler geçtikçe ihracat nisbetleri de artmaktadır. Fakat Polonyanın ihti yaclarına göre daha da artmasma bir mâni yoktur. Polonvadan almakta ol duğumuz. jüt mensucat, çuval. demir ve celik eşya; makineler. yün ipliği, to humlar ve kâgıd mamulât için de ayni şevi söyliyebiliriz. İki taraftaki hüsnü nivet ve iki memleket tüccarının karşılıklı ga\retleri her halde bosa gitmivecektir. Yakm t>ir atide, Türkiye Polonva ticarî münaseba tını daha ziyade inkişaf etmiş görece ğimize şüphe etmiyoruz. ŞEHRİN lÇtNDEN: KÛŞE En büyük bayramımıza Güzel bir eser: 1736 1739 aşkla hazırlanan îstanbul Rejimin gönüllerde nasıl kökleştiğini anlamak için meselâ şu küçük yavrunun yüzündeki sevinc çizgilerine bakmak yeter Büyük yıldönümüne, bizi eriştirecek olan tnes'ud bayram gününün artık saaclerini yaşamağa basladık: Kırk sekiz saate varmadan bütün îstanbul, on beşinci Cumhuriyet yılının ışıktan tacını başına giytniş bulunacak!... Dün, bir ara, şehir içinde, Sarayburnundan Yedikuleye, Edirnekapıdan Şişliye kadar, köşe bucak dolaştım. Gözüme ilk çarpan hareketli semt, Etninönü ve Galata yakaları oldu. Osman! devrinde, ortadaki tahta köprüden başka, maddî, manevî hiç bir rabıta, bu iki yakayı, bir araya getırememişti. Bugün ise önünden geçerken baktım îstanbulla Galata; Cumhuriyetin on beşinçi yıl şenlikleri için tertib edilen beyaz ışıkh kulelerden biribirilerine gülümser gibiydiler. . Bu gülümsemede, bir ittifak değilse bile, bir anlaşma manası vardı. Yapılan hazırlıklarda, karşıyakayı da, îstanbul kadar samimî gördütn. Caddelerdeki kaynaşmalara bakaraıc; millî bayramımızm arifesinde olduğumuzu anlamak kabildi. Mendil hacminden başhyarak, metrelerle ölçülecek cesamete kadar, yüzlerce, binlerce bayrak!.. Ellerde bayrak, pencerelerde bayrak, balkonlarda bayrak, damarda bayrak.. Denebilir ki îstanbulu bayramda göklerin sembolü olan ayyıldızdan inşa edilmiş bir şehir halinde göreceğiz. Yer yer, gelincik tarlası gibi süslenen sokaklardan, tarif edilmez, bir gururla, kendi varlığımızı bilerek; serbestçe, kimseden çekinmeden bayram yapabilmenin derin ve haklı gururile, geçiyorum. Nereden peyda oldukları ve hele bu derece nasıl çoğaldıklan kestirilemiyen bayrak satıcılarının sesi, adım adım beni takib ediyor. Hepsinin ağzında ayni nakarat: Şanlıdır, şereflidir!.. Ne kadar şerefli olduğunu, ayak satıcılarından öğrenmeye hiç de ihtiyac duym,adığımız, millî bir emanetin, bu lâübali kimseler elinde, birtakım garib vaziyeterle dolaştırılması, ne yalan söyliyeyim, biraz keyfimi kaçırdı. Bana kalsa, bayrak, sokakta satılmamahdır. Hele bunun kutsal adım avaz avaz haykırıp adi tezgâhdarlık yapcnaya kimsenin hakkı yoktur. Bayrak, mukaddes kitablara benzer. Onun bahası değil, ancak hediyesi şu kddar kuruş olabilir. On kuruşa bu «şanlılar...» teranesile burnuraun dibinden sürtünerek geçen, bir herife, elinmin tersile bir tokat aşketmemek için kendimi zor zaptettim. Bayrak satışlarının tek elden idare ediîmesi hakkında sayın arkadaşımız Abidin Daverin haklı mütaleasına bu vesile ile i|tirak etmemek elimden gelmiyor. Dünkü gezintileritnde, köprü başlannın bu sene çok ince bir zevkle süslenmekte olduğu, bilhassa dikkatimi çekti. Gözler önünde, Çin pagodlarının esrarlı haşmetini canlandırarak, kademe kademe yükselen hususî ışık tezyinatlı kulelerle köprü mıntakası, şenlik gecelerin;n en kuvvetli hususiyetlerinden biri olacak!. Sarayburnundaki havuzu da gördütn: Otuz metre yükseğe renk renk su fırlatacak olan bu ışık abidesi, tam karşısına düşen Şemsipaşa sahilindeki eşi ile birleşince, Marmaranın belini nurdan bir kuşak gibi sıkacaktır. Şişhane yokuşundaki takı da unutmamak lâzım... PENCERESİNDEN Filistin vukuatının son günlerde en had bir safhaya girdiği malumdur. Arab nasyonalizmi her taraftan Filistin istiklâlini müdafaa için elbirhği yaparken yavaş yavaş bütün Arab memleketleriııde çok kuvvetli bir Yahudi aleyhtarhğı uyanıyor. Beyrut Kozmopolit bir memleket olduğu ve bir takım sivri akıllı katolik Lübnanhlar kendilerini Arab değil, Finikeli saydıklan halde, burada dahi Yahudi aleyhtarhğı pek kısa bir zamandanberi çok ileri gitti. «Yahudi ile alışveriş eden Arab değildir!» diye ortaya atılan bir şıar, son zamanlarda şeklini değiştire deâistire, «Yahudi ile alışveriş eden insan değildir!» oldu. Bu hal, buradaki Yahudileri hayli üzüyor, hayli sıkıştırıyor; bununla beraber, bu harekete karşı sebat ve mukavemet göstermekte kusur etmiyorlar. Onları sebata ve mukavemete sevkeden manevî bir kuvvet var: Ingiltere ve Amerika Yahudıliği. Her iki memlekette de pek kuvvetli bir mevki sahibı bulunan Yahudilerin kendilerini himaye için herşeyi yapaçaklarından emindirler. Meselâ, İngilterenin Filistini taksim fikrin den vazgeçtiği ve Balfour beyanatının suya düştüğü hakkında bir takım haberler intişara başlar başlamaz, bütün Şimalî Amerika Yahudilerinin gerek Amerika ve gerek İngilterenin nüfuzlu resmî makamlannı bir telgraf bombardımanma tutmuş olmalan buradaki Yahudilerin yüreklerine su serpti ve göğüslerini ka barttı. Onların rivayetlerine göre Yahudilere verilen vadin tutulması için Amerika Yahudiliğinin gerek B e y a z E v ( l ) e , gerek Amenka ve İngiltere Hariciye Nezaretlerine çekilen telgrafnamelerin adedi 70,000 i bulmuş. Filhakika, gazetelerin yazdıklanna göre de bu hafta içinde Şimalî Amerika Cumhuriyetleri Ittihadıle Kanadada yaşıyan Yahudiler, her tarafta içtimalar akdine ve Yahudiliğin muzafferiyeti için hertürlü yardımda bulunmağa karar vermişler. Yahudi âlemindeki bu heyeçan bu havalide bir zamandanberi süngüleri hayli düşmüş olan Yahudilere ümid, çesaret ve kuvvet verdi. Hatta, şimdi biraz da böbürleniyorlar. Dün bir Yahudi dostum bana şöyle söylüyordu: « Dünya bizi kuvvetsiz zanneder. Fakat, bizim aramızdaki tesanüd, büyük bir kuvvet değil midir? İngiltereden çı kan fena haberler üzerine Amerika Yahudiliğinin gösterdiği heyecan küçük bir hareket değildir. Bir iki gün içinde A merika hükumetinin Yahudilerden aldiğı 70,000 telgrafın manası nekadar büyüktür. Bu 70,000 telgraf için verilecek para ancak Yahudilerde vardır!» Bu dostum haksız değildir. Yahudiler arasında büyük bir tesanüd hüküm sür düğü muhakkaktır. 70,000 telgraf bu tesanüdün alâmeti, sıkıştıkları zaman 70,000 telgraf icin yarım milyon, b'r milyon dolar sarfedebilmek de Yahudiliğin büyük kuvvetidir. Fakat, dünyada kuvvet, zamanı gelinçe, ne telgrafla, ne tesanüdle ve ne de dolarla ölçülüyor. Filistin nasyonalistleri kellelerini koltuklarına alıp dağlara çekilinçe i§ değişiyor. *H ••* "t* smanlı imparatorluşunun şifa bulmaz bir hastahğa, teredii ve \ inhitat illetine tutuldüğu anasıldıktan sonra Avrupada siyasi bir geviş getirme devri açıldı, o imparatorluğu pay1 laşmak iştihası yüzgösterdı. Çarhk Rus j yasile Avusturya bu iştihayı hızia açığa vuran devletlerdi, Osmanlı ülkesini paylaşmakta bütün Avrupaya önayak oluyorlardı. İşte 1 736 1 739 seferleri ad.le tarihe geçen büyük savaşlar o sıyasî ıştıhadan doğmuş ve çok garib, ayni zamanda kank ; safhalar geçirerek nihayet Belgrad muai hedesile yakm bir zamanda ifiâs etmesis, ve ihlâl edilmesi mukadder olan bir sulha münkalıb olmuştur. 1 736 1 739 seferi, herşeyden önce Osmanlı imparatorluğundaki sıyaset aczi| ni ve cehlini tebarüz ettirir. Çünkü Rusı larla Avustuyalılar aralarında uyuşmuş bulundukları halde Babıali bu ittifakı se J zinsemıyerek Rusya aleyhinde Avusturyadan yardım ve hiç olmazsa Ruslarlai Osmanlılar arasında harb çıknıasını önli yecek bir tavassut bekliyordu. O devirde^ Sadrıazam olan Seyid Mehmed Pasanın akıl kâhyası da Avusturyanın İstanbul elçisi Talman'dı. Bayrama hazırlanan şirin bir Cumhuriyet yavrusu Uç bayram gecesi üstü ışıktan ipliklerle, renk renk örülmüş göz kamaştırıcı bir tünelden geçeceğiz demek!.. İşte Bahkpazan ağzında bir tak daha... Ve Galatasarayın tam karşısında bunların üçüncüsü... Taksime yaklaşınca bir başka tak... Ve nihayet Taksim meydanı... Fakat, burada yeni birşey yok. Kışla önünde, geçid resmini takib edecek olanlar için, yeni bir tribün kuruluyor. HaTbiyede Yedek Subay Okulunun karşısında da, güzel bir tak, inşa halinde!... Şişliye kadar, büyük caddenin bütün binaları, bayrak ve türlü ziya tertibatile taraf taraf süsleniyor. İstanbul cihetinde de, esaslı hazırlıklar var. Dıvanyolunda, Evkaf bınasının önünde süslü bir kapı yapıyorlar. Beyazıdın Okçular caddesı ağzında da yeni bir tak kuruluyor. Sonra, Fatihte, Topkapıda, Edirnekapıda, hatta en hıcra mahallelere ve kafes pencereli harab evlere kadar, her yerde karınca kaderince, içten gelen bir özencle birşeyler yapmaya çahşıhyor. Fazlasına gücü yetmiyen, hiç olmazsa kapısına, birkaç bayrak asmış, penceresinden üç beş ampul olsun sallandırmış! Her tarafta renk renk vecizeler... Tablolar... Bu tablolardan en manalısı, Atatürkün, halk arasında çıkan büvütülmüş bir fotoğrafı: Halk için ve halkla beraber... Cumhuriyeti ve Cumhuriyetle birlikte, herşeyi, yaratan o büyük kudrete aid en ufak bir hatıra bile, dikkat ediyorum, halkı harekete getirmeğe kâfi geliyor. Onun fotoğrafı önünde gurup gurup toplananlara bakarken, kendi kendime : Hangi aşk vardır ki, bu memlekette Atatürke olan aşk kadar, sağlam ve devamlı olabilsin! Diyorum. Rejimin gönüllerde ne derece kökleştiğini anlamak için, meselâ şu küçük yavrunun yüzündeki sevinc çizgilerine bakmak yeter. Yarım dılile, onuncu yıl marşını, söylerken, onu dinledim. En bedbin adamın bile, bu ses karşısında imanı tazelenmemesine icnkân yoktu. Her sınıftan insan, biliyorum ki, şu dakikada, takvimden «29 Teşrinievvel» adını taşıyan yaprağı koparacağı günü beklıyor. Ben de o beklenen gün için, gördüklerimi birkaç satır içinde hulâsa etmekle bilmem lüzumsuz bir iş yapmış oluyor muyu?... Babıalinin gafleti çok geçmedi, Avus . turya ordularının Kırıma giren, Özıye doğru da ayrı bir koldan ilerlıven Rus ordularına muvazi olarak harekete geç mesi üzerine hakikat anlaşıldı ve iki müttefik devlete karşı müdafaa tedbırleri dlınmağa girişildi. Gene bu muharebe sırasında dünya tarihinın hiçbir devrinde görülmıyen ığrenc, ve garib birşey oldu, Rus kumandar.larından General Münich askerlerin hastalanmasını yasak etti!.. Akıllara durgun'uk ve ren bu yasak hükümlerine göre Rus ordusunda her kim hasta olursa diri diri gö^ mülecekti. Nıtekim yorgunluktan, açlıktan ve hastalıktan yürüyemez bir hale gelen üç biçare nefer, ordugâhın cephesinde kazılmış bir çukura diri diri gömülerek kumandanın şaka etmediğı de ispat edilmişti! Bizim tarihler işte bu pek mühim savaş yıllarını üstünkörü denilecek bir şekilde yazarlar. Ruslara karşı kazan:lnruş veya kaybedılmiş harbleri, Avusturyah'arla yapılan çarpışmaları kısaca kaydederler. Hele muhtelif cephelerde karşı'aşan, ileri veya geri hareketleri yapan orduların silâh kuvvetini, toplanış tarzmı, hareket plânını hiç kaydetmezler. Muharebelerin ne yolda cereyan ettiğini ve alınan neti celerin ne gibi sebeblerden ileri geldiğini ise tahlile lüzum görmezler. Erzurum kolordumuzun emir subayı bınbaşı Cevad Erkanm kaleme alıp da bir nüshasını bana yollamak lutfunda bulunduğu (17361739 Savaşlan) adlı bir eser bütün bu tarıh gafletlerını telâfı ve tarihimizin bu mevzua taalluk eden ek siklerini itmam ediyor. Eseri büyük bir dikkatle okudum, saymj muharririn o üç yıllık devrenin siyasî, askerî ve hatta içtimaî durumunu gerçekten ihatalı bir nazarla tetkik, istifade ettirici bir terkıble tasnif, bütün vak'aları vesikalara dayanarak tahlil ettiğini gördüm. Esere ilâve olunan dört kroki, üç yıl süren savaşların netıce üzerinde müessir olanları hakkında tam bir fikir veriyor ve o savaşların ne suretle cereyan ettiğmi herkesin anlıyabileceği bir belâgatle gösteriyor. Ben meşhur Lâle devrinı takib eden bu nale devrini büyük bir merakla okuyan, o devirde rol oynıyan Osmanlı ve yabancı şahsiyetlerin hayatını elden geldıği kadar anlamağa çalışan bir muharrir olduğum ve meselâ Avusturya ordularına o sırada kumanda eden Valbis'lerin, Neipperg'lerin rekabete girişmeleri yüzünden bir piyes mevzuu bile çıkacağını bildiğim halde binbaşı Cevad Erbakanın k'tabm \ dan bir çok yeni hakikatler öğrendim, kendisine müteşekkir kaldım. O nale devrini ellerde dolaşan tarih kitabarmm dört beş satın içinde temaşa edebilen^rin böyle bir eserden edinecekleri bılsı, şüphe yok ki, pek geniş olacaktır. O kanaatle bu güzel eseri okuyucularıma tavsiye ediyoriım. Keşki eski harblerin her biri böyle yazılsa da doğrusu iğnsınden hcnüz ayırd edilemiyen altı yüz yıllık rivayet ve hikâyetlerin hiç olmazsa askerî tarafı ta mamile aydınlansa!. F. G. Altın kaçakçıları mahkemeye verildi Bulgaristandan kaçırılan altın miktarı 12 milyon levayı buluyor Sofya (Hususî) Bulgaristan ve Türkiyeden Filistine altın kaçakçılığı yapan ve Bulgaristanda Mendel, îstanbulda Salamon ve Filistinde Albert namında üç kardeşin teşkil ettiği kaçakçı şebe kesinin Bulgaristanı alâkadar eden safhasının tahkikat ve sorgusu bitmiş, mücrimler adliyeye verilmiştir. Mendel ve arka daşlarının, îstanbul ve Filistine gönderilen talimat mektublarının müsveddeleri bu lunmuştur. Yalnız Bulgaristandan Bulgar vapur acentası veznedan Kosta Pop îvanof'un yardımı ve Ferdinand vapurile yapılan kaçakçılığın on iki milyon levalık olduğu ve külçe halinde Bulgaristandan kaçırılan altınlara mukabil îstanbul ve Filistinden İngiliz ve Filistin liraları ge tirtilerek Sofyadaki Kara borsada fahiş fiatlarla satıldığı tahakkuk etmiştir. îs tanbuldan ne miktar Türk kâğıd parasının Bulgaristana kaçırıldığı henüz raa lum değildir. Yahudilik, siyonizm, Filistin Yahudiliği hakikaten büyük bir buhran geçiri yor. Bir takım İngiliz gazetelerinin ver dikleri haberlere göre Filistinin hiç ol mazsa muvakkat bir zaman için Yahudiliğe kapanaçağına inanmak zaruridir. Bütün ümid ve cesaretlerine rağmen, Yahudiler arasında manevî bir bozgunluk var. Bu bozgunluk, sade Filistin Yahu dileri içinde değil, buradakilerde de bariz bir surette göze çarDiyor. Bunun için olsa gerektir ki bütün siyonist merkezleri, bütün vasıtalarım kullanarak bugünlerde buradaki Yahudilere ümid verecek kesif bir nesriyat yaptılar. Buradaki gazeteler, Amerikada ve İngilterede harekete gelen Yahudi tesanüdüne aid haberlerle doludur. Bu haberlere bakılınca görülüyor ki Yahudiler sade telgraf çekmekle kalnv.ş değildirler. Amerikanın ve İngilterenin bütün Yahudi dıyarı, Yahudi matbuatı büyük bir faaliyete gecmiştir. En başta Amerika matbuatının meşhur Hearst grupu var. Bu grup matbuatı ve bütün müteferrik Yahudi gazeteleri İngiltere nin, ufukta teressüm eden yeni siyasetini müthis bir bombardıman altında tutuyorlar ve bu bombardımana aid haberler, her vasıta ile ve gayet kesif bir surette buraya kadar gelivor. Hareket bilhassa NewYork'ta büyüktür. Burada Yahuc'i'°r her aksam radvonun basına geçerek Değerli bir mülkiye müfettişinin vefatı Erzurum Vilâve tinde vazife gör mekte iken eski hastahğmın nüksetmesi sebebile kıy metlı mülkiye mü fettişlerinden Ke mal Erginin evvelki gün vefat ettiği te essürle öğrenilmiş tir. Haber, Dahiliye Vekâletinde sürat Kemal Ergin le yayılmış. bu dürüst ve kıymetli arkadaşm vefatı gözleri yaşartmıştır. Dahiliye Vekili ve C.H.P. Genel Sekreteri sayın Sükrü Kaya. derhal Üçüncü Umumî Müfettişlik, Gümüşane ve Trabzon Valiliklerine birer telgraf çekerek müteveffa hakkında lâzım gelen son ihtiramatın, kendisine lâyık bir şekilde ifa edilmes'ni istemistir. Gerek Ücüncü Müfettişlik erkânı, gerek askerî makamat derhal harekete gelerek bu kıymetli arkadaşm cenaze merasimi icin tertibat almışlardır. Gerek mülkî, gerek askerî makamlar müteveffanm eşine taziyette bulunmuşlardır ve îstanbula hareket etmek ta savvurunda bulunan Bayan Erginin her türlü volculuk istırahat esbabını temin etmislerdir. Saym Şükrü Kava ile teftiş heyeti ailesine, bilhassa Bavan Ergine bas sağ lığı diler, teessürlerine candan iştirak (1) Amerika Cumhurreisliği ikametgâhı. ederiz. SALÂHADDİN GÜNGÖR Takdirname alan idare âmirlerimiz Yozgad valisı B. Feyzi Gürel, Vezirköprü kaymakamı İhsan Güran, Kavak kaymakamı Fazıl Kaftanoğlu, Çınar kaymakamı Emin Göksal, Birecik kay makam vekili Basri Ozpmar, Aralık nahiye müdürü İdris Kocaoğlu, Laçin nahiye müdürü Kâzım Yener, Alut nahiye müdürü Ahmed Aslan, Varto nüfus memuru İsa Koç, Muş nüfus kâtibi Zeki Saraç İç Bakanlığınca takdirname ile taltif edilmişlerdir. Bir piyangonun yıldönümü j M. TURHAN TAN Ekonomi Bakanlığı teşkilâtî genişletiliyor Ekonomi Bakanlığı, Bakanlık teşki lâtının mevcud işleri başarmaktaki güçlüğünü gözönüne alarak teşkilâtmı ge nişletmeye karar vermiştir. Bakanbk, bütün şubelerden ihtiyaclarına göre, yeni kadrolarını hazırlamalarını bir tamimle bildırmiştir. Yeni kadrolar tetİrlanda »trish Sweepsteke> ismile tesis edilmiş olan piyangonun 25 kik edildikten sonra bir kanun projesi inci yıldönümü münasebetile Dublin'de yapılan bir geçid resmi. Arabadakı hazırlanacaktır. kara kedi ile bebek kafası talih ve uğur alâmetlerini temsil etmektedirler.. Holandalı bir kadın 200 metrelik yüzme rökorunu kırdı Düseldorf 27 (a.a.) Holandalı yüzücü kadın Nahune, çarsamba günii 200 metrelik yüzme rökorunu bu mesa feyi 2 dakika 40 saniye 6 ''10 da katetmek suretile kırmıstır. Danimarkalı yüzücü kadın Hoeger, 200 yardalık Kravl dünya rökorurj 2 dakika, 25 saniye 9/10 da 1" '
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle