30 Nisan 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Küçüklerin tasvir kııdreti gorduğunu degıl, auşundugunu çızer Yapılan uzun tetkik ve tahliller ispat etmiştir ki en saf ve sade san'at eserlerini verenler, bilgisi fazla artistlerdir CUMHURİYET 18 Birincitesrin 1938 Bursanın tarihî eserleri Ziyaretçilerin, tarihî eserleri tetkik edebilmeleri için bunlann her vakit açık bulundurulması muvafık olacaktır men KANSIZUK benizsizlık icin yegâne deva kanl jhya eden Enmuntahipeübbatarafındantertip edılmıştır. Nörasteai, zaflyet ye Chlorose Türkkuşu Genel Direktörlüğünden: Türkkuşu teşkilâtında motörlü ve motörsüz tayyareler üzerinde öğretolarak çalışmak maksadile yetiştirilecek 15 gence ihtiyac vardır. Aranan belli başlı şartlar şunlardır: 1 Türk « soyundan » olmak 2 İyi hâl ve şöhret sahibi bulunmak 3 Sağlık durumu tayvareci olmağa elverişli olmak 4 Boyu 1.58 den aşağı olmamalg 5 En az lisenin onuncu sınıfını bitirmiş olmak 6 En az 18. en çok 22 yaşmda olmak 7 tkj vesika fotoğrafı ibraz etmek Öğretmen namzedi olmak üzere ahnacak genclerden Türkkuşu teşkilâtında uçuculuk öğrenmiş bulunan plânörcülük B veya C brövelerile işe başladıkları tarihten, hiç uçmamış bulunanlara da plânörcülük B brövesi aldıkları tarihten itibaren nizamname mucibince yatmak, yemek ve giyim masrafları Türkkusuna aid olmak üzere ayda lise 10 tahsilini görmiişlere 25. liseyi bitirmiş olanlara 30 lira ücret verilecektir. Gelecek seneler içinde uçuculuk kudretlerinin artış derecelerine göre göreceklri zamlar hususî bir talimatla tsbit edilmiş bulunmaktadır. Türkkusuna bu suretle'^seçileceklerin öâretmen muavini oluncaya kadar, normal olarak beş sene evlenmemeyi ve hususî bir taahhüdnameyi imza ederek Türkkusunun vereceği vazifeleri on sene müddetle görmeği kabul ve teahhüd etmesi şarttır. Bu hususlar hakkmda fazla tafsilât almak istiyenler Türkkuşu Talim Terbiye Eürosu Direktörlüğüne doğrudan doğruya şubeden veya yazı ile müracaat edebilirler. Kayıd muamelesine Cumhuriyet Bayramına kadar devam olunacağından müracaatlerin bu tarihe kadar vapılması şarttır. ( 6134 ) Bursanın meşhur Yeşil türbesi Bursa (Hususî) Şimdiye kadar buraya gelip de Yeşil cami ve türbes.ni ziyaret etmeden gıdenlerin Bursayı görmediklerine hükmolunması âdetken, son yıllarda bunlara bir de Uludağ ilâve edilmiş bulunmaktadır. Milyonlarca çam ağacının ortasm dan geçen guzel bir şosenin insanı otomobille bir buçuk saat içinde sıfır râkımdan birdenbire (2400) metre ir tifaa kadar çıkarması hakikaten bir defa olsun görülecek şeydir. Bursa ziyaretçilerinin bir kısmı gez mek, eğlenmek ve dinlenmek, bir kıs mı da banyolarda tedavi olmak için buraya geliyorlar. Fakat her ıki kısım halkın behemehal Yeşiltürbe ile Uludağı görmek için can attıkları görülüyor. Bunlardan Yeşiltürbesini ve Muradi ye türbelerini görmek istiyenler ekse riyeti teşkil ediyorlardı. Fakat türbe lerı görmek istıyenlerin Müze müdür lüğünden vesika almaları veya Müze müdürüne zıyaretlerini haber verme lerı lâzım geliyordu. Bu ise ziyaretçıler için bayağı bir külfetti. Halbuki, me zarlarında bırer levhadan başka bir şey olmıyan, buna mukabil çok san'atkâ rane inşa ve mimarî tarzları görülmek istenen türbeleri gezmek için bu kay . ; dın konmuş olması seyyahlar üzerinde iyi bir tesir yapmıyordu. Bir turist şehri olan Bursada bu gibi türbelerin daima açık bulundurulması ve birer bekç nm de bunları muhafaza etmesi çok tabiî bir zarjurettir. Hele Yeşil türbesi için ecnebiler: (Bu türbe bizde olsa, hususî bir camekân muhafaza içine alıp burasmı müze yaparız!» di yorlardı. Maalesef mütehassıs bir mimar bu türben.n tamiri maksadıle yaptığı sondajda üç çiniyi duvardan kopararak parçalamış ve çinilerin yeri böylece insanın gözüne batan kötü bir gadık halinde kalmıştır. Bekçiler oldukça, ziyaretçilerin tür belere zarar vermelerine imkân bu lunmadığı, kabul olunduktan sonra Bursada mevcud ve hakikaten başlıbaşına müze olacak kadar kıymetli türbelerin her zaman açık bulundurulması imkânları araştırılırsa fena olmıyacaktır. Buraya gelenlerin kısmı azamî Karagözön mezarını da arayıp duruyorlar. Bazılarmın muhayyel bir şahsiyet ol duklarmı ortaya attıkları zavallı Karagözün manevî şahsiyeti namına olsun bir abide dıkilmesi de Bursanın turistik karakterine yeni bir varlık ilâve ede cektir. ^ San'at işlerine akh eren insanlar arasrnda bile çocuklann yaptıklan resimler mevzuubahs olduğu vakit, birkaç sene denberi pek fazla alâka uyandırmağa başlıyan bu resimlerin sadeliğini, hatta tabiiliğini ileri sürenler çok bulunur. Gerçî, hususî bir muhavere esnasında sarfedilen tabirler üzerinde fazla titiz davranmağa lüzura yoktur ve bu mütaleada bulunanlardan bazılan da, meselenin hakikî mahiyetini bilmez değillerdir. Ancak, şu var ki, ekseriyet çocuklar tarafından yapılan resimleri olduğu gibi mütalea eder ve bu resimlerdeki san'at ifadesini, haricî tesirlere en az kapılmış, taptaze bir göriiş neticesi olarak kabul eder. Halbuki bunlar kültür tortusu diyebileceğimiz bir tesirin altında bunal mış hatta bittabi gayri şuurî bir riya ile ittisaf eden şeylerdır. Filozoflardan biri, «bir barbardan daha muğlâk birşey yoktur» der. Çocuk da bir nevi barbardır. Hılkatin tesiri, çocukta, muhakemeye galibdir ve san'at faaliyetini tevlid eden işlerde, bu tesir onu iptidaî medeniyet insanlarına yaklaştınr, yarattığı san'at eserleri, dolambach manalara bürünür. Sevkitabiî tabiri, çocuklann ve delilerin yaptıklan resimlerdeki sadeliği inkâr etmemek lüzumunu hatırlatır gibidir. Zira, sevkitabiî eseri olan her şey, bilgi ve kültür tesirinden azadedir. Buna verilecek cevab, etvarda ve muhaketnede sadeliğin ancak safiyete mütevakkıf olduğunu ve safiyetin ise ancak azamî kültürle, azamî hududa kadar götürülmüş bilgile elde edilebileceğini söylemekten ibarettir. Fakat sevkitabiî ile kültür arasındaki münasebetleri biraz daha etraflıca anlatahm. Çocuk, manazır kaidesinin daima yabancısıdır. Bununla beraber, hatların, daima merkezî bir noktaya teveccüh etmesi hâdisesinin dışmda kajamaz; bunu ifadeden âciz olduğu için de, akh yettiği kadar gösterebilir. Geri plânlardaki eşyanın, birinci plândakilerden daha küçük olduğunu, tabiatten ziyade, gördüğü resimlerde farketmiştir. Kejıdine göre, o da bir nisbet yapar, fakat bu nisbet rasgeledir. Ekseriya, yaptığı resmin icabma göre, birmd plândakj eşyayı geri plândakilerden daha büyük yapar. Çocuk resimlerinde, kompozisyon meselesi de pek mühim bir noktadır. Çocuk, bu işte kat'iyyen ahenk aramaz. Herhangi plâstik bir arzu ile hareket etmez, ev, suluboyası ağac, hayvan, insan, eşya hakkmda sahib olduğu fikri, tasvir değil, sadece olduğu gibi ifade eder. Çocuk eserlerinde, yukarıda da söylediğimiz gibi, göreneğin büyük bir yerı vardır ve bu işte sadeliğin mevzuubahs olmadığmı gösteren en büyük delil de budur. Çocuk, eksejiya, umumen kabul edilmiş mefhumlarla merammı ifade eder. Reşimlerinde kullandığı renklerde bu bilhassa barizdir. Etrafmda gördüğü, tanıdığı renklerden başka renk kullanmaz. Maamafih, bunun da istisnaları yok değildir. Dam kiremidlerinin kırmızı renkte olduğunu çok iyi bildiği halde, koyu siyah damlı ev resimleri yapan çocuklar görülmüştür. Çocuk resimlerinin, tetkikini icab etiirdiği meseleler pek çoktur ve pek girifttir. Lâkin, bunun en müşkül tarafı, çocuklann ruhî ve dimağî faaliyetlerindeki tezahürün büründüğü esrar cihetidir. Bunu anhyabilmek için, çocuk ruhlarının tahliline girişmek icab eder. Ahenk ve tenazur noksanı, renklerdeki uygunsuzluk müstesna olmak üzere, bunlann içinde öyle resimler vardır ki, çapraşıklığile meşhur ressamların eserlerinden geri kalmaz. Bu halin gayri şuurî olduğuna şüphe yoktür, fakat mevcudiyeti de inkâr edilemez. Çocuk resimlerinin hoşumuza giden tarafı, ifade tarzlarındaki sadelik değil, büyüklerin kullandığı resim unsurlarının, o beceriksiz, minimini ellerde aldığı garib şekiller, hiçbir müşkül önünde âciz kalmıyan görüş tarzının, haricî âlemi bize tanıtmak için müracaat ettiği acib, gülünc usullerdir. Bunu, delilerde, îptidaî kavimlerde, körlerde de görüyoruz. Deli resimleri, hiç şüphesiz, dimagdaki teşevvüşün mahsulüdür. îptidaî kavimlerde, göreneğin, dar zihniyetle batileşen tesirini buluruz. Anadan doğma körlerin eserleri ise, plâstik kanunları hakkmdaki bilgisizliğin, sanatta, entellektüel ifade şekli aldığına, saniha tesirinin galib geldiğine en kuvvetli misaldir. Çocuklardan anadan doğma körlere kadar, inkişaf etmemiş dimağlardan doğan eserlerin, bütün sadeliklerine rağmen, tabiate yakın değil, çapraşıklıkları itibarile tabiatten alabildiğine uzak olduklarını böylece gördükten sonra, en saf ve en sade san'at eserlerini verenlerin gene bilgisi fazla artistler olduğunu anlarız. RADYOLİN ile Sabah, Öğle ve akşam Her yemekten soDra muntazaman dişlerinizi fırçalayınız. Kapalı Zarf Usulile Eksiltme İlânı Eskişehir Nafıa Müdür lüğünden: Eskişehir istasyonu karşısmda yapılacak 52289.04 lira keşif bedelli 10 dersaneli ilk okul inşaatı 10/10/938 tarihinden 31/10/938 tar{hine musadif pazartesi günü saat 15 e kadar kapalı zarf usulile eksütmiye konulmuştur. Eksiltme Vilâyet Daimî Encümeninde yapılacaktır. Muvakkat teminat: 2490 sayılı kanunun 16 ncı maddesinin B, A fıkralarma tevfikan 3864,45 liradır. Bu işe aıd evrak : Proje, keşif tafsilât ve hulâsa keşfi umumî ve hususî, fennî şartname genel şartname, eksiltme şartnamesi, mukavele projesi ve vaziyet plânından ibaret olup 262 kuruş mukabilinde Eskişehir Nafıa Müdürlüğünden almabilir. İstiyenler İstanbul ve Ankara Nafıa Müdürlüklerinde proje, keşif hulâsası, hususî, fennî şartname ve mukavele projesini görebilirler. İsteklilerin en az otuz bin liralık bina işi yaptığma dair bonservis lerine istinaden ihale tarihinden en az sekiz gün evvel Eskişehir Vilâyetine müracaatle alacakları ehliyet vesikasını 938 senesi için Ticaret Odası vesikasmı ve bir mühendis veya mimarın mes'uliveti fenniyeyi deruhde eylediğine dair noterden musaddak taahhüdnamesini 2490 sayılı kanunun tasdiki veçhile teklif mektublarına eklemeleri lâzımdır. Mektublar yukarıda yazılı saatten en az bir saat evveline kadar makbuz mukabilinde Daimî Encümen riyasetine verilmiş olacaktır. Posta üe gönderilecek mektublar iadeli taahhüdlü olacak ve kırmızı mumla mühürlenecektir. Postada vaki olacak gecikmeler kabul edilmez. (7290 )' Izmirde yapılacak büyük otel j Yapılacak otelin maketi îzmîr Belediyesile Muhasebeî Hususîyesi tarafmdan müştereken yaptmlacak olan 150 yataklı otelin projeleri mimar Arif Hikmet tarafından hazırlanmıştır. Bu projenin bir defa da İstanbulda teşekkül edecek mütehassıs bir heyet tarafından tetkıki münasib görüldüğünden dün Türkofiste teşekkül eden otelciler, mimarlar ve turizm mütehassıslanndan mürekkeb bir heyet maket üzerinde tet kikler yapmıştır. Bu gibi otellerde personel meselesi çok mühim olduğundan İzmir Vilâyeti tara fından İzmirlilerden seçilecek 12 gencin İstanbulun üç büyük otelinde staj gör mek üzere İstanbula gönderilmeleri de karar altına alınmıştır. Asabı teskin eder. Çarpıntıları geçîrir. Heyecanı defeder. Baş dönmesini geçirîr. Nefes daralmasını iyi eder. Deniz tutmasına nafidir. Sinir buhranlarını yatıştırır. Bayılmalara karşı gelir. KARDOL Bayan Hastabakıcı Aranıyor Belediye Riyasetinden: Edremid Belediyenıiz hastanesi için 35 lira ücretle bir bayan hastabakıcıya lüzum vardır. Taliblerin hastanelerde hizmet ettiklerine aid vesika ve bonservislerile brlikte Belediye Riyasetine müracaat etmeleri ilân olunur. (6905) nız başıma kaldıkça, kamaradan dışarıya çıkmak bile aklıma gelmiyor. Güldüm: Nişanlınızla gezseniz daha iyi değil mi?.. Hem onu yalnız bırakmamış olursunuz, hem de sizin için elbet herşeyden üstün bir zevk olur!.. Gözleri belli belirsiz gölgelendi: Siz de gördünüz ya, dedi. Bugünlerde onun pek hırçınlığı var. Hiç yoktan, önüne gelene küsüyor. Onun için bilme den incitmiyeyim, diye korkuyorum. Hem sizinle biraz konuşacaklarım da var. Yüzüne baktım: ^/nimle mi?.. Sesini çıkarmadı. Yavaşça başını salladı: Ne gibi?.. diye sordum. Akşama konuşuruz, daha iyi... Şimdi söyleseniz olmaz mı?.. Şimdilik dursun... Kendimde o kadar kuvvet bulamıyorum. Hem vapurun süvarisi, Hacı Hüsameddin için bazı şeyier sordu. Şimdi, gidip onları yazacağım!.. Merak ettim, doğrusu... Söylemek için, kendinizde kuvvet bulup bulmıyacak ne olabilir?.. Beni incitmekten korkuyormuş gibi telâşh bir sesle: İArkası var) Pi&TiNA Tefrika No.17 •£• Nakleden: KEMAL RAGIB dalkavukluk etmeğe pek o kadar hevesli değilim. Neden sinirlendi sanki?.. Benden hoşlanmıyor mu?.. Canı isterse... Yoksa, Haşmetin bir iki kere benimle konuştuğunu gördü, onu mu kıskanıyor?.. Kimsenin nişanlısında benim gözüm yok amma kıskanırsa o da gene kendi bileceği iş... Fakat kızcağızın o kadar çökmüş, o kadar üzüntülü bir duruşu var ki, acımamak elden gelmez... Onun için böyle bir zamanda pek o kadar alıngan görünmek istemedim: Neden rahatsız olayım, dedim. Ben de kendime arkadaş arıyorum. Ayağa kalktım; Bedriye Sarvete dedim ki: Siz merak buyurmayınız, ben biraz Haşmetin de işi pek çok... Bütün gün kapanıp çahşıyor. Rahmetli koca mın birçok yazıları, sıraya konacak birçok hesabları vardı. Onları hazırlıyor. İskenderiyeye kadar yetiştiremezse, bu yüzden karşımıza birçok karışıklık çıkacak... Öyle birisi olmah ki, Ferihayı yalnız bırakmasın, ona arkadaşlık etsin... Vapurun içinde sizden başka kimseyi tanımıyoruz. Siz onunla akran sayılırsınız, onu büsbütün yalnız bırakmasanız... Feriha, o zamana kadar sesini çıkarmadan, bir köşede oturuyordu. Birden bire atıldı. Pek acı bir sesle: Teşekkür ederim, dedi. Muhteşem Hanım benim için rahatsız olmasın!.. Ben biraz bozuldum. Küçük hanıma kamarama kadar gideceğim. Şimdi geli dan ayrılmak istemezdim. Fakat elimdeki çıp karıştırmasm?.. rim. Feriha Hanımı alırım, beraber dola işleri bitirmesem olmıyacak... O zaman Haşmet, bana biraz daha sokuldu: da Bedriye Hanım darılacak... Kadınca Saygısızlık olacak amma, dedi, böyşırız Kapıdan çıkarken Haşmet de arkam ğız, Mısırda, kapı kapı uğraşmasın, diye le bir defter tuttuğunuzu duydum; pek kocasının bütün kâğıdlannı, hesablannı merak ediyorum. Bazı yerlerini ben de sıra geldi: Ben de kendi kamarama gidiyorum, sıraya koymak lâzım... Onun için, İsken okuyabilsem... Bir rapor yazıyorum da dedi. Yapılacak o kadar işim var ki... deriyeye gidinciye kadar, Ferihaya arka ona pek büyük yardımı dokunacak... BaŞöyle güverteye kadar çıkıp da biraz so daşlık edecek sizden başka hiç kimse na kalsa, bir türlü zihnimi toplayıp düzyok... Hem belki, yavaş yavaş açılır; ü gün birşey yazamıyacağım da ondan... luk almağa bile vakit bulamıyorum. züntüsünü belki size anlatır. Dayanamadım: Bunu söylerken önüne bakıyor, ezilip Zavallı Haşmet, dün gecedenberi, bir büzülüyordu. İlk günü pek o kadar ya Nişanhnız nekadar sinirli!.. dedim. Haşmetin alnı kırıştı. Belki, buna ken yandan üzüntü, bir yandan da elindeki kmdan bakmamışım. Şu çocuk, Bedriye disi de üzülüyor amma bana belli etmek işler, kim bilir nekadar yorulmuş, sıkıl Satvetin öğdüğü kadar var. Çok terbiyemış olacak ki hem soluk alacak kadar va li, çok sevimli... Her bakımdan eksiksiz... istemedi: Ne yapsın, zavallı?.. dedi. Dün kit bulamadığını söylüyor; hem de şimdi Bir suçu var: O da sinema artistleri kadenberi çok sarsıldı. Siz onun bugünkü iste bütün o birikmiş işleri unumuş, uzun dar yakışıklı, o kadar temiz giyiniyor. Ohırçınlığma bakmayınız. Yoksa çok iyi uzun bunları anlahyor... Görüyorum ki turup kalkışı, konuşması, hep ölçülü, hep yüreklidir. Biraz da içli bir kız... Üstelik onda da bana karşı bir sokulganlık var. tartılı... Bakıyorum da, onun gibi bir geniçindeki acıyı başkalarına belli etmek is Ayak üstünde, belki on beş, yirmi daki cin kâtiblik etmesini, bir türlü yakışhratemez; kendi kendini yer... Dayısının öl ka durduk, konuştuk. Hacı Hüsamed mıyorum. Kim bilir, ilkönce Ferihaya udüğünü duyunca deli gibi oldu. Benimle dinin likörle zehirlendiği, Adnanın da zaktan uzağa tutuldu da, sonra onun yabile konuştnak istemiyor. Gizli bir üzün dün gecedenberi bir daha ortaya çıkma kınlığına sokulmak için mi Hacı Hüsatüsü daha var. Kim bilir, Hacı Hüsamed dığını o da biliyor. Komiser Galib, bun roeddinin yanma girdi, nedir?.. din ölünce babası, bizim evlenmemizi is lan ona da anlatmış. Ayrılırken dedi ki: temez, diye mi korkuyor, nedir?.. KaçBen de o zaman, çocuk gibi öğündüm: Bakalım, akşama kadar işlerimi bitır, sordum. Söylemedi. Yengesi de o ka Bereket versin, benim deftere, di tirebilecek miyim?.. Hiç olmazsa biraz dar üstüne düştü. Eğer bunun içinse, üzül yordum. Yazdıklarını, bir kere daha oku kolaylarsam, bu gece yemekten sonra dinme, hepsinin bir kolayı bulunur, dedi. yacak oldum da oradan gözüme ilişti... lenmek istiyorum. Bir aralık buluşsak da öyle iken gene yahştıramadık. Bilmem Bunu söylerken defter aklıma geldi. beraber dolaşsak... Sizin yüzünüzden ben ki nesi var?.. Böyle zamanda onun yanın Içeride salonda bıraktım. Sakm kimse a ı de biraz soluk almış olurum. Yoksa yal
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle