25 Nisan 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
21 Eylul (Battarafı 1 tnci sahifede) Seksîyon, Dr. Hancar'ın Kafkasyaya aid ilk tarih araştırmalan ışığı albnda kiiçük Asyada eneolitik buluntular hakkındaki tezini de dinliyerck dünkü mesaisine nihayet verdi. Tarîh Kurultayının ikinci günü toplantıtı tibatı yoktu, o zamanın ehlî hayvanlan at, merkeb, katır, öküz, domuz, keçi, koyun ve köpektir. Bunlann at, merkeb ve kahrdan ma adasına ilkönce îsviçrenin göl mmtaka larında sakin ahalinin yaşadıklan neoli tik devirlere aid keşfiyat arasında tesa düf edilmiştir. Hititlerin herhalde buğday, arpa ve ehlileştirilmiş bazı yerli nebatatı ektiklerini biliyoruz. "0 vakittenberi bu nevi ziraatn hiç ardı kesilmemişt.r. Her mun tazam sosyal hayatta iki eieman olan ziraat ve hayvan besleyicilik Delaporte'un ifadesine göre, Anadolu yaylalarnda eski devirlerin ziraatçilığinin ve hayvan besleyiciliğinin tabıî br devamı idi. Bu ümid olunmıyan servetleri Hititlilerin cedleri ayni yerlerde, yahud daha şarkta bulmuşlardı. Bunlar öyle servetlerdir ki bizim anladığımız manaya göre bunlara malik olmadıkça yüksek bir medeniyet kurulamaz. İkinci bin senenin heyetleri eski bir nizamı içtimaımn aksetmiş tasavvurlandır. Bunlann mevcudiyetleri, hakikî yerini henüz bilmediğimiz, ve şüphesiz bir gün bulup meydana çıkaracağımız bir mevkide icad edilmiş birşeyin onlara kadar uzanıp gelen bir aksisadasıdır. Bu mevki, garba doğru uzamış kolu Anadolu ya rımadasını teşkil eden beyaz Asya top raklarında olmak lâzımdır. Bu insanlan, bir kısmı şarkî Avrupa yolile Egee'ye yollanarak bize neolitik medeniyeti ge tirmiş olan medenî kavimlerin, yerlerinde bıraktıklan mukaddes bir tebea gibi telâkki etmek caizdir. Hububatla ehlî hayvanahn asılları Avrupada olmadığı yukarıda söylenmişti. Bunlann Avrupa kıt'asma, muhakkak ki tabiî bir hâdise eseri değildir. Gerek hububat, gerek hayvanat bize, insanın desri zapt ve tasarrufuna geçmiş bir halde, gelmişlerdir. Çoban, ne de bahsettiğimiz cins hayvanat boğazlan kendi kendilerine geçerek gelmiş değillerdir. Bunlar ağır bir muhaceret yolile Kara denizin şimalinden geçmiş olabilirler. Mezru hububat bizim mıntakalanmızda iyi oluşlan, tohumsuz ve kendiliğinden husule gelen hale rücu etmiyorlar. Kezalik Küçük Asyada ehlileştirilen hayvanlann bütün Kafkasya, bütün Rusya boyunca tek başlanna yürüyüp geldikleri, yahud Marmara denizini aştıklan görülmez. Bir takım insan gruplannın gerek müteaddid nesiller müddetince devam eden ufak yürüyüşlerle ve civardan civara geçmek suretile, gerek binnisbe sür atli bir muhaceret şeklile bu hububat ve zulu tezini okudu. Bu tez büyük bir alâka uyandırdı. CUMHUBlYET Kurultayda Profesör Necmi Dilmenin tezi « Tarihin bize uzak devirlerini ve hele prehistuar denilen tarihten öncekî devirleri araştırma yolundaki çalışmala rın kaynaklan arasında dil dokümanlannın özel bir yeri vardır. Çünkü jeolojik, arkeolojik ve antropoiojik kaynaklan bulmak için topraklann altlarına kadar inmek geçmiş zamanm sırlarını adeta yer< yüzünün derinliklerinden söküp çıkar mak lâzımdır; halbuki gene bu sırlan bugünkü dillerin metodik analiziyle de elde etmek mümkündür. Yaşıyan bir dilın koynunda, onun ilk kuruluşundanberi geçirdiği bütün değişmelerin tarihi sakh< dir. Bir dılin eldeki varlıklarını derinleş * tire derinleştire onun en eski şekline ka • • dar varabiliriz. Bu yoldaki araştırmala nn bizi götürdüğü sonuc, ilk yüksek kül« türün dayandığı inanlar ve o inanlan an< latmağa yarıyan sesler olur. «Bu seslerin tekâmül hatlanm takib ederek ilkel kültür dilini ve bunun ye> yüzüne yayılışmı bulabiliriz. Bu da ka * ranlıklar içindeki prehistuan aydınlat * mak yolunda büyük bir adım teşkil eder* Bu hakikatin en iyi misaiini, Türk Tarih ve Dil çalışmalarınm birbirine sıkısı« kıya bağlı olan verimlerinde görebiüriz* Türk Tarih tezinin ortaya koyduğu yeni ve büyük ışık, Türk Dil teorisinin de il* ham kaynağı olmuştur. Bilmukabele Türk Dil teorisi de Türk tarih tezinio, delilleri arasında mühim bir yer tutmaktadır. Türk Tarih tezini, en toplu olarat, Tarih Kurumu Asbaşkanı sayın profe * sör Bayan Afet, 9 birincikânun 1935 te Ankara Üniversitesi Tarih Dil Gogı rafya Fakültesinin açılma töreninde verdiği ilk tarih dersinde, şöyle ifade etmij» tir: Dünyada yüksek kültürün ilk beşiği orta Asyadaki Türk anayurdlan ve o kültürü kuranlar ve bütün dünyaya ya •> yanlar da Türklerdir.» Bir çok Avrupa ve Amerika bilginleri tarafından yapılmış araşbrmalann verimlerinden toplanarak bir sentez şeklini de ortaya konmuş olan bu Türk tezini, yalnız Türk bilginleri değil, bir çok değerli yabancı bilginler de teyid etmektedirler. Tarihin klâsik olarak tanıdığı ilk medeniyetlerin daha ilerisine doğru yü rümek istiyenjıer arayıcının önünde, bu medeniyetlerin ilk kaynağı ve merkezi olarak kendini gösteren yer, Orta Asyadaki Türk anayurdlandır. Bu hakikatin böylece tespiti, genel tarih konsepsiyonu bakımından oldugu kadar, dil araşbrmalarının veçhesini kur * mak yönünden de çok önemlidir. Çünkü, neolitik devirde Orta Asyada kültür kuM muş ve bunu Avrupaya, Amerikaya ve dünyanm her tarafına yaymış olan bir ulus, elbette yarathğı kültür eserlerinin admı ve bu eserlere bağlı fikir sistemlerini birlikte götürmüş ve içlerine girdiği uluslara da yaymıştır. Kurultay umumi Kurultay iHnumî heyeti, öğleden sonra saat 15 te gene Atatürkün yüksek hu zurlarile toplandı. Şehrimizde bulunan bütün Vekiller, sefirler, generaller, meb'uslar, tarih merakhlan, muallimler ve ecnebi misafir salonunu erkenden doldurmuşlardı. Atatürk tam saat on beşte refakatinde îsmet înönü, îktısad Vekili ve Başvekâlet vekili Celâl Bayar olduğu halde Kurultay salonunu teşrif ettiler. Kongrc riyaset makamını Asbaşkan profesör Afet işgal etti. Faik Reşidle Sıdıka da kâtiblik mevkilerini aldılar. Evvclâ, birinci müzakere celsesine aid zabıt okunarak kabul olundu. Sonra memleket haricinden ve yurdun her taraTarih Kurultayının dünkü toplantısında söz alan hatibler fından Kurultaya gelmiş olan tebrik tel diger bazılan ve ezcümle merkez kıyısm yoruz bu araştırmalarımızda bize yar nunla beraber bu iskeletlerde morfoloji graflan okunarak bunlara cevablar veril da oturanlar sahillere mahsus kabuklu dını edebilir mi? Kıyaslar yapmak su bakımından bir isaret vardır ki bunun ümesi kararlaştırıldı. hayvanlar avile iştigal etmektedir. Bu retile belki. Bundan dört bin sene ve zerinde durmağa mecburuz. O da bu Profesör Pittard'm tezi insanlar ziraat ne olduğunu bilmezlerdi. belki iki veya üç bin sene evvel yani ilk iskelet sahiblerinin brakisefal insanlar olBundan sonra, kongre reisi, profesör Onlar için en büyük hâdise köpeği ehli neolitiklerin Avrupaya geldikleri farze dugu keyfiyetidir. Kafatası biçimine taPittard'a söz verdi. Kıymetli alim, Neo leştirmek oldu ve yukanda söylediğim dilebilen tarihten pek uzak olmryan bir alluk eden bu nokta üzerinde neden ;srar litik devirde küçük Asya ile Avrupa a veçhile Mugem mıntakasmın prehistorik devirde Hititlerin çoban ve çiftçi ha ettiğimizi şimdi göreceksiniz. rasında antrepolojik münasebetler mev insanlan bunu da bilmiyorlardı. yatlannı tetkik edecek olursak burada Bugün Anadoluda ve ona civar mazulu tezini fransızca olarak izah etti ve davamıza yanyacak bazı işaretler bula hallerden başlıyarak Hazer denizi şarkıDefterin ;ark yaprağma gelince: Bu, çok alkışlandı. Bu tez, sekreter Faik Re büsbütün başka bir manzara arzetmekte biliriz? na ve orta Asyaya yaklaşan bu havalide şid tarafından da aynca türkçe olarak dir. Burada külliyetli ve toplu olarak Tarihi tepelerin en derin tabakalann sakin insanlann morfoloji bakımından okundu. görülen insanlar toprağı ekiyorlar, ohlî da neolitiklerin bakayasım buluyoruz. vasfı mümeyyizleri nedir? « R. R. Schmidt, Ofnet'de meso hayvanlan mer'alara götürüyorlar. Bun Bir çok müelliflerden sonra Von Der Bu geniş topraklarda oturanlann ek litik bir saha içinde yapbğı taharriyat sı lara göre avcılık çerez kabilinden birşey, Osten Alişar hafriyatmda bu keyfiyeti serisi, ve hatta diyebilirim ki hemen heprasında bir takım kesilmiş kafaların met esası tamamlıyan bir kesir, yahud bir müşahede etmiştir. Bu neolitiklerin de bir si, brakisefal biçimde kafatasma malik fun bulunduğu meşhur makberleri keş müdafaa işjdir. Bu insanlar vahşd nebat selefleri bulunmak lâzımdır. Meseleyi insanlardır. Hititlerin kafatası itibarile fedince o anda insanlığm veya hiç değil lar arasında yenilebilecek yemi} veren ve başka türlü düşünmeğe imkân yoktur. bunlara benzemesi bir istisna telâkki edi se Avrupa ve Asya insanlığının primitif buğday, arpa, dan gibi gözleri önünde Bundan birkaç sene evvel «Adıyaman» a lemez. Madam Dellenbach tarafından tarihinin en çok heyecanlı meselelerinden ilânihaye üretilmesi mümkün olanlan a civar bir küçük vadide meydana çıkan kongreye sunulan harita bunu kolaylıkla birile derhal karşılaşmış bulundu. Av yırmışlar, dotnuzu, öküzü, keçiyi, koyu lan Aurigmacien karakterinde çakmak göstermektedir. Bu keyfiyet muhitin anrupanın bu mıntakasında çıkan o mezar nu ve bilâhare atı disiplin altına almağa taşmdan mamul alât ve edevaun birbiri tropolojik an'anesi icabıdır. Bİnaenaleyh lar bir yandan yüksek paleolitik ve diğer ve bunları kendisine ilelebed bağlı kılma ne yakın zamanlara aid şeyler oldugu Anadolunun bugünkü brakisefal insanlayandan cilâlı taş devirlerine da ğa muvaffak olmuşlar. Bu insanlar bu nu kabul edince tevsian, ve fakat her iki nnı Asyanm bu kıt'asmm yerlileri, yani yanan arkeolojik bir çerçeve içinde, bra suretle ehlileştirdikleri hayvanlan bir ta kıt'aya aid tarihleri muvazi yüriitmemek cedleriin işgal etmiş oldukîan ayni geniş kisefal insanlara aid bir kafa grupunu raftan koruyorlar, diğer taraftan üreyip üzere, bundan Avrupa krta'sı gibi Ana sahada oturmakta olan insanlar farz ve antropolojist,lerin gözleri önüne koyu çoğalmalan esbabını temin ediyorlar. dolu kıt'asmm da paleolitik devrinde tasavvur edebiliriz. Bugün bu kvimler yordu. Çünkü meydana çıkan şey, üze Bunlar avcılığın muvakkat hayatına mu meskun bir kıta' oldugu neticesine vara başka başka isimler taşmıaktadırlar: rinde münakaşa yürütülmek müşkül olan kabil sabit emniyetli hayatı ikame etmiş biliriz. Her nekadar küçük Asyanın bu Türkistanda adlan Türkmendir, tranda .bir tek kafa değil, bir çok kafalardan ler. Kıthk tehlikelerine kar$ı zahire id r'eolitdk hayatı hakkındakf malumatı Perstir, Anadoluda da Türktür. Ancak müteşekkil bir gruptu. djhan surerile, ihtiyai te4birleri,,ajdtklan mız hemen hemen mefkut, ve hele neo bunlann ırk itibarile ayni menşeden çık! Bu bfakisefaller kirfuetdı3u rrfeiar için aileleri efradmı çoğaıtabiliyorlar. litik devre aîd T>îlgîlerimîz daha çok tıkları, hepsinin ayni esasa mensub oldufazla ise de bir gün gelip bunu meyda ğu pek güzel tasavvur olunabilir. larm içinde ne işleri vardı? Kendi aralannda cemaatler vücude ge Merkezî ve garbî Avrupaca o vakte tiriyorlar, sosyal baknndan bugunkü ha na" çıkaracağımıza şüphe yoktur. Öyle Vaktile merkezî ve garbî Asyanın bir kadar tanınmış bir morfoloji gösteren bu yata benzer bir hayat tesis edebiliyorlar. görünüyor ki beklenen bugün, uzak de kısmında daha ileriye gitmek istemedi ğildir. Çünkü Alisar hafriyaunı idare eadamlar nereden gelmişlerdi? Bunlann Bunun için. daha evvelce. iki şey yap den Von Der Osten Adryaman harabe ğimiz için bu hudud içinde kalıyoruzvatanı neresi idi? Bu adamlann kendi ırk bakımından mütecanis bir insan grulerinin kejfolunduğu 1928 yılında ora lerile beraber ayni zamanda gömülmüş pu yaşamıştı, bunlann morfolojik diğer lara bizzat giderek yeniden yeniye bazı olan diğer insanlara karşı mühim bir rol evsafı arasında bir vasfı mümeyyizleri çakmaktaşlan toplamış ve bunlan Şikago oynadıklanna şüphe yoktu, acaba bu rol daha vardır ki o da brakisefal oluşlan şark enstitüsüne göndermijtir. Von Der neydi? dir. Işte bu insanlann bir kısmı ilkönce Osten 1934 te Londrada içtima eden Eserlerimin birinde ve galiba «Irklar neolitik çağı takib eden devirde, daha beynelmilel prehistorik ve protoistorik ve Tarih» adh kitabımda ofnet'de meysonra prehistorik devirde gene tekrar eilimler kongresine bu keyfiyeti bildirmişdana çıkarılan bu brakisefal'lerden bahdiyorum bu devir hakkında büyük bir tir. sederken o mezarlarda metfun insanlann malumata malik bulunmuyoruz. protohiyüzde kırkım teşkil eden bu brakisefalleri 1931 tarihinde M. Kurt Birtel An titlerin cedleri öhnüşlerdir. Tarihen ma Asyadan gelmiş ve çok durmadan Av kara gaz fabrikasının garbında kâin bir lum olan bu protohin'tler daha o zamanrupa üzerine akın etmiş beşer yağmınm taşocağında çakmak taşından yaptlmış lar büyük bir medeniyete sahib bulunu bir alemdan olarak telâkkı etmek mec bir takım alât ve edevat bulmuştur. De yorlardı. Bunlar yalnız hububab keşf ve buriyetinde olduğumuzu söylemiştim. Bu laporte bunlan paleolitik devre aid te zer etmekle, hayvanlan ehlileştirip ye lâkki etmektedir. insanlar, Vacher ve Laponge tarafın tirtirmekle kalmamışlar altm, gümüş badan kuvvetle tavsif ve tarif edilen ve Görülüyor ki her gün, mevcudu ço kır gibi madenleri de kullanmışlardır. içtimaî inkılâblarm en büyüğünü getir çaltan yeni yeni şeyler bulunmaktadır. Dünya tarihi bakımmdan mühim bir hâmiş olmak itibarile dünya tarihi bakımınTekrar ediyorum: Birkaç sene sonra, dise olarak kaydedelim ki demirin kâşifi dan bizce ehemmiyeti büyük olan bir ırHitit devrinden evvelki zamanlarda A de bu insanlar oldugu göriilüyof. km heyulâsını teşkil edecektir. Bunlara nadoluda yaşamı? olan en eski medeni Hititlerin cedleri olan Anadolunun bu İsmet İnönü ve Celâl Bayar yetlerin ciddî bir manzarasile karşdaşmış eski brakisefalleri sefcebden netkeye varırk ısnlahlar ilminde Homo Alpinus adı istirahat anında bulunacağız. verilmiştdr. mak yolu ile, Türklerin de cedleri telâkmak lüzumile karşılaşıyoruz. Biri ehlî Ofnet mezarlan keşfolunmadan daha Davamızm îspah için zarurî olan ikin ki olunabilirler. hayvanlann ve ekilmiş hububatm menşe ci delil de bu suretle elde edilmiş bulunuevvel, Avrupada prehistorik brakisefal Tarihin seyri ilerledikçe Anadolunun tiplerin mevcud oldugu biliniyordu. Bun lerini bulmak, diğeri bu fevkalâde hâdi yor ki o da Anadolu kıt'asmm neolitik bu brakisefalleri muhtelif isimler almış ladan bir kısmı Portekizin cenubunda senin amili olan bejer ırkmı meydana çı devirlerde veya muhakkak olarak buna lar, muhtelif şekillere tâbi olmuşlar, buntekaddüm eden çağlarda yaşamış mede lar, üıtimal, vakit vakit muhtelif diller kâin Mugem şehrinde bulunmuştu. Bun karmak. Ekilmiş hububatın menşei, bilhassa niyetleri ve lâakal paleolitiğin en eski konuşmuşlardır. Bizden dÖrt bin sene lar mezolitik devre aid mutfak depolan idi. Mezolitik devirden sonraki çağlara «Candole» denberi bir çok defalar mü medeniyet devirlerini idrak etmiş olması evvelki zamana aid Hitit tabletlerinde büyük ve küçük bir takım kralların isinı.aid olmak iizere gene brakisefal tipe nakaşa edilmiştir. Bu hububata, başlıca <hr. .mensub diğer bir takım insan iskeletleri Mezopotamya kıtası', yeryüzünün cen Şimdi ötedenberi hep ayni toprakları lerine, devlet adlanna tesadüf ediyoruz. ne, ezcümle neolitik devrin yeryüzünde neti adı verilen ve Dicle ve Fırat nehirle işgal edegelmekte bulunan bir takım O zaman Anadolu kıt'as:nm sakinleri • yapılmış mezarlarında ve İsviçrenin Göl rinin sularile en çok rnazhan müsaade o gruplara mensub insanlar, Anadoluların haric dağınık halde bir takım milletler mmtakalannm ayni devirde inşa edilmiş lan topraklar menşei gösteriliyordu. «A cedleri, şimdi tayin ve tespiti bizce müm den terekküb ediyordu. Fakat milletleri ronsohn» un keşfiyatma göre Filisrin, kün olmryan bir tarihte o belki de mezo vücude getiren ayni ırkın insanlan idi. binalannda tesadüf olunmuştu. Ofnet mezarlan keşfedildiği tarihler hububatın vatanı değilse bile herhalde litik devrin sonlannda kendi oturdukları Bazı devirlerde bu milletleri birbirinden de kablettarih yaşamış brakisefal tiplere bu vatanın bir parçası gibi idi. Filhakika yerlerde ve yahud buralara en yakın ma ayrılmış görüyoruz, o vakit zannederiz ki aid bilgilerimizin bilânçosu, aşağı yukan, bu Musevî nebat âlimi, Filistinin muh hallerde hububab keşfetmişler ve hay bunlar ayn ayn ırka mensub insanlardır. telif yerlerinde, hatta oranm mürtefi nok vanları ehlileştinnişlerdir. Şüphe yoktur Diğer bazı zamanlar da bunları kudretli bundan ibarettir. Hâdiseleri bir parça sadeleştirerek ve talannda arpaya, buğdaya, yulafa, dan ki bu insanlar hububat ve hayvanaü gar bir galibin tac ve tahtı etrafında toplandavamız için en iyi bir misali zetnin olan ya, hiçbir sâyü zerin dahi olmaksızin ba götürmeden evvel uzun müddet bun mış görüyoruz. O vakit de ayni milletten Fransız sahasında kalarak diyebiliriz ki kendi kendiliğinden yetişen bir halde te lardan bizzat kendileri isüfade etmişler olduklanna zahib oluyoruz. Neolitik lerle bizim aramızda en son tahlile göre mezolitik devirde yerleri, medeniyetleri sadüf etmiştir. Gene bu âlimin ifadesi dir. ve ahırete aid din telâkkileri bakımmdan ne göre o vahşi hububat, ehlileştirilmis,, Şimdi araşnralım: Bu adamlar kim Selçukiler ve Osmanlılar vardır, bugün ve daha sair sebeblerden dolayı birbir cinslerinden hiçbir hususta aşağı değil lerdir? Yani bunlan haagi ırka bağlıya bunlann adı Türktür. lerinden ayrılan ve cedleri gıbi kendileri dir. Rus nebatat âlimi «Vaviloff», son biliriz? Zamanımızdan dört bin sene evvel de avcılık ve balıkçılık yapan Magda • senelerde yaptığı tetkikat netkesinde, huBu suretle iki yoldan cevab verilebi yani Avrupada neolitik medeniyetin solenyenlerin hafidleri cedlerinin binlerce bubatın ve hiç değilse içlerinden bazılan lir: Biri kablettarihte ve tarihin mazbııt nuna vâsıl oldugu tarihten belki iki bin seneük mevcudiyetlerine devam etmekte nm muhtemel vatanmı şarkın daha ileri devirleri içinde bulunmuş iskeletleri tet sene sonra küçük Asyada ne görüyoruz? idiler. Bunlar ufak gruplar halinde yü kıt'alanna, hatta Efganistana kadar gö kik etmek, diğeri bugün ayni mahaller Anadolunun göbeğinde Hattilerin hükurüyüp giderken çok başka gruplara tesa türmektedir. Hulâsa Hindistanm garbın de oturan canlı insanlan tetkik etmek. meti ve Delaporte'un ifadesine göre düf ediyorlar ve bu gruplar onlann hayat dan Akdenize uzanan bütün bu muaz O iskeletlerle bu canlılar arasında ya «Halis nehrinin şhndiki Kızılırmağınzam topraklar buğdayın, arpanın, çav ratılış bakımından bir rabıta var mı? tarzlannı baştanaşağı değiştiriyorlar. döküm noktasmda bu hükumetin bir dann, dannın, yani Avrupanın neolitik merkezi» ikinci bin sene içinde burasını Mezolitik devrin sonlanna doğru kıtAnadoluda prehistorik devre aid is amızda ne görüyoruz? Öteye beriye da halkı tarafından tanınmış hububatın va keletler henüz elimize geçmemişse de ba ele geçiren Asyaî bir halk sulhperver b ğılmış bir takım insan grupları ki bun tanı gibi telâkki olunabilir. Ehlileştirilen zı Hitit iskeletlerine malik bulunuyoruz. sanlardır, içlerinden bazılan inşa olmuş ların başlıcalan mağaralarda ve mahfuz hayvanlar hakkında da ayni hüküm ve Bu iskeletler B. Şevket Aziz tarafmdan oldukîan ayni mevkide bin senedenberi yerlerde, bir kısmı da yer üstüne yapılmış rilebilir. etüd edilmiştir. Bu iskeletlerin anatomi duran kasabalan ve köyleri üstü açık yerkulübelerde oturmaktadır. îçleriden baTarih dediğimiz ilim tabiidir ki bu bakımından gösterdiği mümeyyiz vasıf lere ve tercihen ufak çayır kenarlanna zıları avcılık ve bilhassa geyik avcıhğı ile sözümle kadim Asyanın tarihini kasdedi ların teferruatına girişemiyeceğim. Bu kurulmuştur. Etraflannda müdafaa ter îşte bu prensipten hareket eden dil çahşmalan da insanlığm ilk kültür dili hayvanatı Avrupa topraklanna geçirmek nin mekanizmasmı araştırmıya koyulmuş ve bunun, sonra dünya kültür dillerini olduklarını kabul etmek zaruriydi. Bu insan gruplan o servetlere uzun kurmaktaki büyük ve esaslı rolünü bir müddettenberi malik olan kimselerden teori halinde ortaya koymuştur. Güneş Dil teorisi başkası olamaz. Şimdi bu muhacir ve ayni zamanda Güneş Dil teorisi adını taşıyan bu mucid insanlann mensub oldukîan ırkı lengüstik görüş, iki yıldanberi Ankara meydana çıkarmak için yeni bir delil ilâ Üniversitesi Tarih Dil Coğrafya fa * ve etmeği isbat ve bu hayvan sürülerini kültesinde Türk genclerine okutulmakta idare edenlerle o hububan getirenlerin ve Türk Dil Kurumu tarafmdan broşüro zaman Avrupa kıt'asmda mevcud Av ler ve belletenlerle yayılmakta olduğu rupalılar olmayıp hususî tipte bir takırn gibi, geçen seneki üçüncü Türk Dil Kuinsanlar olduğunu göstermeğe imkân var rultayının müzakerelerine de mihver ol* muştu. Bu neşriyattan elde bulunanlari mıdrr? Bu yabancılar nereden geliyorlardı ? ve en son olarak Bükreşte toplanan Taıbiidir ki bunlar brakisefal insanlaria «Congres İnternabonal d' Anthropolo meskun yerlerden, yani ön Asyaya tn gie et d'archeologie prehistorique» e ar« yakın mmtakalardan geîmişlerdi. Milâd kadaşım profesör Hasan Reşid Tan « dan iki bin sene evvel Hititler bu husu kutun yaptığı kommünikasyonun mebıini sıyetleri kendilerine idame edegelmiş ol de Kurultay üyelerine sunmuş bulunuyoduklan gîbi Anadolunun bugünkü hal • ruz. Bu Türk Dil teorisinin ana hatlanm * kmın ekseriyetinde de bunlar aleddevam bir kere de Kurultayı şereflendiren T a • rih bilginlerinin gözü önüne koymayı bir görülmektedir. Şu halde, muhakemelerimizin bir kıy vazife sayıyorum. Prof. Pittard Bayan Afetle görüşüyor meti varsa bu muhakemelerden bizzaru re çıkacak netice de şu olmak icab eder: Neolitik medeniyet dediğimiz sosyal jn kılâbı getirenîer bugün Anadoluda sakin olan cedleridir. Bu halihazırdaki malumatımız bunun böyle olduğunu göster mektedir. Bu neticeden istintaç olundu ğuna göre bütün Avrupa, diğer kıt'alar Avrupa ile mütesanid olduğuna nazaran bütün medenî küre Aanadoluyu ve ona ırücavir memleketleri medeniyeti hazıranuzın bütün elemanlannı ve başlıca ırkia nmızdan birini kendisinden aldığımız bir mukaddes toprak gibi telâkki içfn, ön Asya bugünkü Avrupanın anası gibidır. Türk kardeşlerknden bu müşahede ye bakarak lüzumundan fazla gurura düşmemelerini taleb ederim. Profesör Pittard'dan sonra profesör Necmi Dilmen, Türk tarih tezinde Güneş Dil teorisinin yeri ve değeri mev «Neolitik devrin fecrinde bu medenî * yeti idrak eden insanın hayvanî ihtiyac * lar ve istenkler fevkinde olarak edindiğî ilk yüksek duygu ve inan, «Güneş» te varlığm en yüksek kudretini bulmak inanışı olduğu prehistuar'm verimlerinden biridir. Eski insanlann inanlan üzerine derin * leşen her tarihçi, Mezopotamyada, Mı * sırda, Eski Hitte, Eski Iranda, Eski Amerikada, hasılı dünyanın her yerinde ve her yurdunda güneşe, aya, yıldızlara tapıldığmı görür. Bunu tarih bilginlerile dolu olan şu Kurultayda izah ve ispata hacet bile yoktur. Teorinin birinci prensipi lşte Türk Dil teorisinin birinci pren^ipi, bu hakikatten ilham almakta, ilk ' ültür dilinin «güneş» e aid olarak kullani" lan bir ana kökten doğduğunu kabul et" ILÛtfen sahifeyi çevtrlnial
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle