Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHIJRİYET 13 Afnstos 1937 KUçük hikâye Iki kardeş mite gitmeğe karar verdiğini söyledi. Size verilmek üzere de şu mektubu bıraktı Hilmi hiç beklemediği bu havadis kar şısında şaşaladı, mektubun zarfım sinirl sinirli yırttı, ve okumağa başladı: «Beni dinle! Sana bir arkadaşımla beraber oturacagımı söylemiştim. Sahi den buna niyetlenmiştim. Fakat, şimd vazgeçiyorum. Arkadaşımm «babası hastalandı, acele İzmite gitti» havadisi de uydurma. Merak etme, evden böyle bir haber almış değilim. «Saklamağa lüzum yok, itiraf etmeliyim. Ağabey, beni affet. İkimiz de ayni bzı seviyorduk. Bundan ne senin, ne de sevgiîinin haberi vardı. Bu hissimi beraberken ortaya koymak büyük bir ahlâksızhk olurdu. Ergeç ortaya çıkacak böyle bir hissi gizlemek, ve aşkımı gizliden gizliye yasamak için bir çare buldum: Sevgilinle yaşayışında ayni zamanda benim de hissem bulunsun istedim, ve para itibarile, kendimi harab edinciye kadar sana yardımda bulundum. Çok tuhaf değil mi? Bütün bu fedakârlıklanmı kar deşlik hislerile izah ettin. Belki mektubu okurken bu safdilliğe güleceksin. Hayır, hayır! Onlan yaparken belki böyle dü şünmedim de, şimdi böyle izah etmek istedim. «Ağabey, beni affet. Çok seviyor dum; fakat her akşam eve döndüğün zaman yüzünde bir füsun halinde parlıyan saadetine karşı kıskanc olamazdım. Anlatırdın, seni öptüğü zaman içinden doğup dudaklannda ıslanan en, çıldırtıcı arzulann sarhoşluğundan bahsederdin. Bunlan anlatırken, duyduğum işkenceyi gizlemek için senin gibi sevinmeğe çalı «ırdım. Sahiden bu işkencemi farkedemiyecek, bende seyrettiğin halin bir komedi olduğunu anlıyamıyacak kadar derin bir sarhoşlukla konuşurdun. Gecelerimi gündüz eden hisleri sorduğun zaman birşeyler uydururdum. Sen de inanırdm. Bu inanışına imrenirdim, hâlâ da imreniyorum. Çünkü, sevginden başka düşünüI«cek ve hissedilecek bir mevzu buluna bileceğine inanmazdm. «Dün doktora gittim, hasta olduğumu söyledi. Neyse, bu bahsi kapıyahm. Saadetine tufeyli mevzular kanştırmıyayım. Son fedakârlîğımı seni tamamile sarhoşluklarma bırakmak suretile göstermiş o luyorum. Çünkü, son akşam sana: «Beni hasta ettin, ıstırablarına beni ortak yapacak derecede alçaklaştm!» dediğim za man, artık gayizlanmı zaptedemiyecek hale geldiğimi anladım. Beni affet, beni düşünme! Saadetine karşı duyduğum gıpta bana burada aradığım hayat im kânını temin edebilir. Niyaziyi unutmağa çalış. Gözlerinden öperim.» Mektebler Lise ve ortamektebler Bu sene, ortamekteblerde ve liselerde ağustosun 20 sinden itibaren talebe kayıd ve kabulüne başlanacak, bu muamele derslere başlandığı tarihe kadar devam edecektir. Bu mekteblerde her sene hang: tarihten itibaren derslere başlanacağı hakkında orta tedrısat talımatnamesınde sarahat mevcud olmadığından Maarif Vekâleti tedrisata başlangıc tarihini zaman ve zemini nazan dikkate alarak tesbi edçr ve alâkadar mekteblere bildirir. Geçen sene şehrimizde bir teşrinievvelden itibaren tedrisata başlanmıştı. Bu sene de gene öyle başlanması muhtemeldir. Kaydını zamanında yaptırmayıp da tedrisat başladıktan bir ay sonraya kadar müra caat edecek olan talebeler, ancak Maarif müdürlüğünün müsaadesile almabilirler. Ortamekteblerin ilk sımflarına 12 yaşın dan küçük, 16 yaşından büyük olan talebeler kabul edilemezler. Ortamekteblerin ve liselerin diğer sınıflanna da azamî yaş haddine göre birer yaş ilâvesile talebe kabul olunur. Azamî ve asgarî yaş haddinden büyük veya küçük olanlann ortamekteblere kabulü, Maarif Vekâletinin müsaadesine bağlıdır. Sene ortasında ancak mazeret dolayısile başka mektebler den naklen gelenler kabul edilir. Orta mekteblere girmek üzere müracaat eden her talebe bir veli göstermeğe mecbur dur. Veli, ana, baba olabileceği gibi, bunlardan birinin müsaadesile, yakından veya uzaktan başka bir şahıs da olabilir. Diğer bir mahalle nakleden velıler, bir vekil bırakabilirler. Ortamekteblere gir mek için evvelâ beş sınıflı ilkmekteb mezunu olmak, sonra da diploma, hüviyet cüzdanı, çiçek aşısı ve sağlık raporu, 4,5X6 boyunda 4 aded vesika fotoğrah ve kayıd beyannamesi göstermek şarttır. Aşı kâğıdı belediyelerden, sağlık raporu, doktoru olan mekteblerden ve yahud aşı kâğıdile beraber belediyelerden, kayıd beyannamesi mekteb idarelerinden tedarik edilir. Ortamekteblere kayıdlanm yaptıranlar, sene sonunda imtihanlara girebilmek için, mektebin açık bulunduğu günlerin üçte ikisi müddetince mektebe devam etmeğe mecburdurlar. Bu müddeti doldurmryanlar, aldıklan kanaat notlan ne olursa olsun sınıf geçemezler. Sınıfta üstüste iki sene kalan talebe, bir tasdikname ile mektebden çıkanhr. Bunlar, ayni cinsten başka bir resmî mektebe kabul edillemezler. Anck ajmi cinsten başka bir mektebe kaydolup ayni smıfa bir sene daha devam etmek hakkına malik tirler. Bu gibiler ikmal imtihanlarına da kabul edilemezler. RADYO «Broachvay Melody» ler kraliçesi Eleonor Powell Sinemanm çevik dansözü, yeni dans figürlerini bilhassa Zenci şarkıcı Fats Waller'in plâklarından ilham alarak bulur Ona Fred As taire'in kadını dense lâyıktır. Bu benzetiş sade danstaki meharet ve çalâkliklerinden dolayı değildir. Aşağı yukan beyaz perdeye çıkışları da yekdiğerine hiç de aykın olmıyan yoldan olmuştur da ondan.. Vaktile kız kardeşi Adele'le birlikte müzik hollerde oynarken Fred As taire çok para ka zanırdı. Fakat kız kardeşi evlenip de işten çekilince pek cüz'î haftalıklarla çalışmağa başladı. Nihayet Joan Cravvford'un «Dans Çı] gmhklan» fılminde küçük bir rol aldı ve ondan sonra bugünkü halin* geldi. Eleonor Povvell de sinemaya intisab etmezden evvel iki dolar gündelik, 5 dolar bahşişle Nevyork kabarelerinin birinde alelâde bir dansözdü. 1936 Broad way Melody için yeni bir artist ortaya ablmak istenirken göze çarpb, bundan sonra rejisör Roydel Ruth onu «Folies Bergere» in Amerikada yapılan versi onunda oynattı ve 1937 Broadvvay Melody onu takib etti.. Şimdi de 1938 i hazırlıyor. Eleonor Po\vel 1913 senesînde doğ duğuna göre bugün henüz 24 yaşmda terütaze bir genc kızdır. Holivud'da büyük otellerin birinde sakin bir hayat geçirmektedir. Diğer yıldızlar gibi Be verly Hills vadilerinde hususî bir villâya sahib olmayı henüz düşünmemiştir. Stüdyodaki işini bitirir bitirmez hemen oteldeki dairesine gelip istirahat eder. Her on beş günde br «pedicure» ünü ziyaret edip ayaklanna masaj yaptınr, fakat ayak tırnaklanna kat'iyyen lak sürdürmez. Eleonor Povvell ekseri boş zamanla Birkaç kirli çamaşırla, beş on ders kitabından ibaret eşyasım bir sepete yer leştiriyordu. Ağabeyisi sobanın başına oturmuş, yüzü ejleri içinde, düşünüyordu. Bir aralık, Niyazi: Makası nereye koydun? dedi, yoksa onu da mı sattın? Sonra kendi kendine: Buraya geldigimiz zaman dolablar kitab almıyacak kadar doluydu, çama şırcıya para yetiştiremiyecek kadar da bol çamaşırımız vardı, diye homurdandı. Hilmi, üşüyen ellerini, günlerdenberi yanmıyan sobanın üstünde birbirine sürttiikten sonra, şaşkm gözlerle etrafına bakındı. Kilimsiz ve halısız muşambalara, ö'rtüsüz masaya baktı. Uzandı, komodinin üstünden bir kitab aldı, okumağa başladı. Gözüne şu satırlar ilişti: «İnsan için mutlak manada kaybedilmiş birşey yoktur; aksine, her tecrübe bir kazanc dir. Faust'daki Margueritte kızlığını feda etmekle az şey mi kazandı? Yoksa, Hamlet'i amcasını öldürdü, diye tel'in mi edelim?» Günlerdir kardeşine izah edemediği şeyin delilini bulmuş olmak sevincile derhal yerinden fırladı, sepeti yerleştirmekle uğraşan ve gözleri yaşh çocuğun omzunu tuttu: îşte bak, görüyor musun? oku şu cümleyi! dedi. Oku, ve anlıyacaksm ki, eimdiye kadar yapılanlar beni insanlı ğımdan uzaklaştırmış mı? Kardeşi cümleyi okudu, sonra alayh bir gülüşle: Bütün bu lâflar benî günlerce aç kalmaktan kurtanyor mu? dedi, söyle bu lâflar kann doyuruyor mu? Şatafatlı cümlelerin bir an doğru olduğunu kabul edelim; fakat halledilecek mesele bir fikir münakaşasma nihayet vermek değildir ' Hilminîn canı sıkıldı: Hayır! dedi, sen çok ham bir çocuksun, amma çok.. Bununla, sana, henüz hiçbir şeyin kaybedilmemiş olduğunu anlatmak istiyorum; yanndan, bize bü yük vaidlerde bulunan yanndan bekle • diğin pek çok şeyler bulunmalı, demek istiyorum. Niyazi, agzma kadar doldurduğu sepetin kapağını kapadı, sonra doğruldu. Kitabda yazılı «Hamlet'i amcasını öl dürdü, diye tel'in mi edelim?» cümlesini kendi kendine tekrar eden agabeyisine yaklaştı, elini uzattı: Haydi, ben gidiyorum, allaha ismarladık! dedi. Bakahm, bu manasız Jâflar karın doyuruyor mu? Hilmi başını kaldırmadan elini uzattı, îçinde acı bir sızı hissetti, elini çekti, ve kalbinin şiddetli çarpıntısını dinledi. Biraz sonra da, oda kapısı şiddetle ka pandı. Kulak kabarttı, sokak kapısmın da ayni şiddetle kapandığını duydu. Demek, kardeşi sahiden gitmişti, ve yaptığı hiç de gakaya benzemiyordu. Niyazinin dün geceki sözlerini haürJadı: Beni hasta ettin, istırablarına beni brtak yapacak derecede alçaklaşhn. Zanhediyor musun, sana karşı duyduğum eski hisler hâlâ devam ediyor? Hayır, gebermemi isteyinciye kadar beni istismar eden, üstüste iki üç gün aç kaldığım günler gelip hislerile olsun bana yakmlığını göstermiyen bir kardeşten ne bekliyebilirîm, ve onu sevsem bile bunun aklıraa kar§ı hesabını nasıl verebilirim? Mademki, jstıraba tahammülün yoktu, o halde ni Hilmî dün akşam da, şîmdiki gibi susmuştu. Kardeşi haksız mıydı? Hayır! Fakat, kendisi de haksız değiîdi. Komodinin çekmesini çekti, oradan iurumuş bir ekmek parçası çıkardı, ye mege başladı. •Sabahtanberi açlıktan burkulan midesine birer taş gibi düşen bu cismi ıslatmak için bir bardak su içmek istedi. Sürahi boştu. Ev sahibinden su istiyemezdi. îki aylık borcunu hâlâ öde memişti. İçinde kıymetli cümlelerin yazıh buIunduğu kitabı koltuğunun altına sıkış ürdı, odadan çıktı. Ayaklarının ucuna basarak merdivenleri indi, hiç kimseye görünmeden sokak kapısma süratle yaklaştı, kapıyı açtı. Bugünü de kurtarmış olmanın sevincile kapıyı çekti. Sokağa çıkınca köşe başmda biraz durakladı. Nereye gidecekti? Derhal, içinde kendisini boğacak bir arzu belirdi. Kardeşini bulup ona kendisini yalnız bırakmaması için yalvarmak istedi. Koşarak tramvay durağma geldi, cebini kanştırdı. Son kalan on kuruşu avcunda sımsıkı tuttu. Mesafelerin bir anda birbiri üstüne katlan masını istiyordu, içinde duyduğu sürat hissi o kadar mukavemetsizdi. Sultanah medde Tramvaydan atladı, koşa koşa kardeşinin yeni taşmdığı eve geldi. Merdivenleri ikişer üçer athyarak üçüncü kata çıktı. Soldaki odanın kapısını çaldı. İçeride yabancı bir ses işitti. Odaya girdi. Kardeşi yoktu. Masa başmda ders çalışmakta olan delikanlı: kİ! r Bu aksamki program J İSTA2\*BUL: 12,30 plâila Türk musiklsl • 12,50 hava>« • dis 13,05 muhtelif plâk neşriyatı 14 son< 18,30 plâkla dans musikisi 19,30 radyofo» nik komedi (Doğru soyliyen) 20 fasü saz heyeti 20,30 Omer Rıza tarafından arabca söylev 20.45 Fasıl saz heyeti, saat ayan 21,15 orkestra 22,15 ajans ve bor' sa haberleri ve ertesi günün programı • • 22,30 plâkla sololar, opera ve operet par • çaları 23 son. VİYANA: 18 25 KONSER 19,05 spor 19,15 kan« şık yaym 20,30 ŞAN VE MUSİKI 21,05 ŞARKILAR 21,10 piyes 22,30 edebî ya« yın 22,55 ŞARKILAR VE OPERA PARÇA. LARI 23,15 muhtelif haberler 23,25 grai mofon, haberler. BERLIN: 18,05 MUSİKİ 18,35 komısma 19.CS EĞLENCELİ MUSİKI 20,05 akısler 20,35 gramofon, haberler 21,15 ESKI VE YENi MU.STKT 23,05 hava, haberler, spor V€! saire. PEŞTE: 18,35 ÇİNGENE ORKESTRASI konferans, gramofon 20,35 pıyes, ler 22,55 ÇİNGENE ORKESTRASI 23,55 haberler 24 ORKESTRA KONSERİ 1,1Q son haberler. BÜKREŞ: 19,05 ORKESTRA KONSERİ 20,20 OR« KESTRA KONSERİ 20,40 gramofon * 21,15 gramofonla opera yayını, istirahafl zamanlannda haberler, spor 23,50 ya * bancı dıllerde haberler, son haberler. BELGRAD: 18,25 SAKSOFON KONSERt KONSER » 19,45 halk melodileri, ulusal yayın 21,03 Zagreb'den nakü, haierler ve saire 23,33 gramofon. LONDRA: 19,05 ORKESTRA VE ŞAN KONSERİ 19,55 MUSİKI, haberler, varyete ve saire < • 21,45 konusma 22,05 DANS ORKESTRA^ SI 22,50 piyes 23,35 DANS ORKESTRA. SI 24,35 haberler, gramofon ve saire. PARİS [P.T.T.]: 18,15 gramofon, konnsma • 19,05 ŞAR KILAR 19,35 gramofon, haberler, hava, eğlence 21,35 OPERA YAYINI 23,05 gra. mofon, haberler, gramofon, hava, ROMA: 18,20 oda musikisi 18,55 kansık yayın • « 21,45 KARIŞIK MUSİKİ 22,05 ASKERİ BANDO 23,05 komedi, sonra DANS MUSİKİSİ, istirahat zamanlannda haberler va saire. Eleonor Powell rında yeni dans figurlerî bulmat îçin ekzersizler yapar. Gramofonu kurar, zenci şarkıcı Fats Waller'in plâklannı ça lar, onlardan ilham alarak raks okyanusunda keşiflere çıkar ve bu keşiflere zamanma, yerine göre isimler verir. Meselâ sabah kahvaltısını içerken icad ettiği dans figürüne «Kahvaltı adımları» adını takmıştır. Eleonor Povvell yatancılarla olduğu kadar stüdyodaki artist, dansöz işçi ar kadaşlarile de çok iyi geçinir, onfara çok nazikâne muamele eder. Geçenlerde stüdyoda son filminîn güç bir dansına aid provayı yaparken bütün diğer dansöz ve şarkıcı kızlar da onu seyrediyorlarmış. Numara bitince başındanberi takdir ve hayretle temaşa etmiş olmalanna rağmen hiçbirinin sağ eli sol eline çarpmamış, tek alkış sadası çıkmamış. Fakat bir dakika sonra bütün kızlar iskarpinleri çıkarıp büyük dansözün ayaklarımn ucuna atmışlar.. Bu hareket dansözler arasında bir değil, bin alkıştan daha büyük takdire delâlet ediyormuş. Hassas Eleonor Povvell'in gözlerinden sevinc ve saadet yaşlan akmış! NOBETÇI ECZANELER Mektubu büyük bir teessürle katladı, İstanbul Vilâyetinde, Maarif Vekâleti odadaki delıkanhyı selâmlamadan çıkıp tarafından açılmış 20, liselere bağlı 11, gitti. Kardeşini düşündü; insanlara, ve kız muallim mektebine bağlı olmak üzere bılhassa kendine en yakın olanlara karşı I ki ceman 32 ortamekteb vardır. gösterdiği bu his gafletine kızdı, hatta Mekteblerde tedrisatm selâmetini te • küfür etti. min etmek ve izdihamm önüne geçmek . w F . r l e s ı ' g ü n > Fahriyeye kardeşinin gît maksadile ilk tedrisatta olduğu gibi orta tiğini söyleyince, genc kız, merakla: tedrisat için de talebeleri ortamekteblere Artık hiç mi gelmiyecek? diye sor taksim haritası yapılmıştır. Bu itibarla bir du. Sonra başını önüne eğdi. acı bir gü talebe istediği herhangi ortamektebe kaylüşle Hilmiye baktı ve kendi kendine: dolamaz. Bu hususta hazırlanan plâna Demek onu hiç göremiyeceğiz, tat göre: Yedıkule 43, Kazlıçeşme 58, BaIı sesi hâlâ kulağımda çınlıyor! diye mı kırköy 1 ve 2, Osmaniye ve Yeşilköy rıldandı. 4 üncü ilkmekteblerinden mezun olan Ikisi de oturduklari yerden denizdeki talebeler, Bakırköy, orta muhtelit mektemesafeleri arkasına iten bir vapurun gi bine kaydolacaklardır. Bu mektebde ec dişini seyre daldılar. nebi lisanlar, fransızca ve ingilizcedir. ŞERİF HULÛSİ Sarıyer 14, Büyükdere 30, Kireçburnu 36, Rumelikavağı 41, Paşabahçe 39, Beykoz 40, Anadolukavağı 42, Çubuklu 37 nci ilkmektebleri mezunlan, Beykoz ortamektebine kaydolacaklardır. Bu mektebde ecnebi dil, yalnız fransızcadır. Merkezefendi 22, Çapa 31, Topkapı 34, Balâ 21, Haseki 24, Davudpaşa 25, Kocamustafapaşa 28, Samatya 29, Aksaray 45, Aksaray 64, Samatya 52, Aksaray 56 ncı ilkmekteblerden mezun r Bir iki satırla Ağustos ayında doğanlar Yıldız olarak doğmalarını değil, dünyaya gelmelerini kasdediyoruz. Ağustos ayında birçok sinema artistleri ebe ku cağında göz açmışlardır. Ann Hardbg 7 ağustos 1904 te Amerikada, Gene Raymond 13 ağustos 1908 de Nevyorkta, Norma Shearer 10 ağustos 1904 te Kanadada, Billie Burke 7 ağustos 1886 da Vaşington'da, Charles Farrell 8 ağustos 1905 te Amerikada, Jean Parker 11 ağustos 1915 te Amerikada, Nat Pen delton 9 ağustos 1899 da Amerikada, Silvia Sidney 8 ağustos 1910 da Nev york'ta, Pauline Fredrick 12 ağustos 1886 da Boston'da. Kızılayın 14 üncii gece hazırlıkları Katherin Hepburn'un acayiblikleri Katherin Hepburn erkeklerden nefret eder, köpeklerin arkadaşhğını onlara tercih edermiş. Bu, herhalde onu teshir e • decek bir tip çıkmamasından ileri gelse gerek! Halbuki Holivud da tam yeri.. En güzel delikanhlar orada.. Fakat Katherin bu hususta o kadar inadcı ki.. Köpeklerin bile yavru doğurmıyan dişi'erini seçiyor.. Maamafih, buna rağmen de erkeklerin gözlerirü üzerine çekmek için her vasıtalara başvurmaktan geri kalmıyor. Meselâ, tırnaklanna yeşil renkte manikür yaptırmak, sokakta şoför kıyafetile gezmek, bir kaldırım taşına oturup dinlenmek ve saire.. ve saire.. Katherin'in en büyük ve acayib me raklanndan biri de küçük böcek kolleksiyonu vücude getirmektir. Evindeki hususî salonda bir düzineden fazla büyük camekân vardır. Bunlarm içi binlerce çeşid kurutulmuş, tasnif olunmuş böcek cesedlerile doludur. Leon Kremo heyeti Kızılayın Tepebaşı bahçesinde tertib ettiği 14 üncü gece hazırlıkları devam etmektedir. Paris beynelmilel sergisinde büyük takdirler kazanmış ve bütün Paris gaze telerini uzun zaman kendilerile meşgul etmi$ 5 kişiden mürekkeb Leon Kremo heyeti 14 üncü gece şenliğine iştirak ede ceklerdir. olan kızlar, Çapa kız ortamektebine kaydolunacaklardır. Erkeklerse, Davudpaşa erkek ortamektebine kaydolunacaklardır. Japa kız ortada ecnebi dil fransızca, inilizce ve almancadır. Davudpaşada inilizce ve fransızcadır. Sarıyer 14, Bü yükdere 30, Kireçburnu 36, Rumelikavağı 41, Rumelihisan 27, Uluköy 28, Yeniköy 33, Anadolukavağı 42, Ana doluhisan 34, Kanlıca 36 ncı ilkmekteberinden mezun olan kızlar Emirgân ortamektebine kaydolunacaklardır. Bura da ecnebi dil fransızca ve ingilizcedir. Rami 33, Eyüb 36, Fesane 37, Defterdar 46, Halıcıoğlu 1, Halıcıoğlu 2 ve Hasköy 21 nci ilkmekteblerinden mezun olan kız ve erkek talebeler, Eyüb muhtelit orta mektebine kaydolunacak ardır. Ecnebi lisan burada fransızca ve ngilizcedir. Nişanca 38, Fethiye 16, Balat 55, arşamba 15, Salmatomruk 17, Atikaîi 19, Zincirlikuyu 20 ve Karagüm* rük 27 nci ilkmekteblerinden çıkan er kek talebe Fatih erkek ortamektebine kaydolunacaklardır. Bu mektebde ecnebi dil ingilizce ye fransızcadır. Hangi yemişleri severler? James Cagney, meşhur zabıta ve macera filimleri kahramanı, şeftaliye bayıır, Oliver Hardy'nin arkadaşı komik Stan Laurel armudu sever, tanmmış koca kolleksiyoncusu Gloria Svvanson, memnu meyva olduğu için ihtimal elmadan başka yemiş yemez, Janet Gaynor'a gelince o bu hususta fazla güç beğenicilik etmez. «Mevsime göre meyva yemek lâzımdır!» felsefesini yürüterek fazla olmamak şartile boyuna atıştırır. Uçan Adam namile maruf Dondel Monte ve iki arkadaşı bugün akşam hu susî otomobilile Viyanadan şehrimize gelecektir. İlk temsillerini 14 ağustos cu martesi aksamı Tepebaşı Belediye bahçe Niyazi, biraz evvel geldi, dedi, sinde Festivalin 14 üncü gece isimli şenbabasının ağır hastalandığını, derhal îz liğinde yereceklerdir. Bu akşam şehrin muhtelif semtlerindö nobetçi olan eczaneler şunlardır; İstanbul cihetindekiler: Eminonünde (Beasason), Beyazıddal (Belkis), Küçükpazarda (H. Hulusi), Şehremininde (Hamdil, Eyübde (Hikmet AN lamaz), Karagumrükt€ (Fuad), Samatya* da (Teofüos), Aksarayda (Etem Pertev), Fenerde (Emilyadi), Alemdarda (Esad), Bakırköyde (Merkez). Beyoğlu cihetindekiler: İstiklâl caddesinde (Galatasaray), Tü • nelbaşında (Matkoviç), Galatada Okçu « musa caddesinde (Yeniyol), Fuıdıklı tram« vay caddesinde (Mustafa Nail), Taksim Cumhuriyet caddesinde (Kürkçiyan), Kal< yoncukullukta (Zafiropulos), Firuzagada (Ertufrul), Şişli Halâskâr Gazi caddesindg fAsım), Kasımpaşada (Müeyyed), Hasköyt de (Nesim Aseo), Beşlktaşta (Ali Rıza), Sarıyerde (Osman). Üskiıdar, Kadıkoy ve Adalardakiler: Küçük Freddic pahaya çıktı! Usküdarda İskelede (Merkez), KadıkoyDavide Coperfild ve sair filimlerde de Eskiıskele caddesinde (Sotiryadis), YeU değınneninde (Uçler), Büyukadada (Şina^ büyük bir artist olduğunu âleme ispat si Rıza), Heybelide (Halk). eden küçük Freddic Bartholomefin üç senelik kuntraü bitmiş, ailesi yeni muka Köylü sigaralarınîn şehirler* vele yapıhrken haftada 500 îngiliz lirası, de satışı ' bizim paramızla 3000 küsur lira bir ücŞimdiye kadar şehir ve kasabalar'da ret istemişlerdir. M. G. M. şirketi bu fi satılması yasak olan köylü sigaralanmn atı fazla bulmuş ve eski ücretile çalışmak buralarda da satılmasının muvafık olup istemediği takdirde yerine 120 İngiliz li olmadığı tetkik ettirilmektedir. Maamaiıh şark vilâyetlerüjde t e o rası haftalıkla «Londraya İşaret!» fil minde Freddic'le birlikte oynamış olan rübe satışlarına başlanmıştır. Eğer btf Douglas Scott'u angaje edeceğini bildir tecrübeler satış hasılâtı üzerinde menfi bir tesir yapmazsa bu sigaralarm tayin miştir. olunacak şehir ve kasabalarda da satıl» TA' Meşhur Fransız komiği Lucîen Ba masma müsaade olunacaktır. roux yakmda «Maxim Bar'ın Gedikü Müşterisi» isminde çok eğlenceli bir kor Zahire Borsasındaki vazlyet delâ yapacaktır. Dün İstanbula 150 ton buğday, 30 ton •^ Annebella, Londrada ingilizce ola arpa, 30 ton kepek, 19 ton yapagı, 75 ton un, 35 ton ketentohumu, 17 ton nohud, 29 rak üçüncü filmini de çevirmeğe başla ton pamukyağı ve 10 ton da irmik gelmiş* mıştır. Bunun adı «Güneşi Takib ede tir. Istanbuldan harice 59 1/2 ton keçi kılı< 6 1/4 ton kendir tohumu ve 149 kilo da aî* lim!» dir. yon gönderilmiştir. •jç Fransızlar «Köpek Budalası» ve Dün istanbul Borsasmda şu îiatlarda sa< «Seyid Ibrahim» isminde müstemlekât tışlar olmustur: Buğday yumuşak ekstra hayatma dair iki filim vücude getinnek 7 kuruş, 15 çavdarlı 6,24 kuruştan 6,275 kuruşa kadar, 615 çavdarlı 6,18 kuırus, tedırler. sert 15 çavdarlı 5,30 kuruş, 615 çavdarü ^T Marcelle Chantal, John Lodge, 5.25 kuruş, mahlut 6,13 kuruş, Anadolu arPierre Renoir, Jim Jerald «Sükunetlere pası 4,10 kuruştan 4,18 kuruşa kadar, yem« lik arpa 4.20 kuruştan 4,24 kuruşa kadar, Hâkim» isminde bir filim yapmaktadır çavdar 4,23 kuruş, bakla 4,20 kuruş, ketenlar. tohumu 10,10 kuruştan 10,20 kuruşa kadar, yulaf 4,20 kuruş, kaplıca 3,20 kuruş, iç fm"T^r Maurice Dekobra'nın eserinden ik dığı 42,20 kuruş, Anadolu yapağısı 60 kutibas edilerek Yoşivara isminde bir filim ruş, beyaz peynir 26 kuruştan 27,20 kuruja yapılmaktadır. Bu kordelâda b^aşrolü kadar. Dün yabancı borsalarda şu fiaüara a • SassuHayakava oynamaktadır. livre satıslar olmuştur: Buğday 5,27 ku « • T Tino Rossi'nin Amerikaya gitme ruştan 6,12 kuruşa kadar, arpa 5,11 ku • ^ den çevireceği «Ateşli Buseler Diyarı: ruş, mısır 3,82 kuruş, ketentohumu 8,30 k m rug, îç fmdığı 94,72 kuruş. Napoli!» filmi, August Bailly'nin bir romanından iktibas edilmiştir. HALK OPERETİ Bu akşam "A' Francis Carco'nun «Erkeği!» is Büyükdere Aile mindeki piyesinin mevzuu iktibas edile bahçesinde rek vücude getirilecektir. ŞİRİN TEYZE ~j{ Tatili geçirmek üzere Holivud'dan 14 ağustos cumartesi Parise gelmiş olan Fransız artisti güzel akşamı Michele Morgan tekrar Amerikaya dönBebek Aile bahçesinde mezden evvel Charles Boyer'le birlikte KffiK YILDA BİR esası Bernst'in «Vinin» ismindeki piyesinÖLÜM den alınmış olan bir filim çevirecekler Ticaret Vekâleti eski muhasebe mü dir. dürü Bay Muhtann oğlu Galatasaray •jf Vaktile Lon Chaney'in sessiz oîa lisesi son sınıf talebesinden 569 numa rak çevirdiği Norre Dame de Paris fil rah Haluk tutulduğu hastalıktan kur • • mini, «Ben Bir Pranga Kaçağıyım!» tulmıyarak daha 16 yaşmda iken hayakordelâsının kahramanı Paul Muni ye ta gözlerini kaparaış ve cenazesi dün Edirnekapı şehidliğine defnedılmiştir. niden yapacaktır.