Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHIIRÎYET 21 Temmuz 1937 ASKERLİK BAMİSLERİ Türkiye Almanya Sekizinci Balkan oyunlarma hazırlık 31 temmuzda ilk seçme müsabakaları yapılacak Ticaret müzakerelerinin Londrada akisleri 9 temmuz 1937 tarihli Financial Times gazetesi «Ankaradan bildiriliyor» kaydile şu havadisi vermektedir: «Almanya ile Türkiye arasında yeni bir ticaret muahedesinin akdi için müzakerelerde bulunmak üzere bir Türk maîî ve ekonomik murahhas heyeti Berline hareket etmiştir. İktısad Vekâleti Müsteşarı Faik Kurdoğlu bu heyete riyaset etmektedir. İyi haber alan membalardan istihbar edildiğine göre Berlindeki müzakereler geniş bir saha içinde cereyan edecektir. Türk murahhas heyeti Almanya ile yeni bir anlaşmaya girişmeden evvel banka larında şimdiye kadar bloke edilmiş olan ve yedi milyon İngiliz lirası kadar tutan Türk parasmın debloke edilmesinı taleb edecektir. Filhakika yapılacak yeni anlaşmanın şeraiti, Almanyada bloke va ziyetinde kalan Türk alacaklılannın tesviyesi için bulunacak sureti halle bağlıdır. Umumî kanaate göre Türkiyenin son zamanlarda Ingılterede gördüğü hüsnü kabul Alman ekonomi liderlerini Türkiyeye karşı daha fazla imtiyazlarda bu lunmağa sevketmektedir. Alâkadar vekâletlerin murahhaslarile Türkiye hükumeti arasında Ankarada yapılan ihzarî müzakerelerin cereyan tarzı da bu fikri teyid etmektedir.» « T a r i h t e n • • Çin ordusu takriben 2 milyon kişidir Çinde askerlik gönüllü usuliledir ve muvazzaflık müddeti üç senedir tayyarelere karşı 11 müdafaa böîüğün den ibaretrir. 1932 de bütün hava kuvvetleri 15 bölükten mürekkebdi. Her bölük 7 tayyareden müteşekkildi; her bölüğün aynca 3 ihtiyat tayyaresi vardı. Bu tarihte, hava kuvvetlerinin tayyare yekunu 150 muEvvelâ şunu söyliyelim ki Çin ordusu harebe tayyaresinden ibaretti. Fazla o hakkında, Milletler Cemiyeti Askerî Yıl larak muhtelif sınıflara mensub pilotları yetiştirmek üzere 150 mekteb tayyaresi lığında dahi sarih malumat yoktur. daha vardı. Mançuri, Jehol, Mongolistan, Sinki Ordu mevcudu ang ve Tibetle beraber Çinin arazisi 11,103,000 murabba kilometro, nüfusu ChinaYearBook isimli Çin salna da 450 milyondur. Japon idaresinde mesinin 1934 yılı sayısında Çin ordusumüstakil bir hükumet kurmuş olan Man nun 31 birincikânun 1933 teki mevcudu çuko ile Jehol'un genişliği 1,303,000 hakkında şu malumat vardır ki kaydi ıhmurabba kilometro ve nüfusu da 31 mil tiyatla okunmak lâzımdır. yondur. Bu koca memlekette 930 da 1 Millî hükumetin kontrolu altınyalnız 13,441, kilometroluk demiryolu daki muntazam kuvvetler: vardı. 134 piyade fırkası 1,033,000 kişi 33 müstakil piyade livası 133,500 » Çin fırkaları 6 müstakil piyade alayı 9,500 » Çin millî hiikumeti 1929 dan itibaren 8 süvari fırkası 48,000 » ordusunu tahdid ve tensike başlamıştır. 28,000 » 1929 şubatında, bu iş için bir millî ko 14 müstakil süvari İivası 4 topçu livası 18,000 » misyon teşkil edilmiştir. 19 müstakil topçu alayı 28,500 » Bu komisyon üç tip fırka vücude ge1 havan bataryası 500 » tirdi. 9 müstakil topçu bölüğü 1,080 » A tipi fırka: Herbiri 3 alaylı 2 piya5 jandarma alayı 9,000 » de Iivasından, 1 süvari bölüğünden, 3 ba2 nakliye alayı 7,500 » taryalı bir topçu grupundan (bataryalar 5 hava taburu 2,000 v > 4 topludur), 3 bölüklü 1 istihkâm ta Yekun 1,318,580 » burundan, 1 işaretçi ve muhabere bölü 2 Kvvantung ve Kvvansi kıt'alan: ğünden, 2 bölüklü 1 nakliye kıt'asından 19 fırka 131,000 kişi ve saf harici 1 bölükten mürekkebdir. 4 müstakil liva 16,000 » B tipi fırka: Herbiri 2 alaylı 3 piyade 5 müstakil alay 9,000 » Iivasından ve A tipi fırkadaki diğer kıt'alardan müteşekkildir. 6 hava taburu 1,200 » C tipi fırka: Herbiri 2 piyade alayınYekun 157,200 » dan mürekkeb 2 livadan, 4 bölüklü 1 sü3 Eyalet kuvvetleri: vari alayından, 3 gruplu (yani taburlu) 528,850 kişi. 1 topçu alayından, 1 istihkâm taburun Ordunun umumî mevcudu: dan, 1 işaretçi ve muhabere bölüğünden, 2,000,000 kişi. 1 nakliye bölüğünden, 1 saf harici bö 1931 deki ordu mevcudu lükten mürekkebdir. Milletler Cemiyeti Askerî Yıllığı ise Çm ordusunun rn.uh.teUf birlikleri Çin ordusunun 1931 temmuzunun 1 inci Milletler Cemiyeti Askerî Yıllığı U günkü mevcudunu şöyle hulâsa ediyor: mumî Kâtibliği 1929 dan sonra neşre Zabit Nefer dilmiş resmî Çin vesikalannı bulamadığı Kara ordusu: 63,000 1,260,000 için Çin ordusu hakkında 1929 ikincikâ Askerileştirilen nununa aid rakamlar vermektedir. O ta teşkilât: 18,000 360,000 rihte Çin ordusu şu kuvvetlerden mürek Muntazam hava kebdi. kuvvetleri zabitlerile beraber 3,270 Piyade: 114 fırka Askerileştirilmiş 29 liva havacılık zabitlerile beraber 1,012 13 alay Askere alma usulü Süvari : 8 fırka Çin millî ordusunda askerlik gönüllü 4 liva usulü üzerinedir. Maamafih bazı eya 2 alay letlerde bir nevi kur'a usulü kabul edilTopçu : 13 alay miştir. Muvazzaf hizmet müddeti 3 seİstihkâm: 15 tabur nedir. Bu müddeti bitiren efrad 3 sene Beher fırka zabit ve nefer 14,000 kişi müddetle birinci sınıf ihtiyata nakledilirüzerinden hesab edılınce Çin ordusunun ler. Bu müddet zarfında her sene bir ay umumî mevcudu 1,800,000 kişi tutar. talim ve terbiye görürler. Birinci sınıf ih1929 da hazırlanan orduyu tensik ve tan tiyatlık müddetini dolduranlar ikinci sızim programı hazarî ordunun şu birlik nıf ihtiyata geçerler. Ve her iki senede lerden müteşekkil olmasını kararlaştır bir ay talim ve terbiyeye tâbidirler. İkinmıştı: ci sınıf ihtiyatı da bitirenler hertürlü as 65 piyade fırkası keri mükellefiyetten azadedirler. 8 süvari fırkası Yukarıdaki muhtelif rakamlara bakı 16 topçu alayı lınca Çinin iyi kötü 2 milyon kadar asker 8 istihkâm alayı seferber edebileceği anlaşılıyor. Son se Bu kuvvetin mevcudu 800.000 kişiydi. nelerde ordunun tensiki için hayli çalışılHava kuvvetleri dığına göre Çin ordusunun bundan daha Havacıhğa gelince, program 1935 te fazla bir kuvvet çıkarması ihtimali de yok kara ve deniz tayyarelerinden mürekkeb değildir. 23 bölük 4 kabili sevk balon bölüğü ve A. D. Japonya ile Çin arasında harb başladı. Uzakşarkta birbirine süngü saphyan iki ordu hakkmda okuyuculanmıza biraz malumat vermeği faydalı bulduk. Ev velce defatla bahsetmiş oîduğumuz için Japton ordusunu sonraya bırakarak bu gün Çin ordusunu yazacağız. yapraklar Av meraklısı padişah Sultan Ahmed, memleket işinden ve millet hizmetinden ziyade av hayvanlarma kıymet verir, onları altm kafeslerde besletirdi Birinci Sultan Ahmedin avcılığa merakı pek büyüktü. Birçok av köpekleri, şahinler, doğanlar beslerdi ve bunlar için akla sığmaz masraflar yapardı. Meseiâ köpeklerin hemen hepsi elmaslı tasma Iar, Hind kumaşından yapılma sırmaîı bellemeler taşırdı. Tasmalara bağh yularcıklar altm birer zincirdi. Gözde şa hinlerin, doğanların kafesleri som altındı. Her kuşun hususî bir hizmetçisi vardı ve bunların hünkâr nazarındaki kıymeti Sadrıazamlardan büyüktü. sordu: Nasıl, oyunumu beğendin mi? O, bir kelime ile cevab verdi: Anlamadım ki... Hünkâr gülümsedi, yola devam edilmesi emrini verdi. Şurada burada dört sürgün, on yedi doğan avı yapıldı, bin iki yüz geyik, yüzden fazla yırtıcı kuş öldürüldü, bütün şarkî Trakya dola * şıldı. 1613 nisanında İstanbula dönülüyordu, bir köy karşısında karargâh kurul muştu. Hünkâr ve yanında bulunanlar yorgundu, çadırlarında uyuyorlardı. Köpekler kendi çergelerinde, şahinler ve doğanlar altın kafeslerinde uzun sürmüş bir av mevsiminin hatıralarını düşünüyorlardı. Yalnız Şaban Dede uyanıktı, hiç zevk almadığı şu gezintinin ne zaman biteceğini tahmin etmeğe savaşarak ça dırında tesbih çekiyordu. Bir aralık canı sıkıldı, temiz hava almak üzere dışan çıktı, çeşid çeşid çadırlar arasında dolaşmıya koyuldu. Güzel hava, ilk fecrin mütereddid beyazlığından doğma o kıv« rak renk, derin sessizlik Dedenin hoşuna gidiyordu. Çadırlarda uyuyan hayat ile dışarıdaki bu ıssızlıkta müphem bir şiir \ardı, Dede bu şiiri şuursuz bir şevkle içerek dolaşıyordu. Hünkârın en sevdiği şahinlerin bulunduğu çadırın önüne geldiği vakit gökyüzünde bir ses belirdi. Dede başını göke doğru kaldırdı, bir turna sürüsü gördü. Içlerinden birinin kılavuzluğile çift çift dizilmiş ve katar teşkil etmiş olan tur nalar, sabahın ilk ışığına kaside okuyorlardı. Şaban Dede ötüşen turnaları görünce birden duraladı, sonra bakıcıları henüz uyuyan şahinlerin çadırına girdi, ayağının ucuna basa basa yürüdü. Hünkârıa gözdelerinden bir hayvanı kafesten çı • kardı, göke doğru uçurdu. İçine, herkesin uyuduğu bir zamanda bir turna dü şürmek ve onu Hünkâra sunmak hevesi düşmüştü. Malum olduğu üzere kalabalık turna sürüsüne şahin uçurmak caiz değildir. Ayni zamanda ava saldırılacak şahin mutlaka aç olmalıdır ve avın yüksekliği de şahini yorgun düşürmiyecek bir derecede olmalıdır. Dede, bu avcılık inceliklerini bilmiyordu, Hünkârın sevgili şahinini çok yükseklerde uçan bir sürüye saldırtmıştı. Biraz sonra şahin döğülmüş ve bayılmış olarak gökten Dedenin ayakları dibine düştü, düşer düşmez de öldü. Dede bu felâketin sersemliğini geçirirken Hünkâr da boy göstermesin mi?.. Zavallı adam korkudan ne yapacağını şaşırdı, ölü şahini hemen hırkasının içine aldı, se lâma durdu. Hünkâr, mahmur gözle rini havada gezdire gezdire Dedeye sordu: Galiba turnalar geçiyor, sen de duydun mu seslerini? Duydum sultanım. Hünkâr teessürle başını salladı: Uyurken onların geçişini sezdim, fakat geç kaldım. Vaktinde yetişseydim şu bizim genc şahini uçururdum, bir iki turna düşürürdüm. Dede bu sözleri duyunca hırkasının eteğıni açtı, ölü kuşu çıkardı. Ben de, dedi, sizin gibi düşün düm, şahini uçurdum. Fakat tam uçur muşum, elimde işte ölüsü kaldı!.. Eylulün beşinde Bükreşte başhyacak olan Sekizinci Balkan oyunlarma ha zırlık olmak üzere Atletizm Federas yonu 31 temmuz cumartesi günü ilk seçim müsabakalarını yapacaktır. Yunanistandan davet edilen atletle rin iştirakile yapılacak olan bu müsa bakalarda iyi derece elde eden atletler ağustosun ikisinde açılacak hazırlık kampına alınacaklardır. İstanbulda yapılacak bu seçme mü sabakaları için 100 metroya Balıkesir den Raif, Bursadan Nazmi, Ankaradan İhsan, îzmirden Cemil. 800 metroya Ankaradan Galib. 1500 ve 5000 metroya İzmirden Rıza Maksud. Uzun atlamaya, Ankaradan Semih utfi Yüksek atlama ve 110 metro manialı koşuya Ankaradan Faikle cirid atma ya Tekirdağdan Rasim getirilecektir. 15 ağustosta yapılacak İstanbul atletizm şampiyonasına kampta bulunan atletler de iştirak edecek, Balkan oyunlarma gidecek millî takım atletleri İs tanbul şampiyonasından sonra tesbit edüecektir. Millî takıma Londrada bulunan Ga latasarayh atletlerden gülleci İrfanla sırık atlayıcı Fethi de dahil olacak Mülga Donanma cemiyeti piyangosu nun 15 temmuz 1937 gunü yapılan 64 üucü lardır. Memleketimize gelecek Macar atletleri Sultan Ahmed uykudan uyanır uyanmaz ilk iş olmak üzere köpeklerin, kuşların sıhhati ve o geceyi nasıl geçirdiklen hakkında verilen haberleri dinlerdi. Sadrıazamdan, ocaktan, Şeyhülislâmdan gelen kâğıdlan ele bile almadan hayvan cıklarının neş'elerile, neş'esizliklerile il gilenirdi. Sarı zağar biraz dalgınmış, yahud yağız tazı et yemiyormuş. Bunu işiten Hünkâr, hemen suratını asardı. Hekımbaşıyı ve üç düzüneden aşağı olmı yan arkadaşlarını yanma çağınrdı, sarı zağardaki dalgmlığm giderilmesini, yağız tazıya işteha verilmesini emrederdi. E • ğer onlar bu emri yerine getiremezlerse ve köpekleri sıçrıyacak, oynıyacak hale kokeşidesinde ikramiye ve amorti isabet eden yamazlarsa mutlaka ceza görürlerdi. Donanma Cemiyeti piyangosu çekildi Atletizm Federasyonumuzla Orta Avrupanın en kuvvetli atletlerine malik İkramiye Macar kulübleri arasında bir müddet İkramiye T. L. tenberi devam etmekte olan muhaberat 3000 müspet bir şekilde neticelenmiştir. 100 Balkan oyunlarından on beş gün ev50 vel şehrimize gelecek olan atletler için10 de Şir, 100 metroyu 10.4 te, 200 metro10 10 yu 21.4 te, Ferensi, 800 metroyu 1,53 te10 Yanoş 5000 metroyu 14.53 te, Kovaç 400 10 metroyu 48.2 de, 110 metro mâniahyı 5 14.6 da koşmaktadırlar. Kerkoviç 1,91 5 metro yüksek, Haltay 7.58 metro uzun 5 atlamakta, Kulutzi diski 48.62 metroya, 5 5 Makkaz ciridi 65 metroya savurmakta5 dırlar. îsimlerini yukarıda saydığımız , 5 bu atletler Peştenin B. B. T. E. ve Bu 5 dapeşte atletik kulüblerine mensub 5 durlar. 5 tahvıl numaraları: Keşidede itfa olunan tertib numaraları: 1218 1520 3096 4325 5708 6006 7373 7598 8110 8392 9666 9195 isabet eden numarlar Londrada yapılan atletizm müsabakaları Geçen cuma günü Londrada manialı 440 yardalık koşuda 57 Belçikalı Bismon, İrlandalı 57 3/10 la İngiliz Tomson ve 56,8 le Yunanlı Mantikas ve Brasson finale kalmışlardır. yapılan 2/10 la Wuals Barns, İngiliz Tertib Sıra No. No. 3096 42 4325 49 6006 3 3425 32 3096 12 3096 63 1218 38 4325 14 4325 76 8110 58 7598 92 5708 77 8392 17 6006 75 9195 16 7373 5 5708 7 6006 35 Balâdaki tertiblerın hizalarında gösterilen sıra numaralarından mutebaki ayni tertiblerin diğer sıra numaralarma ve 1520, S666 numaralı tertiblere kâmilen a mortı isabet etmiştir. İkramiye ve amorti bedelleri 22 temmuz 1937 tarihinden itibaren tediye edilecektir. Amorti bedeli beher tahvil için bir Türk lirası yirmi kuruştur. Istanbulsporun haftalık bayramı Esaslı bir şekilde çalışmalarma de vam eden İstanbulsporlular bu haftaki idman gezmelerini Çatalcalılann da veti üzerine oraya yapmışlardır. Hususî otobüslerle giden sarı siyahlılar Ça talca hududunda kalabalık bir sporcu kütlesi ve askerî bando ile karşılanmışlar ve askerî mehafile götürülerek şe reflerine verilen öğle yemeğinden sonra şehrin gezilmeğe değer yerlerini dolaşmışlardır. Akşam üzeri İstanbulspor birinci takımile Çatalcanm cidden müstaid genclerden müteşekkil takımı arasında bir maç yapılmış, sarı siyahlıla rın galibiyetlerile biten maçtan sonra, Çatalcalılar misafirperverliklerini daha ileri götürerek kendilerini akşam ye meğine de alıkoymuşlardır. Önümüzdeki pazar günü atlet ve futbolculardan müteşekkil bir İstanbul j . spor idmancı kafüesi Bursaya giderek orada müsabakalar yapacaklardır. Liman tarife komisyonu Liman tarife komisyonu, dün Deniz Ticaret müdürlüğünde toplanarak li man yükleme ve boşaltma ücretleri üzerindeki tetkiklerine devam etmişlerdir. Dünkü toplantıya İktısad Vekâleti tarife bürosu azaları da iştirak etmiş lerdir. Tarife komisyonu, Liman İşletme idaresi tarifelerinin tetkikini gelecek içtimada bitirecek ve yeni yükleme, boşaltma, hamaliye ve su ücretlerini tesbit edecektir. Komisyon, henüz limanımızın yeni tarifeleri hakkında kararlarını vermiş değildir. Bazı gazetelerde tarifelerde tenzilât yapıldığı hakkında görülen haberler, ortada dolaşan rivayet ve tah minlerin ifadelerinden ibarettir. Komisyonda bulunan Ticaret odası delegeleri liman tarifelerinde esaslı tadilât istemektedir. Komisyon vaziye ti ve idarenin bilânçosunu müsaid görürse, İktısad Vekâletinin bu husustaki prensiplerini tatbikan tarifelerde icab eden tenzilâtı yapacaktır. çirmekten başka nedir? Dişlerini gıcır datarak: Ah, dedi, babamın, annemin, Irfanın intikamını almak için hayatımı vermeğe hazırım.. Evet, babasınm da intikamı vardı. Çünkü bu mel'un kimbilir nasıl hileler ve tuzaklarla annesini kandırmış, babasın dan ayırmıştı. Babası bütün ömrünce bu Fıtnat Hanımı sevmiş olmakla beraber, anlaşılıyor ki talih onları birleştirmemiş ve eğer adamcağız öz karısından ayrıl mamış olsaydı ölünciye kadar elbet daha mes'ud olacakmış. Süleyman Rahim annesinin bütün hayatını zehir etmiş, onu kahır içinde, bir hizmetçi olarak süründürmüş, sonra da öldürmüştü. Fakat bütün bunlar ma ziyken İrfanın şu dakikada ayni mel'u nun desisesi yüzünden hapisane köşele rinde çürümekte olması Leylânm gözlerini yaşarttı, hiç birşey yapamamak aczi, bu zavallı çocuğu gidip bir kere görmemek ihmali, bütün vücudünü yakan ateş Leylâyı yastıklarının arasında kıvrana rak ağlattı. Arada bir başını kaldırarak hıçkırık lannı zapta çalışıyor, içeriki odaya ba karak Fıtnat Hanımın kımıldamamasın Hiçbir şey ona köpeklerini ve kuşla • rını unutturamazdı. 1612 yılında kızkardeşini kaptan Öküz Mehmed Paşaya vermek münasebetile yaptırdığı büyük düğünde bile Sadrıazam Nasuh Paşaya şu sözleri söylemişti: Bir değil, bin düğün bir sürgün avına değmez. Ve milyonlara mal olan düğün biter bitmez ava çıkmaya hazırlanmıştı. Bi rincikânunun son günü olduğu için her taraf kar içindeydi. Bine yakın köpek yüzlerce şahin ve doğan sırmalara ve elmaslara sarılarak yola çıkarılmıştı. Sadrıazam Nasuh, ikinci vezir Davud, ü çüncü ve dördüncü vezir Yusuf ve Ha lil Paş,alaj, Şeyhülislâm Mehmed Efendi, iş başmda ve açıkta bulunan birçok kazaskerler, binlerce insan, köpeklerinin ardında mes'ud ve mağrur ava giden genc hükümdarı selâmlıyorlardı. Sultan Ahmed, av günlerinde yanın da bulunacak vezirlere, hocalara bir pui kadar ehemmiyet vermıyordu. Köpeklerile, kuşlarile meşgul oluyordu ve onlara bakanlarla konuşuyordu. Yalnız Şaban Dede adlı bir dervişe yüz veriyordu, sık sık yanına çağırıp kendisile şakalaşıyordu. Onun bu saf yürekli adama herkesten ve hatta Sadrıazamdan ziyade alâka göstermesi onun avcılıktan hiç anlamayışındandı. Sultan Ahmed, dervişin bu cehaletini büyük bir eğlence mevzuu olarak kabul etmişti, av ilmi hakkındaki derin bilgisini onun kulaklarına akıtmaktan zevk alıyordu. Av alayı konak konak ilerledi, Burgazda büyük bir cirid oyunu yapıldı. Koluna ve atma güvenen bu oyuna iştirak ediyordu, hüner gösteriyordu. Bir aralık Sadrıazam da meydana çıktı, nümayiş yapmaya koyuldu, kimse ona karşı cirid atmıya cesaret edemiyordu. Hünkâr bunu görünce şevke geldi, atını Sadrıazamın üstüne sürdü. O, kaçar gibi yaptı. Hünkâr, arkasından yetişip ciridi koîtu ğuna değdirdi. Atsaydı vuracaktı ve Veziri incidecekti. Fakat «caba» kaidesince bağışladı. Sadrıazam da attan inip Hünkârın üzengisini öptü. Şaban Dede bu sahneye bön bön bakıyordu. Hünkâr, dan endişeye düşüyordu: Acaba ona da mı birşey oldu? Neden sesimi işitmedi? O kadar seslendim... Diye düşündü. Yatağından aşağıya indi, sendeliyerek içeriki odaya kadar gitti. Fıtnat Hanımın yüzüne dikkat etti. O, horul horul uyuyordu. Müsterih oldu: Anlaşılan zavallı beni bekledi, geç vakit uyudu. Derin bir uykuda... Sonra onun başucundaki komodindeki küçük surahiden su alarak içmek üzere bir adım ilerledi. Elini surahiye uzatacağı sırada t Ah! diye geriye çekildi. Akhna birşey gelmişti. Oğleden biraz sonra, bu odayı toplarken susadığını ve bu surahiden bir yudum su içtiğini hatırladı: Ah, aman yarabbi... Acaba bu kadıncağızı öldürmek istiyorlar da suyunu mu zehirlediler? Diye düşünerek gitti, surahiyi aldı. Kapağını kaldırarak suyu kokladı. Bu suda çok dikkat edilirse ekşimtırak bir koku vardı: Acaba? Diye endişe ile irkildi. M. TURHAN TAN Evet, acaba bu suda mı zehir vardı? Bu garib ekşi koku nedir? Aldanıyor mu? Bütün bunlar vehimden mi ibarettir? Sonra birden aklına Fıtnat Hanım geldi: Ya o da içtiyse?.. Surahiye baktı. Doluydu ve ancak iki parmak kadar boşanmıştı. Bu miktar o nun öğleden sonra içtiği miktardan fazla değildi. Binaenaleyh Fıtnat Hanımın içmiş olmasına ihtimal vermiyordu. Hemen surahiyi kaptı; götürüp döktü. Çok yorulmuştu. Yatağa kendini at tığı zaman bütün vücudünün kırgınlığım duyuyordu. Mafsallan kopacak gibi ağrıyordu. Bacaklarını uzatamadı. Fakat sabaha kadar uyuyamadı. Gözlerinin önüne hep, uzun boylu, sert ba kışlı; fakat hilekâr bir tebessüm içinde parlak gozlü bir adam geliyor, karşısında eğiliyor, çok tatlı lâkırdılar söylüyor; omzunu okşuyor: Size İrfandan çok çok selâm ge * tirdim; yarın gelecek, hapisaneden kur * tuldu. Ne gün evleneceğinizi soruyor. Hazırlandınız mı? Diyordn İArkası var) HACI RAŞİD «Cumhariyet» in millî Amma çok şükür artık sancı filân yok, değil mi? Hayır, yok. Yalnız, dediğim gibi karnım ağnyor. Birden lâkırdıyı çevirerek bir fikri sabit halinde beyninin içinde dolaşan sual dilinin ucuna geldi: Anne, dedi. Ben neden zehirlendim, acaba? Bilmem kızım, doktor herhalde zehirlenmiştir, dedi. Kabdan, midye gibi bazı yemeklerden olabilirmiş.. Acaba yemek pişirilen kablar ka Iaysız mıdır? Hayır, hiç kalaysız kabımız yoktur amma, bilmem ki... O gece, saat ikiye kadar Leylânm odasından ayrılmıyan Fıtnat Hanım onun yorgun ve bitab bir halde derin bir uykuya daldığım, hararetinin tabiî olduğunu görerek odasma çekildi. İki oda arasın daki kapıyı açık bırakarak yattı. Kendisi de çok yorulmuştu. Hem«*n u rünmiyen bir kapıdan girip çıkan bir düşman vehmediyordu. Yoksa annesinin âşıkı olan mel'un kendisini arayıp bulmuş, pansiyonda musallat olmuş, nihayet buraya da mı gelmişti? Fakat maksadı nesergüzeşt romanı : 5 4 dir? Kendisinden ne bekliyor? Neden yuyakaldı. Halbuki o sırada müthiş bir korkuyor? kâbusla Leylâ yatağından sıçradı: Adile kadının yahud annesinin ölü Anne, anne neredesiniz? Korku müne bazı sebebler bulunabilirdi. Adile yorum... kadının parası, belki bilmiyerek bazı esDedi, cevab alamayınca gözlerini u rara vâkıf olması kadmı alçak herifin ğuşturdu. Yatakta doğruldu. Bitişik o elinde ölüme sürüklemişti. Annesi odanın renkli lâmbası Fıtnat Hanımın sa nun bütün sırlarına agâh olduğu için, n atlas yorganını gösteriyor, odaları a tam biraz şuuru yerine gelmeğe başla laca karanhktan kurtarıyordu. Leylâ yas yınca öldürülmüştü. Fakat kendisi ne bitığma yaslanarak başını karyolanm de liyordu, kendisinin bu herif için nüspet mirlerine dayadı. Gözlerini kapamağa ça veya menfi kıymeti ne olabilirdi!... lıştı. Fakat kâbus bütün vücudünü so Hâlâ hararetten kurtulamadığı için ğuk terlerle üşütmüştü. Hâlâ tesirinden Leylâ bu aile düşmanı hakkında bin türkurtulamıyordu. Dilinin ucuna gelen su lü ihtimaller düşünüyor, korku, nefret, ali gayriihtiyarî mınldandı: kin, intikam, dehşet içinde terler dökü Nasıl zehirlendim? Nasıl zehirlendim acaba?... Onlar gitmeden evvel mi zehirlendim? Hayır... Bir zehir tesirini bu kadar geç verir mi? On saat geçti aradan... Sonra kendi aleyhine bir kasde ihtimal vermemekle beraber herşeyin mümkün olabileceğine hükmediyor, bu evde gö yordu. Sonra gözlerinin önüne İrfan geldi, onun masum ve zavallı hali... Kendisine karşı merbutiyeti, temiz, hertürlü ihtirastan uzak aşkı... Şimdi bu biçare çocuk demir parmaklıklı taş bir koğuş içinde ve taşlar üstünde değil miydi? Bütün günahı, Leylânm davetine icabet ederek tatil gecesini Leylânm evinde, gizlice ge