27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 Nisan 1987 CUMHURtYET SON Polonya da bazı Alman T vilâyetlerini istiyor Alman gazeteleri bunun için yapılan tezahüratı «Kepazece» kelimesile tavsif ederek Polonyaya şiddetle hücum ediyorlar Berlin 7 (A.A.) Polonyanın garb cemiyeti tarafından birçok resmî tcşck kül miimessillerinin de iştirakile Gran denz'de tertib edilen ve bazı Alman vi lâyetlerinin Polonyaya ilhaktnı taleb eden bir karar suretinin kabulü ile neticelenen mitıng, Alman matbuatımn şiddetle nazan dikkatini celbetmektedir. «Völkischer Beobahter» diyor ki: «Böyle bir tezahüre ve bu kadar ke pazece bir karar suretine karşı resmî Polonya makamatının nasıl vaziyet alacaklarını büyük bir dıkkatle bekiiyoruz. Bu gibi bir tezahürün Almanyada yapıldı ğını farzedelim. Polonya makamatı resmen protestoda bulunmakta, bunu gay ridostane bir hareket ve kendi dahilî iş lerine müdahale mahiyetinde telâkki etmekte asla tereddüd eyliyemezlerdi.» «Deutsche Allgemeine Zeitung» di yor ki: «Almanya Polonyalı mutaassıblara ve Polonyada yaşıyan Almanlara yapılan birçok taşkınlıklara karşı ne geniş bir müsamaha gösteregelmiştir. Bunun Polon yada suiistimale uğradığı intıbaı bizde hasıl oluyor. Grandenz'da kabul olunan karar sureti kepazece bir tahriktir ve iki .......ı.ııııiMiıııınılll TELEFON HABERLER... TELGRAF v« TELSiZLE Hfidiseler arasında Düeüo ramvaydaki yerime oturunca, önümde, şivelerinden Musevî olduklarını anladığım iki kişini fransızca konuştuklarını duydum. Az sonra bir tanesinin gözü bana ilişti. Yüzümde nasıl bir memnuniyetsizlik ibaresi olcumuş olacak ki hemen tiirkçe konuşmağa başlamıştı. Fakat öteki Musevî fransızca söylemekte ısrar ediyordu. Garib bir lisan düettosu peyda oldu: Tiirkçe sualler ve fransızca cevablar.. Daha garibi de şu ki, ikisi de bu garabetin farkında olmıyarak, ayni dili konuşuyorlarmış gibi bir anlaşma rahathğı içinde, biri tiirkçe, öteki de fransızca söylemeğe devam ettiler. Düşündüm ki bütün Türkiye Musevileri, bu iki tanesinin açıkça temsil ettikleri temayüllerle iki partiye ayrılmış sayılabilirler: Biri yabancı dil konuşmakta ısrar edenler, öteki de bir Türk bakışmın ihtan üzerine bile hemen dillerini türkçeye çevirenler. Bunlardan birincilere «az Türk Museviler», ikincilere de «çok Türk Museviler» denebilir. Çünkü Türk olmanın da «az» ve «çok» miktarları ve mertebeleri var. Türk olmak, hüviyet cüzdanına «Türk» kelimesinin yazılmasile başlar, fakat orada bitmez: Bu ilk adımdan sonra çıkılması lâzım gelen millî merdivenin basamaklan pek çoktur. Türkiye ekalliyetlerini de bu merdivenin muhtelif basamaklan üstünde görüyoruz. Yukanlara çıkanlar, yani «en Türk» olanlar pek nadir. Ingiltere bir adama karşı harb ilân etti Ipi adında bir Hind fakiri olan bu adam şimalî Hindistanda hergün yeni ihtilâller çıkarmaktadır İHEM NALINA MIH1NA Millî endüstrinin şiarı ünkü Cumhuriyet'te çıkan başmakalemin sonu şöyle bitiyordu: Türkiyenin endüsirileşmesi, yalnız bir kısım sanayün memlekette kurulmasından ibaret, alelâde bir i$ değildir; ayni zamanda, bir temdin, bir medeniyeti yayma işidir. Yurdun uzak köşelerinde açılan bu fabrikalar, çöl oriasında kurulmuş, birer medertiyet vahası, karanlıklar içinde ışık saçan birer medeniyet santralıdır.» Hakikaten de öyledir. Kayseri fabrikası, beyaz başlı ihtiyar Erceyişin eteklerinde, bir medeniyet yuvasıdır. Ereğli fabrikası, pırıl pınl yanan elektriklerile Toros dağlarının dibinde bir nur kaynağıdır. Yarın da Karabük demir ve çelik fabrikalan, İngiliz Büyük Elçisinin nutkunda, şairane bir surette tavsif ettiği gibi, ovada doğacak, bu toprağı asırlüi uykusundan uyandıracak, sürülerin ve çobanların yerine en asrı madencilik fenninin cihazlannı kuracak, geceleri ay ve yıldızlarm parıltısma yüksek fırmlann kırmızı ışığtnı ekliyecek» birer medeniyet ocağı olacaklardır. Devlet fabrikaları, muhitleri için, «n iyi bir mekteb olmaktadırlar; öğreten, kazandıran yaşatan, nurlandıran hayat mektebleri. Kayseri fabrikası açıldığı gün, yarun pabucla alık alık dolaşan köylü çocukları iki yıl içinde, birkaç tezgâhı idare eden zeki ve usta işçiler olmuşlardır. Okuma yazma öğrenmişler, temizlik öğrenmişler, san'at öğrenmişler, giyinip kuşanma öğrenmişler, spor yapmağı öğrenmişler, kısaca medenî birer insan olarak yaşamağı öğrenmişlerdir. 7000 kişilik bir ordu yola çıktı İngilizler, gündehk gazetelerde, sık sık «Şima hududunda yeni bâdıse ler» başhğını görmeğe artık ahşmışlardır. Bu şimal hududu tabiri, Hindistanla Efgamstan arasında dağlık, sarp geçidlerle dolu, pusu kur mağa gayet elverişlı, esrarengiz bir mıntakadır. Endüs ovasmın, Keşmır ve Pencab vilâyetleri nin anahtarı mesabesinde olan bu mıntaka, îngiliz zabit, küçükzabit ve neferlerinden mürekkeb bır avuc insanın muhafazası altmdadır. Son zamanlarda bu adamların vaziyeti fevkalâde güçleş miştir. yerli neferi öldürmüştü. Fakirin, bir gün evvel uçuruma atlar gibi gö nindüğü halde atlama Jığı, büyük bir meha •etle kendıni sadece a sağı doğru koyuverdıği ve orada bir çıkıntıya basıp gızlendığ», soııra•Jan anlaşılmıştı. Gene bir gün, îpi Fa'«arinin Kaji Hel mın takasında bir isyan ha zırlamak üzere yanında üç beş kişiden ibaret maiyetile yola çıktığını casuslar vasıtasile haber alan îngilizler, bir pusu kurmuşlar ve Fakirin ta kendisi olduğuna emin bulunduklan bir Hind liyi ele geçirmişlerdi. Kızıl sakalı, yırtık pır tık esvablan, bu adamın İpi Fakiri olduğuna şüphe bırakmıyordu. Esa 'en, yapılan muvacehede de birçok kimseler kendisini teşhis etmişlerdi. Fakat, bu esir ken disine sorulan suallere Çek Reisicumhuru İspanyada cereyan Belgraddan ayrıldı eden dahilî harb İki devlet arasındaki dostluk rabıtaları daha ziyade kuvvetlendi Belgrad 7 (A.A.) Benes ve Nazır Krofta'nın Belgradı ziyaretleri mü nasebetile neşredılmiş olan bir tebliğde bu iki devlet adamının Prens Paul ve Stoyadinoviç'le iki memleketin münase batına müteallık olan meseleleri Avrupanm halihazırdaki beynelmilel vaziyetini tetkik etmiş oldukları beyan edilmekte dir. Küçük îtilâf devletleri daimî konseyinin geçenlerde vermiş olduğu karar lar, yeniden teyid edılmiş ve Çekoslovakya devlet reisinin Yugoslavya milletine yapmış olduğu bu resmî ilk ziyaretle iki memleket arasındaki sıkı dostluk ve kardeşçesine birlik rabıtalarının daha ziyade takviye kılınmış olduğu kaydedilmekte dir. Prens Paul'un Çekoslovakya Reisi cumhurunun ziyaretini iade etmek üzere Prague'a yapacağı seyahat, iki memle ket arasındaki dostluğu yeniden teyid e decek ve tezahür ettirecektir. Bu ziyaretin tarihi yakmda ilân edilecektir. Benes, saat 16 da Belgraddan ayrılmıştır. memleket arasındaki münasebetleri ze hirliyecek mahiyettedir. Bu mıntakaların Polonyaya ilhakını istemenin şuursuz bir hareket olduğunu ispat için şarkî Prus yanın eski garb vilâyetlerinde yapılan reyiâmm neticelerini hatırlatmağa lüzum yoktur. Almanya şu mütaleadadır ki, komşu memleketler biribirine hürmet et melidir ve iki tarafın da menafiini koru malıdır.» Berliner Tageblatt, Polonya mutaas sıblarınm bu son taşkınlıklan her türlü hududu astığını kaydederek diyor ki: «Resmî Polonya makamatı bu cemi yetin faaliyetinden haberdar olmadığını iddia edemez. Çünkü birçok defalar nazarı dikkati celbolunmuştur. Grandenz tezhüratı komşu bir memleketin dahilî işlerine müdahale yollu küstahça bir teşebbüstür ve bu gibi hareketlere artık bir nihayet verecek şekilde mukabele görmelidir. Biz öyle zannediyoruz ki, Gran denz belediye reisi Polonya hükumetine Almanyaya karşı gösterdiği taahhüdleri yerine getirmek hususundakı azmini is pat etmek fırsahnı vermiştir. Eğer Al Ben bunları düşünürken tramvay manya tarafından yapılan mükerrer ih durdu. Türkçe konuşan Musevî kalktarlar nazarı dikkate almsaydı, bu işler tı ve arkadaşmın elini sıkarken: bu kadar ileri gitmezdi.» Yarın görüşelim mutlaka... giHIMIIInnıııi' • bi birşey söyledi. öteki gene fransızca cevab verdi: Tres bren, mon cher, â demain! Dünyanın hangi memleketinde bu tuhaf düettoya şahid olursunuz? (Komik tiyatro sahnelerinden ba§ka?) (JT "" ** *» ' t • g^. | } İhtilâlcilerin Bilbao istikametinde ileri harekâtı devam ediyor Çünkü şimal hududu, zaman zaman, baskın lara, pusulara, hücumlara sahne olmaktadır. Mtzraku müfrezeler kusatılarak son neferire kadar boğazlanmış, su ya giden angaryacı ef rad kılıcdan geçiril Fakir İpı kat'iyyen cevab vermimiş, binbaşı Dinvall ve yor, bir takım işaretlerle yüzbaşı Seccambe vurulup ölmüşlerdir. dilsiz olduğunu anlatmağa çahşıyordu. Bütün bu ölüler, kendi kendıne ateş eder Bu temaruza bittabi kulak asan oimad; gibi patlıyan bu tüfekler, kayaların ar ve kızıl sakallı esir askerî mahkemenin kasına gizlenmiş, bütün bu toplar, bir tek verdiği karar üzerine, ertesi sabah şafak'a kişinin ele avuca sığmıyan korkunc bir a beraber kurşuna dizildi. damın eseridir. Bu adamın ismi «İpi İki gün sonra, idam edilen adamın ceFakiri» dir. sedinin çürümekte olduğu mevkiden iki Hafta geçmez ki, şimal hududunda bir musademe olmasın. Daha geçen hafta, İpi Fakirinin adamları pusuya düşürdükleri îngiliz efradından yirmi üçünü boğazlamışlar ve kırkını yaralamışlardı. Şimdı Hındistan hükumeti, şinVal mıntakasma 7000 kişilik bir kuvvet gönder meğe ve o havalide kat'î bir temizlik yapmağa karar vermiştir. Hind ordusu kumandanı General Sir Robert Cassel harekâtı bizzat idareye karar vermiş ve şimal hududuna hareket etmiştir. Müteaddid alaylar, topçu kuvvetleri, hafif tanklar, ve tayyareler bu harekâta iştirak edecektir. İngiltere hükumeti, tek bir kişiye, İpi Fakirine harb ilân etmiş bulunuyor. Şimdiye kadar, bu görünmiyen düşmanla anlaşma yapmağa birçok, defalar teşebbüs edilmiş, fakat muvaffakiyet elde edile memiştir. Çünkü, Fakir, uzlaşma değil, çarpışma kaygusundadır. En son sulh tesebbüsü binbaşı Johnson tarafından yapılmıştı. Fakirin karanlık ininde, îngiliz kumandanile civardaki tekmil kabilelerin reisleri arasında yapı lan bu toplantı bir netice vermemiş ve yançıplak bir dılenciden farksız İpi Fakirinin İngiliz kumandanına ve kabile reislerine kendi şeraitini dıkte etmesinden ibaret kalmıştır. İpi Fakiri, geçtiği yeri ateşe veren, şimşek gibi süratle yer değiştiren, her uğradığı mmtakada isyan tohumu ekmekle iktifa etmeyip ayaklandırdığı insanlara silâh dağıtan, ele geçmez, göze görün mez, şeytandan farksız bir mahluktur. İpi Fakirinin İngilizlere oynadığı oyunların, kurduğu pusulann haddi hesabı yoktur. Bir gün, bir İngiliz müfrezesi, Fakirin dahil bulunduğu bir asi çetesini pusuya düşürmüştü. Takib başladı ve bir müddet sonra Fakir, bu takibin merkezi sıkleti haline geldi. Bir uçurumun kena rına geldıkleri zaman, askerler, kurtuluş çaresi kalmadığını anlıyan Fakirin, kendısini kaldırınca uçurumdan aşağı fırlattığını gördüler. Fakirin, uçurumun dibinde paramparça olduğuna şüphe yoktu. Fakat ertesi günü, İpi Fakiri, suya giden angaryacı neferleri, maiyetinde yüz kişi olduğu halde bir pusuya düşürmüş ve üç PEYAMt SAFA Rabat 7 (A.A.) Radio Verdad, teblığ ediyor: Francistlerin Biskaya cephesindeki ileri hareketleri devam ediyor. 3 kilometre derinliğinde yeni bir takım mevziler işgal ettik. Basklar, Eiban tahliyeye başlamışlardır. Francistlerin harb gemileri sahildeki müdafaa inşaatını bombardıman etmiş ve harb malzemesi vüruduna mâni olmuştur. Cenub cephesinde taarruz devam et mektedir. Francist kıtaatı Donbenito yakınmda bulunmaktadır. Gayrimüslim vakıf mütevellileri Bunların tayini için bir talimatname hazırlandı Ankara 7 (Telefonla) Gayrimüslim vakıflarında mütevellilerin nasıl tayin olunacağı hakkındaki talimatnameye göre: Gayrimüslim vakıflarında, vakıflaı kanunundan evvel, cemaatler tarafından intihab ve idare makamlarınca tasdik edılmiş olan mütevelli hevetlerinden kanunî müddet içinde beyanname vermiş o lanlar, intihab müddetleri bitinciye ka dar mütevelli sıfatile ve bulunduklan vakıflar idaresinin murakabesi altında vakıflarını idare edeceklerdir. întihabsız olarak, kendiliklerinden vakfa el koymuş olanlarla intihab edâmiş olup ta müddetleri bitmiş olanların yerine teamüllerine göre, tek mütevelli teyini için alâkadarların müracaati hakkında on beş gün ilân varakalan yapılarak, birisi vakfın bulunduğu vakıflar idaresi koridoruna, diğeri de o vakfa aid müesseselerden birinin kapısma asılır ve gazete ile de bir defa ilân olunur. Bu vakıfların tevliyetleri teamüle göre tevcih olunacağından, tevliyeti füruğdan başkasına veya makamlara meşrut vakıf larda da tevliyet tevcih olunur. Ancak, teamülün kanun ve nizamname hükümlerine muğayir olmaması şart oldu ğundan teamül ne olursa olsun, tevcih yapılacak kimsede kanun ve nizamnam? lerde yazılı tekmil şartların aranması ve tercihe aid hükümlerin diğer vakıflarda olduğu veçhile tatbik olunması lâzımdır. Bu itibarla, birden fazla kimselere ve heyetlere ve makama, teamül de olsa tevcih yapılamıyacağı cihetle, tevliyetin mutlaka bir kimseye tevcihi gerekli ol duğu gibi, kanunen veya filen hayırlı bir hizmeti kalmamış vakıflara müVvellı tayin olunmıyarak, böyle vak:flarda, va kıflar kanunu hükümleri tatbik olunur. Hükumetin tebliği Dadrid 7 (A.A.) Havas ajansının muhabirinden: Asiler, biri Aravanca, diğeri Cara banchel mmtakasmda olmak üzere iki kere mukabil taarruza geçmişlerse de kay bettikleri arazinin en ufak bir parçasını bile istirdad etmeğe muvaffak olamamış lardır. Çünkü milisler, düşmanm taarruzlan nı evvelce tahmin ederek ihtiyatlı bulun muşlardır. Hükumet kıtalan Jarama cephesinin cenub kısmında BruneteCiempozuelo hattina muvazi olarak şiddetli bir taarruza geçerek asileri istinad hatlarına kadar gerilemeğe mecbur etmişlerdir. Teati edilen hediyeler Belgrad 7 (A.A.) Reisicumhur Benes, Kral İkinci Petro'ya altmdan bir seyahat takımı ve Naib Prens Paul'a Çekoslovakya kristalinden san'atkârane işlenmiş bir sofra takımı hediye etmiştir. Ankara 7 (A.A.) Bugün Dış BaPrens Paul da Reisicumhur Benes'e, kanlığında, Hariciye Vekili doktor Tevheykeltraş Toma Rosandiç tarafından fik Rüştü Arasla Mısır orta elçisi S. E. yapılmış bronzdan genc bir çoban statüMohammed Elmohti Elcezairli, Türki sünü vermiştir. ye Mısır arasında bir dostluk muahedesile ikamet ve tabiiyet mukavelesi imza Ankara 7 (A.A.) Türk Dili Kuru etmişlerdir. Bu muahede ve mukavelele mu Genel Sekreterliğinin logaritma rin metinleri yakında iki memlekette ayni hakkında dünkü yazısının nihayetin zamanda neşredilecektir. deki cümle şu suretle tashih olunur: ttfaiye Müdürü Londraya «Bu istorik bilgi karşısında artık logidiyor garıtmanın icadını İskoçya'lı Baron Ankara 7 (Telefonla) îngiliz Jean Neper'e medyun olmadığımızı söyliyebıliriz. Bu yüksek İngıliz matema Kralınm tetevvücü münasebetıle Türkiye tisyeni Olharezmı'den yüzlerce sene millî itfaiye teşkilâtını temsil etmek üzere sonra dünyaya gelmiştir.» bir zatm, merasimde bulunmak üzere mayıs ayı içinde Londraya gönderılmesi Müsabakaya iştirak edenler Ankara 7 (A.A.) Türk Dil Kurumu hükumetimizden istenilmiştir. Genel Sekreterlığinden: Dahiliye Vekâleti, bu vazife için İs Logaritma miisabakasma müddeti i tanbul İtfaiye müdürü Ihsan Dekerin çinde memleketin muhtelif yerlerinden gönderilmesini münasib görmüş, keyfiyetelyazısı ve mektubla 75 kışi iştirak et ti İstanbul Viiâyetine ve Belediye riyasemiştir. İştirak edenler: 1 saylav, 3 protine de tebliğ etmiştir. İtfaiye müdürü fesör, 2 emekli sübay, 1 noter, 7 öğretIhsan bu ay sonunda İstanbuldan Lon men, 12 memur, 2 miihendis. 1 avukat, 1 kımyager, 3 muharrir, 18 talebe, 1 draya hareket edecektir. san'atkâr, 1 işçidir. 22 zat ta yalnız adres vermiş, mesleParis 7 (Hususî) Paris borsasınm ğini bildirmemiştir. bugünkü kapanış fiatları şunlardır: H. Reşid Tankut Londra 106,53, Nevyork 21.74 1/2, Ber Türkiye Mısır dostluk muahedesi imzalandı Bütün millî fabrikalarımıza, bilhassa devlet fabrikalanna, Avnıpanm kapita ist müesseselerinin kurduğu fabrikalar dan ayrı ve fazla olarak düşen bir vazife vardır ki o da, bulunduklan muhiti yüz elli kilometro uzakta, İpi Fakiri bir medeniyetin nimetlerinden istifade ettirisyan çıkarmiş bulunuyordu. Kurşuna di mektir. zilen adamın, İngilizlerin kurduğu pusuTürk fabrikası, sadece ve yalnız iş çıyu haber alan Fakir tarafından «mukaddes vazife» ile tavzif edilmiş hakikî bir karmak için çahşan bir ticaret müessesesi değildir; fabrikamız kurulduğu muhitin, dilsiz olduğu anlaşıldı. mektebi, pazarı, doktoru, elektrik santraİpi Fakirinin îngilizlere oynadığı bü lı, sineması, tiyatrosu, musiki salonu, spor tün bu oyunlar, ona hergün yeni yeni ta sahası, herşeysi, etrafını maddeten ve maraftarlar kazandırmaktadır. Hatta Ef nen aydınlatan, medenileştiren bir nur ve gan arazısinde bile külliyetlı taraftarları irfan kaynağı olacaktır. Endüstri sahasınbulunduğu söylenmektedir. da, büyük garb memleketlerinden tamaFakirin, halkı eğlendirmek ve bir par mile ayrı bir tarzda çalışmamız lâzımdır. ça da İngilizler aleyhınde propaganda Oralarda tek hedef, işçiden azamî randıyapmaktan ibaret basbayağı Hind fakir man almaktır; bızde ıse, fabrika saltanat lığinden bellibaşlı isyan muharrikliğine ge devirlerinin asırlarca karanlık içinde bıçısı, on dört yaşında bır genc kız yüzün raktığı yurd ve yurddaş için, bir talim den olmuştur. İpi Fakiri, yaptığı numa ve terbiye müessesesi olmak mecburiyeralar arasında kendisine refakat eden bu tindedir. güzel Hind rakkasesinin, günün birinde Bütün fabrikalarırr.ızın bu bakımdan bir müslüman tarafından kaçınlması ve tesis ve teçhiz edilmesi, amelesi ve muhiti İngiliz hükumetinin emrile o müslümanın için bir irfan yurdu olması, bizzat fabriyanından alınıp ailesine iade edilmesi ükalar için de faydalıdır. Çünkü, seneler zerine, müslümanlan ayaklandırmış ve geçtikçe daha iyi işçi bulacak ve etrafıniki sene evvel patlak veren kanlı müca da da bir müstehlik muhiti teşekkül ededelelerden birine sebeb olmuştu. Bu ilk cektir. muvaffakiyetten sonra İpi Fakiri işi büMillî endüstrinin şiarı şu olmalıdır: yütmüş ve İngilizlerle hakikî bir mücadeMemlekete yalnız işlenmif mal deleye girişmiştir. ğil, işlenmiş adam da yetiştirmek. Mahatma Gandi, İpi Fakirinden bahAçık muhabere sederken: «Bu adam günün birinde, Hindistanın ya kurtancısı, yahud mezarBaha Yücel imzasile mekiub yazan cısı olacaktır.» demiştir. okuyucuya: Oğlunuza bulduğunuz Hgaz İsmi çok güzeldir. Yavrunuza uzun ömürler dilerim. I General Ludendorfun bir yazısı Bir tashih Berlin 7 (A.A.) Ludendorff «Alman kuvvetinin mukaddes membaı» isimli mecmuasında şu satırları yazmaktadır: «Şimdi umumî bir harb çıkacak olursa, kat'î neticenin Avrupa harb meydanla nnda istihsal edileceği süphesiz olmakla beraber, şimalî Afrika fevkalâde mühim hareketlere sahne olacaktır.» Cihan siyasetinin ufuklannı tetkik etmeğe devam eden Ludondorff, Sovyetler Birliğinden bahsederek bu memleket hakkındaki mütaleasını şu kısa cümle ile hulâsa etmektedir: «Sovyetler Birliği, bütün nazarlara kapalrclır.» İspanyol asileri Bir geminin bütün hamu lesini yağma ettiler Amerikadan memleketimize getirilmek üzere malzeme yüklemiş olan bir vapu run İspanya sahillerinde bir asi torpitosu tarafından çevrilerek içindeki eşyalarm kâmilen gasbedildikten sonra serbest bırakıldığı haber verilmiştir. Bu vapurda eşyası bulunan tüccarla rımız, Hariciye Vekâletine şikâyette bulunmuşlardır. Vekâlet, işi Madrid sefa retimiz yolile tetkik etmektedir. Yaptığımız tahkikata göre, bugünlerde Amerikadan limanımıza Danimarka bandıralı Brotan isimli bir vapurun gelmesi bekleniyordu. Bu vapur memleke timiz için olduğu gibi Yunanistan ve Bulgaristan için de eşya yüklemişti. Vapurun burada bir acentası bulunmadığmdan hâdiseyi tahkık etmek mümkün olamamıştır. Yalnız vapurun beş bin tonluk olduğu, bu ay içinde limanımıza gelerek burada birkaç gün kaldıktan sonra Varnaya gideceği öğrenilmiştir. Alâkadarlar, ihtilâlciler tarafından çevriîmiş ve eşyalan ahranıs olan geminin bu Danimarka vapuru olması ihtimali bulunduğunu söylemektedirler. KAY6OIOU BULANA rAAVMUM PARİS B0RSAS1 Ankete verilen cevablar Ankara 7 (Telefonla) Dahiliye Vekâletinin belediye ve köylere yaptığı anket cevablan gelmeğe başladı. Cevablar bir kitab halinde nesrolunacaktır. lin 874,50, Brüksel 366.62 1/2. Madrid , Amsterdam 1191, Roma 114,40, Lizbon 96 85. Cenevre 495,37 1/2, bakır 67 69, kalay 272,12, altın 141.9, gümüş 21 1/8, kursun 25.13.9, cinko 26.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle