Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
4 Mart 1937 CUMHURİYET Ankarada açılacak büyük kömür sergisi Serginin devamı esnasında Ankarayı ziyaret edeceklerin hergününü alâkadar edecek güzel bir program hazırlanıyor İnkılâb Enstitüsü Universitede yeni bir Enstitü açılıyor Maarif Vekâleti, Türk inkılâbının içtimaî, adlî, iktısadî ve siyasî cepheleri nin, yetişecek olan nesillere daha ilmî ve esaslı bir şekilde öğretilmesini temin maksadile, Universite Edebiyat fakültesine bağlı olmak üzere bir İnkılâb Enstitüsü tesis etmeğe karar vermiştir. Şimdilik yeni Enstitüye konferans salonuna bitişik daireler tahsis edilmiş bulunmaktadır. Bu ders^senesinin sonuna kadar Enstitü bu dairelerde kalacak ve konferans sa lonunda tedrisatta bulunacaktır. Enstitü için inşa edilecek olan yeni binada tedrisat ve konferanslara tahsis edilmek üzere muazzam bir salon da bulunacaktır. Bina dahilinde ayrıca inkılâb kütübhanesine tahsis edilmek üzere bir kısım daha tefrık edılecektir. Kütübhaneye konulmak üzere, gerek memleketin eşhas nezdmde, gerekse resmî ve hususî müesseseler nez dinde inkılâba dair yazılan ihtiva eden kitab, fotoğraf, broşür, mecmua, gazete koleksiyonlan gibi bütün vesikalar toplanacaktır. Inkılâbm başlangıcmdan inki şaf ve tekamülüne aid malumatı ihtiva eden bu vesikalardan bir kısmı şimdiden toplanarak kütübhaneye konulmuştur. Garb ve şark lisanlannda inkılâbımıza dair, şimdiye kadar yazılmış eserler de getirtilerek yeni kütübhaneye konulacaktır. Bu suretle Üniversitenin herhangı bir branşından çıkacak olan gencler, inkı lâbm herhangi bir cephesi hakkmda bir tez, yahud travay yapmak istedikleri takdırde yeni kütübhanede her nevi vesika ve kitablan bulabileceklerdir. Türk tiyatrosu kurulurken Ankara Tiyatro mektebi nasıl çalışıyor? Hükumet yakında bu mektebden yetişecek tiyatro san'atkârlarımn istikballerini tamamen temin edecek tedbirler alacak Sebat etrneli ama?.,.. ünakaşalı bir muhavere dinledım. Konuşanlardan biri her başlanılan işe binbir güçlükle karşılaşılsa dahi devam edilmek lâzım geîeceğini, müşküllerden yılmanm «erke5e» yakışmıyacağını söyledikten ve Ziya Paşanm: Eovelce düşün bir işe, ya başlama evvel Ya başladığ.n kârı pezirayı hitam et Beytini okuyarak arkasından «manendi Şecer nâbit olur sabit olanlar» mısraını da terennüm ettikten sonra şu hikâyeyi anlattı: Timurlenk Kemah kalesini muhasara ederken çok sıkıntı çekti, geri çekilecek vaziyete düştü. Çünkü kale sarptı ve yaman bir surette müdafaa olunuyordu. Buna rağmen Timurlenk te muhasarayı bırakamıyordu. Zira şerefi tehlikeye düşecekti. Nihayet tadsızlık son hadde geldı, dedikodular ve hoşnudsuzluklar başladı. Timurlenk yese düşer gibi oldu, işte bu sırada o, bir karıncanın güçlüklerle nasıl pençeleştiğini görmek fırsatına erer. Cıhangırin kendı ağzından dinlenildığine göre karınca, cüssesinden çok büyük bir ekmek kırıntısını yuvasına doğru sürükleyip giderken bir tümseğe rastgeliyor. Minimini bir tümsek. Fakat karınca için Himalâya kadar yüksek!.. Hayvancağız, bu şahikayı aşmaya savaşırken yükünü düşürüyor, geri dönüp alıyor, gene tümseği tırmanmıya girişiyor. Lâkin yük gene yuvarlanıyor, hayvan da tekrar iniyor. Timurlenk gözlerini sahneye dikerek ibretle bakıyor ve kanncanın çıkıp inişlerini sayıyor. Hayvan, tam otuz üç kere ileri geri hareketi yapmış ve sonunda tümseği yükile beraber aşmış!.. îşte Kemah kalesini Timura maleden azmin, iradenin istinad ettiği canlı örnek!... Hikâyeyi dinliyen adam başını salladı: İyi amma, dedi, o sırada kahn ve gafil bir ayak gelip te kanncayı ezse ne olurdu?... • ı 1 Sergi Evi sahasinda yapılmakta olan inşaat Ankara 2 (Telefonla) En elve rişli soba ve teshin âletinin memlekette kolaylıkla ve ucuzca yayılmasmı temin için tedbirler alınması takarrür etmiştir. bu arada ithalleri sırasında gümrük fedakârlıkları ve saire gibi bazı muafiyetler verilmesi de derpiş olunuyor. Iktısad Ve~ kâleti, bu en iyi soba tipinin seçilmesi kin, tanmmış salâhiyetli zevattan büyük bır jüri heyeti teşkil edecektir. Jüri heyeti, bu aym 26 smda Ankarada açılacak olan kömür sergisinde teşhir olunan soba ve teshin âletlerini esaslı bir tetkikten ge~ çirdikten sonra, içlerinden en elverişlı olan tipleri intihab edecektir. Bu itibar mevzuubahistir. Bunlardan başka Anka" raya bir ecnebi futbol takımmm da ser ~ ginin açık olduğu günlerde, celbi de düsünülüyor. Bunun için bazı alâkadarların İngiltere ile muhaberede bulundukları da söylenmektedir. Kara ve deniz nakil vasıtalarından,, otellere ve lokantalara kadar büyük kolaylıklar ve tenzilât yapılacağı cihetle, bu yılın mart ve nisan aylannda, Anka radaki misafirler yekununun bir rökor teşkil edeceği muhakkaktır. Gerek dahıl" den ve gerek haricden Ankaraya müthiş bir ziyaretçi akını olacağı anlaşıîmiftır. Yeni Enstitü namına dün ilk ders, esBu iki ay içinde sergi şerefine temsiller ki Maarif Vekili Hikmet tarafından verilmiştir. Inkılâbın siyasî bakımdan tahliline dair olan bu derste, muhtelif fakültelerin ve yüksek mekteblerin son smıfla nnda bulunan gencler hazır bulunmuş lardır. Münir Nureddin konseri Şişli Halkevinin her gün sıcak j'emek verdiği 250 çocuğun yıl sonuna kadar yemeklerini temin etmek için Sosyal Yardım kolu namına 9 mart salı günü akşamı Pangaltı Tan sinemasmda zengin programla bir musiki gecesi hazırlanmıştır. San'atkâr Münir Nureddin ve arkadaşlarmm iştirak edeceği bu konsere aid biletlerin çoğu satılmıştır. Sağda, Tiyatro mektebinde bir ders, solda ve yukarıda taleieler Ankara 1 (Hususî) Ankara Devlet tiyatro mektebi derslerine büyük bir muvaffakiyetle devam etmektedir. Mektebi tesis eden Alman tiyatro mütehassısı Karl Ebert ayni zamanda yüksek bir aktör ve rejisör olduğundan talebeîer ver diği derslerden çok istifade etmektedir Ier. Mektebde bundan başka tiyatro ta" rihi, san'at tarihi, Entonosyon (ses ter " biyesi), musiki dersi, konuşmak, yürümek (stilize), j'est ve mimik, bediî ve beâenî jimnastik, eskrim ve saire dersleri veril mektedir. Bedenî jimnastik dersini Vil " dan Aşir vermektedir. sağlam temeller üzerinde yürümeğe Laş" laması bu çok yüksek san'at müessesesi nin de yeni Türkiyeye yakışır ve yaıaşır derecede inkişaf edeceğine en büyük bir delil sayılabilir. Türk Devlet tiyatrojunu da gene çok yakın bir istikbalde Türk Devlet operasınm takib edeecği de muhakkaktır. * * * On aydanberi, her türlü kayidsizliklere rağmen, gününde çıkan ve her sayısmda muazzam emeklerin kelime haline girmiş teri göze çarpan bir mecmua var: Türk Şairlerü... Bunu tek bir adam yazıyor, fakat nasıl?.. Sabahtan akşama kadar kitabhaneleri dolaşarak, akşamdan sabaha kadar da göz nuru dökerek!.. Mecmuanın adından mevzuuna intikal etmek ve o mevzudan da şu teşebbüsün ne derin bilgiye, ne büyük hazmete ve ne bitmez tükenmez sabra muhtac olduğunu anlamak kolaydır. Bin yıldan daha uzun bir tarıh devresinde yetişmiş Türk şairlerini birer birer ihmal ve nisyan köşelerinden çıkarıp canlandırmak, hal tercümelerile ve eserlerile yaşatmak?.. Bu, her eli kalem tutan adamın kân değildir. Bu kısa izahtan sonra neticeyi söyliyeyim: Kâğıd pahalıhğı ve rağbetsizlik yüzünden mecmua kapanmak felâketine uğramak üzereymiş. İşte güçlüklerle pençeleşen kanncayı çiğniyen ayak budur. Kültür Bakanlığmın vaziyete lutfen alâka göstermesini dilemek isterim. îş daîresi reisi Ankaraya gitti Bır komür ocağı şeklinde yapılmakta olan Maden Tetkik ve Arama Enstıtüsiınun paviyonu la kömür sergisi, en güzel, en iyi, en kullanışlı, en iktısadî ve en ucuz sobayı tedarik etmek gibi, hemen her evin baş'nda olan bir meseleyi de halletmiş olacaktır. Serginin kendisinden beklenen fayda" lar ve beynelmilel mahiyeti ile mütena " sib bir şekil alması için hazırlıklara de vam edılmektedir. Dahildeki kısımlardan başka, sergi evi sahasına da inşaat ya ~ pılmaktadır. Serginin, açık olacağı bir ay zarfında, Ankarayı ziyaret edeceklerin, hemen her gününü alâkadar edecek ayn bir program hazırlandığı da anlaşılnor. Bilhassa Ankaradaki büyük oteller, bu müddet zarfındaki misafirlerini eğlendirecek tertibat almaktadırlar. Diğer ta raftan, büyük mükâfatlı at koşulan ter tibi de mutasavver olduğu gibi bir «ko " mür kupası» için, büyük ve tanınmış ku" lüblerimiz arasmda, Ankaranın büyük stadında bir futbol turnuvası yapılması da verilecek, toplantılar yapılacaktır. Ayrr ca, büyük bir balo da tertib olunacaktır. Cumhuriyetin, ilk resmî beyneîmilel sergisi olan kömür sergisini ziyaret ede ceklerin, Ankarada çok sıcak ve neş'eli günler geçirecekleri, şimdiden tahmin e" dilebilir. Uç gün hapse mahkum oldu Mahmudpaşada bir trikotaj fabrıka sında çalışmakta olan Huriye isminde bır kadın, gece işinden çıkıp evine giderken yolda Salâhaddın isminde birisi Huriyenm koluna gırmiş ve bir yere gitmeği teklıf etmiştır. Huriye sert bir cevab vermiş olduğundan aralarmda kavga çıkrmş ve Salâhaddin Huriyeyi dovmeğe teşebbus etmiştır. Fakat Şükrü adında dığer bir genc işe müdahale ederek kadını kurtarmak isteyince iki delikanlı arasmda bir dövüşme başlamıştır. Vak'aya yetişen mahalle bekçisi, hepsini karakola götürmüştür. Sa lâhaddin dün cürmü meşhud mahkemesmde muhakeme edılmiş ve neticede Salâhaddin üç gün hapse ve 26 lira para cezasma mahkum olmuştur. İktısad Vekâleti îş dairesinin umumî müfettişliklere dahil vilâyetlerde mü messili olmaması yüzünden bu işlerle müfettişlikler, İktısad işleri müdürleri meşgul olmaktadırlar. Bu sebeble, Trak ya mıntakasmda tetkikler yapmak üzere birkaç gün evvel Edirneye gitmiş Üçü kız olmak üzere mektebde buluolan İktısad Vekâleti İş dairesi reisi E nan otuz üç talebe büyük bir intizam ve nis Behiç şehrimize dönerek Ankaraya disiplin altında hayat sürmektedirler. gitmiştir. Bunlar muayyen saatte kalkmakta, ]m nastik ve kahvaltıdan sonra derhal derslere başlamaktadırlar. Talebelerin bi'âis" tisna hepsi büyük bir kabıliyet ve heves göstermektedirler. Cins tavuk yumurtaları HalkaLdaki Vılâyet tavukçuluk mü essesesinde istihsal olunan damızlık cins tavuk yumurtaları geçen senelerde olduğu gibi bu s#ne de beşer kuruştan İstanbul Ziraat müdürlüğünce kuluçka sahıblerıne verilmeğe başlanmıştır. Çivi fiatları Ticaret Odası, çıvi fıatlarımn yeniden tesbıti için İktısad Vekâletinden aldığı emir üzerine yaptığı tetkikatı bitirmiştır. Şimdi 13,5 kuruş olan orta numa rah çivilerin 15 16 kuruş arasında satılması Vekâlete teklif edilmektedır. Miilâzimin Romanı Nakıli Türk Urologi cemiyetinde İ Abidin Daver Gazetemizde tefrika edilmiş olan bu roman, Kanaat Kitabevi tarafından kitab şeklinde neşreedilmiştir. Kesimli ve cildli olan kitabm fiatı 100 lnıruştur. Leylî ve meccanî olan tiyatro rr.ekte" bine gelecek sene daha fazla rağbet gösterileceği ve miktar itibarile de daha fazla talebe kaydedileceği muhakkak sayılmaktadır. Esasen yakmda hükumet te bu mektebden yetişecek olan tiyatro sanatkârlarının istikballerini tamamile terfih ve temin edecek tedbirler alacağından rağbetin de bu nisbette daha fazla * t a cağı tabiidir. Türk Üroloği cemiyeti başkan Bahaeddin Lutfi Varnalının başkanlığmda toplanarak aşağıdaki mesail müzakere edilmiştir: 1 Üroloğ Dr. Fuad Hamid Bayerle dahiliye mütehassısı Dr. Ali Rıza Sağlar müştereken tedavi ettikleri, Fokal enfeksıyonu veziko prostatitten almış bir sepsis vak'ası takdim etmişlerdir. Münakaşaya profesbr Behçet Sabit, Ali Eşref, Saim iştirak etmişlerdir. 2 Profesör Behçet Sabit tarafından Sıstostoniden sonra amboli mevzuun da bir kominikasiyon yapmışlardır. Hükumetin nihayet bu fevkalâde mü" Münakaşaya Dr. Fuad Hamid Bayer ve him işi de eline alması ve bu hususta çok Ali Eşref iştirak etmişlerdir. ğü zaman, sarılı başının kendisinde bırakhğı ilk intıbaı hatırlamıştı. Gözünün önüne gelen şey hep «sargı içinde» bir baştı. Arkasından bu hayal, Cemilin üç buçuk sene evvelki sargılı başma istihale etti. Orhan, otomatik bir hareketle elini cebine atarak, o gün sınıfta unuttuğu için kendisini bahçeden birkaç dakika ayrılmıya mecbur ederek, Tahsini Cemilin başını yarmakta serbest bırakan iri siyah taneli, püskülsüz tesbihini çıkardı. Babası nüzül inmiyen elinden bunu düşürmezdi. Orhan tesbihi îki elile tutup göğsü hizasına kaldırdıktan sonra, sağ elinin yalnız başparmağının hareketile ve öteki parmaklarmı hiç kımıldatmadan taneleri çekerken, aynen babasının tavnnı taklid ettiğinin farkma vararak, bu hatırayı devam ettirmek ihtiyacile modelini gözönüne getirince, içine şuur ve irade giren taklidi sahteleştiği için, hemen vaziyetini değiştirmeğe mecbur olmuştu. Bir kolunu sarkıttı ve tesbihi de yere doğru sallıyarak tanelerile oynamağa başladı. Zihnini bir an için bomboş bırakan bir sıkıntı duyarak derin bir nefes aldıktan sonra doğrulmuştu. Hiç birşey düşünmediğini zannettiği bu anda, zihnini kaplıyan bu zanla beraber gayet süratli birçok hayaller birbirinin peşisıra koşuyorlardı: Mehmedpaşa camisinin avlusundan, dohı yağan bir günde pencereyi acele kapatmak istiyen annesinin tırnağı ezilerek haykınşına ve oradan kendi parmağında dolama çıktığı başka bir gün, tırnağım okuyup üflemek istiyen babasıntian kaçışına kadar çocukluğuna aid hatıralar içinde iken, dalgınhkla yere düşürdüğü tesbihini almak için iğilince yaptığı gayretle terlemesi, ona, iki gün ateşsiz ve aç kaldığı tipili bir kış sabahı, soğuktan donmamak ve kızışmak için sokakta koşarken yere yuvarlanmasını hatırlattı. Tıpkı o günkü gibi şimdi de kalbi çok çarpıyordu. İçine biraz evvelkinden daha şiddetli bir sıkıntı bastığı için ayağa kalktı ve bir kararsızlık buhranmdan korkarak, iradesine herhangi bir mecra açmış olmak için müdiriyet odasma doğru yürüdü. Asistan Şcsket yazı makinesile birşeyler yazıyordu: Buyurun! dedi ve ayağa kalktı. Orhan, sebebsiz girdiği bu odada, göstermek istemediği endişelerini ona açmaktan başka hareketine makul bir mazeret bulamadığı için, en yakın koltuğa oturarak menenjite dair bir sual sordu. Asistanm verdiği cevablardan her biri onda büyük meraklarından birini tatmin edebiîecek esas noktalar olduğu halde, Orhan, dışarıya karşı dikkatini paramparça eden bir çarpıntı ve teheyyüc için M. TURHAN TAN Akından Akma Tarih, şiir; zevk ve heyecan kaynağı. Her kütübhanede bu eserden bir tane bulunmalıdır. de, onun söylediklerinden pek az şey anlıyordu. Bazan birçok kelimelerini hiç duymadığı cümleler arasında: «Kaidei kıhıfta hasıl olan bu çatlağm hatlan kulağa ve buruna kadar...», «kanın kültürü lâzım olunca...», «fiyevrinin 37 ile 40 arasında ve sık sık değişmesi, bir septisemiden şüphe ettirmekle beraber...» gibi, belki de kendisinde dikkatin azaldığını gözlerinden anladıkça sesini yükselten asistanm kesik sözlerini duyuyordu. [Arkast »arl Cumhuriyetin edebî tefrikası: 7 BiZ İNSANLAR Yazan: Peyami Safa arada bir siçrıyarak ve boğuk çığhklar kopararak yatışı... Sonra dündenberi ısrar eden başka bir hayal: Ölüsü; ve korkunc teferruat: Mezarm içinde gözlerinin biri ve elinin küçük parmağı şişiyor. İhtiyar kadını müdiriyet odasından çıkararak merdivene doğru götürüyorlardı. Hastabakıcı önde, camlı bölmenin kapısını açtı. Asistan bekleme odasının önünde durarak Orhana bakıyor. (Ve o Samiye Hanrm, Orhan kendisine Vedianın hastalığını telgrafla haber verdiği halde, o Samiye Hanım, hâlâ görünmedi, aralarmda birşey var, Vediaya vapurun yan kamarasmda gelen krizin hâlâ meçhul kalan sebebile Samiye Hanımın bu kayıdsızlığı arasındaki münasebetin nev'ine dair Orhanın dün gecedenberi yaptığı tahminlere bir yenisini ilâve etmeğe hali yoktu.) Asistan müdiriyet odasına doğru ağır ağır giderken Orhana bir kere daha bakmış ve onu tanıyınca selâmlamıştı. Hamalların merdivenden çıkardıklan ihtiyar kadmın geçmesi için hastabakıcınm bir an açık tuttuğu yaylı kapı serbest ka Hayal burada kayboldu. Sol taraftaki müdiriyet odasının kapısı açılmış ve koltuğunun altında büyük bir defterle asistanlardan biri bekleme salonuna doğru koşmuştu. Koridor kapısından iki koluna birer hamal girmiş, yaşlı bir kadın, inliyerek ve ikibüklüm ilrrliyordu. (Çatılmış kaşlar altında Samiye Hanımın bir an simsiyah ve bir an bembeyaz görünen büyümüş gözleri ve yanıbaşmda haykırıyormuş gibi canlı «eşek Türk!» sözleri Orhanın içinde bir daha parlayıp söndü.) Hamallar ihtiyar kadını müdiriyet odasma sokuyorlardı. Arkalarından bir hastabakıcı koştu. Onlar müdiriyet odasının kapısında kaybolunca Orhanın gözlerinin önüne Vedianın yukarıda, yatağındaki hali geldi: Dizlerini yukan doğru kırmış, başını pencerenin aksi tarafına çevirerek (çünkü menenjitlerde hastalar ışıktan hiç hoşlanmazlar ve bazan «perdeleri kapatmız!» diye bağınrlarmış.) ve gözleri yan aralık, hep ayni noktaya bakarak, çenesi yorganın altında kaybolmuş, lınca, gene sallanmıya ve yukarı kattaki yaylı kapının daha pes gıcırtılarile tiz perdeden kanşmıya başlamıştı. O kapıdan bir çocuk çıktı ve koridora doğru koştu. (Hayır! Kayıkçı Mustafanm oğlu, siyah kısa çorablı bacakları şimdi bir keçi sıçrayışile koridorda kaybolan bu çocuğa yaşça benzese bile onun kadar çevik değildi. Ağır ve mahzundu. Etrafındaki çocuklar, hep bir ağızdan «taşı Tahsin attı!» diye bağırmasalardı, Orhan için, Cemilin suratını delecek bir hızı o taşa veren elin Tahsine aid olduğunu kabul etmek zor olacaktı.) Vedianın hastabakıcısı koridor tarafından girerek merdivene doğru yürümüştü. Onunla beraber hastanın odasma gitmek için bir tereddüd anı geçiren Orhan, biraz evvel içtiği çorbanın vücudüne verdiği rahavetin azalması ümidile birkaç dakika daha oturmayı tercih etti; bu dinlenme zaruretinden erken kurtulmak ihtiyacile gözlerini kapadı ve derin bir nefes aldı. Yere basan ayaklarından birinin tabanında ve masanm üstünde duran bir elinin ortaparmağında, yorgunluktan tatlı bir karıncalanma içinde nabzınra vurduğunu hissediyordu. Kendini bıraktıkça dinlenme ihtiyacınm azalmıya değil, artmaya meylettiğini anladığı için doğruldu ve bir sigara yaktı. Bu müddet içinde bir kaç kere Vediayı öteki hastanede gördü Düzeltme Bundan evvelki tefrikalarda karine ve tahminle anlaşılabilecek bazı dizme vanlışlarından başka 3 üncü tefrikanın 5 inci sütununda cfazla çukur nasiye lerinin içine kaçan ilâh...» cümlesinde «nasiye» kelimesi <nahiye», 5 inci tefrikanın 2 nci sütununun <5nlüğünün önünde» kelimeleri <önlüğü nün göğsünde», 6 ncı tefrikanın dördüncü sütununda «bir his dalâletile gibi ilâh...> cümlesi «bir his dalâleti gibi...», Ve 6 ncı tefrikanın 4 üncü sütununda «sonu sislere karışan muntazam cüm leler söylediği olmuyordu.» cümlesin deki «olmuyordu» kelimesi oluyordu şeklinde tashih edilmek lâzım gelir. Özür dileyerek işaret ederiî.