28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
13 Maıt 1937 CUMHURt*ET Motöı süz tayyarelerle 38 saat havada kalınabiliyor 1 Bir çocuk tramvay altında can verdi, birinin de ayakları kesildi Bir Italyan gazetesi, Mısır hududuna kadar yapılan Hurrem Sultan Atinada Dün şehrimizde bir tren ve bir de yolun Mısır aleyhine sevkülceyşî bir maksadla okunurken tramvay kazası olmuş, bir çocuk ölmüş inşa edildiği iddialarını tekzib ediyor İnsanlar, ezeldenberi kuşlar gibi uçmak arzusuna bir çocuğun ayakları kesilmiştir. enim Cumhuriyet için yazdığım Bu feci kazalar şöyle cereyan etmiş Hurrem Sultan romanı henüz [BaştaraU 1 ınci sahıfedei kapılmışlardır; bu arzu nihayet bir hakikat olmuştur tir: Bu münasebetle 1 1 inci Trablusgarb tefrika edilmekte iken Atina gaille'lu halk, Duçeyi hararetle alkışlamış, millî rakıslar yapmışlardır. Bundan sonra Mussolini, buraya dönmüş ve eski Yunanlılarla Romalılardan kalma şe hirde yapılmakta olan hafriyatı ziyaret etmiştir. panayırı açılacaktır. Musolini Mısır hududundan Tunus hududuna geldıkten sonra ihtimal hava yollarile Trablusgarbin dahilindeki mühim yerleri ve bahusus Gadames'le Nalut şehirlerini ziyaret edecektir. zetelerinden biri, Eleftron Antropos, eserime büyük bir alâka gösterdi, şahsımı ve romanımı pohpohlu reklâmlarla yurddaşlarına tanıttıktan sonra bizde çıkan parçalan hem de resimli olarak tercümeye başladı. Bu iş, bir zamanlar kendi kendime yaptiğım bir* araştırmayı bana hatırlattı: Gazetelerimizin tercüme romanlarla dolup durduğunu görerek üzüldüğüm günlerin birinde Avrupalıların bizden ne gibi eserler aldıklarını merak etmiş ve bunlan tesbit etmek istemiştim. Farabi gibi, îbnisina gibi cihana hocalık etmiş büyük Türklerden yapılan tercümeleri, inceleme çerçevesi dışında bırakıyordum. Çünkü on'ar, ilım dünyasına gerçekten birer güneş gibi doğmuşlardı ve eser yazmayıp beşerin idrakine nur akıtıyorlardı. Bu haysiyetle onların eserleri tercüme edilmiş sayılamazdı, olsa olsa asırların kendilerinden tenevvür ettiği söylenebilirdi. Ben, altı asırlık bir devre içinde Avrupanın tercüme ettiği Türk eserlerini araştırmak istiyordum. îik bulduğum nümune, Kâtib Çelebinin Takvimüttevarihi oldu. Giorinaldo adlı bir îtalyan, âlim yurddaşımızın bu eserini 1697 de kendi diline çevirmiş. Sonra, Lutfi Paşanın ve Edırne Kadısı Muhiddin Cemalinin eserleri sıraya giriyor. Bunlar da gene Onyedinci asırda almancaya ve lâtinceye tercüme edilmişlerdir. Birinci tercümeyi Viyana sarayı tercümanlarından Sipeykel, ikincisini de şimdi adını hatırlamadığımbir Venedikli yapmıştır. Bu meyanda Lâtifinin Şaber tarafından tercüme olunan «Tezkeretüşşuaarası» da göze çarpıyor. Araştırmalanmı, işimin çokluğundan, başvurulacak kaynakların yokluğundan tarih sırasile takib edemedim, bir iki asrı geçerek Ondokuzuncu asra geçtim. Namık Kemalin Sılıstre adlı romanının gene almancaya çevrildiğini gördüm. Mütercim, Hanri Hart'tır. Fakat bu sefer, memleketimiz de tercümeden haber almıştır. Ne Kâtıb Çelebi, ne de kend,nden önce yaşamış olan Lutfi Paşa ile Muhiddin Cemali, eserlerinin frenkçeye çevrildiğini duymamışlardı, bütün Türkiye için de bu, meçhul bir vakıa idi. Berliner Tageblat'ın yazdığı tahlilî bir yazı, Silistre Vatan piyesinin almancaya tercüme olunduğunu yurdumuzda gazete okuyanlara haber vermiş olduğu gibi Petersburg'da çıkan Növye Vremya gazetesinin bu tercümeyi «lüzumsuz» bulup Namık Kemali, Vıİctoriyen Sardo'dan çok aşağı bir muharrir diye tavsif edişi de meseleye başka bir değer verdi. Namık Kemal küplere binmişti, Növye Vremya'yı hırpalıyordu. Ne garibdir ki Hoca îbrahim gibi o devrin medreseyi hortlatmak istiyen bir takım yobazlan da Petersburg'lu gazete ile dilbirliği yapıp Kemal Beyi tezyif etmeğe yeltenmişlerdi. Silistreden sonra muallim Nacinin Sümbülesi almancaya çevrildi, daha sonra Abdülhalim Memduh bir Fransız edıbile birleşerek eski ve yeni şairleri Avrupaya tanıtmağa çalıştı ve bu yol, çok silik olarak, bugüne kadar açık İcaldı. Bununla beraber birçok Türkler Avrupaca tanıldı. îşte ben, Hurrem Sultan Atinada okunmaya başlanırken bu hatıraları zihnimden gecirdim. Şimdi vaktim olursa altı asır içinde bizden tercüme olunan eserlere kaç para telif hakkı verildiğini araştıracağım. Tarihlerde böyle bir kayid yok, bana da birşey teklif edilmedi. Buna rağmen bir araştırma yapacağım. Olur ki başka dile cevrilen eserinden dolayı bes on akçe alan bir Türk adına tesadüf ederim ve hiç değilse müteselli olurum!.. Plânör nasıl uçar? İki f eci kaza Mussolini Bingazi mıntakasında geziyor Edirnekapıda Sultan mahallesinde Sarmaşık sokağında 34 numaralı evde oturan Velinin oğlu 11 yaşlarında Ha san, dün sabah saat 10 raddelerinde Şehzadebaşından geçmekte olan 603 numaralı varman Kâmilin idaresindeki Edirnekapı Sirkeci tramvayının kapalı bulunan sol taraf kapısma atlamıştır. Küçük yaramaz bu tehlikeli halde tram vayda giderken Veznecilerde yere atlamak istemiş, fakat ayağı taşa takılarak römorkun altma diişmüştür. Bu anî vaziyet karşısında çocuğun iki ayağını rö morkun tekerlekleri çiğnemiş ve ikiye ayırmışrır. Tramvay derhal durdurulmuş ve yaralı çocuk polisler tarafından kanlaı Turkkvşu plânorlerinden bm içinde Cerrahpaşa hastanesine kaldırıl Tıirkkuşunun hmmeüle birkaç gün zadıya takib etmiş ve paraşütü yaratma mıştır. iür hlanbulda da plânör uçuşlan yapdı ğa muvaffak olmuştur. Leonardo de VinCerrahpaşa hastanesinde Hasana a yor. Diın de, biıyuk bir havaalık bayra' ci, havanın da, toprak ve su gibi bir is meliyat yapılmışsa da çok geçmeden zamı ierlib edilerek plânör denilen motör tinad jıoktası ojduğunu keşfetmiştir kı vallı ölmüştür. Vatman nezaret altma asilz tayyarelerle uçuşlar yapddı. Plânör bu, çok mühimdir. lınmıştır. Tahkikata devam edilmekte le uçuş veya yelken uçuşu neye derler; Bu arada, hezan fen Ahmed Çelebi nasıl yapdır? Elbette merak etmişsinizdir. nin Galata kulesinden uçup Usküdara dir. Aşağıdaki yazı sizın bu merakımzı tat indiğini de kaydedelim. 1830 da İngiliz min edecek, insanlarm kuşlar gibi nasd fızyoloji alimi Marey kuşlarla böcekuçabildiklerini anlatacaktır. lerin uçuş harekâtının esrannı tamamen keşfetmiş ve sun'î bir böcek bile yapmıştı. Evvel zaman içinde, Girid adasında Bundan sonra, artık nazarî olarak uç lâbirent şekhnde yapılmış içinden çıkıl mak imkânı bulunmuş demekti. Uçmağa maz bir hapisanede iki mahpus vardı. çahşanların bir kısmı makineli bir vasıta Dekale ile oğlu İcare. Bunlar, mahpesten ile, diğer bir kısmı da makinesiz olarak kaçmak için balmumudan yapılmış ka kanadla maksadlarına varmağa uğraşı nadlar taktılar. Yunan esatirine göre yorlardı. İcare uçmağa ve kaçmağa muvaffak olİkincilerin elebaşısı Otto Lilienthal du; fakat havalandığı zaman güneşe çok isimli bir Pomeranyalı Almandı. 1848 yaklaştığı için, kanadlarının, balmumusu de doğmuş olan bu adam, ilk plânöriinü eridi, denize düştü. on üç yaşmda iken yapmıştı. Yirmi sene Bu bilmem kaç bin senelik masal, gös kuşların uçuşunu tetkik ve tetebbü eden teriyor ki, insanlar, insan oldukları an Lilienthal, plânörıle önünde mail bir sadanberi kuşlar gibi uçmak arzusuna ka tıh bulunan yüksekçe bir yere çıkıyor, opılmışlardır. radan kendi kendini boşluğa koyuveri Milâddan 400 sene evvel, Archyats yordu. Bu suretle gittikçe daha yüksek isminde makara. vida ve uçurtma gibi, ten atlıyarak gittikçe daha uzun uçuyoricad ve ihtiralarüe meşhur, riyaziye ve du. Böylece azamî 200 metroyu aşan umihanik alimi bir Yunanlı, günün birinde çuşlar yaptı. Fakat, 9 ağustos 1896 da, tahtadan yaptığı makineli bir güvercini taktığı kanadlarla daha uzun bir uçuş de uçurmağa muvaffak olmuştur. yapayım derken bir sağanak onu yere İcare'ın uçuşu mitolojık bir efsane olsa çarptı. Plânörün mucidi ertesi gün öldü. dahi Archytas'ın güvercini bir efsane de Onu ölüme götüren bu plânör, şimdi ğildir. 30 yıl önce size bu uçan tahta gü Münihteki meşhur Alman müzesinde vercin hikâyesini anlatsalardı, elbette saklıdır. Lilienthal, uçuşlannı rüzgâra inanmazdınız, fakat, kaç gündür İstanbul karşı yaptığı zaman daha muvafık oldu ufuklarında uçan ve bir tanesi Gülhane ğunu kesfetmişti. parkının ağaclarına konan kocaman kuşu Amerikada Octave Chanute isminde gördükten sonra, 2337 yıl evvel tahta bir alim de, onun izinde yürüdü. Amerigüvercinin de uçmuş olduğuna inanabilir kalı, «insanların ancak bu usulle yavaş sınız. Milâddan 400 sene evvel uçan tahta giivercinden sonra, kendileri de güvercin olmak istiyen birçok insanlar görülmüş tür. Bunların hepsi kanadlanmak ve mavi göklerde uçmak aşkile yanmışlar, bazıları hayallerine, ıdeallerine kavuşmak uğrunda can bile vermışlerdir. Bunlar arasmda bir Türk te vardı. Bu soydaşımız, Bizans İmparatoru Emmanuel Comnene zamanında, (1143 II80) îstanbulda uçus tecrübesi yaparken düşüp kemikle rini kırmıştı. Meşhur ressam Leonardo de Vincı bile, göklere yiikselmek arzusunu duymuş, bu maksadla kuşların uçuşlannı uzunuyavaş kuş olmayı öğrenebileceklerini» söylüyordu. 20 nci asrın ilk yıllannda üç satıhlı bir plânörle uçan bu alim, Amerikah meşhur tayyare mucidi Wright kardeşlerin hocası oldu. Bu iki kardeş iki satıhlı bir plânör imal ederek ilk uçuş tecrübelerini bununla yaptılar. Bu arada Lilienthal'in muasırlarından Fransız Penaud 1870 te ufak bir tayyare modeli yapıp uçurmağa muvaffak olmuştu. Bu tayyarenin pervanesini, büküle bükiile kurulan bir lâstik yay çeviriyordu. Bugünkii plânörlerin uçuşu Lilienthal'in uçuşlarının aynidir. 19041905 ten itibaren motörlü tayyarelerin gittikçe terakki etmesi üzerine, plânörcülük ve yel Mussolini'nin söyliyeceği nutuklar Bingazi 14 (A.A.) Mussoüni, yann Luigi Razza kasabasında bir nutuk söyliyerek ziraî ve içtimaî meselelerden bahsedecektir. Başvekil 1 7 martta Trablus'ta İslâm meselelerinden bahsedecek ve 18 martta Italyan milletine hitaben bir nutuk söyliyecektir. Kızıldeniz Atlas Okyanusu Bir Italyan gazeiesinin yazdıkları Tunusla Mısır arasında yapılan bu asrî muazzam yolun devamı olarak Mısırlılar Bingazi hududundan Nil nehrine bir yol yapıyorlar. Bu ikmal edildikten sonra Atlas Okyanusile Bahriahmer arasında otomobiller doğrudan doğruya işliyebilecektir. Italyanlar Tunus Mısır yolunu inşa etmek için daimî olarak 13,000 amele, 22 mühendis ve 500 murakıb kullan mışlardır. Bu yol 1,120,000 İngiliz Ürasına mal olmuştur. Roma 14 (A.A.) Gıornale d'ltaIia direktörü, Mussolini'nin Libya seyahati münasebetıle yabancı matbuat tarafından yapılan neşriyatı bir kere daha tetkik ederek, İtalya tarafından Tunus hududundan Mısır hududuna kadar ınşa edilen sahil yolunun Tunus ve Mısır aleyhinde stretejik maksadlar istihdaf ettiği fikrini reddetmektedir. Mareşal Balbonun beyannamesi Musolininin seyahati ve İngiliz gazeteleri Dünkü posta ile gelen îngiliz gazeteleri Musolini'nin Trablusgarb seyahati Kakkında birçok haberler ve mütalealar yazmakta, bahusus Tunus Beyliğile Mısır Krallığı hududlan arasında vücude getirilen büyük askerî yol hakkmda mufassal malumat vermektedirler. Taymis gazetesinin Roma muhabiri şu malumatı veriyor: 1926 senesindenberi Musolini ilk defa Trablusgarbi resmen ziyaret ediyor. Burada on gün kalacaktır. Duçe, Afrika toprağına îtalyan Imparatorluğunun müessisi olarak ayak basmaktadır. Zâhirde bu seyahatin maksadı Trablusgarb ve Bingazi sahillerinde Tunus hududundan Mısır smırına kadar inşa edilen büyük yolun küşad merasimini yapmaktır. Fakat hakikatte bu seyahatten mak sad, îtalyanın artmış olan şan ve şere fini teyid ve Îtalyanın askerî ve bahrî satvetini nümayişkârane ilân etmektir. Martm on ikisile yirmi ikisi arasında Trablusgarb ve Bingazi sevahilinde Italyan donanmasının yapacağı büyük manevraların son safhasında Musolini hazır bulunacaktır. Yeşilköydeki hava bayramına gitmiş olan Hüsameddin isminde bir çocuk, Istanbula dönerken trendeki kalabalıktan dolayı basamaklara asılmış ve raylar üstüne düserek bacakları kesilmiştir. Vak'adan haberdar edilen Emniyet Müdürlüğü nöbetçi müdürü derhal vak'a yerine gitmiş, yaralıyı hastaneye sevkettirmiştir. Hüsameddin Haseki hastanesine kal dırılmış ve ameliyat yapılarak hayatı kurtanlmıstır. ken uçuşu, muvakkaten, bir tarafa bırakıldı. 1920 de Ursinus isminde bir Alman mühendisi, motörsüz tayyarelerle, yani plânörlerle uçmağa yeniden ehemmiyet verdi. Almanların bu çalışmaları, hemen tesirini gösterdi. 1921 de yapılan bir müsabakada Martens isminde bir Alman 40 dakıka havada kaldı ve 5 kilometro mesafe katetti. Ayni yılda, başka bir Alman plânörle 3 saat havada kalma ğa muvartak oldu. Almanlar, bundan sonra plânörcülüğe daha fazla ehemmi yet verdiler ve bir çok rökorlar tesis ettiler. 1935 senesinde, bir Alman plânör cüsü 38 saat 10 dakika havada kalmak suretile Alman rökorunu kırmıştır. Sovyet havacıları, plânör katarlan yapmağa başladıklarını birer, hatta beşer kişilik beş veya yedi plânörü, kuvvetli bir tayyareye çektirmek suretile tıpkı bir lokomo tifin arkasındaki vagonları veya bir ro morkörün yedekledıği mavnaları taklid ettiklerini söylüyorlar. Gene Sovyet plânörcülerinden birinin G. N. 7 plânörile havada 5 buçuk saat kalarak 480 kilo metro katettiğini iddia ediyorlar ki bütün bunlar plânörcülüğün bugütıkü terakkisini gösterir. Musolni'nin Trablusgarb ve Binga ziyi ziyareti münasebetile Umumî Vali Mareşal Balbo Arab ahaliye hitaben şu beyannameyi neşretmiştir: «Memleketinizi ziyarete gelmekte olan zat öyle bir harb adamıdır ki hiçbir kusur ve kabahate müsamaha göstermez, bütün Akdeniz memleketlerinin müşterek anası Romanın şan ve şerefinin müdafii olup halkını Imparatorluğun evcibalâsına çıkarmıştır. Habeşistana galebe ederek mağlub olmaz ve zeval bulmaz olduğunu ispat etmiştir. Cümleye şan ve saadet temin eden Musolini islâmın hamisidir. Bu sıfatla müslüman halkları yükselt mektedir.» Deyli Herald gazetesi Mareşal Bal bo'nun müslüman halka hitaben neşrettiği beyanname hakkında şu mütemmim malumatı neşretmiştir: «Musolini islâmın hamisidir. Yüksek sesle ismini zikrediniz ve Cenabı Hak tan müşarünileyhin yoluna nur ve şan dileyiniz!» Sirt'in ortasında eski Romalılardan kalma tiyatro meydanında Italyan Imparatorluğunun tesisini tes'id için 93 kadem irtifaında bir takı zafer vücude getiril miştir. Musolini tarafından küşad edile cek bu abide pek uzaklardan görülmektedir. Askerî yol Habeşistanın zaptından evvel Trab lusgarb ve Bingazi Îtalyanın en mühim müstemlekesiydi. Bundan sonra da bu raları, faşist Îtalyanın imparatorluk yoIundaki inkişafı esnasında hayatî ehemmiyeti haiz bir rol oynıyacaktır. Musolini'nin otomobille baştanbaşa katedeceği bu yol şü'phesiz askerî mak sadlar için yapılmıştır. îtalyan Habeş harbinin ilk safhasında Akdenizde gayet vahim ihtilâtlar başgösterdiği zaman îtalya, alelâcele Trablusgarbla Bingaziyi tahkim etmiş ve bu yerleri müdafaadan başka taarruz harekâtı için de bir üs haline koymuştu. Musolini bu askerî yolu otomobille gezerken askerî ve tarihî ehemmiyeti olan bütün noktaları teftiş edecektir. Kendisini tantanalı bir surette karşılamak için Plânör nasıl uçar, daha doğrusu ha her tarafta fevkalâde hazırlıklar yapılmışvada saatlerce nasıl kalır? Onu da yann tır. Musolini, Îtalyanın her tarafından geanlabrız. tirilen çiftçi muhacirlerin neler yaptıklannı da tahkik edecektir. A. D. Izmirde gösterilen Habeşistan filmi Deyli Herald gazetesi Izmirde îtalyan konsolosu tarafından bu şehrin en büyük sinemasına Habeşistan harbın; gösteren resmî filmi görmek için mahallî muteberane gönderilen davetnamelerin, bir hâdise çıkması ihtimaline binaen zabıta tarafından geri aldırıldığını yazıyor. Mezkur gazete bu filmin, Yakınşarkta İngiliz aleyhtarlığı propagandasının başlıca vasıtası olduğunu ilâve etmektedir. Yaptığımız tahkikata göre, Deyli Herald gazetesinin verdiği bu haber tashihe muhtacdır. Her ne kadar Izmir Italyan konsolosluğu Italyan tebaasına gösterilmek üzere böyle bir filim getireceğini söylemiş ve îzmirdeki ecnebi konsoloslan da filmi görmeğe davet etmişse de muayven olan günde filim gelmediği için gösterilememiştir. Filim geldiği vakit te davetli'ere tekrar haber verilmemiş ve sadece îtalyan kolonisine gösterilmiştir. ve etri: Aklına birşey gelmesin. Başka bir karar yok. Birinci muavinin odasına yaklaştıkları için konuşmağa devam edemediler. f?' Cumhuriyetin edebî tefrikası: 18 BiZ İNSANLAR Yazan: Peyami Safa oğlan var, dün bir çocuğun başını taşla yardı. Hâdıseyi bılmez olur musun? Ha.. Evet... sen dün mezundun... evet, fakat belki duymuşundur; şakağında kan var, filân, dediğin çocuk, başımıza iş açıyor. Bugün inzıbat meclisi toplanacak. Ben sana meseleyi anlatayım da rica ederim hakkı iltizam et. Senin reyinin bence büyük ehemmiyeti var. Orhan vaziyeti anlatb. Ihtıyar onu dinlerken, kuruyan ağzını ıslatmak için dilini damağına yapıştınp çekerek şapırdatıyordu. Öksürdü, hokkasına tükürdü ve ağzına bir nane şekeri attı. Talihin istikameti makusesi üzere seyri, Mirrıhin Utaride doğru kurbu yemin ile meylınden ve ayrıca frenklerin Taureau dedikleri Zodiaque işaretinden müstebandır ki çekingen ve muammaalud bir tabiatin icabı olmak üzere bu sıkıntınm devamı ve bir müddet sonra feraha çıkması memuldür. Hem ne hacet, a birader, ben sana pazar akşamı gurubu şems vakti beyan etmedim mi ki bu mektebde sen ve ben faz'ayız, ikimizi de ellemek istiyorlar. Akıbet yakmdır. Bohçanı topla. Nane şekerime muhtac olursun. Dünkü vak'ai müessifeye gelince her nekadar hiçbir şeyden malumatım yoğise de gene o senin beğenmediğin ulumu hafiye ile bize ayan oldu ki sıbyandan birinin şakağmda görünen kızıllık, senin için madamülhayat, bir mukaddimei hadisat olacaktır. Orhan sözünü bitirince, Sabri Efendi: Hazreti Şemsi Tebrizî... diye başladı. Fakat Orhan onun sözünü hemen kes Şimdi rica ederim, biraz daha manmişti: tıkî konuşalım. Sende hissiyatı diniye hisOrhan tesbihini çıkardı ve tanelerini Bırak şu hazreti Şemsi Tebriziyi, siyatı milliyeden evvel gelir, bunu biliyoçekerek: rum; fakat Cemilın ve ailesinın millıyeti Sübhanellah! dedi, hocam, gel bi Sabri Efendi! dedi, bahse gelelim. Şemsi Tebribî ile fakirin adını bir mize küfür etmeleri dinî hislerin bile raz masiva dılıle konuş, rica ederim söyle, kulağına birşey çalındı mı? Fakir bir arada söyledin de hatırıma geldi. Bizim mahsulü değil. Sadece garbperestlik. bir kıt'amızm son beyti şöyledir: Vicdanı abd, iz'anı Rabdan şekva Cihanı pertevi fikrin tutarsa çok mudur, ederse perişan olur: Bu da benden! Sen Sabri! o Tahsini teneffüste bana gönder de zaBenim ol mevlevî kim zerre&iyim Şemsi içesine bakayım. Tebrizin. Rica ederim, Sabri Efendi! «Bırak olur mu evlâd? Nurumuzu Anladım: Meclisi inzıbatta reyi cradan alıyoruz. Fakat başım üzerine, fakir matlubdur. başım üzerine... Merak etmek sen! Da Tamam. Başka bir ricam yok. vayı fehmetmişiz. Bu asrı millide ecda Sen gene o Tahsini bana gönder. dın «etraki bi idrak» dedikleri kavmi ceYahud dosyasında velâdet tarihine balile eşek Türk diye hezeyan eden sıbyan.. kayım. Ilmi nücum söyler. îtikad et, oğSabri Efendi bir elini takkesinin üstüne lum. bastırarak, bir elini de ağzının üstüne ka Ben gidiyorum, hazret. Vadini upc.tarak uzun bir kahkaha salıverdi: nutmazsın, değil mi? îlâhi Orhan, ilâhi çocuk! dedi, Elvaadi keddeyn. nene gerek senin davayı millî? Herif Odadan çıkınca Ihsanla karşılaştı; drıdnotlarını karşıya dayamış, toplarının muid, ensesinin üstündeki saç kümesini namlusunu sinene çevirmiş, hâlâ mı davayı millî?.. Amma başım üzerine... Bir fa iki avcile sıvazlıyarak, muavin Celâlin kir sabinin müdafaasmdan kaçınmam. onu çağırdığını haber veriyordu. Sessizce Öyle de yandık, böyle de... O Celâl se birkaç adım yürüdüler. Orhan yan gözle nin de, benim de pasaportlarımızı çoktan muidin yüzüne bakarak, bildiği ve söy hazırlattı. Bu dünya daha beter viran o lemek istemedıği nahoş birşey varsa onu lacak. Bak sana Hâfızdan bir kıt'a oku sezmeğe müsaid bir işaret görmek isti yordu. Tam o anda îhsan durdu: yayım. Celâl masasının başında ayakta duruyordu. Içeriye girenlere bakmadı. Orhan yaklaştıktan sonra ona doğru gözlerini kaldırdı, fakat bakışlarım onun yüzünde bir an bile durdurmıyarak sol omzunun üstünden duvara doğru kaydırıp yarım bir daire ile tekrar önüne indirdikten sonra: Îhsan Efendi size söyledi mi? diye sordu. Orhan muidin tenbihini hatırlıyarak başını kaldırdı: Hayır! dedi. Bu teneffüsten itibaren çocuklan o bahçeye çıkaracak, başlarında o bu Iunacak ve sınıfa o sokacak. Orhan sesini çıkarmadı. Celâl önüne bakarak ilâve etti: Şimdilik müdür beyin emri bun Benden duyma, dedi, bundan sondan ibaret. ra teneffüslerde iptidaî smıflarının inzıOrhan gene sesini çıkarmadı ve muabatma ben bakacağım. vinin birşey daha söylemesini bekliyerek Orhan bunu mektebdeki vazifesinin biraz durduktan sonra odayı terketti. sonunu kendisine tebliğ eden bir ifade {Arkası var) nezaketi sanmıştı, fakat îhsan hemen ilâ M. TURHAN TAN Izmir muallimleri bir sandık kuruyorlar İzmir (Hususî) İzmir Muallimler Birliği bir «Öğretmenler Yardım Sandığı> teşkilini kararlaştırmıştır. Her muallimden altı ay için, maaşmın yüzde biri alınacaktır. Altı ay sonra bu nisbet kaldırılacak ve yalnız her ay 10 kuruş tahsili suretile ıktifa edile cektir. Bu sandık, icabında muallimlere % 5 faizle yardım ikrazatı açacak, ölen muallimlerin ailelerine el uzatacak, malul kalacak muallimlere yardım ve tekaüde çıkmış olanların tekaüd maaşlannı almcıya kadar himaye edecek tir. 2 3 Nisan Çocuk Bayramı haftasmm ilk günüdür. Yavrularınızın bayramı içjn hazırlanınız.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle