07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET 5 Şubat 1937 ( Şehîr ve Memleket Haberleıij Siyasî icmal Tarihî tefrika : 23 Yazan : M. Turhan Tan Soruyoruz! Tarife komisyonu Kadıköy cihetinde tramvay işlediğini biliyor mu ? Dün, Erenköyünde oturan bir okuyucumuz bize telefon ederek şu sözleri söyledi: « Gazetelerde Istanbul tramvay ücreilerinin yenıden ucuzlıya cağım okudukça gayriihiiyarî kal bimiz sızlıyor ve bu yaka tramvay ücretlerinin de ne zaman indirileceğini kendi kendimize soruyoruz. htanbulda Halk Eminönünden Bebeğe, Beyazıddan Kuriuluşa, Şişliue 6 kuruştan daha ucuza gi decek. Halbuki biz, bu yolun yarısı demek olan bir mesafeye 10 kuruş~ tan aşağıya gidemiyoruz. Acaba tramvay tarifelerini tetkik eden komisyon Kadıköyünde de tramvay işlediğini bilmiyor mu?» Biz okuyucumuza tamamile hak veriyoruz. Ve bunun sebebini alâ kadarlardan Süleymanın başı dönüyor! İyi bakım, iyi giyim ve kuşanım, kırmızı Rusya dağlarmdan koparılıp Istanbula getirilen canlı koncaya bambaşka bir lâtafet ve olgunluk vermişti Sultan Süleyman, kendini harem dairesinin ilk eşiğinde karşılamaya koşan anasının yanında Hurremi görünce tepeden tırnağa kadar titremiş, sendelemiş ve sonra kıpkırmızı kesilmiş olmakla beraber dişili erkekli beş altı yiiz kişilik bir cemaal öniinde vakarına aykırı düşecek bir iş yapmaktan korunabilmişti. O kalabalık olmasa anasını belki mühimsemıyecek, '. Hurremi çılgın bir tehalükle kucaklayı verecekti, çünkü kızı, kalbinde yaşattığı hayalden daha zengin ve daha cazibeli bulmuştu. îyi bakım, iyi giyim ve kuşa * nım, kırmızı Rusya dağlanndan kopan hp İstanbul sarayına getirilen bu canh koncaya bambaşka bir inkişaf, bambaşka bir olgunluk vermişe benziyordu. Saçlann rengi, eskisine nazaran, iki kat parlak l görünüyordu. Endam, bir bakışta sezilecek kadar tenasüb farkı taşıyordu. Ev velce yere eğili ve hırçm duran gözler şimdi munis bakışlar taşıyordu. Değişmi yen yalnız burundu. O, gene eskisi gibi şanlanmış bir ihtiras işareti halindeydi, kalkıktı ve üzerinde bulunduğu çehreye çevrilen gözlerjn hayretini uzaktan k a r şılıyordu. Süleyman, koncalık taravetini ve Ietafetini muhafaza etmekle beraber olgun bir gül cazibesi de hissettiren Hurremin güzellik bakımından elde ettiği terakkiyı başdöndürücü bir hayretle ve iliğine kadar işliyen bir hayraniyetle anladıktan 5onra kıpkırmızı kesilen yüzünü anasının ivuclarına kapadı, kekeledi: Çok teşekkür ederim valide. El ması iyi işlemişsin, pırıl pınl etmişsin. Üçümüz bile gidelim, halvette konuşa 'ım. Onun yolboyuna dizilen renk renk başlara ve onlarm serdarı gibi bir durum alan Mahidevrana iltifat etmemesi, oğlunu da öpüp okşamak şöyle dursun, hatta görmemesi işte bu sebebdendı, Hurremi serpilip açılmış ve gerçekten ilâhileşmiş bulmasındandı. Kızın ayak sesini duy dukça halecana kapıldığı ve yirmi adım ötede bekliyen halvet âlemini düşündükce de heyecana düştüğü için yanmı, yönünii görmüyordu, göremiyordu. Kendi dairesinde anasile ve Hurremle yalnız kalınca ruhundaki sersemlik geçtı, yerine alevlı bir ıştiha geldı. Küçük Rus kızını, bir cennet elması gıbı dılım dilim soyarak yemek, ağzile ve dişile değil, sinirlerinin her zerresile çiğniye çiğniye yemek, ruhuna hazmettirmek isti yordu. Yedi buçuk ay süren meşakkatli bir perhizin vücude getirdiği açlık, ma nevî ihtiyacları kamçıladığından âşık Hünkâr, homurdıyan bir kurd gibi gö rünüyordu. Fakat madde ile mananın birbirini tamamlamak suretile kendisine aşılamış olduğu bu kurd ihtirasını yenmekte gecikmedi ve birden soğukkanlıhğmı ele aldı. Çünkü Hurremin parlak bakışlarmda aşk yoktu. Yalnız sevinc ve biraz da gurur vardı. Süleyman, damarlarını yakan ateşe ve gözlerini bürüyen dumana rağmen bunu sezince iradesini topladı, ay lardanberi taşıyageldiği düşünceye avdet etti. Şimdi, avcunun içinde gibi duran güzellik koncasını uluorta koklamak hırsmdan uzaklaşmıştı, onun her yaprağma bir aşk kokusu işlemek ve bir koncadan muattar bir sevda kıvılcımı yaratmak emeline kapılmıştı. Valide Sultan, henüz seferber kılığmı terketmiyen, zırhı içinde demirden bir heykel gibi görünen oğlunun karışık düşünceler geçirdiğini sezdiğinden şefkatli sesile bir musahabe mevzuu açtı: Aslanım, dedi, gazan mubarek olsun. Şanma şan kattın, fakat ben de burada az yorulmadım. Şu küçüğü adam etmek için çekmediğim zahmet kalmadı. Allaha şükür, emeklerim boşa gitmedi, seni hoşnud olmuş gördüm. Ve «öp, aslanımın ayaklannı» emrıle Hunemi secdeye kapandırdıktan sonra oğlunun zelzeleler geçirdiğini sezmek sizin sözüne devam etti: Haspa çok akıllı şey. Mektubla nmda da yazıyordum ya. Bir sözü iki ettirmiyor, şıp diye belliyor. Türkçeyi benim kadar öğrendi. Okumada, yazmada ise beni fersah fersah geçti. Kaleminden kan damlıyor desem yalan deği'. Neler yazmıyor neler? Sultan Süleyman, duyan fakat anla mıyan bir kulakla anasmı dinliyordu. Hurremin ayaklannı öpmesi üzerine soğukkanlılığını yeni baştan kaybetmişti, gene aç bir kurd ihtirasına kapılmıştı. Ayaklarma sürünen dudaklann ateşi, ta başına yükselmiş gibiydi, beynini yakıyordu. Bu sebeble yalnız kalmak, ihtirasına biraz sükun getirmek istedi. Tekrar teşekkür ederim valide, dedi, gerçekten iyi bir iş işlemişsiniz, nur dan oya yapmışsınız. İznin olursa onu bir sınayayım, neler öğrendiğini gözümle göreyim. Hafsa Sultan afallar gibi oldu, bön bön oğluna baktı. Seferden gelen oğlunun üstünü değiştirmeden, yüzünü yıka madan, karnını doyurmadan Hurremle başbaşa kalmak isteyişini garib bulmuştu. Gerçi Padişahın bu küçük kıza pek değer verdiğini biliyordu. Ondan dolayı da kendisi gece, gündüz demeden Hurremi terbiyeye çalışmıştı. Bütün bunlara ragmen oğlunun bu kadar sabırsız davranacağına ıhtımal vermiyordu. Kadmcağızın böyle bir ihtimale zih ninde yer vermemekte hakkı da vardı. Çünkü saray an'anelerine göre Padi şahlann yeni bir gözde seçmeferi'hususî merasime bağhydı. Onlar, o tacidar hovardalar, kapı ardlarında aşk yakalıyan tesadüf avcısı çapkmlar gibi uluorta hareket etmezler ve edemezlerdi. Her bayram gecesi kendilerine anaları tarafından birer halayık sunulmak âdeti o zamar. henüz teessüs etmemişse de gözdeyi seçmek usulü çoktan kurulmuş bulunuyor du. Bu usule nazaran Hünkâr, kalbi olmıyan taze bir aşk yaratmak isteyince haremağalarınm reisine fikrini açar, o da bütün kızları hazırlayrp efendisinin yolu üstüne sıralar ve Hünkâr, içlerinden kimi beğenirse onun omzuna mendilini atarak seçme rasimesini tamamlardı. Süleyman, bu an'aneye saygı göster miyor ve anasının sadece terbiyesini tebarüz ettirmek düşüncesile odaya getirdiği bir kızı yanında alıkoymak istiyordu. Fakat ne denebılırdı?. Hünkâr, an'aneden de üstün bir kudretti. Bu sebeble Valide Sultan, hayretini çabuk giderdi, hatta gülümsemeğe çalıştı. Allah, dedi, safayı hatır versin. Umarım ki küçükten memnun kalacak sın! İşte o sırada Mahidevran haremağa larile dıl kavgası yapıyordu, içeriye gir mek istiyordu. Hafsa Sultan, dışandaki gürültüyü hassasiyeti bir nokt a üzerinde toplanmış ve Hurremden başka birşey görmemek mevkiine düşmüş olan oğlundan b'nce duydu ve hemen perdeye koş tu, vaktinde yetişmiş ve halvetin zevkine balta asılmasına engel olmuştu. [Arkası Konservatuarda diploma tevzii merasimi Geçen sene mektebi bitiren 10 talebeye dün merasimle diplomaları verildi Silâhlanma yarışı illetler Cemiyeti meclisi, bu ka dar senedenberi, adı geçmiyen silâhlan • bırakma konferansı riyaset divanınm gelecek mayısın altısında Cenevrede toplanmasına karar vermiştir. Meclis, divana muayyen bir ruzna me tayin etmemiştır. Divanın kendisine münasib göreceği maddeleri ruznamesine koyacaktır. Muayyen bir program gösterilmemesi silâhları bırakma konferansı nın tekrar canladınlmasında bir mana olmadığmı ve bundan müspet bir fayda beklenmediğmi ispat ediyor. Fakat bütün dünya devletlerinin tarihte misli görülmemiş derecede geniş bir ölçüde silâhlanmağa koyulduklan bir sırada, belki dünyayı muhakkak bir felâ ketten kurtaracak bir fikir ve ruh uyan dırılır ümidıle konferansın canlandınlmasına teşebbüs edihniştir. Şimdiye kadar konferansın akim kalmasının zahirî sebebi Almanyaya müsavat hakkının tanınma smdan çıkan zorluktu. Almanya müda faa işlerinde müsavat hakkını kendi kendine temin etmiş bulunduğundan, Ingiliz parlamentosundaki son münakaşada söylendiği gibi konferansın toplanmasını tabiî görenler de vardır. Soruyoruz! ŞEHÎR tŞLERl Soy adları da yazılacak Bina ve Belediye vergisi mukabilinde tahsildarlar tarafından mükelleflere verilmekte olan makbuzlara bundan sonra makbuz sahiblerinin soy adları nın da behemehal yazılması hususunda alâkadarlara emir verilmiştir. Otobüsler için yeni biletler hazırlandı Otobüs sahiblerine tevzi edüecek yeni biletlerle imza ettirilecek taahhüd nameler Belediyece hazırlanmış, Seyrüsefer şubesine gönderilmiştir. Yarından itibaren taahhüdnamelerin imzasına başlanacak ve taahhüdnameyi imza edenlere biletler verilecelctir. Taahhüdnameyi imzadan istinkâf edenler ise dün de yazdığımız gibi seferden menolunacaklardır. Mezun talebeler MT arada, diploma alanlar namına viyoloniste îskender söz söylerken, Konservatuar müdürü Yusuf Ziya hitabesini irad ediyor. Konservatuarı geçen sene bitirmiş olan 10 talebeye dün öğleden sonra saat 6 da Konservatuarda merasimle diplomaları verilmiştir. Yapılan toplantıda Vali ve Belediye reisi, Şehir Meclisi azalan, Konserva tuar muallimleri. matbuat mümessilleri ve talebeler hazır bulunmuştur. Evvelâ Konservatuar müdürü Yusuf Ziya bütün musiki tarihini ve inkılâbını hulâsa eden çok kuvvetli bir nutuk söyliyerek bugün elde edilen neticele rin nasıl mesai mahsulleri olduğunu izah etmiş, Belediye reisi Muhiddin Üstündağ da müessesenin kıymet ve ehem miyetini tebarüz ettiren sözlerle cevab vermiştir. Mezunlar namına viyolonist İsken der güzel bir nutukla hocalarına teşekkürde bulunmuştur. Müteakiben mezunların diplomaları tevzi ve davetlüer büfede izaz olun muştur. Dün şahadetname alan gene müzis yenlerimiz şunlardır: Rana (piyano) Hadiye (viyolonsel), Kovarik (şan) Balutyan (şan), Bedriye (şan), İsken der (keman), Hüseyin (klârnet), Mu zaffer (korno), Fuad klârnet, Mahmud (trambon), Asım (alto). Genclerimizi tebrik eder, hayatta mu vaffakiyetler dileriz. Şu kadar var ki Almanyanın bütün dilekleri henüz tamamile yerine gelmiş değildir. Fransa ve İngiltere ham mad de ve iktısadî yardımlar mukabilinde Almanyayı silâhlanmağa devam etmekten vazgeçirmek ve silâhlanmasına bir had tayin etmek istiyorlar. M. Hitler, son nutkunda her millet kendi müdafaa ölçüsünü kendisi tayin eder; diyerek silâhları azaltmak işini pazarlık mevzuu yapmıyacağını kat'iyetle söyledi. Hulâsa silâhlanma yarışını ne konfe rans, ne de cebir ve tazyikle durdurmak kabil olmıyacaktır. Bilâkis bütün dünya devletleri ve bahusus büyük devletler son gayretlerile her ne pahasına olursa olsun silâhlanmağa devam edeceklerdir. Bu gün İngiltere, Fransa, Amerika ve Japonya parlamentolannda bütün müzakerelerin sıklet merkezi silâhlanma üzerindedİT. Otoriter, diktatörlük rejimlere tâbi memleketlerde silâhlanma işleri umomî meclislerde ve gazetelerde pek mevzuu bahsolmaz, bu faaliyetin nelere vardığı, daha ziyade, meydana gelen eserlerden anlaşılır. Son günlerde Fransız parla mentosu, Fransanın denizden, havadan ve karadan silâhlanması mevzuu üzerinde durmuş ve çok mühim müzakereler cereyan etmiştir. Yapılan münakaşalardan ve alman kararlardan Fransanın, son zamanlarda fevkalâde silâhlandıktan başka gelecek yıllarda da harb hazırlığına, bir kat daha kuvvetle devam edeceği anlaşılmıştır. Fransa Harbiye Nazın dört se neye taksim edılmek üzere on dokuz. milyar franklık tahsisat istedi ve aldı. Bunun esbabı mucibesini izah maksadile muhtelif Avrupalı devletlerin askerî kuvvetlerini tahlil ederken şimdi listenin başına Almanyanın geldiğini ve Almanyada yapılan meşhur otomobil caddeleri şebekesile Alman ordusunun hareket kabiliyeri fevkalâde bir dereceye vardığını söyledi. S o ^ e t Rusyanın tank ve tayyarelerinin sürati ve adedi itibarile dünya nm birinci devleti olduğunu da kaydetti. Fransa 800,000 mevcudlu hazarî ordusunu zayıf bulduğundan yeni tahsisatla bu orduyu makineleştirecek, Maginot müstahkem hattını da Manş denizine kadar uzatacaktır. Parlamentodaki müza kerelerden, Fransanın hava kuvveti, bütün dünyanın en kuvvetli hava donanmalanndan biri olduğu anlaşıldığı halde, gene son derecede artırılacaktır. Donanmaya gelince, bugün Fransız donanması 420,000 ton ve mürettebatı 57,000 kişi olup dünya dördüncüsüdür. Fransız filosu, Alman ve italyan donanmalannın mecmuuna faik olduğu halde Bahriye Nazın bunun 850,000 tona çı karılacağmı ve lâzım gelen kanunun parlamentoya verilmek üzere bulunduğunu söylemiştir. Fransanın karadan, havadan ve de nizden yaptığı bu fevkalâde harb hazır lığının aynini diğer devletler dahi kendi kudretleri dahilinde yapmaktadırlar. Bütün dünya sonu korkunc bir yarışa girmiş bulunuyor. Bu tehlikeli vaziyetten dün yayı kurtaracak konferans değil, milletlerin realist düşüncelerle uzlaşmalan ve anlaşmalarıdır. Şehir Meclisinde Birçok tezkereler encümenlere havale edildi Gece seferleri Kadıköyüne son vapur 12,15 te hareket ediyor Akay idaresi, görülen lüzum üzerine geceleri 11,45 te Köprüden kalkmakta olan vapurlannı 12,15 te kaldırmağa başlamıştır Bu karar, İstanbulun gece hayatmdan istifade etmek istiyen Ka dıköy halkı için iyi olmuşsa da başka bir noktadan da şikâyetlere sebebiyet vermiştir. Akay idaresi bu postadan evvel saat 10.30 da bir vapur kaldırmaktadır. Bu saatten son vapura kadar bir saat b r k beş dakika hiçbir posta yapılamamaktadır. Bu hal, on bir kırk beş pos tasını biraz daha geriye almayı mucib olan lüzumun aksi vaziyetleri doğur maktadır. Kadıköylüler, Akay idaresinden on buçuk ve on iki çeyrek vapurlan arasma bir posta daha ilâvesini istemek tedirler. Tahdidi sinne tâbi tutulan Belediye memurları Seyrüsefer memurlarmdan otuz kişi elli yaşım doldurduklan için tahdidi sinne tâbi tutulmuşlardır. Bu memur larm dünden itibaren vazifelerine nihayet verilmiştir. Vazifesinden uzaklaş tırılan bu otz memur dün Belediyeye müracaat ederek mağdur bırakılmamalarını istemişlerdir. Müracaatleri tetkik edılmektedir. Şehir Meclisi dün birinci reis vekili Necibin riyasetinde toplandı. Ramide bir nahiye teşkil edilerek bu nahiyenin Eyüb kazasına bağlanması Raminin, bugünkü vaziyetine göre, idarî, beledî ve iktısadî noktalardan inkişafı için lüzumlu bulunduğu hakkındaki tezkere okunarak Mülkiye encümenine verildi. MÜTEFERRtK Bina mecralannın umumî kanala bağBir Felemenk mekteb gemisi lanması ameliyesinin Belediyenin nezareti altında yaptınlması ve bu ameliyeden ageliyor lınacak ücretin bir tarifeye tâbi tutulmaBir Felemenk mekteb gemisi bu sa SÎ hakkındaki diğer bir tezkere de mül bah limanımıza gelecek ve şehri selâmkiye ve sıhhiye encümenlerine gönde lıyacaktır. Gemi limanımızda beş gün rifdi. kalacaktır. Sürpagop mezarhğı dolayısile açılan Yangın tahkikatı bir dava hakkında her iki taraf arasında Büyükderede Kıbrit fabrikasmda çı kararlastınlmış bir sulhname ve bu hukan yangın hakkında zabıta tahkikata devam. etmektedir. Yangınm neden çık susta bir de mahkeme kararı mevcud olduğundan yapılacak muamelenin mectığı henüz anlaşılamamıştır. lisçe tayin olunması hakkındaki tezkere Yeni evrakı nakdiyeler de kavanin encümenine havale olundu. Parçalanmış ve eskimiş evrakı nak Ruznamede görüşülecek başka birşey diyeye karşılık olmak üzere (50) mü kalmadığından pazartesi günü içtima eyon liralık yeni evrakı nakdiye bastı rılmıştır. Bm ve elli liralık olan evrakı dilmek üzere celse tatil edildi. nakdiyeler eski klişe üzerine yeni harflerle basılmıştır. KÜLTÜR tŞLERl DENÎZ ÎSLERt îskenderun postaları Devlet Denizyollan idaresinin İskenderuna vapur seferleri yapmak için bir proje hazırlıyarak İktısad Vekâletine gönderdiğni bildirmiştik. İktısad Vekâleti bu husustaki tetki katını ikmal ederek Vekiller Heyetine bu hususta bazı tekliflerde bulunmuş tur. Keyfijretin ayrıca Vekiller Heye tinde de müzakere edilerek işin bir karara bağlanacağı anlaşılmaktadır. İskenderuna vapurlarımızın önümüzdeki yaz mevsiminden itibaren ve haftada bir defa uğnyacaklan ve ihtiyac hasıl olduğu zaman posta adedlerinin çoğaltılacağı söylenmektedir. Balık bolluğu Son günlerde Marmarada çok baiık çıkmağa başlamıştır. Buna mukabil Boğaziçinde pek az balık avlanabilmektedır. Marmarada çıkan balıklar en fazla torık ve hamsidir. Mevsimi olmasma rağmen uskumru daha az çıkmaktadır. Limanımızda bulunan İtalyan ve Yu nan vapurları dün küllİ3retli miktarda torık almıslardır. 52 nci mektebdeki ölüm hâdisesinin tahkikatı Geçenlerde Samatyada 52 nci ilkmektebde şimendifer bekçilerinden Ali Çavuşun oğlu Receb ölmü§ ve bu ölümün mekteb Başmuallimi Pertev tarafından çocuğun dövülmesinden ileri gel diği iddia edilmişti. Maarif Vekâleti tarafından yapılan tahkikat neticesinde Başmuallimin, çocuğu dövmediği anlaşılmıştır. Bükreş elçimiz Silistire Türk mektebinde ADUYEDE Bakırköy cürmü meşhud mahkemesi lâğvedildi Cürmü meşhud kanununun mer'iyet mevkiine vaz'mdan sonra bu kanunun şümulüne giren suçlardan Bakırköy mahkemesine gelen iş miktarınm azlığı ve mahalli mezkurun merkeze yakınlığile nakil vesaitlerinin bolluğu bu teşkılâtm idamesine ihtiyac bırakmadı ğından 8 kânunusani pazartesi sabahmdan itibaren lâğvedildiği alâkadarlara bildirilmiştir. Şarkî Karaağaclılarm güzel bir kararı Fatih Noterinin muhakemesi Ağırceza mahkemesinde muhakeme edilmekte olan Fatih Noteri Şükrü, Baş kâtib Fevzi ve daktilo Münevverin muhakemelerine dün de devam edilmiştir. Suça iştirakten dolayı dört buçuk ay danberi mevkuf bulunan daktilo Mü nevverin vaki olan talebi tetkik edile rek tahlıyesine karar verilmiştir. Mü nevverin muhakemesi gayrimevkuf olarak cereyan edecektir. müze uygun bir tarzda yetıştırilmesınden Noter Şükrü de tahliye talebinde buderin memnuniyetini izhar etmiştir. lunmuşsa da evvelce defterler üzerinde Yukarıkı resım elçımızi mektebi gez tetkikat yapmak üzere taym edilmiş odikten sonra Silistire müftisile yerli eşraf lan ehli vukuf henüz raporunu hazırlave ahali arasında göstermektedir. madığından bu taleb reddedilmiştir. Bükreş elçımız Hamdullah Suphi Tanrıöver geçenlerde Silistireye giderek ora Türklerıle temaslarda bulunmuş ve Türk ilkmektebini ziyaret ederek gördüğü intizamdan ve talebenin millî kültüri Şarkî Karaağaç (Hususî) Buranm çocukları ilk tahsillerini bitirdıkten sonra daha fazla okuyabılmek için ci var kaza ortamektelberıne ve ekseri yetle Konyaya giderler. Okumağa teşne ve fevkalâde istidadlı olanların pek çoğu ise maddî imkânsızlıklar yüzünden tahsillerini terket mekte idıler. Bunu nazarı itibara alan bir kısım genclerimiz <Şarkî Karaağaç Kalkınma Birliği» namıle bir cemiyet tesis ederek bu gibi arkadaşlarma yar ÜNtVERSlTEDE dım etmeğe başlamışlardır. Birlik, Konyada bir pansıyon açmış ve bunun masİki enstitü açılacak rafını Karaağacımızın hamiyetli halkı Üniversitede, önümüzdeki sömestr » üzerlerine almışlardır. den itibaren radyoloji ve fisiyolojı ensYukarıki resim pansiyonun Konyada okuttuğu çocukları hep beraber yemek titüleri açılacaktır. Hazırlıklara devam edilmektedır. yerlerken göstermektedir. Muharrem Feyzi TOGAY
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle