Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
22 Bîrlncikânıuı 1937 CUMHTJRrYET Ölümü münasebetile: Naşid «Doğru» diyor «Istanbul eskisi kadar bile eğlenemiyor. Bunu temin için halka çok kolaylık gostermek ve yenilik yapmak lâzımdır» Anketi yapan: SALÂHADDIN GONGÖR Büyük halk san'atkân «Naşid» i, gece oynryacağı oyunu prova ederken buldum. Beni görünce, çevik bir haıeketle, sahneden yere atladı: Bir davamız var.. diye söze başladım. General Erich Ludendorff Yazant ABtDlN DAVER Büyük Harbin büyük îhnalanndan biri daha öldü. General Erich Ludendorff, Büyük Harbm, muhakkak, en meşhur kumandanıdır. îngiliz askerî muharrirlerınden yüzbaşı Liddell Hart, «Şohretler» isimli kitabında ona «makine Napoleon» der ve Büyük Harb vesikalara dayanılarak aydınlatıldıkça Ludendorff'un «19141918 harbi kumandanlarınm belki de en büyüğü» olarak meydana çıkacağını söyler. PENCERESiNDEN Kadın ne zaman genc sayılırmış? Harbden evvel Ludendorff, 9 nisan 1865 te vaktile Prusya idaresinde bulunan Leh toprak Iarından Kruszevina'da doğmuştur. Bir çiftlik müdürünün oğludur. Kendisi ailesinin zengin olmadıgmı söylerken «her ferdin, ailesi için ve devlet için yaşaması mecburiyeti hususundaki sarih kanaatine inzımam eden vatan aşkı ve Krala sadakat. tşte hayata adım atarken ebevey nimden tevarüs ettiğim şeyler bunlardı.» diyor. Hatıratında, genc ve küçük bir rütbeli zabitken, mütevazı odasında siyasî ve askerî tarihler, coğrafya kitablan okuyarak mektebde öğrendiği bilgilerini artırmağa çalıştığını söyliyen Ludendorff vatanı ve onun büyük adamlarile iftihar ettiğini, Bismark'a karşı adeta mukaddes bir hürmet duyduğunu, Almanyanın medeniyet ve insaniyete ifa ettiği sulhperver hizmetin azamet ve ehemmiyetini anladığını» ilâve ediyor. Ludendorff 1883 de Prusya ordusuna ve 1894 te Alman büyük erkâmharbiyei umumiyesine girmiş, orada yaşına ve rütbesine nazaran çok büyük bir nüfuz ve ehemmiyet kazanmışhr. «Büyük Erkânıharbiyeiumumiye» o zaman, Alman hükümdarım da oynatan en mühim ve en kudretli teşekküldü. Lu dendorff, harekât şubesinde, Almanyanın harb plânlannı hazırlıyan başkan Graf von Schlieffen ile beraber çalışmıj ve 1908 de bu şubenin müdürü olduğu za man, Schlieffen'in plânlannın tatbikını temin edecek şartları hazırlamıştır. 1913 te kabul edilen Alman askerî kanununu o hazırlamış, fakat Alman ordusuna hazarda üç kolordu daha ilâvesini kabul ettirememiştir. Bu hususta o kadar şiddetle ısrar etmiştir ki nihayet kıt'aya sevkine mecburiyet hasıl olmuş, 39 uncu» tüfekci alayma tayin edilmesi, kendisi için bir gözden düşme telâkki edilmiştir. Giildü: Aman, beni şahid yazdırma! Mcrak etmeyin, dedim, bu davanın, şahide, ispata ihtiyacı yok: «îstan bul, eğlenemiyor» diyoruz. Bütiin bir ömrü, îstanbulu eğlendirme yolunda harcıyan bir komedi üstadmın, bunca sene sonra, hâlâ «eğlenemiyen bir Istanbul» dan bahsedilmesine canı sıkılacak sanmıştım. Bilâkis, bana hak verdi: Çok doğru söylediniz! Istanbul, eskisi kadar bile eğlenemiyor. Vaktile îstanbulun şimdıkinden daha geniş bir eğlence programı vardı. Gece hayatı, he nüz başlamadığı halde, kaçamak suretile, evlerinden dışan çıkabilenler, «bu gece nereye gidelim?» diye düşünmezlerdi. Şehzadebaşmın yirmi, otuz sene ev velki ramazanlarını hatırlarsınız değil mi? Buraları, adeta bir panayır yerine dönerdi. Her kahvede çalgı.. Her köşede, meddah.. Adım başında karagöz.. Sonra, yer yer orta oyunlan, cambazlar, tiyatrolar.. $imdi, Şehzadebaşında kim kaldı ? Bir ben, bir de Dümbüllü! Eğlence çeşidleri; sinema ile tiyatroya münhasır kaldı. Halkın sevdiği oyuncular, birer birer çekildiler. Kimi ihtiyarladı, kimi öldii; yerlerine yenileri de yetişmedi ki!.. Eskiden eğlence çeşidi çoktu. Fakat eğlenen insan azdı. Kadın, erkek bir a rada bulunamadığı için, eğlentiler de gayet yavan geçerdi. Sonra; bütün eğlence yerleri, bir takım zorbalann, haraccıların adeta emri alnndaydı. Vur tut, hiç yoktan bir gürültü çıkar, herkesin eğlencesi burnundan gelirdi. Bu ve buna benzer birçok sebebler yüzünden, eğlenebilmek, îstanbül halkı için bir nevi imtiyazlı işti. Eskiden Sehzadebaşmda bellibaşlı Manakyan, K. Hasan ve Abdi vardı. Bunlar, haftada ancak birer oyun verirlerdi. Gündüz kadınlara, gece de erkeklere.. Şimdi ise, her gece oyun var. Demek, seyirciler bir eğlence müessesesini besliyebilecek derecede çoğaldılar. Fakat, ne garib bir nisbetsizliktir ki, eğlenenler çoğaldıkça, eğlence çeşidleri de birer birer ortadan kalktı! îstanbül gibi bir şehirde, herkes, kendi kesesine ve meşrebine göre, eğlenmek imkânlarını bulabilmelidir. Eskiden, buraya yabancı memleket lerden varyete grupları, cambazlar, sirkler gelirdi. Bunlar, gecesi, son derecede sönük geçen muhitlerde, derhal göze çarpan bir deeisiklik yaratırlardı. Medenî havata kendini uvduran hal Ludendorff, Büyük Harbde Şark cephesinde Mareşal Hindenburg'la beraber Fakat garbden gönderilen dört kolor dunun bir hafta sonra gelmiş olması Lu dendorff'un büyük Rus taarruzunu sadece akamete uğratarak Silezya'yı istilâ dan kurtarması gibi bir netice vermiştir. San'atkâr Naşid kımız; bugün modern bir tiyatro binasından mahrumdur. Eğlence çeşidlerimiz, eksildi, artmadı. Neşeye susayan halk kütlelerine aradıklarını vermek mecburiyerindeyiz. Avrupadan yeni bir trup geldiği za man, Beyoğlu barları, hmcahınc doluyor. Biz bile programda küçiik bir yenilik yaptığımız gün, tiyatronun kapılarını vaktinden evvel kapatmak mecburiyetinde kalıyoruz. Demek, halk eğlenmîyor değil. Sadece eğlenemiyor. İnsan, hergün ayni ye meği yese, bıkmaz oıı? Nitekim, ayni sahnede, içine hiçbir yenilik katılmıyan oyunlan seyretmekten de halk, bıkıp usanıyor. Sonra, semtlerin uzaklığı, nakil va sıtalarının pahalılığı birçok aile babala * rının gözlerini korkutarak, onlan eğlenebilmek imkânlanndan mahrum bırakıyor. Aksaray, Fatih, Edirnekapı gibi, kısmen orta halli, kısmen de fakirler yatağı olan yerlerde, gece çok erken gelir. Halk; daha ortalık kararırken, evlerine çekilir. Sabahleyin işinin başına gitmek mecburiyetinde bulunan bir adama istirahat sââtlerini feda ettirmek giiçtür. Görmediği birşey göstermeli ki adamcağız, gece leri evinden çıkmağı göze afenr. • " Biz de, bunu düşünerek, programımızı, mümkiin olabildiği kadar çeşidlendiriyoruz. Halkın nabzına göre şerbet vermek lâzım!. Ne orta oyunu, ne de karagöz, artık dirilemezler. Onlan diriltmeğe çalışmak, boş bir emek olur. Eskiyi yenilemektense, halkımıza yeni eğlenceler bulmağa çalı şalım! San'atkâr Naşid Özcanı, provaya bekliyorlardı. îşinden ayırdığım için özür dilemek istedim. Halk tarafından o kadar çok sevilen değerli san'atkârm zeki gözleri içinde bir kıvılcım parladı: Bilmem, dedi, düşündüklerimî, size lâyıkile anlatabildim mi?.. Ben, her sahada inkılâb taraftarıyım! Eski eğlence âlemlerini bırakalım, tarih kitabları yazsın... Yenî muhitlere, yeni sevîyelere, yeni zevklere göre yeni eğlenceler!.. Falkenhayn ile mücadelesi Harbin başlangıcında Liege'de SALÂHADDİN Suriye Başvekilinin Ankara temasları Üç ay sonra Büyük Harb çıkmış ve ikinci Alman ordusu erkânıharbiye ikinci reisliğine tayin olunmuştur. Liege'e hü cum eden General von Emmich'in kuvvetlerile 2 nci ordu arasmda irtibat teminine memur edilen Ludendorff un yıldızı, bu andan itibaren parlamıştır. Liege'de, Belçikalılar, ilk Alman taarruzunu tardet mişler, fakat Ludendorff kumandanı ölen bir livanın başına geçerek çok cüı'etkârane bir taarruzla 8 ağustos sabahı Liege'in merkez kalesini ve şehri zaptetmiştir. Liege etrafındaki istihkâmlar, ancak 30 buçukluk ve 42 lik ağır obüslerle tahrib edildikten sonra Almanlann eline geç miştir. Bu sırada, şarkî Prusya'da azledilen orgeneral Pritrvvitz'in yerine emekli Orgeneral Hindenburg ve onun erkânıGÜNGÖR harbiye reisliğine de Ludendorff tayin edilmiştir. Bu tarihten sonra Ludendorff ile Falkenhayn arasmda bir mücadele başla mıştır. Birincisi, evvelâ garbda müdafaada kalarak şarkta Çarlığı kat'î mağlubiyete uğratmak, sonra garba dönmek istiyor, ikincisi ise, asıl kat'î neticenin alınacağı yer garb cephesi olduğunu, garbda muzaffer olduktan sonra şarka dönmek lâzım geldiğini iddia ediyordu. Fakat, Falkenhayn Ruslann tazyikına dayanamıyan Avusturyalılan kurtarmak için defeatle şarka kuvvet göndermek mecburiyetinde kaldı. Yalnız, bunlan, hep Avusturya cephesi söküldükçe parça parça gönderdiğinden Çar ordularının kat'î hezimete uğratılması çok geç kaldı. 1915 mayısında Galiçyada TarnowGorlice'de Mackensen, Rus cephesini yardıktan sonra, ümidin fevkinde bir zafer kazanılınca, Almanlar bu zaferi büyütmek istediler. O zaman takib edilecek plân hakkmda Falkenhayn'la Luden dorff'un arasmda gene ihtilâf çıktı. Neticede Falkenhayn'in dediği oldu; fakat Rus ordusu imha edilemedi; bu ordu, yalnıfc azim zayiatla geri çekildi. Luden dorff'un plânı ise, Rus ordusunu yüzde yüz imha edecek bir plândı. Falkenhayn kendi plânı boşa çıkınca Ludendorff'un plânmı tatbik ettirdi. Çok küçük kuvvetlerle yapılmasma rağmen, çok iyi neticeler almdı amma, kat'î netice elde edilemedi. Fakat Ludendorff'un haklı olduğu kat'iyetle anlaşıldı. Falkenhayn'in hatası, Ruslann iki sene daha mukave met etmelerine ve Alman ordusunun ancak iki sene sonra 1918 bahannda garbda taarruza geçmesine sebebiyet vermiş ve kaybedilen bu iki sene Almanya ile müttefiklerinin harbden mağlub çıkma larına mal olmuştur. Başkumandanlıkta Falkenhayn, 1916 da Verdun'de Fransızlara karşı yıpratma harbi yapa yım derken Alman ordusu yıpranmağa başlamıştı. Bu sırada rahat bırakılan Ruslar da kendilerini topladılar ve Brussilov ordusu taarruza geçerek Avusturyalılan perişan etti. Falkenhayn, müttefiklerini kurtarmak için tekrar Verdun'den şarka kuvvet göndermek mecburiyetinde kaldı. Bu sırada Romanya da harbe girmişti. Fal kenhayn de şarkta ve garbda yaptığı hatalardan sonra iktidardan düştü. 29 ağustos 1916 da Hindenburg'la Ludendorff başkumandan mevkiine geçtiler. Bu ta rihten itibaren Ludendorff Almanya ile müttefiklerinin, iflâsa mahkum olan vaziyetini kurtarmak için, harikulâde bir gayret sarfetti. îngiliz askerî muharriri diyor ki: «.Ludendorff daha evvel iş baştna ça Tannenberg zaferi IBasmakaleden devam] manda tevcihatının kâffesinde açık açık böyle yazılıdır. Biz Türklerin başkalan için dahi mandanın şekline de, esasına da muanz oldu~ ğumuz malumdur. Binaenaleyh, daha evvel komşumuz Irak için olduğu gibi, şimdi de Suriye için bu manda kombinezonunun biran evvel ortadan kalktığıni görmek isteriz. Bunu böyle temin ederek nihayet Suriyenin hürriyet ve istiklâline imkân ve meydan hazırlamak Fransanın hem şerefine muvafık, hem menfaatine mutabık olur. Böylelikle Fransaya karşı minnet ve şükran hisleri büyük olacak olan Suriyenin Fransaya karşı dostluk bağlan da elbette ona göre kuvvetli ve devamlı olacaktır. Fransa ile dost geçinmek istiyen Türkiye bu devletin Suriyeye karşı böyle pürüzsüz bir dostluğunu iyi telâkki etmeğe daima hazırdır. Pürüzsüz bir Fransız Suriye dostluğu ise manda kombinezonu üzerinde herhangi şekil ve derecesinde oyun sayılabilecek hareketlere cevaz vermemekle tahakkuk edebilirdi, ve bu daima böyle olacaktır. îtiraf ederiz ki bu safhada işler biraz kanştı, daha doğrusu karıştırıldı, ve Fransa ile aramızdaki Hatay meselesi dahi bu hususta istismanna müracaat olunan meselelerden biri oldu. Hatay meselesinde Türkiyeye taahhüd olunan hakikî vaziyet işkâl edilmek için Suriyenin tahrikinden de çekinilmedi, ve maatteessüf Suriyeliler bu oyuna kapılmaktan kurtulamadılar. Ancak aradan geçen uzunca bir za man mesafesinde Türkiye Cumhuriyetinin kendi hissiyatına hâkim olarak soğukkanlılığmı muhafaza etmesi, zannediyoruz ki, karşımızdaki Fransa ve Suriye elernanlarının dahi derece derece hakikate yaklaşmalanna yaramıştır. Hatayda bize oyun oynamak istiyenler bizden samimî dostluk bekliyemezlerdi. Biz bir taraftan sağlam davamızdaki açık hakkın kuvvetine kaniiz, diğer taraftan dostluğumuzun kıymetsiz sayılmasına imkân olmadığmı biliyoruz. Kim ne derse desin Hatay meselesindeki hakkımız hiç olmazsa Milletler Cemiyetinin karar verdiği şekil ve derecede, fakat pürüzsüz olarak tahakkuk etmek lâzımdır ve tahakkuk edecektir. Burası böyle olunca olacağın olmasını kolaylaştırarak Türk dostluğuna inkişaf imkânı vermekte elbette basiret vardır, ve isabet vardır. Ankara temaslannda Suriye Başvekili Cemil Mürdümün Suriyeye karşı Türk samimî hissiyatını öğrenmekle Türk dostluğunun Suriye için ne kıymetli bir emniyet unsuru olduğuna bir kat daha kanaat getireceğini kuvvetle umud ediyomz. Bu takdirde Türk Suriye hududu maverasına aid vazivetin güzel ve bilhassa Suriyelilerin hakikî menfaatlerine uygun inkişaflanna hiçbir mâni kalmamış olur. Cenub hududumuzun Suriye kısmmda Türk Fransız dostluğunun şartı da hakikati seven ve insanî ideallere uygun böyle bir siyasete bağlıdır, ki onun tahakkuku da asla zor olmadığmı bizim kadar Fransa da bilir. YUNUS NADt Şarkî Prusya'da Hindenburg ile Lu dendorff, Rus Generali Samsonov'un o r dusunu Tannenberg'de mağlub ve imha ederek 90,000 esir almışlardır. Bu zafer fevkalâde bir cür'et ve meharetle kaza nılmıştır. Ludendorff bundan birkaç gün sonra şarkî Prusya'da General Rennen kampf'ın kumandasmdaki ikinci bir Rus ordusunu da mağlub ederek 45,000 esir almıştır. Fakat, Ludendoı f f'un şarkta harb san atı bakımından Napoleonvari bir zaferi vardır ki onun yüksek kumandanlık kudretinin en güzel misaü ve harb tarihinın klâsik şaheserlerinden biridir. O zamanlar Rus silindiri denilen Rus ordusu yedi orduluk sayısız bir kuvvetle harekete geçerek Silezya'yı işgale teşebbüs etmiştir. Bu muazzam kuvvet karşısmda Ludendorff, Alman ordusu Baş kumandanlık vazifesini filen ifa eden Falkenhayn'in kendisine göndermekten istinkâf ettiği takviye kıt'alannı alamamış olmasına rağmen, az kuvvetle çok daha büyük bir orduyu nasıl mağlub etmek mümkün olduğunu isbat etmiştir. Al man demiryollarından da istifade e derek yaptığı mükemmel bir manevra ile, Rus taarruz kütlesinin cenahmdaki iki ordunun birleştikleri hatta taarruz ederek bu iki orduyu birbirinden ayırmış, birini V'arşova üzerine atmış, ötekini de hemen hemen Tannenberg'deki kadar müthiş bir hezimete uğratmıştır. Buna, harb tarihinde Lodz meydan muharebesi derler. Falkenhayn'den istediği takviye kuvvetIeri gelmiş olsaydı, bu meydan muharebesi kat'î neticeli bir tabiye zaferi olacaktı. adam Sheridan adlı bir kağınlmadığı içindir ki Itilâf deületleri dın Havva kızlarının ancak kat'î mağlubiyetien kurtulmuşlardır. Takırk yaşında gencliğe ayak rihin hükmü böyle olacaktır.» basmış olacaklarını iddia ediyor, ayni Romanya ve İtalyaya karşı yaşa bastığı gün bu iddiayı ortaya atan, Ludendorff Romanyaya karşı ana henüz eşiğine yaklaştığı genclik şerefine hatları önceden Falkenhayn tarafından ziyafetler tertib eden, gazete muhabirleçizilmiş olan taarruz plânmı değiştirme rine heyecanlarını anlatan, imzasile de bir di; fakat Romanya cephelerinde harbe siırü yazı bastıran Madam Sheridan, dişi den iki ordunun harekâtını tanzknde ve insanların yirmi yaşma kadar çocuk, kırk onlan müşterek hedef üzerine yürütmek yaşına kadar da tecrübe devresi geçirmeğe te fevkalâde bir enerji ve meharet gös mehkum olduklarını adeta bir hakikat terdi. Bu sayede 600,000 kişilik taze Ru olarak kabul ettirmeğe çalışmaktadır. Ben, bütün erkekler gibi, otuzunu a; • men kuvvetleri, kat'î bir mağlubiyete uğratılarak ittifak manzumesi, elindeki ih mış bir kadın tanımakla henüz mübahi ol« tiyatlann yok denilecek kadar az olduğu muş değilim. Zaten kadın denilen mahlukun sönmez bir mehtab, solmaz bir gül bu zamanda, büyük bir tehlike atlattı. ve bilhassa susmak bilmez bir bülbül olLudendorff, garb cephesinde, Hin duğuna iman edenlerdenim, bu iman iddenburg hattma çekilerek Itilâf plânlanrakimi tatlı bir gaflet içinde yaşattık*ça ka* nı altüst etti. Alman denizcilerinin ısran dınların üç yüz altmış günde bir yaş de « üzerine, şiddetli denizalb harbinin ilânını ğıştireceklerine ihtimal vermek eJbette e" kabul etmekle Amerikanın harbe girmelimden gelmez, bence kadın, muhitini de* sine sebebiyet verdi. Bu onun büyük siğiştiren yıldızlar gibi, gönülden gönül^ yasî hatası oldu. Şiddetli denizaltı harbi, geçer. Aşk değiştirircesine koştüm değiş* tngiltere ile müttefiklerini mağlub edemetirir. Yaylak ve kışlık hayatma alışkıd dikten başka Amerikayı da onlara ilhak kuşlan örnek tutarak kaprizden kaprizei ettirmişti. Maamafih Ludendorff şid intikal eder, lâkin yaşında sabittir. Yıl • detli denizaltı harbinin fiyasko ile netice Iar, sadist bir buse de olsa kadın yüzün* leneceğini bilemezdi ve o, Amerika or de mehtablarda değişiklik hapamıyani dulan gelinciye kadar garbda Fransız ve fırtınalar gibi iz bırakmadan geçen, îngiliz ordularının işini bitireceğini san Yahud biz erkeklerin gözünde o geçiş • mıştı. lerin izini görerek cür'et yoktur. Şu talct 1917 de ihtilâl Rusyayı yıkmıştı. Lu ılirde Madam Sheridan için, kadınlığırt dendorff Avusturyalılarla beraber Ital ezelî lâtifesini yeni bir üslub ile tekrar e" yaya bir darbe indirdi. Yalnız 6 Alman diyor, yani tatlı bir yalan söylüyor diye* ve 9 Avusturya fırkasmm iştirakile yapı biliriz!.. lan bu taarruz îtalyan ordusunu Capo *** retto'da müthiş bir hezimete uğrattı. O Tarihte bir erkeğin de böyle bir iddi* kadar ki Ludendorff bile bu neticeden ada bulunduğu yazılıydı. Kırk yaşına' şaşırdı. Fakat elindeki ihtiyatlar, ltalyan basarken yirmi yaşma girmiş bir genc ağzt ların yardımma koşan îngiliz ve Fransız kullanan o erkeğin hikâyesini de işte Na" kuvvetlerini de mağlub ederek bu tabiye ima tarihinden alıp yazıyorum: zaferini, kat'î neticeli bir sevkulceys. za«Kırıma Han yapılan îslâm Giray ferile tamamlamasına yetecek miktarda hıl'at giymek üzere huzura çıktı. Sultan değildi. Ibrahim bir havuz kenarındaydı. Sırmah bir yastığa yanını verip yan uzanmış va* Garbdaki büyük taarrazlar ziyette bulunuyordu. Başında yalnız bir Ludendorff, 1918 bahannda, şarktan takke vardı. Han yer öptü, geri geri çe« getirdiği kuvvetlerle Fransız ve îngiliz ordulanna karşı taarruza geçti. Tabiye kilip durdu. Hünkâr durumunu bozma * bakımından birçok yeniliklerle yapılan dan söze başladı: îşte, dedi, seni han ettim. Göreyim bu taarruzlar 21 mart, 9 nisan, 27 ma >eni; benim dostuma dost, düşmanıma yısta yapıldı. Hepsinde, düşman kuvvetleri büyük mağlubiyetlere uğratıldı; azim düşman olmak gereksin. Benim duam semiktarda malzeme ve esir almdı. Fakat, ninle biledir. Sen de bana doğruluk ile Alman ordusu, Amerikanın da maddî ve kulluk etmelisin. Hemen bana bakıp gayrî manevî yardımına uğnyan düşmanlarını kimsenin sözünü zinhar dinleme. îslâm Giray: «Hünkârımın ekmeğile kat'î neticeli bir mağlubiyete uğratamayetişmiş kuluyuz. Kulluğumuzu biliriz* dı. Alman ordusu, bu taarruzlann uçündiyerek tekrar yer öpünce Sultan îbrahin^ de de nefesi kesilerek durdu. Fazla ihtiyatı olmadığı için elde edilen tabiye za sordu: Kaç yaşmdasın, inmekte, binmekt©| ferlerini genişletip kat'î bir sevkulceys zanicesin? feri haline sokamıyordu. Han, şu cevabı verdi: Ludendorff'un 15 temmuzda hazırla Padişahım, henüz kırk yaşında * dığı son taarruz akamete uğradı ve 18 yım. Binip inmeğe şimdı başlamışım. Setemmuzda başlıyan îtilâf taarruzile Alnın sayende çok iyiyim. man taarruz dalgası geri döndü ve yerine O da, Madam Sheridan gibi yalan söy* îtilâf taarruz dalgası kaim oldu. Alman lüyordu. Çünkü ata binio inmeğe dört beş ordusu harbederek çekiliyordu. yaşında iken başlamış, Ruslar ve Lehlerla 1918 eylulünde Bulgaristan münhe sayısız savaşlar yapmış, hatta esir düşerelr! zim olup da mütareke ve sulh isteyince Lehistan saraymda tam yedi yıl ma'ıpus Ludendorff artık partiyi kaybettiğini ankalmıştı. Fakat bir erkek için kırk yıl ya« ladı ve sulh istemeğe başladı. şamanın büyük bir ömür sayılamıyacağınal 8 birinciteşrinde vazifesinden çekilmeinandığmdan böyle bir ağız kullanıyordu. ğe mecbur oldu. Alman ordusu ricat ede Bununla beraber bir erkeğin «henüz ede beş hafta daha dayandı. Sonra, Alkırk yaşındayım» demesinde bir kadınm man topraklarını çiğnetmemek için 11 «kırk yaşına bastım, gencliğe ulaştım»] ikinciteşrinde, mütareke istedi. demesi kadar tad yok. Zira birinde îngiliz muharriri Liddell Hart, Lu «tabiî» lik, birinde «gayritabiî» lik var dendorff hakkındaki yazısının sonunda ve gayritabiihk daha fazla hoşa gidiyorl «Büyük Harbin «düşünen bir makine» M. TURHAN TAN nev'inden büyük bir kumandana ihtiyac gösterdiğini söyledikten sonra, bütün diğer kumandanların bu işi beceremediklerini, yalnız Ludendorff'un hayli uzun müddet muvaffak olduğunu ve tarihin Ludendorff hakkmda vereceği hükmün şu olacağını söylüyor: «Makine Napoleon». Çok çocuklu bir aile yardım istiyor ABtDtN DAVER Macar rejimi davası IBaştarafı l ina sahifede] Meşrutiyet meydanında, muhalefete düşen, kontrol ve tenkid rolüdür. Fakat, son günlerde, parti toplantılannda irad edilen nutuklarda, objektif tenkidler yerine, ekseriya «herhangi bir diktatörün iktidarı eline almasına mâni olmak lâzım dır» denmektedir. Bugün, kim diktatör olmak istiyor? Hiç kimse. Fakat bununla beraber, itimada lâyık umumî kuvvetlerin, hertürlü sergüzeşt hareketlerinin önüne geçebilecek sağlamlıkta bulunmasmı istemiyecek kimse de aramızda yoktur sanırım. Bu mesele ile alâkadar olarak, son zamanlarda, şayanı teessüf bir surette ve devamlı olarak krallık meselesi mevzuu bahsedilmektedir. Ben, asırdide krallık müessesesini muhafaza etmeği kendime bir vazife bilmekteyim. Surasmı bir kere daha tebarüz ettirmek isterim ki bu sahada muallâkta bulunan meseleleri bir hal suretine bağlamanm zamanı gelmiş olduğuna karar vermek salâhiyettar meşrutî müesseselere aiddir ve bu müesseseler, kararını, milletin salâhiyettar organları vasıtasile arzusunu bildirmek istediği bir zamanda tatbik mevkiine koyacaktır. Bütün iktidar, taçdadır. Ve bütün hukuk ondan inşia etmektedir. Hepimiz, bu fikrin etrafinda toplanabiliriz. Bu bahiste hiçbir endişeye mahal yoktur. Krallık meselesinin hallile alâkadar olarak iki defa ismim ortaya atılmıştır. Bu, bir kere, bundan 17 sene evvel endişe uyandırmak niyetile, şimdi de kayıdsızhk sebebile yapılmıştır. Bundan 17 sene evvel de, Kral Naibine herhangi bir kimsenin yaklaştmlmasına müsaade etmiyeceğimi söylemiştim. Düşüncem bugün de aynidir ve ben, vazifemi bu tarzda telâkki ediyorum. Bundan dolayı bütün Macarlardan rica ederim, asırdide krallık müessesesini siyasî mücade.lelere kanştırmasınlar.» Uzunköprdnun Muradiye Kavak mahallesinde Osman oğlu Tahir imzasile bir mektub ve yukarıki fotoğrafı al dık. Bu mektubda deniliyor ki: «Yedi evlâd babasıyım. Devletin çok çocuklu ailelere ikramiye verdiğini öğrenerek şimdiye kadar kazamız kaymakamhğına arzuhalle dört defa müracaat ettik, fakat netice çıkmadı. Müracaat edilecek başka makam bilmiyoruz. Bize yol gösterilmesini rica ederim.» Yeşilköy sis düdüğü tesisatı bozul muştur. Tahlisiye idaresi düdüğün ta mirine başlamıştır. Yeşilköy sis düdügü bozuldu