29 Mart 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
13 İkîncikânun 1937 CUMHURİYET Tayyare piyangosu Keşide dün ikmal edildi En büyük ikramiye olan kırk beş bin lirayı 27938 numara kazandı, 13847 numara da 10 bin Hra mükâfat aldı Tayyare piyangosunun yirmi ikinci tertib üçüncü keşidesine dün de Beyoğlunda Asrî sinemada devam edilerek bütün numaralar çekilmiştir. Bu keşide nin en büyük ikramiyesi olan 45 bin lira 27938 numara çıkmıştır. Gene bu keşidenin yirmi bin liralık mükâfatı ikramiyeler bittikten sonra çekilen 40 numara arasında taksim edilmiştir. Bunlar beşer yüz lira kazananlar ara sındadır. On bin liralık ikinci mükâfatı da en son çekilen 13847 numara kazanmıştır. Sahibi onda bir hesabile bin lira alacaktır. Birinci ikramiyeyi kazanan 27938 numara ile dünkü keşidede 15 bin liralık ikinci ikramiyeyi kazanan 12255 numaranm sonlarındaki 38 ve 55 le nihayet bulan bütün numaralar da yirmişer lira amorti alacaklardır. İstanbulda çıkan büyük ikramiyelerSen 45 bin liralık en büyük ikramiye 27938 numara Beyoğlu İstiklâl cadde sinde Yıldırım gişesinden alınan biletle Harbiyede Eşrefefendi sokağında 66 numarada oturan Virjin ve Madelin isminde iki terzi kıza isabet etmiştir. 45 bin liralık ikramiyenin bir parçasını Beypazarında tüccardan Mehmedle iki arkadaşı, bir parçasını Beyoğlunda Aynalıçeşmede oturan Sofiye ile Hırisanti, bir parçasını Taksimde Çaylak sokağında oturan seyyar satıcı Manok, 15 bin liralık ikramiyenin bir parçasını Baymdırda Şevket, bir parçasını Nişantaşında Kodaman sokağında Ali, bir parçasını İzmirde Bahaeddin, bir parçasını Beyoğlunda Yenişehirde Karnik, on iki bin liralık ikramiyenin bir parçasını Balıkpazarında Erdekli yağcı Kadir, bir parçasını Akay idaresinin Burgaz vapurunda kamarot Hakkı, bir parçasını Satiye şirketinde memur Bedreddin; 10 bin liralık ikramiyenin bir parçasını İzmir ortamekteb almanca muallimi Finelger, bir parçasım da Kastamonuda Abana nahiyesinde Mollareis oğlu Nuri kazanmışlardır . 10 bin liralık mükâfatın da bir parçası Adanada muallim Emine ile Makbuleye, bir parçası da Mahmudpaşada Kürkçü hanında yağcı Mustafa ve arkadaşlarına isabet etmiştir. Dünkü keşidede ikramiye ve mükâ fat kazanan numaralar sıra tertibile aşağıdadır: Hakikati iyî gören eski bir vatandas Türkiyedeki Ermenilerin vaziyetini çok iyi buluyor Türkiyeden ayrılan Ermenilerle Rumlar hakkında bundan evvel gazetemizde çıkan başmakaleler münasebetile haric deki ermenice gazetelerde bazı yazılar çıktığı haber verilmektedir. Halen Mısırda oturan eski vatandaşlarımızdan bir 13610 Ermeni, Mısırda çıkan Arev gazetesinin 22285 bu meseleye tahsis ettiği başmakalesine 26774 cevab olmak üzere bize bir mektub göndermiştir. İmzası bizde mahfuz bulunan bu eski vatandaşımız mektubunda diyor ki: 8526 «Türkiyeye komşu memleketlerde ya14823 şıyan Ermenilerin vaziyeti herkesçe ma24832 lumdur. Bütün Ermeni gazeteleri Suriye, 30759 Yunanistan ve Romanyadaki Ermenile33644 rin vaziyetinden acı acı bahsederken, A39756 rev gazetesinin Türkiyedeki Ermenilerin vaziyetinde bir iyilik görmemesi akli selim sahibi Ermenilerin hayretini mucib 1128 olmuştur. Müsaadenizle Arev gazetesine 2536 soruyorum: Vaziyetlerinden şikâyet etti4816 ği Ermeniler acaba vatanları olan Tür6454 kiye için ne yapmışlardır? Türklere ve 7534 Türkiyeye ne gibi hizmetlerde bulunduk 8522 ki şimdi mukabilinde iyilik bekliyoruz? 10452 Bazan vaziyet icabı ifa edilen hizmetle11186 rin yürekten gelmediğini ve samimî olma12349 13667 dığını zikretmeğe lüzum yoktur. Kendilerine hizmette bulunduğumuz devletlerden ne iyilik gördük? Acaba bu devletlere yaptığımız hizmetlerin yansı kadar Türkler lehine çahşmış olsaydık Ermenilerin vaziyeti bugün daha iyi olmaz mıydı? Dinî taassublar da dahil olduğu halde birçok amillerin Türk Ermeni münasebatı üzerine tesirler yaptığı inkâr edilemez. Ancak bütün kabahatleri bir tarafa yükletmenin de doğru olmıyvağını kabul etmek mecburiyetindeyiz. Türk Ermeni münasebatını tetkik ederken bu iki milletin asırlardanberi baba oğul vaziyetinde yaşadıklanm unutmamak lâzımdır. Bu bakımdan geçmişe aid hâdiselere baba tarafından oğluna yapılan tekdir muamelesi nazarile bakabiliriz. Bir baba bazan öz oğlunu tekdir ederken dahi elinden kaza çıktığına göre, Türk erle Ermeniler arasmdaki müessif hâ diseler karşılıklı hüsnüniyetle tamir edilebilirdi. Umumî Harbde bir tek adam gibi bütün Ermeniler Türk bayrağı altında topanarak vatanî vazifelerini ifa etmiş olsaardı, acaba Türkler Fransızlann yaptığı gibi «bayrağmızı bırakıp müşterek düş manımıza teslim olunuz» diyerek bizi terk mi ederlerdi? Türkü tanıyanlar o nun hiçbir zaman bu sahada «medenî» devletler gibi hareket etmeğe tenezzül etmiyeceğini bilirler. Bunu ispat için bir hâdiseyi zikredeceğim: Vaktile Gazi Aymtabda bulunduğum için Türklerle Fransızlar arasında cereyan eden muharebahn bütün safhalarına vâkıf bulunuyorum. Bu sırada Türkler, Fransızlar ve Ermenilerle ayn ayrı mütareke akdetmişlerdi. Bir müddet sonra Fransızlarla Türkler arasında yeniden harb başladı. Bilâhare işe biz Ermeniler de karıştık. Muharebeninen hararetli zamanında Fransızların çevirme hareke tinden kurtulan 1520 Türk çetesi Ermenilerin arasına düşmüştü. Biz derhal unların silâhlannı alarak kendilerini Türklerin tarafına sevkettik. Aradan iki saat geçince Türklere esir düşen bütün Ermenilerin serbest bırakıldığını hayretle gördük. Türkün kendisine yapılan iyiliği unutmadığına bundan daha canlı delil tasavvur edilebilir mi? Suriyenin millî mücadelesine Türklerin yardımı Türk Arab Muhadenet Cemiyetinîn emrindeki 17,000 kişi Fransızlarla harb etmişti Ayıntab müdafilerinricn Ozdemirin hatıraları Spordan aşka 200 lira kazananlar 802 7565 11155 12729 13253 14213 15538 20197 20802 21997 22408 22573 24221 25385 26400 31903 32663 35761 36268 100 lira kazananlar 4398 9634 17780 25158 31018 35219 4918 10898 18747 25819 31152 35605 6430 12093 22373 25988 32221 37417 7382 12113 22467 29112 32842 37840 7772 14025 23066 29141 33395 38677 50 Hra kazananlar 379 406 1324 1983 2882 3723 5154 5342 6771 6795 7562 7602 9571 9613 10472 10570 11245 11381 12581 12629 14016 14619 15532 15717 17516 17792 19730 20489 21617 21649 22757 22935 23902 24317 25273 25357 26242 26269 27887 27996 29442 29902 32300 32333 33336 33675 34967 35138 35702 35974 37046 37110 37948 38167 38739 38774 407 2057 3788 5658 7143 7997 9744 10675 11397 13193 14804 16278 18427 20591 21785 23344 24481 25553 26431 28081 30955 32337 33890 35233 35983 37166 38220 481 2074 4530 6168 7147 8128 9907 10743 11823 13195 14830 16786 18971 21112 22004 23347 24565 25587 26770 28838 31059 32431 33946 35309 36079 37517 38436 542 2327 4564 6248 7488 8338 10120 11150 12015 13503 15009 17120 19431 21134 22092 23404 24778 25835 26941 28877 31149 33167 34416 35332 36304 37822 38450 15176 17425 19462 21491 22131 23664 25106 25899 27681 29273 31494 33249 34786 35425 36807 37917 38546 30 lira kazananlar 137 1522 2118 4001 5964 6684 7875 8511 9277 10024 10782 12402 14018 14507 14825 16822 17836 18290 19037 20103 20873 21388 22434 23268 23722 24455 25512 26276 26665 27518 28479 29383 30182 31799 33258 33780 34698 35864 37120 37670 38690 39315 732 1571 2415 4769 6038 6734 7937 8773 9617 10027 10871 12740 14103 14512 15095 16825 17892 18425 19149 20107 20932 21475 22889 23292 23743 24613 25591 26368 26689 27775 28490 29390 30376 32266 33270 34103 34899 36164 37149 37766 38715 39353 835 941 1021 1738 2036 2125 3187 3557 3643 4977 5208 5291 6159 6279 6516 6906 7182 •7141 8142 8159 8330 8830 ' 9Ö83 "9144 9774 9922 9961 10259 10561 1066'' 10918 11657 12021 13242 13251 13460 14164 14299 14410 14523 14674 14745 15937 16269 16507 17096 17159 17359 17984 18036 18175 18617 18637 18857 19584 19621 19722 20200 20234 20318 20939 21097 21142 21623 21919 21983 22918 22976 23104 23300 23301 23481 24193 24215 24272 24641 24661 25177 25597 25783 25858 26387 26444 26492 26876 27129 27170 27778 27953 28226 28605 28655 29231 29685 29918 29995 30503 31023 31706 32385 32397 32840 33478 33531 33543 34152 34185 34384 35218 35222 35321 36435 36449 36695 37171 37224 37453 37877 37958 38308 38756 38915 38956 39457 39664 39656 1115 2171 3875 5635 6671 7687 8356 9264 9995 10669 12261 13568 14431 14774 16627 17779 18249 18919 20083 20565 21159 22111 23253 23576 24283 25431 26207 26521 27498 28412 29333 30010 31780 32870 33646 34474 35458 36810 37546 38431 39308 39790 45 bin lira 27938 12 bin lira 26247 10 bin lira kazanan «Mükâfat» 13847 3 bin lira 28648 1000 lira kazananlar 270 22355 500 lira kazananlar 966 4753 11192 "15872 20404 23839 27175 30835 37223 1394 6005 11409 16558 21233 24644 29266 35172 37308 2051 6066 11653 17421 21575 24818 30100 35244 37480 2227 6836 13051 17458 22992 25801 30369 36676 38048 4267 10072 15252 18767 23167 26011 30449 37102 39675 4385 10859 15363 19961 23686 26668 30834 37140 39826 Harbi Umumide Türklerden ayrılmamış olsaydık, acaba Türkler bugün bize ne nazarla bakacaklardı? Arev gazetesinin tarihten ders alması lim!..» kingenlikle karışan bir nevi hürmetleri var dı. Arif Ekrem, bu adam üzerinde otorite kuramadığından dolayı içinden kız makla kalmıyor, yuvarlak gözlükleri ar kasından boncuk gibi parlıyan gözlerile, en taşkın zamanında bile gülerek bak ması onu adeta ürkütüyordu. Bu alâkasızlığm yavaş yavaş bütün grupa yayılıp senelerdenberi zorla ele geçirdiği otori tesini kaybetmesi ihtimalini düşündüğü zaman onu kendisi için, göründüğünden daha tehlikeli buluyordu. Arif Ekremin gözünde en mühim mesele, ötekiler üzerinde otoritesini muhafaza etmekti. Bunu temin için taşmak, hararetlenmek, ideal uğrunda fedakârlığın bütün jestlerini takınmak, zaman zaman trajik tavırlarile onlan dehşetlendirmek, veya onlardan her birine yalnız kaldıkları zaman hududsuz dostluk ve samimilik nümayişleri yapmak gibi gücünün yettiği, zihninin kavradığı bütün vasıtalara baş vurmadan çe kinmiyordu. Çocukluğundanberi yaptığı tecrübeler hep bu tahakküm manevrası nm etrafında toplandığı için, denebilir ki zekâsı en fazla bu sırada işliyor, hasseleri bu sırada keskinleşiyordu. arih kitablarında okuyoruz: «1153 yıhndaydı. Türk ilinde Buyur gölü civannda yaman bir kış vardı. Her taraf kar içindeydi, gölü 2 de buz tutmuştu. O mıntakada Kerait Halkm ruhî halâtı ve vatanî hisleri üİbrahim Hanano'nun hatası Türkleri otururlardı, Uruk beyi de Yezerinde esaslı tetkikler yaptım. Gayemin ibrahim Hanano müfrit bir Arab mil sügey'di. Bey, bir tipli günde bütün eli tahakkuku için burada zemin ve zaman liyetperveri idi. Türklerle elele vermek silâh tutanları topladı, ava çıktı. çok müsaiddi. Bir kısım halk Amerikan, taraftan değildi. (Bu hatasını bilâhare, Ingiliz ve Fransız mandaları lehinde teHava göz gözü görmiyecek kadar k a r memleketi düşman çizmeleri altında çiğzahürat yaparken diğer taraftan da bir lı idi, bütün bulutlar parçalanıp yere dönenirken anlamış ve müteessiren Maraşa zatın peşine düşmüş olan binlerce mükülüyormuş gibi kar düşüyordu, ve rüziltica etmiştir). Şeyh Kâmil ise büyük bir sellâh zat Merce meydanında «Tam isgâr, bu küme küme karı hallac pamuğuna alim ve müdekkik, uzağı gören siyasî bir tiklâl isteriz!» seslerile etrafı çınlatıyordu. çevirerek ortahğı oynak bir perde içinde şahsiyetti. Anlaşmakta güçlük çekmeBu ateşli kütlenin mandalar aleyhindeki bırakıyordu. dim. Cemiyetimizin siyasî liderliğine munümayişine hayran olmuştum. KendileriYesügey'le arkadaşları neşeli bir umaileyhi ve askerî müşavirliğine de halis ne zahir arıyan bu vatanî halk kütlesile çuşla bu oynak perdenin sonsuz kıvrurr bir Türk olan erkânıharb miralayı Yah" teşriki mesai edebileceğimi anladım. ya Hayatiyi getirmek gibi mühim bir mu ları içinde dolaşıyorlardı, avlanıyorlardı. Şeyh Abdülâziz Cerbe'yi buldum. vaffakiyet elde edildi. Bizimle gizli çalı Şu av, bu av derken yurdlanndan hayli Fakat, bu cahil liderle çölde hiçbir iş ya şan Yahya Hayati Faysal hükumetinin uzaklaşmışlardı. Bir aralık önlerine bir yaban geyiği çıktı, tam böğründe bir ok pamıyacağımı anlamıştım. Şimdiki halde ordu müfettişi idi. saplıydı. Yesügey düşüp ölecek gibi orayı ileriye bırakmak ve burada faaliyeArtık cemiyetimiz yeniden hayata ka görünen bu hayvanm hangi elden yara te geçmek en muvafık bir hareket olacaktı ve öyle yaptım. Halebde dağıtılan vuşmuş, gittikçe kuvvetlenmeğe başlamış aldığını merakla araştırırken bir atlı becemiyetimizi burada açmak için çalışma ti. Bunu anlatabilmek için cemiyet em lirdi. Fakat ne atlı?.. Tipilerden doğmuş rinde Şam halkından on yedi bin müsel gibi kıvrak, kar kucağında büyümüş gibi ğa başladım. lâh adam bulunduğunu söylemek kâfi beyaz, rüzgârlar elinde terbiye görmüş Mehmed Fevzi Paşa dir, sanınm. Müsellâh kuvvetlerimiz bol gibi çevik. Yesügey, fırtınaları çiğniye Şamda teessüs etmiş olan Faysal hü" cepane ve hatta birçok makinelitüfek ve çiğniye gelen bu atlınm karşısında güneş kumeti nezdinde, büyük nüfuz ve kudrebombaya da malikti. Türk, Kürd, Suriye görmüş bir tutam kar gibi eriyeyazdu te sahib olan eski Osmanlı meb'uslarınve Iraklı olmak üzere 300 kadar da ye Çünkü avcı, bu yaman avcı bir kadmdı, dan Mehmed Fevzi Paşa ile baba dostu minli zabit iltihak etti. Bu millî kuv güzeller güzeli sayılan Ulun Hatundu. idik. Kendisini gördüm. Fikirlerimi söyvetler siyasî gayemizin müdafaasmda ledim ve Türk Arab Muhadenet cemiTarih, bir yıl sonra Ulun'la Yesügey'in çok müessir ve amil olmuştur. Cemiyet yetinin yeniden teşkiline yardımını ve bu evlendiğini, bir yıl daha sonra da bu izcemiyetin riyasetini kabul eylemesini ri gittikçe taazzuv ediyordu. Memleketin divacdan meşhur Cengiz Hanın doğdu* ca ettim. Birkaç gün tereddüd ettiyse de bütün temiz ve vatanperver simalan ça ğunu yazar. sonradan kabul ile Türklüğe karşı besle tımız altında toplanmıştı. * * * Buradaki vaziyet te Anadoludaki vadiği vefakârlığı ispat etti. Avrupadan son posta ile gelen gazeMehmed Fevzi Paşa, hakikaten de ziyetin ayni idi. Orada nasıl bir İstanbul telerde okuduk: ğerli bir zattı. Az zamanda Şamın temiz hükumeti ve karşısında Anadoludaki milGeçen sene Fransanın Vosges dağlave vatanperver simalannı cemiyete alma lî Kemalist teşekkül varsa burada da Arablık kisvesine bürünmüş bir Faysal rındaki oteller, dünyanm dört yanından ğa muvaffak olmuştu. Nüfuzumuz githükumeti ve karşısında Türklerle elele akıp gelen sportmenlerle dolmuştu. Kar* tikçe artıyordu. vermek istiyen millî bir Suriye birliği lar içinde Sky başta olmak üzere kış Amerikan heyetine yirmi dört maddevardı. Mücadele her iki tarafta da ayni sporlannm hepsi yapıhyor ve zirveden lik kuvvetli delilleri muhtevi bir takrir idi. Türkiyede, Kemalistler bir taraftan zirveye akseden şen sesler Vujların böğverdik. Bunda hulâsaten şöyle demiştik: haricî ve müstevli düşmanla uğraşırken, rünü heyecana düşürüyordu. «Türkiye istiklâlini muhafaza ederse diğer taraftan da nasıl Halife ordusu ve Sayısı binleri geçen bu spor meraklılari Suriyeyi de mukadderatını tayinde serona muzahir olan dahildeki kara kuvvet arasında bir genc kız vardı: Henüz sırbest bırakınız!» Ierle uğraşmak mecburiyetinde kalmışsa tına bir ipekli kombinezon giymek fırsa" Takrire muttali olan tngiliz ve FranSuriyedeki millî teşekküller de bir tarafsız mümessilleri, hatta Faysal küplere tını bulamamış bir kız!.. Yaşı yirmi yedi, tan müstevli Fraosız kuvvetlerile çarpışıbinmişti. Aleyhimizde takibata geçtiler. yor, diğer taraftan Faysal hükumetince saçı san, teni beyaz bir mahluk ki hüFakat takririn başında Mehmed Fevzi ihdas edilen manialan yenmeğe çahşı sünle safiyetin kanşmasmdan vücude gelPaşanın imzasını gören Faysal, takibat mişe benziyor. O, bisiklete küçük mikyasyordu. icrasından çekinmiş, meseleyi örtbas ve ta bir tank marifeti aşıhyacak, kayakta Bir Fransız bendesi ve Mehmed Fevzi Paşayı gaye aleyhinde kanad kullandığını zannettirecek kadar elde etmeği daha muvafık bulmuştu. ve Türk düşmanı Ne yazık ki, talihsizlik burada da yüz Faysal hükumetinin başında bulunan usta bir sporcu. Herkes kejıdisile ilgili. gösterdi. Aradan bir hafta geçmemişti ki, Ferik Ali Rıza Rikâbî müfrit bir Türk Fakat o, binler arasından yalnız birini Mehmed Fevzi Paşa füc'eten öldü. Pa düşmanı idi. Bu Fransız bendesi memle alâkaya lâyık buluyor, onulna kayıyor, şanın anî vefatı bizleri derin bir endişeye ketini ecnebi bir devletin mandasına sat onunla koşuyor, onunla atlıyor. ve cemiyetin devamını da tehlikeye sok mıştı. Vatanperver halkın ruhundan doğSpor zevkinin Vuj dağları başında muştu. muş olan mücadelenin inkişafına sed çek birbirine yaklaştırdığı bu iki genc mevsim Vakit nakiddi. Türk Arab Muhade mek için her çareye başvuruyordu. Suri sonu, bir gün çabuk bitmiş güzel bir rünet cemiyetinin başına merhum ayarında yelilerle Türklerin elele vermek istediklebirisini getirmek lâzımdı. Temas ve tet rini anladığı gün, bir Fransızdan ziyade yanm iştiyakmı duyuyorlar ve gözgöze kiklere giriştik. Gizliden gizliye yaptığım Fransız olmuş, şarkî Suriyenin, yani gelip soruşuyorlar: Ayrılıyor muyuz?. tetkikat sonunda bize iki kişinin reislik Faysal hükumetinin idaresi altındaki haedebileceğine kanaat getirdim. Bunlar valinin işgali için yürümeleri ve bu tak Ve gene mütekabil bir tehalükle cedan biri (tam istiklâl isteriz) diye bağı dirde Arab hükumetinin kendilerine za vab veriyorlar: ran müsellâh halk kütlesinin başındaki hir olacağı yolunda Beyruttaki Fransız Hayır. Şeyh Kârnil Efendi Elkassab, diğeri de, işgal kuvvetleri kumandanına mükerre Her iki dudaktan ayni zamanda çıkan Halebli siyasî bir fırka lideri İbrahim ren müracaatte bulunmuştur. bu kelime, onların spordan aşka geçtikHanano idi. Fransızlar vaziyetten istifade için sa lerini tesbit ediyor. îşte gazetelerin tannı tavsiye ederken Türkiye haricinde bu bırsızlanıyor ve Ingilizleri şarkî Suriyede tanalı merasimle evlendiklerini yazdıklalunan eski bir vatandas sıfatile Türkiye kendilerini serbest bırakmalan hakkmda de ve komşu memleketlerde bulunan E r tazyik ediyorlardı. Bunda muvaffak ta n Felemenk Veliahdi Prenses Julyana menilere de kalbimin bütün samimiyetile oldular. İngilizler muvakkaten çekildik • ile Prens Brenhard, Vuj dağlarında talerini ilân ederek Şam, Humus, Hama ve nışan bu iki sportmendir. şu tavsiyede bulunmak isterim: «Söz değil, icraat beklemek hakkmı Halebdeki kuvvetlerini aldılar. Şarkî SuAcaba şu izdivacdan ne doğar?.. Kühaiz olabilmek için evvelâ bize düşen riye 1335 sonbahannda lngiljz işgalin renin artık Cengiz'ler doğuramıyacağı tavazifeleri yapalım, hizmet etmesini öğre den kurtuldu. Bunu müteakıb bu manahakkuk etmiş olduğuna göre onların çonelim. «Dost» larımızı çok tecrübe ettik, tığı işgal için Fransız kuvvetleri harekete cukları nihayet birer sportmen olacaktırl. biraz da «düşman» lanmızı tecrübe ede geçti. [Arkası var] T M. TURHAN TAN adcvnrL O her zaman, sansüre uğramadan o geceki ölçüsüz makalelerini bu orkestra gürültüsünde hazırlar, çok defa başka lannın duyulmadan söylediği cümleleri gürültüyle tekrarladıktan sonra, onları kahramanca kolonlara geçirir. Orada bir temsil reperküsyonu yapar gibi ayni taşkınlıkla bütün cemaate yeniden oku yarak imzasını atardı. Fakat bu sefer sesi kısılmışa benziyoridu. Ne her zamanki kadar bağırabili • yor, ne de ayak üstünde yazmayı âdet edindiği makalelerden bahsediyordu. Hatta Demiri bu kadar sabırsız bekle mesinden, yarınki başmakaleyi ona yazdırmayı bile aklından geçirdiği hissediliyordu. Her zaman asabi bir kıskançlıkla kendine ayırdığı bu şerefli yeri, bugün «en sevgili» dostuna bıraktığını acaba nasıl söyliyebilecek diye Demir merakla bakıyordu. sun. Aklımızm yansısın. Kahraman Aydın, vakur Şevki, ve Hakim Sedad sen olmasan yalnız başlarına ne işe yararlar! Demir başını iğerek gülümsüyordu. Cevab yerine, asabi bir hareketle öksürdü. Kadri, eldivenlerini ilikliyerek masaya yaklaşırken: Haydi, numara yapmayın, bize iş lâzım, iş! diyordu. ^ İçlerinde Arif Ekremle en pervasız konuşan yalnız oydu. Kolunu kahramanca kaldırıp etrafına baktığı zamanlar, Kadri onu gülerek süzer. Ekseriya galeyana geldiği sırada soğuk bir duş tesiri yapan telâşsız halile: Hadi canım, kendini yorma! Biliriz.. diye yanından şöyle geçiverip sözü başka mevzua naklederdi. Çünkü bütün grupta en fazla onun eli ekmek tutuyordu. Ötekilerle kıyas edilirse, adeta zengin denebilirdi. Zaman zaman ötekilere ziyafet çek Bugün yalnız sana güveniyorum! 4ech*. Herkes bilir ki bizim sağ kolumuz meden geri kalmadığı için, ona karşı çe Cumhuriyetin ictimaî romanı: 89 Yazan: Hilmi Ziya birbirinden uzak duran yuvarlak gözle rinin arasında iri, kıvnk ve keskin burnu ona vahşi bir atmaca şekli vermekte idi. Kaşları çatılıp gözleri yuvasmdan fırladığı zaman o, hakikaten korkunc bîr manzara alıyordu. Bununla beraber, bütün bu jestlerini devam ettirebilmek için ne zahmetlere katlanıyordu! Kimine küçük kardeş, kimine kapı uşağı, kimine mirasyedi muamelesi yaparak, o sokulgan sırdaş tavrile her birinin ayrı ayn evlerine girip derdlerini dinliyerek, en zayıf ta • raflarından onları kavramıya çalışarak ötekiler üzerinde otoritesini devam ettirmeğe muvaffak oluyordu. Şayed kendi sine, bütün bu zahmetlere niçin katlan dığı sorulmuş olsa, onun hemen «mukacr des ideali» namına bunu zarurî gördü ğünü söyliyeceği muhakkaktı. Fakat şüphe yok, o şimdikinden başka bir fikir için de çahşmış olsa gene böyle yapacaktı. Yahud hiçbir fikrin mevzuu bahsolma dığı herhangi bir arkadaş muhitinde o gene ayni rolü oynamakta devam edecekti. Etrafındakilerden bazısını korkutarak, bazısının en zayıf taraflannı elde edjp harimine sokulmak suretile yalnızca onKısa boylu, sıska ve kamburdu. îki lara baş olmak, tahakküm etmek veya yanı birden görebilmek için açılmış gibi hiç değilse tahakküm ettiğine kendi keır disini kandırmak arzusu çocukluğundanberi onu delice bu yola sürükliyen kuvvet olmuştu. Bugün, hayatmda kendince kozunu oynıyacağı sayılı günlerden biriydi. Haşin mi olmalıydı? Yoksa bu tehlikeli anda onu yalnız başına bırakmamaları için daha yumuşak ve ricacı mı davran ması lâzımdı? Demirle yalnız başına hasbihale kalktığı zaman, «boş bııakmr ya gelmez! Ustlerinden korkuyu kaldı rırsan her biri bir tarafa dağılır!» diyordu. Şimdi ona telâşla, halecanla «bu hücumlara karşı ne yapacağız?» diye so rarken artık her zamanki kat'î ve miHehakkim tavrile değil, adeta kendisinden yardım bekliyormuş gibi acınacak bit halde bakıyordu. Bununla beraber De • mir, ötekilerin bu hususta ne düşündük lerini araştırmıya lüzum görmüyordu. Azmi, ölçüsüzce sefih ve ipicuriendı. Sedad, hakim tavırlı ve stoîque görünüyordu. Hafız, duygusuz, taş yürekli bir adamdı. Fakat bütün bunlarda müşterek olan taraf hepsinin doğmatik, keskin ve açık düşünceleriydi. Bilgileri mahdud ve içleri kuruntusuz olan bu adamlarda bazı fikirler o kadar kuvvetle, kökten yer leşmişti ki herhangi bir hâdise karşısında hepsi birden, sanki önceden hazırlanmış gibi harekete geçiveriyorlardı. Fikir, onlarda fantezi ve iç kuruntusu değildi. Fakat onları yekvücud bir kütle haline getiren hakikî bir kuvvetti. Bu düşünce kuvveti, hiçbir derin kültüre dayanmadığı halde büyük ve küçük bütün memleket işlerine karşı her zaman uyanık bulun malarına sebeb oluyordu. Demiri onlara yaklaştıran ye ona asıl cazib gelen taraf ta buydu. Ötekilerin vak'alar karşısındaki kuvvetini ölçecek şimdıye kadar hiçbir vesile çıkmadığı için bütün hükümleri tahminden ileri gidemiyordu. Fakat ondaki nihayetsiz hareket açlığı, bu küçük grupu başkalarına tercih etmesi için kâfi geliyordu. Telâş etme! dedi. Bir şey yapa mazlar ve zaten işlerine gelmez. Bütün hücumlarını bize çeviriyorlar. Çünkü onlara hiçbir uzlaşma yolu bırakmıyoruz. Mesleğimiz o kadar açık ki ne papazla, ne hocayla, ne de onlara dayanan esnafla anlaşmamıza imkân var. Ortalıkta ne kadar zümre varsa, istisnasız hepsi bize düşman! Hiç biri ötekini sevmediğı halde, yalnız bize düşmanlıkta birleşiyor. (Arkası var)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle