Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURIYET 23 Eylul 1936 Doğru ve yanlış Mösyö Hüdo, o sabah çalışma oda | Rezalet çıkarmak, aldatılan bir koca s r fatile ikinci kata çıkıp kansını âşıkı ile sma girerken, hizmetkânna: Bu sabah kimseyi kabul edemem, birlikte cürmümeşhud halinde yakala mak, onun, kendine yakıştıramadığı bir işim var, demişti. , Masasına oturdu, gelen mektubları bi" hareketti. Artık, kansmın, Darelle olan rer birer okumağa başladı. Üçüncü me'k münasebetini gözile görmüş gibi kat'î otubda gözleri farTaşı gibi açıldı. Bu mek larak biliyordu; bu deni mahluku boşar, başmdan defederdi vesselâm. Ne öfke tub şöyle yazılmıştı: «Sevgilim. Yann, yani perşembe gü hissediyordu, ne kıskançlık; sadece, al ıvi saat dortte bekliyorum. Geleceğini bn datılmış olması onu büyük bir hayrete liyorum amma, gene hatırlatmaktan ken düşürüyordu. dimi alamadım. Şimdilik binlerce buse Eve, saat yedide avdet etti. Kapıdan ler sevgilim.» içeri girer girmez ilk işi kansını çağırt Hüdo, zarfın üstüne baktı. Orada ken~ mak oldu. Madam Hüdo, kocasmın çalışma odadi ismi yazılıydı. Yazıyı muayene etti, sına girince, onun sert ve ciddî bakışla tanır gibi oldu. Beynine birdenbire bir şüphe saplanmıştı. Bunu, aklından çıka rile karşılaştı. Hatta, Hüdo, kansmın, rıp atmak için nekadar uğraşırsa, o oka yüzündeki kat kat boyalara rağmen, k r dar fazla bir ısrarla yerleşiyor, gömülü zanr gibi olduğunu hissetmişti. Sabah yor, bir kat'iyet haline geliyordu. Hüdo, leyin gelen mektubu, manidar bir hare bu şüphe üzerinde işliye işliye ona artık ketle uzatarak: iyiden iyiye bir şekil vermişti. Evet, ka Madam, bu mektub size aid, nsının bir âşıkı vardı ve bu adam, ka dedi. nsına yazdığı randevu mektubunun zar Kadın mektubu aldı; bir göz gezdirfına Madam Hüdo yazacağı yerde, yarr di, yüzünde şaşkınlık alâmetleri görülülişlıkla Mösyö Hüdo adresini yazıver yordu. Kocası devam etti: mişti. Bu mektub bana yanlışlıkla göndeKarısının kendisini aldatması ihtimali, rilmiş; size aiddir. Âşıkmız, sevgiliniz Hüdoya, dünyanm en korkunc, en fcci Mösyö Dorelden geliyor. ihtimal gibi görünüyor, hele kendinin al Çıldırdın mı azizim? Bir kere datılabilir bir koca mevkiine düsmesi, o Mösyö Dorel şöyle böyle tanıdığım bir na büsbütün ağır geliyordu. adam... Hem de hiçbir fevkalâdeliği Mektubu tekrar eline aldı, bir kere olmıyan bir adam... Dorellin sizin âşıkınız olduğunu bidaha okudu ve birdenbire yazıyı tanıdı. Bu, Darelin yazısıydı. Kulübde ahbab liyorum... Bugün onu görmeğe gittiniz... olduğu bu genc, monden, zengin, şık a Ne münasebet canım! Bunu nereden çıkarıyorsunuz? Bu adarm şöyle damla, karısını da tanıştırmıştı. Vardığı neticenin kat'iyetinden şüphe böyle tanıyorum dedim ya. Hem rica eetmemekle beraber, Hüdo, red ve cerh derim bu bahsi kapayın; hakarete taharrr edilemiyecek bir delil elde etmek lüzumu mül edemem. nu da düşündü ve o gün karısını takib et Bugün âşıkmızı görmeğe gittiniz... mege karar verdi. Sizi takib ettim, biliyorum... Oğle yemeğinde, halinden birşey sczTam bu sırada, oda kapısı açıldı, hizdirmemeğe çalışmakla beraber, kansını metkâr Mösyö Dorelin geldiğini haber göz ucile tetkik ediyordu. Madam Hü verdi. M. Hüdo irkildi; bu kadar cür'etdo bu tetkikin farkına varmadı; fakat kârlığa ihtimal veremiyordu. kocası, onda bütün bir riya âlemi keşfet Gelsin! diye haykırdı, derhal gelmişti. Oğleden sonra sokağa çıkacağmı sin! ve otomobili, her zamanki gibi, onun errr M. Dorel, zıplar gibi adımlarla, mürine bırakacağını söyledi. Fakat madam, tebessim, içeri girdi ve tam söze başla kayidsiz bir tavırla: «Ben çok yer do mak için ağzını açtığı sırada, Hüdo, buleşacak değılım» cevabını verdı. na meydan vermeden atıldı: M. Hüdo, saat ikiyi çeyrek geçe ev Mösyö, terbiyesizliğinize hayra den çıktı ve sokağın köşesinde kapalı bir nım! taksi durdurdu; şoföre talimat verdi, o Ne demek istiyorsunuz? •tomobilin içine yerleşerek uzaktan evi Şu mektubu tanıyor musunuz? gözetlemeğe başladı. Dorel, biraz kızararak cevab verdi: Saat üçe doğru, Madam Hüdo gö Affedersiniz, ben de bu mektubu züktü. Evin kapısı önünde bekliyen oto istemeğe gelmiştim. Tuhaf bir dikkatsizmobiline bindi ve hareket etti. M. Hüdo, lik neticesinde bir yanlışlık yapmışım, kendi taksisi ile onu takib ederken, içnr mazur görmenizi rica ederim. den mütemadiyen: «Allah vere de göz Şeriki cürmünüzle bir olup beni den kaçırmasam» diyordu. kandırmağa beyhude yeltenmeyin. 11 Ve kaçırmadı. Madam Hüdo bir tu mükerrer numarah evin mahiyetini bili ~ hafiye mağazasına uğradı; oradan bir yorum; ikinci katta olan biten şeylerkuyumcuya girdi; en nihayet, bir resim den de haberim var... 'sergisine daldı ve otomobili savdı. M. 11 mükerrer numaralı evin ikinci Hüdo, karısının, beş dakika sonra sergi katı mı? Eh, ne olacak sanki... Amca binasından çıktığını, bir taksi çağınp bin zadem Filifin evini mi söylemek istiyordiğini ve aksi istikamete doğru hareket sunuz? Amcazademi Madam Hüdo da ettiğini gördü. Bir müddet gittikten son tanır... ra, öndeki taksinin bir sokak köşesinde Dorel sustu. Madam Hüdo, bu sefer jdurduğunu gören M. Hüdonun şoförü bembeyaz kesilmişti. Kocası, onun yü de zınk diye otomobili durdurdu. Madam züne dikkatle baktı, sonra: Hüdo, otomobilden inip şoförün para O halde... o halde... demek her 'sını vermiş ve II mükerrer numarah bir gün, 11 mükerrer numarah evde buluşeve dalmıştı. Beş dakika sonra, evin ikirr tuğunuz adam Fılip öyle mi? ci kat pencereleri kapandı. Madam Hüdo, kocasının bu son cümO zaman M. Hüdo, otomobilinden lesini işitmemiş gibiydi. O sırada.kötü biliudi ve doğruca kapıcı kadının odasına teceğini tahmin ettiği bu sahneye şahid : yürüdü. Fakat, kapıcı kadın, bu siyah olmamak için yavaşça sıvışan Dorelin ve istihkar dolu göz; mantolu madamın bu eve hergün geldi arkasından istihfaf ğinden başka birşey bilmiyordu. Eline s r lerle bakıyordu. Dorel kapıyı kapatıp kıştırılan bol bahşışa rağmen, ikinci kat çıktıktan sonra, kısık dişlerinin arasından ; ta oturan kiracınm kim olduğunu söy kindar bir sesle: lemedi, yalnız, bu ismin Dorel olmadığı Hayvan! dedi, sen de bu hayvan nı temin etti. herifin benim âşıkım olabileceğine ihti Hüdo için, otomobile binip avdet et mal verdin öyle mi?... M. Hüdo, kansmın bu küstah soğuk* mekten başka yapacak birşey yoktu. YavTumuz Cüneydin ölümü dolayısile İki gün ağrı çektiği halde doğuramı cenazesine lutfen teşrif eden ahibba ve yan ve tehlikeye giren refikama yaptıeviddamıza ayrı ayrı teşekküre imkân ğı mahirane ameliyatla beş buçuk kilo Türkiyede genclik Kızılay olmadığından minnettarlık ve şükranla çocuğu doğurtan ve bana kendisini karımızı bildirmeğe gazetenizin delâlet et zandıran Ortaköy Şifa Yurdu sahib ve dernekleri üzerinde bir mesini dileriz. Başhekimi Ahmed Asım Onura ve mem konuşma Büyük babası: Üsküdar Belediye he lekette mevcudiyetile güzel müessesekimlerinden Ahmed Şevki Ekspres Basımevi 936 • Fiatı yazilı değil sine kalbî teşekküratımı arzederim. Baba ve anası: Sami vapuru sahib ve Mühendis Hasan Oksay Kızılay genclik derneklerini teşkil etsüvarisi Zeki ve Şevkiye mek suretile arsıulusal taahhüdlerini ifa etmiş ve ayni zamanda millî vazi fesini görmüştür. Bu dernelker bugün yurdun her kö şesinde, umumî ve mahallî şartların müsaadesi nisbetinde inkişaf etmekte LİLY DAMİTA JAMES CAGNEY RİCARDO CORTEZ dirler. Hele bu işe 1932 de başlanıldığı tarafından fevkalâde bir surette yaratılan gözönüne alınırsa muvaffakiyet dere cesi daha hakkile takdir edilir. Bugüne kadar bu dernelkerin mahi yetini anlatacak pek az neşriyat yapılşaheserini takdim ediyor. Amerika ihtilâli: Istırab, heyecan, mıştır. Kızılay mecmuasmın 130 uncu ihtilâl ve isyan arasında parlıyan bir aşkın teranesidir.... sayısmda neşredilen bir konferansla birkaç yazıdan başka bir şey yoktur. İlâveten: FOX JURNAL Fransa Suriye muahodesi Derneklerin kurulduğu yerler mek Nuremberg kongresi Filistinde İngilizler Son tebler olduğuna göre muallimlere de moda saç tuvaletleri vesaire... bu teşkilât hakkında sarih bir fikir vermek onları bu mevzu etrafmda aydın latmak, velhasıl bir direktif vermek zarurî idi. Derneklerin idaresi hakkmYeni sinema mevsimi münasebetile 2 büyük filim birden: daki izahnameleri tatbikat sahaları göstererek kuvvetlendirmek ihtiyacı his solunuyordu. Hakikî hayat içinde hergün geçen bir facianın, kudreti bütün Onun için bu küçük risaleyi bütün alâcihanca tanılmış büyük bir romanın perdeye aksi. kadarlara tavsiye etmek, bu işlerle uğraşanlara bütün aradıklarını burada bulabileceklerini bildirmek bizim için Baş artistler: BORİS KARLOF BELA LUGOSİ bir zevk oluyor. Bu risalenin faydaları hakkmda bir Bu filmin sahneleri fevkalâdedir. Hatta bazıları seyredilirken fikir verebilmek için muhteviyatını ^ ^ B ^ ^ H ^ ^ insanın heyecandan nefesi daralır. ^ ^ ^ p ^ hulâsa edelim: Bu kitab niçin yazılıyor? Kızılay genclik derneklerinin özü Kızılay Yarın akşam; yeni sinema mevsimine başlıyor. İlk programda: genclik dernekleri nasıl doğdu? Genclik dernekleri ve mektebler Aile SağRonald Colmann ve güzel Joan Bennet tarafından temsil edilen hk bakımı Propaganda Halkçılık terbiyesi Fedakârlık terbiyesi Ço cuklara mahsus kitablar ve ükmektebliler arasmda yazışmalar Çocuklara zengin sahnelerile dolu pek nefis bir komedi. Ronald Colmann, mahsus atölyeler, il elişleri Demek oyundaki parlak talihi acaba aşkta da muvaffak olacak mı? kolları ve radyo Yurddaş terbiyesile kendi kendini idare alışkanlığı Sulhİlâveten: FOX JURNAL. Fiatlarda mühim tenzilât vardır. çuluk terbiyesi adlı bahislerle dernek lerin gayesi muhtasar ve müfid olarak bu risalenin elli sahüesine sıkıştırıl Yann akşam «YANIK KALBLER» miştir. Bibliyoğrafya Teşekkür Teşekkür RADYO Bu aksamki program J ISTANBUL: 12,30 plâkla Türk musikisi 12,50 havadis 13,05 plâkla hafif müzik 13,25 muhtelif plâk neşriyatı 18,30 çay saati, dans musikisi 19,30 spor müsahabeleri: Said Çelebi tarafından 20 Müzeyyen ve arkadaşlarının iştirakile Türk musikisi 20,30 Münir Nureddin ve arkadaşları tarafından Türk musikisi 21 plâkla sololar . 21,30 orkestra 22,30 23,30 ajans haberleri. VİYANA: 18.35 musiki, jimnastik, konuşma 20,05 saat, haberler, hava raporu konuşma . 20,25 eğlenceli yayın 20,35 Türk musikisi: Mukaddeme doktor Joseph Marx tarafından. Piyanoda Oskar Dachs, saksofon David Mathe. Ulvi Cemalin «Beş damla» eserinden dört parça. Necil Kâzımın beş piyano parçası. Cemal Reşidin halk şarkılarmdan armonize ettiği parçalar; ağır zeybek havası, yörük zey bek havası 21,25 Alzira operası 23,05 haberler, hava raporu 23,15 eğlenceli konser, konuşma 24,20 konserin devamı . 24,50 gramofonla Viyana havaları. BERLİN: 17,50 musiki 19,05 konser 20,05 kon ser 20.50 günün akisleri, haberler 21,20 genc milletlerin zamanı . 21,50 kabare numaralatı . 23.05 hava raporu, havadis, spor 23,25 konuşma 23,35 gece musikiii ve dans havaları. BUDAPEŞTE: 18,05 çingene musikisi, konferans 19,35 orkestra konseri. konuşma 21,20 kitare konseri 22 gramofon, siyasi haberler . 23 cazband takamı, gramofon 1,10 son ha berler. BÜKREŞ: 19,05 orkestra konseri. konferans 20,40 aşk şarkıları, mektub kutusu 21,35 ke man konseri, havadis . 22,15 şan konseri, haberler, spor 22.50 küçük orkestra, fransızca ve almanca haberler 24 rumence haberler 24,05 gece konseri. LONDRA: 17,50 gramofon 18,20 çocuklann zima. nı . 19.05 org konseri 19,35 eğlenceli musiki, havadis . 20.35 koro konseri 21,05 komedi 22,05 karışık yayın 22,45 oda musikisi. havadis 23,35 havadis 24,35 dans musikisi . 24,45 kıraat. ROMA: 19,25 yabancı dillerde konuşma, almanca turizm haberleri 20,25 eğlenceli musiki, fransızca haberler 20,55 Yunanistan için yayın, havadis, gramofon 21,45 senfonik konser . 23,25 dans musikisi, istirahat esnasmda havadis . 24.20 ineilizce haberîer. SARAY SiNEMASI Y A R I N A K Ş A M AMERİKA İHTİLÂLİ Bugün MiLLî SiNEMADA 1DANTENİN 2 K A R A CEHENNEMİ K E D İ SÜMER SiNEMASI MONTEKARLO KRALI Hele risalenin sonundaki şu güzel satırlar insana adeta inşirah veriyor: «Demek oluyor ki genclik dernekleri, her ulusun ve her yurdun sosyal durumunun yükseklik ölçüsü ve insanlık şiarmın tartısı olan Kızılay organizas yonlarının gelecekteki aktif üyelerini yetiştiren değerli bir insan fidanlığı dır.> M E L. E K filminin şayani hayret kahramanı . İ B . m .,,nd. G A R Y C O O P E R NÖBETCİ ECZANELER Aşk filimlerinin en güzeli, en hissî ve hayrete şayan olan KIRIK RÜYA aPeter tbbet»ony> filminin dayanılmaz aşıkı olacaktır. «Aşk Hüzünleri» filminin muvaffakiyetlerini unutturacak derecede enfes bir şaheserdir. İlâveten: Paramount dünya havadisleri. Daima güzel filimlet... Daima beğenilen ve sevilen isimler.., Muvaffaftiyetin sırrı... ve tekrar bir harika... Acıklı bir ölüm Memleketimizin eski ve tamnmış gazetecilerinden merhum Bay Abdur rahman Arif kızı ve tstanbul Beledi yesi fen heyeti harita şubesi müdürü mühendis Galib ile tzmirde Yeni Asır gazetesi sahîbleri Şevket ve Behzad arkadaşlarımızın kızkardeşi güzide muharrirlerimizden BAYAN REBİA ARİF uzun süren bir hastalıktan kurtulamıyarak Allahın rahmetine kavuşmuştur. Çok nezih ve ulüvvücenabile tanınmış olan bu yüksek kadın arkasında doldurulmaz ebedî bir boşluk bırakmıştır. Cenazesi bugün öğle namazından sonra Teşvikiye camisinden kaldırılarak Fe riköy kabristanına defnedilecektir. Kederli ailesi efradına taziyet eder, yüksek ölüye Allahtan mağfiret dileriz. kanlılığı karşısında bütün tahammülünü kaybederek haykırdı: Artık ileri gidiyojsun! Benimle alay mı ediyorsun sen? Âşıkm ha bu olmuş, ha öbürü olmuş bence farkı yoktur. Madam Hüdo, bütün gururunu takmdı, kocasını yukarıdan aşağı süzdü ve kapıyı hızla açıp çıkarken cevab verdi: Bence var! Bu gece nöbetçl olan eczaneler şunlar dır: İstanbul cihetindekiler: A^ksarayda (Sarim), Alemdarda (Sırrı Rasim), Bakırköyde (İstepan), Beyazıdda (Cemil), Eminönünde (Bensan), Fenerde (Vitali), Karagümrükte (M. Fuad), Küçükpazarda (Yorgi), Samatyada (Erofilos), Şehremlninde (Nazım), Şehzadebagında (İsmaU Hakkı). Beyoğlu cihetindekiler: , Galatada (Hidayet), Hasköyde (Nisim Eseu). Kasımpaşada (Müeyyed), Merkez nahiyede (Galatasaray), (Garth), Şişlide (Maçka), Taksimde (Kemal Rebül), (Kur. tuluş). Üsküdar, Kadıköy ve Adalardakiler: Büyükadada (Şinasi), Heybelide (Tanaş), Kadıköy İskelebaşmda (Sotiraki), Kadıköy Yeldeğirmeninde CÜçler), Üsküdar Çarşıbovunda ıQmer Kenan). VOLGA MAHKÛMLARI Oynıyanlar: Teşekkür Kocam ve babamız Moda eczanesi sahibi Faik İskender Gökselin gerek ce nazesinde ve gerek taziye lutfunda bulunan zevata ayrı ayrı teşekküre teessürümüz mâni olduğundan minnet ve şükran borcumuzun iblâğına gazetenizin tavassutunu dileriz. Karısı Oğlu Feride Göksel Süreyya Göksel Kızı Sütude Göksel P1ERRE BLANCHAR CHARLES VANEL VERA KORENE İPEK SİNEMASININ Yeni mevsimin 3 üncü muvaffakiyetini teşkil edecektir. Bu Cuma akşamından itibaren Şayani hayret ve tüyler ürpertici filmini görmek için koşuşan ve yer bulamayıp avdet mecburiyetinde kalan binlerce seyirciyi memnun etmek emelile OHİKANLARIN SONU Bugün matinelerden itibaren 26 kısımdan mürekkep 2 safhasını birden göstermeğe karar vermiştir. Bayılmış, dedi. Sonra yarayı bulmak üzere gömleğini çekerken asistan Niyazi: Kutsi Bey, Kutsi Bey! Diye bağırdı. Dürdanenin yatağma pek yakmdan bir ses duyuldu: Kim bu bağıran? Ne var, ne oldu? Elbet biz de işimizi biliriz. Çağırmağa lüîum yok... Dürdanenin yatağı etrafmda toplananlar başlanm çevirince yüzü baştanbaşa pamuklar ve sargılar içinde bulunan ihtiyar hastanın yataktan doğrulmıya çalıştığını, yere indiğini, yüzünden sargılan çıkardığmı gördüler. Bu Mehmed Kutsi idid. Başkomiser, içinden çıktığı yatağın kenarına oturarak doktor Şinasiye sordu: Yarası mühim mi doktor? Hayır... Yalnız bir kurşun kolu s r yırmış; diğeri yastığa isabet etmiş. Kutsi, üstünden beyaz entariyi çıkarırken: Neyse, dedi. Bu kadarla kurtar • dık. Fakat anlamadığım bir nokta var: lArkası varl Bu hafta A L K A Z A R Sineması HAMDt Çeviren: VAROĞLÜ Pendikteki beyaz ev Zabıta romanımız: 33 8 numarah odaya gelince köşedeki , karyolada meçhul adamın metresi ve ı tehdide maruz kalan Dürdane bitkin, j baygın bir halde yatıyordu. Diğer kar ' yoladakilerin gözleri kâh kapıda, pence 1 relerde, kâh Dürdanede idi. Dürdane etrafmdaki hazırlıklan sezmiş, büsbütün (ürkmüştü. Bu heyecanla harareti artmış, artık kendini bilmiyecek bir hale gelmişti. , Sanki güçlükle nefes ahyordu. |" Dürdanenin karşısındaki karyolalarda I hayatmdan ümid kesilen dört kadın vardı, Dürdanenin yanıbaşmdaki boş karyolaya başhekim, alelâcele müracaat eden ihtiyar bir kadmı almıştı. Bu kadın bir kaza yüzünden yaralanmıştı. Yüzü gözü sargı içindeydi. Ameliyathanede acele . pansıman edilmişti, ertesi sabah ameliyat 1 edileceği söyleniyordu. 8 numarah koğuşta saat olmadığı için oradaki hastabakıcılar da, hastalar da, ellerinde olmıyarak bu odaya dalan dokftorlar da ikide bir kendi saatlerine bakıyorlardı. Hastabakıcı Rana ile doktor Şinasi birbirlerine yaklaştılar. Alçak sesle Rana: On dakika kaldı. Demek tehlikeyi atlattık. Ne gelen var, ne giden!.. Dedi. Doktor Şinasi cebinden mükenr mel bir kronometro çıkararak: On dakika değil, tam on üç dakika var. Daha dur bakalım, on üç dakikada neler olur... Aman doktor, siz de ne insafsız adamsınız. Tehlike geçti diyiniz de biraz rahat edeyim. Yüreğim hop hop atıyor. Doktor Şinasi güldü; elindeki saate bakmakta devam ederek: Seni rahat ettirmek için fikrimi mi değiştireyim? Bence tehlike daha geçmedi. On bir dakika var... Karşı duvarın kenannda, iki hasta ile meşgul gibi görünen hastabakıcılardan Zehra ve Emine gözlerile onlara işaret ediyor, fikirlerini soruyorlardı. Rana tekrar sordu: mesi, burada silâh sıkması akıl alacak miş memurlardı Dürdanenin karyolasma Peki amma doktorcuğum, bütün şey değildir. Ben telâşı fazla buluyo koşuştu ve merdivenlerde, sofada, aşağıhastane abluka içinde. Merdivenbaşla rum. Hele buna da bir kadının iddialan da bulunanlar hep kapıya üşüştüler. Kanndan koğuşlara, bahçeye kadar her ta nm sebeb olması hiç akıl alacak şey de pının iki kanadı da ardına kadar açılmışraf polisle, hademelerle, doktorlarla, ğil. Belki uyduruyor, belki basit bir teh tı. Dışandakiler içeriye girmek, içeridehastabakıcılarla dolu. Bu halde bir tekdidden, kuru gürültüden ibaret. kiler dışarı fırlamak istiyorlardı. adamın içeri girmesi, yukan çıkması, şu Şinasi ile Rananm gözleri kronometroBu kanşıklık içinde en çok sarsılan kapıyı açıp elindeki silâhı zavallı kadına da idi. Şinasi bir taraftan: Şinasi ile Rana idi. Bunlar kurşun sesini Üç dakika kaldı, diye mırıldanırsıkması kabil mi? sanki beyinlerinin içinde duymuşlardı. ken arkasmdaki Niyaziye: Dokuz dakika kaldı... Hele Rana eğer birden Şinasinin koluna Aman susunuz. Vallahi bütün si * Yalnız kadının iddiasile kalmıyor nirlerimi ayağa kaldırdınız. Hem düşü iş!.. dedi. Hâdiseye ehemmiyet atfeden yapışmasaydı muhakkak yere yıkılacaknünüz ki bütün kapılar da kapalı. Her polis oldu. Haydud çoktanberi takib e tı. Karışıkhk, haykmşma, koşuşma ara dilen, polisçe hüviyeti malum ve birçok sında: tarafta lâmbalar yanıyor. cinayetlere sebeb olmuş azılı bir herifmiş. Kim attı bu silâhı? Bu sırada arkalarmdan bir ses: Tutuldu mu? Kaç dakika var doktor? Asistan Niyazi büyük bir hayretle: Diye sordu. Gökten mi geldi kurşunlar yahu?.. Ya!.. diye geriye çekildi ve doktor Şinasi ancak: Gibi sözler, küfürler, lânetler işitili Bu doktor Niyazinin sesiydi. Şinasi Bey: Bir! diyebildi. yordu. Uzaktan bir hastabakıcının sesi: Altı dakika! Büyük odanın içini iki silâh sesi çatır Şinasi Bey... Doktor bey... YaraDiye cevab verdi ve saatinin kösteğile dattı. Müthiş bir kıyamet koptu. Onun lıya baksanıza!.. sinirli, sinirli oynıyarak asistan Niyaziye arkasından bir çığlık... Bu ses, Dürdanenin yatağı başında döndü: 8 numarah koca kadınlar koğuşu bir toplananlar arasından çıkıyordu. Şinasi Siz ne dersiniz? mahşer manzarası aldı. Ağır hastalar yer Bey nöbetçi olduğunu neden sonra hatırNiyazi fevkalâde hayret içinde omuz lerinden kımıldıyamıyarak bayıldılar. ladı, koştu. Cansız gibi, rengi solmuş, inlannı kaldırdı, dudagmı büktü. Hastalığı hafif olanlar, yataklanndan liyen Dürdanenin yorganını kaldırdı. Bilmem, fakat bu kadar kordon, fırladılar. Çarşafta gittikçe yayılan bir kan lekesi bu kadar sıkı tedbir içinden tanınmıyan, Beyaz gömlekli iki yabancı doktor vardı. Bununla beraber doktor ilk muahepimize yabancı bir adamın geçip gel ki bunlar Kutsi tarafından ikame edil yenede: