Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
27 Temmuz 1936 CUMHURtYET Meseleler Bir lise mezununa açık mektub Peyami Safa temayül ki buna istidad denmesi doğru değildir, zira istidad kelımesi ekseriya sadece doğuşa aid bir kabiliyet fikri uyandınyor bizi haberimiz olmadan mesleğimiz içinde bulundurmalıdır. Bütün söz bu temayüldedir ve meslek onunla konuşacaktır. Mantığımız ve dar hesablarımız araya girerse, birbirini seven çiftin izdivaclanna müdahale eden mutaassıb ana babanın sebeb olduğu feiâket başgösterir. Muvaffakiyet dediğimiz şey, meslek, fırsat ve insan arasındaki ahengin çocuğudur. Mesleğini bulan insanm adımbaşında fırsatlara teadüf edeceğine de ekseriya şüphe yoktur. Tekbaşına hesab ve tekbaşına hayal mahsulü olmamak şartile, şahsiyetin bütününden doğan kavrayıcı bir hırsla içine girilen meslek herkesi muvaffakiyete götürecektir. Hatta kabiliyet dediğimiz şey, şahsiyetin bütünile meslek arasındaki ahengin kendisine çok benziyor. İki kelimelik bir hulâsaya talibseniz, her hulâsanın eksikliğine aid mes'uliyet benim üzerimde olmamak şartile diyebilırım ki muvaffak olacağınız yegâne meslek, «sevdiğiniz iş» tir. Çünkü sevgi yalnız mesleğe değil, hayata aid bütün kanunları hulâsa eder. Vapur iskelesinde feci bir cinayet Bir adam karısım ve dostunu yaraladı Italya Almanya hava paktınm ehemmiyeti Akdenizden Şimaldenizine geçen bu müşterek hava yolu, FransaSovyet hava irtibatmı yarmaktadır Temps gazetesinin, ıtalya Almanya hava anlaşması hakkında Roma muhabirinden aldığı bu makaleyi ehemmiyetine binaen aynen naklediyoruz: Italya uzun senelerdenberi, müstakbel ihtiyacları da gözönünde tutarak, büyük bir havaî irtibatlar faaliyeti göstermektedir. Bu cihetten geçen 26 haziranda, General Vallenin Berlindeki ikameti esnasında imzalanmış olan Italya Almanya hava anlaşması çok büyük bir ehemmiyeti haiz bulunmaktadır. İtalyanın resmî havacıhk gazetesi olan Vie Deü'Aria bugün bu anlasmanın e sash noktalarıni neşretmektedir. Yeni hava mukavelesi 7 mayıs 1928 de imzalanmış bulunan ve gayesi MilanTrente Munich arasında mütekabil bir havaî irtibat tesis olan anlasmanın kıy metidir. Yeni mukavele mucibince on sene için Venedik ve Münih tarikile Roma ve Berlin arasında ve Frankfurt tarikile de Roma ile şimaldenizi arasında havaî irtibat temin edilmiş oluyor. Bu sonuncu hat Skandinav memleketleri ve İngiltere için bir irtibat merkezi teşkil eden Amsterdamda nihayet bulmaktadır. Anlaşmada İtalyanın Frankfurt Am«terdam hattı yerine Frankfurt Ber'in veya Frankfurt Hamburg hatlarından birini ikame edebileceği de kabul edil mektedir. Bu hatların en mühim ciheti Akdenizden Şimaldenizine kadar (Amsterdam ve Hamburg) Merkezî Avrupa üzerinden geçmeleri ve Fransa ile'Rusya arasındaki büyük havaî irtibat yollarını yarmalarıdır. Italya nihayet bir istinad noktası bulmuş oluyor: Hamburg. Italya ile Almanya arasındaki bu el birliği yalnız Avrupaya inhisar etmiyor. Hamburga mukabil İtalyanlar da Almanyaya Akdenizdeki Oniki Adalardan birinde bir iskele terkedıyorlar. Italya bu suretle Almanyanın önüne şarkî Akdenize doğru bir hava yolu açmış oluyor. Bizce bu hâdisö son derece büyük bir ehemmiyeti haizdir. Filhakika Almanya İtalyanın kendisine bahşettiği bu Akdenizde yayılma imkânından çok istifade beklemektedir. Büyük Harbden evvel Almanyanın en büyük hulyası Balkanları, Akdeniz yakınşarkıni, Anadoluyu geniş bir iktısadî malıkâne haline koymak değil miydi? Bağdad demiryolu hikâyesini biliyoruz. Şımdı, havacıhk sayesınde daha kolaylaşmış br şekilde bu hikâye tazelene cek mi? Bununla beraber meselenin esasınm orada olduğunu zannetmiyoruz. Esas mesele bu hava anlaşmasını imza etmek suretile Berlinin italyanın Akdenizdeki siyasetini tasvib ettiği fikrini hasıl etmesidir. Halbuki bu siyaset ise çok bariz bir şekilde ingiltere aleyhine bir neticeye ulaşmak temayülünü gösteriyor. Akdenizin en canlı noktasmda bulu nan Italya bu denizde hasıl olabilecek her türlü yeni vaziyetle son derece alâkadar olmaktadır. îtalyaya karşı ittihaz olunmuş bulunan sanksiyonlann ilgasına dair irad ettiği bir nutukta Eden, İngiltere împaratorluğu nun: 1 Akdenizde paktlar politikasından vazgeçmiş olmadığını, 2 Akdenizde, Italya Habeş ihtilâfının zuhurundan evvel mevcud bulunan deniz kuvvetlerinden daha fazla bir kuvvet bulundurmak niyetinde bulunduğunu, söyledi. mısın?» diye bakarlardı. O, bu bakışlara omuzlannı silkerek cevab verir, öte kiler ısrar etmezlerdi. Fakat en fazla poker düşkünü olan müteahhid Oktay Abdüsselâm Bey geldiği zaman iş değişirdi. Saniha, bu isminin yarısı Türk, yarısı Arab adamdan, Türklerle Türk, Arablarla Arab olan bu karışık Suriyeliden hoşlanmıyor, hatta ondan nefret ediyor du. Kiremid rengi kostüm, mavi gömlek giyen, yeşil kravat bağlıyan Oktay Abdüsselâm, parmaklarındaki elmas, yakut ve zümrüd yüzükleri, şişman göbeğinin üstünde yeleğinin bir cebinden ötekine uzanan kalın kösteği, iri markalı pembe ipek mendilinin yanında altın kurşunkalemile lâciverd stilosu, kravatının üstündeki at nalı şeklinde pırlantalı iğnesi ve ağzını dolduran altm dişlerile servetinden ziyade zevksizliğini teşhir eden bir adamdı. Saniha, ona «Fil» ismini vermişti. Çünkü iri vücudü, koca kulaklan, ağzına doğru hortum gibi sarkmış burnu ve güçücük gözlerile file benziyordu. Kazinodan içeri girdi mi, küçük gözlerini süzerek, okkah göbeğini çıkararak, kısa kollarını sallıyarak, acele acele nefes alarak kendisine bir oyun arkadaşı arar Demek oluyor ki îtalya sanksiyonlann kaldırılmasının Akdeniz muvazenesi üzerinde hiçbir tesire malik bulunmadığını bilmektedir. Halbuki bu meselenin çok mühim olduğu bedihidir. Italya için müstemlekesile irtibatı temin etmek büyük bir ihtiyacdır, halbuki îtalyanlar bu iş için yalnız bir yola malik bulunuyorlar: Süveyş tariki. Buna binaen îtalyan efkârı umumiyesi Cebelitarıkla Süveyş arasında İngilizlerin her türlü hareketini büyük bir dikkatle takib etmektedir. ltaylanlar haklı veya haksız olarak îngilterenin kendilerini bir çember içine almak siyasetini güttüğünü zannediyorlar. Sanksiyonlar devresinde İngiltere tarafından kurulmuş olan Akdeniz ittifaklarınm Italyayı çemberliyen iktısadî muhasaranın kaldırılmasından sonra dahi de vamlı bir şekilde ve İtalya aleyhinde bir sistem halinde tebellür etmek tehdidinde bulunduğu söyleniliyor. Umumî kanaat İngilterede bunun böyle olmasını her ne pahasına olursa olsun temin etmek arzusunu besliyen bir idareci sınıfın mevcud bulunduğu merkezindedir. Yeni İtalyan İmparatorluğu, Akdenizde ve Şarkî Afrikadaki İngiliz menfaatleri için tehlikeli telâkki olunmaktadır. Montröden çıkan bir haberle îngilterenin Moskova ile Sovyet harb gemilerinin Boğazlardan girip çıkmasında tam bir serbestî temıni hususunda anlaşmış bulunduğunu bildirdiği son günlerde bu ka naat daha kuvvetlendi. İtalya bu habere karşı derhal büyük bir alâka gösterdi; bunu İngilterenin Akdenizde İtalya aleyhinde takib ettiği siyasetın bir ınkışafı şeklinde gördü; diğer bir ifade ile, Ro mada İngilterenin son kânunuevvelde Akdenizde vukua gelecek herhangi bir İtalyan taarruzuna karşı koyabilmek için yapmış olduğu anlaşmalara bir yeni aza daha ilâve etmek istediği, Sovyet Rusyayı bu anlaşmalar çerçevesine dahil ederek İtalyaya karşı olan bu cepheyi kuvvetlendirmek arzusunda bulunduğu kanaati vardır. La Tribuna diyor ki :Yeni bir Boğazlar rejimine müteallik bir muahedenin hatları çızilmiş bulunuyor. İngilterenin Sovyet Rusyaya ve Tür kiyeye karşı inanılmaz bir tehalükle bahşetmiş olduğu müsaadeler bütün bu işin yani Lozan muahedesinin tadili hakkındaki Türk talebinin îngiltere Bahriye Nezaretinin yardımile İngiltere Hariciye Nezareti elinden çıkmış olduğuhu meydana koyuyor.» Bu vaziyet karşısında Italya Almanya hava anlaşması çok hususî bir şekilde tenevvür ediyor. Eden 19 haziranda ingilterenin Akdeniz paktlarından vazgeç memiş olduğunu söyledi. ' Delikler, deşikler renwich rasadhanesinin kuruluşundan ve coğrafî tul dairelerini o rasadhanenin kubbesinden geçirmek yolu açılmazdan herhalde çok önce nısfünnehar dairesi üzerinde bir derecelik mesafenin uzunluğunu ölçütürmüş olan Harunoğlu Memun küçülüğünde pek haşarı idi, ileride bir ilim adamı ve ilim hizmetkân olacağına ihtimal verdirmiyecek şekilde münasebetsizlikler yapardı. Hoş, bu ruhî haşanlık onun dolgun bir dimağ sahibi oluşundan sonra da devam etmemiş değildi. Halayıklara erkek kostümü giydiren, köleleri yapma kâküllerle kadına çeviren ilk Şark hükümdarı odur. Tarih bu haşanlıklan hep ter geçmek ister. Çünkü Memun, bir yandan akla sığmaz hoppalıklar yaparken öbür yandan bir alimi kazanmak, bir filozofu kendi payitahtına getirtmek için harb açacak kadar ilme bağlılık göstermiştir: Leon adlı bir fen adamını Bağdada gön dermemesi üzerine Bızans İmparatoruna harb ilân etmeğe kalkışması gıbı!.. îşte bu ünlü adam henüz tahsil çağmda iken hocalarına binbir çeşid oyun düzer ve zavallıları canlanndan bezgin bir hale getirirdi. Bir gün ders alırken gene muziblik bahaneleri aramağa başladı. Fakat icad kabiliyeti o gün kısırlaşmıştı, orijinal bir oyun mevzuu bulamıyordu. Halbuki içinde birşeyler yapmak arzusu da sahlanmıştı. Nihayet gözüne hocanın cübbesindeki küçük bir delik ilişti ve kapalı duran zihni de birden açıldı. Şimdi parmağını o deliğe sokmuştu, hocanın mantık kaidelerini heyecanla anlatmağa koyulmasından istifade ederek yavaş yavaş büyültmeğe çalışıyordu. Hoca uzun müddet bu işin farkında olmadı, delik te bir el sığacak kadar büyüdü. Artık Memun için çektiği zahmetin bedelini almak sırası gelmişti. Yaptığı işi hocaya sezdirecek ve onun göstereceği hiddetle bol bol gülüp eğlenecekri. Bunu da hocayı şaşırtacak bir soru ile yapmağa gmştı. Hocam, dedi, deli neye derler? Damdan düşercesine yapılan bu soru nun verdiği şaşkınlık içinde hoca, cübbesine açılan yarayı gördü ve şu cevabı yapıştırdı: Küçücük delikleri oya oya büyültenlere deli derler!.. Meslek seçmenin size verdiği tered düdleri bildiren mektubunuz, bütiin lise mezunları arasında müşterek bir meseleyı kurcaladığı için, istediğiniz tarzda «kapalı» bir cevaba açığını tercih ve sadece hüviyetinizi ifşadan çekinmeL. suretile zarurî bulduğunuz mahremiyete riayet ediyorum. Meslek seçmek için yapılan hesablann çoğu, ekseriyetle, zihnî safhada kalmış olmalarından dolayı, istikbali kaba bir tahmin plânı içinde çizgi içine sokan yanlış bir hendeseden doğar. İstikbalin sadık bir fotografisi zannedilen bu resim, hakikatte onun ezbere yapılmış ve doğru bir müşahedenin bütün çizgilerinden mah rum, çirkin bir karikatürüdiir. Çünkü bu hesablar, mesleğini tayin etmek istiyen gencin hâkim iştiyakile hayatm sayısız imkânları arasındakı en kısa münasebetı keşfe ve tayine yarıyacağı yerde, sadece, ya tamamile amelî, ya tamamile romanesk endişelere ve arzulara dayanır: Adalet işlerine karşı hususî hiçbir temayülü olmadığı halde, sırf, hukuk tahsılinin diğer Üniversite fakültelerinden bir sene daha az bir zamanda takıb edilebilmesinden gelen kolaylığını düşünerek onu tercih eden gencler pek çoktur; edebiyata, feleefeye, güzel sanatlara aid temayüllerini boğarak, sırf, memleketin mühendise olan ihtiyacını hesablıyarak, yalnız kazanc endişesile mühendis mektebine girenleri de görüyoruz; yahud da sırf gazete ve tarih şöhretlerinden gelen cabize ile şair yahud asker olmak istiyenler yok değildir. Yaşadıkça siz de böyle yarım Napoleonlara, çeyrek Hâmidlere, galiba ölçüyü fazla tutuyoruz milyonda bir Pasteurlere tesadüf edeceksiniz. Ben tiiccar olduğu halde içi güzel sanatlara aid hasret ve kabilıyetlerle dolu, yahud aksine, ressam olduğu halde amelî ve merkantil hesablarında kuvvetli insanlar çok gÖrdüm. O kadar çok ki, mernleketimizde ekseriyetin mesleğini yanlış seçtiğini, yani kendısini yanlış tanıdığını söylemekle hiçbir insafsızlık yapmış olmayız. Doktorlarımız içinden edebiyata, gazeteciliğe, aktörlüğe, politikaya geçenlerin çokluğu, mesleğe aid ılk fıkırlerin ve kararlarm sonradan baştanbaşa tashih edilecek kadar yanlış olduklarına açık delillerdir ki misallerine A\rupada da tesadüf edilir. Meslek seçerken yalnız amelî hesablara, yahud da yalnız romanesk arzulara tabi olmaktan gelen bu tahmin isabetsizliği, şahsiyetle iş arasındaki intıbaksızhğın, yani muvaffakıyetsizliğin hemen hemen bir tek sebebidir. Meslek insanm hakikî mektebi ve meslek seçmek, insanm kendişini bilmesinin ilk ve son imtihanıdır. Bilgilerin en zoru olan bu bilginin tecriibeden başka muallımi olmadığı halde, en genc ve tecrübesiz çağımızda bu imtihana girişimiz, bahtm bir zulmü gıbi görünür. Halbuki meslek seçerken yaptığımız en büyük hata, ilkönce bu «meslek seç mek» iradesinden gelir. Büyük bir «kendini bılme ilmı» istiyen bu seçme iradesine sahib olmağa mahkum olsaydık, yüzde doksan dokuz hepimiz aldanırdık. Hayır! Bereket versin ki muvaffakiyete namzed şanslarda insan mesleğini seçmiyor, meslek insanı seçiyor! Bu noktaya dikkat ediniz. İnsan mes[eğile beraber doğar demek istemiyorum; 3 takdirde çehremiz kadar muayyen bir 4ususiyetimiz üstünde hiçbir tercih zorlu|una düşmemize lüzum kalmazdı; fakat Joğuşa, görüşe ve terbiyeye aid yüz bin ımilir^ külçesi icinde şeklini bulan galib PEYAMİ SAFA Yunan partileri yeni bloklar teşkil ediyorlar [Baştarafı 1 inci sahifede] seselerin lâğvı, 5 Faşist teşkilâtlarınm lâğvı, 6 İntihabatın daima nisbî usulle icrası. Neşredilen bu programda her hangi bir emperyalist tecavüz harekâtı Yu nanistanm bütün millî kuvvetlerini seferber ederek millî istiklâlin ve tama miyeti mülkiyenin müdafaa ve muha faza edileceği bildirilmektedir. Programın en sonunda <Halk cep hesi» nin yavaş yavaş bankalarla fab rikaları devletleştireceği de zikredil mektedir. İttihad kabinesi kurmağa doğru Atina 26 (Hususî) Millî Ahali partLsi lideri Teodokis dün de partilecin birleşerek müttehid bir kabine kurmaları hakkındaki faaliyetine devam et miştir. Teodokis dün Kondilis partisi nin en ileri gelenlerinden eski Maarif Nazırı Turkovasili ve Islahatçı Ahali partisi lideri Rallisle de bu husus hakkında görüşmüştür. Siyasî mahfillerde artık bir emri vaki nazarile görülmekte olan liberal ve millî ahali partisinin birleşmesine küçük partilerin de ithal edilerek teşkil edi lecek kabinenin geniş bir ittihad kabi nesi şeklinde ortaya çıkacağı kanaati beslenmektedir. Dün umumî bir içtima yapan Ahali partisi esas itibarile partilerin birleşip bir ittihad kabinesi kurmalrını tasvib etmiştir. Terakkiperver partisi lideri Kafan darisle İ.şçi ve Çiftçi partisi lideri Pa panastasiu dün Sofulisle uzun müddet görüşmüşlerdir. Bu iki lider gazeteci lere partilerin birlcşmesi meselesile kendilerinin alâkadar olmadıklarını söylemişlerdir. Kocası tarafından sokak ortasında ustura ile yaralanan Muazzez Dün akşam üstü Köprünün Kadıköy iskelesi üzerinde feci bir cinayet ol muştur. Saat 16.30 da Kadıköy iskelesinde halkın gözü önünde Seyfi isminde bir adam karısı Muazzezi ve karısının dostu olan Yusufu ustura ile yüzlerinden ağır surette yaralamıştır. Vak'a şöyle olmuştur: Şehremininde kahvecilik eden Sey finin genc ve güzel bir karısı vardır. Seyfi bir müddettenberi karısı Muaz zezden şüphelenmekte ve onu takib etmekte idi. Dün de Seyfi, karısını takib etmiştir. Kadıköy iskelesinde Muazzezle dostu Yusufu gişeden beraberce bilet alırken gören Seyfi birdenbire cebinden ustura sını çıkarmış ve karısının üzerine atılarak usturayı rasgele yüzüne vurmağa başlamıştır. Bu sırada Muazzezin soî kulağı düşmüş, çenesi ve elleri kesil miştir. Muazzezin dostu Yusuf, bu manzarayı görür görmez derhal gişenin 6nünden fırlıyarak kaçmağa başlanr.ş, bir taraftan da bıçağmı çekmeğe çalış miştir. Fakat, Seyfi daha evvel yetişmiş ve usturayı şiddetle Yusufun yüzüne vurmuştur. Bu anî darbe üzerine Yusufun gözünün alt kenarından boğazına kadar olan kısmı kesilmiştir. Yusuf yaralı bir halde kaçmağa baş • lamışsa da kadının kocası tekrar peşinden koşmuş, fakat o sırada yetişen polis memuru Alâeddinle halktan birkaç kişi mutaamzın edinden usturasını almışlar ve kendisini Eminönü merkezi ne sevketmişlerdir. Ağır yaralanan genc kadınm yüzün den fazla miktarda akan kanlar gişelerin önünü doldurmuştur. Her iki yaralı Karaköy eczanesine kaldırılarak imdadı sıhhî otomobili gelinciye kadar ilk müdavatları yapılmıştır. Yaralılarm ikisi de Beyoğlu Zükur hastanesine kaldırılmışlardır. Polis, dün geç vakte kadar tahkikata devam et miştir. nizelosun Kifisia caddesindeki evi 60 bin İngiliz lirası bedel mukabilinde tngiltere tarafından satın almmıştır. Bu bina İngilterenin Atina sefarethanesi ittihaz edilecektir. Diktatörlük sayiası tekzib ediliyor Atina 26 (Hususî) Hükumetin diktatörlük ilânına hazırlanmakta olduğu hakkında bazı gazetelerde görülen neşriyat Harbiye Nezareti müsteşarı Ge neral Papadimas tarafından tekzib edilmektedir. Orduya alınan generaller Atina 26 (Hususî) Kondilis zama nında ordu kadrosu haricine çıkarılmış olan General Mazarakis, Petridis, Kateniodis, Panayotakis ve Turgulisin ordu kadrosuna ithal edilerek yüksek askerî şura azalıklarma tayin edildikleri Venizelosun evi satın alındı hakkındaki emirname bugünkü resmî Atina 26 (Hususî) Mütevaffa Ve gazete ile neşredilmiştir. Istanbulun yalnız göze görünmez köşelerinde değil, en işlek caddelerinde de muhtelif sebeb ve bahanelerle açılan deliklerin, deşiklerin gün geçtikçe çoğaldığını gördükçe hep bu fıkrayı hatırlanm. Bana öyle geliyor ki sokaklan şu veya bu zaruret yüzünden eşeleyip deşeleyenler birer Memun zevki taşıyorlar. Çünkü onlarda böyle bir zevk olmasa açtıkları delikleri güzelce örterlerdi, en işlek caddele22 haziranda Montrö konferansı baş ri böyle yamnyumru ve delikdeşik bırakladı. İtalya 26 haziranda Almanyaya Ak mazlardı. denizdeki Oniki Adalarda bir hava iskeBu arada gözden kaçınlmaması lâzım lesi tahsis etti. Bu iskelenin mevkii Bo gelen nokta şudur: Memunun deliliği niğazların cenub ucundan pek uzağa düş hayet hocasına zarar vermişti. Su için, ememektedir. Demek oluyor ki İtalyanın lektrik için, telefon için, lâğım için açılan bu hareketi Montröde münakaşa edilen delikleri Memunvari yüzüstü bırakanlar İngiliz Akdeniz paktına karşı peşin bir sehrin güzelliğini hasara uğratıyorlar. cevab telâkki edilebilir. Zaten İstanbul, bir hoca cübbesi de Romanın teklifini kabul eden Berlin değildir!.. ise Akdenizde İtalyan siyasetini tasvib M. TURHAN TAN etmekte ve kendisinin Rusya aleyhindeki siyasetini de inkişaf ettirmektedir. Avrupa şansöliyelerinin îtalya A l nizde ingiliz siyasetine karşı, Almanya ile manya münasebetlerinin derecesini birbir îtalya ticarî siyasî ve askerî elbirliğini lerine sormakta olduklan bir anda bu ha tesis ve tespit etmektedirler. 26 haziran tarihli İtalya Almanya va anlaşması güzel bir cevab teşkil et hava anlaşmasının imza edilmesi Avrupa mektedir. Avrupada Fransa Rusya anlaşması siyasetinin kat'î bir dönüm noktasmda olna karşı değilse bile hiç olmazsa Akde duğu manasmı ifade edebilir. dı. Fil, karşısına ilk çıkanla masa başına geçer, sabahtan akşama, akşamdan geceyarısına kadar vaktini oyunla geçirirdi. Poker, bezik, ahçı iskambili, tavla, herşey oynardı ve galiba onun için müteahhidlik kadar kumarbazlık ta kârh bir işti. Oyun oynıyacak kimseyi bulamadı mı fena halde sinirlenir, kızar, herkesle kavga eder, hiddetini zavallı Çağanozdan ve kundura boyacısı çocuklardan çıkarırdı. Saniha, onun için, Oyun oynıyacak kimseyi bulamadı mı azgın bir file benziyor, derdi. Kaç defa Çağanozu himaye etmiş, kaç defa lostracı çocukları onun daya ğından kurtarmıştı. Abdüsselâm Efendi oradan oraya kosarak; kendine oyun arkadaşı ararken Saniha, kocasına veya Ercümende ya vaşça, Fil, gene yutacak lokma arıyor, derdi. Kumarbaz müteahhidin iri göbeği kapının önünde göründü mü Saniha ile Ercümend müstehzi bir gülüşle birbirine bakarlardı. Abdüsselâm Efendi, içeri girince şapkasını geriye atar, sık sık Suriyeye geç tiği için bir türlü unutamadığı bir itiyadla, kandilli bir temennah eder. Hortum burnunun kanadlannı açıp kapıyarak, küçük gözlerini süzerek: Ercümend Bey var mısm? derdi. Genc zabit, müteahhidi şöyle bir sü* zer. Sonra, onu hiçe sayan bir tavırla: Ben mi? der, beni kim zannedi » yorsunuz Hacı Efendi, haydi başka kapıya... Abdüsselâm Efendi, fena halde içerler, derin bir nefes alır, bağa saplı yılan ağacı bastonunu şiddetle yere vurur, sonra içinden: İstanbullu Hanım gittikten sonra, gene elime düşersin küçük bey. O za man sana gösteririm, der gibi Ercümendle Sanihayı hınçlı bir bakışla süzer, çekilir, başka oyun arkadaşı aramağa giderdi. Fakat Abdüsselâm Efendinin bu kindar bakışma ikisi de aldırmazlardı. Saniha, genc zabite, müteahhidin davetini reddettiği için teşekkürle bakar; deli kanlı da, yaptıgından çifte bir zevk duyardı: Bu nazik ve güzel kadını mem nun etmiş olmak ve ayni zamanda zen * gin ve parasına mağrur müteahhidi hiddetinden kudurtmak zevki... lArkast var\ cmamu "Cumhuriyet,, in tefrikasn: 19 Nihayet Ercümend kendini topladı. 3u kadının karşısında gösterdiği zâftan Jolayı kendi kendine kızmıştı: Yaptığım, gülünc ve saçma... Si ıirlerim gevşedi... Uykusuzluktan... Beli aptal buluyorsunuz değil mi? Saniha gülümsüyordu. Tathlıkla ce •ab verdi: Vadediyorsunuz değil mi? Artık > kadar çok oynamıyacaksınız. u Vadediyorum, ne poker, ne tavla, liç, hiç birşey oynamıyacağım. Sonra kendine has anî bir değişiklikle, îlak gözlerinde bir şeytanlık ışığı par lyarak ilâve etti: Yani siz bana karşı lâkayd kal ladıkça ve bana alâka gösterdiğiniz müdletçe oynamıyacağım. Saniha biraz bozuldu: Sizinle alâkadar oluşumun sebebi, iühanın sizi çok sevmesinden başka bir kendisine uzanan elini parmaklarının u cundan hürmetle öpmekle iktifa etti. O zaman, Saniha, başıle masayı gösterdi, endişeli bir tavırla «oynamak için mi kalıyorsunuz?» demek istedi. Ercümend, bu hareketin manasmı anlamıştı: Müsterih olunuz. Poker oynamıAbidin Daver DAV'ER yacağım. Şimdi, kışlaya dönüp yatacaşey değil Ercümend Bey. Kocam, sizin ğım. Yalnız kalmağa, hulyalara dalmaçok iyi bir arkadaş ve kibar bir genc olğa ihtiyacım var. duğunuzu söylüyor. Ve güzel yeşil gözlerinin pınarları tekErcümend yaramaz ve şeytan bir çorar yaşlarla bulandı. cuk gibi yüzünü buruşturdu, sanki «sizin 10 kocanız bana vız gelir» demek istiyordu. O geceden sonra, aralarında samimî Ali Dayının karısı, otele gelen müş bir arkadaşhk başladı. terının odasını hazırlamış, dönüyordu. Artık kazinoda hemen her akşam buSaniha: luşuyorlardı. Ercümend zabitana mah Uykum geldi, Fatma Hanımcığım, ben gidiyorum, dedi. İşi yoksa, garson sus salonda arkadaşlarile beraber yemeğini yedıkten sonra, pokercılerin toplanbeni otele kadar götürsün. Onun çok işi var; sizi ben götürü dığı salonun bir köşesinde, oyun masa sının semtine bile uğramadan onları bekrüm. Saniha, Ercümende elini uzattı, dost lerdi. bi: sesle: Saniha ile kocası onun karşısında bir Geceniz hayrolsun, dedi. Bunu kanapeye otururlar, Pırlanta, hanımının söylerken de içinde, genc zabitin otele ayakları dibine kıvrılır yatardı. Biraz kadar Fatma Hanımla beraber kendisi sonra pokerciler gelir, masanın başına ne refakat etmesini istiyen gizli bir arzu toplanırlardı. Bu, heyecanh bir andı. vardı. Fakat Ercümend, genc kadınm Hepsi gözlerile Ercümende «nasıl var