21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CTJMHURtYET 25 Mayıs 1936 YIYANA DONUŞUI Tarihî tefrika: 43 M. TURHAN TAN ( Şehir ve Memleket Haberleri ) Siyasî icmal Çekirdek yüzünden Balkan Misakı Devlet Demiryolları Iktısad Konseyi 9 sene evvel millî ellere Habeş meselesi ve Milletler Cemiyeti udüsten Cenevreye geleceği va Milletler Cemiyetinde Habe şistanın iki bin senelik istiklâl ve hukuku hükümranisini müdafaa edeceği beklenen ve avrupaya Karadeniz yolile gideceği muhakkak sayılan Habeş împaratoru Haile Selâsieyi îngiltere tekrar hükümdarlığına lâyık hürmet göstererek Londraya davet etti. Capetown ismindeki îngiliz kruvazo rü Habeşistan İmparatorunu CebeÜtarıka götürüyor. Oradan diğer bir İngiliz harb gemisi, împaratoru îngiltereye götürecektir. îngilterenin, împaratora gösterdiği bu büyük hürmetin siyasî manası ve ehemmiyeti büyüktür: İngiltere .Habeş davasını hasıraltı etmiyecektir. İngiltere, bu hareketile Habeşistanın yorganı elden gittikten sonra kavganın bittiğini ileri sürmeği, menfaatlerine uygun bulan devlet adamlarına nümayişkârane bir ihtarda bulunmuş oluyor. Milletler Cemiyeti meclisi, devletlerin yeni vaziyet karşısında, kendi aralannda müzakerelerde bulunabilmelerine ve Fransada partilerin serbestçe ve haricin tesiri olmaksızın uyuşarak sağlam kabine kurmalarına vakit kazandırmak için, Habeş meselesini haziranın on altısına bırakmıştı. Bu toplantı zamanı yakmlaşmakta olduğundan başta İngiltere olmak üzere dev letler arasında sıkı temaslar yapılmaktadır. Fransada yeni hükumet kurulmamış olmakla beraber, müstakbel Başvekil M. Bulm ve yeni kabineye iştirak edeceği muhakkak olan partilerden birine men sub olup zaten Milletler Cemiyetinde Fransanın murahhası ol^a M. Paul Boncour devletlerle şimdiden sıkı temasa başlamışlardır. Her ikisi Milletler Cemiyeti meclisinin toplantısına iştirak edecekler dır. Fransanın şimdiki Dış Bakanı M. Flanden sol partilere mensub olmadığından ve binaenaleyh yeni kabinede yeri olamıyacağından, henüz istifa etmemiş olmasına rağmen, Fransanın yeni dış politikasını tayin edecek mesaiye iştirak etmemektedir. M. Blus ile M. Boncour evvelâ Mister Edenle görüşmüşlerdi. Sonradan Paristeki Sovyet maslahatgüzan ve Küçük Itilâf mümessillerile Milletler Cemiyeti meclisinin gelecek toplantısı hakkında temasta bulunmuşlardır. Bu müzakerelerde yalnız Habeş davası değil; ayni zamanda Milletler Cemiyetinin ıslahı meselesi de mevzuu bahsedilmiştir. Fransız dev let adamlan her iki mesele hakkında dahi vaziyetlerini umumî esaslan itibarile tayin ettiler. Fransa, Milletler Cemiyeti misakı ahkâmma sıkı olarak merbut kalacak ve bu müessesenin ıslahı işinde azalannm mevcud mükellefiyetlerinin azaltılmasını değil, bilâkis daha ziyade kuvvetlendirilmesini ve artınlmasını iltizam edecektir. Bu noktalarda yeni Fransız hükumetile îngiliz hükumeti arasında fikir mutabakati bulunduğu aşikârdır. Bununla beraber Milletler Cemiyeti meclisinde devletlerin kat'î surette nasıl vaziyet alacaklan şimdiden pek belli değildir. Çünkü devletler, Avrupanın maruz bulunduğu tehlikelerin ehemmiyetini başka başka ölçüyorlar. Meselâ, Sovyet Rusya, Çekoslovakya ve Fransa, Alman tehlikesine daha ziyade ehemmiyet veriyorlar. Halbuki İngiltere, Yugoslavya ve Akdeniz devletlerinden bazılan ise, îtalya tehlikesini daha mühim addediyorlar. Umumî Harbde bitaraf kalan Av rupanın yedi devleti ise, prensip itibarile Milletler Cemiyetinin hüküm ve iradesinin nafiz olmasını istiyorlar. îşte bu üç cephenin mümkün mertebe birleştirilmesı maksadile devletler arasında sıkı temas ve müzakereler yapılıyor. Muharrem Feyzi Togay Bir sabıkalı, Tophanede Tezer, yıkılmış aşkmın ve hulyalarının matemi bir berberi öldürdü Bu hafta şehrimizde geçen bu idare neler yaptı Dün Tophanede bir berber kalfası seBu aym yirmi üçüncü günü, Devlet toplanacak içinde delirir gibi olmuştu! bebsiz yere öldürülmüştür. Cinayeti yaDemiryolları idaresi, faaliyetinin doku Bari şu çocuğun yüzünden yirmi otuz yıl adım amlsın. Üçüncü Kara Mehmed bu suretle vücud buldu ve ona bakmak vazifesi Gül tekine yükletildi. Gülbeyazın yaptığı vasiyet, Elçi Paşanm ölüye verdiği söz ve beşiksiz yavrunun şefkatli bakıma gös terdiği ihtiyac, Gültekinle Kara Mehmedin vicdanî buhranlannı dindiraıiş gibiydi. Onlar, taze bir matemin henüz pek canlı duran hatıralan içinde kendilerini kan koca olmuş sayıyorlardı. Fakat o mateme saygı gösterip hertürlü cinsî düşüncelerden uzak kahyorlardı. Zaten Elçi Paşa da kelimesiz kıyılmış olan şu nikâhın şimdilik ruhî kalmasmı istiyordu ve Kara Mehmedi evine gidip dinlenmeğe teşvik ediyordu. Baba olmak zevki eşsiz kalmak acı lığile baltalanarak ve bu hissî darbenin yarasını yeni bir eş bularak merhemliyen Kara Mehmed gerçekten bunaltıcı bir iç kanşıklığı içindeydi. Çocuğuna baktıkça Tunaya emanet edip Türkiline yolladığ; kansını görüyor ve Bülbüle göz çevir dikçe Gülbeyazın vasiyetini işitmeğe başhyordu. Bir hastadan farkı yoktu, bütün benliği sızı içindeydi. Bu sebeble Elçi Paşanın emrine uydu: Küçük size emanet. Ben Terezin yanına gideyim. Zavallı kız, böyle u zunboylu kayboluşumdan meraka düş müstür. Evde Abdül var amma benim yerimi tutamaz, kızı tasadan kurtaramaz. Dedi ve yavrusunun yüzünü, elçinin elini öperek, Bülbülü de elemli bir te bessümle selâmlıyarak odadan çıktı. Sokakta gene büyük bir kalabalık ardına düşmüştü, gözbebeklerinden yapıl ma endazelerle heykelimsi endamınm ölçüsü alınıyordu ve elde edilen irtifaın verdiği hazla izine hayraniyet kasideleri çiziliyordu. O, derin bir dalgınlığa bü rünerek hızlı hızlı yürüyordu, topuğuna bağlanmış öpücü, ısırıcı gözlerin yapış kanlığını sezmeden kaldınmları aşıyor du. Bir aralık yüzünü silmek istedı, mendilini çıkarmak için elini koynuna soktu ve... irkildi. Eline Deli Muradın mirası, mahud elmas yüzük gelmişti. Kara Mehmed, birbirinden acıklı birkaç hatırayı ruhunda şaha kaldıran bu temasla yeni bir ıstıraba daha kapıldı, yüzüğü saklıyan kutuyu çıkarmamakla beraber elini koynundan çekemedi, adımlarını sendeleten bir teessür içinde acı acı inledi: Muradın yüzüğünü Bülbüle takmak işte bana düştü. Ne talih, ne talih? Ve bir köşeye çekilip elemile başbaşa kalmak için yürüyüşünü hızlattı, evine geldi. Kapı açıktı, her yanda garib bir sessizlik vardı. Pek gamlı ve pek dalgın bulunmasına rağmen bu sessizlik onun gözünden kaçmadı. Harb meydanlarmda elde edilmiş bir ruh uyanıklığile dört tarafına bakındı ve haykırdı: Abdül!.. Cevab alamadı ve Abdül görünmedi. Kara Mehmed, onun sokağa çıktığına zahib olmuştu. Lâkin bunu bir suç sa yıyordu. Çünkü kendisi gelmedikçe ev den ayrılmamasım, Tezeri yalnız bırakmamasını sıkı sıkıya tenbih etmişti. Sonra Tezerden de ses yoktu, sada yoktu. Koca evi gürültüye boğan «Abdül» narası üzerine kızm da merdivene koşması gerekti. Halbuki görünmemiş ve varhğını bildirecek bir ses te çıkarmamıştı. Kara Mehmed, bu vaziyetten kuşkulandı, Abdülün yattığı odaya girip boş olduğunu anladıktan sonra yukan çıktı, Tezeri aramağa koyuldu. O, evdeydı ve kendi odasında baygın yatıyordu. Düşman baskınma uğramış köylerin nasıl bir manzara taşıdıklarını ve kaçırılan düşmanın arkada nasıl izler bıraktığını çok iyi bilen Kara Mehmed, içine girdiği odanm perişanlığında ve Tezerin pek dağınık halinde izaha muhtac ol mıyan bir felâketin tarihini okudu, iliğine kadar titredi. Tezer, tahrib edilmiş bir ismet ağacı gibi acıklı bir belâgatle uğradığı taarruzu hikâye ediyordu. Oda, yakın bir boğuşmanın kanlı izlerini taşı yordu. Kara Mehmed, mağduru kurtarmadan önce gaddan bulmak ve cezasını vermek istedi. Altı ay önce koparılmaktan kurtardığı dilin sahibi işte bu cinayeti ve şenaati işlemişti. Onu bulup parçalamak in sanlık borcu idi ve Kara Mehmed, kan çanağına dönen gözlerile bu borcu öde mek için dört yanında imkân anyordu. Fakat suçlu yoktu. Kudretsiz bir kızdan zorla aldığı hayvanî hazzın sekrini yaşamak için işte bilinmez bir köşeye saklanmıştı. Kara Mehmed, önünde kanayıp duran cinaî bir hamleyi merd bir hamle ile he men cezalandıramamanın verdiği eza ile tepeden tırnağa kadar titriyordu. Lâkin bu acze boyun iğmekten ve gaddan şimdilik unutup mağdura yardım etmekten başka çare yoktu. Onun için mağlub ve mustarib Tezerin başucuna çömeldi, baygınlığını gidermeğe koyuldu. Bu yakınlık ona, dumanı henüz üstünde duran facianın bürhanlarını daha açık surette gösteriyordu ve mazlum kızın ne sürekli bir insafsızlıkla tahrib olunduğunu anla tıyordu. Tezer, çok güçlükle uyandı ve başu cunda Kara Mehmedi görünce yanık bir feryad kopardı: Ben artık yoğum ağa, dedi, yo ğum. Abdül beni öldürdü, canımı alıp götürdü, yalnız kirli kalıbımı bıraktı. Kocama değil, kendime bakacak yüzüm yok. Murdar bir paçavrayım şimdi. Kara Mehmed, matemli bir baba şefkatile onun başını okşadı, teselli verdi: Yıkanmıyan kir yoktur Tezer. Elverir ki yürek temiz olsun. Sen çamura atılmış altın gibisin. Bir silinişte gene pınl pırıl parlarsın. Tasalanma. Sırrını da ile güne karşı haykırma. Ben nasıl olsa suçluyu bulurum, cezasını veririm. Sen ağır ol, Tannya bel bağlayıp bu kötü günü unut. Türkçeyi enikonu öğrenmiş olan maz lum kız, başucunda cellâdlaşacağını sandığı heybetli adamın bu umulmaz inceliğini, babaca şefkatini görünce, ismetine sürülen kiri, ruhunun kevserile yıkamak ister gibi ağlamağa, bol bol yaş dökmeğe başladı. Hem ağlıyor, hem inliyor du. Kocamın yüzüne nasıl bakacağım, ona ne diyeceğim?.. Artık ben yoğum, büsbütün de yok olmalıyım. Çünkü Gültekin beni istemiyecek!. Kara Mehmed bu ağlayışı, bu inleyişi dalgın dalgın dinledi ve birden fırlayıp kollarını göğsüne kavuşturdu: Gültekin, dedi, kızdır Tezer. Erkek değildir. Kocası vardı, gerdege girmeden mezara girdi. Bu gece benimle evlendi. Tezer, heybetli Sipahinin yüzüne korka korka bakıyor ve onun çıldırıp çıldırmadığını ölçmeğe savaşıyordu. Kendi derdini hemen hemen unutmuş gibiydi, şahid olduğu delilik sahnesinin heyeca nını ve korkusunu yaşıyordu. Kara Mehmed, kısa olmakla beraber kandırıcı, inandıncı bir izahla bütün maceralan ona anlattı: Görüyorsun ya, dedi, üzülmeğe yer yok. Sana açılan yaradan Gültekine irin bulaşmıyacak. Ben de seni kirli bulmuyorum. O halde ağlayıp sızlamağa lüzum kalmıyor. Sen üstünü başını dü zelt, yanını yönünü ört, gözünü sil, be nimle bile Elçi konağma gel. Oıada Bülbüle canyoldaşı olursun, küçük Ka ra Mehmede ninni söylersin. lArkast var] Balkan îktısad Konseyinin Maritim Eksperleri komitesi önümüzdeki perşembe günü şehrimizde Ticaret Odasında toplanacaktır. Komite, İstanbulda yapacağı bu toplantılarda Türkiye, Yugoslavya, Ro manya ve Yunanistan arasında deııiz ticaretinde iş birliği temini, deniz nakliyatı işlerinde irtibat ve muvasalalar vücude getirilmesi, Balkan memleketlerinin a lelumum liman, posta vapurculuğu ve nakliyat tarifelerinde vahdet ve tecanüs temini, gemi ölçülerinde, nakliyat işle rinde, liman, nhtim ve iskele resimlerinde Balkan memleketleri için daha fay dalı yeknasak usuller tesbiti işlerile meşgul olacaktır. Her memleket, bu işler hakkında tatbik etmekte olduğu usullerle tatbikmı temenni eylediği hususlar hakkında Konseye birer muhtıra vermiştir. Bu muhtıra lar her memleket murahhaslar heyeti tarafından daha evvel mütekabilen tetkik edilmiş olduğundan önümüzdeki günlerde yapılacak toplanülarda bu raporlar okunarak üzerlerinde müzakere cereyan edecektir. Deniş îşleri komitesinde hükumetimizi temsil edecek olan îktısad Vekâleti Nakliyat Umum Müdürü Ayet Altuğ ve Sabıkalı Hızır, cinayeti yaptıktan son Ecnebi Gemi îşleri müdürü Behçet dün ra kaçmış fakat, Firuzağada bir çeşme Ankaradan şehrimize gelmişlerdir. de kanlı bıçağmı yıkarken yakalanmış Komite içtimaları haziranın ilk haf tır. tası sonuna kadar devam edecektir. Ayni yerde bir hâdise daha Dün, ayni Berberler sokağında bir yaralama hâdisesi daha olmuş, sabıkalı Arab Ahmed kunduracı bıçağile tbrahim admda 19 yaşında bir genci yaralamış tır. pan meşhur serserilerden sabıkalı Hızırdır. İzmirle İstanbul arasında mekik dokuyan ve her iki şehirde de serseriliğile tanınmış olan Hızır, bundan on beş gün evvel Abbas isminde birini kolundan yaralamış, bunun tahkikatı yapılırken ev velki gece Ali isminde birini dövmüş tür. Dün de saat 13 te Tophanede Berberler sokağında berber Sabrinin yanında kalfa tlyasa çatmıştır. İlyas dükkâ nının önünde oturmakta iken, Hızır ka bakçekirdeği yiyerek oraya gelmiş ve kaldırıma oturarak kabuklarını dükkâ nm önüne atmağa başlamıştır. İlyas bir aralık, kabuklan dükkânın önüne atmamasını Hızıra ihtar edince aralarında ağız dalaşı olmuştur. Bu kavga etraftakilerin müdahalesile çabuk geçmiştir. Fa kat, bu ihtarı bir türlü hazmedemiyen sabıkalı Hızır derhal köşebaşına gitmiş ve elinde bir sustalı çakı olduğu halde îl yasın yolunu beklemeğe başlamıştır. Biraz sonra Ali Rızanın lokantasına yemek söylemeğe giden Ilyasın peşinden yetişen Hızır sustalı ile berberi bacağmdan ağır bir surette yaralamıştır. îlyas lokantaya kaçtığından daha fazla yara almaktan kurtulmuşsa da biraz sonra kaldırıldığı hastanede operasyon yapıl dıktan sonra ölmüştür. zuncu yıhnı ikmal etmiştir. îdarenin işe başladığı 1 haziran 1924 te işlettiği hatlann uzunluğu 1378 kilometrodan ibaret iken 1936 yılında bu miktar 6,000 kilometroyu bulmuştur. Devlet Demiryollan 1927 senesinde 4,834,967 yolcu taşımışn. Millî ellere geçen demiryollarının her sahasında olduğu gibi yolcu taşıma vaziyeti de tedricî bir inkişaf geçirmiş ve son senelerde bu miktar on bir milyonu geçmiştir. Gene 1927 senesinde taşınan 918,790 ton eşyaya mukabil 1934 malî senesinde taşınan e§ya 2,094,668 tona yükselmiştir. Şirketin işletme emsalinde de büyük farklar vardır. Demiryollan idaresinin mesaisinin muvaffakiyeti işletme emsalinin azlığile anlaşılır. Demiryollan idaremizin 1927 de % 83 olan işletme emsali 1934 te %65 olmuştur. Bu rakamlar, demiryollarımızın dev let elinde nekadar iyi idare edildiğini göstermeğe kâfidir. îşletme ve idaredeki bu muvaffakiyete şunlan da ilâve etmek lâzımdır. Demiryollannı devir alırken bu işi yapabileceğimizden şüphe edenler vardı. Şimdi, bu sahada da herkes gibi, hatta herkesten daha iyi çalıştığımız sabit ol duğu gibi demiryollarımızı, köprülerimizi kendi mühendislerimizle yapıyoruz. Raylanmız, traverslerimiz kendi malımızdır. Bütün tamiran da gene Türk ustalan yapmaktadır. Ve pek yakında vagonla nmızı da kendimiz yapmağa başhyaca ğızTürk kabiliyetine güzel bir misal olan Devlet Demiryollan idaresini önümüzdeki seneler içinde daha çok if tihar edebilecek bir randıman içinde görmek dileği mizdir. Hayırlı bekçi! Hereke (Husu sî) Bundan bir Dün, îstanbul lisesinde son sınıf ta müddet evvel He lebesi tarafından talebe velilerine bir ve reke mensucat fabrikasından binler da müsameresi verilmiştir. ce lira değerinde ECNEB/ MEHAFÎLDE toplarla kumaş çaAvusturya konsolosluğu yeni, lmmış ve günlerce aramalar netice binaya taşmdı sinde hırsız bir türTürkiyedeki Avusturya sefaretinin îs lü meydana çıka tanbul konsolosluk şubesi 1 haziran 1936 rılamamıştı. NihaCumhuriyet Bekçi Kopuk îsmail tarihinde Beyoğlu, Taksim, Cumhuriyet yet Adliye ve zabıtasımn müşterek çalış caddesi 25 numaralı Ceylân apartıma nındaki yeni bürosuna taşınacaktır. Te ması sonunda bu esrarengiz hırsızlığın fabrika müstahdemlerinden gece bek lefon numarası: 44954 tür. çisi Kopuk îsmail tarafmdan pek ma hirane bir şekilde yapıldığı hayretle tahakkuk etmiştir. Madam Elmasyanın katilleri Bu hırsızhk o kadar kurnazca yapılhakkında bir ipucu mıştır ki, her gün usulü dairesinde dePolis, bundan bir sene evvel Sarıyerde poyu kontrol eden memurun bile na öldürülmüş olan Madam Elmasyanın bir zari dikkatini celbedememiştir. türlü ele geçmiyen katilleri hakkında bir Suçlu Kopuk îsmail gece bekçisi olipucu elde etmiştir. ması hasebile fabrikadan el ayak çekilBehice isminde bir kadın dostu Hüse dikten sonra tedarik ettiği bazı aletleryinle beraber Kapalıçarşıda bir kuyum le büyük deponun kapısını açarak za cuya kıymetli bir yüzük satarken şüphe man zaman top istiflerinin arka tara üzerine yakalanmıştır. Kadın, polisin sor fından kumaşları aşırmış ve kilid üzerindeki mühürlü mumu da hiç bozma gulanna birbirini tutmaz cevablar vermiş mıştır. ve iş daha derin araştırılınca bu yüzüğün Nihayet son hırsızlığım pek tedbir Madam Elmasyana aid olduğu meydana sizce yaptığından depo sayılmış ve binçıkmıştır. lerce liralık muhtelif cinste kumaş çalBunun üzerine polis işe ehemmiyet ve dığı anlaşılmıştır. rerek Behice ile dostunun bu yüzüğü neBu vaziyet karşısında fabrika kanun reden tedarik ettiklerini tahkika başla yoluna baş vurunca, tahkikat ve ara mıştır. malar başlamış ve ilk ipucu suçlu Ko Elde edilen bu ipucu sayesinde, zen puk îsmailin Hereke sahilinde demirli gin ve ihtiyar kadmın katillerinin yakm bulunan kayığmda yelken bezine sarılı iki top kumaşın zuhurile başlamış ve da ele geçmesi pek muhtemeldir. çaldığı diğer toplar sattığı terzilerden POL/STE kısmen mamul kostüm halinde ve kısKUYUDA BAYILMIŞ KALMIŞ men de olduğu gibi musadere olun Üsküdarda Bulgurluda Libade cadde muştur. sinde mütekaid binbaşı Neyyirin manevî evlâdı Mesud Rüştü kuyunun içindeki tulumba borulannı tamir ederken ba yümış ve kuyuda kalmıştır. Zabıta tarafından kuyudan baygın bir halde çıkarılan Mesud Rüştü Nümune hasta nesine kaldırılmıştır. Hereke fabrikasını yavaş yavaş soyuyormuş KÜLTÜR tŞLERl îstanbul Lisesindeki müsamere DENÎZ tŞLERl Deniz Ticaret Müdürü Bir müddettenberi Ankarada bulunan Deniz Ticaret Müdürü Müfid Necdet şehrimize dönmüştür. Müfid Necdet Ankarada îdarenin aybaşından itibaren tatbik edilecek olan yeni kadrosu etrahnda îktısad Vekâletile temaslarda bulunmuşrur. Deniz Ticaret Müdürlüğünün haziranda tatbik edilecek olan yeni kadro sunda mühim bir değişiklik olmıyacaktır. Yalnız bazı liman reisleri arasında tah vil, nakil ve yeni tayinler olacak, muhtelif derecedeki memurlann maaşlarına zam yapılacaktır. Bu idarede yapılacak esaslı ıslahat ve teşkilât, buna dair olan kanun lâyihasının henüz tetkiki bitirilmemiş olduğundan bir müddet için geri bırakılmıştır. ADLtYEDE Bursa sanayicileri Izmir sergisine iştirak edecek Bursa (Hususî) İzmirde 1 eylulde açılacak olan arsıulusal İzmir panayı rma Bursanm da iştiraki kararlaşmıştır. Ticaret Odamızın verdiği bir karara göre, İzmir panayırına iştirak için Bursa Odası kendi bütçesinden para sarfe derek sergide Bursa sanayiini temsil edecektir. Gazi Antebin tarihi Gazi Anteb (Hususî) Belediyemiz, Gazi Antebin 200 yıl öncesinden başla yıp bugüne kadarki tarihini yazdırmağa karar vermiştir. Broşür halinde neşredilecek olan bu tarihin toplanıp tertibine Halkevinden Vedad Ürfi memur edilmiştir. Maraşta bir kahraman için dikilen abide Muradlıda yeni bir mekteb yapılıyor Muradlı (Hususî) Geçen ve evvelki seneler gelen Bulgaristan, Romanya göçmenlerile nahiyemizin hane yekunu bine yaklaşmıştır. Bu kadar büyük bir köyün maarif ihtiyacmı karşılamak ür zere 1935 senesinde bitirilen beş sımflı mekteb 480 yavruyu birden okutama dığından bu kere de yedi odalı ve iki büyük koridorlu bir yatı mektebinin yapılmasına karar verilmiş ve bunun temel atma merasimi Tekirdağ Valisi Haşim îşcanla nahiye müdürümüzün önünde yapılmıştır. îlk koza mahsulü Bursa (Hususî) îlk koza mahsulü gelmiş ve tüccarlar tarafından bu nü munelik mahsulü getiren Avadancık köyünden Mustafa oğlu Ahmede mükâfat verilmiştir. Ahmedin getirdiği mahsul Bursada teşhir edilmiştir. Müteakiben gelen mahsul (2) kilo (800) gramdır ve Mersinden Süleyman admda bir müstahsil tarafından gönderilmiştir. Bu mahsulün kilosu 90 kuruştan satılmıştır. Koza yetiştiren diğer mmtakalardan, Adana, Orhangazi ve Gemliğin Engü rücük köyünden olmak üzere üç yerden gelen 36 kilo 100 gramlık mahsul 71 kuruştan satılmıştır. Bursanın içinden henüz daha koza almmamıştır. Koza borsası; bugünlerde idrak edilmeğe başlanacak olan mahsul için ha zırlıklarla meşguldür. Fabrikatorlar ve koza tüccarları da mahsulü sabırsızlıkla beklemektedirler. Çünkü, yeni iş dev resine girecek olan fabrıkalar için yeni mahsul lâzımdır. Bursada Türkkuşunda ders gören gencler Bursa (Hususî) Türkkuşu Bursa şubesi derslerine başladı. Dün ilk ders 45 gene tara fından almdı. Bu dersler heı akşam saat dört buçuktan yediyt kadar devam ede cek, ayrıca cumar tesi günleri öğle den sonra ve pazaı günleri de verüe • cektir. Dersleri Anka • radan gönderilmiş iki gene plânörcü yermektedir. Türkkuşuna yazılan faal azalar ders almak için Atıcılar denilen şehre ikı kilometro mesafedeki sahaya kadar gitmektedirler. Bu sahaya gitmek için vesait temln edilmektedir. Gönderdljim resim ders alan gencleri göstermektedir. Cumhuriyet Maraş (Hususî) Sütçü İmam, Ma raş harbinde kahramanlığile ve bu harbin başlamasma sebeb olmakla meşhur bir şahsiyettir. Maraşm işgal altmda olduğu sıralarda yetmişlik bir ihtiyar olan bu kahra man, bir gün hamamdan çıkan bir Türk kadmınm düşman neferleri tarafından taarruza üğradığını gormüş ve mavze rine sanlıp bunlardan ikisini yere ser miştir. Bu hâdise bütün Maraşlıların silâha sarılıp düşmana karşı koymalarına se beb olmuştur. O vakit Elbistana giden Sütçü İmam, teşkil ettiği kuvvetlerle harbe katılmış ve cidden büyük yarar lıklar göstermiştir. Belediyemiz yiğit Sütçjii îmam için Türk kadınma tecavüzün yapıldığı noktaya küçük, fakat manidar bir abide diktirmiştir. Yukarıki resim bu abideyi göstermektedir. Nushan S Kuniftnr AbOlie J Turkiyc Hariç şeraiti I v { a '' Senelik 1400 Kr. Altı aylık 750 Oç aylık 400 Bir aylık 150
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle