18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
13 Nisan 193Ö CUMHUKtYET SON TELEFON HAB TELCRAF ERLER vc TELSİZLC Tiirk ceza kanununda yapılacak tadilât Lâyiha, «Devletin emniyetine karşı cürümler» başlıklı bir faslı baştan başa yenileştirmektedir Ankara 12 (Telefonla) Türk ceza kanununda mühim değişiklikler yapan kanun lâyihası, bugünlerde Adliye Encümeninde müzakere edilecektir. Ceza kanununun 84 üncü maddesi 933 te tadil edilmişti. Son zamanlarda bazı hâdiselerin delâletile mevcud cezaî hükümlerimizin bu hâdiseleri şümulü daI hiline alamadığı görülmüş, devletin emniyet ve selâmetini her türlü fena ha reketlere karşı cezaî müeyyedelerle mahfuz bulundurmak lüzumu tahakkuk etmiştir. Şimdiki tadillere sebeb, yeni vaziyetler için yeni tedbirler almak zaruretidir. Lâyiha, ceza kanununda devletin emniyetine karşı cürümler baş lıkh birinci fasla dahil olan maddeleri baştanbaşa yenileştirmektedir. Kanu nun diğer birçok hükümlerinde de tashihi lâzım gelen maddeler düzeltil miştir. Devletin şahsiyetine ve arsıulusal şahsiyetine karşı cürümler faslında 125 inci madde şu şekilde hazırlan mıştır: cDevlet topraklarının tamamını veya bir kısmını yabancı bir devletin haki miyeti altına koyan, devletin istiklâlini tenkise veya vahdetini bozmıya ve yahut devletin hâkimiyeti altında bulunan topraklardan bir kısmını devlet idaresinden ayırmıya matuf bir fiil işliyen kimse ölüm cezasile cezalandırılır.» 126 ncı madde şu şekildedir: «Devlet aleyhine silâh kullanan veya Türkiye ile harb halinde bulunan bir devletin ordusunda hizmet kabul eden vatandaş müebbed ağır hapis cezasile cezalandırılır. Yabancı devlet kuvvet lerine kumanda eden veva bunları sevk ve idareye müteallik bir vazife de ruhde eden vatandaş hakkında ölüm cezasf verilir. Harb esnasında düşman, devlet toprağında bulunup ta bu devlet kanunlarının tahmil ettiği bir mecbu riveti ifa zaruretile mezkur fili işliyen kimseye ceza verilmez. Bu bab hükümlerine göre, her hangi bir sebeble Türk vatandaşlığı sıfatmı kavbeden kimse dahi vatandaş sayılır. Türkiye devleti tarafmdan devlet olarak tanmmış olmasa bile haklarında muharib muamelesi yapılan siyasî kü meler dahi Türkiye devletile harb ha linde bulunan devlet gibi telâkki edi lir.» Bu fasılda yeniden tanzim edilmiş olan 127 nci madde de şudur: «Yabancı devletin Türkiye devleti aleyhine harb açması veya hasmane hareketlerde bulunması için yabancı ile anlaşan veya bu maksada matuf fiiller işliyen kimse 10 seneden aşağı olmamak üzere ağır hapis cezasile cezalandırılır. Harb vuku bulursa ölüm cezası hük molunur. Hasmane hareket vukua ge lirse müebbed ağır hapis cezası verilir. Türkiye devletini bitaraflık ilânına veya bitaraflığın muhafazasına veya harb ilânına mecbur kılmak veya mecbur kılmıya matuf muameleler yapmak için yabancı ile anlaşan kimse 5 sene den 15 seneye kadar ağır hapis cezasile cezalandırılır. Bu anlaşma, matbuatla propaganda yapmak için vaki olmuşsa hükmolunacak ceza üçte bire kadar artırılır. Millî menfaatler aleyhinde harekette bulunmak maksadile yabancıdan velev ki bilvasıta olsun kendisi veya başka ları için para veya her hangi bir men faat veya vaid kabul eden vatandaş, eğer fili daha ağır bir cürüm teşkil etmivorsa 3 seneden 10 seneye kadar ağır hapis ve 50 liradan 2500 liraya kadar ağır para cezalarile cezalandırılırlar. Ayni ceza, para veren veya sair menfaat temin veya vadeden yabancı hakkında da tatbik olunur. Aşağıdaki hallerde ceza üçte bir nisbetinde artırılır: 1 Fiil, harb esnasında işlenmişse, 2 Para veya menfaat matbuat vasıtasile propaganda için verilmiş veya vadedilmişse.> Türk ceza kanununun 141 inci maddesi de, yeni lâyiha ile şöyle değiştiril mektedir: «Memleket dahilinde bir içtimaî sı nıfın diğerleri üzerine hakimiyetini, şiddet kullanmak suretile tesis etmeğe veya içtimaî bir sınıfı şiddet kullanarak ortadan kaldırmıya veya memleket dahilinde teşekkül etmiş iktısadî veya iç timaî nizamları şiddet kullanarak de virmeğe matuf cemiyelter teşkili için teşebbüs ve tahrikâtta bulunan veya teşkil, sevk ve yahut idare eden kimse 5 seneden 12 seneye kadar ağır hapis cezasile cezalandırılır. Meşhur bir İngiliz Amiralı Italyaya meydan okuyor Akdenizde, herhangi bir harekete mukabeleye hazırız, Taymis gazetesinden: Meşhur îngiliz Amiralı Sir Roger Keyes (bu Amiral, îngilterenin en gözde deniz er kânındandır. Deniz erkânıharbiye reisli inde ve donanma başkumandanlığın da bulunmuştur.^ Bahriyeliler Liğind; 8 nisan gecesi irad ettiği nutukta şu sözleri söylemiştir: Amirai t\eyes « îngilterenin deniz satvetine tarihte defaatle meydan okunmuş, îngiliz donanması da bunlara lâyıkile mukabelede bulunmuştu. Bu defa Akdenizde îngiliz deniz satvetine meydan okunacak olursa ngiliz bahriyesi buna da icab eden cevabı verecektir. Akdenizde îngiliz deniz satvetine meydan okuyacak devlete karşı bütün îngiliz mparatorluğunun ve dünyadaki bütün ngiliz harb gemilerinin, îngilterenin arkasında bulunacağı Sinyor Musoliniye aıkça anlatılacak olursa iyi bir şey yapılmıs olur. Bugün Milletler Cemiyeti, îtalya ve Habeşistan arasındaki vaziyette en bü ük tesiri gösteren amil, deniz üssünü, Akdenizin şark havzasında îskenderiyeye nakleden İngiliz donanmasıdır. Burada îngiliz donanması, îtalyanların hava ve denizaltı tehdidlerinden masun bulunu or. Italyanın tekziblerine rağmen îtalyan denizaltı gemilerinin îngiliz donanmasına aklaşmak istediği bir hakikattir. Sinyor Musolini Italyanın şimalinde 00,000 kişilik bir kuvveti seferber ederen bütün îtalyan donanmasını ve elli denizaltı gemisini Akdenizde seferber etmisti. îngiltere Bahriye Nezareti de derhal 'ütün dünyadaki îngiliz denizaltı muakiblerini ve lüzumu olmıyan birkaç saffı larb gemisinden başka, bütün harb gemierini Akdenize yığarak Sinyor Musolinie cevab vermişti. Akdenizde bize meydan okunursa, evelâllah, biz de lâyıkile mukabelede buunmağa hazırız.» Sovyet Rusyadan Yazan: Nadir Nadi *^ J |HEM NALINA MIHINA Maziden intikam! Dirkaç gün evvel, Cumhuriyette, Hayfadan gelmiş hususî bir haber vardı. Kudüs Nablus şosesinde yol kesen haydudlar, gelip geçen otomobil ve kamyonlan soyup duruyorlarmış. Bu arada, bir yolcu otomobilini daha durdurmuşlar, fakat içindekinin Türk Konsolosu olduğunu öğrenince özür dilemişler. Konsolos ta, çete efradına ellerini bağladıkları diğer yolcuları da bırakmalarını söylemiş, onlar da, «Yaşasın Mustafa Kemal, Yaşasın Türkiye!» Diye bağırarak yakaladıkları yolculan serbest bırakmışlar. Konsolosumuz kendi müdahalesile kurtardığı yolcuların, «Yaşasın Mustafa Kemal, yaşasın Türkiye!» Temennileri ve bağırışmaları arasında, yol kesen haydudlann serbest bıraktıklan bir yaralıyı da, bizzat otomobiline alıp Kudüse götürmüş. Filistinde cereyan eden bu hâdise, bana, gayriihtiyarî, Büyük Harb içinde gene ayni Filistinde, yol kesen haydudlardan değil, en namuslu halktan bile gördüğümüz ihanetleri hatırlattı. Osmanlı imparatorluğu zamanında, Türk askerlerini arkadan vuranların bugünkü haydudlan bile, Türkiye Cumhuriyeti ve onun Yüksek Reisi hakkında hürmet ve sevgi duyuyorlar. Eskiden, «kahrolsun!» diye nara atanlar şimdi «yaşasın!» diye bağırıyor lar. Bu küçük hâdisenin manası büyüktür. Osmanlı imparatorluğu, tebaasının bile sevgisini celbedememişti, Türkiye Cumhuriyeti ecnebi bir memlekette dahi muhabbet ve hürmetle anılıyor. Türkiyenin ismi, haydudlar üzerinde bile füsunkâr bir tesir husule getiriyor. Gencliğinin en ateşli zamanlannda, devletinin, bütün dünya tarafmdan, istihfafla karşılandığını, hor ve hakir görüldüğünü görerek yüreği acıların en büyüğile yanmış olan bizim nesillerimiz, bugünkü Türkiyenin şerefli yüksek ve muhterem mevkii karşısında dünyanın en büyük saadet ve iftiharmı duyuyorlar. Ben buna maziden intikam, diyorum. Tiyatro r San'atkârlar 2lar sönüyor. Dekorların değiştirilmesi, eşyalann yerleştirilmesi, sigara içmek için dışarı çıkmıyanların gözleri önünde büyük gürültülerle yapılıyor. Sahnedeki yeniliğe gelince, Meselâ La dame aux Camelia'yı alalım. Bu piyeste ne göreceğiz? On dokuzuncu asırda bir Fransız sosyetesi. ' Rejisör bunu nasıl gösterebilir? Şüphesiz kostümlerle, dekorlarla ve ışık terti batile.. Merhold'a göre elbiselerin o zamanki gıyiniş tarzını andırması kâfıdır. En ince teferruatına vanncıya kadar kopya et mekte mana yoktur. Meselâ Armand, sırtına son moda. bir frak geçirmiş, ne zaran var? Gömleğinin kollarının dantelâh olması bizde on dokuzuncu asır intıbaını bırakıyor ya, yetişir. Fakat Merhold'un asıl yeniliğini dekorlarda görüyoruz. Sahne boş gibidir. En arkada oturan seyirciler bile kulisleri görebiliyorlar. Burada da vak'anın cereyan ettiği devri hatırlatmak için birkaç mobilya, eksik bir duvar. Ve işte hepsi bu. Realism'den bu kadar uzaklaşan Merhold'un mumJara, şamdanlara fazla ehemmiyet vermesinin sebebini anlıyamadım. Seyrettiğim piyeslerin ikisi de geçmiş zamana aid olduğu için vak'a kahramanları mum ışığile yaşıyorlardı. Ve hizmetçi rolünü yapan aktörler, ellerinde beşer mumluk şamdanlar, oradan oraya dolaşmaktan hayli yoruldular. Viyana tiyatroarından bazılannda, rejisörler tamamile realist oldukları halde, sırf yangın tehlikesinin önüne geçmek için sahnede ateş bulundurmaktan sakınırlar ve herşeyi mümkün olduğu kadar elektrik ışığile taklid etmeyi tercih ederler. Merhold'un sahnesinde Marguerite Gautier'nin saçları birkaç defa azkalsın tutuşacaktı. Ben sahne impressionism'ıni ilk defa Reinhardt'da görmüştüm. Bazan hoşuma gidiyordu, bazan da zevkine varamıyordum. Fakat Merhold'un impressionism'i Reinhardt'ınkini gölgede bırakmış. Reinhardt, hiç olmazsa şahsiyet yaratacak olan büyük aktörlere karışmaz. Merhold «aktör rejisörün elinde bir kukladır» diyor ve hakikî bir kuklacı gibi mimikte dehşetli mübalâğa istiyor. Gülümsemek kahkaha ile ifade edilecektir, kahkaha da gök gürültüsünü andırır bir gürültü ile. Bütün bunlar seyrettiğimiz sahnenin yapmacık olduğunu bize her dakika hatırlatıyor ve içimizde bir sıkıntı uyandınyor, kendimizi unutamıyoruz, vak'ayı yaşıyamıyoruz. Büyük Rus rejisörleri arasında müfrit impressionist olarak Merhold yalnız kahyor zannedıyorum. Moskovada ona benziyen yahud benzemek istiyen tanmmış bir rejisör daha görmedim ve işitmedim. *** İmpressionism'deki mubaleğalarına rağmen Merhold, Rus sahnesine büyük hizmetler yapan bir rejisördür. Onun cür'etkâr teşebbüsleri arasından hoşa gidenleri, realist rejisörler tarafın dan kabul ediliyor ve impressionism ile realism'in böylece elele yürümesi, asrımızm tiyatro ekolları arasında en önde yürüdüğüne şüphe olmıyan Rus ekolunu doğuruyor. *** Moskova Akademik tiyatrosu. Ve meşhur Stanislavski'nin vaktile kurduğu, şimdi de hâlâ başında bulunduğu, «Güzel San'atlar tiyatrosu». Bilmem yeryüzünde bu iki sahne ayarında bir sahne daha var mıdır? Rusça bilmediğim halde her iki tiyat Rusyada tiyatro san'atkârlarına iki şeref unvanı ayrılmıştır: Kıymetli artist ve millî artist! îlk bakışta, insana seyircilerle oyuncular arasında bir tezad var gibi geliyor. Dekorlan alkışlıyanların karşısında, dünvanın hiçbir yerinde bu kadar çok olarak bir arada göremiyeceğimiz kuvvetli, hakikî san'atkârlar buluyoruz. Fakat seyirci ile oyuncu arasında tezad olduğu doğru değildir. Her nekadar gördüğü eseri anlıyan ve muharrirle rejisör ve aktörler hakkında bir fikir edinenler, tiyatroyu dolduran kalabalığın ancak yüzde yirmisini teşkil ediyorlarsa da, bu yüzde yirminin mühim bir yekun olduğunu unutmamalıyız. Tiyatrolar o kadar kalabalık ki buranm yüzde virmisi Parisin yüzde kırkına, hiç olmazsa yüzde otuzuna müsavidir. Yüzde otuzu tiyatrodan anlıyan halk nerede? Fakat san'atkârlann bu kadar yükselebilmiş olmalarının en büyük sebeblerinden biri de şüphesiz devletten gördükleri teşvik ve himayedir. Bugün Sovyet Rusyada en rahat yaşıyan sınıf (burada sınıf farkı olmadığı için bu kelime biraz tuhaf kaçıyor amma şu dakikada daha münasibi aklıma gelmedi) san'atkârlar sınıfıdır. îstidadı olan herkes için kolayca yetışme imkânlan var. Herhangi bir işçi bile, işçi kulüblerinin sahnesinde kendini göstermek fırsatını buluyor. Eğer kabiliyeti varsa, bu işçi günün birinde en yüksek bir san'atkâr olabilir. Yolu açıktır, önünde hiçbir mâni yoktur. Rusyada san'at hayatı sayısız güneşleri, yıldızlan olan başlıbaşına bir âlem. Bir iki haftalık kısa bir zaman içinde bu âlemin her tarafını tanıyabilmek im kânsızdır. Onun için bu yazılarda ancak bellibaşlı birkaç şahsiyeti tanıtmıya çalışacağım. Son senelerde Rus tiyatrosunda büyük yenilikler yapıldığını işitiyoruz. Bu yeniliği temsil eden tiyatrolardan en mühimmini görmek istedim. Rejisör Merhold'un tiyatrosuna gitmemi tavsiye ettiler. Bu san'atkârın yapmak istediği yeniliklerden ben, kendi hesabıma pek hoşlanmadığım için aşağıdaki satırlar biraz tenkid edici olacaklar. Maamafih fikirlerimde yalnız değilim. Burada tanıdığım Rus arkadaşlardan da çoğu bana hak verdiler. Merhold, bütün Rusyada şöhret kazanmış bir san'atkâr olmakla beraber çok tenkid ediliyor. Onun idare ettiği sahnede biri bildiğim, biri bana yabancı iki piyes seyrettim: Rus şairlerinden Gribayadof'un «Akılh olmak felâketi» isminde mazunm bir eseri. Ve meşhur «La dame aux Camelia». Merhold, sahne realism'inden tamamile uzaklaşmış, son derece impressionist bir rejisör. Kendisinin diktatör ruhlu bir adam olduğunu tahmin ediyorum. Çünkü aktörleri elinde bir oyuncak gibi kullanıyor, onlara, seslerine, tavırlanna varıncıya kadar karışıyor. Görüyoruz ve anhyoruz ki şu ıstırab çeken jeune premier, şu yüzünü buruşturan ihtiyar, ortada dolaşan kadınlar, erkekler hep Merhold'un idare ettiği birer kukladırlar. Bu rejisörün hâkimiyeti dekorları ve aktörleri de aşıyor, sahneye koyduğu piyese de tesir ediyor. Zavallı Alexandre Dumas, kabil olsaydı da mezanndan kalkıp burada eserini seyredebilseydi, ya tanıyamaz yahud da «bu kadanna razı olamam artık!» der ve Merhold'u dava ederdi. Merhold, La dame aux Cameliaya o kadar musiki ilâve etmiş ki insan kendini tiyatroda değil operada Traviatayı seyrediyor sanıyor. Merhold'un tiyatrosunda, seyirciden gizli hiç birşey yoktur. Sahne perdesizdir. Kısımlar bittiği zaman biran için lâmba Yunanistanın kara Urfanm kurtuluş bayramı ve deniz kuvvetleri Dört muhrib yaptırılıyor, yeni mühimmat almıyor Dün büyük törenle kutlulandı Memleket dahilinde cemiyetin siyasî veya hukukî her hangi bir nizamını şiddet kullanarak ortadan kaldırmak ga yesini istihdaf eden cemiyetler teşkili için teşebbüste bulunan veya teşkil veya idare eden kimse de ayni cezaya duçar olur. Bu cemiyetlere iştirak eden kimse 2 seneden 4 seneye kadar hapis cezasile cezalandırılır. Millî hissiyatı sarsmıya ve zayıflat mıya matuf faaliyette bulunan veya böyle bir faaliyet yapmak istiyen ce miyetler teşkili için teşebbüs ve tahri kâtta bulunan veya teşkil, sevk veya idare eden kimse bir seneden 3 seneye kadar, mezkur cemiyetlere iştirak eden kimse de 6 aydan 2 seneye kadar cezalandırılır. Fesihleri emrolunan mezkur cemi vetleri sahte nam altında veya muvazaa şeklinde ise dahi yeniden teşkil e[Başmakaleden devam] denler hakkında yukarıdaki cezalar üçFransızlann Ren gayriaskerî mıntakası te bir nisbetinde artırılarak hükmo üzerindeki Alman hareketinden şikâyete lunur.> aklan yoktur. Bu hareket onların Şarkî »ıınııııııılllllllllllinillllllHlllllllllllllllllllllllllllinılıııııiK»' Afrika mücadelesindeki müsaadekâr mücrimiyetlerinin zarurî bir neticesidir. Eğer o harbin önüne geçilmiş olsaydı Almanya Lokarnoyu kendi kendine bozacak erde bunun ıslahı için normal yollarda ürüyen bir hareket tarzı ihtiyarında muzar kalırdı. Çünkü böyle yapmasa îtalyaa söz geçiren Milletler Cemiyetinin kendisine de merak anlatacağını pek iyi biUrfa 12 (A.A.) Bugün Urfanın lerek ihtiyath hareket ederdi. Atina (Hususî) Yunan Deniz BaŞurası muhakkaktır ki Milletler Cemikanlığında toplanan büyük deniz erkâ kurtuluşunun 16ncı yıldönümü yürekleryeti hakkile kurulabilmek için bu uzviyenıharbiyesi ısmarlanacak muhriblerin mik den kopan ateşli aşkla kutlulandı. Kurtin bütün ömründe bir kere ve fakat kahir tar ve evsafmı kararlaştırmıştır. Verilen tuluş bayramımıza saylavlarımız, yedinci surette yani kendısini tutan bütün milletson karara göre yeni muhribler dört ola kolordu kumandanile Birinci Umumî Müerin iştirakile harbetmesi lâzımdır. Ne cak, tipleri de Kondoryoti sınıfından bi fettiş Abidin Özmen, Siverek ve Birecik yapacaksınız, bu beşerin en büyük kusururaz küçük, Panter muhribinden büyük Halkevleri, on binlerce halk ve yüzlerce kövlü athlar iştirak etmiş, iki tayyaremiz dur. Bu mubarek mahluk ancak kuvvet yapılacakür. önünde susta duruyor işte. îngilterenin Atina deniz ve kara ate de yükseklerden bu büyük günü kutlula Müsellâh sulh prensipinde hiç hata şeleri, Harbiye Bakanı ve Başbakan mu mıştır. yoktur. Ancak bundan dolayı Milletler avini General Metaksası ziyaret ederek Çaldaris kabineyi devirmek emiyetini feda etmeğe de yer yoktur. uzun müddet görüşmüşlerdir. Bu ziya için uğraşıyor Hakkı ve sulhu seven milletlerin bütün retin ısmarlanacak yeni muhriblerle alâ Atina 12 (Hususî) Çaldaris, şim * ciddiyetlerile kuvvetli ve icabında hak • kadar olduğu söylenmektedir. îngilizler diki Demircis kabinesini devirmek husu için, sulh için silâha sarılacak kadar sağsiparişin kendi tezgâhlarında yapıîmasınlam kanaatli olmaları lâzımdır. Cemiyeti da ısrar ediyorlar. Yunanistanın malî ve sundaki tesebbüslerine diğer partileri de temellestirmek için bu kanh tecrübe zaruiktısadî vaziyetile alâkadar olan makam teşrik etmek için uğraşmaktadır. Siyasî rî olarak bir kerecik yapılacaktır. Ondan lar da, Yunanistanın Almanyada bloke mahfillerde ise kabinenin mevkiinin sağ sonra yalnız hak fikrinde dikkatli olmak kalan milyonalrca markı mahsub edebil lam olduğu ve Çaldarisin bu teşebbüs yeter. mek için yeni muhriblerin Alman rabri lerinin bir neticc vermiyeceği kanaati u YUNUS NAD1 kalarına ısmarlanmasının bir zaruret ol mumidir. duğunu ileri sürüyorlar. Müthiş bir kasırga ' Almanyanın Atina sefiri Yunanistana Moskova 12 (A.A.) Kola körfezingelen Alman îktısad Nezareti Müsteşa de, çıkan çok şiddetli bir kasırga neticen M. Esseli, Başbakan muavini ve Har sinde çoğu balıkçı olmak üzere 30 kişi biye Bakanı Metaksasa takdim etmiştir. ölmüş ve 46 kişi ortadan kaybolmuştur TV1. Essel, Yunanistanla Almanya arasın 25 gemi baimıştır. daki iktısadî meseleler hakkında burada alâkadarlarla temaslarda bulunacak, ayni fabrikasının vekili de Atinada bulunmakzamanda Yunanistanın Almanyadan y$ tadır. Türk fabrikası tecrübeleri yapılpacağı askerî siparişlerle, Alman tezgâh mak üzere ve nümune olarak Yunanistaİarında imal olunacak torpito muhrible na büyük ağırlıkta tayyare bombalan rinin tediye şartlarmı müzakere eyliye göndermiştir. Salâhiyetli kimselerin ka naatine göre Türk mamulâtı, en müte cektir. Bugünlerde Avrupa ve Amerikada kâmil ve en büyük Avrupa ve Amerika mühimmat ve askerî malzeme yapan fab fabrikalan mamulâünın bütün evsafına rikaların mümessilleri Yunanistana gel maliktir. Bu itibarla, Yunanistanın yapamekte devam ediyorlar. Bu arada tay cağı bomba siparislerini Türk fabrikasv yare bombalan yapan mühim bir Türk nın alacağı kuvvetle tahmin edilmektedir Yunanlılar îskenderiyeye muntazam posta işletecekler Atina 12 (Hususî) Aktoploiya namındaki müttehid Yunan vapur şirketi yeni bir hat işletmeğe karar vermiştir. Programa göre seferin başlangıc limanı Selânik, son iskele îskenderiyedir. Deniz ticareti nezaretinin tasdik ettiği program mucibince bu hatta işliyecek vapurlar Selânikten kalkarak Golos, Pire, Kıbrıs, Sorya ve Filistin limanlarına uğrıyarak Portsaid ve tskenderi yeye varacak, dönüşte ayni iskelelere uğranacaktır. Yunan hükumefti kumpanyaya (beş milyon sekiz yüz elli bin) drahmi hi maye tazminatı verecektir. n emin ve Galiba biricik yol: Silâhh sulh! Moğol Sovyet paktını protesto Şanghay 12 (A.A.) Nankindeki Dış Bakanlığı, Moğol Sovyet paktı hak kında Sovyet büyük elçisine ikinci bir protesto notası vermiştir. roda da dörder saat, bir dakika olsun sıkılmadan iki piyes seyrettim ve zaman zaman heyecan duydum. Artistlerde in sanı çeken öyle bir kuvvet var ki, onlann tesirinden biran olsun kurtulmamak için, yanımda bana sahnedeki sözleri arasıra tercüme eden arkadaşıma susmasını rica ediyordum. Bu san'atkârlann isimlerini öğrenmek istiyorum. Hangi birini sorayım? Hepsi iyi, hepsi mükemmel. Jablonsvaya, Elanskaya, Maslova, Sadovski, Kaçalof, Leonidof. Bu saydıklarımdan çoğunun «millî artist» olduklarını öğreniyorum. Burada tiyatro san'atkârlanna iki şeref unvanı ayrılmıştır. Alelâde artistlerden farklı bir hususiyet gösterenlere «kıymetli artist» deniyor, en büyük san'atkârlar da «millî artist» oluyorlar. Hepsi de kuvvetli san'atkârlar. NADÎR NADİ Kırk Yıl Ustad Halid Ziya Uşaklıgilin edebî hatıraları Bütün münevver muhitimizi alâkadar eden bu çok kıymetli eserin ikinci cildi de bugünlerde çıktyor. Bekleyiniz
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle