25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
16 Ağustos 1935 CUMHURtYET HÂDİSELER KARŞISINDA Katil ama, mes'ul mü? Bir genc kız.. Bir parça kuru ekmek için köyünden ta Istanbula gelmiş.. Bir evde çalışıyor. Her kımse, bir erkek, toy köy kızını kandırmış, nikâh menıj runa başvurmadan evlenmişler. Sevgıüsinin askerliği gelmiş.. Sicil kütüğünde adı sanı yazılmıyan koca, nikâhsız sevgiliyi, yakasından düğmesini koparır gibi koparıp atmış.. Sırtına heybesini vur duğu gibi, tozu dumana katan acemı efrad kafılelerı arasına karışıp gıUaış.. DOĞU VE BATI Ağaoğlu Bu yılki yaz toplantılarımızm mevzuunu doğu ile batı, bu iki bölge arasın daki benzeyişler ve ayırdlar teşkil ediyordu. Arkadaşlardan birisi dedi ki: Bir İngiliz şairi şu iki bölge arasın daki ayrılığı şu beyitle ifade etmiştir: The west is west The vert is vert And those than voorld Never taill meet. Batı batıdır, doğu da doğu. Bu iki dünya Hiçbir zaman birleşemezler. Görüyorsunuz, batının en gösterişli mümessili olan İngiliz dimağındaki batı ile doğu arasındaki ayrılık kesindir, mutlaktır. Bunlar iki ayrı ayrı ve bir birine tamamen yabancı dünyalardır. Aralarında İngiliz şairine göre anlaş mak imkânı bile yoktur. İkinci arkadaş Ayni fikri bu kadar kesin olmamakla beraber, Fransız mütefekkir ve müverrihi Benda da son kere Pariste toplanmış olan arsıulusal Entellektüeller kongresinde beyan et miştir. Fakat acaba hakikat böyle midır? ÜÇÜHCÜ arkadaş Ben bu fikre iştirak etmiyorum. Filhakika batı ile doğu arasında ayrılıklar vardır. Fakat ayni zamanda da birçok müşterek şeyler vardır. Meselâ adını şimdi söylediğiniz Fransız mütefekkiri Benda batıya tahsis ettiği hususiyetleri Greco Romain kültürile hıristiyanlıkta buluyor. Za ten ta ötedenberi batı medeniyetini tetkik edenler, meselâ Fransız müverrihi Guizot, «Histoıre de la Civilisation de l'Europe> yani Avrupanm medeniyet tarihi adlı eserinde ve İngiliz müverrihi Boeele «Histoire de la Civilisation An glaise», îngiliz medeniyeti tarihi nam eserinde Avrupa medeniyetinde üç başlıca unsur bul'ıyorlar. Greco Romain kültürü, hıristiyanlık ve Cermen teşkilâtı (derebeylik). Bunlardan en mühimmi olan birinci ler, yani hıristiyanlık Greko Rumen kültürünün esasları Asyadan, şarktan gelmiştir. İsanın şarklı olduğunda şuphe olmadığı gibi, ırk kültürünün ilk unsurlannın Iyonya yolıle küçük Asyadan ve küçük Asya vasıtasile doğudan geldiğinde artık kimsede şüphe kal mamıştır. İşte size ilk mühim müşterek nokta. Aynlıklara gelince; onların da fizi yolojik ve antropolojik ve binaenaleyh m.kadder ve mübrem olduklan aşi kârdır. Çünkü Avrupada da Asyada olduğu gibi Brakisefaller ve Dolikose faller vardır. İki bölgede de ayni renkte ve ayni ırklara mensub insanlar vardır. Bmaenaleyh bunlar arasında antropolojik ve fiziyolojik bakımından ayrı lık yoktur. Olsa olsa bir medeniyet derecesi ayrılığı vardır. Doğru! Ama psikolojik, yani ru hî ayrılıklar yok mudur? Ruhî demiyelim de; zihniyet ajrılığı diyelim! Zira Petensial zımnî ruhî kabiliyetler her iki yanda da aynidir. Birçok doğu çocukları Avrupa mek teblerinde bile batı çocuklarından daha ziyade kabiliyet göstermektedir ler. Binaenaleyh daha derin ve geniş manayı ifade eden psikoloji yerıne zihniyet kelimesini kullanalım: Zihniyet bakımından ayrılık hakikaten vardır ve pek derindir! Fakat iyi dikkat olunduğu halde bunun da sırf medeniyet derecesi ayrılığından geldiği kolayhkla anla şılır! Hurafattan ve batıl fikirlerden, batınlardanberi korkmuş ve kâinata C FİKİRLER Ahmed müsbet ilimler bakırmn'dan bakmağa alışmış olan batı zihni ile hura fat ve batıl fikirler arasında hâlâ da çabalıyan ve kâinat hakkında pek sathî duygular taşıyan doğu zihni arasında elbette ki büy'ik farklar vardır. İşte tam garbe doğru yol aldığımız ve ekspres süratile yürüdüğümüz bir za manda bizim kurduğumuz bu toplantılardan da maksadımız bu zihnî ayrılıkları birer birer tesbit ederek yürüyece ğimiz manevî yolumuzun neden ibaret Köyden gelen genc kız, sevgiliyi yaolduğunu tayinden ibarettir. kasından düğme koparır gibi, koparıp aBu bakımdan ilk göze çarpan ayrılık, tamamış.. Çünkü nıkâh memurundan gizinsan mefhumu hakkmdaki telâkkidir. li yapılan düğünü, cıyak cıyak bağırurak Batıda bu mefhum en yüksek manasmı dünyaya ilân edecek bir yavru sakhyorbulmuştur. Beşer nefsin mukaddes ol muş karnında.. Gecenin bir saatinde toy duğu ve ona herkes tarafından hürmet köy kızının günahını dünyaya haykıra edilmesi lâzım geldiği tekarrür etmiştir. cak münadi, «aç kapıları, ':en geldı.n» Büyük, küçük, erkek, kadın, zengin, diye gürlemiş.. Köy kızı, evdeki hanı fakir, herkese ayni gözle bakmak, e mından, komşudakı ihtiyar cadıdan, so sas itibarile kabul edilmiştir. Müsavat kaktakı polısten, mahkemedeki reisten, kaidesi, bunu ifade eder. Batı, beşer hapısanedekı gardıyandan bu günahı nefsi hakkında bu yüksek telâkkiye var saklamak için, apteshaneye girmiş, ço mak için, çok zahmetler çekmiş, çok fe cuğunu doğurmuş, çocuğunu boğmuş... dakârlıklar ihtiyar eylemiştir. Nihayet, Belki yan cinnet, belki tam bir gafletle on sekizinci asrın sonlarmda büyük elile boğduğu yavrusunu çamaşır sepe Fransız inkılâbile bu esas konulmuş ve tine atmış.. Avcıya görünmemek için babilâhare bütün batıya da sirayet eyle şını kumlara sokan, ayaklarmı ve vü miştir. îptidada ve bugün dahi bu mü cudünü dışarıda bırakan devfîkuşu gibi savat, muaşeret ve kanun çevresine kolayca yakayı ele vermiş, poliî toy köymahsustu. Fakat batı zekâsı buna da lü kızını yakalamış, hakyerine getiımış.. *** kanmadı. O bu müsavatı, hayatın bü tün tecellilerine sokmak ve iktısadî a Dokuz ay kanile beslediği, kendi kalanda dahi bu ülküyü tahakkuk ettir nının, kendi canının, kendi kadın'ığının mek yolunda koşuyor! Muvaffak ola bir parçasını, kendi elile boğan ana ka cak mı, olmıyacak mı, başka meseledir. tıl mıdır?.. Sapına kadar. Mej'ul mü Fakat ülkünün varlığı bile insan mef dür? Ucuna kadar.. Çünkü, mes'ulıyehumunun batı zihniyetinde nekadar tini paylaşan ortakları var meydanda... yükselmiş olduğuna reddedilemez bir Eğer evindeki hanımının kovmasından, delildir. Orada kaide şudur: «Kendine komsudaki cadının dedıkodusundan, so başkası tarafından hürmet edilmesine kaktakı polısın yakasına yapışacak elin tahammül etme ve kendin de başkası den, mahkemedeki reısın cezasınran, hana hürmetsizlik edene ve başkasınm pisanedeki gardiyanın sertliğinden korkbaşkasına hürmetsizlik etmesine ta masa, bu ana, kendi kanından, kendi cahammül etme!> nından çıkardığı çocuğunu boğmazJı. Bu suretle batıda, nefsi beşerin şerefi, karşılıklı kefalet altına alınmış gi bidir. Doğuda biz Türkler bu yola girdik. Kanunlarımız ve mahkemelerimiz bu ülkü üzerine kurulmuştur. Vakıa ülkü henüz tam olarak tahakkuk etmemiştir, fakat yol kendisi o kadar bereketlidir ki bir kere oraya girildi mi artık bütün feyizlerinin almması bir zaman mese lesi olur. Bizde karşılıklı bağlılık bağları arttıkça, ülkü de tahakkuk edecek tir ve elbette ki bir gün gelecek kimse kimseye karşı artık ^ayidsiz kalmıya caktır. Fakat maalesef doğunun sair yerleri henüz bu yola girmediler. Orada insa nın kıymeti henüz takdir edilmemiştir. Beşer nefsinin mukaddes olduğu esası kurulmamıştır. Kanun indinde ve muaşeret alanmda bile müsavat fikri o âleme henüz ya bancıdır! Sınıf imtiyazları, Kast usul leri hâkimdir. Kadının manevî şahsi yeti tanınmamıştır. Birçok insanlar henüz köle halindedir. Dimağ ve zihniyet insanın bir olduğu fikrine alışmadı. îşte bu bakımdan batı zihniyetile doğu zihniyeti arasında hakikaten derin ayrılıklar vardır ve birbirine yaklaşa mıyorlar, birbirini anlıyamıyorlar. Fakat burhiçbir zaman demek değil dir ki doğu zihniyeti bu telâkkiyi alan bir mahiyettedir. Hayır! Alabilir ve mutlak alacaktır; fakat o zaman gelin ciye kadar, İngiliz şairi doğuyu an lamıyacak ve öyle zannedecektir ki doğunun bugünkü hali mukadderdir, ebedidir!. AĞAOGLU AHMED 11 Yazan: Klod Ana Cumhuriyet „ in edebî romanı: 17 Çevlrenlar: F. Varal ve F. Oıman Benim için ne düşündüğünüzü öğrenmek isterdim. Bu akşamki roller hakkındaki bilgisizliğimi siz de kolayca anlıyacaksınız. Çünkü Moskovaya bugün geldim. Saat yedide Nasyonal oteline girerken, akşam Boris Godunofun oynı yacağını tesadüfen öğrendim ve hemen buraya koştum. Aryan istemiyerek alâkadar oldu: Fakat, yeriniz yoktu? Erkek gülümsiyerek: Oo, dedi, benim için her zaman ve her tarafta, nasıl olsa, bir yer bulunur! Gerçi gişe memuru bilet yok, cevabını verdi ama holde ihtiyar bir ka dın ki herhalde beni bekliyordu hastalanan birisine aid bileti bana teklif etti. Görüyorsunuz ya, mesele nekadar basit! Herşeyde de böyle muvaffak o lur musunuz? Bu esnada, Aryanın önünden, özür dileyerek, bir adam geçti ve bo§ duran yere oturdu. Aryan onun yüksek boylu, yaşı belirsiz, serbest yürüyüşlü bir erkek olduğuna dikkat etmjşti. Birkaç dakika geçti. İkide bir ona bakan adam alçak sesle sordu: I Bu akşam BorL rolünü kim oynuyor? Aryan hayretle yüzüne bakarak: Tabiî Şalyapin, dedi. Uzun boylu adam,. memnun olmuş gibi, bir ah çekti ve gülümsiyerek ilâve etti: \ Biraz sonra perde arasında konu şuruz! 1 Aryanı bir gülme fırtınası tutuyordu, lâkin kendini güc zaptederek sustu. Biraz sonra birinci perde bitip perde indi ye •alon aydınlandı. Erkek hemen söze bajladı: eddah Sürurinin, gramofon plâklarına kadar intikal eden hoş bir hikâyesi vardı: Alay Yazan : M. Nermi dan yetişme Ömer Efendi adında bir aDresden: Ağustos 1935 züm, incir, pamuk v. k. tur. Yann Er damcağızı imtihan ettirir, imtihan safa Bundan iki ay önce yukarıki başlık gani bakın, ulusal ürünlerin başına ge hatını da gene o adamın ağzından an altında bir yazı yazmış ve düşüncele çebilir. Çilek, yaş yemişler, bugün için latırdı. rimizi söylemiştik. İki ay önce basıl temel ürünlerimizden sayılmaz ve eko Alaylı, verdiği cevablardan memnun mış bir yazının şimdiye değin unutul nomsal siyasamızda önemli bir yer tut olan âmirinin: muş olması çok normal birşeydir. Biz maz. Şimdiye değin yapıldığım bildi Aşkossun Ömer Efendi, dedi bao yazıyı burada tekrarlamak isteğin ğim bütün deneçler tam bir zararla ğa!. de değıliz. 23 temmuz 1935 günlemeçli sonlanmıştır. Aradasırada sarsıcı za Diyerek kendisini nasıl şappadak al gazetemizde yazımıza karşıt bir görü rarlara uğramış Bulgar, îtalyan, tspan nından öptüğünü ikide, birde tekrar et • şe dayanan bir yazı çıkmamış olsay yol, Yunan firmalarmı da biliriz. Biz tikçe, dinliyenler kınlırlardı. dı bu betkeye ihtiyac bile yoktu. Biz deneç yapılmasına karşıt değilız. Ve Bu hikâyede belki o kadar bir incelik, dış alışverişimizi ardrmak için ıleri yaş ürünlerimizin, yurdumuzun teci bir nükte yoktu. Fakat bu aşkossun naka* sürmüş olduğumuz oyların doğruluğu menlerine zararı olmamak şartile, Ana, bugün de, inananlardanız. Şimdi merikada da yer tutmasmı yürekten ratı hafızalara nakşolup kaldı. Şimdi, gün geçmiyor ki, ben de bunu ye değin yurd için yazdığımız her ya dileriz. Fakat bugünün para kıtiığı, sühatırlayıp dilime dolamayım. Zira günzının başlangıc noktası gerçeklık ol rümyeri darlığı karşısmda son kozla muştur. Herkesin gerçekliği kavrama rımızı gelişigüzel elden çıkarmamak lâ delik hayatın hamen her safhasında böyve anlama yönü bir olmıyabüir. Bu zımdır. Ulusal zenginliği deneç tavşanı le birçok Ömer Efendilerle karjılaşıyogörüş ayrılıkları felsefede olduğu gibi, j yapmağa hakkımız yoktur. İlk çilek de rum. Meselâ bir tanesi: ekonomide de yemişli sonuclar vermiş necinin, önceden gördüğümüz gibi za Ben ömrümde gazete okumam.. tir. Oy (fikir) güreşi her vakit ulus rarla kapandığını gazetelerimizde oku Gazeteye el sürmem.. ların tinsel (manevî) gelişimi için en duğumuz vakit, çok üzüldüğümüzü söyDiye saçma bir tefahürde bulunmağa başta gelen bir etki olmuştur. Fakat liyebiliriz. Bu yıl, Almanyada havalar kalkıştı mıydı, ona karşılık, hemen: sosyal yaşayışta öyle ciddî durumlar çok kötü gittiği için çilek ürünü az Aşkossun Omer Efendi!. yi ya vardır ki oy güreşi çerçevesine girdi olmuştur. Havalar uygun düştü mü pıstırasım geliyor. ği vakit temelinden ve öz yatağmdan çilekten geçilmez. Almanyada çilek i Bu kabilden daha neler yok! uzaklaşmış olur. Adam Smith, Ricar şini incelediğini söyliyen yazı iyesi( saişlerini güçlerini bırakıp ta kadınlann do, Schmoller, Sombart, v. k., biliyo hibi) yüzlerce çilek çeşidinin olduğu süslerini yasak etmeğe çalışan bayanlar, ruz ki ekonomsal oy zincirinde sayın nu (Meyer Ansiklopedisi) gözönüne gebirer yer tutarlar. Ekonomsal varlığı tirmemıştir. Çilek, sanıldığı gibi limon hâlâ bu asırda, kafalarını zamana uy bunlar mı yaratmışlardır? Hayır. On lukta bakılan çok ince çiçek gibi, üs durmayıp ta üfürükçülere dolandırılan lar ekonomsal gelişimde gördüklerini tüne titrenilen bir nesne değildir. A.1 enayiler, Uluslar Kurumunun îtalyan yazmışlar ve bu gelişimin sebeblerini manyanm her bahçeli evinde çilek ev Habeş vazgeçtisini durduracağına ina araştırmışlardır. Bizim en çok yanıldı lekleri vardır. Alman kışmın soğuğu, nan safdiller, «evlerdeki sivrisinek vazi ğımız nokta şudur: karı çileğe dokunmaz. Çilek, Alman yetinin tersine olduğu» ibaresinden ma yanın en bol yemişlerindendir ve ba na çıkarmak üzere kafa patlatanlar, kö's Ekonomsal gelişimde yalnız bir in • kımı da hiç üzüntülü değildir. Çilek, dınlemiş bir Uraya karşı sokakların su celeme ve araştırmadan başka bir nes Türkiyede o kadar yayılmamıştır. Fa lanmamasından şıkâyet ederek, bu şıkâne olamıyan ekonomi bilimini birbi kat Almanyada? Bizim, Almanyada, o yetten bir netice bekliyen sabrı genıs inrine karıştırmak. da başarabilirsek, yapabileceğimiz yaş sanlar, bütün bunlar, birer Ömer EfenBu birbirinden çok ayrı iki alan ka yemiş işleri yalnız turfandacılık çer didirler. Ve bunlara rasgeldikçe, boyunrışık kaldıkça anlaşmak ve bir prob çevesinde olabilir. Portakal, limon gi larına sarılarak ve şappadak alınların lemi incelemek işi çok gücleşmiş olur. bi ürünlerimiz için bir diyeceğimiz yok dan öperek: Aşkossun Ömer Efendi «ağa!. Mes'uldür, fakat ucuna kadar... Çünkü, Bıliyoruz ki edebiyatın kuralları (kai tur. Biz yazımızda çileği ve çabuk bo Dememek için kendimi zor tutuyo mes'uliyetini paylaşan ortakları var. Bu de) vardır. Fakat bu kurallan en iyi zulan ürünlerimizi öne sürmüştük. Dobilen bir adamın da en iyi bir ozan ol mates de bu arada sayılabilir. Çünkü: cinayetın en büyük günahkân, arkada rum. köy kızının alnına kara bir üamga gibi madığını biliyoruz. Öyle nesneler var Biraz sonra Almanyada domatesin fi Ercümend Ehrem TALU dağladığı günahın mes'uliyetini taşıınıyor dır ki birbirine çok benzedikleri hal ati 5 kuruştur. Biz artık, hesabımızı okalbınde... O, bu cinayette, belki de iı de gene birbirinden ayrıldılar. Bizim na göre yapabiliriz. Biz buna Alman Amerikanın bu seneki çüncü derecede mes'ul sıfatmı takına j bundan iki oy önce Cumhuriyette çıkan tarımını (ziraatini) koruyan yeni ya buğday mahsulü cak. Belki de ortada delil, i«pat olma yazımız, bu bakımdan, hem teoriciler, saları da katabiliriz. İstediğimiz şey bir hem de onlarm etkisi altmda kalanlar Türk ürününün yalnız Almanyaya, AVaşington 15 (A.A.) Tarım Badığı içıfı kollannı sallıya saüıya geze bılecektır. Ana, sapına kadar mes'uldür, kıtmda (nezdinde), istediğimiz gibi an merikaya gitmesi değil. bu ürünün Tü'~k kanı M. Wallace, ekilmiş topraklar üzedemedim. Çünkü, bu mes'ulivetini pay laşılmamıştır. Biz o yazımızda gerçek yurdu için bir değer olması, iş iyesinin rine konulan vergilerin 15,5 santim in lasanlardan bıri de «Kımsesizler ^ ur likten ekonomsal bilgiye geçmiştik ve yüzünü güldürmesi, yurdda ekonomsal dırılmesı hakkında alınan karara 1 ağusdu» dur. Sokağa atılan anah çocukları ekonomsal bilgi ile gereçkliğe dizgin bir kımıldamş yaratmasıdır. Biz çıkı tosta yapılan buğday rekoltesi tahminleri benımsemıyen bu Yurd anayı çocuğunu vurmağa çalı;mamıştık. Bizim anlayı işlerini yalnız bu bakımdan düşüne sebebıyet verdığıni söylemıştır. Bu tahboğmağa kadar mecbur ediyorsa, bu ci şımıza göre de en doğru yol budur. biliriz. Eğer başarabilirsek, Türk eko minlere göre, kurakhk ve hastahktan buğnayetin bütün günah ve mes'ul<yefini toy Çünkü: Pek iyi biliyoruz ki: 1914 yılı nomisindeki yeri çok ufak olsa bile, ' day rekoltesi 608 mılyon buşel eksilmişköy kızının omzuna yüklemek, hak ve nın Büyük Savaşı başlarken, 1919 dan turfandacıhğın asığı (faydası) olabilir. tir. sonra ilk büyük ekonomsal sıkıntı. Fakat bunu da çok incelemek gerektir. cezayı yanlış dağıtmak olur.. ürküntü veren gölgelerini dökerken te Biz coğrafya uzaklıklarile kendimizi Amerikalıların Çin felâketze SABlHA ZEKERİYYA ori ekonomisi pratik değer bakımından yormıyarak. Bulgaristan burnumuzun delerine yardımı kocaman bir sıfır olduğunu göstermiş dibinde... diyoruz. Öyledir. Bulgaris Vaşington 15 (A.A.) Amerika Kıtir. Ekonomi çok genc bir bilimdir. He tan da burnumuzun dibindedir, İran Konyada koyun satışları zılhaç Cemiyeti, Yangçe su baskınları nüz bir Herzi, Pasteurü, Röntgeni v. k.. da... Biz herşeyi İstanbula göre ölçü Konya (Özel) Konyada koyun pı yoktur. Onun için bu her nesneyi bil yoruz. Halbuki İstanbul, yüz binlerce yüzünden vuku bulan zararlardan, Çin yasası ilerılemeğe doğru istekli olarak diğini ateşli bir dille söyliyen genc ve insan barındıran bir sardır. İstanbu hükumetine samimî duygularını bildirgidiyor. Bugünlerde başka yerlerden deneci kıt bilimin kılavuzlu°unu kapalı lun sebze ve yemiş ihtiyacı yok mu . miş ve felâkete uğnyan halka dağıtıl koyun almak üzere Konyaya gelmiş bir gözle kabul edemiyeceğiz. Ve böyle bir dur? İstanbuldan büyük ölçüde yapı mak üzere yüz bin dolarlık yardımda çok tecimenler görüyoruz. Bunlar İs istek gösterenlere karşı da düşündükle lacak bir ürün çıkısı İstanbulu ne hale bulunmuştur. tanbul, İzmir, Mersin ve Suriye için ko rimizi apaçık söylemeyi bir yurd ödevi koyabilir? Bizim en turfanda sebze ve yun topluyorlar. Koyunlarımıza karşı bileceğiz. yemiş yetiştiren yerlerimiz ise ne Bur ürün şüphesiz daha çok para eder. Bigösterilen bu ilgi piyasayı hayli yük sada, ne İzmirde, ne de Zonguldakta seltmiştir. Eskıden iki liraya olan tokBiz dış alışverişimizi artırmak için değildir. Bu ürün bölgelerimizi, ger ze göre geniş ölçüde kendimizi kurun lular şimdi yedi liraya kadar satılıyor. çok önemli bir görüşü kendimize baş çekliğe boyun iğerek Akdeniz kıyıla tuya kaptırmadan önce her yıl değisen Hayfadan gelmiş olan kasablar dört bia langıç noktası seçmiştik: Çıkı (ihracat) rında aramalıyız. Bize göre uzaklık dış sürüm şartlarını, tarım ürünlerini koruma yasalarını, taşıt masraflarını, koyun satm aldılar. İstanbul, İzmir ve işlerinde her ülkenin temel üıünleri böyle ölçülmelidir. Yoksa zaten yaş başka ülkelerin tecim andlaşmalarmı Mersine hergün vagonlarla koyun gön vardır ve bunlar o ülkenin ekonomsal ürünlere öyle de öyle ihtiyacı olan İs deriliyor. Ayrıca Konyalı sürü salıib gelişimile, sırasına göre, değişir, yeri tanbulu ölçü almak yanlış sonuclara sü temelli ve köklü araştırmalıyız. Ondan leri de koyunlarım karadan istekli ta ni başka bir ürüne bırakır. Her alke, rüklemek demektir? Yaş ürün çıkısın sonra da bulunan yolu başkalarma gösraflara göndermektedirler. Buna rağ ilkönce bu bakımdan, bir ekonomi si da bir günün bile büyük önemi vardır. termeliyiz. Almanyaya çok uzaklardan men Konyada en ıyi koyun etinin kilosu yasası gütmek gerekliğindedir. Bugün Turfanda olarak bir gün Önce gelsn yaş muz geliyor demek kolaydır. Fakat bu muzlarm nekadar ince teknikli vapur25 kuruştur. temel ürünlerimiz, buğday, tütün, ü larla geldiğini, onlarm nasıl depolarda saklandığını görmek lâzımdır. Muz sos Hiç şüphe yok! tılar. Erkek bir yerde yemek yemeği tek muz için tiyatrodan sonra benimle be yetesinin muz taşıtı için döktüğü kocaHer ikisinin de zevk almağa başladığı lif etti. Ona kalırsa bunu söylemeğe bi raber yemek yemeği reddetmıyeceksiniz. man kapitali gözönüne getirmedıkçe bu konusma perde açılıp Boris sahneye le lüzum yoktu. Genc kız arabaya bın Pek âlâ, tiyatroda, yer bulursa taşıd işinin ne olduğunu kitabdan ve çıkarken kesildi. mek istemedi. Şehrin ortasına yarım sa nız kabul ederim. Lâkin emin olunuz kı kulaktan öğrenmekte sağlam bir an Perde arasında, salonda müthiş bir ka at süren Sadovayada oturuyordu. Ora her yer tutulmuştur. lam yoktur. Biz, bugün yapamadığı nşıklık oldu. Aryanın yanındaki adam: ya kadar yaya gitmeğe karar vermişti. Sadovayada muhlelif dairelere ayrıl mız şeyleri şüphesiz yarın yapacağız. Açlıktan ölüyorum! diye söylen Erımiş kar ve çamur ıçınde yürümeğe mış güzel bir evin önüne gelmiılerdı. ArFakat o vakte değin de elimizdeki te di, akşam yemeği yemedım. Benimle be başladılar. Yol çok bozuktu, rahat yü yan: mel ürünlerimize yakışan değeri ver y raber büfeye gelmek lutfunda bulunur rümeğe bırakmıyan engeller vardı, er meliyiz. Ülke bakımından çilekle tü İşte bizim ev, dedi. musunuz? Zira sizden ayrılamıyacağımı kek haklı olarak kolunu genc kıza vertün arasında hiçbir ayırd olamaz. Erkek rica etti: di. Aryan da bunu reddetmedı. Konu hıssedıyorum. 47,000 balya pamuğun, 10,000 ton buğ. Ayrılmadan evvel, bana isminizi Yalnız değilim, bir üniversiteli ba şurlarken erkek hep ona bakıyordu. Zadayın. 35 milyon kilo tütünün, incirin ve telefon numaranızı lutfedin. na refakat edıyor. O, biri anfıteatrde, rif ve dekolte suare elbisesi üzerine, koAryan söyledi, o yazdı. Sonra genc ve üzümün yarattığı ekonomsal kımılbiri ön sırada iki bilet alabümek için, tam caman bir siyah harmanî giymiş ve man kıza bir kart uzattı. Aryan bu kartta şu daşın bamya ile, sakızkabağile, doma tosunun cebinden çıkardığı buruşmuş kü24 saat gişe önünde, sıra bekledı! tesle, çilekle artması mümkünse bu çük fötr şapkayı başına geçirmişti. O, ismi okudu: Kaçabilmemiz için daha iyi ya! na neden var kuvvetimizle çalışma • Konstantin Mişel. bu kıyafette pek garibdi. Aryan cevab vermeden onu takib etmalıyız? Biz yazımızda yalnız, bugün Fakat bu bir ad değil ki... Sımdiden projeler yapmağa başla ti. için. çetin engelleri göstermiştik. YokÇünkü kartta soy adı yoktu. sa yurda asığı olan her ekonomsal kıOyunu seyrederken dostlııkları o ka mışlardı. Erkek: Ne yapalım, benimki böyle!... mıldamş bizim için yürekten selâm dar ilerledi ki son perde arasında er Mademki müziği seviyorsunuz, II lanacak bir adımdır. Biz yalnız çileşin kek, genc kızı evine davet etti. Aryan, yarından sonra benimle beraber Prens Gece yemeği değil, domatesin, bamyanın, sakızka üniversitelinin kendisi için bir otomobil Igoru dınlemeğe gelıniz. «Bir münasebetin başlangıcmda bağının, patlıcanm, güzel İstanbul en ısmarlamış olduğunu ileri sürdü. Sonra Yer bulamıyacaksınız ki! mantıkî konuşab'dmek için bir ginarının, tadı eşsiz çavuşun Krist''jfikrini değiştirerek: Erkek onun önünde durdu, ellerini ekaç dakika bulmak kabildir.» Kolomblarmı bekliyoruz. Nihavet bu, ona iyi bir ders o line aldı ve: Senankurun <Aşk> kitabından: lacak! Siz, dedi, benim her istediğimi Deniz fırtınahdır. Fakat kara gör i\ İki gün sonra Konstantin Misel ve Dedi. elde edebildiğimi bilmiyor musunuz? Aryan Nıkolavna, meşhur Eımitraj lo necek ve yeni bir dünya bulunac?lc:Vı Perde inerinmez, sınıftan hrlıyan iki Demek ki Prens Igoru dinliyebileceğiz! kantasının bir odasında, ve divanda yan İleri.. Utku, çalısanındır. mektebli gibi koşa koşa tiyatrodan çık Ve bu sefer artık eski aşinalar olduğuAf. yana oturuyorlardı. (Arhan oar) Dış alışverişimizi artırmak için IBUGUN D E B U İ Aşkossun Ömer Efendi!
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle