Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
22 Ts:::~uz 1335 Yalan ve Bulunmaz derecede güzeldi. Gözle ri, endamı yürüyüşü, hele bilhassa gü lüşü, öyle güzel, öyle güzeldi ki... O gülüşünün bu kadar güzel olduğunu bilirdi de onun için daima gülerdi. Selâm verirken güler, selâm alırken ğüler, konuşurken güler, tenis oynar ken, dans ederken, atın üstünde, kü rekte, volatta, hep, hep, hep gülerdi. Faruk onun bu gülüşünü görmüştü Üe onun için pek tasasız gördüğü bu kadına yaklaşmıştı. Faruk öyle hassas bir delikanlı de ğildi, aşka pek istidadı yoktu ama ma ceraya pek düşkündü. İçi daima macera isterdi. Bilhassa bu maceralar zengin, şık, asil kadın larla olursa onda bir nevi gurur da uyandırırdı. O elmasm, ipeğin, alâyişin sersem ettiği insanlardan biri idi. Elmasın ışıltısını, ipeğin yumuşaklığını, alâyişin göz kamaştıran zenginliğmi severdi. Bu zenginlikten kendisine bir men faat umduğu için, sırf bir amatör gıbi zenginlere ve zenginliğe meftundu. İşte bunun için bir tazı gibi süratli, bir kaplumbağa gibi yamyassı modern otomobilinin içinde Veciheyi gördüj zaman, Vecihe de ona dünyanın en tatlı gülüşile güldüğü zaman: İşte bana lâzım olan kadın budur! demişti. Bu ilk tesadüfü balolar, çay ziya fetleri, sefaretlerdeki resmi kabuller, kotra gezintileri ve saire takib etmiş ti. Ve Faruk büyük bir hayretle gör müştü ki, bu kadın mükemmel otomobil idare edcn, fevkalâde ata binen, yüzen, kürek çeken, tenis oynıyan yüzdeyüz modern kadın, hiç te tahmin ve tasavvur ettiği gibi duygusuz kadın değildi. O Veciheyi eğlenebilmesini bilen, ve artık sevgiye inanmıyacak kadar modern olan bir mahluk zannetmişti. Âşık olanlar onca hiç şüphesız ki çok vakitleri, fakat az eğlenceleri o lan orta sınıfın kadmları idi. Fakir kadınlar işten, zenginler de eğlenceden vakit bulamadıkları için sevemezler di. *** Bu tahminin doğru olmadığını ona ;ecrübesi öğreten bu büyük fabrikatörün genc, güzel minimini karısı. Maç fcada bahçe içindeki cennet gibi konağını, Büyükadadaki kübik villâsmı, mücevherlerini, otomobülerini, sencde iki, üç kere Avrupa seyahatlerini, evet bütün konfor, lüks ve refahını ken disine veren genc ve güzel kocasmı, ihmal edecek kadar ona âşık olmuştu. Bu aşk zamanımıza uyan bir aşk değildi. Genc kadın intihardan, ölmek ten, kocasını öldürmekten bahsediyor du. Maazallah pek tehlikeli bir vaziyete gelmişti. Faruk kadın muvaffakiyetleri pek çok olmamakla beraber hatın sayılır kadar ziyade macerası olan bir delikanlı idi. Fakat bu yaşma kadar böyle romantik bir aşkla sevilmemişti. Kadın, herşeyınden nefret ettiği kocasından ayrılacağını söylüyordu: Hiçbirşey istemiyorum, diyordu. Seninle beraber olmak ve senin yanında yaşamak... *** Onun yanında yaşamak... Aman Allahım bu nasıl mümkün olurdu. Faru ğun Beyoğlunun en çıkmaz ve en dar sokağında aşağısı bir erkek terzisi ve yukarısı kimbilir ne olarak kullanılan iki odalı apartımanma bu milyoner kadın nasıl gelir de yaşardı. Faruk girdiği kibar salonlannda (bu kibar salonlara nasîl girmiştir diye sormayınız, anlatması uzun olur) kendisini Adanalı bir ailenin çocuğu ola rak bildirmişti. Halbuki babası halis İstanbullu olan bir eski kalem efen disinin çocuğu idi. Atikmustafapaşa camisi civarında doğmuş, büyümüştü. Bu kalem efendisi ailesinden yegâne dünyada kalan o idi. O da babadan miras ne varsa sat mış, savmıştı. Şimdiye kadar mümkün olduğu derecede geçinmişti. Giymmesini, eğlenmesini, kibar sosyeteye, ki bar kulüblere devam etmesini sever di. Ve vaktini bu şeylere hasretmek iiçin (ashabı servetten) olduğu vehmini vermesi lâzımdı. Bunun için onun bir bankada, bir müessesede çalışma sına imkân yoktu. Adanada pamuk tarlaları olan zengin bir ailenin çocuğu olarak yaşıyordu. Esasen bir milyon liralık bir serve tin sahibi bile olsaydı, o, hiçbir zamap böyle ciddî bir sevgi işine girişmek istemezdi. Dünyada binlerce, yüz bin lerce kadın dururken bir kadına, bir tek kadma âşık olmaktan ve hayatını ona bağlamaktan saçma ne vardı? Fakat o Veciheye bunu söyliyeme mişti. Bunu nasıl söyliyebilirdi: Duymadıklarımız ve bllmedlklerlmlz Benim param yok, pulum yok, yerim yurdum yok. Fransada, eline geçirdiği her şeyı Zaten zengin kadm parasızlığın ne yutah bir deli, geçenlerde, kapatılmış tarafı 1 inet sahifede) demek olduğunun farkında mıydı? Şiir olduğu bir timarhanede ölmüştür. DokMıntaka, atletizm, güreş, futbol, deyapmakla meşguldü. torlar, yaptıkları otopside, delinin karnizcilik, bisiklet, voleybol heyetlerinin Seninle başbaşa kalmak, senin nında şunları bulmuşlardır: raporları okundu ve kabul edildi. le yaşamak için kuru ekmek yemeğe, 218 tane vidah çivi, 36 dikiş iğnesi, 6 Bisiklet heyeti başkanı Süleymaniye basma elbise giymeğe, kulübelerde kahve kaşığı, 3 çatal, 3 ceb bıçağı, 1 kulübünden Hikmet, idare ettiği sporun yatmağa razıyım diyordu. pantalon düğmesi, 37 gramofon iğnesi, Diyeceksiniz ki o bunu Faruğun pa 3 anahtar, 45 toplu iğne, 12 halka, 1 pi artık İstanbulda tatbikma imkân olma muk tarlalarına güvendiği için lâf ol rinç musluk, 117 cam parçası, bir şilin, dığını, Belediyenin kaza çıkar hülyasile sun diye söylemiştir. Samimî değildir. 6 tane bakır para. bir ruvelver kurşunu. bu sporu öldürdüğünü, dünyanın hiçbir tnanınız bana. Bunu söylerken o saZavallı deli, bunlan, yirmi sekiz se yerinde bisiklet sporuna böyle maksadsız mimî idi. Hayatında kuru ekmek ye ne zarfmda muhtelif tarihlerde yutmuş ve manasız bir şekilde engel olunmadı memiş, basma elbise giymemiş, kulü ve normal denecek şekilde de yaşa ğım, fen heyetinin büyük müşkülât çıkarmasından dolayı yeni heyete geleceklerin bede yatmamış kadın bunların ne ol mıştır. duğunu ne bilsin! Midenin sağlamlığma mı, yuttuğu eş yanş yapmağa değil, Belediyeyi kandır*** yanm cinslerindeki tenevvüe mi şaş mağa çalışmasını tavsiye etti. Vecihe Faruğa bir gür». mak lâzım geldiğinde doktorlar bile Heyetlerin raporları hakkında başka Bu gece kocama hakikati itiraf ittifak edememişler! söz söylenmediği için toplantı on dakika ettim, dedi. Gandl fare dostu! tatil edilerek yeni seçime geçildi. Ne diyorsun, diye genc adam yeBir hafta evvel yapılan bir toplantıda Hindistanda, Borsad mıntakasında, rinden fırladı. birçok veba vak'alan göıtılmüş ve bu namzedler tesbit edilmişti. Bunlardan ba Sabaha kadar ağladım, ve hephastalığı aşılıyan farelerin imhası için rılan mazeret beyan ederek çalışamıya sini söyledim. mücadele açılmıştır. Peki o ne yaptı?... caklannı bildirdiklerinden yeniden seç Fakat, bu mücadele üe meşgul olan Kadın otomobilin volanının üstüne me lâzım geldi. koyduğu ellerini ümidsiz bir vazıyetle makamat büyük bir güçlük karşısında Fenerbahçe murahhası, yalnız merkez kalmışlardır. açtı. Gandi, mezhebi itibarile, her türlü heyetinin seçilmesini, diğer heyetlerin bir Inanmadı. şiddetin aleyhindedir. Başkanlık ettiği hafta evvelki namzedler üzerinde aynen İnanmadı mı7... Faruk göğsünün üstünden bir yük toplantılarda, halka fareler aleyhinde kalmasmı teklif etti. Bu teklif bir parça açılan bu mücadeleye kat'iyyen iştirak kalkmış gibi geniş bir nefes aldı. gürültüyü mucib oldu. Başka bir mu etmemelerini tavsiye etmektedir. İnanmadı ha?... Gandi «fareler üremelidir> fikrin rahhas yeniden intihab yapılmasını tek Evet, yemin ettiğim halde inan dedir ve işin kötü tarafı da Hindlilerin lif etti. iki teklif te ayrı ayn reye kon madı. Gandiyi dinlemeleridir. du. Fenerbahçe murahhasının teklifi ka Benim ismimi de söyledin mi?... Dağların kurbanları bul edilince Galatasaray murahhası Mus Evet. Genc adamm benzi sapsarı kesildi: Fransız, İsviçre, Italya ve Avusturya lih kongrede Güneş kulübü murahhasla Ne yaptın! dedi... Alplerinde, 1934 senesi içinde vukua rının nizamsızlığına itiraz etti. Salâhi Ne yapacağım. Artık riyaya ta gelen kazalann bir bilânçosu yapıl yetnamesini getirmediği için kongre baş hamımilüm yok... Onunla yaşamıya mış ve bu dağların bir sene içinde 146 kanı tarafından dışan çıkarılan Haliç cağım. kişinin ölümüne sebeb olduğu anla murahhasının vaziyetini dilediği şekilde Peki bu itiraf neden icab etti?... şılmıştır. idare eden kongre başkanı, Galatasaray Genc kadın otomobil penceresinden Bu rakam, on ve on üç senedenberi dışan baktı. bulunan rakamlarm en yükseğidir. Bu murahhasının itirazını dinlemek istemedi ve ialâhiyetini o kadar ileri götürdü ki, söz Dün gece, dedi. O bunaltıcı sı 146 kurbandan 21 i kadındır. caklarda, bilmiyorum, birden sinirle • Kazalann sebebleri ayrı ayrıdır. 44 istediği takdirde Galatasaray murahhası rimin harab olduğunu hissettim. Ta kişi düşerek, 14 kişi çiğ altında kalmak Muslihi dışarı çıkaracağını söylemek gihammülüm kalmamıştı. Yerimden suretile ölmüş, 11 kişi de fırtınaya tu bi büyük bir gaf yaptı. kalktım, onun yanma yaklaştım. Kol tularak boğulmuştur. Galatasaray kulübü murahhaslan aratukta sigarasmı içerek gazete okuyor sında bulunan kulüb başkanı hukuk produ. Gazeteyi elinden alıp yere attım. Yunanistanın tütün ihracatı fesörii Ethem Menemenciyi bile sinir Faruk dayanamadı: Belgrad (Özel) Bura tütün ekici lyi bir başlangıç! dedi. lendirecek kadar tatsız ve mantıksız olan leri kurumu eylul 1934 ten 1 temmuz cBen seni sevmiyorum» dedim. bu gaf üzerine Beşiktaş, Vefa, Galata O ne yaptı. 1935 tarihine kadar Yunanistandan dıKemali sükunetle yanındaki züe bas şarı memleketlere gönderilen tütün saray murahhasları kongreyi terkettiler. Mıntaka başkanlığına namzed göste tı. Gelen hizmetçiye: «Vantilâtörü çevir, miktarı hakkınrja etraflı malumat toprildiği zaman artık mücadeleden vaz geçdedi. Oda çok sıcak bayan rahatsız olulamışlardır. tiğini söyliyen Fethi Tahsin: yor.» Hizmetçi odadan çıkar çıkmaz Buna göre, Yunanistanın bütün sev« Sporculukta esas vahdet ve samivantilâtörü durdurdum ve tekrarla kiyatı 40,200.000 okkayı bulmaktadır. miyettir, benim artık takatim kalmadı, ben dım. Ben seni sevmiyorum. Senden ay Bunun 16,332,252 kilosu Makedonyadan bu işin artık çökmüş olduğunu görüyo sevkedilmiştir. Bu satışlardan Yunanis rum, kurtulduğuma şükrediyorum, Menlmak istiyorum. Bir başkasını sevi tana iki milyar 487 milyon drahmi gir sih gibi bir adam gelse, bu iş kurtulamaz» yorum.» miştir. dedi. Gülerek «kimi» diye sordu. Senin isHavaların fenalığı gerek Türk ve geFethi Tahsin, kendisine itimad edil mini söyledim. rek Yunan tütüncülerini zarara soka miyen bir yerde duramıyacağını söyliye Maşallah caktır. Türkiyenin bu seneki tütün re rek temsil ettiği Hilâl kulübü murahhasSonra hepsini söyledim. Aglıya koltesi 3 8 4 0 milyon okkayı, Yunanislarını kongreyi terke mecbur ettiyse de rak hepsini söyledim. Kocam yüzüme tanın 35 milyon okkayı, Bulgaristanın bu fikrinden vaz geçmiş olacak ki tek hayretle bakıyor, saçlarımı okşıyor: ise 26 28 milyon okkayı geçmiyeceği rar salonda kaldı ve küçük bir ekseriyetlc Gel seni balkona çıkarayım, sıcak tahmin edilmektedir. başkanlığa seçildi. seni fena etmiş» diyordu. Hayatlanndan pek çok şeyler kay E... Netice. bettiklerini, bu işi kurtarmağa ümidleri ısmarladık... Netice beni balkona çıkardı ve Otomobilin kapısını açtı. Ve dışarı olmadığını alenen söyliyenlerin her ne balkonda: atladı. Genc kadın ıstırabdan büyümüş maksadla olursa olsun tekrar işbaşına gelSöylediklerin doğru olsaydı, hem meleri şaşılacak bir iştir. gözlerle bu adama baktı: seni, hem de o züppeyi öldürürdüm Faruk, Faruk. Fahrî ve amatör olarak çalışılan bu işdedi. Fakat biliyorum ki bütün bunlar Sesini duymamış mıydı? Bilmiyor lerde lüzumsuz ve manasız asabiyetlere yalandır... Bana dargmsın. Benden beş du?... Fakat genc adam hiç arkasına kapılarak büyük bir hırs beslemeğe biz bir gün evvel istediğin bileziği almddı dönmedi. türlü mana veremedik.. Istanbul mınta ğım için bana kırıldm. Halbuki ben sa**• kası teknik heyetlerinin teker teker oku na birsürpriz yapmak istiyordum. BuKocası koltukta oturup rahat, ra duğu raporlardan spor işlerimizin pek parnu beş gün sonraki doğduğun günun hat sigarasını içerek gazete okumuyor lak bir şekilde olmadığı kolaylıkla anla hediyesi olsun istiyordum. Küçük kız du. Çok sinirli bir hali vardı. Odada şılmıştır. Spor işlerimizde faaliyetten ziyaal bakayım. de kötü bir siyasetin hâkim olduğu maalegezip dolaşıyordu. Nefes alan genc adam: Ve genc kadın şezlongun üzerinde al sef dünkü toplantıda pek bariz bir şekilde Sen ne yaptın, dedi. meydana çıkmıştır. Nizamsız bir şekilde pijamalarile yatıyordu. Ben bileziği aldım. Birşey söyle Nerede idin bugün akşama ka neticelenen kongrenin yeniden bir toplanmeden odama çekfldim. Hiçbirşey söytı yapması beklenmektedir. lemeden kocamın bana karşı olan em dar? Otomobille gezmeğe çıktım. Heyetler şu şekilde teşkil edilmiştir. niyet ve muhabbetinden çok mütehas Yalan, Faruğa gittin. Merkez heyeti başkanlığına: Fethi sis oldum. Deli, Faruğa ne diye gideyim? Tahsin (Hilâl), ikinci başkanlığa 29 reySenin kocan bulunmaz bir adam. Onu sevdiğini sen itiraf etrr.edin le Necmi Ataman (Topkapı), üyeliklere Evet. Fakat ben onu sevmiyo mi?.. Muhtar (Süleymaniye) 39 reyle, Said rum. Bırak Allah aşkına... Sen bile Salâhaddin (Fenerbahçe) 28 reyle. Sev efendim. Sev... Beni sev ziği satın almıyorsun diye kızmıştım... Güreş başkanlığına: Ismail Hakkı mekten ne anhyorsun?. Hiddetle söylemiyordun, çok sa (Kumkapı), Hikmet, Mazhar, Kemal, Genc kadın büyümüş gözlerle ona mimî idin. Çok samimî! doktor Saib. baktı: Genc kadın yerinden fırladı: Atletizm başkanlığına: Omer Besim Seni sevmekten... Ben... Ben se Hayır, dedi. Samimî değildim, (Galatasaray) Melih, (Beşiktaş), Yu ni... diyorum sana! suf Ziya (Eyüb). Diye kekeledi. Öteki bütün cesare Peki, söylediklerin ne idi Futbol başkanlığına: Kemal Rifat tini toplamıştı: Yalan.. Yalan söyledim. (Güneş), Saim Turgud (Vefa), Basri Kızım, dedi. Sen kocana avdet Neden yalan söyledin... (Beşiktaş), Şazi (Beykoz), Cafer (Fe et. O seni seviyor. O sana inanıyor. O Yalan söylemek için. nerbahçe). nun sana karşı olan muhabbetı benim Sonra omuzlannı kaldırdı: Denizcilik başkanlığına: Kadri (Galaana karşı olan muhabbetimden da İstersen inan, istersen inannaa! de tasaray), Turgud Şazi, Şevket, Efdal. ha üstündür. Açıkçası ben... di. Dün sana yalan söyledim. Bisiklet başkanlığına: Hikmet (Sü Genc kadın korkudan titriyen bakışŞimdi bu sözün yalan olduğu ağzm leymaniye), Talât, Rüştü. arla hep ona bakmakta idL dan dökülüyordu. Ama, dün gece doğBoks başkanlığına: Nuri (Beşiktaş), Sen... Sen, dedi. Çabuk söylese ruya bir türlü inanmıyan koca bu Süheyl (Galatasaray), Hilmi, Rıza, Sene... söze inandı. lâmi. O, bu yalvaran gözlere bakıp ta ce *** Voleybol başkanlığına: Ali Rıdvan saretini kaybetmeden acele, acele söyKocaların âdeti böyledir. Onları ya (Hilâl), Sadri (Beşiktaş), Ekrem (Hi edi: lana kandırmak, doğruya inandırrnak lâl). Ben seni sevmiyorum... Hayatta tan çok daha kolaydır. Hesab müfettişliğine de Kemal, Rasih seni bedbaht etmek istemem... AUaha SUAD DERVİŞ Demir yiyen deli w Spor kongresi büyük gürültülere sebeb oldu Hâ geçti, ^ / Ha geçiyor Tarihî roman 18 Yazan: M. Turhan Tan O suretle kılık değiştirmekten î se ölmek daha şerefli sayılırdı. Onun için Süleyman Paşa öldürmeğe memur olduğu devletli şahsiyetin şu ağlaşan kadınlar arasında bulunduğunu hatırına bile getirmedi. Konağı bir kere ve bir kere daha aradıktan sonra Hattat Hasanın kaçhğına hükmetti. ı Hemen bir ev bulup taşınmalannı kadmlara emrederek selâmlığa çıktı. Şehrin eşrafını, âyanını, Subaşısmı, Yeni çeri ağasını, Dizdannı huzuruna getirtti: Ya paşayı bulacaksınız, dedi, yahud onun yerine asılacaksınız! Hattat Hasan, ertesi günü Bosna Kadısının evinde idi. Kadınlarla birlikte gitmiş olduğu yerden gene Şaban vasıtasile haber göndererek anlaşmıştı. Mollanm hanesinde barınabildiği halde bir yük akçe verecekti. Bu pazarlıktan sonra yolunu bulup oraya sığınmıştı. Tavan arasına şilte sererek kötü kötü düşünü yordu. Fakat yeni valinin ağır tehdidin den endişeye düşen Saraybosna eşrafı, harıl harıl onu araştmyorlardl. Kudretli silâhtarın babası olması sıfatile vali ta rafından pek büyük hürmetler gören, adeta vilâyetin gerçekten hâkimi mevkiine yükselen milyoner Hacı Sinan, bu takib işile candan alâkalanmıştı. Erkekten, kadından sürü sürü hafiyeler düzerek düşmanını bulmağa memur etmişti. Bol para sarfediyordu, hükumet kuvvvetini ileri sürüp tehdidler savuruyordu, kaçak vezirin bulunması için her çareye başvuruyordu. Hacı Sinanın eline ilk ipucunu veren bir fırıncı oldu. Bu adam, Kadı Efendinin birkaç gündenberi fazla ekmek satın aldırdığını, halbuki evine misafir gelmediğini söylüyordu. Hattat Hasan, ölüm korkusunun uyandırdığı uğursuz bir iş tiha ile pisboğazlığa düşmüştü. Sığındığı yerde mütemadiyen mide dolduruyordu. Zaten hatın sayılır oburlardan iken şimdi büsbütün doymaz bir hale gelmişti. Günde sekiz, on somun yiyiyordu. Fırıncının verdiği şu isabetli haberi, Kadı e fendinin taşıdığı düşünceli sima teyid ediyor gibiydi. Bu sebeble yeni vali, te reddüd etmedi, Kadı evinin ki mahkemedır basılmasına emir verdi. Kadı Reiszade Ali Efendi isminde bir adamdı. Para hırsile ve mahkemenin şüpheyi davet edemiyeceği kuruntusile idam mahkumunu evinde saklamışü. Valinin baskın emrini vermesi üzerine etekleri tu tuştu, fakat şirretliği elden bırakmadı, mahkemeye gelenlerin önüne çıktı: Buyurun, dedi, girin arayın. Lâ kin o alçak adarnı, ölüme müstahak nabekârı evjmde bulamazsanız nedamet getireceksiniz. Çünkü ben kadıyım, şeriat memuruyum. Padişahın düşmanını sak Iamak cürmile beni hiç yoktan itham ediyorsunuz. Menzilimin basılmasına ferman yokken saldınyorsunuz. Bu işin vehametini düşününüz. Irzımızı hetketme nizi affedemiyeceğim. Bir elime Kur'anı, bir elime Buhariişerifi alıp Istanbula gideceğim. Veziriazam divanmda sizinle mürafaa olacağım. Padişaha nk'a sunacağım. Bakalım zalimler, Sultan Muradın huzurunda yakanızı elimden nasıl kurtarırsınız. (*) Reiszade bu tehdid bombardımanına birkaç ta arabca cümle karıştırdı, kapı önündeki kalabalığı sersemletti. Allah, Peygamber, Kur'an, hadis, padişah, sadrazam kelimeleri herifin ağzında birer gülle kuvveti alıyor ve bu gülleler arayıcılann iradesini altüst ediyordu. Nihayet şirretlik tesirini gösterdi. Mahkum veziri avlamağa gelenlere kumanda eden vali kâhyası özür dılemek ıstırarında kaldı: Hoş gör efendi, dedi, bir yanlışlıktır oldu. Biz gammazm dilini keselim, sen de suçumuzu bağışla! Fakat Hattat Hasan için mahkemede bannmak imkâm kalmamıştı. Birkaç gün sonra oradan çıktı gene Şabanın delâletile başka bir eve ve bir müddet dinlenmeği müteakıb üçüncü bir eve geçti. Bu suretle evden eve, izbeden izbeye taşı narak iki ay kadar vakit geçirdi. Bir deri, bir kemik kalmıştı, avurdu avurduna geçmişti. Bazan kadın, bazan lâğımcı, bazan da işkembeci Arnavud kıyafetine girmekten canı burnuna gelmişti. Vezir olduğuna da, valiliğe yükseldiğine de lânet okuyordu. Topkapı sara yındaki Hasoda, hatta Hasağır gözüne tütüyordu. Kabil olsa at, eşek ve hatta köpek şekline temessül etmek istiyordu; hür yaşamak, hür nefes almak için o derece derin bîr iştiyak taşıyordu. Artık hayatın iyi yajamaktan ibaret olduğuna inanmıyordu, o büyük kana ati de kökünden sarsılmışh. Şimdi en büyük insanlık zevkinin hüniyetten ibaret olduğunu anlıyordu. Yoksul, fakat hür bir insan, zengin, meşhur, fakat mahpus bir adamdan elbette daha mes'uddur. Ne çare ki hür olmak nimeti, kendisine artık haramdı. Bu haramı helâl haline koy i mak, göğsünü gere gere dolaşmak, ci ğerlerini doldura doldura nefes almak ihtiyacile kıvranıyor, kıvranıyor, kıvranıyordu! Şabandan başka dostu kalmamıştı. Baskından «wel ceblerine, koyunlanna, şalvarlarınm içine doldurabildikleri el maslar, zümrüdler, inciler onun yanında idi. Kendisini koruyan, besliyen ve sak lıyan hep o idi. Fakat Hacı Sinaneddinin hafiyeleri onun da ardına düşmüş lerdi, er, geç başına bir çorab öreceklerdi. Temiz yürekli delikanlı, bu tehlikeyi sezdi, oralarda fazla kalmanın acıklı bir netice vereceğini anladı ve bir gece kendisine ihtar etti: Devletlu vezir, ölüm gene bizi kovalıyor. Nidelim evlâd* Savuşalım. Nereye? Dağlara!. Başka çare de yoktu. Sığmdıklan e vin sahibi dahi mınnkınn ebneğe baş lamıştı. Efendi ile hizmctkâr bu vaziyet karşısında bir daha kıyafet değiştirdiler. Şehirden çıktılar, Erigan dağına daldı lar.. Mevsim kıştı. Kalın kar tabakalan her tarafı kaplamıştı. Bosna dağlan bu ağır kasvet altında buzdan yapılmış ehrama benziyorlardı. Paşa ile Şaban bu kan dondurucu manzaraya rağmen Erigan dağında bir mağaraya giımişlerdi, acı çünler geçiriyorlardı. [*] Gene gammazlar gamzedip Sü leyman Paşa kâhyasile bir yığm avamı gönderıp kadı menzilini aramağa vardılar. Kadı taşra çıkıp kapısın açıp kâhyaya yüz dönüp, buyrun, arayın amma bulunmazsa ben bir ırz ehli ve yüz elli akçeli kadı olam, hürmet göstermeyip ve ırz yıkıp «Tarihten» (Arkast var) Cavada yakalanan korkunc hayvanlar Londra hayvanat bahçesine, pek nadir tesadüf edilen cinsten iki hayvan getirilmiştir. Bu hayvanlar, eski devirlerde yaşıyan, kertenkeleye benzer bir nevi ejderdir. Haricî şekilleri, kertenkeleyi çok andırmakla beraber, boylannm 3,80 metroya varması, bunlara korkunc bir manzara vermektedir. Bu hayvanlar, Cavanın şarkındaki Komodo adasında tutulmuşlardır. Lady Brougriton ve Lord Moyne îsminde biri kadın, diğeri erkek iki îngiliz. bu hayvanların fotoğraflannı çekmek ve bir ikisini de yakalamak maksadile Komodo adasına gitmişler ve fare tapanına benzer, daha büyük eb'adda bir kapap seçilmişlerdir. kurarak bu ejderlerden üçünu yakala mışlardır. Bu ejderler kokmuş et yediği îçin, kapana yem olarak takılan et çürüyünciye kadar ejderler, kapanın semtine uğramamışlardır. Uzun süren intizarlardan, gözetlemelerden sonra nihayet üç tane ejder yakalanmış, fakat bunlardan biri, kapatıldığı sandığın kapağını delerek kaçmış, ancak diğer ikisi Londraya getirilebilmiştir. Gemi ile nakledildiği sırada kaçan ejderin izine tesadüf edilememiştir. Denize atladığı ve yüzerek kaçtığı tahmin edili* yor. Diğer îkisinîn resimlerinî yulanda g"rüyorsunuz,