Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
23 L 19GÜ ctJMHCBmr AILE MAH ES1 SAĞLIK BİLGİLERİ Terbiye bahisleri •• w •• Tahakküm meselesi ailenin bo • zulmasî için bir sebeb midir? Kırk yaşinda bir adarrum. Ayda dört yüz lira gelirim var. Çirkin bir adam da değilim. Kanm otuz bej yaşmdadır, On be§ senelik evliyiz.. On bcş senedir aramızda halleddmemiş bir dava Var. Ka • rım benim her arzumu bir emir bir tahakküm telâkki eder. Fakat kendi arzulartna bilâkayid ve $art benim boyun iğmetni ister. Benim annemi, kızkarde^imi eve getirmek hakkım yoktur, benim istediğim misafiri eve davet etmek hakkım yoktur, bir gece dahi bir arkadajtmla dışarda kalmak hakkım yoktur. Eve aid her ı'j hammdan sorulacak... Sokağa çıkiığımız zaman paketleri ben iaşıyacağım.. Bunlar tahakküm, hem de kadımn lahammül edilmiyen iahakkümleri değil midir?.. Sonra ben şüpheli gördüğüm arkadaşla rile konuşmasım menettiğim veya gün düzleri poker oynamasma itiraz ettiğim zaman tahakküm ettiğim iddiasile hem beni dinlemiyor, hem de evi bana zehir ediyor. Aramızdaki bu tahakküm dava«n» nasıl kaldırmah?.. ıbrahim Şükrii Aile bîr ortaklTktır. Her ortakhkta olduğu gibi hem haklar, hem vazifeler müsavi olmahdır. Eğer hakkı kantann ya!nız bir tarafına, vazifeyi öteki tarahna yüklerseniz, bu muvazenesizlik muhak kak isyan doğurur. Her iki tarafın da birbirlerine fıkirlerini, haklannı kabul ettinneleri icin, cebir ve tahakküm silâhını değil, ikua silihını kullanması lâzım dır. Şimdi bu mevzuubahis ailede jöyle yazifeleri bir taksim edelim; Erkeğin vazifeleri: 1 Aileyi geçindirme 2 Ailenin saadetini temin 3 Çocuklann tahsilini temin Kadının vazifeleri: 1 Evin temizliğini, rahat ve hu zurunu temin 2 Çocuklara bakmak 3 Evin saadetini temin etmek. Vazifeler aşağı yukan müsavidir. Fakal hakların taksimi müsavi değildir Evinin m.aişetini, rahat ve huzurunu, çocuk Jarın büyümesini, tahsilini temin eden bir erkek vazifesini yapıyor demektir. Bu adamın istediği misafiri evine davet etmek hakkıdır. Anne ve kız kardeşini eve daimî olarak getirmek meselesi kadının muvafakatine bağlıdır. Bu mesele iki taraf için de düşünülecek bir iştir. Dünya kurulalıberi gelinle kaynananın bir arada geçindiği görülmemiştir. Varsa bile en der vakıalardandır. Bu sebeble evin huzurunu bozmak iki taraf için de zararlıdır. Ayda dört yüz lira varidatı olan bir adam annesine, kızkardeşine ayn bir evde bakabilir. Erkeğiıî dışarıda kalması bir zaruret olmadıkça, kadının muvafakatile olması daha doğrudur. Aksi takdirde bu da imtizacsızlığın sebeblerinden biri olur. Fakat istisnaî olarak erkeğin dışarıda kalması hele kadının muvafakatile olduktan sonra bir mesele değildir. Eve aid meselelerin de yalnız bir tarafın değil, iki tarafın reyile halledilmesi lâzımdır. Her meselede hükmün kadına verilmesi, erkeğin vazifelerine karşı istihkak kesbettiği hakların inkâr edilmesi demektir. Erkeğin kadını şüpheli gördüğü arkadaşlarla konuşmaktan menetmesi hakkıdır. Nasıl ki kadın, erkeği, şüpheli gördüğü için dışarıda kalmasına müsaade et miyorsa, erkek te karısım şüpheli gördüğü arkadaşlarla konuşmaktan menedebilir. Kadının gündüz pokerlerine gelince, bu işsiz kadınlarm, vakitlerini geçirmek için bulduklan bir meşgaledir. Zararlı olduğuna şüphe yoktur. Fakat kadına vaktini daha faydalı geçirecek bir meş, guiiyet bulmadıkça, kadını gündüz sinemalanndan, çaylardan, pokerden, lüzumsuz aile z'.f aretlerinden menetmek imkânı yoktur. Boş zamanını öldürecek vasıta arayan kadın, zevkini nerede tatmin ederse oraya gider. Kadının vazifelerini yaptığmî kabul edersek, ona da haklannı vermek lâzımdır. Her iki taraf bu vazife ve hakların taksimini hüsnüniyet, ve mütekabil bir itimadla kararlaştınrlarsa ortada anlaşılamyıcak bir mesele kalmaz. Fakat iş inada bindiyse, bu tahakküm kavgasının son mercii ancak mahkemeler olur... Ve geçimsizlik meselesi ailenin bozulması için kanunun kabul ettiği en büyük amiller den biridir. Ailenin saadetini temin için hak ve v*zifelerde müsavat lâzımdır. Bunu temine çalışmız. Deniz banyoları GENÇLERE OGUDLERIM: OZ SOZ; AZ SOZ! Selim Sırrı Tarcan Sakın dostlarınıza ve bilhassa ken dilerinden bir ricada bulunduğunuz kimselere karınca duası gibi uzun mektublar yazmayınız. Çok işi olan kimselerin onu okumağa vakti olmıyacağım hesab ediniz. Bir derdiniz mi, bir dileğiniz mi var, başlangıç filân yapmadan kısaca işi anlatm. Az sözle öz söylemek bir marifettir, onu elde etmeğe çalışın. Bilmem ne dereceye kadar doğrudur. Derler ki doktorun birinin evinde şöyle bir levha varmış: Hastanın evinde muayene ücreti şu kadar lira, doktorun evinde muayene ücreti şu kadar lira, telefonla danışma ücreti şu kadar lira! Bunu anlatan tabiî doktoru ayıplı yor, aman gözüm, telefonla kanuşmak için bile para alıyor. O derece hasis! diyordu. Ben ise hiç öyle düşünmüyor ve doktora hak veriyorum. Düşününüz, tanınmış bir doktorsunuz, birçok sinirli hastalarımz var, sabahtan akşama kadar, hatta gece durmadan telefon çalıyor ve her biri uzun uzun keyifsizliğini anlatıyor ve sizden akıl danışıyor. Yok, yok halden anlamak lâzım. Vaktin para kadar kıymetli olduğunu bilmemiz lâzım. Darbı mesellerin bütün kıymeti az sözle, öz fikirleri ifade etmesinde değil midir? (Fenelon) der ki iyi (aytaç) hatib olmak istiyorsanız mevzuunuzu iyi seçiniz! Kime söyliyeceğinizi, ne söyliyeceğinizi evvelden düşününüz, sözlerinizi bir sıraya koyunuz, çok şeyi az sözle anlatınız. Dikkat ediniz, ister ordulan, ister fikirleri idare eden büyük adamların veya asırların nadir yetiştirdiği dâhilerin kudretini, büyüklüğünü üç beş kelime ifade eder. Büyük muzafferiyetler, çok kere başkumandanın bir sözü veya bir jestinin neticesidir. Biliniz ki makbul olan söz değil, sözün özüdür. Onun için bakmız ki mükâlemeniz boşa dönen bir değirmene dönmesin, sizi dinliyeni yorma sın, öyle olmaz da, üç beş cümle ile ifadesi mümkün olan bir mevzuu şişirir seniz, o söyleviniz karşınızdakilerin de kafasını şişirir. Size biricik öğüdüm: Az söyleyiniz, öz söyleyiniz! Bundan hayli yıl önce Pariste iken bir gün meşhur (îsadora Duncan) ın ritmik danslannı görmek için (Troca dero) sarayına gitmiştim. Salon hmcahınç dolmuştu. Perde açıldı. Üniversitede muallim olan bir zat bizi selâmladı. Biraz sonra (Îsadora Duncan) ve yetiştirdiği gencler size ritmik danslar yapacaklar, müsaadenizle ben de dans hakkmda bir konferans vereceğim de di ve söze başladı. Söyledi, söyledi dansın ta ilk şekillerinden zamanımıza kadar geçirdiği bütün devirleri anlattı. Eski Mısır ve Yunan danslarmdan bahsetti ve vahşilerin danslannı anlattı. Lâkırdıyı uzattıkça uzattı, halk sabır sızlandı. Önce mırıltılar başladı, sesler gittikçe yükseldi. Babacan hiç aldırış etmiyordu. Fena da söylemiyordu amma herkes oraya onu dinlemeğe değü, (Duncan) ı görmeğe gelmişti. Nihayet olmıyacak bir yerde bir alkıştır koptu*» Adam şaşırdı, alkışın bitmesini bekledi. Ne mümkün; sonu gelmiyordu! Bu fazla iltifatın manasmı anladı ve çekilip gitti. Adamın haline ben acıdım. Hal buki ortaya çıkıp ta üç beş kelime ile işi derleyip toplasaydı bu akibete uğramazdı. IBUGUN DEBU.1 Havada düğün arıste, beden terbiyesi muallini" lerinden M. Bekrel ile Mafc mazel Simon Pulen adında iki genc, düğünlerini yapmak için. dünya yüzünü dar ve kendi saadetlerile gayri • mütenasib addederek, geçen perjembe günü, havada evlenmişlerdir. Herkesin bildiği, karı kocanın hava • lanması için, hiç değilse, balayı denilen kısa fasılanm geçmesi, rüyanm hakikate inkılâb etmesi, saadet denilen serabın gözönünden silinmesi icab eder. Mösyö ve Madam Bekrel, önceden, hem de adamakılh havalanmakla, bun • dan sonrası için evlilik hayatlannı teminal altına almak istemişler, böylece de galiba çok yerinde bir iş yapmışlardır. Eski zamanın tuluat tiyatro repertua • rında, «Rüyada taaşşuk» diye bir oyun vardı. Yazık ki tuluatçılık ta kırklara karıştı. Yoksa: «Havada izdivac» tulual artistlerine, altı perdelik bir komedi • dram için ne güzel bir mevzu olurdu! Merak ettiğim cihet, medenî nikâhın da havada icra edilip edilmediğidir. E • ğer o 6i havada yapılmışsa, yarın, öbürgün Madam Bekrel kocasından, yahud ki Mösyö Bekrel karısından bıkıp ta asıl havalanmak arzusunu duyduklan dakika» da: Deniz mevsimindeyiz; geçen gün de yazdığımız üzere tabiatin İstanbul şehrine bol bol hediye ettiği güzel sahillerimizden istifade etmeliyiz. Fakat de nize girmenin de jolu yordamı vardır. Herkes denize giremez. Denize girer ken dikkat edilmesi lâzım gelen noktalar vardır. Birçok insanlar denize gir meye başladıktan sonra neş'elenir, zindeleşir. Bir kısmı da büsbütün götüle nir. Evvelâ yaş meselesi önemlidir. Çocuklar ve vücudleri yıpranmış yaşlılar denizde az kalmahdır. 1 2 dakika kâfidir. Şiddetli rüzgârlara karşı, dalgalı denizlerde keza az durmak icab eder. Ilık denizlerde uzunca zaman kalına bilir. Denizde itidal dairesinde hareketler yapmak yanmayı artırır, vücudü ısıtır, soğuğa karşı dayanıklığı çoğaltır. Fakat bu hareket fazla olmamahdır. Bir de denize girildiği zaman etraftaki damarların darlaşması, kamn içeri çe kilmesi yüzünden ürperme olur. Fakat bu hal birkaç saniyede kaybolur. Da marlardaki kan dolaşması düzelir ve ferahlık başlar. Elâzizde güzel bir Halkevi binası •III.. liii iilt Elâziz Halkevi binaıı Elâziz (Hususî) Elâziz Halkevi kambur çatıh ve çatlak sıvalı bir bina run koynuna sığınmışh. Bugün yepyeni, modern bir binaya malik bulunuyor. Bu defa buraya çok büyük bir amfiteatr i lâve olundu. Şimdi de mükemmel bir çocuk bahçesinin yapılan bitmek üzeredir. Aynca bir de stadyom hazırlanmakta dır. Bundan sonra buranın çocukları «porda da genis, adımlarla ilerliyeceklerdir. Halkevinin bütün kollarî faaliyetlerine devam etmektedirler. Binanın ya nında bir yol işareti vücude getirilmiştir. Bu, çini mozaikli bir levhadır. Yavaş yavaş caddelerin dıjanya giden yerlerine de konulacaktır. Dün korka korka şehir evlerine ba kan Elâziz köylüsü bugün Halkevinde ve maruken koltuklarda ikram edilen çayı içmekte. tarlasından, ekininden ve çıkarından bahsetmektedir. Bizde de böyle yazarken veya konuşurken sözü uzatan ve bitkinini aratan Akdimiz sahih değildir... Evet dene kadar çok lâfazanlar vardır. Bazıları dik ama, o zaman bin metro yükseklikte faydalı şeyler de söylerler, söylerler bulunuyordum.. Başımız dönüyordu.. amma tıpkı keçiboynuzu gibi beş dir Sersemlikle ne yaptığımızı bilemedik! hem şeker vermek için birkaç kilo tahDiyip aralarındaki bağı kolayca çözeta yuttururlar. Işte size en büyük öğübilirler. düm: Söylediğiniz veya yazdığınız şeylerde ne demek istiyorsanız dolambaçh Bir de, evlendikleri günün hatırası, bu yollardan gitmeyiniz. îşin özünü kısaca kan koca arasında daimî bir niza vesilesi Deniz banyosu için en münasib zaman anlatınız. Meşhur bir konferansçı der olacaktır diye korkarım. Bunların: sabahleyin saat 10 dan akşam beşe kaki: «Sözler ağacların yapraklarma ben Evlendiğimiz gün beni arşı âlâya dar olandır. Sabah serinliğinde aç karna zer, çok oldukça yemişleri azalır.» çıkardın da, şimdi niçin hakir görüyor « ve akşam güneş batarken yapmak doğUnutmayınız ki kıymetli cevherler asun?! ru değildir. Banyoya girmeden evvel ğırlığile değil, cinsile pahalanır. Her Yollu sitemlerle hayatlannı zehir et • yapılan hafif jimnastikler de denize gün teneffüs ettiğimiz hava da öyle demeleri çok mümkündür. karşı dayanıklığı artırır. Ayni günde ğil mi? Tazyik olunmuş bir halde barut Hele, M. Bekrel ileride sukutu haya« iki defâ deniz banyosu yapmak doğru kadar kuvvetlidir. En sağlam kayaları le uğrar ve türkçe de biliyorsa, Abdül değildir. Deniz banyolarını takiben kum pamuk gibi atar. hak Hâmidin: Çok konuşmak zor bir iş değil, berce üzerinde yapılan güneş banyolanndan Çıktım semavala hâk berser da çok istifade edilir. Fakat bunun da aklının dibi görünenler vardır ki ağuslndim semevat ile beraberf usulü vardır. Ayrı bir yazıda anlatırım. tosböceği gibi öterler. Fakat değerli fiDiye hayıflanması ihtimali pek ziyakirler, düşündürücü hikmetler sarfet dedir. Bir mevsimde yapılacak deniz banyo mek oldukça güç bir iştir. SELİM SIRRI TARCAN Ve nihayet, bu izdivacdan doğacak larımn 8«ywı otuiu geçmemelidir. Kalb, böbrek, Tiarsak ve eiğerlerindehasUlık çocukların da birer «zadei hava» olmaLtMANDA lanndan Allah korusun! POLÎSTE olariîanrt denize girmeleri doğru değildir. Romatizmalılar için bir kısım he r Ereümend Ehrem TALU Havuzlar için rapor hazırlandı Elini makineye kaptırdı kimler müsaade etmekte, bazıları doğAlâkadar makamlarda havuz ve terru bulmamaktadır. Bu gibi hususlarda Calatada kalafat yerinde Vahanlarm hekimin fikrini almak lâzımdır. Deniz motör tamirhanesinde çalışan Ali sol sanelerimizin ıslahı için uzun müddettenbanyolanna başlamadan kendini he elinin parmaklarım makineye kaptırmış beri yapılmakta olan etüdler üzerine ipkime göstermek en doğru hareket olur. ve Beyoğlu Zükur hastanesine k^ldınl tidaî bir rapor hazırlanmıştır. Ekonomi tarafı 1 încî sahlfeJe) Bakanlığma gönderilen bu rapor, esaslı Deniz banyoları sıracalı çocuklara, mıştır. bir plân hazırlamak üzere çağırılacak Bu süvari ekibimize ve anun mensub sıskalara pek çok fayda verir. Zayıfları Arkadaşmı yarahyan çocuk olan ecnebi mutehassıs tarafından da şişmanlatır. Nefes alıp verme gücü arolduğu kahraman ordurouza şeref geti» Dün saat 11,5 ta Kasabilyas mahal tetkik edilecektir. tar. Vücudden zehirler bilhassa hamızı ren, hakikaten sevinmeğe değer büyük karbon gazi çıkar. Müvellidülhumuza lesinde Horasancı sokağında oturan A Hükumete gönderilen bu raporda ler bir zaferdir. Can ve gönülden tebrik çoğalır. Beyin ve murdar ilik fazla fos yaşlannda Halid Ziya, ayni mahallede sanemizde iş randımanının çoğaltılma«ı edenz. oturan 12 yaşlannda lsmaili sol bacafora kavuşur. için hariçten gelecek tamirat malzemeBugün Budapeşteden Viyanaya git Bütün beden üyeleri canlanır. Deniz ğından çakı ile hafifçe yaralamış, Ziya sinin gümrük resminden istisnası tavsıye meleri mukarrar olan süvarilerimü, yakalanmışbr. suyunda bulunan madenler derimizin edilmektedir. içindeki duygu sinirlerini uyandırır, gememlekete avdet ettikleri zaman, bü Otomobil çarpmaları nel beslenmede artma görülür. Fakat yük karşılama töreni (merasimi) ya Boğazkesen caddesinden geçen '771 bütün bunlardan istifade etmek için Balık konserveciliği pılmasını teklif ediyoruz. Ecnebi diyarbanyoları usul dairesinde yapmak lâ numaralı şoför Vahabın idaresindeki oBaltalimanındaki bahkçılık enstitü larında, er meydanlarında, Türke şeref tomobıl polıs Necıbın 8 yaşındaki oğlu zımdır. Hayriye çarparak bacağından yaraian sünde balık konserveciliği için yapılmak kazandıranlar, kansız spor savaşlarmın LOKMAN HEKİM masına sebebiyet vermiş. şoför Vahab ta olan etüdlerin sonu alınmış ve hazır muzaffer kahramanlarıdır. Kahraman yakalanmış, çocuk ta hastaneye kaldıtıl lanan projeler hükumete verilmiştir. lar ise zafer dönüşünde daima merasimKÜLTÜR IŞLERİ mıştır. Enstitüde çalışan Alman ve îngiliz le kaşılanırlar. San'at mektebleri öğretmenleri Aksarayda Ordu caddesinde saıt 1 4 mütehassıslan bu raporlan imal ve am Erkâniharbiyemizin ve İstanbul Be te şoför lzzetin idaresindeki 2250 ruAnkaraJa kurulan Güzel San'atlar maralı otomobil 60 yaşlarındaki Salıhe balâj noktasından iki mühim kısma ayır lediyesinin değerli subayalarımızı, kaDirektörlüğü tarafından san'at mekteb çarparak yaralanmasına sebebiyet ver mışlardır. Raporda memlekette me^cud zandıkları şan "ve şerefe lâyık bir su leri talimatnamelerile müfredat program miştir. Yaralı Cerrahpaşa hastAnes.ne konservecilik tetkik edilmekte ve noksan rette karşılamak üzere bir program lan tesbit olunmaktadır. Raporda kon hazırlamalarını dileriz. «Marifet iltifalan gözden geçirilmektedir. Bundan baş kaldınlmış, şoför de yakalanmışhr Dün saat 20,30 da Karagümrükte serveciliğimizin ıslahı için alınması gere ta tâbidir> sözünü unutmıyahm. Yarın ka biçki ve dikiş yurdlannda bulunan daha büyüklerini kazanmağa genclerij öğretmen ve direktörlerin bazılarının ilk Karabaş mahkallesinde oturan Cemalin ken tedbirler de kaydedilmiştir. Enstitüde konservecilerimizi san'atla teşvik için, bugünkü galiblerden tebrik,^ tahsilleri bile olmadığı görülmüş olduğun oğlu 4 yaşındaki Ademe, Ahmed =ıdıadan hepsinin umumî bir imtihana tâbi da birisinin bindiği bisiklet çarpank a rına taalluk eden bazı mühim işlerde ay takdir ve alkışlarımıaı esirgememeli j viz. yağından yaralamıştır. dınlatacak sirgülerler hazırlanacaktır. lutulmasına karar verilmiştir. Bu gibi titremelerin devamlı olma ması için denize girince birdenbire dalmak faydalıdır. Deniz banyolarımn vücudümüz üzerine olan etkileri (tesi ratı) içinde durma zamanı ile ilgilidir. Uzun süren banyo vücudümüzün dış ve içinin soğumasına sebeb olur. Kan tazyikı düşer, nabız çoğalır, bazan idrarda albümin bile çıkabilir. Bundan dolayı yaşlılar ve orta yaşlılar deniz banyolarına başlamadan ev\Tel idrarlarıru tah lil ettirmelidirler. Suvarılerımızı buyuk törenle karşılamalıyız Cumhuriyet,, in böl«miı 37 Bu Gönül Böyîe Sevdi .Yazan; Ercurriend Ekrem Talu ' Bay Kadri, oturduğu iskemlenin üıe rinde kala kalmıştı. Gonlünde tuhaf bir arzu duyuyordu: Ayşeye sonsuz ve püriizsüz bir saadet temin etmek! 13 Aradan üç. gün.. üç uzun gün gecti. Bay Kadri, her saat artmakta olan bir bahtiyarlık duyuyordu. Bazan cevherin üzerindeki kışri düşürüp te onu bütün saflığı ile meydana çıkar mak için ufacık bir sarsıntı kâfidir. A y şenin yanıbaşında. o yarırn saatlik kna mülâkat Bay Kadriye, feragatin, sevgi denilen duygunun en üstün bir şekli olabileceği kanaatini vermişti. O günden itibaren de, evvelce, şiddetli bir arzunun kapalı tutmakta olduğu gözleri açılmağa, hakikati görmeğe başlamıştı. Aşkı azaî mış değildi; fakat şimdi başka tür'.ü se viyordu. Sevgilisinin saadetini amaç e dinmekle kendi saadetinin de yolunu kegfetmişti. Üç gün, haddi zatında uzun bir zaman değildir. Fakat, ekseriya, uzun yıllar, hiçbir iz bırakmadan geçip gittikleri halde, bazı kısa müddetlerin verdiği hevecan ömrümüzün sonuna kadar sürer. Bay Kadri bu üç gün, sıra ile Ayşenin evine devam etmiş; orada saatlerce oturmus,, sükutile ona pek çok şeyler ikrar etmişti. İlk ziyaret, bahçede bulustuklan gü nün akşamı vaki olmuştu. Cumartesi ve pazar akşamları ziyaretini tekrarlad:. Her defasında ayni bahaneyi ileri sürüyordu: Ferdiden haber var mı? Ve bu bahaneyi bir kere ortaya atıp, hep ayni menfi cevabı aldıktan sonra, Ferdiyi bir tarafa bırakıp, fundan bun dan, havaî şeylerden konuşuyorlardı. Me selâ Bay Kadri: Bugün hava ne kadar açnr! divordu. Sokakta, âdeta güclükle yürüdüm. Ve Ayşe, bu sözlerin söyleniş tarzın dan, Bay Kadrinin bunları söylerkenki sesinden, buraya, havadan bunaldığı icin değil de, biraz teselli bulup fcahlanıak için geldiğini anlıyordu. Ve derhal karşılık veriyordu. Ben de bütün gün bu bo? evin içinde dolastım, durdum. Bilmem neden? Pazı saatlerde, yalnızlık insana daha ağir geliyor... Sonra da birdenbire bu ağırlık geçiveriyor.. Ve bununla demek istiyordu kit ^ Bütün gün, kendi basıma, valnızlıktan mustaribdim.. Siz geldiniz de fe rahladım. Işte böylece, her ikisinin ruhlarına kin için işiiyen, devamlı, emin bir tesir vücude gelmişti. Bay Kadri bu tesirle, Ayşenin tebessümünü mezcederek, hayatının en tatlı anlannı yaşamakta idi. Hissedivcrdu ki, yavaş yavaş, Ayşenin gönlüne Selki değil, fakat hayatına yerleşiyordu. Buna irişmek için de, kendi kalbini çığne miş olmak, değer bir fedakârhktı. Pazartesi günü, gene Hadıka «okashna gitmeğe hazırlanıyorken, Ferdinin avJetini bildiren yıldınm bir telgraf aldı. Rüya sonuna ermiş, hakikat ba=hyorJu. Telgrafı elinden bıraktı ve kendi kendine: Bitti! dedi. Artık, onun yüzünü belki bir daha göremiyecekti. Buna mukabil, Ferdı gelecek olursa, kabul etmeyi vadftmisti. Bunu aklına getirince kızdı. BirdenHre ruhunun içinde kopan fırtına, iyi duygu1 an söküp götürmüş, ortada bir harabe Lalmıstı. Uzun, elemli bir an geçti. Bay Kadri: En doğrusu, veen kestirmcsi vaz geçmektir!.. diye düşündü. Ayni zamanda affı müteakıb o çehrenin üzerinde tecelli edecek tebessümü tahayyül etti. Bu tebessüm artık kime raci olacakh? Şüphesiz, geri dönen vefasıza! Bu esnada, Bay Kadrinin varlığı birdenbire sarsılıverdi. O lâhzada kopan manevi bir bora şuurunu, duygularını alt üst etti. Gözlerinin önünden ve muhayyılesinden silinen Ayşenin yerine, nasılsa, Ferdi kaim olmuştu. Izinsiz olarak işinin başından ayrılan Ferdi şimdi açıkta kalacaktı. O açıkta kalınca da, Ayşe bedbaht olacaktı. Halbuki, kadına söz vermiş, onun saadetini, huzurunu, refahını her zaman temin etmeği üzerine almış, boynuna borc edinmişti. Vicdanile kendi arasında kısacık bir mücadele geçti. Bay Kadri: Ne diye çahşayım? diyor, vicdanı: Söz verdin.. Çalışacaksın! cevabını veriyordu. Bir otomobile atladığı gibi, Beyoğluna, elektrik sosyetesine koştu. Erkân ve memurlar henüz dağılmamışlardı. Bay Kadri, kartını verdi, direktörün yanına Peki ama, disiplini ne yapalım? girdi. Ziyaretinin maksadını anlatır an Bunun, öteki memurlarımız üzerinde na latmaz, direktör: sıl bir tesir yapacağını düşünsenize! Herhalde, bu meseleyi hallederse Biliyorsunuz.. dedi. Himaye ettiğiniz bu adamın, sosyeteye karşı vaziye niz beni cidden memnun edersiniz. Direktör, masasının üzerinde duran e» ti pek fenadır. Zaten geçen sefer, kendısine yol verilecekken, sizin müdahaleniz lektrik ziline dokunmakla beraber: (Arham. var) üzerine alıkoıuBustu Çok minnettarım. îstağfurullah! Lâkin bu defa, hakkında yapılacak bir muamele görmüyo • rum. Belki meselenin içyüzünü bilmiyorsunuz da, ondan. Direktör, oturduğu koltuğun içine daha da yaslanarak: Bunun ne gibi bir içyüzü olabilir? Bilmem kü. dedi. Vazifesini terkederek giden bir memur.. Bir takım ailevî sebebler var da... Belki izah edecek olsam, gene affederdiniz. Zaten, sosyetenizde gaybubeti ancak on gün »ürmüştür... Bunu senelik metu niyetine mahsub etmek mümkün değil midir?