Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
21 Birfndfeşrln 193S Sovyet Türk futbol maçlarının teknik bir tetkiki Güzel bir oyun çıkaran misafirlerimizin karşısında genclerimizin aldığı neticeler çok iyidir Mubalâğadan çok uzak olmak üzere deiilebilir ki son senelerde Türkiyeye yabancı futbol takımlannın içinde dost Sovyet futbolculan kadar çabuk, canlı, sert ve hasmı yorucu bir oyun tarzı kullanan takım gelmemiştı. Takımlannda, göze çarpar surette aksayan hiçbir oyuncusu olmıyan ve hele müdafaa Kattı bu kadar muntazam oymyan bir takım karşısında aldığımız neticeyi büyütmek kasdile yazılmıyan bu yazının başında, hemen söyliyelim ki, Sovyet futbolculan nm oyunda kazanmak aşkı hakikaten harikulâdedir. En ufak bir fırsaü bile kaçırmamak hususunda canla başla yır tman, koşan, sertleşen misafir oyunculann en bariz vasfı muhakkak ki oyunu kazanmak aşklandır. Aralannda çok iyi futbolculan bulunan Sovyet futbolculan herşeyden evvel nefes kabiliyetleri son derece inkişaf etmiş, ayağma hâkim, sütçü ve futbolu anlamış genclerdir. Orta Avrupa takımlannda görülen çok kısa paslar ve kale önünde şüt atamamak noksanı bunlarda yoktur. Sovyet takımında noksan olarak göze bellibaşlı hiçbir şey çarpanamaktadır. Kendilerine mahsus ve vasfı mümeyyizi sertlik ve canlılık olan sistemlerinde fevkalâde bir hususiyet aranamazsa da Avrupada da iyi dereceler alabilecek bir takım olduğuna hiç şüphe yoktur. Bunda bir mubalâğaya sapmadığımı sanıyorum. Çünkü bu iddiamın doğruluğunu, ayni takımın, Avrupa turnesinde aldığı neticeler de aşikâr bir surette göstermektedir. îstanbul kanşık takımına karşı Sov , yet dostlanmızın çıkardıklan oyunda ben kendi hesabıma lüzumsuz bir sertlikle, fazla bir heyecan buldum. Futbolda sertlik, bazılannın zannettikleri gibi ne bir yanlış tabiye, ne de lüzumsuz birşeydir. Ancak bu sertlik yerli yerinde olmak şartile. Topa çıkarken hasmı ürkütece . ğim, yıldıracağım diye favullü bir çıkış nekadar yersizse; top ayağına geçer geçmez sert bir ilerileyiş ve berhangi ta raftan gelirse gelsin hasım t&rahndan yapılan sarjlara demir gibi mukavemet o derece lüzumludur. Bu meziyeti, Sovyet futbolculan, fazla ileri götürdüler. Heyecan meselesine gelince; ben de ' takdir ederim ki futbol heyecandan başka birşey değildir. Ancak bu heyecanı da fazla ileri götürmek doğru değildir ve ne olursa olsun mutlak kazanmak gayesi de bir hadde kadar makbuldür. Çünkü fazla heyecan, bir takıma oyun ka litesinden, sisteminden, tabiyesipden kaybettirir. Misafir futbolculann böyle ol duklan muhakkaktır. Yaralı bir ayı ile altalta üstüste... Karamürselde heyecanlı bir ayı avı Tanınmış avcılarımızdan Salih Mahmud 1213 ilkteşrin gecesi Karamürselde geçirdikleri heyecanlı bir ayı avmı bize şöyle anlatıyor: « Güneş batarken ormana girdik. Karamürselden bir saat mesafede Altunizade çiftliği civannda sık kestane, ve ahlat ağaclan arasında köylü üç arkadaşın izinde yanm saat kadar yürüdükten sonra bir açıklığa geldik. Burası iki üç yüz metro murabbaında yeşil bir çimenlikti. Bir kısmında yağmur sulan birikerek bataklık ve küçük küçük göller meydana gelmişti. Ankarada dün gece yapılan güreş maçları Konyada mükemmel bir Kültür âşıkı bir köy halkı! pansiyon kurdular Konya (Özel) Pirlerkondu, Konyanm Toros dağlan bölgesinde çalışkan ve zeki insanlann toplandığı, elele ver diği bir köydür. Hadim ilçesine bağlı Pirlerkondu kamununa merkezlik eden bu ileri köyün ileri halkı kendi çocuk lannra geleceklerini düşünerek yeni bir kaynaşma ile yeni bir harekette daha bulundular. Toplanan ve anlaşan köylülerin karan şudur: Köyde okuyup yazması olmıyan, ilk okulu bitirmiyen çocuk kalmıyacak. Sonra bunlardan müstaid görülenler, orta, Hse ve yüksek okullan takib edecekler. Köyden çıkıp orta okullara, liselere, üniversiteye giden çocukların köylü tarafından bütün masraflan kabul edilecek. Çalışkan ve yurda kıymetli gencler yetiştirmek hususunda hiçbır fedakârlıktan çekinmemeğe and içen köylüler bunu sözde bırakmış olmamak için hemen eser de meydana getirdiler. Konyada Pirlerkondulu ve Hadimli çocuklara mahsus olmak üzere mükemmel bir bin#da mükemmel bir pansiyon kurdular. Bu pansiyonun kileri şimdiden tıklun tıklım dolduruldu, idare heyeti ve aş evi, yatak odalan belli edildi. Temin edildiğine göre, bundan sonra bu köyün çocuklan için yok, yoktur. Köylerindeki ilk mektebi bitirdikten sonra doğruca Konyaya gelerek orta ve lise tahsiline devam edebilirler. Yiyecekleri, içecekleri, giycekleri ve yatacaklan yerle kitab paralan, harclıklan hazırdır. Konyada liseyi bitirdikten sonra dilerlerse Îstanbul, isteflerse Ankara Üniversitesine giderek yüksek tahsillerine devam etsinler. Tahsil sırasında oldukça ve tenbellik ederek iki yıl üstüste sınıfta kalmadıkça Pirlerkondulular kendilerinin bütün masraflannı seve seve vereceklerdir. Pirlerkondu esasen memlekete birçok hayırh ve münevver yurddaş eklemiş bir köydür. Zeki halk, tahsilsiz, hiçbir şeyin tam olmıyacağını çok iyi bildiği için ötedenberi çocuklarile meşgul olmuş ve birçok gencler yetiştinniştir. Bu gencler arasında bugün önemli devlet sandalyeleri işgal edenler, serbest hayatta şöhret te min eylemiş bulunanlar çoktur. Çok umuluyor ki köylerindeki bu içten kaynaşmaya dışandaki bu münevver Pirlerkondulular da kanşacak ve köydeki bu hareketi kuvvetlendireceklerdir. Sovyet Türk millî güreş maçı beş sıklet üzerinde yapıldı, maçlann neticesi kat'î olarak almamadı p jp r Bizimkilerle mukayese edilince Sov yet takımı daha iyi anlaşmış bir takım olarak göze çarpıyor. İyi çalım yapan oyuncuları olmakla beraber, bu hususta ısrar etmeyişleri, futbolun takım oyunu olduğunu anladıklanna delâlet ediyor. Buna mukabil favullü bir oyun oynadıklannı da inkâr etmek kabil değildir. Bunu yazarken bizim oyunculann da bil hassa Sovyet Türk maçlannda her zamankinden daha fazla favul yaptıklarım söylemek isterim. Ancak şimdiye kadar alışmadıkları sert oyun karşısmda ken dilerini şaşırarak bu yanlış yola gittikl rini yakmdan bildiğim için, onlan bir hadde kadar mazur görüyorum. Misafir futbolcular daha mülâyim bir oyun oy edilecek istifadeler büyüktür. Bu me nasalardı, bizimkiler de onlara uymuş yanda yapılacak birinci iş Balkan kupaolacaklardı. sına girmemizi temindir. Işte buradan Takım halinde aksayan tarafı göze başhyarak üç beş senelik bir programla çarpan Sovyet futbolcularmda iki mü merkezî Avrupa temaslanna doğru git dafi, sol açık ve sağiç gibi temayüz eden menin, Türk futbolunu ümidin fevkında oyuncular olmakla beraber, ferdî husu yükselteceği mutlak ve nruhakkaktır. siyeti olan futbolcu yoktur denilebilir NÜZHET ABBAS Bugünkü çocuklardan bir misal alma • Ankarada at yarışlan mış olmak için diyebiliriz ki aralannda ne bir Bekir, ne bir Nihad, ne bir Zeki Ankara 20 (Telefonla) Dün songörmedim. Buna mukabil on bir oyuncu bahar at koşulannm üçüncüsü yapıldı. su da vazifelerini hakkile yapmak husu Neticeler şunlardır: sunda biribirinden hiç te aşağı kalmıyor1 3 yaşmdaki yerli ve Arab tayla du. rına mahsus 1200 metroluk koşuyu Kâ îstanbul kanşık takımına gelince; bi zımın Güleri kazandı. 2 400 liradan fazla ikramiye ka rinci oyunda çok aksayan oyuncularımız zanmamış arıkan îngiliz at ve kısrakla vardı. Bu itibarla bu yazıdaki mütalea lann birinci maça aid olmadığmı söyli rına mahsus 1600 metroluk ikinci ko yerek takımı sırf sah maçı bakımmdan şuyu Bayan Binsin Barç ismindcki atı, ikinciliği Akifin Kazbad İlyası kazandı. tenkid edeceğim. 3 7 4 ve daha yukan yaştaki yarım Türk Sovyet maçlanna hazırlandı kan îngiliz at ve kısrakla rına mahsus Irnıız sıralarda Türk takımmın iyi bir merkez muavinden mahrum oluşu hepı hendikaph 2600 metroluk üçüncü koşuda rnizi korkutuyordu. Takımın mihverini Fahrinin Kazkurası birinci, Rüstemin teşkil eden santırhaf mevkii, Nihaddan Nanası ikinci oldu. sonra memleketimizde boş kaldı desek 4 4 ve daha yukan yastaki arıkan mubalâğa etmiş olmayız. îlk günlerde îngiliz at ve kısraklarma mahsus 2200 bu yer için Fenerden Esad, Beşiktaştan metroluk dördüncü koşuda Prens HaliFeyzi ve Galatasaraydan da Lutfi ak min Şubar adındaki kısrağı birinci, Akihmıza geliyordu. Esad hasta olduğu ve fin Bekân ikinci oldu. esasen cüssece küçük bulunduğu, Feyzı de sol haf mevkiinde uzun zaman oynadığmdan ortaya kolay kolay alışamryacağı için nihayet Lutfide karar kılmıştık. Ikinci maçta bunu çok muvaffakiyetli surette tatbik etmiş olmakla millî takıma bir santırhaf kazandırdığımıza nekadar sevinsek yeridir. Ancak Galatasaray kulübünden candan ricam, Lutfinin müdaMeşhur avcı, Muhacir köylü Sabri fi mevkiindeki yerini başka birisine dol durtarak onu, bu mevsim lik maçlannda Çavuş: mutlak ve behemehal santırhaf oynatma Burası, dedi. Evvelki akşam o sıdır. dundan dönerken tam burada onlara teBu genc bize çok şeyler vadeden bir sadüf ettim. Hele içlerinde kart bir boz futbolcudur. Eğer Lutfi santırhat mev var ki aman Allah... Yüz okkalık bir kiinde bir mevsim tecrübe geçirmiş bir alâmet... Kardeşimin oğlu Muzaffer, ben ve oyuncu olsaydı, Türk Sovyet maçlannın neticesi, hiç şüphesiz bambaşka o üç köylü bu küçük meydanı çeviren a ğaclar arasında birer münasib yer tutup lurdu. gizlendik. Ortalık iyice kararmıştı. Ay Son maçlann bize öğrettiği diğer bir ufukta daha yükselmemiş olduğundan şey de en korktuğumuz bek ve hafbek müdafaa hattının çok ümid verici bir var ışığı ormana girmiyordu. Karşılıkh mevhk göstermeleridir. «Mehmed Reşad ki tuttuğumuz için ortayere gelecek olan Lutfi Esad» hafbek hattının, bize çok ayıya silâh atmak çok tehlikeli idi, çok muvaffakiyetli bir oyun gösteren Yaşar dikkatli bulunmak lâzım geliyordu. Be ve Fanıkun önünde muhacimlere fazla rîim karşımda Muzaffer bulunuyordu. yardım edemeyişinden sarfmazar, teda Vakıâ göz görürken çocuğun bulundu füî bir oyun tarzı kabul etmiş olmakla ğu noktayı iyice tesbit ettim. Sigara iç muhacim hattımızı çok yordular. Esasen mek, görüsmek, hatta öksürmek yasaktı. muhacim hattında kendisinden çok şey Yanımda kuvvetli bir küçük elektrik ler beklenen Münevverin hastalığı yü lâmbası vardı. Bir defa tecrübe için zünden bu hat istenilen şekilde çıkama bulunduğum yerden Muzafferin gizli karşı ağaclığa, yak mışh. Niyaziden maadası vakit vakit ve bulunduğu tım, maalesef ziyası oraya ka gün gün aksadılar. dar yetişmiyordu. Yalnız meyda Sovyet Türk maçlannda, Türk kanın orta yerini biraz aydınlatıyordu. E nşık takımmın çok kısa bir hazırlanma limde on altı kalibre bir Fransız çiftesi, ile bu kadar anform bir hale gelişi bir sağımda kovana altı tane konan kalın daha ispat eder ki futbol istidadı, futbol dirhemlık saçma, solumda kurşun vardı. kafası bizde öyle endişe edilecek şekil Yanımda bir de «Nagant» rovelver varde, noksan değildir. Bılâkis çok ümid vedı. rici bir haldedir. Ferdî oyun itibarile taDerin bir sükut içinde epeyce zaman kımın bazı oyunculan muhakkak surette geçti. Gece çok soğuktu, hava açık ol misafirlere tefevvuk ettiler. Bu meyanda Yaşan, Lutfiyi, bazan küçük Esadı gdr duğundan başımızda küçük bir parçası düm. Kendilerinden beklenen oyunu .gös görülen gökyüzünde yıldızlar ütreşiyor, teremiyen Rasih, Şeref ve Fikrete gelin mütemadiyen kırağı yağıyor, haşlayıcı bir ce, ben kendi hesabıma bu .oyuccularjLJ»* ayaz ellerimizi, yüzümüzü donduruyor talı göremiyoTum. Çünkü, Rasih ortada dö. Artık ay epeyce yükselmiş ve do anlaşılamıyan bir sebebie bazrçümeryff nuk, san ışığı ormana yayılmıştı. Başka nındaki Şeref ve Fikretle uyuşamıyor. hîç ses, sada yoktu. Bu soğuk ve karanBunun sebebini aramak hem beyhude, lıkta bu kadar zaman bir başıma beklehem faydasız birşeydir. Bunu böylece mekten artık usanmıştım. Düdük çala kabul ederek geçmekten başka çare yok rak pusuyu bozmak, ve bu korkunc, ^ıkmtılı avcılıktan vazgeçip köye dönmetur. ğe karar vermek üzere iken Muzafferin Umumiyeti üzere almırsa Îstanbul gizlendıği yerin yirmi otuz metro kadar kanşık takımı kendisinden beklenen o sağ tarafından, ormandan bir karartı yunu çıkarmış sayılabilir. Belki misafir belirdi. Bu simsiyah cisim ağır ağır meylerin futbol kalitelerinin fazla izam edi dana çıkıyordu. Ay ışığının donuk pa lışmden, belki de sert oyun tarzı karşınltılar yaptığı küçük su birikintilerinin smda daha kombine bir oyun çıkaramaarasında bir müddet hareketsiz durdu. dık. Fakat netice çok şayani memnuni Bu esnada ayni yerden iki başka karartı yettir. daha göründü. Ayılar geliyorlardı. Haîstanbul karışık takımında yeni yeti yatımda ilk defa olarak ayı ile karşı şen kaleci Necdet, eski kaleci Avni, laşıyordum. Çocukluğumdanberi dinle Faruk, Yaşar, Esad, Lutfi, Mehmed diğim korkunc hikâyeler aklıma geldi. Reşad, Feyzi, Güneşli Reşad, Fıkret, Bir gün evvel Karamürsel kahvesinde Şeref, Rasih, Niyazi, Münevver henüz ihtiyar bir avcı yarâlanan bir ayınm heçok genc sayılacak futbolculardır. Bun men bütün kuvvetile ateş edilen yere hülardan daha on sene ferah ferah randı cum edeceğini söylediğini düşündüm. man ahnabilir. Hatta en ihtiyarlan ve Benden yüz, yüz yirmi metro kadar doğuşta bir centilmen olan Niyaziden uzakta olan birinci ayı pek güzel bile daha beş altı sene futbol beklemek silâhımın ateşi altında idi. Hele hiç te beyhude olmaz. Muzafferin elli altmış metro ya kmında idi. Bir türlü ateş etmeğe Bu hakikati goz önünde tutarsak millî takım teşkilinin hiç te o kadar güc bir cesaret edemiyordum. Epeyce bir zaman şey olmadığını takdir ederiz. Sovyetler başka bir arkadaşın silâh sesini bekle le temaslarımız bir daha ispat etmiştir dion. Hiçbir yerden tüfek atılmadı. Onki Türk futbolu için ecnebi temaslaıını ların da cesaret edemediklerine hükmetsıklaştırmaktan alınacak neticeler, temin tim. Şimdi ayılann üçü de tam çayırlığın ortasında bulunuyorlardı. Biribirlerini yalıyorlar, bazan hafifçe homurdanı yorlar, iki ayak üzeri kalkıp iniyorlar dı. Bu böyle nekadar devam etti bil mem?. Sanki beş kişi buraya ayı seyrine gelmiş gibi hiçbirimizden bir hareket görülmüyordu. Birkaç defa nişan aldım. Mehtab ısığı altında hedef o kadar iyi tayin edilemiyordu. Can alıcı yerine isabet ettiremiyerek hayvanın hücumuna uğnyacağımı düşünüp her defasında vazgeçtim. Böyle tereddüd içinde, ve şaş kın halde beklerken Muhacir köylü Sabri Çavuşun iğilmiş vaziyette yavaş yavaş çayırlığa, yani birinci ayıya yaklaşmakta olduğunu gördüm. Ayının arkasından sokuluyordu. Kalbim paralanacak gibi çarpıyordu. Kırk elli metro kadar hay vana yaklaştı ve diz çoküp silâhını kal dırdı. Namlu kırmızı bir alev püskür dü. Silâh sesi ormanda inledi, ayı boğuk bir ses çıkararak iki ayak üstüne kalkıp ve iki ön ayağını havaya doğru kaldınp Sabrinin üstüne atıldı. Bu saniyede Sabri bir el daha attı. Ayı da adamcağızın üstüne kapandı. Çayırlıkta kucak kucağa yuvarlanmağa başladılar. Aymın bo ğuk, korkunc homortusu işitiliyordu. Diğer iki ayı kaçmışlardı. Karşımda bir arkadaşımız belki canavar pençesinde can Ankara 20 (Telefonla) Burada bulunan Sovyet güreşçilerile güreşçileri miz arasında bu gece Halkevi salonunda müsabaka yapılmıştır. Bu müsabas.a, millî mahiyette olduğu için çok ön?m veriliyordu. Müsabakalara saat dokuzda başlanacağı halde halk saat altıdan iti baren salonu doldurmağa başlamıştı. Salonda Kamutay başkanlan, Bakanlardan birçoğu, Parti Genel Sekreteri, saylavlar, Sovyet Elçisi Karahan, sefarethane erkânı, ecnebi elçiler de vardı. Fakat müsabakalara 10,15 te başla nabildi. Bunun sebebi, Sovyet spor idarecilerile çıkan bir ihtilâftı. Sovyetler, 76 kiloda Mustafa ile güreşecek güreşçile rinin hasta olduğunu bahane ederek altı maç yapmak istiyorlardı. Halbuki, bu güreşçi akşam geç vakte kadar Ankarada geziyordu. Sovyetler bunda ısrar e dince, güreş federasyonumuz da 66 ki loda Sokolofla güreşecek olan Saimı müsabakaya sokmamak istedi. Sovyet ler alb güreşin üçünü kazarynak suretile beraberliği temin etmek istiyorlardı. Fedarasyon da yedi müsabakayı beşe in dirmek ve bunun üçünü kazanmak suretile takımı galib çıkarmak istiyordu. Bu yüzden uzun münakaşalar oldu. Niha yet 56, 61, 72, 79 ve ağırsıkletler arasında güreş yapılmağa karar verildi. bi ayağa kalkmakta geçikmedi. BarEa * 4 kof birinci on dakikada elde ettiği üstünlüğü idare için Yaşann mütemadi hücuım lanna karşı koymağa çahşarak boyunsj minder dışma kaçıyordu. Maç bitti, ne * ticede Barkakof bizim hakemin itiraz * lanna rağmen galib ilân edildi. 72 kilo 72 kiloda Yusuf Aslan ile Katolnl karşılaştılar. Her iki güreşçi karşı •* sındaki hasmna oyunlan minder kenann * da tatbik etmek istiyor ve bittabi tam o < « yun tatbik edileceği zaman güreşçiler minder dışma çıkmış bulunuyorlardı. IlW on dakika bitti. Kur'a neticesinde evvelâ Katolin alta düştü. Yusuf Aslan birşey yapamadı. Ikincî üç dakikada Katolni üste geçti. Yusuf Aslan altta olmasma rağmen puvan kazandı. Bu güreşin ilk on dakikası pelc sönük ve heyecansız geçtiği halde yerde geçen altı dakika çok hararetli oldu. Sıra, ayakta güresilen son dört dakikaya gelin* ce heyecan kayboldu ve Katolni ayak « ta daha iyi güreştiğini göstererek neticef de hükmen galib geldi. 79 kilo 79 kiloda Nuri ile Zolotof güreştiler« Bu maçm orta ve yan hakemleri için iki taraf anlaşıncıya kadar epey zaman geçti. Nihayet orta hakemi bir Sovyet yan hakemleri de her iki taraftan birer kişi seçildiler. Başlangıç yavaş cereyan ederken dakikalar ileriledikçe oyuna hararet ve heyecan gelmeğe başladı ve ilk on dakika her iki güreşçi biribirlerine oyun yapamadan berabere bir vaziyette geçti. İlk üç dakikada Zolotof alta düştü. Nuri çalıştı, birşey yapamadı, üç dakika sonra alta yatmak sırası kendisine geldi. Zolotof Nurinin zorla kollann* dan ellerini geçirerek belden kavramak istiyor, fakat yapamıyor. Son dört dakikaya ayakta devam edilirken Nuri mütema * diyen hücum etti, maç bitti. Sovyet hakemler Nurinin çok failc güreşini nazan itibara almadan Zolotofu galib ilân etmek istediler. Bu vaziyette yeni bir ihtilâf kapısı açılmış oldu. Vakil ilerlediği için bu maçm galibinin tesbiti; Çoban Konca güreşinden sonraya bıra* kıldı. Son maçı idare edecek hakem ortayS gelerek müteaddid defalar Koncayı mindere çağırdığı halde Konca gelmedi ve Çoban hükmen galib ilân edildi. Sovyet ve Türk idarecileri Nurî • Zolotof maçının galibini tesbit işini bi * lâhare görüşeceklerdir. Resmî müsabakalardan sonra Çoban« la Mustafa zevk ve heyecanla seyredilen bir gösteriş maçı, Mersinli Ahmedl^ Nuri bir serbest güreş gösterişi, 56 ki • lodan da Kenanla Hüseyin çok alkış'a* nan bir gösteriş maçı yaptılar. 56 kilo İlk müsabaka 56 kiloda Hüseyiale Dekonski arasında yapıldı. Başlangıç pek o kadar hararetli de ğildi. Hüseyin bir aralık kafa kol kap mak istedi, yapamadı. îlk on dakika tam bir beraberlikle bitti. Hüseyin kur'a iie alta düştü. Dekonski üstte çalışırken tatbik etmek istediği oyunlara ayaklannı da kanştırdığı için hakem tarafından ihta ra maruz kaldı. İlk üç dakika böylelikle bitti. İkinci üç dakikaya Hüseyin üstte ve hasmmın belinden çalışmağa başladı. Bir arahk Dekonski oyuna girmek üsere iken minder dışına kaçtı. İkinci üç dakika da tuşsuz geçti. Ayakta geçen son dört dakika çok şiddetli çarpışmalar arasmda geçti, fakat tuş olmadı. Netice de Hüseyin müttefikan galıb ilân edildi. 61 kilo Mütemadiyen kayan bir arazi! Pirlerkondu, isminden de anlaşılacağı üzere Toroslarda bir efsaneler köyüdür. Dağlık, ormanlık, gür bir deresi olan bu köyde en kaypak şey tabiattir. Köyun karşısındaki tepenin, yanındaki dağm, önündeki bahçenin, eteğindeki kayanın, solundaki, sağındaki pmann ve derenin varlığına inanmak doğru olmaz. Bir sabah yatağınızdan kalkıp karşıya bakar sınız: Oradaki koca tepe yerinde yok. Yandaki dağ bir başka tarafta.. Öndeki bahçe bir toprak yığını olmuş. Etekteki kaya derenin içinde yatıyor. Soldaki pınar sağa sağdaki dere sola geçmiş.. Burada en sağlam yer köyün bulunduğu sırttır. Civan mütemadiyen oynadığı ve ver değiştirdiği halde Pirlerkondu kurulduğu sırt üstünde saçındaki ak telleri sa yar durur. Bir zelzele mi olur?.. Hayır... Sadece toprak kayar, dag kayar, bağ kayar, bahçe kayar, su kayar... 61 kiloda Yaşarla Barkakof karşılaştı. Bu güreş daha başlarken sıkı cere yan etmeğe başladı. Yaşar bir aralık hasmım belinden yakaladı. Barkakof kendini minderin dışma zor attı. Biraz sonra Yaşar alta düştü fakat ayağa kalkmakta güçlük çekmedi., Bundan sonra birinci on dakikanın sonuna kadar güreş büsbütün sıkı cereyan etti. Bu devreyi üstün bitiren Barkakofun isteğile müsa bakaya ayakta devam edildi. Yaşar hasmını minder kenarmda çok fena bir vaziyete soktu fakat her nasılsa alta düştü ve tıpkı birinci on dakikada olduğu gi Yıldızlar hemen zamana uydular E. KOCA Amerikadan İtalyan ordusuna gönüllü yazılanlar Nevyork 20 (A.A.) Nevyork, Filadelifya ve Şikago şehirlerinden yazılan îtalyan ve Amerikan gönüllüleri Reks vapurile « doğu Af rikasına hareket etmişlerdir. Şehir ve hükumet makamlarile kalabalık bir halk gönüllüleri selârnlamıştır. vermekte idi. Hiçbir yerden imdada koşmuyorlardı. Tahammül edemedim. Ne olursa olsun dedim. Çayırlığa atıldım. Ayı hâlâ Sabrinin üstünde idi. Silâhın namlusunu hayvanın ağzına sokmuş ol duğunu gördüm. Biribirlerine o kadar yakm bir halde idiler ki ayıyı ayırarak silâh kullanmak mümkün değildi. Sabri Çavuşun sol elinde bıçak vardı amma bir türlü kolunu kaldınp aleti kullana mıyordu. Hayvanın ağzından kanlı kö pükler dökülüyordu. O boğuk sesi hiç kesilmiyordu. Bir aralık nasıl oldu bilmem? Hayvan başını kaldırıp silkinerek ağzından namluyu çıkarmak istedi. Bu tam fırsattı, silâhımı başına boşaltacak tım. Vakit bulamadım, arkamdan baş ka bir silâh patladı. Ayı alnmdan vurularak arkaüstü yere yıkıldı. Küçük Muzaffer tam zamanında onu ruhsuz yere sermişti. Epeyce hırpalanmış olan Sabri Ça vuşun ehemmiyetli bir yarası olmadığını memnuniyetle gördük.» Birleşik Amerika devletlerinin San D iego şehrinde San Fransisko şehrinin yıldönümü kutlulanırken muazzam bir geç id resmi de yapılmıştır. Bu geçid resminde tiyatro ve sinema artistlerinden müre kkeb bir grub resimde gördüğünüz şe kilde zırhlı, mitralyözlü bir arabaya binerek Amerikanın asrî mitralyöz takımını temsil etmişlerdir. Galiba bu şirin kızlar İtalyan Habeş savaşma imrendikleri için bu şekil ve durumda geçid resmine iştirak ettiler ama, ciddî harb onların alıştıklan çiçek muharebesine pek benzemezl