Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
TELGRAF MABERLERI Yeni nesil arasında Top oyunu değil.. boğa giîreşf ok eski ve derin bir alâka dolayısile, isteyîp te göremediğim, cuma günü oynanan Galataaaray Vefa maçı nın tafsilâtını keski gazetelerde okuyamaz olaydım! Galatasaray futbolculanndan birisinin ayak kemiğini, etinden dısarıya fırlatacak derecede kıran, bir diğerinin dizlerini parçahyan, gene bir başkasının yüzünü gözünü kana boyayan bu dövüçe zaten maç adını vermek doğru olamaz. Anlasılıyor ki biz, henüz sporu anlamıs, sporcu olabilmek için iktıza eden yüksek içtimai terbiyeyi edinmis değiliz. Spor meydanına çtktığımız gibi, benliğimizden de, insanlığımızdan da ayni zamanda çıkıyoruz. Bizdeki futbol maçlan, ekseriya, bir kavga, bir dövüsle neticeleniyor. En medenî cemiyetler için icad olunmuş bir oyunu, eski Romanın Gladiyatör musaraalarına, yahud ki Ispanyanın kanlı boga güreşlerine döndürüyoruz. Bu hem ayıb. hem de günahtırl Ayıbdır: Çünkü futbol maçı gibi medenî bir çarpısmada bizi görenler, tıynet ve cevherimiz hakkında çok fena fikirler edinebilirler. Günahtır:. Çünkü bu maçlann arzettiği vahşi manzara, pek genclerimizin spor hevesini kırmakla, memlekete ikinci bir zarar veriyor. Biz niçin böyleyiz) Her biri. sokakta, salonda, is başında, terbiya ve nezaketile, efendice tavularile sizi celb ve cezbeden, iftiharla gogsünü kabartan gencler, spor sahasına çıkınca, kana susamıs birer ejder kesiliyor, ortalığı kıpkızıl görüyor, atıhyor, kınyor, vuruyor, cezbeye tutulmus rüfaî dervişi gibi benliklerinden tecerrüd ederek, ne yaptıklannı bilemiyecek bir halde ve sporun uluslararası nizam ve kaidelerine aykın olarak ortalığa dehşet veriyorlar. Elbet, kendileri de bilirler ki spor bu değildir. Sporu medenî insanlar icad etmişler ve bu icadlâ çok yüksek gayeler istihdaf eylemişlerdir. Sosyal temaslan artırmak, kultürle sağlaşan dimağlar için ayni derecede sağlam mahfazalar yetis tirmek, insandaki hareket ihtiyacını, muvaffakiyet iştiyakım yakısıklı bir tarzda temin ve tatmin etmek ve bilhassa kendilerini disipline alıştırmak, sporla güdülen gayelerin başhcalandır. Maalesef, bizim sporculanmızın bu gayeden aynldıklanm görmekle müteessiriz. Hangi takım olursa olsun. birine, yahud ki otekine temayülümüz fazla olabilmekle beraber, bizim nazanmızda Türk gencliğinin bir cüz'ü Türk sporculuğunun bir bölümüdür. Yabancı bir takıma karşı da, hiçbir veçhüe caiz görülemiyecek hoyratçasma muamelelerin böyle bir Türk takımına karşı tatbik edilmesini hof göremeyiz. Futbol böyle çığırından çıkanl • makta devam ederse, sık sık te • kerrür eden bu çirkin hadiseleri sonuna erdirmek için hükumetin müdahalesini, lâyık olmadığımız bu maçlan büsbütün yasak etmesini istiyeceğiz. O vakit ne kaybedeceğimizi, sporcu sıfatını taşımakta olan yurdda^lanmız iyice düşünsünlerl Spor sahast er meydanıdır. Merdliğe yakısrruyan hareketler orada srerekmez! Ercümtnt Ekrem TALU Müthiş bir su baskını ve görülmeroiş fırtınalar Amerikadaki su baskımnda 25 kişi öldii, 18000 kişide tehlikede, saatte 90 tnil siiratle esen bir rüzgâr Ingiltereyi altüst ediyor Nevyork 26 (A.A.) Kar, ya • vaş yava* «rimektedtr. Havalar daha az şiddetlidir. Fakat Missisipi, Şimal deltasmda su bamnts olan arazkle bulunan 18,000 kJsinra emniyeti hakkında endiseler vermektedir. Amerikada bu bafta içinde ölenlerin saym, 200 tahrain ediliyor. Marks «Amerika» 26 (A.A.) Koldvater çaymm tasması, bir buçuk milyar dolarlık sarar vermijtir. 25 kişi bogulmuftur. 18,000 kişi de tehlike altmdadır. gün de devaro etraektedir. Memleket içinde hrhna, ağaçlan kökOnden sökmüs, telgraf direklermi de. virmis, elektrik tellerini koparraı», ev« lerin baeaUnm oçurmuştur. Londra dvannda kar yağmıstır. Şark ve fimal kontluklannda da bol kar yağmtstır. Birkaç balıkçı gembi fırtmamn şid» detinden limanlara sıgmmtslar ve bi • ran böyük tehltkelerle karsılaşmıslarsa da hiçbîr zayiat olmamışhr. Son dak&rda haber verildigine g3re, bu sabah rüzgâr Devonda tlfra • konbda saatte 90 mfl bir hızla esmekte idi. Boranm pazar yerinde bir kuliibe çökmut, etraftaki dukkânl»ra »arar vermistir. Ihtiyar balıkçılar bu kadar şiddetli bir fırtına hahrlamadJdanm »öylemektedirler. Göklerden gönlümüze Dil devrimî üe ulus öz benlîgine kavuşacaktır, fakat düşen şehidler her yazıcı kelime uydurarak işi karıştırmamalıdır Yazan; Agaoğlu Ahmed Son topfanbda Türk dili mtıallimi Edib kendisinden «orulan bir auale cevab vererek diyordu ki: « Biz kelünenin bâtân manastle Hibrit yani kansık bir cemaat idik: Bodunun halkı birçok kaynaklardan gelme kanlar tafirlardı. Halkımiz fizi • yolojik bakımindan böyle olduğu gibi onun yasayif tarzi da öyle idL Nereye baksan birbirine uymaz ve birbiri üzerine mihanikî bir sekilde birikmis ve aralannda benzeyis olmiyan varlıklar görürdünüz. Istanbulun yanibasinda Sinob, lne • bolu ve saire gibi şehirler bulunuyor. Kağni arabasl tayyare ile yanyana yaşiyor. Buhar va elektrik makinelerile isletîlcn tarlalarla Altaydaa gelme sa • pantn altmda «zflip kmlan yerler bir birine yan bakmakta idiler. Üniversi • tede v* sair ySksek mekteblerde asrî bescr btlgismi benimsemeğe çalisan binlerce gende memleketin birçok yerlerinde hâlâ tpbdai bir yasayif yürüten göçebaler arasmda karftlıkb anlayif Boktalan kalmamiştı» Oturduğumuz evler, oalarin tefrişleri, giydiğimiz el • bis«l«r binbir ç^iddL Şöyle ki bunU na sabiUeri ve onlan Ufiyanlar ara • sinda bağUUk olduğunu bir yabanct Dış taraf boyle oldugu gibi iç taraf ta eyle idi ve hatta denflebüir ld da • ha çoK karisik ve uygunsuzdu. Münevver dediğimiz zümre fle halk arasında her türlü bağlUık kalkmifU. Bunlar birbirinden uçurumlarla ayni • mislardı. Birbirini anlamaz olmuflardı. Dilhnize gelince, « da ayni halde idL ü ç ayn dü yasalartna bağlı idL Türkçe nerede basliyor, nerede biti • yor belli degildL Bütün ömürlermi o lnmtaga T*1 »p»ı olaa adamlarimiz bile anlamakta güdük çekiyorlardı. Hele dilin gryiadiği Iibas o kadar berbaddı ki yülarca çalışildığı halde kolaylıkla olmmak gene güc oluyordu. Hulâsa içimizi ditunizi saran bu Hibrit dediğimiz hal bizi boğucu bir ağ şebekesi gibi içine alarak dosdoğm yfirümemize, üerlememize, birbirimizi tanimamUa, kaynaşip birlik yapma • nusa engel oluyordu. Bu oMürüeü bal bazı Türk bfiyuk leriai, ve düşüneeli Türk ulularmı 8 • tedenbcri düfündürmekte idL HasU lık duyulraushı, Bâelan da sezflmiftL Ve hatta bunlardan bazılan bu Oâcla • n kullanmaga da baslamislardı. Fakat ayrı ayn, •• tek tek hamleler olduğundan istenOdiği kadar seroere vermi • yordu. FDhakika bu gayretler gölge • smde (saye) epeyce yol almmish. Mesela Türk dili son otuz yü çağmda ol • dukça düzelmiftL Halka doğru yürii • müstS ve hoş, tatlı, aheokli bir revnak almistt. Fakat güdülen ülkü varlan • maktan (tahakkuk etmekten) daha çok uzaktı. Halkeı olaa ve halk için yapılan büyük Kurtuluş Savasidir ld Türk mflletint toptan ve birlikte o oidOrücu Hibrit halinden kurtarmağa azmettL Bir sira yaratieı hamlelerle Türkün birlik yapmasma ve üeriye doğru yü rumesine mftni olan engelleri birer birer kaldnrmağa koyuldu» O da diftan başliyarak içe doğru yürüdü. tlk once elbisede birlik yaptu jSoara dilin ve fikrin giyimi olan harfleri degistirdi. ö t e yandan memleketi demiryolu febekesfle orerek nakil va • dtalarmda birlik yapmağa koyuldu. Taria işletflmesbdeki ayrdıklan kal • dirmak için büyük bir fedakârhkla Ziraat Enstitüsunü kurdu, ekin maki • aelerinin yapilması için tedbbler aldu Şehirierimize revnak ve sekfl vere • rek asrüeftirmek için sehircilik bilgi sinde taninmiş adamlan çagirarak ulusal bir aebir plâni kurmağa doğru yü rödü ve Ankara gibi nümune olabüe cek büyük bir eser yarattı. İç yanda ise yapılan ve yapümakta olan birlik hamleleri daha büyüktür. Ulusal zihniyetin temelini kuran talim ve terbiyede birlik kurdu. Ayn ayrı yollardan giden, ayrı ayn telkinlerde bulunan ve onun için de ulusal birUge engel olan muhtelif mektebleri birleştirerek ayni yola giden, ayni telkin • lerde bulunan ve onun için de ulusal birliği hazuiayan usulü yarattı. Sonra gene ulusal birliğe engel olan ayn ayrı mahkemeleri ve hukuklari kaldirarak yerlerine bir mahkeme, bir hukuk koydu. Ocakta ve ocak dismda tkilik yapan kadm ve erkek ayrilıklarinı kaldirdı, yerine kadm ve erkek birliğini kurdu ve bununla cemaatimiz için dayanikb bir temel attı. Şimdi sira dfle gelmi;tir. Bu birliği kurmak öteki birliklerin hepsinden daha lüzumln, daha bereketli ve ayni zamanda daha çetindir. Çünkü dil demek ulus demektir. Dil bir ulusun içidir, özüdür. Bir ulusu öteki uluslardan ayird eden en temelli ve zoriu varhk dildir. Bu temel bir kere kuruldumu, artık ulusun ozS yasiyor ve bep yasıyacak demektir. O kurulduktan sonra, ulus istiklâlini itirse (kaybetse) büe gene ulus yasiyor ve bir gün elbette ki istiklâlini de geri alir. ttalyayi, Lehistani, Yunanistani, Bulgaristam, Romanyayi, Yugoslavyayi, Çekoslovakyayı kurta • ran hep düleridir. tşte bunun içindir ki bizde de dil meseiesi birinci ehemmi yeü haizdir. lste bu ehemmiyeti içindir ki dfl meselesinde son derece dikkatli olmak lizım geliyor. Türk düinin çok canlı, çok genis, çok zengin ve çok elâstikli olduğu söz gotOrmez bir doğruluktur. O iste me • sele bu tükenmez hazneleri açip meydana koymak ve onlardan nasil isti • fade edileceğini «dilin kendisinden alinma» yasalaria tayin etmek gerek • tir. Yoksa, herkes kendi basina dilde tasarruf etmeğe, ve uydurma kelime • lerle indî kaideler koymağa kalkisirsa öyle bir bercümerd olur ki dil düzel • mek yerine bogulur, gider. Dü Kununu bu doğruluğu herkes • ten îyi anlamıs ve bir yazisile ortaya atılan kelimelerin cemiyetçe kat'i olarak kabul edilmediğini ihtar etmistir. Bu ihtar pek yerinde idi. Çünkü dil meseiesi çikar çıkmaz birçoklan kendüerinden kelime uydurarak kullan • mağa basladılar ve bazan ayni gaze • tenin ayrı ayn sütunlarinda ayni mefhumu ifade eden birçok ayrı ayrt ve birbirine asla benzemiyen kelimelere tesadüf olunmağa baslandu Şöyle ki dil sahasmda bir BabQ knlesi yapık • yor gibi oldu. Fransız bflgiclerinden, benim de muallimim olan Arcea* Darmsteter dile aid bir kitabOe dünya şöhretini ka> zanmistir. Eserin adı «La vie des Mots», cKflimelerin Hayatı» dir. Bu âlira bir dilin kelimelerini gelişi güzel meydana atılmiş işaretler değil, uzvi varlıklar diye tarif ediyor. Bu alime göre kelimeler kendi kendtne, ulusal yasayifin görünmez, bilinmez büküm • lerinde doğariar, Upkı başka uzviyet?er gibi aralarinda yaşamak için savaş yaparlar ve muhite en uygun olanı baş • kalarinı yener ve mfllî ruh sahasmda kendine yer edinir. Ne yazik ki Türk dili gönlün istediği kadar arasünlmamişhr. Fakat buna da baslandı ve şimdiden iyi neticeler almdı bile. Malumdur ki türkçemizde ön takılar (Prefu) yoktur ve bu da dili miz için bir eksiklik sayihyor. Fakat buna karsüık olarak bu dilin bol ve zengin son takılan (Suffbı) olduğu ve bu takılardan iyi ve yerinde kullanıl dığı halde çok istifade edilebileceği anlasddı. Fakat son zamanlarda bunlar yersiz de kullanilmağa başladı. Meselâ «sel», «sal» takılarmı herhangi bir köke takarak kelime icad etmek doğ ru değildir. Ve takı her kelimeye gel mez ve her kök te her takiyı aîmaz, alamaz. Bunlar arasında gayet sikı bir ahenk usulü vardir ki gene dilin ken disinden arastirma yolile çikarilacak • tir. Bu usul kurulmadıkça takılarin kullanümasinda son derece ihtiyatlı ol • malıdir. Düin kendisine aid kaideleri de öyledir. Dfl uydurma kaidelere gelmez, ge lemes. Kaideleri de gene lUanm ken • disiai arastirarak çikarmak mecburi • yeti vardir. Bütün bu mutalealardan çıkardığimis son budur. Dil inkılâbı kurtuluf sava • şinm en muhim ve yaratieı hamlesidir. Ve behemehal yapümahdir. Fakat bu hamle ulusun daha her yanı aydmlaş • maraış olan içi ve SzOe alâkadar ol duğundan büyük bir ihtiyatla üeriemelidir. AĞAOĞLU AHMED Dil meseiesi NALINA MIHINA 1 tngilterede gorulmetmf fırttnalar Londra 26 (A.A.) Büyük Bri tanya adalannda ştddetli bir kasırga esmektedir. Ban yerlerde ringâna hıxı, saatte 86 mOi bulmaktadır. Birçok tarafa kar ve dola yagmtshr. Dun sabah fırtıaa baslanuybr. Bu ngün onlann, göklerden gönlümüze düşen sehid kanadlann günüdür. On • lan düsüneceğiz; onlan anacağız, bu yüce mertebeye iristikleri için onlan kutluluyacağız. Mademki hepimiz faniyiz, mademki günün birinde hepimiz öleceğiz; yatağımızda, yağı bitmiş bir lâmba gibi sessiz ve serefsiz sönmektense gök» lerde fen, vazife ve vatan uğruna ölmek elbette daha güzeldü*. Evet, bu ölüm, ölümlerin en guzelidir; çünkü en sereflisidir. Böyle kutlu bir ölümle ölen ve gönlümüze gömülen çehidler, yalnız tebrike lâyıktırlar. Onlara bir kardes, bir ogul, bir baba diye acır ve ağlarız. Fakat bir vatanda?, bir asker olarak onlara acınmaz, gıpta edilir; onlar için ağlanılmaz, onlarla iftihar edilir. îşte bunun içindir ki ((kutlulamak» kelimesini kullandım. Roma anlasmaları A. Lavalin verdiği izahat, M. Gömböşün nutku Paris 26 (A.A.) M. Laval, beraber toplanmif olan dts işleri, mustenv lekeler ve bahriye komUyonlarma vermiş olduğu izahatta, Fransanm CibutiAddisabba demiryoUarı bis»e senedlerinin ekseriyetini muharaza ettiğmi söylemiftir. Sonra, 39 «enedenberi devam eden Tunustaki talyaa ipoteğintn kaldiril • masma matuf anlaşmanm suımılünü tavzih etmştir. M. Laval, bu anlasmanın Duçenin müdahalesi ve sahsi te • mastan dogan »amîml hava sayesinda kabil olduğunu söylemiş, müstemlekeler anlaşmasmın, 1915 te yapılan Londra anlaıman netieelerinden olduğunu göstertniftir. Fraosa ta?hbudt«rini yaprat* ve Italyadan kat'î ibra almtstır. M. Laval, ttalyaya verflen Dumera adasınm Uzakşark yohmdaa ırak olduğunu Babulmendeb Boğazmı açık bıraktığmı tavzih etmi», ııkı bir bans tU yaseti için anlaşmayı füî bir şeküde da« ha mümkün kılan hukukî islerin bal • linden dofsyt metnnuniyetini bOdir • mhtir. M. Laval, Romada deniz me • selelerinin mevzuu bahsedilmediğini büdirmlştir. Çünkü, yeni meselelere temas etmeden evvel, mutekabü bir itimad havasnun elzem oldugu kanaatindedir. Sahillerimizde batan bir gemi Ka« 26 Meis Adan gemicileri tarafuıdan sahfllerimizden sekis on rnü açikta yuzlerce teneke benzin ve benzin varillerile birçok kereste bıdunarak gümrüğe teslîm edümîs* tir. Tenekelerin Gzerinde (En alâ benzin, Neft Sendikat) kelimeleri turkçe oterak yazılıdır. Keresteler Avrupa kerestesidir. Bunların on beş gun evveHci fırtınada batmış olması muhtemel bir vapura aid bulunduğu tabmin edümektedir. Hava sehidlerine niçin öteki ş,ehidlerden ayn bir ihtifal yapıyoruz. Vatan yolunda kanını döken ve canını veren ötekiler, bu feda kârlığı karada ve denizde yapmakla havada ölenlerden daha az mı fedakârlık etmişlerdir? Hayır, se hidlerin hepsi bu vatanın şehidle ridir. Ne yakalarındaki çuhaların rengi, ne de zaman farkı, onlan birbirinden ayırd ettiremez. Hepsi, hepsi Türk şehidleridir ve hepsinin yeri birdir. Hava çehidlerine yaptığımız ihtifalin manalan başkadır. Asırlarca uçmak aşkile yanan insan ha vaya en gec ve en güc hâkim olmuştur* Uçan adam, bu 20 nci medeniyet asrında bile insanlara semavî ve ilâhî bir mahluk gibi gelmiştir. Medeniyet, diğer tabiî unsurlar arasında kendi emrine en sonra ram ettiği havaya hâkim olan evlâdlannı, adeta fevkalbescr mahluklar sanmıstır. Beçer, bu yeni fethettiği lâciverd ülkenin fatihlerini yükseltirken kendi zaferini kutlulamakta, bu fethi büyütmek ve genişletmek, bu zafer yolunun yolculannı artırmak için, havacılık kahramanlarını kara ve deniz kahramanlannî'.an üstün ve yüce tutmaktadır. Maksad, uçmağı yürümek haline getirmek ve bunun için de havacılığı teşvik et mektir. Barış günlerinde, insanlara büyük nimetler getiren tayyare. sa vaş günlerinde yıldınmlar yağdıracaktır; yalnız yakan değil zehirliyen, boğan, parçahyan yıldmmlar... Tayyareci, bu cehennemî yıldırımlara karşı bir saika siperi, bir paratonerdir. O ufukların, göklerin bekçisidir ve ufuklan, gökleri beklerken yalnız vatanın değil; ihtiyar anamızın, aksakalh babamızın, süt emen yavrumuzun, hayat yoldaşımızın, tatlı canımızın, binbir emekle elde edilen malımızın da bekçisidir. Onun çelik kanadlani başımızm üstüne gerilerek bizi, belâlann belâsmdan koruyacaktır. Bugün yapılan ihtifalin manası, dünün şehid kanadlanna ve onlarla beraber bugünün ve yannın çelik kartaîlarma şükran ve minnetlerimizi söylemekten başka birşey değildir. Habeş Fransız hâdisesi Fransa Habeşistandan tazminat istiyecekmiş Paris 26 (A.A.) Somali hudu • dunda Fransızlann öldürülmesi me • selesi hakkında Fransız hükumetinin bir nota hazırlamakta oldugu ve Habeşistan hükmetinden tazminat istiyecegi söylenmektedir. Habefistan hü kumetmin de bu tazminatı vermeğe amade olduğu anla»dıyor. îngiliz gazetelerinin neşriyatt M. Gömböşün nutha Budapeste 26 (A.A.) M?ear ajansı bfldiriyor: . Başvekfl Gömbös, Szolokda söylemiş oldugu bir nutukta Macar kabinesinde yapılmış olan te beddiüün hükumetin iktısadî, malî ve kredî sahalarmdaki siyasetinde bir değiş3cî3c vukua geleceği manasını ta > zammun etmediğini söylemiştir. Haricî siyasetten bahseden başvekfl herşeyden evvel Romada akdedümt» olan Avusturya • Macaristaa itilâfınm çok büyük tesiri görülmSş olduğunu ve fevkalâde karuık olan merkezi Av • rupaya aîd meseleler uzerinde bir nevi istikrar hasıl etmis bulundugunu soy • lemîstir. Marsilya meselesinden bahseden Macar b&şvekOi, bu mesele kat'î bir bal suretme iktiran etmedikçe bu hususta birşey soyliyemiyeceğini beyan eyle • miştir. M. GombSşe göre, Maearistan hiçbîr zaman siyasî cinayetlere sahne ol • madığı halde onu siyasî cinayetlerle itham etmtslerdir. Maear hufcumetinra bu gibi manev • ralara aldanarak eski tarihî yoltmu taldbden vaz geçmiyeceğitü büdiren M. Goubos demistir ki: € Yeni hflâfuı Romada akdedflmtş olmasma çok memnunus. Büyük dostumuz ttalya üe Küçük Andlaşma ve Franca muaHâk meseleleri hallet • mek ve Tuna havzastnda yeni teşki • lât vâcode getmnek maksadüe Romada toplanmiflardir.» Londra 26 (A.A.) Valval ihtilâfı üzerine Habeşistana açık bir serapati gösteren efkân umumiye Soma • Iide Fran«:zlsrla olan hâdiseye karsı daha ciddf bir vaziyet takınmtstv. Di Ekonomist şunlan yazıyor: «Yann, Habefistan, Uluslar Derneg{ azau sıfatüe siyasî menfaatlerden ancsk ulusal mevcudiyeti ve hükumetinin seviyesi alelumum dünya sevi • yesine yüiuelirse tstifade edebilecek • tir.» Bakanlıklar hizmet otomobilleri Ankara 26 (Telefonla) Bakan • lıklara aid hizmet otomobilleri fimdi • ye kadar Ford marka olarak 1930 Uraya satm almmakta idi. Bundan sonra hangi fabrika malt daha ucuzsa o nun almmasi Bakanlar Heyetince Ma • bye Bakanlığina bîldirflmistir. Fırkaya müracaatier Ankara 26 (Telefonla) Firka umnmî merkezine saylavlık için yapı lan müracaatlerin tasnif ve tahkik ifi oldukça üerlemiftir. Bir düzeltme üstad Halid Ziya Usakhgilin mnsikiye daar dünkü makaleainin sonlannda hâlâ kanto oynahlan yer lerden bahsed'en kısımda geçen iaim Şadi değil, Naşid olacaktv. Düzeltiriz. ım ı m ı m Yunanistanın alacagı harb gemileri Atina 26 (Hususî) Yunan hS kumetinin 1930 Ankara mukavelena meai mudbince donanmasini altı tor pito muhribi, bir zirhlı ve o nisbette denizaltı gembile takviye edeceğîni Türkiye hükumetine bfldirdiğini hükumet taraftan Vradini gazetesi yaziyor. Yugoslav Bulgar yakınlaşması Yeni Bulgar Başvekilinin verdiği beyanat Sofya 26 (A.A.) BasvekO Bay Zlatef, dün Yugoslavya sefirmm Bel • grada hareketinden evvel kendisme yapmiş olduğu ziyaretten sonra gaze tecilere beyanatta bulunarak demistir ld: c Yugoslavya fle mukarenet s{ • yasetine yeni Bulgar hükumeti de de • vam edecektir.» Bulgar Basvekfli bazi meseleleri, ve bu arada iki memleket demiryoOa • rinın iltisakım temin etmek, pasaport muamelelerini kolaylastirmak, ve hu dud uzerinde yeni hudud noktaları vücude getirmek islerini tacil etmeği fioV detle arw attigini söybmiytir. İRTIHAL Cerrahpasa hastanesi bastabibi Rüstü Çapçinin validesi ölmüstür. Cenazesi bugün Aksaray tramvay tevakkuf mahallindeki hanesinden kal • dirdarak öğle namazi Aksarayda Va • Iide camisinde kılmacak ve EySbde Otakcüarda aile makberesine defnedüe cektir. Merhumeye rahmet düer, guzi de doktorumuza taziyetlerimizi auna riz. Yunanistanın borçiar müzakeresi Atina 26 (Hususî) Dün keyifsiz bulunan Basbakanin evinde Londraya Yunan borçlaruun müzakeresi için gidecek heyet azasi toplanarak konuş muştur. Yunan hükumetinin son ver • digi karar sudur: Londrada alacakhlara vüzde otuz bef teklif edilecektir. Ala • caklılar bu miktan kabul etmedikleri takdirde bu heyete reislik etmekte bulunan Maliye Bakani müzakereleri ke> serek hemen Atînaya avdet edecektir. Heyet azası düa aksamki Semploa «iupreaile Londraya Cebelittarık bogazında açılacak tünel Madrid 26 (A.A.) Cebelitarik boğazımn altından bir tünel ka • sılması meselesi yeniden canLan mısbr. 300 metro derinliğinde su altında icab eden tetkikatı yapa bilmek ve bilhassa çöküntülerden korlrolup korkulmıyacağını. tesbit edebilmek için yeni tip bir cihaz yapılmaktadır. Bu cinazm içinde denizaltı islerinde 14zım olan ker türiü teçhizat bulunacaktır. Tiinelin boyu 32 kilometrodur ve rfenizin sathın 400 metro aaagKUn geçecektin, Amerika ve beyneimiîel adalet divanı Vaşington.26 (A.A.) Hükumetin arzusu üzerine âyan 37 reye karaı 47 reyle La Hey divanına giriş protokoluna karsı, M. Norris tarafmdan verilen t^lilât takririni reddetmiftir. Bu tadilât. La Hey divanına verilecek her meselenin, âyanda üçte iki ekseriyetle tasvib edil mesmi istiyordu. M. Ruzvelt, bu tadilin, dı» işle • rini idare için kendisine te;kilâti esasiyenin vecmis olduğu salâhiyete dokundvğu kanaatmde idL Mançuride harb Tokyo 2 0 (istanbul) Mrnçuri Imparatorluğu nezdmdeld Japon bu • yük elçisine göre çarsamba sabaht Ceholün eenubunda yeai bir muha • rebe olmustar. Sekiz Japon askeri 81 nulşttir. Diğer bir muharebe de Mançuri üe hmriti Mogolistaa hududa ara«ind« olmustar. Burada ^d Japon f Gökyüzü Reşad Nurinin en görel ve en cazib rotnanı Yepyeni bir mevzu, çok canlı hâdiseler... Pek yakında