27 Aralık 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
O MgUStOS 'CnmhttriyeV S ON TELGRAFLAQ Bana kalırsa Fransa ve nasyonal sosyalizm ransız gençleri arasmda hâktm olan siyasî fikirlerin bir haritasmı çizen M. Alexandre Marc, o gençlik namına diyor ki: «Komünizmin esası iktısadidir; fa sizmin esası devletth; Hitler hareke tinin esası îTktır; liberalizmin esası pa. radır; Amerikanizmin esası kemTniyettir: biz, Fransız gençliği de zekâyı esas olarak alıyoruz.r, Buradaki zekâ kelimesinin geniş mana*ı icinde siyasî bir programm çizgi . lerini bulmak zordur; fakat bugünkü Fransanın fikir akuitılarına yakmdan bakıldığı zaman bazı büyük dalgalar göze çarpar. Bunlardan biri ve belki birincisi, harpten sonra moda olan ve gittikce taraftarlan azalan materyalist telâkki il*» mücadeledir. Cemiyet hâdise. lerini maddî ve iktısadî bir plândan manevî plâna nakletmek tecrübesine girisen'erin savısı gittikçe artıyor. Tarihin materyalist izahı bugünün Fran . sız genc'iğini tatmin eden bir fikir hareketi olmaktan uzaktır. Irk realitesini müsevveş, millet realitesini muphem ve dar, sımf realitesini daha mÜDhem ve karısık buluvorlar. Julien Bendanın taskın milliyetçilik aleyhine yazdığı La trahison des clercs isirr.li kitabm uyan dırdığı büyük alâka bundandır. Gene ayni muharrir, Discour» â la nation europeenne isiroli eserinde Avrupanm basit bir ikbsadî ve siyasî istihale ile hiçbirsey kazanamıyacagını, ancak estetik ve manevî bir kıymet sistemile ya. şıyabileceğini iddia etmittir. Her iki eserinde de Spinozamn su sözünü tekrarlıyor: «Sulh, muharebe olmaması de. mek değîldir; bu, bir fazilettir ki rohur kuvvetinden doğar.» Fransanın kendine göre bir faşist idaresi kabul edeceğini muhakkak sanan . lar, kehanetlerinde biraz daha ihtiyatlı olmalıdırlar. Ben yartn için herseym mümkün olduğuna mananlardanım. Istikbaie ait hiçbir iddiayı sevmem. Bu . nun için, en â la mode meselelerden biri olan: Fransa nasyonal sosyaiist ola . cak mı? Sualine ancak şu cevabı verebilirim: Bugün, asla! Viyanada mühim ifşaat Almanyanın Avusturya Nazilerini idare ve çiftçilerle sanayicileri kıyama tesvik ettiğini gösteren vesikalar Viyana 15 (A.A.) Hükumet gazetesi olan Rayşpost hususî bir mem badan aldığı bir takım vesikaları neş rettniştir. Avusturya nazilerinin Alman yanresmî mahafili ile münasebatta bu. lundukları bu vesikalarla sabit olmaktadır. Bundan baska Viyanadaki A!man sefaretinin de Avusturya nazilerile Al. roanya arasında irtibat vazifesi gör . düğü anlaşılmaktadır. Vesikalardan biri Avusturya sanayi ve ziraatinl Dolfüs hükumeti aleyhine kıyama tesvik eden bir projeyi ihtiva etmektedir. Berlinde hazjrlanmış olan bu projede mezkur layam mukabilinde Avuslurya ziraat ve sanayüne bir takım ticarî tavizler va . dolunmaktadır. yazıyor: «Alman . Avusturya münasebahna dair Alman hükumeti nezdinde yapıl • mış olan teşebbüs hâdisesi göstermiştir ki, dörtler misakının şümulii hakkınde bir anlasamamaz'ık vardır. Bu anlaşa. mamazlıgın süratle ortadan kaldınlma. sı Iüzumu kendisini hissettirmektedir. Su!h kulübünün nasü çalısacağını bil • mek zaruridir. Bir tavzih lâzımdır. A vusturya hâdiseleri dolayısile talya ta rafından müdafaa edilmiş olan tezi iy' anhyorsak, asıl ihtilâf misakın bugünkü nizamı muhafaza etmek için mi yoksa muahedelerin tadilini hazırlamak için mi kullanılacağı hususundadır. Mü esjir bir tarzda teşriki mesai isteniyor . sa ilk şart nasü çalışılacağını bilmektir.» Galatasaray izcileri [HEM NALINA MIH1NA Romaya .... vardılar Üniversiteye lâyık bir noktasından meydan isteriz Viyana ile Istanbulun şehircilik küçük bir farkı var: Bizim evler tahta, sokaklar taş; orada evler taş, sokaklar tahta! 1 irkaç gün evvel, gene imzasu bir mektup aldım. Imzasız raek, tuplar, ekseriyetle ya mükem . mel bir kalaydan, yahut ta müzevir likten ibaret olur. Biz de, bu gibi na merdane mektuplan, aynen sahibine iade edilmek üzere, süprüntü sepetine atanz gider. Bu defaki imzasız mek tup, müstesna olarak hem mültefit, hem de makul ve doğru bir fikri ibtiva ediyordu. Onun için, meçhul muharri rine tesekkür ederek aynen sütunuma geçîriyorum. cGüzel Istanbulumuzun umranı me»elelerile nekadar meşgul olduğunuzU yakından bilirim. Geçenlerde yazdığı nız özlü ve şirin bir makalede «bizim şehre bir de para mütehassısı getirilmek lâzımdır» diye cidden güzel bİT nükte yapmıştmız. Anladığıma göre elde para olduk M tan sonra herşey yapmak kolay, fakat marifet parayı yaratıp işleTİ yoluna koy< maktır; dernek istiyorsunuz. Eğer böyle ise tamamen fikrinize iştirak ediyorum. Şimdi size bu satırlan yazmağa" beni sevkeden meseleye geciyorum: Gecen cuma günü Beyazrt cihetinde şöyle bir gezinti yapayım dedim. Di * vanyolundan Beyazıda kadaT yürii * düm. O büyük meydana gelince cep * hem Üniversiteye dogru olmak üzere durdum. Şehircilik noktai nazanndan orasını tetkik etmek hevesine kapıldımt Sagımda yeşil agaçlar içinde güzel b« cami, önümde büyi'k bir havuzla Üni< versitenin cidden muhteşem kapı«. Soluma ve arkama bakmağa cesa edemedim. O ufaktefek diikkânlann manzaTa 4 mndan, Aksaraya giden tramvay yolu* nun darlığmdan ve arka tarafrma isa • bet eden evleTİn çirkinliğinden adetd sıkıldım. Hükumetimiz her işte olduğu gibl büyük bir kiyasetle tstanbuHm o m'ih teşem mevkiini bir Üniversits mahal * lesi yapmağa karar veıdi. Bu müna • sebetle bütün gazeteleT birçok yazılar yazıyorlar. Hepsini dikkatle takip ediyorum. Binalardaki tadilâttan, eskt lerinin tamirinden ve daha sundan bım« Jan bahsedildiği halde oranm umram hakkmda Belediyece ne yapılacağı hakkında hicbİTşey Boylenmiyor. Bu hayırlı işte Belediyenin yapacak acabâ hiçbir işi yok mu? ret Nasıl Taksimdeki Abidemiz ecnebller içm bir ziyaTetgâh olduysa, bundan boyle Beyazıt meydanı da dünyadaki ilhn ve İTfan â.îemi için bir telâki mer * kezi olacaktrr. Geîen ecnebilerin abi a deden sonra ziyaret edecekleri yer o meydan olacağmdan hiç şüphe ermîye. lim. Gönül istiyor ki Belediyemjz sehrin bu iki müstesna noktasını lâyık oldukları bediî şekline koysun da şehTİmiza gelen misafirleri yüzümüz kızarmadan oralannı gezdirebilelim. Bu yazdıklanma cevaben gene paramız yok, plân yapıhyoT, ne yapalırni denecek. Buna kaTşı ben de sdzden ilham alarak marifet parayı yaratıp te • hiri caiz olmıyan bu meseleyi hemen hailetmektir. diyeceEn'm.» .Franstz gazetelerinin neşriyah. Paris 15 (A.A.) Juraal gazetesi Is, sonunda harbe mi dayanacak? Sıvas seker fabrikası Japonya, Çin demiryolla Makinelere mukabil Al rmı zorla alacakmış! manyaya tütün verdik Moskova 15 (A.A.) Pravda ga. setesi, Çîn, şark demiryollannın Man çuri hükumeti tarafından sahn alınmas» içm alh haftadanberi Tokyoda de • vara eden müzakerelerden bahsede . rek diyor ki: Japonlar Sovyet Rusyanm beynelmilel müskülâhna güvenerek Çin sark de. miryoUarrra silâh kuvvetile bedavadan almağı tasarlamıslardır. Halbuki son aylar zarfında beynelmilel vaziyette mühim değisHdikler olmustur. Sovyet Rusyanm elde ettiği zaferl«re muka . bil Japonlar infirada düsmüstü. Maamafih Sovyet Rusyanm Japon yaya karsı takip ettiği sayaset tamamen müstakildfr. Ve Japonya mecbur et medikçe Sovvet Rusya Uzak Sark meselesmde şimdiye kadar takip ettiği hath hareketten ayrılmıyacaktır. Mançuri hükumed sark demiryollannın sahn a. Immast müzakerelerinde ciddiyet gös. teremiyor. Bununla m°zkur hattı plmak niyetinde olmadığı anlaşıhvor. Japon Hariciye Nezareti müzakerelerde tavas. sutta balunmaktan imtina ediyor. Bu da gösteriyor ki Japonya evvelce yao*nış olduğu vadi tutmak fikrmde deâril. dîr. Şayet bu baotaki müzakereler akim kahrsa bu, fiat hususunda anlaşama mazlığa degil fakat sergüzestçu bazı askerler tarafından müdafaa olunan si. yasetin Tokyoda muzaffer oiduğuna atfedilmelidir.» Samsun 15 (A.A.) Bugün Al . manyaya gönderilmek üzere Alman bandırah Derince ism'ndeki vapura Iş Bankası tarafından 350 bin Iira kıymetinde Samsun ve Bafra tütünü yük Ietilmiştir. Mukabilinde Sıvasta yapı . Iacak seker fabrikası için malzeme alınacakhr. 6 aylık kontenjan listesi Ankara 15 (Telefonla) 6 aylık kontenjan listesi Heyeti Vekilededir. ?0 ağustosta ilân olunacaktır. izmirde zelzele tzmir 15 (A.A.) Gece saat 22,40 da hafif bir zelzele olmustur. 9 eyiul panayırı hazırlıkları tzmir 15 (A.A.) 9 eyiul pana yır komitesi toplantılarma devam ve yeni kararlar ittihaz eylemektedir. Panayır sahasmdaki pavyonlannda mşaat üç güne kadar tamamianmış olacak tır. Elektrik tesisatı hitam buimak ü . zeredir. tstanbuldan gelecek varvete tı^atro ve sair oyun gruplannm müra. caatleri üzerine bunlar için de yer ha • zırlanmaktadır. Komitece 9 eyiul panayın yazılı bir bayrak dahi tesbrt edilmiştir. Avrupa panayırlannm methali tarzında bir de methal inşasma baslanmıstır. Belediye tarafından panayır mahallrnin etrafına yaya kaldınmı yaptınlacaktır. PEYAMİ SAFA Piriştineli Hasan B. Eski Osmanlı mebusu Selânikte öldürüldü Selânikten vt rilen malumata göre bir müd • dettir orada bulunmakta olan eski Osmanlı Meclisi meb'u • sam azasından Priştineli Hasao Bey hareket edeceği esnada öl dürülmüştür. Katil bir Ar navuttur ve ya kalanmıştır. Cina nasan yetin şahsî intikam »ebeplerinden ileri geldiği tahmin edilmektedir. Hasan Bey Meclisi Meb'usanda ismi çok geçen bir zattı. Evvelâ Lutfi Fikri, Davut Yusfani Beylerle Ahrar fırkasım teşkil, bilâhare Hür riyet ve Itilâf fırkasma iltihak et mişti. Kendisi Arnavutmilliyetçiliğile tanınmıştı. Balkan harbinden sonra Arnavutlukta gecen ihtilâl hare ketlerinde mühim rol oynamış, son radan Kral Zogonun aleyhinde bulunduğu için memleketinden kaçmıştı. Arnavutlukta Yugoslavya taraftarlarmm reislerindendi. Bir müddettir Avrupada oturan Hasan Bey geçen sene memleketi mize gelmiş, bilâhare meçhul bir sebepten dolayı hudSıt haricine çıkanlmıştı. Salih kendi kendine hitap eder gîbi sordu: Vay canına be . Tahtakorun işi ne burada?.. Korkarım gene belâya çattık! Fofo bağırdı: Ben demedim mî sana?. Sus ulan çöp kafalı... Sürpik Duduya döndü: Ne vakit geldi? He... Sunda bir saat var, yok. Ne ister polis senden? Dısanda bir uygunsuzluk ettin, nedir?.. Sen karışma be, kurtlu kaşar! Zaten kafam yerinde değil, bir de sen beni sorguya mı çekiyorsun? Haydi, çek arabayı... Sürpük Dudu: «Lâf ettikse ka bahatli olduk?» diye söylenerek dışan çıkti. Salih Fofoya bağırdı î Bir türlü kımıldanamadın. Şînıdi oda kapısma varman bh* saat sü Bursa soygnncuları Bursa 15 (Telefonla) Soygun culann isticvabı bitmiştir. Başka şehirlerde yakalanan şerirlerin de buraya getirümesi beklenildiğinden muhake . meleriıve baslanılamamaktadır. Sabri ismindeki şerir de Tirede yakalanmışhr. Şerirlere yatakhk etmek suçile tstanbulda, Bandırmada ve Sam . sunda tevkif edilen beş kisi buraya getirilmişlerdir. Bursada yeni bir yol Bursa 15 (Telefonla) Uludağın cenup yamaçlanndaki 60 köy için köy. lüler tarafından bizzat yapılan yolun kürat resmi bugün icra edilmiştir. Graf Zeplinin seferleri Friedrichshafen 15 (A.A.) Kont Zeplin balonunun cenubî Amerikaya yaptığı muntazam seferler, Zeplin sirketi müdiriyetini ilâve olarak bir sefer daha yapmağa sevketmiştir. Kont Zeplin aym 19 unda kalkıp Pernanbuka gidecektir. Riyo dö Jeneyro ile Buenos Ayres için postayı Pernanbuktan Kondor şirketinin seri bir tayyaresi alıp götürecektir. Komünistlik maznunları Bursa 15 (Telefonla) Komünistlik maznunlanna ait tahkikat bitmiş, evrak müstantiklik tarafından Müd . deiumumiliğe verilmiştir. Yakında mu • hakemelerine başlanacaktır. Mısır gazeielerinde garip bir haber Manisa hastanesi dün açıldı Manisa 15 (A.A.) Amerikada ölen Türk vatandaslanndan Mani salı Moris Şinazi Efendinin vasiyeti mucibince Manisada yapılan 40 yataklı son sistem hastanenin açılma resmi bugün Sıhhiye Vekili namına Müsteşar Hüsamettin Bey tarafından yapılmıştır. Bu vesile ile par • Iak merasim tertip olunmuştur. Roma (Hususî) Bir seneden beri hazırlanan, gidilecek yerleri tesbit edilen büyük seyahathniz bizi, muntazam hazırlatmış bir arka düşen su gibi memleketten memlekete, sehirden şehire koçturuyor. Yirmi alb günde bes memleket dolaşmak mecburiyeti filimden bir hafta evvel gösterilen küçük rek lâm filimleri gibi bize ancak her sehrin en mühim bazı yerlerinî gÖrmek ve gezmek imkânını verebiliyor. Ve bu kısa seyahat, küçük reklâm filîmlerinin verdiği «haftaya gidip göreyim» arzusu gibi bize de «baska bir vakit Pesteyi daha iyi göreyim, Viyanadaki müzeyi da ha uzun tetkik edeyim» arzusunu veriyor. Pestenin samimî ve sıcak hava • nna doymadan, saatte 80 kilometre giden bir tren bizi Viyanaya attı. Paprika (kırmızı biber) memleke tinden ne güzel hislerle ayrıld'ık. Viyanada fevkalâde bir başkalık yok. Yalnız Istanbulun sokaklan taş evleri tahtadır. Halbuki buranm evleri taş, sokaklan tahta! İlk gece bizim futbolculardan methini isittiğimiz (Prater Park) a gittik. Gençleri, hatta ihtiyarlan kahve köşelerinden kurtanp kendine çeken bu park görülecek bir yer. Fevkalâde süratle dik yokuslardan inip çıkan trenlerin, elektrikle isliven otomobillerin, motörlerin, cinli, perili evlerin önü övle kalabalık ki bir saat sonra ancak tren minvatürüne binebildik. Viyanamn jjezilmesi icap eden diğer bir yeri de (Hayvanat bahçesi) dîr. Solda vahsi cevvali yetini kaybetmis kurtlar, mis kinleşmiş sırtlanlar manasız nazarlarla seyircilere baWı yorlar. Fakat maymunlar tarafı gorülmeğe deŞer bir yer. Küçük. güzel, çevik havvanlar mütemadiyen seyîrcileri eüldürüvoriar. Fakat buna mukabil srenç kadın ellerinden seker ve fıstık yiyorlar! Tıpkı bir însan gibi oturan, bizim gibi uzanan ve bakan Urangutana bakarken insana bu kadar benziyen bir mah luku teşhir etmelerîne adeta kızdım. Sanki şu ümitsîz yatan arslanın ne kabahati var? Parmakhklara davanan kaplan, bir kedi kadar uys?»l. Su zavallı bavkuşun nesi uğursuz? Karga ile basbaşa vermişler, düşünüyorlar. Meshur nelikan önüne atılan balığı bir türlü yutamıyor. Bahğm kursağma takılıp kaldığını gören bir çocuk pelikanın koca ha Galata$artayh izciler Romaja Meçhul Atker abidesine çelenk koyarlarken merkep sesini bile kaybetmis! Çok uğraştık, nafile. . Hayvancağız senin neren müzelik? Bahçeden çıkarken bir adam yanımıza yanaştı. Ned'en böyle giyindiğimizi, niçin ku • şak sarmadığımızı sordu. Dünyadan bu kadar habersiz olan bu zatı neden hayvanat müzesine koymuyorlar da biçare merkebi oraya tıkı yorlar? Viyanada bizi en fazla alâkadar eden şey Beledive binasındaki büyük müze oldu. Eserlerin hemen yansı Türklere ait. Kabartma tablo lar, bir sürü kroki ve hari»alar, Türklerm birinci ve ikincî Viyana muhasaralarım canlandınyor. Ay yıld'ınmiz paralanna kadar gir mis. Müzede saatlerce kaldık. Güzel san'atlar tarafı da çok güzel, Bethoene. Moıarta, Sopene ait hahralarla doiu. Viyanad'a hayat cok pahahdır. Mevva bîr kilonun dörtte bîr he sebile satılır. Meselâ sefta'inin 1/4 kilosu 35 (grusen) e dir. Maamafih otomitik lokantalarda bizim para ile 35 40 kurusa mükemmel bir yemek yimek kabildir. Bu lokantalarda garson yoktur. Bir kasadar, birde abçısı otomatiği id"are eder. Yemeğinîzi kendiniz alıp masanıza götürürsünüz, suyu kendiniz gidîp getirirsiniz. Bir arahk, insan bu • laşıklan da ben mi yıkayacağım, diye düşnüyor. Ekmek lüks eşyadan madut. Incecik bir dilime dert anlatmak çok müşküi. Yemekieri de çorba, patatesli et ve pastadan ibarettir. Burada işsiz çoktur. Muntazam kıyafetli dilencilere triyo yapan fakirlere ber köşebasmda tesadüf e d'lir. Buna mukabil Gobenzl gibi kibar yerlerde de eğlenen birçok Viyanalı var. Avrupa şehîrlerînin en dikka • te değer hususiyetierinden biri de her mahallede bahçe ve parkların bulunmasidır. Adeta birkaç eve bir park düşüvor. Viyana sulan her zaman o kadar soğuktur ki yemek ten sonra bu sularla el yıkamak hemen hemen imkânsızdır. Mısırda münteşir gazetelerden biri memleketimizde Ahmet, Mehmet gibi Arap isimlerinin menedildiğini yazmışhr. Böyle garip ve manasız bir haberin nasıl olup ta kardeş Mısırtn gazetele • rinde yer bulduğuna şaşmamak kabil degüdir. vozdan neve b»r »Tidum su içmed»'&''ıe hayret ediyor! Iclerinden en akıllısi filler. Birisi hortumunu uzatarak küçük bir kızın elindeki şekeri a lıyor. Oteki hortumuna toprak doldurarak tamahkâr seyircilerin ü zerine atıvor. En fazla zavallı eseğe acıdım. Hemcinsleri şimdi Adada gece turları yaparken buradaki rer. Ben tüymeliyim. Baksana polis kapıya dayanmış. Başka bir oda bulalım da buradan sıvışalıtn. Ben şimdi çıkıp aranayım. Hay gözü çıka sıca talih... Sen burada gene leş gibi seril... Ben gelinciye kadar kimıldama. Salih gene kıbrit çakarak merdi venlerden indi Sokak kapısından çıkarken bir polisle yüzyüze gel mişti. Evvelâ aldırış etmiyerek yü rümek istedi. Fakat polis kendisine öyle fena dikiz ediyordu ki biraz duraklamağa mecbur oldu. Zabıta meannu Salihin kolunu tutmuştu: , Senin adın ne?.. dîye sordu. Salih tereddüt etmeden cevap verdi: Mahmut.' Burada ne işin var? Sürpik Dudu eskiden benim ev sahibimdi, onu görmeğe geldim. Muhterem kariimin hakkı var. üni • versite meydanı Belediyenin ve bira* da Evkafm yardımile bu irfan ocağına Dördüncü gün sessizce, kalkan yaraşan nurlu bir manzara almalıdır. trenle Venediğe hareket ettik. Reyazıt camiinin tramvay caddesine ya Toroslan andıran dik ve karlı da§km olan tarafındaki köşesi tamire muh. lardan, çamlı tepelerden geçtik. tac o'duö'u gibi mevdanın camiin karAvusturya topraği çok işlenmiş, şısmdaki kısmını dolduran bir takım ba. biçiien otun alhndan yeniden ot • rakalar ve dükkânlaria Aksaraya gi • lar çıkıyor. Kücük ve temiz körler. den tramvaym önünden geçtiği ecişbö. Etrafı banyolarla dolu minimini göl cüs binalar pek çirkin şeylerdir. Evve • ler, asfalt yollar, dem:rvolunun iki lâ bu çirkin baraka ve dükkânlardan tarafını süslemiş. Cift lokomotifle ise başlıyarak bu güzel meydanı, bir işliyen tren Saint Veit ve Klagen iki sene içinde Üniversiteye lâyık muh. furttan sonra susayan bir yılan gibi tesem bir şekle sokmak, Belediyenin yeşillikler arasmdan süzülerek 8esehri güzellestirme vazifesinin birinci nize doğru kosuyor. Gece geç vakit işi olmalıdu*. 52 ada üzerinde uyuyan Venediğe girdik. VEDAT MlHRt Onunla ne yapacaksm? Boş bir odası varsa tutmak îstîyordum. Sen Salihi tanırsm değil mi? Salih gene tereddüt ettneden: Benim serserilerle alış veri « şim yok! dedi. Fofo isminde bh* Rum kansile berabermiş. TaTiTmıyorum. Salih bir iki adtm attı. Fakat şüpheli gözlerle arkasmdan bakan polis: Dur biraz! dedi. Salih tehlikeyî hissediyordu. Sürpik Duduyu çağınnca bütün yalanlar meydana çıkabilirdi. Başsütüne! dedi. Polis açık duran kapıdan başmı sokarak, içeriye bağırdı: Madarn! Salih dedi ki: Buyurun ağabey, girelim îçeriye... Ne lüzum var? Haydi sen karıyı buraya çağır, git! Mabadi var Tefrika: 20 SERVER BEDt Sabahsız Geceler Dışandan Kıtiyar bir Ermeni kadmı ««»i geliyordu: • Ka oğul, ben de seni gözletnişim, ne fahat gelmişin de ben gör memışnn. Kapıdan içeriye, ellermi kalça lanna koymuş, ihtiyar, kısa boylu, kara kuru, saçlan khli beyaz, örme bîr atkıya sannmış, topal bir kadın gırdı. / Salih doğrulmuşhı: Hayrola Sürpik dudu! dedi, gene ne ötüp duruyorsun? Sürpük Dudu odaya bir göz gezdirdi: Buradasınız? dedi, avazmın duymuşum da gelmisim. Ben sanırdım ki sokaktasınız. Biri aradı seni, Salih sordu: Beni mi aradı Sürpik dudu? Krm bu? Bir polis aradı seni. Salih sıçradı: Polis mi? He... Kıranta "bıyıklı, orta boylu, gözleri bîzim Hayganoşun kocasınin gözlerine çalar, kırk yaşlannda, burnunun... Hay burnunun ortasına... U lan herifin bıyığı, gözü, burnu be nim neme lâzım be?.. Güvey mi girecek buraya... Şunu anlatsana, ne için gelmiş? Ka oğul, sen de hık deyi lâ kırdıyı adamın gırtlağına tıkarsm. Ben bilirim neden gelmiş? «Salih bundadır?» diye sordu. «Yoktur, daha gelmedi» dedim. Tanınm, dedi. Nerededir o şimdi? Nerede olacak, arabasınm üstünde. Ne arabası? Yük arabacisi Altıparmak Salih değil mi? Eşya taşır o şimdi. Arabacı mı? Burada oturan Salih arabacı mıdır? Burada oturan Salihi tanımıyorum. Ben bir Salih bilirim, Kuledibinde oturur. O değH. Başka Salfh bilmiyorum. Ne iş yaparmıs bu? Serseri... Salih yürümeğe hazrrlanarak:
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle