Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
14 Ağustos 1^ Türkleri niçin severim? Milletimizi ve dilimizi bizim kadar seven Viyanalı 5 Her Haynrih Donun anlattıkları yeyı ve Türk . lerî hakikî bir vatandaç kadar «even bir Avu«turyah meslek . *«?la tamştık . Mühendis Her Haynrih Don. Bu slrna memleke tiraîz îçin yaban.« değildir. Her Haynrih 925 te Hamdullah Suphi Beyin daveti HerRaynrfh Don iizerine Ankaraya gelmiş, Türko . caklan teşkilâh içinde bir sene kadar çalışmıştır. O vakittenberi iki senede bir Türkiyeye gelir, bir müddet kalarak Türklere olan hasretini tadil eder. Her Haynrihin adeta mükemmel l>ir şive i!e Hirkçe konuşmasına evvelâ hayret etmiştik. Harp ve esaret nayah ile karışık bir macera ile roünasebeti olan bu vükufun hikâyesini dinledikten sonra hayreti miz sevince inkılâD etti. Meslek taşımız Umumî Harp sonlannda Rusyaya esir olmuş, Siberyaya gönderilmis. Orada Türk zabitlerile bir arada bulunmuş. BıkmaJe b'lmez çalışması ve şayani hayret hafızası sayesnnde günde 50 200 kelime ezberliyerek türkçeyi süratle öğrenmis. * Türkler, diyor'fu Her Haynrih, bende dehsetli sempatik bir tesir bı rakmıştı. Hayalimizde Arap ve Kürtlerle kanşfırdığımız bu miileti acayip bir tip addediyorduk. Fakat <Jaha ilk temasta en büyük farika • lan olan sicakkanlılıklaı, vakra kalpliiikleri ve bütiin manasile insan çluşlan beni onlara bağladı. Kendilerini sevdim, dillerini sev dim, vatanlannı sevdim.» Meslektasimız turkçeye vîikufu ^oyle böyle konuşmaya kâfi dereceîde bırakmağa razı olmamıs, bes se. ne süren esaret hayahnda eline türkçe ne geçerse okumuş. Siirler «zberlemis, tercümeler vapmış. Bu arada Abdülhak Hâmidin «Tarik îbni Zeyyad» ım da brabir meşakkatle ve uzun çalısmalar neticesinde, iyi bir tarzda almancaya çevirmis. Bize bunlan anlatırken Her Haynrihin mesİ3Ş£,4«Sis» manzu^esini okuyuçu boç bir manztrt teşkil e • diyordu. Bu adamda bize ve dili mize karşı adeta cezbeli bir sevgi, adeta bir iptilâ var. Sözüne şöyle devam ettî: « Esaretten kaçarak vatanıma geldim. Bütiin kitaplarım orada kalmıştı. Viyanada türkçe eser bula mıyortfum. Fakat boyuna Türk arayip buluyor ve görüşüyordum. Içimde Türkiyeye karşı bir nevi daussıla vardı. Bir gün Türk sefaretinin bir kavası gelerek Abdül hak Hâmit Beyin beni çağırdığmı söyledi. Dünyalar benim olmuştu. Gittim. Bu büyük adamın çik iltifatina mazhar oldum. Tarik Ibni Zey yadin almanca tercümesini Siber yada bırakmağa mecbur oluşumdan esefle bahsettim. Bana kitaptan bir nüsha verdi. Bilâhare onu tekrar tercüme ederek Elsinei Şarkiye mektebine verdim. Ondan sonra Halide Edip Hanı • mm «Ateşten gömleğ» ini almancaya çevirdim. Bu eser Viyanada, Bel« gratta, Lehistanda çok satıldı. Artık ondan sonra Türk hikâyeleri tercüme edip gazetelere koyuyordum. 925 te Hamdullah Suphi Beyin davetile Ankaraya çağınldım. îstanbulu ve hükumet merkezinizi tarif edilmez bir heyecan içinde zL yaret ettim. • Cumhuriyet' Uludağ kamplarla dolu bir hale geldi Karlı arazide oturanlar çoğalıyor Zehirli gazlere karşı çare Ingilizler mühim bir keşifte bulundular HİT1TLER VE HITIT MEDENlYETt: 3 Hitit Kralhkları Tarihin bize verdiği malumat sehir almışlar, şehirler kaybetmis • lerdir. Bugünkü şerait altında bunlan bir tasnife tutmanın imkâm yoktur. Şu var ki Hitit krallan Akdeniz sahillertnd* uzun seneler hâkim vaziyette kalmışlar Egede medeniyetlerini taammüm ettirmislerdir. tzmir yanmda Kemalpaşa yolu üzerindeki bir dağda Karabelde bulunan ve bir elinde mızrak diğer eün de bir yay tutan bir ilâhın bulunuşu bize bunu ispat etmektedir. Milâttan 1300 «ene evvelme ait olan bu ilâhın basmda bir mahrutî Tiarra (Tiare papahgın resmî tacı) bir serpus taşıdığı görülür ki bu serpus hemen bütün ilâhlarm başında görünür. Hitit ilâh ve krallannın ayaklannda görülen avakkabı vaziyeti bugün Anadoluda bilhassa cenuota Antep ve Maras havalisindeki dağlık mıntaka halkının giydiği papuçlardan farksızdnr. Ve Hitit ilâhiarmm daima dizkapakla rından aşağısının çıplak olduklan gö rünür. İzmir havalisindeki zeybeklerin diz kapaklanndan asağısımn çıplak oluşu nazan dikkati celbedecek bir haldir. Hititlerin en çok münasebette bulun» duklan milletler Asurilerle, Mısırlılar dır. Hititler bir defa Milâttan evvel 1850 senelerine doğru Babil şehrini zapt ve tahrip etmislerdir. Mısırhlarla da bugün Suriyede Hama sehrmin cenubunda bulunan Kardeş önlerinde bfi yük bir meydan muharebesi yapmışlardır. Mısır Fir'avunu (Ramses II) ile yapılan bu muharebe Milâttan takriben 1310 sene evveline aittir. Bu muharebeyi Mısu Fir'avunu ile yapan Hitit kra h Muvatalladır. Bu muharebeden sonra yamlan muahede bir sulh ve müsalemet ve dost luk muahedesidir. Hattusas zannedfl • diğine göre Milâttan evvel takriben 1200 senes'ne dosru deniz mflletleri ta rafuıdan tahrip edilmiştir. Buradan sonra deniz milletleri Mısıra gitmişler, Deltada büyük bir muharebe yapmış • lar, fakat Mısır Fir'avunu (Ramses III) bunlan mağluo etmiştir. Nihayet bu de nir mil'etleri Mısırdan ricat ederek bugün Filistin denilen kıt'aya gelmişler ve bu kıt'aya bizzat kendileri bu ismi vermişlerdir. Hattuşaş tahrio edildikten sonra bir daha kat'iyyen tamir edilmcmiş ve bir harabe olarak kalmıştır. Bu tahrip akınından sonra bu havaliye hangi krallann ve kimlerin geldiğini lâyıkile bilemiyoruz. Fakat biliyoruz ki Anadoludaki Hitit hakimiyetmin zevaHnden sonra cenubî Anadoluda gene Hitit hakimiyetinin devam etmis bulunmasıdır. Esasen (Hattuşil III) ün oğlu büyük kral SuDpiluliuma Milâttan 1357 senesinde Kargamısla bir krallık teşkil et miş bulunuyordu. Bir sene sonra memleketime döndüm. Sizin Halkevlerinize müşabih olan Urania teşkilâh merkezinde Türkiveye dair konferanslar ver dim. Viner Jurnal ve viner Tageblat gazetelerine makaleler yazdım, hikâyeler naklettim. O vakitten ! beri sık sık Türkiyeye gelirim. Is tanbulu, Ankarayı, Izmiri gezer, re avdetimde gene konferanslar verir, yazılar yazanm.» Meslektasimız, kültür, edebivat hayahmız hakkında etraflı malu mat sahibi idi. Hâlâ da tükenmez bir aşkla Türk eserlerî okuyordu. Falih Rıfkının, Pevami Safanm son çıkan eserlerini öğrenmeği de ihmal etmedi. Bu musahabe, bana arkadasımız Narfir Nadi Bevin birkaç ay evvel Viyanadan volladığı bir makaleyi hahrlath. Nadir, mükemmel türkçe Öğrenen ve hukuk doktorası icin Türkiyenin iktisadî vaziyetine dair bİT tez hazırlıyan Viyanalı bir gençten takdirle bahsediyordu. Bu hâdiseler bize adeta Viyanayı ve Avusturyalılan daha çok sevdirmeğe sevkediyorthı. Her Haynrihle biraz da inkılâ . bımıza, umumî dünya işlerine ve Avusturyanın vaziyetine dair ko nuştuk. Baktım kî Avusturyalı gazeteci ve tnühendi» sira inkılâplanmız • dan ve Gazimizden bir Türk ka • dar. heyecanlanarak bahsediyor. Hiçbir kelimesi tashihe muhtaç ol mıyan bu sözleri sadece derin bir zevk içinde dinlemeği tercih ettim. O, bazılannca Hitlerin Musoliniye, hele Gaziye benzetilmesine fena halde kızıyor, bir deha ile vasat derecede enerjinin mukareseye mevzu yapılmasını bile manasiz bulu • yordu. Hitlerîn îcraatmdan ve Alman • yanm bugünkü vaziyetinden öyle levhalar canlandırıyordu ki bu bize adeta nasyonal sosyalistlerin cida linde bir gaye olmadığını, yahut iktidar» muhafaza kavıruları arasında mefkurenin inhilâle uğradığını anlahyordu. « Dolfus ta ayni seyi yapıyor, divordu, O da millicidir, o da sos yalistlere ve komürristlere bilfiil hareket imkânı vermiyor. Fakat bizde cebir ve taskınlık yok. Avusturya bugün yalnız sükunet içinde çalışmaktan başka birşev istemiyor. Evvelâ bes on sene nefes alalım, ikhsaden kalkınalım. Siyasî mücadelelere ondan sonra sıra gelecek. Avusturya Almanya ile dosttur, lâkin Hitler hükumetile değil. Bu kardeş memleketle bir eün birlesmemiz ihtimali kuvvetlidir. Hele Hitler bir şu hızını alsın bakalım..» Her Haynrih sözü gene bize ge; tirdi. Hep karakterist .k meziyet lerin diğer milletlere tefevvuk eden tebarüzlerinden bahsediyor, hatı • ralarile bize misaller veriyordu. F. O. üludağa çıkan ecnebîlerden bir grup Bursa 6 (Hususi muhabirimizden) Bu sene havalar uzun müddet serin tiğinden Bursanm banyo ve dağ mevsira> ancak ağustosta başhyabildi. A ğustosun başmdanberi hergün Yalovadan Yeni gaz matkelerinden takmış kırk kişilik altı yedi otobüs hmcahmç iki hastabaktcı dolu olarak geliyor ve o kadar yolcu Istanbula gidiyor. Mudanya yolundan Lodra gazeteleri bir müddettenberi da bir o kadar ziyaretçi ve banyocu Londra cfvanndaki lâboratuvarlarda gelip gidiyor. Şu hesapça günde aşaçalumakta olan âlimlerin en müthis zeğı yukan 600 kişi geliyor ve 600 kişi hirli gazlere karşı mukavemet edebile . de gidiyor demektir. Onnn için bugiineek yeni bir maske icat ettiklerini haber lerde Bursa pek kalabahktır. Hatta kap. vermektedirler. Resimde görüldüğü gilıcalarda yer bulmak bile bir mesele bi bu maskelerin altmda birer l« r » halini almıştır. Birlikte başlıyan banyo asılıdır. Yeni maskeler ile en müSlik ve dağ mevsiminden en çok i*tifade gazlere karsı bir saat kadar tahaffuz edilen kısım Uludağdır. Çünkü: Dağı imkânı temin edilmiştir. görmeğe çıkanlar az çok sıhhatli kimtngilizler bu maskelerden külliyetli seler olduklanndan orada çok eğlenmiktarda imal etmeğe başlamışlardır. celi \e neş'eli vakit geçiriyor ve vü cutçe çok istifade ediyorlar, hatta son Alman, Fransiz ve Felemenk kimya. günlerde Bursadan da bazı aileler dagerleri ayni gazlere karsı tedafüî vası • ğa çıkarak muhtelif yerlerde kapmlar talar arafhrmakla meşgul bulunuyor . kurmsğa başlanuş bulunuyorlar. Aynea lar. Bunlann icat etmis olduklan ve bu sene kış sporlarma çok ehemmiyet saitle mühlik gazlere k=»r«i ancat 5 verüeceği içm Halkevi dağ sporlan ku dakika mukavemet edilebilmektedir. lubü şimdiden (Karayelende) ki im. dat evini süratle yaptırmağa çahşıyor, yollara biran evvel işaret direkleri dikilmeshıi temine uğraşiyor. Bunun i • çin ciheti askeriye de çok yardım e diyor. Birinci »ahifeden mabat Türkiin dili kendine yetişir Uludağ bilhassa bugünlerde âdeta, bastarba»a meskun bir hal almıştır de nilecek kadar kalabalıktır. Hele so • senin muh.telif yerlerinde ve çamlar altına kurulmuş irili ufakı çadırlar göz lerimrzi öyle bir gipta ile kendilerine doğru çekiyor ve emsalsiz manzaralı fakat o nisbette vahsi ve ıssız bir dağfin medenfleştiğini gösteren bu man • zara karşısmda eski Bursa Valisi Fatin Beyi takdirle anmamak kabtl deftfl... Bursada vakti hali yermde olanlar içm Uludağa çıkmak bir ideal olmuş ve bunun için orası Bursanm en bellibaşh bir mesiresi halini almıştır. Cuma gün. leri yol boyunca her çamın dibinde bir kümenin oturup temiz hava aldığını, bol bol yemek yiyip, eğlendiğini görmek âdet hükmüne girmiştir. Dağa çıkmak için şose ve otomobilden başka türlü vasıtamız yoktur. Bes kişilik otomobiller sabah gidip akşam gelmek üzere 10 liraya, 7 kişilik kaptıkaçtılar (küçük otobüsler) 12 Kraya, büyük otobüsler de 20 25 liraya dağa çıktıklanna göre masrafı yolculara taksim edince düsen miktar her halde bir şimendifer ücretinden daha jçoktur. Şu halde müteşebbis bir grup tarafmdan oraya bir dişli şimendifer yapılsaydt ne olurdu? Hatta dişsizi de olabilir. Bu. gün Bursa bankalannda mevcut mev • duat miktannın birçok böyle isleri bir çırpıd? yapacak kadar çok olduğunu bizzat banka müdürlerinden öğrendiğim zaman cidden üzüldüm. Eğer böyle bir şimendifercik yapılacak olursa dağtn bugün birkaç bin olan ziyaretcisi bir ay içinde milyona yaklasırdı. . Ve bittabt bu şimendiferin sahipleri de pek çok kazanırlardı... Bahusus Uludağa ecnebiler de pek ziyade rağbet etmeğe başlamışlardır. Bu cennet kadar güzel dağın manzaradan baska sıhhat üzerine olan harikulâde tesirine bakarsak dağın pek yakın bir zamanda ümidimizin üstünde rağbet RÖreceği muhakl^aktır. Musa büyiiklüğu, faydasî, herkes tarafmdan, o zaman bugünkfi kadar beHci anlaşılmamştı... Bir gün Dolmabahçe saraymda; Gazi, siyah bir tahta getirtti. Etrafını Vekilfer, meb'uslar, ve gazeteciler aldılar. Birfeaç hafta etütten sonra bu harf inkılâbınsn, ecnebilere olduğu kadar bizzat lürklere de ne büyük bir kolaylık ge. tirebileceği tesbit ve ilân edildi. Bu diişünce ve karar, büyük inkılâpçı as kerin, inkılâp düşüncelerinin başında geKyordu. Senenin büyük bir kısmını Ankarada geçiren ve yaz tatilinde tsfanbu!a gelen Reisin oturduğu bu sarpyda geçen yıl sonbahannda birinci Türk Dili Kurultayı yapıldı. Gazetelerle yapılan bir tebliğ. bü tün sehir halkının kuruhaym tabiî azasi addedildiğmi ve toplanhya gelmelerini rica ediyordu. Sultanhğm mermer sütunlu, pembe, mavi, renkli duvarlan altin oymalı salonlannda, bir israf çerçevesinde, her smıftan yüzlerce insan belirdi, kaynaştı; Anadolunun geniş ve karakteristik elbiseli köylüsü de bu levhanm içinde asıl Türk dilini, asıl Türkun dilini takdise gelmişlerdi. Henüz on bir sene bile olmadı. bu ayni salonda, sırmalar giymiş yüzlerce esir, Sultamn ayaklarma inen sırma saçaği öpüyordu. Yorgun, uyuşuk, ka pakları altında sönük gözlü, sarkık yanaklı sultanla, o gün, o ayni «r.londa benliğine sahip halkın, köylünün ara sında oturan, müzakereye, münakaşaya iştirak eden «erkek yüzlü» yeni başı mukavese edersek, evvelki düşüşle bu • günkü kalkışın sırnnı ve tezadını çok kolay göriirüz.» Gazete, şimdiye kadar kullanılan diÜT arapça ve farsça kelimelerle dolu olduğunu haibuki, olmıyan değil, kaybolan, unutulan Türk dilinin arandığmı, bulmak için hangi yoTlardan yiiriin . düğünü ve etüt edildiğini anlattıktan sonra makalesine şöyle devam ediyor: « Asıl Türk dili ne arapçaye ne farsça ya ne lâtinceye ne de yunancaya ihtiyacı olmıyan bir dildir. Türk dili kendine ve Türke kâfidir. Eski saray edebiyatmın duymak isteraediği atefli, ifadeli, ekspresif hakikî Türk kelime. leri, bugün Anadolunun her tarafında kullanılmaktadır. ölen Türk mütefekkiri Ziya Kök Alp, bu Türkçülük hareket; için çalısmıştı, fakat o, bunu Ttı. ran efsanelerinde anyordu, halbuki bugünkü Türk en eski ecdadma olan ırkî ve tarihî bağlarından, ilim, fen yollanndan yüriiyerek aramakta ve te?bit etmektedir. Bütün bu inkılâbın, terbiyevî ve siyasî ehemmiyetini inkâr etmek mümkiin değ Idir.» Sabit Anadoluda büyük bir medeniyet kurmuş olan Hititlerin tarihi biz Türkleri çok alâkadar eder. Hititlerin hangi tarihte Küçük Asyaya geldiklermi kat'î bir şekilde bilemiyoruz. Bu mesele et rafmda muhtelif nazariyeler vardır. Fakat bugünkü umumî kanaat bunlann Milâttan takriben 3000 sene evvel Or. ta Asya veya Kafkasyadan Anadoluya geldikleridir. Umumî muhaceret neti • cesmde Orta Asyadaki geniş insan yığmlarmın simal, cenuD şark ve garbe nasıl dağıldıklan malumdur. İlim âlemine göre Hititlerin Hindu Avrupaî bir kavim olduğu ihtimal kî bundan ileri gelmektedir. Belki de Hi • tit ismi sayıları çok olan bir fetih kla nına verilmis bir isimdir. Ve bu kavim fütuhat maksadile Anadoluya gelmiş ve burayı zaptetmiştir. Şurası muhak kaktır ki Hititlerin Anadoluya gelme . den evvelki maceraları bizim için bu • gün karanlıktır. Bilinen birşev varsa bunlann Hindu Avruoai veya bir Orta 7 Asya milleti oldueu ve Anadolunun müşterek tesirleri altında kalmış olmalandır. Bunun gibi Anadoluda Proto • Hattio ve Cenubî Anadoludaki Hurrilerin dil, medeniyet ve tarihlerini nasıl lâyıkile bilemivorsak Lidya, Kariva, Pisidia gibi Anadolu milletlerinin de henüz tarih lerini bilemiyoruz. Yalnız şimdi Lidya lisanı aşağı yukan okunup anlaşılmağa başlamıştır. Kariya lisanı okunuyorsa da henüz manası anlaştlamamaktadır. (Sart) ta bulunan bir Lidya ve A rameen lisanile yazılmış tbranî, Finike yazısına benziyen bir yazı bir kitap bu hususta ilim âlemine anahtar vazifesi görebilmektedir. Fakat ayni zamanda biliyoruz ki bütün bunlar Akdeniz ve Ege denizinde konuşulan eski dillerle Hitit dilleri arasmdaki münasebet ve alâkayı henüz tamamile izah ve tayin etmeğe kâfi değildir. Bundan yalnız şu neticeyi çıkarabiliriz ki Hitit devleti birçok küçük prensliklere ve devletlere ayrümıs birlesik bir devlet halhtde, A. nadoludan Akdeniz kiyılarına kadar uzanıyordu. Bu genis ülkede hâkim olan Hitit dili idi. Bu devlette yüksek tabakayı Hititler teskil ediyor, bunlann konuştukları dilde Hindu Avrupai keli meler de bulunuyordu. İngiliz itfaiyecileri nasıl Fethiyede sıtma mücadelesi ve yol faaliyeti talim yapiyorlar? Fethiye «Hususî» Teessös eden «tma möcadele şubesi simdiye kadar 300 sitmalı köylüyü tedavi aitına almış ve halka ihtiyaçlannı tamamen tatmin edecek kadar kinin tevzi etmiştir. Kaymakam Fikret Beyin riyasetinde tesekkul eden sıtma komisyonu şehir dahi Kndeki batak arsa sahiplerine tebli . gat yapılmasma ve azamî bir ay zar ftnda kurutulamazsa Belediyece kuro hırularak Utimlâk edilmesine karar vermiştir. Yol faaliyeti Gcçen sene kazamız dahiiinde b'r çok faydalı yollar yapıldı. FethiyeKaya, Fetbiye . Nif yollan gibi çok emek sarfnıı icap ettiren yoHar bu meyanda sayılabilir. Nafıa tdaresmin yaptığı Fethlye Tefeni, Fethiye Köyceğiz yollarmda bu sene ikmal ve tamir ame • liyesi îçm hazırlıklar yapılmıştır. Bu faaliyet devresi içinde Fethiye . Muğla yolu bitmis olacakttr. İki Vekil tetUikat ile mesgul Birinci sahifeden mabat şarapları halk tarafmdan rağbet sördüğünden şarap fab>ikası istihsalâ • tının bu sene arttırılması için bazt tedbirler alınmaktadır. Bu arada fabrikanm tevsi ve islahı için de bir proie hazırlanmıstır. Rana Bey, bugün şehrimize dönecektir. Spor faaliyeti "5araçanebaşmdan geçenler hemen hergün tstanbul kfaiyecilermin talimlerine sahit oluyorlar. Koyduğumuz re. sim de Londradaki itfaiye kıt'alannın talimlerini gösteriyor. Fakat aradaki ay rdık oniann bir takım kuklalan insan yerine koyup oyle idman yapmalarıdır. Yakında hiç süphesiz bu usul bizde dt takip edilmeğe başlanacaktır. Her gün daha canlı ve heveskâr çalışan Fethiye sportmenleri denebilir ki Eğe mıntakasmın sayılı spor teşekkulleri arasmda birçok muvaSakiyetlerile nazan dikkati celbetmiştir. Kaşspor kulübünün teklifi üzerine yapılan son maçta Fethiyeliler bire karşı iki ile galip gelmişlerdir. Maahaza Kaş sporcu • lannm da muntazam ve teknik oyna • dıklarım kaydetmek icap eder. Ziraat Vekilinin tetkikatı Evvelki gün Ankaradan gelerek Yalovaya giden, Ziraat Vekili Muhlis Bey dün Sümer Bank müdürü Nurullah Esat Beyle birlikte şehri • mize gelmistir. Ziraat Vekilimiz d»n sabahtan akşama kadar (Sümer Bank) ta Anadoluda yeniden tesis edilecek olan üç fabrika hakkında istihzarat ile meşgul bulunan mütehassıslar heyetinin tnesauini tetkik etmiştir. Seyfi Pş. geldi Gümrükîer Umum Muhafaza kumandanı Seyfi Paşa Ankaradan şehrimize gelmiştir. Seyfi Paşa, şehrimizde birkaç gün kalacak, buradaki muhafaza teşkilâtını teftiş •decektir. Hithİerfn Anadoludaki tesirleri çok büyüktür. Şayanı dikkat olan bir nokta da Proto Hatti dilinde kat'iyyen Hin. du Avrupai keîîmelermin bulunma masıdır. Luvî dilinde de bu nisbet asıl Hitit diline nazaran azdır. Bunlar bîze gösteriyor ki Hititler, Hindu . Avrupaî ziyade menşe, dil ve soy itibarile Orta Asya ve Anadoluya daha yakındır. Proto • Hatti medeniyetinin bakayası bize bazı m&him alâmetler göstermek. tedir. Anadoluda gördüğümüz isimler bilhassa Hattusas ismi bir yerli isim bir Pro»<i Hatti ismid'r. Hattus Silis ismi Hatlu; denilen ilâha ait sehir manasma gelmektedir ki bu kelime mense Kargamıs krallan tarihte buyük rol itibarile Anadolu dilidir. Asurî tablet • ovnamışlardır. Buradaki bütün krallar lerine nazaran Anadoluda Hitit ismi Hattuşasta hükumet kurmus olan bü • Milâttan 2000 sene evvelinden baş . yük Hitit devletinin kral ailesine men • lar. Fakat bu devre ait valnız birkaç supturlar. kral ismini tanıyor ve biliyoruz. Bu dev Bu krallar birçok zamanlar Asurt • rin en büyük krah (Labarnaş) tır. lerle muvaffakiyetli muharebeler yao Bilâhare bu Labarnaş kelimesi bütün rmslar, birçok şehirler tesis etmislerdir. Hitit krallanna alem olmuştur. Bu ke • thtimal ki Antep yanmdaki meshur lime tıpkı Sümerlerin kral manasma *PDoliche sehri ki mabetleri meshur bülen (Lugal) ve (Sezar) kelimesinin biyük bir şehirdi • bu devirde tesis edillâhare bütün Roma imparatorlarma mistir. Kavser ve Slavlann (Car> seklinde kaBuradaki Hitit hakimiyeti de en son bulüne ve Türklerin sekizinci asırda Al. Hitit kralı Pisiris zamanmda Milâttan man krah Karl ismine izafeten ecnebi evvel 717 tarihinde Asur kralı (Sargon hükümdariara (Kral) demelerine benII) tarafmdan nihayetlendirilmiştir. Bu zer. şehrin Asuriler tarafmdan zantmdan Gene Asurî tabletlerine nazaran Hatsonra artık hiçbir yerde Hitit hiyeroglif tusaşta kurulan Hitit devletinin en parlerine tesadüf edilmez. lak devri Milâttan evvel 1400 senesm . Su halde Milâttan evvel 7 incî asır den 1200 senesine kadardır. Boğaz Hitit hakimiyet ve yazısının en son dev köyde bulunan tabletlerden anlaşılan ridir. Kargamısta Hitit hakimiyeti dehakikat budur. vam ederken Hamatu • Hama, Me . Daha evvel idare merkezi olan Kaşlidia Malatya ve Luvî Tyana gibi şaranm bueün nerede olduğunu bile • birkaç ehemmivetli krallıklar da mevmiyoruz. Hitit krallannın ilk tesis et cut bulunuyordu. Bonlardan birincisi mN oldukları Kas"*a seh«inin bu'un Milâttan evvel 720 de ikincisi de 708 duğu yer tesbt edilh ve burada haf . de Asuriler tarafmdan zaptedildi. Hi • riyat yaoılacsk olursa belki birçok abititler hakkında bütün bildiğimiz esash de ve kitabeler bulunacak ve bu su • retle tarihin birçok karanlık noktaları malumat hemen hemen bu çerçeve ayrl'nlanırns olacaktır. , dahilindeki tarihî malumattan ibaret • Çivi yazısı tabletlerinde bu şehrin tir. Maamafih Hitotologlar bu milletin coğrafî vaziyeti ve nerede bulunduğu tarih ve medeniyetini aydınlatmak için hakkında hiçbir malumat yoktur. cidden çok emek sarfetmektedirler. Ve Tabarna, Alabarna gibi Hitit krallaburadaki malumatın çoğunu Hitoto • nnın bu Kuşsara sehrinde hükümdarlık log Ahnanvalı Dr. Bossert ve Profe • yaptık!arı bu tabletlerden anlasılmak • sör Ungerin delâletile elde ettiğimi de ( tadır. (Milâttan evvel 17001800 se . buraya yazmağı bir vazife bi'irim. ne evvel). Dağlıce'u Bu iki kraldan sonra gelen kralların HİKMET TURHAN isimlerinin sonunda heo böyle bir Na, Şa gibi birer edahn geldiği görülür. Hitit krallannın ayni zamanda birer ilâh isimlerini takındıklan zannedüebilir. Meselâ tabletlerde bir Hitit kralmın isBeyoğlunda oturan Petro ismind mi Şamşi diye okunmuştur ki bu güneş 65 yaşlarınd'a bir berber, 6 yaşın manasına gelmektedir. da Angeliki ismini taşıyan bir kız . Hitit devletine dinî sistemlerin hâ • cağıza çok şeni surette taarruza kim olduğunu anlıyoruz ki bütün şark teşebbüs etmiş ve şikâyet üzerine milletlermde heo bu sistem hâkimdir. yakalanmıştır. Hitit ilâhlan daima bir dağ üzerinde Dün birinci ceza mahkemesinde bulunur şekilde temsil edilmişlerdir. Hibu canavarın muhakemesine gizlt tit krallan komşularile çok muharebe olarak bakılmış ve şahitlerin celbi etmişler, kendi hakimiyetlerini diğer için dava başka güne talik edil • komşu milletlere kabul ettirmislerdir. mistir. Bunun içindir ki Hitit krallan birçok Şeni bir tecavüzön muhakemesi