23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
lOHaziran 1933 Camfimriyel' SON TELGRAFLAB f Bana kalırsa Alelâde bir zabıta vak'ası değil! eyhat! Erome karşı mücadele miz, ilk siddetine rağmen, diismaru can alacak yerinden vur muş değildîr. Heyhat! Biliyoruz, hatta pek iyi biliyoruz ki bu ve buna benzer zehirli maddelerin satısı, yeryer devam ediyor, caddelerde ve sokak ortalannda kibrit kutularma gizlenmis paket ler halinde elden ele tutuşturuluyor, hatta bazı mekteplerimizde eroin tutku nu cocuklar ve gençler yakalanryor, cezalandmlıyor. Ana ve babalarla hasbıhal Amerikanın iktısatkonferansı heyeti Londrada Mr. Hul sert cevaplar verdi: «Harp borçlarını ve silâh işlerini görüşmeğe gelmedik!» Londra 9 (A. A.) Cfhan iktısat konferansında Amerika birleşik hükumetlerini tetnsil edecek murahhas heyeti teakil eden 50 azanm ve heyete re fakat den memurlann basmda olarak Plymoutha ge!en Amerikan Hariciye Nazın M. HuH, yaptığı beyanat sırasında kuvvetli bir eda fle »u sözleri söyle iü «Harp borçlari konfpransta müzakere mevzuu olmıyacaktır. Bu mesele memwlara ait bir ist:r. M. Hull, beyanahna »u sözleri de katmıtıri Kpnferaıuta silâhlan azaltma işi de kpnujıdmıyacaktrr. Çünkü bu mesele de M. Nomtan Davise ve Va*ingtondaki mernurlara taalluk eder.» M. Hull, iktuat konferaiMÎnda Ame* rikanm takip edeceği »iyaset hakkuida birsey söylemekten sakmmıştır. Bununla beraber bütun dünyayî alâ • kadar ede* b'caret meselelerinin halli bakknııda sorulan bir suale M. HuH şu «vabı vermtştir: «Beynelmilel bir 3ctisadi hareket ve teşebbüste bulunmadığı derpit etmemiz Iâzım olduğu şüphesizdir.» M. Hull mflletler arasmdaki ticarct yolu üzerinde dikilen engellerin ve bu sahada ifrata varan tedbîrlerîn azal • hlmasına taraftar olduğunu da söyle mişh'r. M. Hull, beyanatım şu sözlerle bitir miftir. «Amerikanm her yerinde nikbinlik zihniyeti gralebe çalmaktadır. Bu zihni • yet diğer mılletle'vi mümessillerfle yapılan ilk konusmalar neticesinde daha keskm bir hale gelmişbV.» Londra 9 (A. A.) Amerika birleş!k hükumetleri murahhas heyeti Lon • draya gelmistir. Çocuk ve para Çocuğa, paranın kıymetini ve onu iyi bir şekilde harcamak Iâzım geldiğini öğretmelidir Çocuklara paranın kıymetini ve iyi bir surette sarfmı öğretmek çok mühim bir meseledir. Bunun için de en iyi vasıta çocuğa, etrafında olup bitenlerden haberdar olmağa başlar başlamaz ufak bir para vermek ve bunu tamamile kendi arzusu vechile sarfetmek hususunda serbest bırakmaktar. Ana, babalar çocuklanna Iâzım olan seyleri, kudretleri nîsbetinde, almakta tered • düt etmezler. Fakat onlann eline para vermeğe bir türlü razı olamazlar. Onlarca çocuk henüz para kullanma smı bilmez, ya lürumsuzca harcar, ya kaybeder, ya birine verir, velhasıl zi yan eder gider. Bu hakikaten doğru bir düsüncedir; fakat iste bunun için dir ki çocuğu bir an evvel para deni len sey ile tanıstırmalı ve bunu hiisnü suretle kullanmağa alıştırmalıdır. Zira bu ise nekadar geç baslanırsa çocuğun acemilik devresi okadar uzun sürer. Hepimiz bir ev idare edecek yasa geldikleri halde henüz kendi kendilerini idare edemiyen, en hayatî ihtiyaçlan bir tarafa bırakıp ta en fıizuli seyler için para sarfeden birçok gençler bi • L'riz. Çocuklan bu gibi hatalardan ko • rumak için, paranm mevcudiyeb'ni ve hayatta oynadığı mühim rolü sezmeğe baslaymca, ufak ve muayyen bir harçlık vermek, böylelikle onlara paranın idaresini ve sureti sarfını adun adım öğretmek lâzımdır. İlk »pmwnlnın çocu ğun kendisine verilen parayı şeker, çikolâta ve satre gibi lüzunuuz seylere sarfedeceği muhakkaktır. Fakat ana babalar onlann bu gibi arzularmı mümkün olduğu kadar tatmin ebneli ve çocuğun harçlığtnı tamamile kendisine bırakmahdır. Çok geçmeden çocuk faraza bes kuruş gibi ufak bir meblâğ ile ise yarar birşey alınamıyacagmı ve parasmı sarfetmeden evvel iyice dü • sünüp tasınmak Iâzım geldiğini idrak etmeğe baflar. Meselâ geçen haftaki beş kuruf ile alınan kâğıt tayyare ça > bucak bozuldu, kâski onun yerine daha dayanıklı birsey almsaydı. tste böyle • likle çocuk paranın kabiliyeti istiraiyesmi ve etrafmdald seylerin kıymetini ona göre tartmağı, kendi kendine düşünmeği öğrenir. Mademki malik olmağa değer birsey beş kuruş gibi bir para iIe almamıyor, istenilea daha güzel bir oyuncak daha çok bir para ile elde e • dilebiliyor, şu halde ne yapmalı, birkaç haftalığı bir araya toplayıp sonra istediğini almalı. Bu mülâkaza çocuğa he • sap, hakikî iktısat, daha iyi birşey el • de etmek için daha kıymetsizinden fe • dakârlık, sebat gibi mefhumlan öğreb'r ve bittabi iktısadî, ahlâkî, fikrî noktalardan ona büyük kazançlar temm ebniş olur. Çocuk büyüdükçe kendisine verilen harçhk fazlalastınlmalı, alışveriş hududu gera'şletflmelidir. ö y l e ki on alb ilâ on sekiz yasmda bir çocuk yemek, içmek, giyinmek, ve saire de dahil olduğu halde kendisine ait her türlü alışverişi, icabında büyük bir i sabetle yapabibnek kudretmi kazan • mış olmalıdır. Çok dikkat edilmesi lâzm gelen bir nokta da çocuklann hiçbrr zaman mu kâfat olarak para almaması, yahut ceza olarak paradan mahnım edilmemesN dir. Çocuklara herhangi iyi bir hare • ketleri için nakten mükâfat vermek, yahut herhsngi brr kabahatleri için harçlıklanndan kesmek gayet yanlış ve tehlikeli bir harekettir. Pek çok ana ve babalar çocuklanna verdüderi harç Iığı onlara para hakkmda doğru bir kanaat temm etmek için değil, fakat kendi istediklerini onlara yaptırabilmek için âdeta bir rüşvet olmak üzere kullanmaktadırlar. Meselâ «bu sömestr daya iyi bir numara kâğıdı getirirsen harçhğım arttınnm» yahut «eve vaktile gelmediğin içm harçlığmdan keseceğim» gibi sözler çocuğa yanlış kanaatler vermeğe onu sırf daha fazla para kopa rabümek için denlerine çalısmağa, yahut harçhğmdan kaybetmemek için vakHle eve gelmeğe sevkeder ld bunun neticesi pek fena olur. Çocuklara ev • de yaptıklan işler için para teklif et mek hiç doğru birsey değildir. Ev bü tün ailenin malı olduğu içm aile efradmdan herbirinin orada göreceği va zifeler vardır. Bunlan mukabilinde birşey beklemeksizin sırf vazife olduğu i • çin yapmağı çocuklara öğretmelidir. Çocuklan para biriktirmeğe alıştır • mak ta iyi olduğu kadar bazan fena neb'celer. doğuran bir meseledir. Ev velce de söylediğimiz gibi daha kıy • metli birseye malik olabilmek için kıymetsrz şeylerden fedakârhklarda bulunmağı, bunun için parayı tasarruf et meği öğretmek çok kıymeth'dir. Fakat çocuk birkaç hafta, azamî birkaç ay nihayetinde bu müddet zarfmdaki tasarrufunun mükâfabnı görmeli, iste • diği birşeye sabJp olmalıdır. Bundan daha fazla müddet saklanan para, çocuk içhı kıymetini kaybetmeğe, ona yanlış telâkkiler vermeğe başlar. Bu usulün en fena neticelerinden biri çocu ğun parayı sırf para olduğu için sevmeği, saklamağı âdet edinmesidir ld bu da bittabi onu hasisliğe, para bek çüiğine stirükler. Hulâsatan çocuklara paranm kıymetini ve müdebbirane bir şekilde sarfını öğretmek için onlara ufak mikyasta muayyen bir harçlık vermeK, fakat bunu bir terbiye vasıtası olarak kullanmalı, hiçbir zman rüşvet veya mücazat âdeti olarak isHfadeye klkısmamalıdır. Çocuğun parasmı idare etmekte gösterdiği kabiliyet dere • cesinde harçhğını arttirarak aile büt çesinm vüs'ab'ne göre, mhayet kendî ne ait hertürlü masrafı kapıyacak de receye çıkarmalıdır. Ayni zamanda ona hayatta para ile ahnacak birçok seyler olduğunu da ispat ebneli ve bir aile • nm azası, bir milletin ferdi olmak do • layısile uhdesine düşen vazifeleri mu kabümde para beklemeksizin yapmağa mecbur olduğunu öğretmelidir. MEFHARET MÜNİF İHEM NALINA MIHINA (iazı kcprusu I rapçamn, türkçeye ve benfi • ğimize hâkim olduğu zaman « larda dflimize girmiş baa söz» ler vardır, ki bunlardan biri de «acele işe seytan kanşır» sözünün, galiba, Araplar tarafmdan değü; Türkler tarafmdan arapçalastmlmıs çekü olan «ElâceletB mmesşeytan, etteemtf mi nerrahman» tekerlemesidir. Bugun arhk sürat devrindeyiz. Biri ise şeytanm kansması, eğer o isin d»> ha çabuk yapıbnasmı temm ederse, bugünkfi medenî msanlar ona da ra * ndırlar. Bmaenaleyh bu arapca darbı meseU «Elâceletü minerrahman, etteen» ni mineşşeytan» şekline sokmak asrm ruhuna daha uygun olur. Fakat bazı işlerimizde, hâlâ, acele işe şeytan kanşır sözünden ilham ala • rak yürüdüğümüz muhakkaktır. Bu gibi işlerden biri de Gazi köprfisüdür. Köprfinün senelerdenberi yapılmama • sı içm parasızlık gibi karşısmda akan sa larm durduğu bir bahane de yoktur. Parası, bankada yatıyor ve şişman bir adam gibi hergün biraz dahl üste ko* yuyor. Acaba köprüyü, bütün parası toplandıktan sonra mi yapbracağız? tstanbul halkı o vakte kadar sabretse bile, şimdiki, asırdide, Unkapanı köprüsünün fazla tahammülü kalmanus • tır arhk... Bu gidişle Istanbulun bütün araba, otomobil, tramvay ve kamyon lannm üstünden geçtiği Galata köp • rusü de bu ağır yüke, uzun müddet, tahammül edemiyecek gibi görünüyor. Allah göstermesin, bu köprüye, bir vapur çarpsa da hasara uğratsa tstanbulm iki yakası arasında münakalât kesile • cek, otomobil ve arabalar, ihtiyar ve dermansız Unkapanı köprüsünden ge • çemedikleri için, ya Kâğıtaneden do laşacaklar, yahut ta emektar araba vapurlarile Sirkeciden Kabatasa nakle • dileceklerdir. Köprünün yapılmama smdaki hikmetm döviz meselesi olduğunu söylüyorlar. O halde Gazi köp « rüsü daha seneierce yapıbnıyacakbr, demekb'r. Çünkü iktısadî buhran öyle konferanslarla filân mületlerin yakası • nı bırakacağa benzemiyor. Şu halde, köprüyü memleket dahi • lmde yaptırmanm çaresmi düşünmek Iâzım gelmez mi? Geçen sene, galiba karyolacdar ve bazı demirci esnafı köprüyü yapmağa kalkışmışlardı. Ben de ayni şeyi teklif edecek değilim; koca bir demir köprünün böyle kolayca yapılabilecek bir iş olmadığmı büirim. Ben başka bir teklifte bulunmak isti yorum. Gazi köpriisünü, mütehassıs mo hendisler geb'rterek askeri fabrikalann yardımüe burada yapbrmak kabil de • ğil midir? Geçenlerde, Millet Mecii smde kabul edilen bir kanun, askeri fabrikalara, b'cari işler yapmak i • çin salâhiyet ve tahsisat vermişti. As • kerî fabrikalardan bir tanesi vardır ki böyle demir işlerinin en mükemmelini yapacak bir kudret ve mükemmeliyet • tedir. Memleketunizde bulunmıyan iph'daî mevaddı da hariçten getirtmek şartile Gazi köpriisünü, askeri fabrikalarda yapbrmak imkânı yok mudur? Bu suretle köprüye verilecek paranın mühim bir kısmı memlekette kalmış olur. Belediyenin kıymetli fen heyeti müdürü Ziya Beyin, bu meseleyi tet edeceğmi ümit ederim. Harp borçlari müzakereleri Vaşington 9 (A.A.) M. Rm velt, harp borçian meselesi hakkmda butrün îngiliz elçisile göriisecektir. Bu konusma M. Ruzvelt fle lngiliz elçisi arasında, birçok haftalar gelip geçtikten sonra, doğrudan doğruya yapıl • mış ilk müzakere olacaktır. Zabıtanm, Adliyenin, Maarif VekâIetinin ve icap eden makamlarm bu uyuşturucu, zehirleyici, sersemleştaYici, aptallashncı, deli edici, boğucu, öldü rücü, sinsi, mel'un, tedariki ve gizlenmesi kolay, elden ve gözden kacan diiş mana karsı hiç te kaygısız olmadıkla rmı da biliyoruz: Dikkat ediyorlar, anyorlar, soruyorlar, buluyorlar, yakah yorlar. Fakat hergün bir veya kaçı kulağımiza calınan hâdiselerden de anlıyoruz ki düşman, kendisine karsı seferber ettiğimiz dikkat ve ihtiyat gibi zekâ ve tedbir ordulanndan, heyhat, daha kuvvetlidir. Biitün gayrete rağmen uyusturucu denıilen maddelerin satışı kökünden yasak edilmiş olmak söyle du»sun. mel'anet şebekelerinin her tarafa dalbudak salan kollanndan biri bile tamamile ele geçmis değildir. tstiyorum ve ümit ediyorum ki bu gebertici düşmanuı pesine düsen devlet kuvvetleri gittikçe hızlarını artu^mlar ve üç bes tevkifin devede kulak oldu ğunu bilsinler. Fakat bu işte faaliyet yükünü yelnız hiHcumete bvaionak ta caiz değildir. Aile ve mektep, ana baba ve muallun, arada bir ihmale uğrama smdan korktuğum bu mücadelede, hükumet kadar, vazife ve mes'uliyet sa hibidirler. Rus ordulannın Ayastafa nosa, Bulgar ordularmın Çatalcaya, Yunan ordularınm Sakaryava dayanmalan, kapitülâsyonlar, irtica ve kara kuvvet dediğimiz seyler, eroin ve hempası yanmda pek küçiik felâketlerdir. Müba • lâğa etmiyorum. Mesele bes on kaçakçıyı yakalamaktan ibaret, alelâde bir zabıta vak'ası değil, müli bir dava, bir hayat ve memat meselesidir. Bu vadide bazı akıl ve wnir hekimlerimizin arasıra yükselen çığlıklarmda biitün bir mem • leketin hayat endişe»! gizlidhr ve bu haykınşlar, emin ohm ki, can havlile yükselen seslerdir. Yugoslavyada Şedit nutuklar M. Çireç «Hudutlar kat'î surette değişemez» diyor Beîgrat 9 (A.A.) Hariciye Na xın M. Yevtiçin meb'usan meciisinde yaptığı beyanat bittikten sonra söz a Ian meb'uslardan M. Çiriç, nazınn verdiği cevaptan memnun kaldığını kaydettikten sonra demiştir ki: « M. Yevtiçin yaptığı beyanatın r zihinlere sükunet getirdiği ve bazı me seleler etrafında baş gösteren korku • Ian giderdiği mütaleasındayun. Avrupanm şimdiki hodutlannin bu yoraa çızaıgı Kor otr tesadur eseri degildir. Adalete uygun bir hareketm vöcude getirdiği bir eseri değiştirebilecekleri zaımma kapılanlar ağır bir yanlışlığa dustnüş olurlar.» Bu sözlerden sonra Çiriç, MiDet • !er Cemiyetinin ehemmîyetine ve in a olan bu müessesenin korunması ve sanhk âleminin en değerli bir kazan•acdim görmesi lüzumuna dikkati çeknv«tir. Umumî Alman Moratoryomu Haricî krediler için tediyat yapılmıyacak Berlm 9 (A. A.) Almanyaya 1 temmuz 1931 tarihinden evvel açılan krediler hakkında umumi morayoryom ilin edilmîstir. Bu tarihten sonra açı • Ian kredilere ait para devir ve hava • leleri unkân müsait olduğu derecede yapılacaktır. Davis ve Young istikrazlanna ait faizlerin tesviyesi muvakkaten durduru • Iacaktır. KrcUfler hakkmda fîan edilen umumi moratoryom gelecek temmuzun bi • rinci gününden itibaren mer'iyet mevkiine girecektir. Berlm 9 (A.A.) Wolff Ajansindan: Nazırlar Meclisi Alman borçlarini tediyati rayişmark olarak yapmakta devama mecbur tutan bir kanun çıkarmıstır. Rayişmarkın, tehir edilen devir ve havale muamelelerini yapmağa kâfi gelecek miktarda dövize malik ola • caği zamana kadar bu rayismarklarm bağlı olduğu miktarlar bir tahvil sandığı tarafından idare edilecektir. Alman hükumeb* hususî fertlerin mülkiyet haklannın mahfuziyetine ha lel getirmediğini, bütün dünyanın ve bflhassa Almanyanm maruz bulun • duğu iktısadî inhHata ve her turlü kıy • met düşkünlüğüne rağmen Alman ikbsadiyahnm tediye taahhihlerini yerine getirmek istediğini bu suretle açıkça göstermektedir. PEYAMt SAFÂ Cumhuriyet bayramı 3 gün olacak Ankara 8 Hakkı Tank, Necip Ali ve Abdülmuttalip Beyler Meclise müşterek bir teklifte bulunmuslardır. Takrire göre Cumhuriyeb'n 10 uncu yılı 3 gün tes'it edilecek, bu müddet zarfmda resmî devair kapalı bulunacak, hususî daireler için hafta tatili kanunu tatbik ed'iecektir. Devlet naki! vasıtaIannda 2'i gün tenzilât'ı tarifeler tat • bıfe olunacaktır. KutluUma islerr.1: merkezde Bafvekâlete me:İ<ut yükjek ko • misyon, vilâyetlerde komiteler me« • gu! olacaklardır. Baska bir takrirle de, Cumhuriyetin yıldönümü münasebetile, vatan hari cinde yapılmıs suclar müstesna olmak üzere, matbuat suçlanndan dolayı mahkum bulunanlarla haklarmda takibat yapılmakta olanlann da affı teklif e • dilmistir. Nava kahramanı yoluna devam edecek Moskova 9 (A.A.) Belovadan telefonla bildirildiğine göre, tayyared Mattem, tayyaresmde yapmağa lu • zum gördiiğii tamirleri bitirmiştir. Mattern yeniden ve hemen havalanmağa hazırlanmaktadır. lusyada bir casus idam edildi Rowne 9 (A.A.) Casusluk suçundan dolayı yapılan bir muhakeme neHcesinde Lu'lu, Kralinski idama ve Sovyet tebaasından Matmazel Nikitova 12 sene hapis cezasma çarptınlmışlardır. Kralinski Jukkında hüküm infaz edflmişb'r. Toros ekspresi Ankara yolunda devrüdi (Blrind sayfadan mabat) smda yoldan çıkarak devrilmistir. Buradan hemen bir imdat treni sevkedil miştir. Kazanın, sellerin hattı bozma smdan ileri geldiği söyleniyor. Zayiat miktan belli değildir. Faruk memesi yüzünden ikbsat konferansına iştirak edecek olan murahhaslanmızdan İkbsat Vekili Celâl Beyin hareketi teahhur etmişbY. Belediyeler bankası ve Iznrr Rıfıtımmın satın alınması Ankara 9 Belediyeler bankası teşkili hakkındaki lâyiha ve tzmir nhtımı şirketinin imtiyazı ile tesisatin satın alınması hakkındaki lâyiha ruznameye almmıstır. Tesisatm satm alıntna muamelesinin ikmalin den sonra mezkur idare tzmir kör • fez ve liman şirketine devredile • cektir. Mesai konferansı açıldı Cenevre 9 (A.A.) Beynelmilel on yedinci mesai konferansı açılrmjhr. Bu konferansa 47 millet iştirak etmektedir. İlk defa olarak bir murahhas heyet gönderen Amerika da bu malletler arastndadır. Konferansa reis seçflen âyandan M. de Michelis, söylediği nutukta yalnız siyaset değil, fakat ikbsat ve istihsal sahalannda da beynelmilel mesai istiraki lüzumundan bahsetmiftir. Bu nutuk çok alkıslannustır. iistümde idi. Darin bir sükut oldu. Memurlar masadan masaya fısıl daştılar ve ben başımı önüme iğdim. Fakat, bereket versin ki, bir iş kence tazyikile üstüme &banan bu bakışlarin arasında daha fazla kalmağa mecbuır olmamıstım. Hademe tekrar geldi ve beni Müddeiumuminin yanma götürdü. Gariptir ki o da gülüyordu, Müddeiumumi de. Beni karşısına oturttu ve tabakasını uzattı. Titriyerek bir sigara alırken, hâlâ gülümsiyen yüzüne hayret ve korku île bakı • yordum. Dedi ki: Muhlis Bey, sizin bir rahat sızlığmız mı var? Anlamiyarak sordum: Ne gibi efendim? Yakınlarda hiç doktora filân müracaat lüzumunu hissettiniz mi? Anlamıyorum, ne gibi efen • dim? Müddeiumumî biraz ciddi, fa • kat şefkatle yucnufamiB bir sesle i Son dakika: Facianın kurbanlari Eskişehir 9 (Hususî muhabiri mizden) Sazak Biçer istasyonundaki tren kazasmda 4 hafif, 3 ağır yaralı, bir ölü, 51 kayıp vardır. Hafif yaralılar arasmda hareket müfettişi Hulki, şeftren Neditn B. ler vardır. Diğerlerinin kimler olduğu henüz anşılamamıştrr. Kaza n u halline hareket ediyorum. Faruk anlattvı. Hatta deli avukat hikâ • yesini bile üstii kapalı geçerek biraz naklettim. Belki yanm saatten fazla söylemistim. Arada bir kâğıt imzalamak, içeni giren bir memura emirler vermek, yahut telefonla konuşmak gibi rarurî kesilişler istisna edilirse Müddeiumumî beni fasıla siz bir dikkatle dinlemişti. Fakat cinayetimi yaptıktan sonra gecir • diğim korkulan, hele Yeniköy merkezindeki halimi anlaiırken gül mekten kendini alamıyordu. Hikâyem bittikten sonra bana bir sigara ikram etti, babamın hüviyeti hakkında sualler sordu, evimizin sarih adresini aldı ve bir kâğıt üzerme not ettikten sonra daima gü Iümsiyerek dedi ki: Muhlis Bey, ben adliye hiz metine gireli hemen çeyrek asn geçiyor. Fakat sizîn maceranız kadar... Nasıl diyeyim?.. Garip, tuhaf bir vak'a işitmedim, desem doğrudur. Ben size hemen bir müja'e vereyîm: Cumhuriyet Nüshası 5 Kuruştur Japonya ingiliz mallarına ağır gömrök koyuyor Tokyo 9 (A.A.) Salâhiyettar bir membadan öğrenildiğine göre tngilte • renin re Hmt hüükumetinin bu yakuı • larda aldıklan bazı tedbirlerden dolayî nukumet İngiliz tmparatorluğundan ge» len b'caret esyasma ak gümrük tarife • lerini artırma hususunda tetkikal yap • maktadtr. Ajamın verdiği malumat Ankara 9 (A.A.) Bugun Eskişehirden Ankarya gelmekte olan Toros katan Sazak Biçer istasyonlan ara smda sel tahribata yüzünden yoldan çıkmıshr. Zayiat mtktan henüz tespit edilememiştir Nafia Vekfli Hilmi Beyle devlet demiryollan sefleri hususî trenle kaza mehallme gHmiştir. Aksam Istanbul treninin hareket et Insan hali, dedi, meselâ sinirlerinîz bozulmustur, yahut hafıza • nıza bh* durgunluk âriz olur, tilân da kendinizi doktora gösterirsiniz. Hayır efendim, öyle esaslı bir hastalıktan doktora gitmedim. Yalnız, geçenlerde, şu parmağımda bi«titreme peyda olmustu, o zaman doktora, bir arkadaşa gösterdim. Sinirmiş. Geçti. Tamam. Decnek smirleriniz biraz zayif. öyle olacak efendim. Peki... Şimdi bana iyice an latınız bakayım, üveyvaldenizi niçin ve nasıl boğdunuz? O anda her şeyi anlıyarak min • net hissile Müddeiumuminin boy nuna sarılacaktım. Zannettim ki bana acıdı, mahkemede hukukî vazi yetimi kolaylaştırmak için sinirlerimden hasta veya deli olduğumu iddia etmeği bana tavsiye edecek. Şirketten çıktığıtn günden itibaren • saat* kadar başımdan geçenler! tamamile Abone. T e r k i v e şeraiti • »*"• Senelik 1400 Kr. 750 400 150 Hariç •«" Hava nahliyatı Memleket dahilinde hava yolüe nakledilecek mektup, posta paketi ve saireden ahnacak ücretler hakkındaki lâyiha meclis ruznamesine alınmıjtır. 2700 Kr. 1450 800 Yoktur I Alb ayhk Oç aylık Bir ayhk Millİ tefrikamız : 85 Yazan: SERVER BEDt Hep Senin İçin! 'du. Kimi bekliyorsunuz? diye sor I Siz dünyanın en bahtiyar adamısı nız. Benim için artık Müddeîumumi nin sözleri tamamile muamma ol muştu. Kaslanmı kaldırarak, göz lerimi açarak, ellerkni ona doğru uzatarak: Beyefendi, dedim, vallahi bir sey anhyorsam gözüm çıksın. Ne söylüyorsunuz Allah aşkına?.. Ne • den dünyanın en bahtiyar adamı oluyormuşum? Hakikati •öylediğim ve adalete teslim olduğum içm mi? Gülmekten gene kendini alatnamışti: Hayır! dedi, sizin adaletle hiç bir işiniz yok. Çünkü siz bir rüya, korkulu bir rüya görüyorsunuz. Hâlâ da bu kâbusun içindesiniz. Yerimden hafifçe sıçradım: Ne rüyası beyefendi? Şimdi ben hakikat içinde değil miyim? Sizinle rüyada mı teşerrüf ediyorum? (Mabadi var) ' Müddeiumumî bey beni ça • ^ırtacak... dedim. Sesini çıkarmadı ve bir müddet yazisma devam etti. Fakat gene dayanamadı: Kendisi içeride değil mi? diye sordu . Evet, fakat... Bulunduğum garip vaziyet hak • kında baskalannm bir mütaleasına fevkalâde ihtiyacım olduğu için; kısa bh* tereddütten sonra devam ettim: Fakat... Ben kendisine teslim olmağa geldim. Bilmiyormuş. Hani... Şu meşhur Dizdariye cinayeti yok mu? Sabahat Hanım isminde birini boğdular v m I Ne vakit? Siz de bilmiyor musunuz? Evvelki gece... Tevfik Beyin evinde! Memurla konuşmamız etrafın da alâkasmı tıyandırdı. Uzaktaki ma ' salarda oturanlar: Ne imis? diye sordular. Memur, gülerekt Evvelki gece Dizdariyede bir cinayet olmus, Sabahat Hanım diye birini boğmuşlar. Sonra, hikâyenin ait tarafını merak eden kalem balkma tercüman olarak memur bana döndü: Peki?., diye sordu. Titrek ve gayet alçak sesle: tşte o kadını boğan Muhlis benim. Teslim olmağa geldim. Kâtip sözümü yüksek sesle aırkadaçlarına tekrar etti. Bütün «Özler
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle