14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
c Tenkit j CM SULTAM ((Semavî ihtiras)) Yazan: M. TURHAN Cumhariyet 15 Nîsan 1933 91 Cem diyor kî: «Hiç bir dil, Türk'ü kendi öz dili kadar güzel anlatamaz!» Bu, kız için yüks«k bir ilrifat ve Baron cenaplan için de mühitn bir şerefti. Cem'in Elen'i günese benzetmesi ParU'te isitilirse ruvayyal pren*ler bile imrenecekler, kudretli ve mehabetli Cem'in giineş dediği vücude pervane olmak için birbirlerile yansa çıkacaklardı. İst« Baron böyle düsünerek sevinidi, kız gurur ve iftihar içinde sar hosladı ve her ikisi ağız birliğüe şiikranlannı kekeledi, Bizi mahçup ediyorsunuz haşmetpenah. tkimiz de hürmetkârını zız, size hayran olanlardamz. Cem, Baron'u artık görmüyor ve onu işitmiyordu. Gözleri Elen'de, kulaklan Elen'de, yüreği de Elen'de idi. Fakat omın baktığı, su ayakta duran, sevincinden titriyen, utanmaSa genç prensm boynuna sanlacak olan kız değildi. Gene efsunlu bir aynaya bakıyordu ve bu aynada Nis perisini, vefasız Şarl'ı görüyordu. Hatta bir aralık bu canlı ve canlar seyrettiren aynada Iren'i, çocuklarının analarını, ta küçük yaştan tanıyıp sevdiği, koçup okşadıği sayısız güzelleri de görür gibi oldu. Lâkin berikiler, o Iren'ler ve analar, öte kilerin bütün bedenî belâğatlerile görünme»ine mukabil ancak birer silik çölge gibi teressüm edebiliyor lardı. Cem, gönül dünyasına vücut ve * ren, o dünyayı bütün sönen ve ya nan nurlarile harekete geçiren bu parlak ayna önünde uzun bir lâhza tath bir temasa geçirdikten sonra «Sasonaj» satosu sahibini bir yanına kızmı da öbür yanına oturttu: Eski Türk'ler, dedi, kadına çok hürmet ederlerdi, hatta taparlardı. «Od ana> sız ev yoktu. Onların ka dına bu kadar büyük yer vermelerindeki tırn bugün anladım. [*] Ve sonra yüzünü Barona çevire rek ilâve etti: Bizim dedelerimizin öd analan da gezer miydi, yürür müydü, konuşur muydu, biltniyorum. Fakat matmazel ayarında. bir öd ana, dünyaya nadir gelse gerek. Onlar, Cem'in ne dedîğini anla " mıyorlardı, anlıyamazlardı. Yalnız genç prensin kendilerine iltifat et tîğini görüyorlardı, iğilip bükülerek teşekküre çalısıyorlardı. Cem de, gittikçe cosan bir talâkatle, bir söz güzelliğile Matmazel Elen'i pohpohluyor, göklere çıkanyor, binbir medhiye içinde kendi hayraniyetini or taya döküyordu. Işte bu suretle baslıyan tanısıkhk, fîç dört gün içinde derin bir dostluk halini aldı. Baron, Cem'i Fransa Kralı kadar sever oldu, Elen Ue genç yüreğinin bütün kabiliyetile Fatih'in oğluna kapıldı, âşık olup gitti. Artık Baron da, kızı da Cem'siz yapamı mıyorlardı ve onu görmeden dura mıyorlardı. Sevdalı Cem, bu karsılıkh bağla nıştan son derece memnundu. Ni* perisini, Dük Şarl'ı ve bütün geçmiş aşklarını gül yüzünün hatlarında yaşatan Elen onun için sade bir sevgili değil, bir hayat idi. Mazisini, halini ve hatta istikbalini onun çehresinde görüyor ve bütün benliğile o çehrede yaşıyor gibiydi. Eğer Elen türkçe bilse Türk yurdunun, simdi gerilerde kalan o aziz topraklann sesini de onun ağzından işitip bir kat daha mes'ut olacaktı. Güzel kız, yalnız bu zevki vermiyordu ve Cem, bu eksiklikten sık sık elemleniyordu. Cidden sevenler, çok duygulu ve sezintili olurlar, sevgililerinin ta yüreklerini okurlar. Elen de, Cem'in kendisinde bulduğu noksanı pek çabuk sezdi, o eksikten kurtulmak ve Cem'in saadetinî tamamlamak istedi. Bir gün kulağına fısıldadı: Bana türkçe öğretiniz! Fatih'in yurtsuz opîu, öz yurdıma kavusmus gibi sevindi, coskun bir heyecanla haykırdı: Sahih mi söylüyorsuTvuz. Hakikaten türkçe öğrenmek mi istiyor sunuz! Evet prensim, istiyorum. Çünkü... Ey, çünkü? Çünkü türkçe öğrenirsem sizi daha iyi anlıyacağrmı sanıyorum. Cem, birdenbire ciddileşti: Hakkınız var, dedi, Türk'ü kendi yurdunda ve kendi dilile dinle melidir. Hiç bir dil, bizî bizim dili miz kadar güzel anlatamaz. Z&ten Füzuli'yi, Baki'yi, Nedim'i Şeyh baska milletlerden bir farkimız da Galib'i lehçelerinin bir daha hayat budur. Biz, öz dilimizde yasanz. yüzüne çıkmıyacağına, son nesille ~ Babamın, dedemin yarattığı bir dil re lisanlannın baska bir lisan kadar daha var. O, Rum'dan veya Acem'yabancı kalacağına rağmen, gene den aldığunız tesrifat kaidelerine, müebbet bir ömre bağlıyan, onları sırmalı elbiselere benzer, o kadar yahasre kadar milletin daima ayakta [•] Şamanizm, denllen eskl Türk dlnln bancı ve iğretidir. Kendi hakücati duracak mefahiri yapan nedir? Lehde kadmın yeri çok büyüktür.' Hatta o dl miz, kendi dilimizdedh! Siz bu ha çelerine ne kadar uzak kalınırsa kanin ruhanlleri olan Şaman'lar giyinlşte, kikati öğrenmelisiniz. lınsın, lisanlan ne kadar ölmüs olurkonuşuşta kadına ne kadar benzerlerse Ders, birbirine dil öğreten her sesa olsun, san'atlan ve üsluplan demanevl kudretlerl o derece yüksek olurdu. visen çift arasında olduğu gibi «sevğil midir? İşte bu dlne göre her evde ikl peri yaşar mek» filinm tasrifile basladı ve Sa Kütüphane raflannda, müze cadı, bunlarm biri ve en kıymetlisi dlşl olup sonaj satosunun öd anası, türkçedeki mekânlaruıda alıkonacak seylerl.. «Od ana> adını tasırdı. Mogdlistan Turk Uk bilgisini, Cem'in önünde diz çö Evet belki, fakat ne kadar genç, ne lerl de evlerlnde blrl lnek, öburu kısrak kerek su kelimelerle gösterdi: kadar eskilerden uzak olursa olsun memeli İkl put bulundurup onlara tapar Seni seviyorum! lardı. M. T. (Mabadi var) her hangi bir milletin her hangi bir ferdi, eğer san'at tecellUerine müntesip ise, eğer ırkının geçmif sanlarile iftihar edecek kadar kalbinde milletine bir alâka varsa, o kütüphanenin raflarına bakarken, o müzenin camekânlan önünde dunrr ken, vicdanınm ta dermliklerinden gelen bir solukla göğsünün siftiğini görecektir. «Bunlar milletimin bü yüklüğünü yapan, bugünü ve yarını yaratan haliklerdir..> diyecektir. Geçmislerin lehcesine itiraz et mek yüz, iki yüz, bes yüz sene evvelin Türk'leri ne için bugünün kıya " fetinde değUdiler, on sene evvelin Türk'leri ne için fes giydiler diye onları mevcudiyetten silmeğe kal kışmak kadar gülünç olur. On sene evvel fes giyneler bugün kendileri ne sapkayı ne güzel yakiştırdılar. Yirmi beş sene evvel edebiyatı cedidenin lisanını en büyük bir kudretle kullanan Raif Necdet bugün «yirminci asır> da, «semavî ihtiras» ta bugünün lisanını ne büyük bir muvaffakiyetle, ne büyük bir üstatSamsun Etibba odasının küşat resminde bulunanlar hkla kullanıveriyor. Fransız'lar: sabına doğacak faidelerden bahsetti. Samsun «Hususî» Sekizinci mm«Qui peut le plus peut le moins» taka Etibba odası heyeti yeni binasınm Vali Mustafa Arif Bey doktorlarunızm Derler. «Fazlasım yapabilen eksiküsadını tes'iden bir çaylı dans verdi. yılmaz azimle memlekete hizmetlerine ğini de yapabilir.» diye, yahut isterVali Mustafa Arif ve Fırka idare reisi ve bu kıymetli ilim adamlanna farti mu seniz: «Zorunu yapan kolayını da Antalya meb'usu doktor Nazifi Şerif habbetine isaret eden kısa bir nutuk irat yapabiliır» diye tercüme edelim. Beyler de bu aUevî toplantıdaki davetettiler. Davetliler fevkalâde bir surette Edebiyatı cedidenin, divan edebililer arasında bulunuyorlardı. Oda reisi ihzar edilen büfede izaz edildiler. Muzik yatınm, ikUinin arasındaki tanzi Fahri Bey nutkunda doktorlarm top ve dansın neş'eleri içinde toplantı geç mat edebiyatının lehçesi yalnız onlanhlanndan memleket ve meslek hevakte kadar devam etti. lann icadı, yalnız onların malı miydı? Bütün yazı âleminin lehçesi o değU miydi? Hatta o unvanların alYarın akşam saat 9,30 da tında tanılanlara rakip ve muhalif olanların da, velhasıl bütün o zamana ait fikir ve kalem âliminin de ( Sabık Majlk ) lehçesi o değil miydi?.. BUGAZ IÇt ŞARKISI fiimini çevirmek üzere Istanboi'a gelen Lehçe, lehçe!.. ^ Sevitmi ve meşhur sinema yı'dızı Bütün edebiyata yalnız lehçe zaviyesinden bakmak dünyayı bir yüzük halkasından tetkik etmeğe benKendisine gosterilen teveccüh ve alâkadan dolayı Istanbul halkıra hizzat zer. Edebiyat lehçeden mi ibarettir? sahnede tesekkür edecek ve kendini tanıtac>ktir. Onda lehçeden baska bir şeyler Ayni tkşam sevimli artistin oynamış olduğu tilimlerden çok beğendigi bir m yok mudur? filim de, ekranda gösterilecektir. Bütün o birer unvan ile sınıf sınıf Sınema fiatlannda zam yoktur ayrılan erbabı fürir ve kalem, milYerler tamamen numaralı ve simdiden satıimaktadir. Tei: 40690 letin fikir, duygu, görüs ve anlayıs Raif Necdet Beyefendiyt Ne iyi ettiniz de beni düsünerek ı son kitabınızı gönderdiniz; yalnızlık ve ıssızlık hayatmnn donuk sa • atleri arasına tatlı bir zevk, fikir ve lisan lezzetleri koymu* oldunuz. Kitabımzı yalmz roman olarak te lâkki edince mevzuuna büyük bir alâka 0e bağlamp kaldım; sonra kullandığmız tertip, insa ve tahkiye vasıtalannm isabetme, muhtelif safhaların tenasübüne, bütün tesirat muhassalasuu neticeye isal için tat* bik edilen miyarın muvafakatine, hikâyelerde en büyük şart olan bütün kısunların tam tenasübüne de rin bir takdir hissi Ue meftun oldum. Bir münekkit sıfatile değil, her hangi bir okuyucu sıfatile size en samrmî tebriklerimi sunanm. Hikâyenevise karşı bu vazifeyi ifa ettikten sonra, müsaade ediniz, san'at ve üslup sahibine hitap edeyim: Siz ki edebiyatı cedide namını verdikleri devrenin en mütemayiz srmalanndan birisiniz, bugün gene son senelerin edebiyat inkılâbı içinde en bariz bir sima olarak yükseliyorsunuz. Siz ki o zamanın en güzel eserleri arasına kaleminizm her ya» için taze kalacak mahsullerini ver diğiniz gibi bugünün san'at ve lisan tecellilerine ne dünün, ne yannın inkâr edemiyecekleri bedialan ilâve ediyorsunuz. Bütün edebî mevcudiyet ve hayatınızla isbat etmis oluyorsunuz ki kalem ve fikir ibdala* rında yasıyan, ölmiyen, lehçe değil san'at ve üsluptur. Eğer yunancanın biribirini andı ramıyacak kadar başkalaşmıs isti halelerine rağmen hâlâ Hoveıre, Theocrite yaşıyorsa, Alman'Iarda Wieland, Klopostock, Ingiliz'lerd* Shakespeare, Ben Jonson, Italyan larda Dante, Petrarca, Fransız'larda Clement Marot, Montaigve, Rabe lais ölmemişlerse ve ölmiyeceklerse bu, hep san'at ve üslup sayesinde dir. Lehçeleri ölmüs, unutulmuş olabilir, fakat lisanlarmı anlamak için lugat kitaplarma müracaat zahme ti ihtiyar edilerek kalem ve fikir bedialarraa. intisap daiyesinde bulunanlann elinden hâlâ eserlerini düsurmiyen onların san'atı, üslubudVnr; bir kelime Ue kisveleri değil, mev cudiyeilerinin derinliğinde saklanan cevheridir. Bizde de böyle değil midir? Dünya pamuk sarfiyatı Master Cotton Spinners & Manufact Assoc. tarafından her altı ayda bir defa çıkarılan istatistiklere nazaran 31 kânunusani 1933 tarihine kadar son altı ay zarf ında bütün dünyanın her cins pamuk sarfiyatı mecmuu 11,887,000 balyaya [*] baliğ olmustur. 31 kânunusani 1932 tarihinde hitam bulan bir sene evvelki altı aylık devrenin sarfiyatı 10,792,000 balya olduğuna göre, geçen senenin son altı aymda 1,095,000 balya fazla sarfiyat yapılmıştır. Bu fazlahğın bashca sebebi son zamanlarda Amerika pamuklannm daha fazla miktarda kullanılmasıdır. Balya J ^ Bu akşamki program Tercih ediniz: VİTANA : 21,15 Gondolcu: Operet. BERLtN : 23,35 Şehir operasından: Parsifal. Sarfiyat ta azalıyor, stoklar da.. Filâtürlerde mevcut sotk miktart Geçen seneye nazaran fark 6 aylık devre Bütün dünyada Amerika pamuklarımn »arfiyatt Balya Ağustos ~ 31 kânunusani 933 6.845.000 Şubat 31 temmuz 932 6.202.000 Ağustos 31 kânunusani 932 6.117.000 Görülüyor ki; ağustos 31 kânunusani 1932 altı aylık devreye nazaran 31 kânunusani 933 te hitam bulan altı aylık devre zarfmda A merika pamuklannm sarfiyatı 628 bin balya yani umum Türkiye'nin istihsalâtı seneviyesinin 6 7 misli artmıstır. Aksayi Şark ve Mısır pamukla rile sair memleketler mahsullerinin istihlâkinde belli baslı bir tezayüt yoktur. tngiltere'de son altı aylık sarfiyat 1,745,000 balyeden 1,907,000 balyeye yükselmistir. [•] 1 balya 500 Ubre yanl 227 kllodur. Avrupada 756,000 Yok Asya'da 416,000 46,000 Balya fazla Amerika'da 1,516,000 128,000 Balya ekslk Bütün dünyada mevcut pamuk stoku 31 kânunusani 1933 tarihin de 4,561,000 balya olup 31 kânunusani 932 tarihindeki stok miktanna nazaran 47,000 balya noksandır. Cihanda mevcut pamuk iplik stuklan kânunusani 933 nihayetinde bir sene evvelkîne kıyasen daha azdır. tktısadî buhranı doğuran sebep ler ve âmiller hâlâ rol oynamakta bulunduğu cihetle, pamuk fiatlan nın son zamanlarda biraz yüksel mis olmasını sarfiyat üzerinde müsbet bir tesir husule getirememiştir. Satışlann fazlahğı yüzünden bir çok kimselerin nikbin mutalealar der meyan etmelerine rağmen umumi yetle f ilatürlerin siparişi azalmakta devam ettiği için 1933 senesinin subat temmuz altı aylık devresinde cihan pamuk sarfiyahnın daha az olması pek muhtemel görünmektedir. Memleketimizin 1932 senesi pamuk istihsalâtı az olmustu. Bu sene Türkiye'de daha bereketH mahsul idrak edileceği tahmin olunmakta diT. Pamuklarımızın müşterileri mu~ ayyen oldHığu ve istihsalâtımızın bir kismı mühimmi dahilde sarfedildiği cihetle bu menfi tahminlerin bize derecej tesiri mahdut kalacaktır sanınz. Bravo gençlere! {Birincl sahtfeden mabait) millî mars ile iki yürüyü» marsı öğretilecektir. Bu kurslar bittikten sonra 22 nisan cumartesi günü Darülfünun konferans salonunda umumî bir prova yapılacak, buna şehir bandosu da refakat edecektir. Talebe Birliği bu suretle 23 nisan günü en az 1500 2000 münevver gencin millî marşı söyliyebUeceğini düsünerek sevin mekte ve bu düsüncesini nesrettiği beyannamede ştı sözlerle ifade et • mektedir: « Darülfünunlu, yüksek mek tepli ve liseli arkadaslarunızı bu ça lısmalara davet ediyoruz. Şimdiye kadar mütemadiyen mmal edilen millî mars meselesini halletmenin zamanı gelmistir. Artık onu, göğsümüzü gere gere, bir arada söyliye bilmemiz için mesele kalmamıstır. Sevminiz ve sevinelim arkadaşlar.» Birliği ve gençlerimizi simdiden tebrik ederiz. mi geürmemisler? Ben bu derece fakir bir geçmişe malik bir millet tasavvur etmiyorum, hele kendi ırknnın böyle olabileceğine ihtimal vermek kadar büyük bir günah tanunıyorum. Ne iyi ettiniz de bana eserinizl gönderdiniz. Fakat ben ne fena ettim de sözü bu uzun vadiye sevkettim. Durmasam daha kim bUir ne kadar uzatacağım, Tesekkürlerimi, tebriklerimi tekrar ederek ellerinizi sıkanm sevgili yoldaşım efendim. üfşakizade Ankara hava postası [Birinci sahifeden mabaif] Ankara tstanbul hava hattı.Turki • ye'de Uk sivil tayyare postası teşkilâhÇar hukumeti tarafmdan teb'it olu dır. Gerçi iki ecnebi şirketm tayyareleri narak Siberya'da 50 sene kalan M Roh Avrupa ile memleketimiz arasında ha Paskovski bu defa vatanı bulunan Po va postalan yapmaktadırlar. Vaktile lonya'ya avdet etmiştir. Yunkers ve Luft Hanza Alman sirket leri de Türk şehirleri arasında seferler DOKTOR icra etmiştir; fakat şimdüd gibi kat'î ve müstakar sekilde yalnız kendi şe hîrlerimize isKyen bir tesekkül yoktu. Bu Cağaloğlu Nurosmaniye itibarla Ankara hava hatbnın huuısiyet c.Jdc>; No. 19 ve kıymeti vardır. tSTANBUL: 18 den 18,45 e kadar saz (Müser ref Hanım) 18,45 ten 19.30 a kadaı Orkestra 19,30 dan 20 ye kadar Fransızca derl (Müptedilere mahsus) 20 den 20,30 a kadar Osman pehlivan • 20.30 dan 21,30 a kadar Hafız Ahmet Bey 21,30 dan 22,30 a kadar Orkestra, Ajans ve Borsa haberleri , saat ayan ANKARA : 12,30 13,30 Ankarapalastan 1 8 18.40 Riyaaeticumhur filarmonik orkestrası: Beethoven 5 inci senfoni 1 84019,40 Alarurka saz 19,40 20,10 Dan musîkni 20 10 Ajans haberleri ve hava raporu. VİYANA : 16,20 Viyolonsel ve piyano konse ri 16,50 Konferans: Şair kimdir? 17,35 Konser 20,20 Şarkılar 21,15 Gondolcu: Operet 4 perde 23,25 Konser: Muhtelif parçalar. PARtS (Poste Parisien): 21,35 Konser 22,05 Dans havala n 24,05 Gramofon. BERLİN: 21,05: Konser: Münih'ten naklen 23,35 Parsifal o#erası: ŞehİT operasından naklen. BRÜKSEL I (Franz) : 21 Senfonik konser 21,35 Tivatro 22,10 Konserin mabadi 23,15 Maks Aleksi orkestrası tarafından konser. MÜNtH : 21,05 Konser 23.50 Gece musikisî. BUDAPESTE : 20,50 Konferans 21,20 Opera orkestrası tarafından konser. VARSOVA : 20,20 Tiyatro ve konser 23,10 Kon•er: Şopen'den parçalar. J 50 senelik menfadan avdet Osman Şerafettin Samsun'da Etibba Odasının yeni binası Tayyare postalarnun memlekette rağbet göreceği ve Ankara hattını diğer seferlerin takip edeceği Amerikan tayya relerinin bugüne kadar Ankara'ya yaptıklan gayriresmî seferlere daimî ve çok yolcu bulunuşundan anlasümakta dir. Hatta bu müsterilerin ekseriyetmi hanımlar teşkil ediyordu ki kadmlan • mızm da hava seferlerme emniyet göstermeleri asrî muvasale vasıtalannm bizde de süratle inkisaf edeceğine en kuvvetli delildir. Bir gün, büyük şehirlerimiz arasında insan, posta ve bir kısırn eşya nakliyab tayyare ile yapılmak mtrvaffakiyetrne vardırsa hiç şüphe yok ki memlekette malî ve ticarî islerin yürüyüşü de baska bir mahiyet alacakhr. Temenni edelim ki o devir pek yakm olsun. Havalardan çiftçi çok memnun Bu sene ziraatçilerin yüzü çok gülmek* tedir. Havalann muteldil gitmesi zürram yüzünü güldürmektedir Telefon: 893 Muayene zamanı cumadan maada öğleden sonra (Yenibahçe hastanesi) dahilî, sari hastalıklar mütehatsısı iLAN Osmanlı Bankasmm Galata, Yenicami ve Beyoğlu devairi: Paskalya yortusu münasebetile nisanm 16 ıncı pazar günü; İdi Millî münasebetile de nisanın 23 üncü pazar günü kapab bulunacakhr. OSMANU BANKASI BEDRi HA Kadıköy : Altıyol ağzı (1880) Usküdar Hâle sinemasında Sesli, sözlü, sarkılı ve şimdiye kadar görülmemis muazzam bir filim HALlT ZlYA ŞİKAGO SEYAHAT* TARZAN tlâveten: Foks Dünya havadisleri. OSMANLI BANKASI 1933 tarihli %5 f aizli İkramiyeli Dahilî tstikrazın Beheri T. L. 20. kıymetindeki birinci tertip tahvillerine kayıt mua • melesi Osraanh Bankasının Galata Merkez idaresile Yenicatnı ve Beyoğlu subelerinde, T. L. 19. tediyes" mukabilinde icra edilmektedir. Işbu kayıt muamelesi cari 30 ni san akşamı kapanacaktır. KAR1LER1M1ZE KOLAYLIK: Aylık abone Hustuile vilâyetlerdeki bir çok karilerimiz gazetelerini munta • zaman kendi adreslerine alabü mek için bizden bazı kolayhklar is temektedirler. Bu aziz karilerin arzularmı yerine getirmek üzere Cumhuriyet için aylık abone usulü ittihaz etmeğe karar verdüc Ay • hk abone bedeli yalnız T A K S i H T d e TÜRK SiNEMASINDA G U S T A V F R Ö L İ H •ı sermayesine, baska hiç, hiç bir şey Şikago sergtolnde nakllyat binası. Ayasof ya camllnln kubbeslnden 20 metro daha büyük olan bu binanın kubbesi kâmilen a sma olarak 9 çellk kablo tarafından tutuL maktadır ve modern inşaatçılığın en son bir nümunesi olarak telâkkl edilmektedlr. ŞİKAGO'YA GİTMEK LAZIMD1R: Bu hem yeni dünyayı görmek, hem de oradaki terakkiyatı görüp bu memlekete tatbik edebilmek için Şikago'ya gitmek lâzımdır. ŞİKAGO SERGİSİNİ GÖRMEK LÂZIMDIR: Şimdiye kadar yapılan hiç bb sergi bunun kadar muazzam ve bu kadar mütenevvi sahalarda insanlığın menfaatıne hâdim olmamıştır. Bütün insanlığı azamî refaha yetiştirmek için yapılan bu sergiyi heıkes görmelidir, seyahat bundan dolayı ucuzduT. Fırsatı kaçırmayınız. Fazla tafailât içm NATTA, Millî Türk Seyahat acentasmm Galatasaray'ındaki merkezine müracat. 150 kuruş... tan ibarettir ve tabiî pesin olarak gonderOmek lâzımdır. Bu usul idarece fazla mesaiyi icap eden külfetli bir meşgale olduğu için abonelerinin inkıtaa oğramamasını istiyen karilerimizin paralannı idareye vaktinde yeti • şecek veçhile döndermekte devam n iktiza edecektir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle