Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
> ^Cumhuriyef SON TELGRAFLAQ Bana kalırsa Tabir krizi linya iktısadî k'izden ziyade bîr «izm» buhranı geçiriyor. Yü rüven hayatU tam karşılıklan olmıyan bir sürü tabirlerin anarşisi i rinde boğuluyonz. Mese'â «kapi*a lizm» ve «sosyalizm» arasındakj söz kaveası da bu nevHendir. Müceret kelimelerin îh*ne*i aleyhmde nrVtadar mürekkep harcad^mı bflenlerinir yardır. HeD t'îbir vanîwh§nia k'flrban ?H ; tiğ mİTİ bin defa söyledim ve yai dım. Bir Avruna mecmu'sı, en son sayı«ile ''Tia ezelî id^i?mda arkadaslık edtvor. Memnuniyetle şu satırlan alj yorum: «Lucien Rotnier tehditlcâr kmnızi harflerle (kapitalizm ortadan kayV>o luTsa...) unvanlı bir kitap nsşretti. F»t»t bu ihti'âlci bir eseı de^il«Fiihakika, müellif istsat ediyoT ki efcer kap't?lizm o»t=ıdari ka'kacak o lursa so«valizm ^e bir anda ö l c e k tir. zira biri .yokken Steki olmaz. Or tada hiçbirşey voksa dağıtmak veva Dav'asmak istedi"iniz ne olacak'? Tufeylî icin zen"'n bir ev sahib', bit için de sac lâzımdır. «Sonu «izm» le biten kelimeler çok ve çeşitli. Tarif edilmelerindeki güç lük ve belir«iz maVıivet1"!İe bunlar hep birV>İTİerine benzerler. Mc:çîâ. «u kapitalizm ne denrktir? Sualî kenli kendinize sorunuz. Göreceksiniz ki kapi talirm. icinde sermaye bulunan bir hal ve vaziyet demektir. «Sermayesiz hiçbirşey, hatu sosyalizm bile yapılamıyacağma göre ser • maye ortada bulundukça sermayedar lığjn kalkması hiçbir mana ifade et • mez. Fakat bizim tarifimizle heTsey aşikâr oluyor. Kapitalizm buhranı pa rasızhktan başka birşey değildir ve kapitalizmin sonu umumî sefaletlc be • raber gelecektİT.» Kapitalizmin, liberalizmin ve dlah* bilmem neizmin iflâs ettigmi grrtlak • larmın bütün kabiliyetile haykıran cırlak yeni iktısat züppelermm düştukleri kötü diyalektiğe bundan daha sade ve kestirme cevap olamaz. Kadro muharrirlerinden Bürhan Asaf Beye gene bu sahifede cıkan bir açık mektupta, hatta gene kapitalizm ve sosyalizm kelimeleri münasebetile ayni iddiayı fleri sürdügümü belki hatırlarsmu. Avrn • pada bu tabir spekülâsyonlanna karşı fren işi görecek bir tenkh aksfilâmeli daima hazırdtr; fakat bizde adi bir kahve propafiandası edasile karışan ba yeni iktısat modası *eklâma garpte görübnemiş bir sürü aydurma tabirle ri de pesine katarak, boş duvarlan kaplryor. Geçende mecmualanmızın seviyesi hakkmda yazdığım bir fıkradan Bür han Asaf Bey alınmif ve bütün Türk münevverlerini kastettiğime zahip o larak Hakimiyeti Milliyede hepsnun vekâletini üstüne almış göriinüyor. Hayır. O fıkramda tam şümul ycktor. Bhçok mecmualanmıza hâkim olan ruhtan bahsettim. Bu ruh, ya hulâsası «ryasasm!» dan ibaret bir hançere e debiyahdır; yahut ta yeni bir doktrim icadına kalkarak metodolorsi mechul, mdî, ve ıViareli eda«uidan da anla şıIacaŞı gibi flmî olm^ktan ziyade t«Ikinî bir sürü iktısat, içtimıiyat, felsefe aytîtleri, fikVleri, ttbHpri geveleyen allâme htabetidir. Yoksa be n*m münavverlere hürmet'm, sözde müne»'ver!»re karsı duvdıreum nef rette, kâfi derecede mündemiç bulunuyor. PEYAMİ SAFA Ispanyada örfî idare! Bütün Ispanyada kanlı hâdiseler oluyor, Anarşist federasyonu bir beyanname ile ihtilâl ilân etti Madrit 9 (A.A.) İspanyanın her tarafında örfî idare ilân edil mistir. Madrit 9 (A.A.) Dün gece îspanyanın muhelif yerlerinde hâdiseler olmuşur. Bu hâdi»elere anarşist federasyonu sebebiyet vermiş tir. Berselonada 8 bomba patlatılmıştır. Kanşıklıklar çıkması ihtimaline karşı umumî binalara m'rtralyözler konulmuştur. Sirapüzada da bombalar patlamıs ve tüfek ateşi açılmış, 45 kişi tevkif edilmiştir. Loyrovda müfritlerle polisler arasmda bir musademe olmuş ve iki polis yaralanmıştır. Haroda müf • ritler jandarma kişlasını ele geçirmeğe teşebbüs etmişlerdir. Anarşist federasyonu bir beyanname neşre d°rek sivah kırmızı bayrak altrada ihtilâl ilân etmişiir. Barslon 9 (A.A.) Barslonda dün geceyarısma doğru 3 bomba ps.tlamıstır. Bunlardan biri «Saint • Franç.ois d'Assise» kilisesinin kapısı önünde infilâk e&imiştir. tkinci bomba, kilise papazınm evinde patla • mntır. Madd? zarar oldukça ehemmiyetlidir. Üçüncü bombanm hangi noktada infilâk ettiği saat biri çeyrek seçeye kadar hâlâ öğrenilememişti. Bu son infilâk bütün ş«hir halkını korku ve heyecan içinde bırak • mıştir. Son saatte ahnan malumata göre, müftritlerden mürekkep bir kafile, otobüs deposuna girmek, içeride bulunan arabalan yakmak is • temiştir. Bunun üzerine muhafızları takviye için gönderilen polislerle cnutaamzlar arasında tüfek ateşi açılmıstır. Umumî grev ilân edileceği zan nolunmaktadır. Barcelone eyaletinde bulunan Olesa de Montserrafctan bildirildl • ğine göre belediye muhafızları dün gece elektrik muhavvilesi içine bir bomba koymağa kazırlanan 3 kişiyi yakalamıelar ve bunlan öldürmüşIerdîr. Mataro şehrinde umumî grev ilân edilmistir. Hospitalet köyünü ele geçiren. ihtilâlci unsurlar, elektrik ve telefon tellerini kesmişler, yiyecek saian dükkân ve mağaza • lan yağmaya, katolik cemiye4inin idare merkezini zorla zepteimeğe kalkışraışlardır. IHEM "Dilimizde kapitülasyon (X) ve (W) meselesi NALFNA MIHINA yaratmak istemiyoruz,, İsmail Müştak Bey diyor ki: A.dliye yangınının mes*'ulü Falih Rıfkı, Besim Atalay ve İsmail Müştak Beyîerin muharrirlerimize verdikleri cevaplar Ankara muha birimiz bildiri yor: Falİh Rıfkı B. ecnebi ismflıas • larm yazılması meselesi hakkm • da diyor ki: « Eğer ec nebi isimflerini kendi imlâlarfle yazacak olursak, Türk çocuklan 1 isimleri ebediyen yanbf okumağa Falih Rıfki Bey Diğer taraf • tan tsmail Müş tak B. de kendis' ne müracaat eder bir muharririmî ze fikirlerini şo şekilde anlatmış hr: « W, X harflermin alfa bemize alımp a lınmaması, ben oe üzerinde fazl? tevakkuf edilecek meselelerden ol ismail Müştak Bey mamakla beraber, yeni alfabemiz mevcut alfabelerin en mükemmeli ve en mütekâmüi olmak lâzım geldiğine ve iddiamız da bu oldo«runa göre sraro kül Hirünun do3rjrac*&ı bazı îmlâ ihtiyaçlariT>t kolavlıkla tatmrn edebilmek için bu iki harfi alfabemîze malermekte favda tasavvvr edenlerdenim. Filha kîka yeni alfabemizm en esaslı vasfı nm koiavlık ve basitlik olduânnda süphe yoktur. Fransızlarm ch. Alnvmlann sch mür*4ckebî ile ifade ettıklerini biz (s) harfinin altma bir isaret koymakla ve gavet kolavlıkla vapmıozdır. Ka dm. knmızi, yazı gibi kelimelerdeLi kalm sesi ifade icm (i) harfinin üs tünt'ki nokta yerine bir isaret koy makla bu m»ksat çok kolay ve basit bir sekîlde temîn ednmî«tir. KücüV. kütük. üzüm gibi kelimelerdeki hafif sesi if^de icin (u) harfinin üstüne bir îşaret konulmus v« bununla en basi^ voldan maksada gidilmiştir Binaena levh (ks) mürekkebrnin yerine x barfini ksbul etmek muvnfik bir harek^tolacajı gibi bazı ecnebi ismihas ve ismicinslerinî kendi şekli aslflerm de yazmağa hizmet itibarfle de bir kolavhk teskfl edecekt!. W harfine gelince alfabemize ba harfi flâve et mek lüzumsuz bir kü'*»»t değil. bflâkis faydslı bir hizmettir. BMhassa ismihaslar için buna nek Hizum vardnr. Ecnebi isimlerin keftdi hnlâmula nn. yoksa mensup olduklan lisanlarm imlâsma göre mi yazılmalan bence ne bîr ihbsas meselesidir, ne de ilmen halli lânm gelen bir davadır. Bn, olsa olsa bir takdir meselesidir. Bu meselenm içinden ckmak icin alâkadar hevetin, yani Dil cemivetinin karanna ittiba etmek en kestirme yoldur. Cünkü bu davanın lehinde de, alevhinde de sahifelerle yazı vazmak, c'ltlerle söz söylemek mümkündür ve hiçbir taraf karsı tarafı iİ7»m ve ikna ederoeden munakaşanm ilâmihaye sürmesi îhti mali vardır. Ben sahsan ecnebi ismi hastarm kendi hn'âlarmda olduğu gibi yazilmalarma t'iraftanm ve benim revimle bu is h"ll*»f^îlmek lâzım geise derbal bu yolda kararnnı veffirim. Ait olduklan sahı«'arm ve huvivell?nn, birer sembolü olan isnvhasları biz kendi telâffuz ve imlAmıza göre değ"«tir mekle adeta bir ftnnaya, bir etikete, bir patente, hulâsa ^r hakkı tasarrufa el uzatmıs oluruz. Dünyanm her tarafmda bu hakka riayet ed'lmektedir. Lâtin harflerile yazı yazan milletler, bu haıflere verd>*kleri telâffuz tarzı ne olursa olsun, Clemenceau'yu ancak Fr?nsızUrm in>'âsi1e yazarlar. Bu isimdeki (en) hafVrinm (an) gibi okunmasına riayet ederler; bîzim imlâ mızda (eau) terkibi ( o ) gibi okunrmıyor diye isminden de, kendismden de nefret ettiğhn bu adamm nüfus kâğıdındaki kliseyi değistirmeli miyîz? Dünyanın her tarafnvda bir tek hüvi yetle gezebilen bir adam neden hu dudu edebimizden gireırken kıyafetini değiştirmeğe ve tanmmıyacak bir şekle girme§e mecbur ttrtulsun?'» yordu; öteki kısa boylu idi, küçük ve güzel bir yüzü vardı. lkîsi de yanyana iğildiler ve kımıldamadılar. Baktıkları şeye bakıyor, gördükleri şeyi görmeğe çalısıyordum. «Burada sessizlikten, tazelikten, gölğeli eski taşlarm kokusundan başka birşey yok» divordum. Küçük terzi kızının yüzü tekrar dikkatimi çekti. Göz • leri, şimdi, kanalıydı; uzun kirpikli gözleri bana ölüm döşeğinde Ma riyi hatılatıyordu. Kendimi hem elim değecek kadar ona yakın buluyordum, hem de hudutsuz bir mesafe, mechul bir ivilik âlemi beni ondan ayınyordu. Jza eksecriya derdi ki: «Sen ki fenalıktan başka bir şey görmezsin... Sen ki her yerde fenahk görürsün...^ Bu, hem doğ ru idi, hem de doŞru değildi. XVI Roberin ihaneti p!ânlaıımı boz mak şöyle dursun, işime yaramış gibi uzun zamandır duymadığım bir ferahlık îçinde, serbest bir ruhla, adeta neş'eli bir yemek yedim. Ken mahkum kalacaklardır. Fransanm Ka le şehrinin kendi îmlâsile yaziHığı vakit nasıl olnmacağun b?r defa düşü • nönüz: Calaîs. Gunlük gazetelerıle isimlerin hem telâffuzlanm, hem de Kakikî imlâla rmı gösteren 3â tekilde vazılnralarm daki müskulât ta bSvüktür. tsmîhaslar meselesi, her dflde an cak nazariye olarak hanedi!miş*ir. Her FransB, tngfliz ismrmi dogru yazar, yanîıs okur. Her tngHi» için d° vazi ye* boyledir. Ecnebi lisan bilenler. keiimelerin imlâlarmı da ögreneceklerdir. Lisan bilmiyenler için faydalı ve lâzım olan, keluneleri doğru telâffnz etmektir. Ecnebi isiml*rinm telâffuz olonduklan gibi, kendi harfîerimizle vazı'ması fikrmdeyim. Ancak bu îsimlerin telâffuz ve imlâlarmı tespît eden bîr lugatimiz olmalıdır. Bir Fransız gazete sinde bir tngiliz kelimesini goren bir Türkün, onu, yamlış Fransız telâfftrzfle nakletmesi mahzuru ancak böyle kaikabilir. Diğer teferruat, boyle bir lugat yapılırken mStehasstslan arasmdf» kolaylıkla münakaşa ve haHolunabflhr. T&rk alfabesîue, Türk krlîmeleri için lâzım obnıyan harfleri almak yan • hş olor.» dliye yanguımdan mea'ul clarak odacı, kapıcı, papuççu gîbi bir takım aceze mahkemeya verildi. Onlar, muhakeme ediledur sun, gazetelerde ve efkân umumiye de, hakiki mes'uüer onlar değildirı böyle büyük bir yangmuı mes'uüyeti daha büyük kimselere a\t olmak lâ znn gelir, gibi sözler dolasmağa baş ladı. Mes'uliyeti daha yiiVek makamlarda aramak lâzım gelince, Adliy* dairesinm yangımndan tabiî bu daîrenin en buyük âmirlerinin mes'ul ol malan ilrtıza eder ve o vakit, Istabul Müddeiumunrusinden başlıyarak Ad liye Müstesanna ve vekiüne kadar yol açıkhr. Fakat benim fikrimce bu yangında mes'ul olan sahıslar değil; zih • niyettir, usuldür. Devlet dairelerinl yangma karşı muhafaza içîn, bir taK matname ve nizamname var nudnr? Böyle birşeyden bahsedildiğini işit • medim. Halbuki, daha bundan ehemmiyetsiz nice şeyler için sabifeler dolo* su talimatnameler, nizamnameler ya • pılmıştrr. Eski bmalarumznı içleri ahşap ol • duğuna göre, bunlarn daima yan* mağa hazır olduğunu düşunerek yal • nız talimatname, nizsmnsme değil, hatta, bu iş için kanun bile yapma mız lâzım gelirdi. Tahkikat gÖsteriyor ki eğer Ad a liye binasında o akşam beş altı kişi * lik bir rtfaiye müfrezefi bulunsaynuş, yangnn başlangıcmda bashrmak kabü olacakmış. Fakat yangm söndürmenîri yasından bile haberi olmıyan üç zaval lı hademenin, tabiî görülmek lâzım gelen, beceriksizliği, o koca binayı ve içindeki bütün evrak ve vesaiki kül ettî. 90 sene evvel yapılmış, içi ahşap bir bma, Fmdıklıdaki odun depola • rmdan yüz defa daha fazla yanmağa müsaittrr. Çünkü mahrnkat depolan * ma yaş odunlarma mukabfl, bn daire* nin bir asra yalnn zamandtr Irıruyaıı kerestelen, bir çıra yığını halîne geî mistir. Bizim ekseri devlet daîrelerimİ7,, ayni vaziyette, hatta daha feıul bir haldedirler. Yangm günu. bir salıitlik için Üs • küdar Adlive dairesine gitmiştim. Orası da, fazla bir temmuz sıcavmda kendi kendine tutusuD yanacak kadar kav hafine gelmis, kânulen ahşap ve könne bir binadır. Kısa bîr zamanda bütün devlet da « rcelerm?, betondan yacamıyacağnntza ?öre, Adlive dlairejinin basma gelen fe'âketten ders aîarak resmî binslarra vangma karsı muhafazan içfn, rmu^İB • ka, esaslı bir nizamname yapmaİTyra. Ancak bu nizamnamıe yapıldıktan soı>r?rljr ki vanınnlardün nizamn'»m>îTÎ tatbik etmedîklerî tt.k^irde şahıslarî mes'ul tutmak kabfldir. Bu yazı fle hîc kîmseyî mudafaa et* mek miks^duıı takÎD «»trnîyorum. Geç» mîs yannnlardan ziyade ge'ecek van«'înlan f*>"?önerek resmî dairFİerrmizt knr»annek gavesTni tsskin edîvomm. Adüve dahesmdteki /angını sbndur mek için, mutlaka d^ire dahilmde bîr itfa'Ve mîî?rezesrae ihtîvaç vardı. ts • tanbnl Adliyesmin âmirJeri bütçe ka • v>*leri varken bu müfrereyi ikame ede» Mîrler mivdi? Fikrimce ederoezlerdî. Eğer, fstanbul Adliyesi erkrâı, yangi» na karsı kendi kanunî ve nizamî sa'â « hiyetleri dairesinde yapabıS*cekle»l sevleri yaomamışlarsa, ona diyece « simiz yoktur; mes'uld'>ler. F?.kat bua lan yaonuşlar da, daha 'azlasmi yap • mamışlarsa mes'uliye!, resmî binala • nn yangma karşı muhafazası hususan» da gösterdiğimiz umumî lâkaydî v« ihmale aittir. tste, benim bundan sonrası için istediğim bu ibmalkâr zihni * yeti kökünden koparmaktır. Şurayı Devletin kararı Muhtelit Encümen bugün toplanıyor ıfTnmmnnııaım fHiUiinımnnnRR m Türkiye Uruguay muahedesi Musaddak suretler dün Romada teati edildi Roroa 9 (A.A.) Türkiye fle U ruguay hükumetleri arasında aktedi • len dostluk maahedesinin musaddak suretile dün Romadaki Türkiye elçi liŞinde elçi Vasıf Bey!s Uruguay orta elçisi arasmda teati edflmişHr. Bu merasimde Türkiye ve Uruguay elçflikleri yüksek memurlan da bulunmuslardn. Teati moamelesi bittikten sonra her nn memleketrn terakkisi ve refahı na mına kadeh kaldınlmıstır. Ankara 9 (Telefonla) Teski • lAtı esasiye ve Adliye encünrvenlerinden mürekkep muhtelit encümen yarın için içtimaa davet edilmiştir. Encümen Şurayı DevletDeavi dairesi kararlarımn kaziyeî mahkeme kuvvetinde olup olmadığı, Meclisce tadil edilip edilemiyeceği mesdesîni müzakere ed«cektir. Muhtelit Mübadele komis yonu vazifesini bitirivor Ankara 9 (A.A.) Muhtelit Mü • badele komisyonunun 8 ay sonra il g u ı hakkmda hükumetimizle Yıman hfikumeti arasmda tanzim edflmis oian muk&vele bugün Haricîye Veldli Tevfîk Rüstü Bey ile Yunan »efiri M. Sakaro l'jplos tarafından imzalanmıstır. Sefîr H&zretleriıun rahatsızlığı hasebile Ha ridye Vekflimiz Yunan sefarethanesme giderek mukaveleyi orada imza etmişIerdh". Berim Atalay diyor ki: Reisicumhur Hazretlerinin İstanbula hediyeleri Reisicumhur Hazret'eri Cumhuriyee timizin onuncu yılı münasebetile Cumhuriyet Halk Fırkası İstanbul vilâyet merkezme bir imzalı fotoğraflanm ihda buy urmuşlardır. Bu kıymettar fo toğraf Fırka binasına merasimi mahsusa ile talık olunacaktır. Muamele verdsinde yapılacak tadilât Ankara 9 (Telefonla) Maliye ve îkfısat encümenleri muaroele vergisi kanununun 2 «nci maddesine bir fıkra üâvesin* ve 10 uncu maddesinin son fıkrasmın tadiluıe mütedarr lâyihayı müzakere ve kabul ettnişlerdir. 9 uncu maddeye ilâve edilen fıkraya göre bankalar kambiyo mübayaalarmdan dolayı verecekleri muamele vergisîni aylik nrübayaalann binde onu nisbetmde olarak her ay maliyeye yatıracaklardrr. Seme so nunda bilâncolanna nazaran vâki satışlann tutan ayhk vergî nisbe tinl tecavüz ettiği takdirde fazlası ahnacak, noksan çıktığı takdirde bu miktar iade edilecektir. Gazi Hz.nin Malatyaya hediyeleri Malatya 8 (A.A.) Reisicum hur Gazi Hazretlerinin imzalarmı havi olup C. H. F. fle Halkevme hediye buyurduklan fotoğraflar bugün mera • smi mahsusa fle yerlerme konulmuştur. Türk Dilî Tet kik Cemiyeti a zasından Besim Atalay Bey de şu cevabı vermjştir: « Herhangi bir yabancı ke limevi onun ken di dilmde yazıl • dığı gibi değfl, bizim dilimizle söylenildigi ve söy lenmesi gerekli oiduğu gibi yazmalıdır. Besim Atalay Bey Çünkü, bütün Tük çocuklannı bugunkü bafa dfllerini biir bir haMe yetiştiremiyeceğimîz için, yabancı ke'i mder kendi imlâlannda yazılırs* onu yanlıs okuyarak yarJıs belliyerekier • dir. Bundan başka bir yanlıslığa daha düsmüş olacağız. Nssıl ki rsk'den arapça, acemce keiimelerin kılvmı bozmak, k»ndi soyleyisimize ve ya zışumza uydurmak gunah sayılryor idise bugün yaznv\ğa ve kullanmağa mecbur olduğumuz yabancı kcVme leri de öylece dokunmadan, kendi soyleyisimize göre oydurmadan kul lanmağa çalışnMk eski softali^ın hortlamş bir şekli değü de ne olur? Bu suretle kendi elimzle dilimizde yeni kapMi'âsyonlar yaratmış olmaz mryız? Halbuki Gazi Türkiyes'nin bütün ülküsü yurtta, dilde, benlikte tam istiklâldir.» donerek bir haç çıkardı. Artık hiç acelem yoktu, müsterih olabilirdim. Onların pesine takıl maktan ne çıkacak? Biliyordum ki ya o akşam, yahut ertesi gün Rober tasavvurlarımı icraya başlamam için beni sıkıştıracaktı. Nasıl karşı layacağım onu? Düşünmeğe vaktim vardı. Yorgunluğumu hissetmeğe başlamıştım. O anda ruhuma hâkim olan ve geri tarafmı kaplıyan his, Hüberin dindarane hareketinin bende uyandırdığı öfke idi. Alelâde yüzlü ve mütevazı kıyafetli genç bir kız yanına bir şapka kutusu koy du ve önümde duran sand'alyelerin sırasmda diz çoktü. Onu profilden görüyordum, gözleri demin Hüberin aile vazifesini bitirdikten sonra büyük bir ciddiyetle selâmladığı kü çük kapıya dikilmisti. B : caz gü lümseyor ve kımıldamıyord'u. İki rahip namzedi içeri girdi. Çok uzun boylu ve çok zayıf olan bir tanesi bana rahip Ardueni hatırlatı Mec'iste VabuV edilen 'âvihalar Ankara 9 (A.A.) B. M. MecHsi bugün Reis vekili Hasan Beyin riyaseb'nde toplanmıştır. Vilâyet lerde s«yyar aşiret muallimleri teşkflâti kanun lâyihasile Maarif Vekâ leti 1933 senesi bütceadnrn 558 inci faslmın değiştirilmesine ait kanun lâyiha*mm geri verihnesi hakkmdaki Başvekâlet tezkeresî okunmuş ve icra iflâs kanuntraun ücüncü maddesinin son fıkrasınm tefsiri, idarei umumiye kanununun muaddel 116, 140 mcı maddelermin tadili, Darende kazasınm Sıvas vilâyetinden aynla rak Malatya vflâyetine bağlanması, Tahlisiye umum müdürlüğü memur • lannra tekaüHiğü ve fahrî konsoloslann aidafa hakkmdaki kanun lâyihalannm Bsinci mÜ7akereleri yapılarak kabul edilmistir. M«C1H pazarte»i günii toplanacakhr. Daday kazasınm ismi değişti Ankara 9 (Telefonla) Muğlanm Daday kazası isminin Dadyaya çevrilmesi Heyeti Vekflece kabul edilmiştir. Elfiziz Emniyet MüdürlüöO Ankara 9 (Telefonla) Elâzra Emniyet miidürlüğune sabık Antal ya emniyet tnüfetfisi Azmi Bey tayin edilmistir. Tütön limitet sirketi Ankara 9 (Telefonla) Maliye encümeni bugün Mustafa Şeref Beyin riyasetinde toplandı. Tütün Li mket Şirketi teafeili lâvîhasını mü zakere ve kabul etti. On dakika geçtiği halde Roberin ağzından hâle bir kelhne çıîonamıştı. Hüb«r bol bcl söylüyordu; şüp hesiz emirler veriyor, öteki de hafif baş sallayışlarla onu tasdik ediyor • du. ttaatli omuzlarmm yuvarlaklas tığını gÖrüyordum. Hasır iskemleye yerlesen Alfret, bir koltukta oturuyormus gibi, sağ ayağını sol dirinin üstüne koymuş, başını arkaya bırakmış, sallanı • yordu. Ben kenardan onu kara sakalh, tombul ve safrah yüzünü görüyordum. Nihayet kalktılar. Kendimi gizliyerek onlan takip ettim. Hepsi küçük adımlarla yürüyorlardı. Rober ortalarında, kelepçeli imiş gibi bası iğilmiş, arkasmda duran kırmızı elleri pis gümüşî renkli bir yumuşak şapka tutuyordu. öyle sanıyordum ki actık hiçbir şey beni hayrete düşüremez. Yanılıyormuşum: Alfret ve Rober kapıya doğru giderlerken, Hüber elini takdis edilmiş su kabına daldırdı, sonra, en büyük mihraba EDEBÎ TEFRÎKAM1Z:AS di kendime diyordum ki, hayatı senelerdenberi tehdit Aİbnda benim gibi bir adam keyfinin beplerini uzaklarda Bunlar organiktirler. geçen, se • Engerek Düğümü Tercüme eden: Peyami Safa den, üstünde çok düşünmemiştim. Daha birinci pbrüşüşümüzde bu sümsük oğlanin tabansızhğını anlamış, adliyeye ait ban hatıralann sevkile, annesinin ona aîlemle uyuşmasını ve bu sırn mümkün mertebe pahalıya satmasını tavsiye edeceğtni aklım dan geçirmiştim. Onları bir direğin arkasından örünicek aeına düsmüş bir sineğe bakar gibi gözetliyordum. Rober gittikçe başını iğiyordu. Onlara «yan yarıya...» diyerek söz<? basiamış O ' Iacaktı. Ba pazarhğın nafile olduğunu yepâne bilen ben de bu cıhz bo cekleri kudretli avcumda ezmeğe, bu çöYeklenmiş yıîanlan ökçesile gebertmeğe hazır bir halde, kendimi Allah sanıyor ve gülüyordum, aramamalıdır: Prometheo Yazan: Françou Mauriae Vakit öğleyi biraz geciyordu. Hemen hemen boş kilisede ihtiyatlı adımlarla ilerledim. Hemen anladım ki ortada yoklardı. Bhan, beni bel ki de görmüşler, izlerini kaybettir mek için oraya girmişler ve arka kapıdan çıkıp gitmâşlerdir diye düşünmüştüm. Sağ tarafa doğru giderek büyük sütunlardan birinin arkasına gizlendim. Brrdenbire karanlık bir köşede onları gordüm. Sandalyalara oturmuşlar, kamburu çıkmiş müte • vazı bir üçüncü şahsın etrafını al mışlardı. Hayret eimedim. Bu adam, demin kahveye geleceğini tahnvm ettiğîm o zavalh kndit, yani Roberdi. B« flıanetî evvelce h'î^etm'şttın, fakat yorgunluk, tembel'Iik yüzün • efsanesi şu manaya gelir ki dünya elemlerinin merkezi kara ciğerdir. Fakat bu kadar hakir bir hakikati kabul etmeğe kim cesaret smı iyi hazmediyordum. Robere karşı ne muamele yapa • cağım? Aldığım tedbirleri değiş • tirmek lâzım geliyordu; fakat z« kâmı bu meseleler üstünde tesbit edemiyordum. Hem de zihnimi plânlarla niçin karıştırayım? En iyisi ilhama tâbi olmak. O zavallı ta* la faresile b ; r kedi gibi oynamak zevkini beklediğimi kendime karfi itirafa cesaret edemiyordum. Ha « in miyim? Evet, öyleyîm. (Mabadi var} eder? Istırabım yoktu. O kanlı et iskara < •