Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
•.ı S ON TELGRAFLAD M 'Cumhuriyet SAN'AT VE EDEBİYAT Hoovere verilecek cevap M s im ue uo Et ve kaf a PEYAMİ SAFA Edebiyat gazetesinde Mustafa Şekip, tutunacak bir mefkure ve da. yanacak bir hakikat bulamıyan dünya gençlerinin, kendilerini uzvi faaliyetlerin en azgınında, sporda kandırmak istediklerini anlatıyor. Öyle karanlık ve şüpheli bir marifet devresinde yaşıyoruz ki fizik gibi en müsbet ilimlerin toprağınd'a bile, köklerini kat'î tecrübe ve müşahe delerimizden alan, değişmez ve mutlak sandığımız seniyetlere daya nan kanaatlerimiz, gitgide sallanıyor, sarsıhyor ve sapır sapır dökülmek istid'adını gösteriyor: Madde âlemindeki determinizme kadar u zanan şüphemiz, neticeler ve se bepler arasında evvelce tesis etti. ğimiz en kat'î münasebetleri bile inkâra yeltenince, niye inanacağız? Dünya gençliği her türlü ideali gülünç buluyor ve müsbet bir varlık gibi kendisine gösterilen «madde» den de, elinde, avcunda silik ve belirsiz bir gölgeden başka bir şey kalmadığını görünce, hiç bir hakikate inanmıyor. Ne yapsın? Kemirecek ve massedecek bir zekâ lokması bulamıyan beyninin bütün enerji . sini yukarıdan aşağı itiyor, kafa. sından gövdesine ve bacak etlerine indiriyor, azgın bir spor faaliyeti nin kör aevinci içinde avunup gi diyor. Bir kaç sene evvel, Fransa'da, yasları otuzuna gelmemiş, kültür sahibi gençler arasında yapılan ve bü. yük bir ciltte toplanan (1) anket te, Mustafa Şekip Beyin koyduğu teş hiıe benzer bir netice vermişti: Henüz terliyen bütün o bıyıkların altında süphenin müstehzi gülümse yişi, hatta inkârın ve nihilizmin kor. kunç burusukları sırıtıyor; hiç biri hiç bir şeye inanmıyorlar ve felsefe tarihi vakıalarının birbirini tutmıyan tenakusları arasındaki hiçliği bir hamlede kavrıyan zekâları, ögütecek madde bulamayınca kendi ken. dini yîyor. Bu gençlerin memleketinde, Descartes'lerin, Voltaire'lerin Tainelerin, Renan'ların, Bergson'ların tuttukları meş'ale, henüz o hizada mütefekkirlerin eline geçmiş de . ğildir. Orad'a filozof kıtlığından şikâyet var. Namuslu ve sade bir ömür •üren, politikanın ve paranın temin ettiği sahte kıymetlere yan bakan, serveti ve her türlü ikbali tepen, rahatça düşünmekten, fikirlerini serbestçe söylemekten başka dielği ol . mıyan ve beyninin bütün fosforunu mevzuuna döken filozof, orada da her yerde olduğu gibi, çok az. İd'dia ederler ki eski Yunanistanda bedenî oyunların en parlak te zahürleri, inhitat zamanlarına tesadüf eder. Adalenin bir azgınlık derecesine varan bu gidişmesi, bir me. d'eniyetin yıkılmak üezere olduğu na işaret midir? Fikirlerimi oraya kadar tamim etmek cesaretinden mahrumum; yalnız eski Yunan dehasının en feyizli devrelerinde de, belki bugünün Avrupa'sında olduğu kadar bedenî hareketlere verilen ehemmiyete Şekip Bey ne diyecektir? Sokrat'ların ve Eflâtun'ların maddeyi ve mana âlemini hiç bir şek bırakmadan izah ettikleri devirlerde bugünkü adelî coşkunluk yok muydu? Zekâ ile bedenin münasebetlerini içtimaı şeniyetlerle izaha çahsır ken daha fazla ihtiyatkâr olmak lâzımdır; düşüncelermizin prensiple rini yıkmağa kadar ğiden ilmî inkılâplarla Dempsey'in yumruğundaki aşk ve şevk arasındaki münasebetin bu kadar yakın olabileceğini kabul edesim gelmiyor! Ezeldenberi Allaha ve hayvana yakın, iki türlü insanlık olagelmiştir; bunların arasındaki münasebet, ikisini de birleştiren beşerî vasıflarda aranmak lâzım gelir. İnsanlık her zaman düşünmedi mi? Her zaman şüphe etmedi mi? Her zaman bedenî oyunların cezbesine kapılmadı mı? Her zaman kafasile etinin, zekâsile insiyaklarının arasındaki müthis kavgada bocalamadı mı? Fenerbahçe kulübünün topladığı alkışları Darülfünumuzun gıpta ile seyretmesini tabiî bulurum: fakat Mustafa Şekib'in et lehine yapılan nümayişleri, kafaya ait faaliyetlerin esasında aramasına akıl erdiremi yorum. Bunlar ayrı ayrı şeylerdir. İnsan muktedir bir hayvand'ır. Elinden gelen \.er ş*yi yapıyor: Dü.şünüyor ve top oynuyor. Bugünl:U faali. yeti hor 'kı sehada da artmıştır. 3iil'in enetjiler» vahide irca odeısek böyle olmasını pek tabiî bulmaz mı. NALINA MIH1NAİ Türk'ler ve Bulgar'lar... Geçenlerde, Bulgaristan'da bir vak'a oldu. Gazetelerin yazdığı bu facianın, Bulgar hükumetinin bü . tün tekziplerine rağmen, vâki olduğu tahakkuk ediyor. Memurları, bir katil cürmile maznunen tevkif ettik. leri bir Türk'ü, nahiye müdürlüğü nün etraf ını saran ahaliye teslim et. tiler ve Bulgar köylüleri de bu Türkü linç ederek öldürdüler. Sonra, bu yaptıkları yetişmiyormuş gibi camiyi yaktılar, Türk kızlarının ve kadınlarının namusuna tecaviiz etti . ler, erkekleri vurdular. Bulgar hükumet kuvvetleri bütün bu tecavüzIere seyirci kaldı. Sonra, Bulgar hü. kumeti, sudan bir tevilname neşred'erek böyle bir hâdise vâki olduğunu itirafa mecbur oldu. Fakat dost ve komşu bir milletle ayni ırktan olan kendi tebaasının böyle tecavüzlere ve cinayetlere maruz kalmasına müsamaha etmek, o tecavüz ve cinayet. Iere iştirak demek olacağı için, Bulgar Dahiliye Nazırı, hâdisenin izam edilmiş olduğunu söyledi. Madalyamn bu kanh tarafıdır; bir de insanî tarafını okuyunuz. İki gün evvel, Bulgar misafirlerimiz şerefine İstanbul Belediyesi ta. rafından verilen ziyafette, şehamet hatıraları hâlâ kalbimizi titreten Plevne'den gelmiş bir Bulgar gazeteci bir nutuk irat etti, dedi ki: «Biz Plevne Bulgar'ları, Gazi Osman Paşanın hatırasını asla unut . madık ve unutamayız. Çünkü Gazi Osman Paşa, Türk'lerin yalnız kahraman bir muharibi değil, ayni zam*nda civanmert bir insan olduklat mı da gösterdi. Plevne muhasarası esnasında Bulgar'ların kıhna dokuj nulmamasını askerlerine emretti ve bütün muhasara müddetince bir Bı gar'ın burnu kanamadı.» Diğer bir Bu!»ar gazetci de kalktı, dedi ki: vBiz Türk'lerin büyüklüğünü as * la unutamayız. Bulgar milletinin bu. günıtü mevcudivetini Türk'leriu »esamühüne, ulüvvücenabına, mertliğine medyunuz. Asırlarra Bulgaris tan'da oturan Türk lerin bu mezi . yetleri olmasaydı, bugün müstaki' bir Bulgar milleti mevcut olmıya caktı. Türk'ler, Bulgar'lığı imha değil; bilâkis muhafaza etmişlerdir.> Avrupayı rahatsız ediyor nazırları Cenevre.de toplandı Cenevre 29 (A.A.) M. Ender«OD, bugün bazı heyetler azasına bir öğle zîyafeti vermek suretile tahdidi teslihat konferansının faaliyetini küşat ettniştîr. Bir m ü l â k a t Ingiltere bir proje hazırlıyor, Fransız Donald'ın Hoover teklifinin kabulüne taraftar olduğu ve Sir Herbert Samuel'in Avam Kamarasına tevdie memur olduğu beyannamenin bu mes'eleye müteallik bulunduğu be yan edilmektedir. Fakat Sir Her bert Samuel teklif olunan yola ka dar cezrî bir surette girmenin mümkün olmadığı mütaleasında bulun muştur. Hali hazırda alâkadar daireler, tamamen İngiliz noktai nazarını erösterecek bir plânın tanzimi ile iştigal etmektedirler. Bu da Amerikan teklifinin ne ha kikat ha'de, ne de teferriiatı itibai!e Büvük Britanva'yı tatmin edecek m«*>;vette EÖrüImemektedir. dtalya iktisadî bir tevessiide haklıdır!» Paris 29 (A.A.) Exelsior ga zetesi muharrirlerinden biri, M. Musolini ile görüşmüştür. Gazeteci, yeni İtalya'nın bariz hututu ne olacağı sualini irat et miştir. Duçe, tereddüde kapılmaksızın cevap vermis ve saymıstır: " Vatanperverlik, mes'uliyet hissi ve şecaat. Fikri takibi de inkişaf ettirmeğe çalışacağız. ttalyan'lara az konusmalarını da öğreteceğiz. M. Musolini, bundan sonra Ro ma'nın tarihini çizerek şöyle demiştir: r Biz sizin yalnız ücüncü Na polyon'unuza değil, büyük Napol yon'unuza da minnettarız. Çünkü İ talya'da askerî hizmeti o tesis et miştir. Millet, iki asırdanberi döğüşme mişti. Sizin imparatorunuz, onu kendi maksadı uğrunda istihdam cderek onlara silâh istimal etmelerini öğretmiş ve onları ta Rusya'ya kadar götürmüştür.» Müşarünileyh, netice olarak de miştir ki: « Büyük harp, büyük bir mil letin ortaya ıçkmasını tacil etmiştir. Bugün biz, İtalya'yı tevessüe haklı görüyoruz. Fakat bu, tevsii arazi değil, harsî, iktisadî bir tevessü, san'at sahasında bir inşiadır. İtalya'nın arkasinda Faşi.it fırkası vardır. Faşizme hizmet edebilir, fakat Faşizm alet ittihaz edilemez.» Umumi cehe talik edildi Cenevre 29 (A.A.>M, Hyma's'ın rahatsızlığı hasebile bugün öğle den sonra akti musaratnen hevtti umumiye içtimaı cumaya tehir edilmîştir. Lehistan heyetî manevî terki tes lihat komitesine matbuat sahasında da manevî terki tesühatın tesbitine ait olarak bir konferansın içtimaa d*veti telkinatını serdevlemİMr. Ingiltere bir tahdidi teslihat plânt hazrrladı Londra 29 f A.A.) Resmî în giliz mehafilinde İngiliz nazırlannır. dün tahiddi teslihata müteallik bir plânın ana hatlarını ihzar etmiş ol dukları ve bu plânın evvelce Cene;*re'de ingiliz heyeti tarafından sed dedilen ve teslihatın nevi veya mik tar itibarile tahdidi formülleri ara sında bir uzlaştna zemini bulmağa matuf olan teklifleri ihtiva eylemekte olduğu beyan edilmektedir. Sir Jhon Simon'un hafta nihave tinden evvel Cenevre'de bu plânın esasını heyetlere bildirmesi muhtemümessilleri vasıtasile bir proje hakkında istiiarede bulunması çok muh meldir. Dominyonlarla konferanstaki temeldir. Fakat, Cenevre'de İngiliz mümessilleri ile dominyonlar mümes. silleri arasındaki mütemadi temas dolayısile dominyonların bu projeye kolavlıkla muvafakatleri muhtemel dir. Heryo da Cenevre'ye geliyor Cenevre 29 (A.A.) Fevkalâde bir hal zuhur etmiyecek olurıa, M. Herriot bugün Cenevre'ye gelecektir. Orada Fransız heyeti fevkalâde bir içtima aktedecek ve ihtimal bilhassa Amerika'nın tahdidi tesl'.hat teklifleri karşısında ahnacak vaziyeti tayin eyliyecektir. Harbiye Nazırı M. Boncour. B*h rive Nazırı M. Leygue. Hava Nazırı M. Painleve, Müstemlekât Nazırı M. Sarraut. Amerika'nın tekliflerini tetkik etmişlerdir. Bu zevat, Fransa'nın müdafaa sından mes'ul yüksek zevat ile görüşmüşlerdir. Ve mütalealarını heyete ar7«?deceklerdir. Bunun üzerine heyet Hoover tek liflerinin ne nisbet dahilinde nazari dikkate alınabileceğini ve Fransa ta rafından kabul edilebilecek nasıl umumî bir tahdidi teslihat mukave'e namesine dercedilebileceğini araştı racaktır. Dünkü Meclis içtimaı Ankara 29 (Telefonla) Meclis saat 2 de Refet Beyin riyasetinde toplandı. Hava sınıfı mensuplarma verilecek uçuş zamları hakkmdaki lâyiha müzakere ve kabul olundu. Yarın içtima edilmek üzere celseye nihayet verildi. Meclis cumartesi günü tatil yapa caktır. Makdonald, Hoover teklifine tar a f tar mı? Cenevre 29 (A.A.) M. Mac » ttmmıımlllHIIMIIIr htiyat zabitleri ve polis lâyihalan Avrupa'yı tehdit Eden afet! Yalnız 5 memlekette 10,000,000 işsiz varî Cenevre 29 (A.A.) Beynelmilel mesai bürosunun iıtatistikleri Fen lândiya ve Lehistan müstesna olmak üzere dünyanın her tarafında işsizliğin vahim bir şekil almakta oldu ğunu göstermektedir. Fenlândiya ve Lehistan'da biraz salâh görül müştür. tstatistiklerin rakamları memle ketler arasmda mukayese icrasına yarıyacak mahiyette değildir, zira muhtelif memleketlerde istatistiklein tanzîmine ait usuller arasında fark vardır. Ancak bunları geçen seneki ayni devirlerle mukayese etmek imkânı mevcuttur. Almanya'da 1931 temmuzunda 4,211.000 işsiz varken Î922 temmuzunda bu miktar 5,675,307 ye cıkmıştır. Ingiltere'de gene ayni devre için 2,577,216 işsize mukabil 2,821,840 işsiz vardır. Fransa'da 51,000 e mukabil 315,502. îtalya'da 700,000 e mukabil 1,032,745. Çekoslovakya'da 94,000 e mukabil 482,000. Her sene ilkbaharda isler biraz artar ve işsizier miktarında tenakus görülürdü, bu sene bu mevsimin hiç bir tesiri hissedilmemiştir. Türkiye ve ~ ; ~ Cemiyeti Akvam Bütün cihan matbuatı bu hâdise ile meşgul!. Atina 29 (Apoye.) Bilâistisna umum Atina gazeteleri Türkiye'nin Cemiyeti Akvama girmesinin yarın teklif olunacağı haberini yazmak • tadır. Yunan matbuatı, Yunan hükumetinin bu mes'elede teklif edici va • ziyette bulunmasını müttefikan tasvip ediyor. Beynelmilel matbuatın Türkiye'nin Cemiyeti Akvama gir mesi Balkan'lar ve Şarkıkarip icin büyük ehemmiyeti hazi olacağından yarınki teklifi ehemmietle kaydey lediği hariçten Atina'ya gelen telgrafnamelerden anlasılıyor. Türk murahhas heyeti Londra sefirimiz Münir Bey An kara'da bulunmaktadır. Münir Be yin Cemiyeti Akvamda hükumetimi zi daimî surette temsile memur edi leceği haber verilmektedir. Münir Beyden maada diğer iki murahhas <daha intihap edilecektir. Eylulde aktedilecek içtimaa Hariciye Vekil Tevfik Rüştü Beyin riyasetinde kala balık bir heyeti murahhasa iştir*.k edecektir. Kambiyo kanunu Tadil ediliyor Kemalettin Sami Paşa Tamamen iyileşti Ankara 29 (Telefonla) Adliye encümeni Afyon koperatifi lâyiha sı tetkikahnı bitirdi, lâyihada tadilât ya p.Jdı. İktisat Encümeni sınaî kredi bankası (1) «Les cahiers du mois» Examen de conscience. lâvihasım kabu' etmiştir. Lâyihanın Meclis tatilinden evvel müzakeresi muhtemeldir. İhtiyat zabitleri ve askerî rr.emurları lâyihası ve polis teşkilâtı hakkmdaki lâyihalar yarınki ruznameyc ahnmıştır. İhtiyat zabitleri hakkmdaki fıkrada Hpn'liyor ki: « Ortamektep mezunlarını kabul eden veya ortamektep tahsilini kendi mek Ankara 29 (Telefonla) İk tebipde verdikten sonra en aı 3 sene rreslekî malumatla beraber malumatı tisadî buhran vergisi kanununa umiıTiiye de veren birinci derecede müzeyyel lâyihanın Mecliste ge vneslek, ihtisas mekteplerile ilk mual lecek devrede müzakere edilmesi lim mektepleri ve musiki muallim mekmuhtemel göriilmektedir. tebi (ihtiyat zabiti olmak hukukî nokta: nazaıdan) tam devreli lise muadili mekteplerdir, denilmektedir. Polis 'âyihasır.da d i emniyet işleri ...Ankara 29 (A.A.) 2 temmuzve polis rüesasiie zabıta memurlarının dan 11 temmuza kadar devam et dereceleri teîbit eolunmaktadır. mek üzere Türk tarihi tetkik cemiyeti azaları, Darülfünun arih mü derris ve muallimleri, lise, muallim mektebi ve ortamektep tarih muallimlerinin iştirakile aktolunacak taAnkara 29 (Telefonla) Kambirih tedrisatı içtimaı her gün 930 12 yo kanununun 31 inci maddesinin tave 1430 18 arasında Ankara Hal dili lâyihası Meclise gelmiştir. kevi'nde açılacak, konferanslar radLâyihaya göre bankaların döviz muo ile neşrolunacaktır. Her gün çakabilinde avans vermeleri memnuiyelışma programı iki gün evvel radyo tinden Devlet Bankası istisna edilmekile Ajans ile bıldirilecektir. İlk gütedir. ne ait çalışma programı şudur: Buhran vergisi Şark vilâyetlerinde Yeni lâyihanın müzake Gazetemiz namına bir tetkik seyahati resi teahhur edecek Tarihçilerin içtimaı Mahkemelerin tatili Ankara 29 (Telefonla) Mah kerreler 20 temmuzda tatil yanacak lari'r. Weimar 29 (A.A.) Tehlikeli bir otomobil kazası gecirtniş olan Tür kiye Büyük Elçisi Kemalettin Sami Paşa tamamen iadei afiyet ederek hastaneden çıkmıştır. Bir kaç hafta otelde istirahat edecektir. 1 Maarif Vekili Beyefendi tarafından açma nutku. 2 Türk tarihi tetkik cemiye tinin bi razası tarafından (arihten evvel ve tarihin fecrinde) mevzuu üzerine konferans; 3 Bu konferans hakkında İs tanbul Darülfünunu müderrisleri ta İşte, Bulgar milleti içinde böyls duşünen münevverler, mütefekkiı PEYAMİ SAFA ler varkan ne yazık ki bizimle ta mamen dost geçinmek istiyen Muş« nof hükumeti kendi tebaası olan ırl taşlarımızın mal, can ve namusları< nın müteassıp Bulgar köylüleri ta rafından çiğnenmesine müsamal etmiştir. Bu kanh vakıa, medenî bir mem. leketin alnına yapıştırılmış kızgıo Gazetemizin bir damgadır, ki biz, bu damganın tahrir heyetin Türk kan ve namusunda kızdırılmış . tinden Fuat B. olması kadar dost Bulgarista'nın alŞark vilâyetle nına yapışmış olmasına da müteesrinde gazete sifiz. Biz M. Muşanof hükumetinden, miz namına bir Türk Bulgar dostluğunu en cahil tetkik seyahati Bulgar köylüsünün kafasına bile soyapmak üzere kacak bir hattihareket beklerdik; dün Cumhuri yoksa Bulgaristan Türk'lerinin Bul. yet vapurile gar'lar tarafaından tecavüze uğra Karadeniz'e ha masına müsamaha ve sonra da bu reket etmiştir. cürmün, eskiden olduğu gibi, tevil Fuat B. beş ve tekzip edilmesini değil. senedenberi gaİstanbul'da Bulgar münevverle zetemizin umum Umum ??ıuhabi:lrn . rinin irat eltikleri nutukları oku Anadolu muha nüzden Fuat B. maiarını ve ondan ilham almalarını biri olarak bu seyahatleri yapan ve Bulgar hükumeti erkânına tavsiye intibalarını yazan bir arkadaşımız mecburivetinde kaldığımıza cidden dır. Bu defa Karadeniz sahillerin müteessiriz. den başlıyarak gezeceği mahaîler deki tetkiklerini ve intibalarını sırasile yazacaktır. Memleketin her ta rafında halkın dertleri ve işlerile yakından alâkadar olmak içindir ki gazetemiz bu tetkik seyahatlerini yaptırmaktadır. Ankara 29 (Telefonla) îskâm adi suretile iskân edilenlerin aldık rafından mütalea beyanı; ları emlâkin veraset ve intikal ' 4 Türk tarihi tetkik cemiyetigisine tâbi tutulmaması hakl nin bir azası tarafından (Türk ırk lâyiha encümenden çıktı, M ve medeniyet tarihine umumi bir ba namesine alındı. kış) mevzuu üzerine konferans. Muhacirlere verilen emlâk CUMHURİYETİn tehikası: 10 Çahnan Gönül Kendi kendime: Bak, diyordum, sevgilim Nebahat Hanınıa o kadar şeyler verdim de, bir tüfek hediye etmek aklıma gelmedi. Ne kadar memnun oluyor! Ben sahiden böyle işlerden anlamıyan bir sersemim. Fakat sevgiliye tüfek hediye etmek te oyle kolay akla gelir şeylerden değildi. Otomobile bindik. Ağır ağır gidiyorduk. Henüz mehtap çıkmamıştı. Sevgilim Nebahat Hanım: Arabacmm adresini öğrenemedim, dedi. Ben öğrendim! dedim. Sevinçle bağırdı: Bravo... Kimden ? Erenköy arabacılarından bîrine sordum. Birbirlerini tanıyorlar. benin arkasindan köylü kıyafetli, uzunboylu bir adam çıktı, otomobile yaklaitı, fakat icap ederse kaçmağa hazır bir halde, şüpheli gözlerle bize baktı. Hemen başımı uzatarak, fevkalâSERVER BEDl de nezaketle: Affedersin, ağa, dedim, bu lçerenköy'ünde basık burunlu, çi ralarda bir Tatar İbrahim Efendi çek bozuğu, İbrahim isminde bir varmış. adam varmıs, Tatar mı, Çerkes mi Adam cevap vermedi. Bize doğru bilmiyor ama... tereddütle yarım adım daha atmış Kâfi değil. tı. Henüz çikan ay ışığında yüzüne Hayır, kendisine Tatar arabadikkatle bakıyordum. Burnu basık cı derlermiş. değildi. Fakat o sırada sevgilim Ne Odur, öyle ise bahat Hanım hafifçe kolumu sıktı. öyle ya, avuç içi kadar yer. Şoför bizi kulübenin önüne getirdi. Korkuyor muydu? Sevgilim Nebahat Hanım, inmeden, Otomobilden indim ve herife doğru bu garip evi dikkatle süzdü: yürüdüm. Hem ürkütmemek için dos Ne tuhaf yer burası, dedi, bir tane bir eda ile, hem de kaçmaması için kuvvetlice bir tazyikle avcumu yanlışlık olmasın? Evet, dedim, pek tuhaf bir yer... omzuna koyarak: Sen misin? Diye sordum. Fakat yanlışlık olamaz, bana da tıpkı Herif gözlerimin içine baktı, etrafa böyle bir kulübe tarif ettiler. baktı, sonra yere bakarak düşün Bunun kapısı ve penceresi... Fakat sözünü bitirmemişti. Kulü • dükten sonra: Sevgilim Nebahat Hanım söze şöy! Evet, dedi. Sevgilim Nebahat Hanım da ada le başladı: İbrahim Ağa, dedi, işittim ki sen ma yaklaşmış, yüzüne dünyanın en bu köyün en akıllı, en açıkgöz adamı tatlı tebessümile bakıyordu. Bu gü imişsin. Herkes gelip senden akıl da lüş, bir arslanın dişlerini, bir kaplanm tırnaklannı sökecek derecede te nışırmış: Bir hastalanan olsa, bir seyi çahnan olsa gelip sana sorarlarmış. sirlidi. Herifin gevşediğini farkettim. îşte bu parlak. Sevgilim Nebahat Elinden defterleri değil. canını bile Hanım, pişkin bir hırsızı evliya de alacak gibiydik. Tevekkeli değil, recesine cıkarıyor. Fakat usul mü Savgiiim Nebahat Hanım hırsızlar ü kemmel. Dur bakalım, daha neler zerindeki tesirinden o kadar emin söyliyecek? miş te onun için bu adamı görmekte Devam ettî: ısrar etti; bir de o incecik ve bayıl İbrahim Ağa, biz de yabancı tıcı sesile: değiliz. Bu köyde oturmuyoruz ama, Şöyle biraz yürüyelim İbrahim gene yakındayız. Erenköy'ünde hani Ağa! ' bir mavi köşk vardır, belki bilirsin, Deyince o direk gibi adam.koskoca orada oturuyoruz, başımıza bir felâhnMZ, taze otlar arasında adeta ayaklarını mefluç gibi sürüye sürüye ket geldi. Evimize hırsız girdi. Sevgilim Nebahat Hanım söylerken, bizimle beraber geldi. Sevpilim Nebakıyordum. bahat Hanım, Tatara sokuluyor, onu ben tatarın yüzüne Korkusuz ve hayretsiz dinliyordu. yalnız dudaklarının sihirli gülüşü, tatlı sesi ve hareketlerile değil. bir Adeta bu işlerle hiç alâkası yoktu. buhurdan gibi en güzel kadın teni ko Başını önüne iğerek ve arada sırada kusile tüten vücudiinün mestedici ha kuru bir sesle öksürerek yürüyordu. Sevgilim Nebahat Hanım devam vasile de sarıyordu. etti: Hırsızlar iki kişiydiler.Biri t öteki kısa boylu idi. Benim elbist labımı açtılar ve içinden bir kutı dılar. Bu kutunun içinde benim cevherlerimle bir takım defterle vardı. İbrahim Ağa hâlâ istif ini bozm mıştı. Yalnız ellerini ceplerinden s kardı, arkasına koydu ve bir mes'e y: ehemmiyetle dinliyen adam ha lini aldı. Ben mal canlısı değilitn, İbra • him Ağa, o hırsızları bir görsem, miicevherleri helâl ederim; fakat defterleri versinler. Hatta üste para da veririm. Sen bu civarın girdisini, çıktısını bilirsin: adamlarını tanırsın; mücevherleri kimin çaldığını ararsan bulursun, değil mi? İbrahim Ağa cevap vermedi. Sevgilim Nebahat Hanım, bir itiraza uğ. ramadan evvel, telkinine meharetle^. devam etti: (Mabadi var"