Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Lumnarıyet SÖH TELGRKFLAP I Bana Kalırsa Küçük milyonerleı I Ağaoğlu Ahmet Beye Cevap 3 " Bunlar Amerika'ya gi den son paralarımızdır! „ Borçlar için Avrupa ile Amerika arasında teati edilen yeni notalar Vavmgton 12 (A.A.) Hariciye Nizırı M. Stimson, Ingiliz notası na verdiği cevapta, borçlar a ait tediyatm, elyevm mer'iyet mevkün de bulunan itilâfiarda muayyen çekil ve tarzdan başka bir »uretle yapılmasına muvafakat etmeğe Maliy« aazınnın mevzuu olduğunu beyan etmiştir. M. Stimson, hükumetlerin birbirIerine karşı olan taahhütlerinde ve bn taahhütlerî hâvi mukavelelerde vuka bulabilecek her hangi bir de ğisiklik hakkında ancak kongrenin bir karar verebileceğini kaydettik • ten sonra demiftir ki: « Bundan dolayı 15 kftnunu * evvelde radesi gelen tak»itin ödemme»i için teklif edilen paralann Maliye Nezaretince kabulü errelki mukavelelere uygun ohnıyan her hangi bir şartın konfrec« tasvibi manasını hiç bir veçhile ifade « demez.> hususunun arzetmekte oldugu müşkülâtı tediyatın tehirinden başka hiç bîr hal seklinin izale edemi • yeceğî kanaatmi izhar etmekte ve Amerika hükumetinin bu hal sure tini kongreye tavsiye etmemiş ol masına teessüf eylemektedir. tngiltere hükumeti, bunu mütea kıp 15 kânunuevvel taksitinî tedi ye edeceğîni beyan etmektedir. tcrası teklif edilmiş olan mUza kerelere 15 hazirandan evvel bas • lanılması için pek yakın bir zamanda noktai nazar teatisinde bulunulm u ı ztmnında Amerika hükumeti nezdinde ısrar etmek ve bu suretle hükumetlerin arasmda tnevcut olan itilâflann tmiumî surette akamete uğraması tehlikesinin Bntlne geç mek arzusunda bulunmaktadır. Bir yenilmenîn f aydası! C günü, Galatasaray'm Beşiktaş'a 30 yenildiğini, Vefa ile Türkiye şampiyonu lstanbı" spor'un berabere kaldığını du yunca nekadar sevindim! Şaşmayımz... Svincim, ne latasaray düşmanlıgmdan geli yor, ne Beşiktaş dostluğundan.. Ne kuruculan arasmda bulun duğum Vefa'ya sevgimden dc ğuyor, ne de tstanbulspor'a olaıi iyi duygularımdan.. O yeniş ve yenilisle bu berabere kalıştan bütün Türk sporu namma sevin mekteyim! Tevfİk Fikret: Bazan felâketin de olurmuş hayırhsıl Frantız nazırlar meclisinde Paris 12 (A.A.) Reisicumhur riyacetinde toplanan Nazırlar Meclisinde M. Herriot, 15 kânunuevvel de Amerika'y« odenecek takıit Te bu taksitin tediyesile beraber ileri sürfilecek ihtirazî kayitler hakkind<a Meb'usan Meclisinde yapmak niye tinde oldugu beyanahn aaa hatla nnı bildirmistir. tngiltere'nin Amerikctya verdigi cevap Londra 12 (A.A.) tngiltere' nin Amerika'ya vermiş olduğu cevapta bilhassa hükumetih Ameri ka'nm 1 kânunuevvel tarihli tngi liz notannda mflnderiç noktalann iki memleket arasmda iyiee tetkik edilme»! «uretindeki teklifi hüsnti kabul etmesinden dolayı memnımiyet izhar edilmekte ve fakat, u • zun tetkîklerden sonra, bu notada izah edilmiş olan tnnumi mülâha zaian değişrhrnek için hiç bir te feep görülememekte olduğu beyan olunmaktadır. tngiltere hükumeti, para nakli Franmz meclisinde bedbinlik havası Parîs 12 (A.A.) Meclis korî dorlannda bu sabah bir nebze he yecan vardı. Hâkim olan his, daha ziyade betbinlikti. Amerika'nın tngÜiz ihtirazî ka yitlerini nazari itibara almaktan iratina eylemesnin Fransa hükumeti nin mesaisini biubütün işk&l «deceği mutaleası scrdediliyordu. Cenevre'de son ıtilâftan sonra.. Almanya kaybettiği Toprakları istiyor Versay muahedesi de tet Berlin'de neşredilen mü kik olunacak mı? him bir kitap Berlin 1 2 ( A . A . ) Wolf AJanradan: Berlin'in siyasî mehafili, Cenevre ide aktediimif olan itflâfin bütün müsküllere rağmen Almanya'nın takibinden vaz geçmemiş oldugu tahdidi teslihat •iyasetmin mühim bir muvaffakiyeti olduğu mütaleasındadırlar. Bu muvaffakiyet, Fransa'nm daha temmuz ayina kadar hukuk müsavan mes'elesinin munakaşasmı bile kabul etmemiş olmasma nazaran çok büyüktür. Dün Cenevre'de imza edilmiş olan beyanname, Almanya'nın hukukan musavi olmasınm tahdidi teslihat konfe • ransmın prensipi olduğunu teyit etmektedir. Cenevre mukavelenamesmin Versay muahedesmin tahdidi tesuhata müteallik olan ahkârmnm yeniden tetkîkî esa•ını ihzar etmesi kevfiyeti pek esaslı bir ehemmiyeti haizdir. Berlin 1 2 ( A . A . ) Havas Ajansi muhabirinden: Cenevre'de milletler arasmda tesanut sahasmda bir mukarenet tesisine çalışıidığı bir sırada Berlin'de «Zincire vurulmuş memleketler» na • mında yeni bir kitap neşredilmiştir. Bir çok parlâmento mensuplarmm iftirakfle v8eude getirilmis olan bn eserde bu zevat, Alsas Loren, Epen, Malmey, yukan Sflezva, şarktaki memleketler flâhi gibi yerlerin her zaman Alman kalrras olduğunu ve tekrar Alman olacağını isbata çalışmaktadırlar. Ben parayı çok levmem, bu hususta belki pek az adam benimle beraberdir; fakat parasızlığı hiç «evmem, şüphe yok ki bu husus ta herkes benimle beraberdir* Buna rağmen para biriktirmeğe bir türlü alışamadım. Çünkü benim çocukluğumda bugünkü lktısat Vekili Celâl Bey pek öyle yetis miş bir adam değildi, îş Bankasında bir tasarruf servisi açtır mamıstı ve ben, bugünün çocukları gibi, her biri bir tasarruf terbiyesi olan kumbara ilânlarının cazibesile küçüklüğümde para biriktirme itiyadı almadım. Bir çok tasarruf hitabelerinden, konferanslarından ziyade bu kumbara ilânlarının çocuklar üstunde terbiyevî tesirlerini göriiyorum. Kendi hesabıma bir iki defa ço cuklara kumbara hediye ettim ve bunun bir bisikletten ziyade on • ları sevindirdiğini anladım. Îş Baikasına reklâm yapmıyo • rum, umumiyetle, bütün bankalara ait kumbaralardan bahsediyo* rum. Bence hepsi müsavi. Yalnız, pek iyi hatırlıyorum ki memleketimizde bu tasarruf zevkini ilk uyandıran ts Bankası oldu. ötekiler sonradan harekete geldiler. Hepsine aynı derecede muvaffakiyet dilerken, ilk tasarruf servisini açtıran Cel&l Beyt tebrik etmeğe can atıyorum. Bu gerçekten ovünmemiz lâzım gelen bir şey. Bana haber verdiler ki otuz beş bin Türk çocuğunun tf Bankasına tevdiatı varmış, bu sayı her yıl büyük farklarla yükseliyormuş ve tevdiat yekunu sekiz milyon liraya vanyormus. Türk çocuğunun cep harçlığmdan ayrılan bu küçük servet, hakikatte pek büyük bir seydir: Boyalı horoz sekeri veya sakarinli karamelâ halinde çocuklanmızın midelerini bozan gündelik paralardan bir kısmı, bugün milyonlarca liralık desteler halinde yükseliyor. Çocuklarımız, büyfikIerimizden daha ziyade zengin sayıhrlar. Ilkönce, büyük servetlerin temeli onların ruhlarında var: Tasarruf zevki; sonra bankada minimini bir servetleri ve o nisbette de itibarlan var. Yalnız Celâl Beyi bir noktada asla affetmiyorum ve bu noktada kendisinin ebedî düşmanıyım: Bizim çocukluğumuza niçin yetismedi? PEYAM1 SAFA Kadro nedir? Ve kadro kîmdir? Ağaoğlu Ahmet Bey «Inkılâp ve | Kadro» yu tenkit ederken «kadro» mefhumu üzerinde duruyor ve diyor ki: « Kadro nedir ve kimdir?» Kitabımızdan aldığı şu satırlarla cevap veriyor: « Kadro, mkılâbm realitesinden çıkanlan ve onun seyrine uygun bir sekilde izah edildikçe sekillesen ve na * zariyeleşen prensipler kendine şuur edinendir.» Fakat her nedense muhterem mu • derris bu izahı joyle tefsir ediyor: « Tabiri aherle kadro, bugün fîlen «Kadro» nam ve stfatını uzerine alan mecmuanın etrafmda toDİanmı», inkılâbın prensiplerini kurmak ve nazariyelerini fekillestirmek iddiasmda bulu nanlar ve onfarm birinci safında gelen, tnkılâp ve Kadro kitabınm sahibi zathr!» Ve diğer bir yerde de sovle yazîyor: «Kadro'cular, Türk inkılâbmm mü • messili sıfatmı takmarak Türk inkılâbi • nm îrade ve menfaatlerini kendi iradeIerinde temsil edilmis gibi gösteriyor • Iar ve herkesin ister istemez onlara ve oniarm anlayn tarziarma tebaiyet et • mesini taleo ediyorlar!» Kadro mefhumunu, tnkılâp ve Kadro'nun hemen yansım tutan genis ve obîektif izahından insafstzca tecrk etmek suretile bizim şahsnnız ve Kadro mecmuasmda yazı vazanlarm şahnlan etrafında lüzumsuz bir espiri spekülasyonu yapmak hevesi, Ağao&lu'nnn tenkitTermin hpr tarafmda görülur. Halbuki tnkilân ve Kadro kitairt. sadece mündericat tablosunun tetkikmden. hatta isminden de anlasıiacağı gibi iki kısımdtr ve kitabm 3dnd kısnu kadro mefhumunun ve prensiplerînin tahliline kasrediimistir. Ağaoğlu Ahmet Bevm bn mefhum hakkında, kitabm yalnnc «önsöz» kısmmdan aldığı bir veya iki eümle ile Bttifa ve onu lâalettayin tefsir ederek bizi, inkılâbtn mümessnTi?mi kendi sabmnda benhnsiyen ve inkıiâp gibi genis bir eemiyet hare» ketinin istikametini kendi subjektif temayulune gore taym ve onu eebren herkese kabul ettirmek istiyen bir yan meczup sekline koymak istemesi ciddi bir hareket olmasa gerektir. sosyal manası, kitabm her bahsinde tebarüz ettirilmektedir. Zaten kadro, kelimesi bizim lehçemize yabancı bir kelime değfldir. tdare kadrosu, kumanda kadrosu, memur kadrosu.. V. S. şeklinde günlük lehçemize kansan bu kelimenin bîr inkılâp rejiminde de ifa • de ettiği bu esas manasından daha aykm değfldir. Her in • küap bir tezadm infflâkı ve binaenaleyh dilekleri, menfaatleri ve kuvvet • leri birbin'nden ayn iki kuvvetten birinm diğerine cebir ve zor ile tehakkümfî vazyeti demek olduğuna gSre, cemi yetin ileri menfaatleri namma, milletm diğer kısmını kendi iradesine rameden inkılâpçı kütlenin, mudir ve teşkilâtçı bir kadro manzarası arzetmesi tabüdir. Nitekim Türk inkdâbı da ancak bir büyük sefin ve bîr rehber kadronun rebperliği ve sevkü idaresi altmda inkişaf edegelmiştir. «Gerek miTlî, gerek beynelmilel te • sîrleri itfbarile tarflun en manalı hare ketlerinden biri olan mkuabmuzm fi • kir ve prensip unsurlarmı, şimdi mkı • Ubm seyri içinde izah etmek isi, bu günkü Türk münevverliğine düsen vazifelerin en şereflisidir . » [ 1 ] «tnlalâbızm zatında mündemiç ileri fikir ve nazariye unsurlan, inkılâbın icaplarma uygun bir şekilde izah edildikçe bu esaslar, inkılâbı yaşatan ileri kadro ve onu istihlâf edecek genç nesil için kriteryumlar olacak, yeni ve standartlasmış inkılâpçt tip • yani kadro boyle doğacaktv. Bu tip her nerede, hangi şerait altmda olursa olsun karşdaşhğı hâdiseleri ayni Sicülerle olçecek, ayni neticelere varacaktır.»[2] «Kadro, ea ileri unsurlarm en fleri fHnrlor «traftnda teşküitlanmasıdır.» «Kadro, inkılâbı duyan, koruyan ve yaşatan fleri unsurlarm bundan kasto'u • nan btttabi fnkuap fırkasıdır • rehber teşkflâtıdtr.» [ 3 ] «Kadro, mflletm bütün kalabalıklarim kendi teskilât çerçevesi içinde top Iıyamryabiur. Fakat fikirlerinin isabeti ve yetiştirdiği inkılâp neslinin liyakat ve heyecanı ile o, bu kalabalıklan her zaman sevk ve idare edebflir.» [ 4 ] Der... Doğrudur! Galatasaray için bir felâket olan bu şeref sayısı bile yapamadan yeniliş, usta bir antrenörün derslerinden, takım kaptanınm nasihatlerinden, futbol ulemasinın nutuklarmdan, konferansla nndan daha faydalı olacaktır sanıyorum!... Galatasaray formasînîn genç yüzleri solduran sansına karşı, kırmızısı, yürekleri yeni bir ateşle tutuşturacaktır! öbüryanda, Türkiye şampiyo nilç berabere kalmak, Vefa*" gençler için de az şey mi?. Daha simdiden, kulübümün yeşil rengi, gozüme bir tefne dalı gib> görünüyor!... O yeniliş, Galatasaray*ın kal| binde uyuyan aslanı nasıl uyan] dıracaksa, bu berabere kalış t* tatlı bir şampîyonluk rüyasmâ dalan îstanbulspor'a yeni bir çallşma şevkı verecektir... Türkiye birincisile boy 8lcÜşen Vefa'hlara da aferin, Gala tasaray'a akla karayı seçtiren siyah beyazlılara da aferin! Hazineye borcu olanlar Ankara 12 (Telefonla) Ha zinden mal alanların mütebaki borçlannm 20 taksitte odenmesi • ne dair Süleyman Sırn Bey (Yoz gat) bir teklif te bulunmustur. Hitler'in yeni bir nutku Breslâv 12 ( A . A . ) Hitler, Nazi fırkasmm bir içtimaında, iktidar mev kiîni elde etmek için yapılan mücade • leden bahseden bir nutuk soylemiştir. Mumafleyb, fırkanm iktidar mevkimi istemeğe hakkı olduğunu ve pro • pagandayı tazif etmek suretile bu gayeyi elde edinciye kadar mücadelede devam edeceğini sSylemistir. konferansına avdet ediyor demektir. 6izli evlenmelerden dogan çocuklar nerkes tnemnon Parİs 12 ( A . A . ) Dün Cenevre'de bes devlet arasmda aktolunan hflâf bütön dSnyada takdir edflecektir. M. Mac Donal, hakem sıfatüe sar • fetmif oldugu raesainm muvaffakiyetle netkelenmiş olmasından dolayı çok memnundur» M. Von Neurath, elde edilen neticeden memnun olarak Berlin'e dönmüş, M. Paul Boncour da kendüine yapılan tebriklere istihkak kazannuşhr. Şu halde Almanya, tahdidi teslihat Cenevre den M. 1 avdet Paris 12 (A.A.) M. Boncour ile Mac Donald saat 7,50 de buraya gelmislerdir. tngüiz Başveküi saat 8,50 de Londra'ya hareket etmiştir. M. Litvinof Cenevre'de Cenevre 12 ( A . A . ) Rus Hariciye Komiseri M. Litvinof buraya gelmistir. Müzehher, aldığı tertibattan emin ve memnun bir ev kaduıı gururile gü lümsüyor: Bakkal, deftere yazar! San îrin yüzlü süt halanın sesi, ku • Iaklanmda yapış yapış vızıldıyor: Çocuğa iki kere zahmet olacak!.. Bakkallar, tütünle rakıyı borca deftere yazmazlar... Ankara 11 Kanunu medeni den sonra vaki olan gizli evlenmeler neticesinde doğan çocuklann nüfusa kaydi hakkında bir proje hazırlıyan komisyon lâyihayı Basvekâlete takdim etmiştir, projeye göre bu çocuklar tanmacak ve ka nunu medeniden bu kanuna kadar bu hak tanılacaktir. Gizli evlenenlerin birlesme ve aynlmalan hakkı kadır.a veriımiş, bunun içinde üç aylık mühlet tayin edilmiştir. Kanunda bu gibi birlesmelern men'i için ağır hükümler vardır. Mezarlardan çıkan fosforlar gibi... Mahallenin dedikodu mevzuu be • nim... Durgun bir havuza atılmış bir yem gibi, beni paylasamıyorlar... Bütün gözler, beni anyor... Bakkaldan rakı aldığımı gören biri beyaz sakallı, biri kesik beyaz bıyıklı iki bey, durdular; dik dik bana bak • tıktan sonra yürüdüler. Beyaz sakallı bey, ağır ısıtıyor olacak ki arkadası, kulağma iğflip elini de siper ederek bağnyor: Gördünüz mü, havırlı evlâdı! Böylesi dostlar başına... Kime çekmiş bu katır? Oturup, merhumun ruhuna bir gececik olsun «Yasm» okusana... Kü<ük bey, keyif çatacak... Beyaz sakallı beyin, başım sallıyarak söylediklerini duyamıyorum, öteki devam ediyor: Kuidan çekinmiyorsun, Allah'tan kork bari... Kırkı cıkmadan rahmetlinin evi, meyhaneye döndü... Bugün, refika söyledi de şasbm, parmaeım ağ • zımda kaldı... Gelir gelmez, koltukçu Kadro mefhumu hakkmda kıtabtmızda yazılan ve buraya lâalettaym ancak Cünkü Ağaoğlu Ahmet Beym, kadro bir kaç sabn nakloiunan tariflere rağ > mefhumu hakkında, hatta kendi tenkimen ve bu kitabm tenkidmi mtiyar et dine mevzu kıldığı tek cümlenm «usul» mis olan Ağaoğlu Ahmet Beyin tama daîresinde bir tahlili bOe bu mefhumun mfle »osyal bir şey olan Kadro'yu, gabizde nasıl «sosyalcemiyetçi» ve «derip bir tefsir 3e nihayet bizim sahsımıza termmis» bir mana ifade etrtğmi, yani irea etmesini ciddî buhnamaklığmnzdaki «şahst» ve «sübjektif» olmaktan ne kahükmü okuyuculanmız da tasvip ededar nzak bulunduğunu gostermeğe kâficeklerdir zannediyoruz. Çünkü, mkı « dir. Çünkü bu cümlede kadro, kuaca, in lâbı yürüten rehner teskilât ve onun kı'^fcm ideoloüsini kendine suur ve ahyetiştireceği inkılâpçı neslidir. Ona şuur lâk edinenlerin heyeti mecmuası, yani olacak inkılâp ideo?oj?sim tedvin etmek bütün bir inkılâpçı nesü olmak üzere taişini ise bir inhisar gibi üzerimize rif edilmiş ve bu inkılâpçı nesil mefhualmamtş, bilâk» bütün inkılâp münevmu kitabm her yermde dahna tekrar everliğine bir vazife gibi tasvir etmişiz • dilmiş durmuftur. tnkılâbm ideolojiti dir. ise, gene bu cfimlede, «mkılâbm realiBinaenaleyh; tesinden çıkanlan ve onun seyrine uy tnkılâbm izahınî kim yapacak? gun bir şekilde izah edildikçe sekflie • Kadro kimdir? Sualinin cevabı, tnkılâp şen ve nazariyelesen prensipler diye tave Kadro'da verflmistir: rif olunuyor. Filhakika ideoloji de • fnkdâpçı münevver yapacak. Genç mek «bir cemiyetin içinde yasadığı teknesfl yapacak. Kadro, mkılâbm prensipnik ve sosyal şartlarm, kendi inkisaf islerini kendine suur ednven, kendi mutikametlerine goVe îzahıdır». Yahut «tkadderatmı inkılâbın mukadderatma deoloji: Bizi ihata eden cemîvet şart • bağlıyan suurlu insanlann heyeti mec • Iannın bizim dimagımıza in'ikâs ve bu muasıdır! in'ikâslann muayven formüll»»r ve doktrinler şeklinde ifadesidir. tnkılâp ve Gerek tnkılâp ve Kadro'nun müelK • Kadro: Sayfa III, IVfi, gerek Kadro mecmuasmda yazı ya Şu halde «kadro, mkılâbm realitesinzan ve Ağaoğlu'nun her tenkidinde den çıkanlan ve onun seyrine uygun bir binbir istihza nesterfle yaralanmıya lâşekilde izah edildikçe sekillesen ve nayık gorülen bir kaç münevver, asfl bir zariyelesen prensipleri kendine suur einkılâp ve münevverlik heyecanı ve dinendir.» Diyince, burada evvelâ «sübduygusPe bu vazifeyi bir köseciğinden jektif» unsur nefyolunur. Cünkü ideo yapmağa çalısıyorlarsa ve Ağaoğlu Ahloiî, înkılâp reaütesinin izahı, yani «Obmet Bey gibi tenkit yerine espiri spe • jektif» bir kategori olur. Sonra da «Şah külâsyonlan yapan ve istihza neşte • sî» unsur nefyo^unur. Çünkü burada rile konusan, bir seski müderris, busrün şahıs herkesin önünde cereyan eden bir inkılâp ideoloiisi için iyi veva kötü bir eemiyet hâdisesinin ancak objektif bir eser yazan deeil, yazılmış bir eseri tenizahcısı vaziyetinde kahnca, onun, kendi kit eden mevkide ka'mıssa, bunun mes'«sübiektif» temayüllerine gore herkeulü biz miyiz ? Ve böyle bir vaziyet, her sin dhnağma tas?r."'f ve müdahale et • mesi ve bu suretle de, A&flo^'u'nun te[1], [ 2 ] tnkılâp ve Kadro (tnkılâp vahhuş ettiği fuzuli temsîl inhisanna imyürüyor). kân kalmaz. [31. [ 4 ] inkılâp ve Kadro (İnkılâp mefhumu hakkında). Kadro mefhumımım, bu obeiktif ve lan çağnyor... Yüz surat, kasap sün • gerile silinmiş! Ayağuım tozfle mezada başlıyor... Ne çok bflmiş teres!... Koltukçulara, yüksekten atarak kafa tutmuş... Onda ucuzcu gözü yok... Koltukcu Fahri Efendiye: Ayağmı denk al! dedim. Bu herif, sana bir madik oynar mı, oynar! Ne kurt o ! Havlâzlıkta pışmış iyice... Antikacı Mustafa Efendi, fazla umuyor... Ayaklanmın ucuna basarak arka • Ianndan yürüyorum. Beyaz kesik bıyıklı bey, beyaz sakallı bevin yavaş sesle söylediği sözü tasdik ediyor: Evet... Evet... Rahmetli pederi, sakm, uysal adamcağızdı. Yüzü tutmaz, öyle çekişe çekişe pazarlık edemez, hemen kesişirdi. Bunda, ev sahibi gözü yok... Antikacı Mustafa Efendiyi gö rürseniz, kulağmı bükün... Kurulu texgâhı, çoluğu çocuğu var. Müslüman adamdır... Bunca senelik abbabımızdır da... Basına bir çorap örülmesin... MahaUe halkınm, birden gayrete, insafa gelîşîne şaşıyorum. Koltukçulara, benim eve geldiğimî saati saatine haber veris neden? Aralannda ortaklık mı var?... On ay oluyor, iyi hatınmda, solumuzdaki evde oturan dul kadınm halılannı iki paraya kapatıp sonra Bedesten'de ateş pahasma satan bu kol tukçular değfl miydi? Karşımızdaki evm, küçük kızı hasta îken satılan eşya rezaleti günlerce mahallede çalkan madı mıydı? Benim bildicrim bu kadar... Bilme • diklerim de, kim bilir ne kadardır? Biz yandık!... Simdi yanmak sırası onun... O da yansın! Ayni derdi çeken insanlar, toDİanıp, basbasa verip aralannda anlaşarak kendi dertlerine care aramiyorlar, çare aramağı c'ü«ünmüyorl«r da, dertte, ıstıranta müsavat anyorlar! Yann, benim de bövle düşünmive • ceğ^m ne malum? Fakirin, yoksulun, teselli tarnfı cömert oiacağmı pek akiım kesmivor! Fakirden, sefaletten, yoksulluktan gözleri kararanlar, renkler arasmda çok YUSUF ZtYA\ Bravo Celâl Beye {Birindtsa'htjeâ.en mabalt) Şeker ithalâtinın yeni farzı Şekerin memlekete bîr elden ithal ve idaresi hükumetçe kararlaşhnlmış, bu münasebetle Türkiye gümrüklerinde bulunan şekerlerin getirildikleri memlekette muayyen Türk mallan ihraç ve satılması mukabilinde ithalleri tktısat Vekâletince kararlaştmlmıştır. Bu husus Vekâlet tarafuıdan flân olunacak or. Bal ayı çıkaran 9935 çift! Roma 12 (A.A.) Bal ayı se yahatleri için tenzilâtlı tarife tat bikine baslandıği tarih olan geçen temmuz sonundan ikrnci teşrin ni * hayetine kadar 9935 yeni k a n koca, ücretlerde yapılan tenzilâttan is • tifade etmislerdir. cümlesini inkılâbm realistinden çıkar» mak ve inkılâp nesline maletmek ceh dile, henüz islenmemiş, henüz alısıl • mamıs çetin bir zemin üstunde, kan ve ter içinde adım atmağa çalışan bir avuç münevvere, bunlarm birer mhisarcı, birer meczup gibi itham edilmeleri için niçin bir seben teskfl etsin? Ağaoğlu Ahmet Bey ne yazmak, ne de söylemek imkânından mahrumdur. Bizim tahlillerimiz ona pekâlâ kötü veya noksan gelebflir. Fakat inkılâp ideolojisini izah etmek sahası, artık girflmesi memnu bir saha olarak flân edil « miş değfldir. Gelecek yazımda (taklit bahsi ve mukallit kimdir?) mevzuunu gözden geçirmeğe çalışacağım. ŞEVKET SÜREYYA fark görmezler. Karanlık, bütün ışık lann, renklerin düşmanıdır. Koltukçulan hemen içeri alıp, fazla esyalan mezat etse imişim; o zaman dasl Küçük bevin sefaheti için ace'e para lâzım... tki eksik, üç fazla dürönür mü?... Açlığından ölmedin yn, be adam, biraz naza çek... Yetim hakkı bu!... Yetim hakkı çiğnenir mi? Diyecekleri muhakkak... (Mabadi vari CUMHURİYErin tefrikası: Tipi Dindi! Yazan: MAHMUT YESARİ Ntyazi, şapkamı getir! Müzehher, korkak korkak soruyor: Nereye gidiyorsun, ağabey ? Onun korkusunu anhyor ve hak veriyorum: Sigara alacağım, Müzehher. Müzehher, suçlu suçlu başmı iğiyor: Niyazi alsın. Niyazi, ablasmm, kısa eteği arka • smdan çıkıverdi: Ben alınm, ağabey! Halbuki ben, onu, yukanda bili • yordum. Yalnızhk korkusu, çocuğu, ne kadar atflc, uyanık yapnnsl Niyazi, kapıyı açıp sokağa fırhyor. Arkasmdan sesleniyorum: Niyazi, dur, para vereyun... Onu nnuttun! Kaç gecenin uykusuzluğu, sersemliği, yorgun sinirierimi damla damla eritiyor... Hiç te iştaham yok... Küçük bir şişe rakı 3e belki avunurum... Akşam, geç vakit, Niyazi'yi sokağa gönderemem... Şapkamı giyip cıktım. Sokak, tenha, sessiz... Pencerelerde ışıklar tektük kırpışıyorlar... Ne ölü mahalle, yarabbi! Daigm yürürken farkına varmamı şım. Köşeyi saparken gözfim takıldı. Işıksız pencerelerde, her an sokağı gözetliyen meraklı gözler ışıldıyor... MahaHe ölü değfl, yasıyormuşl... CumhurİYet Nüshası 5 Kuruştur şeraiti • ' • * Senelik Altı aylık Üç aylık Bır aylık 1400 Kr. 750 400 150 Abone • Törkiye H îçin anÇ 2700 Kr. 1450 800 Yoktur