27 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1932 'Cumhurtyet 1 En çok mektup alma rekoru Türkiyede en çok mektup alan adamı tanır mısınız? Bir doktormu, bir şairmi, bir devlet adamı mı?.. Hayır, bu bir gazetecidir! Kemikleri çıkmış, mavi damarlı bir el titriye, titriye veznenin penceresine uzandı, bizi topladı Berber mektebi açıldı, Bursa'da havlucu ve bı da bizi tıpkı öyle tuttu. Hem düşürTiyatro mektebi kapand7 rakçıların fena vaziyeti mekten, kaptırmaktan korkuyor, Vezneden çıNerken hem de buruşturmıya kıyamıyordu. Reşit Galip Beyefendiye Parmaklıkların arkasına dizil . miştik. Yüzer yüzer, hepimizin or tasından birer kuşak geirmişlerdi. Dışarıda büyük bir kalabalık top. lanmış bekleşiyordu. Bekleşenlerin hepsi de az çok birbirine benziyordu. Hepsinin kıyafeti düşkün, hep . sinin göğsü çöküktü Hepsinin gözü üzüntirlerle, düşüncelerle gölgelen. mişti. Bu gölgeli bakıslar veznenin parmakhkiarına kadar sokuiup ta üzerimizde dolaşırken acı acı panldıyıor, çökmüş göğüsler derin bir nefesle kımildıyordu Sağdan soldan itile kakıla hala balığm arasından sıyrıldı. Kapının dışında şöyle bir köşeye çekildi. BL zi bir kere daha, birer birer saydı. Yepyeni boya kokan bu kâğıtları ne. resine saklıyacağını bilmiyormuş gi. bi bir kaç saniye durdu, düşündü. Büküp katlamağa bir türlü içi elvenniyordu. Yeleğinin iç cebi gene her yerden emniyetli göründü. Kınnadan, buruşturmadan hepbnizi oraya yerleştirdi. Cebini iğneledik. ten sonra yeleğini, cekerini, paito . sunu da snnsıkı* ilikledi. Bursa havluları, Üç bin lira Bursa bıçakları Tasarruf için Kapanan mektep! Nasıl yapılır? Bir Liranın Başmdân Geçenler. Tefrika numarası: 1 Yazan: Kemal Ragtp Hidayet Beye Gelen me ktuplardan bîr yığın Bîr günde aldığtm mektupla. rın adedi 150 den aşağı düşmez. Çok defa beş yüze baliğ olduğu da oa . kidir. Hiç bir ay 4000 taneden az mektup almadım. Ba yekun bazan beş altı bine kadar yükselir! Bu sözler Türkiye'de en çok mek. tup alan adama aîttir. Bir aktör mii, bir fair mi, bir hükumet adamı mı? hayır, bu bir gazetecidir. Dort $ene içinde itmen ve şah. »an tanıdığtm çocaklarm adedi on beş, yirmi bini bulur. Banların yüzde altmışı erkek, yüzde ktrkt ktzdır. Bu sözler Türkiye'de en çok ço. cuk tanıyan adama aitiir. Bir muallim mif bîr dbktor mu, bir kitapçı veya kâğıtçı mı? Ha yır, bu «Cumhuriyet» in çocuk sa. hifesi muharriridir, Ahmet Hidayet Beydir. Ahmet Hidayet Bey diyor ki: « Çocuk sa hifesi muharrirli ğine yenî harfler te»r* olunduğu gün. den bafladım^fisasen muhtelif fasu lalarla inkıtaa uğramşı olmasına, rağmen bir çok zaman muallimllk etmiş olduğum için çocuklara ait naevzulan tetkikten daima zevka Cumnurîyet çocuk sahifesl muhamri Ahmet Hidayet Bey arkadaşımız Sahifemm karilerinden olup olma . dığını yüzde doksan sıhhatle size söyliyebilirim. Karilerimden gelen mektuplarm tasnifi aşağı yukarı bir ay sürer. Çünkü bukad&r muazsam bir işia altından bir kaç günde kalkmak mümkün değildir. Her gün mektup geldikçe açarım. Çok defa eksik ol. masınlar arkadaşlarım yardım e . derler. Yoksa bir kişi bunu başar. mak kabil midir? Çocuklarin sahifelermde görmek istedikleri yazılar en ziyade şun . lardır: Zahiren mektepte okutulan şeylerle alâkası olmıyan bahUler. Meraklı vak'alar, çocuk hayatına ait hikâyeler.. Çocukları büyükler gibi hayata karışmış vaziyette gösteren maceralar.. Oyunlar, oyun caklar ve saire.. Çocuklar fazla edebiyat yapmaktan ve açıktan açığa faz;let dersi vermekten hoşlanmaz. Iar. Onun için terbiyevî ve ahlâkî bahisler daima bahislerin altında saklı olarak yazılmak icap eder. Bu gayeyi takip ederek tertip ettiğim sahifelerin sade çocuklar nezdinde değil, büyükler indinde de kazan . dığı rağbet bu iddiamı isbata kâfi . dir. Çünkü çok defa vapurda, tramvayda sahifemm sade çocuklar ta. rafından değil, bir takım büyükler tarafından da merakla okunduğunu görüyorum.' Bundan üç sene evvel ne Maarif Vekili, ne Tarih Kurultayı umumî kâtibi, ne de Halkevleri reisi idiniz. Yalnız meb'ustunuz. Yapacak mevkide değil, istiyecek, tavassut edecek, memleketin dertlerini yüksek makamlara anlatarak hallini iste mek salâhiyetini haiz bir mevkide idiniz. O sırada, Marmara köşküztde sizinle de tanışmak ve görüşınek bahtıyarlığma nail olmuştuk. Reisicumhur Hazretlerini hayran hay ran dinlerken, Başvekile dertlerimi zi söylerken, Maarif Vekilinden yardım dilerken yanıbaşımızda hep sizi gördük. Siz de bizim kadar bu memleketin tiyatrosuzluğundan müteesstrdiniz. Yüksek makamlardan san'atin ehemmiyetle himayesini istiyen en kuvvetli bir hatip oldunuz. O gece sizin nutkunuz ve size verilen cevaplar istisnasız hepimizin gözle rini yaşartmışti. Hiç şüphe yok ki o nurlu gecenin hızile ertesi gün emir muameleye kondu ve bir Tiyatro mektebi açılması için üç bin lira tahsis edildi. Bu memleketin irfan teşküâtuıa sarfedilen milyonların yanında verilen bu üç bin lira devede kulak değil de filde kıl mesabesinde olduğu halde «azdır, bununla iki muallim bile tutultnaz!» deme dik. Hem kurbayı ürkütmemek, hem de dereden su alabilmek için Belediyede cebinden gelen himmetIe yardım etti. Tiyatroda bir oda ve salon ayırdılar. Arkadaşlarım üc retsiz ders okuttular, hariçten gelen bocalar yalnız yol masrafı aldılar, biz odun ve kömürümüzden tasar ruf edip onlann sobalarını yaktık. Daha, ne bileyim, irili ufaklı, kadmlı erkekli hepimz elimizden gelen yardımı esirgemedik. Tek çocuk has talanmasın, ölmesin diye.. Biz onu kendi elimizle yetiştirdiğimiz bir •neyva fidesi kadar sevdik... Ayaklan yere gömülü çalışan bir havlucu Bursa 4 (Hususî) Bir msanın günde en aşağı on bin defa iki koIunu hareket ettirmesi ve bu hare keti hergün ayni şekilde tekrar et mesi ne demek^ir bilir misiniz? Onu, Bursa'daki havluculara sormah... Bu zavallılar hergün sabahtan akşama kadar muttasıl bilek ve kol salla • makla ömür tüketiyorlar... Hele oturdukları ve çalıstıkları yeri gör seniz... «İnsan burada nasıl tahammül eder?.. > diye şaşıp kalırsınız . Ancak sokağa açılmış bir tek pen cereden hava ve aydınlık alan bu imalâthaneler bi»er bodrumdan daha karanlık ve daha rütubetlidir. Bu da bir şey değil... Asıl garibi: Havlu dokuyanlarm avakları; yaz kış toprak altındadır.. Yani havlucunun hayatı yarı toprak altında, yarı toprak üstünde geçiyor demektir. Bu kadar gayretli çahşmanın verdiği netice nedir diye merak ettim. Meğer bir günde nihayet iki üç havlu doku maktan ibaret imiş!.. Havlu dokuyanın aldığı ücrete geünce: Her dokuduğu havlu başma 1520 kuruş!.. İşte: Banyolarda, hamamlarda geydiğinriz ve üstümüze aldığımız burnuzlar, havlular, peştemallar, el havluları hep bu şekilde basit ve iptidaî bir çahşmanın mahsulüdür. Biz de epeyce kalabalıktık; belki bir kaç binden fazla <dik. Şu par . makhklar olmasa, dışarıda sıra bekliyenler, bütün bu birbSrini iten, kakıştıran, birbirinin omuzlarına yüklenen, söylenen, homurdanan, in. liyen insanlr, muhakkak ki hep bir den üstümüze saldıracaklar, hepi mizi kapışacaklardır. Dünyanın her köşesinde, hayatın bütün meydanlarında olduğu gibi burada da onların en kuvvetlisi, en azılısı, en açık gözü hepsinden ev . vel ceplerini dolduarcak, ötekilerini çiğneyip gidecekti. Kuvvetliler, azı. Iılar daha şimd'iden bclli: Hiç ol . mazsa yanındakileri, önündekileri itip kakıyor; açık gözler, başkasının sırasmı olsun kapabihnek içîn fırsat kulluyor. Veznedar hiç durmadan bize sayıyordu. Sonra veznenin önünde bekleşenlerden birine sesleniyor, aramızdan üçiinü beşini ayırıp ona veriyordu. ParmakJıklartn arkasmdaid yığm yavaş yavaş küçüldü; üstüste dizili duran paralar, üçer beşer, dışarıda. kilerin cebine dağılıp gidiyordu. Sıra bana geldi. Veznedar, alış . kın parmaklarını ikide bırde ıslatıp yürlük paketlerin arasında dolaş . tınnrken bir aralık benimle beraber otuz kırk arkadaşı da ayırdı. Yanı. :T şdtırtılı ufak paralar da kattı. F emindenberi sanki gözü kalmış gibi sönük bakışlarmı üzerimizden a. yırnuyan yaşlıca bir adama seslen . di. Kemâkleri çdcnmş, mavi damarlı bir el trtriye tîtrîye veznenin pen . ceresiine doğru uzandı. Bizi topla . dı. Haniya anne/ler, çocuklannı el . lerinden tutarlar: Kaçıp ta otomo . billerin altında kalmasın, diye sım. sıkı bir tutuş... Bîr yandan da o, yumuşacik eli incitmekten korkan şefkatli bir ana tutuşu... Bu adam 2 Bir mütekaidin cOzdanında Yollardan geçiyorduk. Bizi koy. nunda saklıyan bu ihtiyar, yenkesi . dlere kaptırmamak için kalabahğm arasma sokulmaktan bHe korkuyordu; tramvaya binmedi. Yayan yiirümeğe başladı. Eminönü'ne yaklaş bkça arada bir, mağazalarm önünde duruyor, camlann arkasuu şöyle bîr süziiyordu. Sıra ile, bütün bu gömlekçi, kunduracı, kurabiyeci, pasbrmacı, şekerci dükkanîanna meydan okuyor, denilebilirdi. Kaç gündür, arada bir gerae bu yollardan geçerken o dükkânlara yan gözle bakmağa bile cesareti yoktu. Şöyle kaçamak bîr bakifla gözü kaydığı zamanlarda da: Ah, bîr kere aylık çıfcsa... Diye içini çdke çeke başsu çevL rürdS. îşte ay4ık çıkmıçtı. Artak bun. lann arasından istediklerini alamaz nnydı?. Elbet alırdı. Şimdi öyle sabahlri g ü başı dü . »ük, boynu bükiik değildi. Stra ile bu dükkânlardan hangisine kterse, girebüir: Doğra şuraden yanm okka pastarma... İki okka îâtaokum tartsana... Şu camekândaki kunduralan çıkar, bekayım!... Diye fermanlar savurabilirdi. Bunu böyle düşünürken, sanki karşuında: ' < • Başüstüne efendm!... Hangisini eanrediyorsunuz?... diye dükkâncıkum sıralandığmı görür gibi olu . yor,fc^ukadarcık bir kuruntudan bL le içm içikı gurur duyuyordu. Sonra bu dükkânlardan elinde paketlerle çrkışım da göz önüne ge. tîrdi; giüümsedî. (Mabadi vari Ne garip bir talihtir ki Berber mektebinin merasimli resmi küsadına' tesadüf eden günde, gazetelerde tahsisat kesildiğmden Tiyatro mektebinin açılamıyacağı yolunda aztiâ linizi de bizler kadar, hatta belki lırdım. Bu zevk ile birlikte yeni harf. daha ziyade sinirlendirecek, müte lerin bütün münevver ve muharrirleessir edecek bir havadis okuduk. re işaret etmekte olduğu gaye beni Şimdi yüksek şahsiyetinize bu mekbu »ahife muharrirliğini kabule sev. tubu yazmağı bile lüzumsuz bulmuketti. Zira yeni harflerle en fazla yor değildim, fakat bin bir meşgaleBursa'nın btgak imal&thaneHerinden hiri okuyacak ve alâkadar olacak yav . niz arasında Istanbul Belediyesinin Bunların ipeğ ; şimdiye kadar Avrular ve gençlerdi. Modası geçmiş bu zayıf çocuğunu belki bir müddet rupa'dan geiiyormuş... Çok şükür; bir muharrir derekesine düşmemek için unutursunuz, diye korktum. bir iki senedenberi bunu da Türki için daima yavruların ve gençlerin Reşit Galip Beyefendi, çok bahtiye'de yapmağa başlamışız... Havluruhuna ve hislerine hitap etmek lâ. yarız. Maarif Vekili oldunuz. Şimdi cularımız şimdi yerli ipliklere rağzımdı. O ?ş için de bundan büyük bize yardım edebilecek, istediğiniz bet edîyorlarmış... fırsat mı olur? himayeyi derhal yapacak bir mevBu i»in zevk verici tarafı şudur: Bursa'nın her yerde şöhret ka • kidesiniz. Uç sene evvel bizim he On binlerce küçük kariin masum zanmış bir san'atı daha vardır ki: sabımıza başkalarından istediğiniz yüzlerinin size d'ikildiğini, yazaca . Çalışma noktasmdan tıpkı havlucuhareketi, şimdi biz »izden bekliyoğınız yazıları merakla beklemekte luğa benzer . Yamız bir farkla... ruz. Terzilik, marangozluk, kun olduklarını tahayyül etmek ve gör. Bunların çalıstıkları yer; biraz daha duracılık için açılmış mekteplerin mek.. Ben, çocukluğuma ait hatıra . güzelcedir. Bu san'at (bıçakçılık yanında bir de Tiyatro mektebi açın. tır.) ları karıştırdığım zaman kendi seviBize, komşu memleketlerde bile olyeme göre yazılmış kitaplara, mec . Ufacık örslerin, minimini men duğu gibi, muazzam bir tiyatro bi mualara ne derin bir iatiyakla sa genelerin başında sabahleyin bağdaş nası hediye edin demiyorum. O, ni rıldığım gözümün öniine geliyor ve hayet şehrin bir ziyneti olur. O yok kuran bir bıçakçı akşam karanlığma bu tahayyül beni sahifeye ait yazıkadar ayni vazivette çekiç sallar, sulluğu siz düşününüz, biz, salaş ları kemali zevk ve gayretle ha eğe sürter durur... ötedenberi; Burtiyatronun çürük direkli sahnesin zırlamağa teşvik ediyor. Bu işi üzücü sa bıçaklarına verilen çelik suyunun de de oynamağa alışığız; fakat mektarafı ancak o gün baska bir işle pek güzel olduğunu söylerler.. Hatep açın. meşgul olup ta sahîfenin yazılarını Ahmet Hîdayet Beye yukarıda cekikaten bu böyledir ve bıçaklar çelik veya kur'a neticesini bitirmek için Ve.. kuracağmız mektep öyle esuallcrden itibarile sağiam olduğu kadar ya geç vakte kadar çalıştığım ve yorul vaplarını okuduğunuz saslı olsun ki sizden sonra gelenler başka iki sual daha sordum. duğum zaman tecelli ediyor.. de onu yıkamasınlar, «acaba bu sene pılış itibarile de güzeldir; zevkimizi okşar. Ve bu sayede öğrendim ki Tür. tahsisatı kesecekler mi?» korkusunu Mini mini karilerhnden bir günde bir daha geçirmiyelim. kiye'nin en çok mektup alan adamı aldığım mektuplar 150 den aşağı Bıçakçılar ayrıca zarif çatallar ve Medenî dünyanın en yüksek . çay takımları da yapıyorlar.. Bir bıdüşmez. Bunun çok defa beş yüze en az mektup yazan adamıdır ve memleketlerinde başta jelen tiyatbaliğ olduğu vakidir. çakçı devamlı olarak çahşırsa günde 15,000 çocuk tanıyan, bütün çocuk. ro yu, memleketimizde ayak altından Gelen mektuplarm adedi hîç bir azamî on on beş bıçak yapabilir ları seven, çocuklar için günde 10 kurtarmak size düşer. San'ata gebe ay 4000 den az olmamıştır. Bunun miş.. Şu hale pazaran bu san'at ta saat çahşan Ahmet Hidayet Bey he. olan milleti doğurtun, düşürmekten beş altı bini tecavüz ettiği de görül diğeri gibi henüz kol ve bilek kuv nüz baba olmamıştır. kurtann. müştür. vetine dayanıyor. Bu san'atların her Sonsuz hürmetlerimle.. CEVAT FEHMİ Sahifemde tertip ettiğim müsa . ikisine de Kur 'ÎÎU Vusta'nm yirminci VASFİ RIZA baklarla yüzde altmış il!k mektep asra bıraktığı son yadikârdır dense yovruları, yüzde otuz orta mektep yeri vardır. Arfık her ikisini de asKARİLERİMİZE KOLAYLIK: talebesi ve yüzde on da yüksek mek. Cenevre 7 (A.A.) Müietler Cerileştirmek ve makineleştirmek za tep talebesi ile bazı daktilo hanımmiyett altınct komisyonu sulh teşkilâtımanı gelmiş, geçmiştir bile.. Çünkü: lar, memur beyler alâkadar olurlar. na matbuatın yardnn ve iştirak mes'eleMemlekette yerli mallarına karşı Fakat bu bilmeceler bilhassa çocuk. Hususile vilâyetlerdeki bir çok rağbet arttığı h?lde umumî ihtiyaç sinin müzakeresine girismisnV. Mazbata Iar için gayet çabuk anlaşılacak karOerimiz gazetelerini munta el çalışmasile temin edilemediğin muharriri milletler arasında sglh ahentarzda tertip olundukları için bü . zaman kendi adreslerine alabil • den gene sofralanmızda Avrupa çayüklerin cevaplarını kur'aya sokmagini ihlâle müsteit yanlış haberler mes'emek için bizden bazı kolaylıklar is tal, bıçakları bulundurmağa mecbur ğa imkân göremiyorum. Iesi hakkında tanzim edilen rapora \atemektedirler. Bu aziz karilerin kahyoruz. Müsabakaya iştirak eden okuyu. zete cemiyetlerince verilen cevabı mecarzulannı yerine getirmek üzere culanmın tahminen yüzde altmışı Geçen gün burada teşekkül eden lise takdim eylemiştir. Cevapta ezcümle Cumhuriyet için ayhk abone usulü erkek, yüzde kırkı kızdır. sanayi birliği idare heyetmi seçti, matbuatın hükumetlere karşı tamamile ittihaz etmeğe karar verdik. Ay Mektuplar kışın fazlalaş*r ve yaiçtimalarına baş'adı. Bence; sanayi lık abone bedeli yakuz serbest ve müstakil bir vaziyette bulunzın tatil aylarmda azalırlar. Bunun birliğinin en mühim işi içtimalardan, şehirlerde bulunmak ve oralardan duğu noktası üzerinde kuvvetle ısrar omüzakerelerden ziyade geri kalmış uzaklaştnakla olan münasebeti ma san'atlarımızı asrileştirmek ve ba Iunmaktadır. tan ibarettir ve tabiî peşin olarak lum.. badan kaldığı şekilde bırakmamak Fransız murahhaslari gazetelerin büs gönderümek lâzımdır. Bilmecelere cevap gönderen ço. olmahdır. Bittabi bu mamulâta deBu usul idarece fazla mesaiyi cuklar her ay yüzde yirmi nJsbetinde bütün müstakil bir surette hareket edevamlı mahreçler bulmadan onları icap eden külfetli bir meşgale olbilmeleri için gazetelere her türlü ko değisir. Yüzde seksen karileriın heasrileştirmek te doğru değil.. Binaduğu için abonelerinin inkıtaa uğmen daimidir. layhklar gösterilebileceğini söyledikten enaleyh işe; miHî zevklerimizi ok ramamasını istiyen karilerimızın Çocuk sahifesi munarrîrliği yîi . şıyan bu zarif mamulâtı her tarafa sonra kendi fünrlerince bir nevi sükut paralannı idareye vaktinde yeti zünden bazısmı şahsan bazısraı istanıtmak ve sevketmekten başlamak ve ketumiyet komplosundan başka bir şecek veçhile döndermekte devam men on bin, yirmi bin kadar çocuk lâzım geliyor. sey olmıyan sansör usulünü sidetle taketmeleri iktiza edecektir. tanıdım. Bana her hangi bir çocuMUSA ih eylemiflerdjr« ' SUD isim ve mektep adreşini jreriniz İzmir'de imar faaliyeti Dokuz mahallenin su ihtiyacını temin « eden 15 çeşmenin küşat resmi yapıldı Sağcfo çeşmelerin biri önünde Tcufbcm kesîUrJeen, sol&a Btfedlye relsi Behçet, Vali Kâzım Paşa, fabrikator Mehmet Ruşen, muhablrimiz Zekl Doğanoğlu Beyler îzmir 23 (Hu. Mu.) Bugün, îzmir şehrinin şarkına tesadüf ve binlerce nüfusu ihtiva eden Birinci A ziziye ve Gerenler ile dokuz mahal lenin halkı senelerdenberi haareti bulundukları Vezir Osmanağa suyuna kavuştular. Ekserisini işçi ve esnaf teşkil eden bu mahallelerin ahalisi en mübrem olan su ihtiyaçlarını Melez çayının pis sularmdan te • min ediyorları. îzmir halkının sıhhî ve hayatî ihtiyaçlarını ehemmiyetle nazari dikkate alan tzmir'in faal valisi ve genç belediye reisi bu işi de bugün başarmağa muvaffak oldular ve on beş çeşmenin küşat resmini yaptılar. Binlerce halk daha sabahtan da vullarla zurnalarm verdiği neş'e ile resmi küşadı yapılacak olan mermer taştan imal edilmiş çeştnelerin başma toplanmışlar ve her çeşme için birer danayı kurban etmeği kararlatırmışlardı. Sabah tam saat onda Vali Kâ zım Paşa, Belediye reisi doktor Beh. çet Salih, Ticaret Odası istihbarat müdürü Zeki Doğanoğlu, deri fab rikatoru Mehmet Ruşen, Belediye yazı işleri müdürü Fahri Beylerle İzmir Milleiler Cemiyetinde Aylık abone 150 kuruş... matbuatı erkânı ve idavetliler ilk defa resmi küşadı yapılacak olan çeşmenin başına geldiler. Burada kurban e dilecek kocaman kara bir dana bu lunduruluyordu. Bando istiklâl marşını çaldıktan sonra mahalle heyeti ihtiyariyesi azasından gazoz imalâ tanesi sahibi Tevfik Bey bir nutuk irat ederek 1250 haneden ibaret Birinci Aiziziye mahallesinin su ihtiya cınm temin edilmesinden dolayı Belediye reisme teşekkür etmiş ve yeni vücude getirilen mektep caddesine Valinin namma izafeten «Mirliva Kâzımpaşa caddesi» isminin verll mesini Belediye reisinden rica et . miştir. Bunu müteakıp Belediye reisî doktor Behçet Salih ve Vali Kâzım Paşa birer nutuk irat etmişlerdir. Bundan sonra Vali Kâzım Paşa bir makasla çeşmeye bağh olan kırmızı kordelâyı keserek suyu akıtmış ve müteakıben «kara dana» nın kanı akıtılmış ve kurban edilmistir. Müteakıben dokuz mahallenin ihtiyacı olan on beş çeşmenin küşat resmi her birinin yanında kurbanlar kesilmek su retile yapılmışUr.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle