28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhurîyet 10 Temmuz 1930 Mu. Mübadelede Sirkeci'de büyücek hanlardan birinde küçük "oir dairesi olan Tosun Beyin kâtibiyim. Patronum oldukça zengindir, Alman şirketlerinden birinin İstanbul mümes • silidir, san'atı yüksek kumisyon cudur. Vaktile Almanya'da metin bir tahsil görmiiş malumatlı bir zattır, gençiik çağını geçirmiş, biraz geç evlenmiş ama, nihayet dünya evine girmiştir. Bir küçük kız çocuğu dünyaya gelmiştir. ŞişIi'de oldukça mükeîlef bir apartımanda oturur, hasis bir adam değil, fakat müsrif te değildir. Gençliğinde hayli geztniş, tozmuş, her zevkten nasibini almış olmah. tşine pek müdavim ve mukdimdir. Fransız'ca muhaberatını bana şifahen söyler, ben tesvit ve tnakine ile tebyiz ederim. Almanca müsvetteleri kendi yapar, ben makineye çekerim. Büromuz üç oda bir de küçük bir odac!an ibaret. Biri kendinin işîigaî odası, yanında arada kapalı "cenim odam. Bir de misafirler iç:n intizar salonu. Bir de günâüzleri posîaya, öteye beriye giden, büroca hiztnet eden, geceîeri küçzls ccada yatarak bekçiîik vazifesini gcren bir adamımız vardır. Bu kadar... Bir s?bsh pctron bermulat saat oncla geîmişti. Bana emirlerini verdi. Oclama çeküdim. Kendi de gelen mektupları açıp okumakîa meşgul oluyordu. Saat on bire doğru büroya şık gi<: yinmiş ba ınf'a zarif bir fötr şapka boyunda kürk bir aikı bir genç hanım geldi. Tosun Beyi görmek :stiyorum, dedi. İnLİzar salcnuna aldım. Biraz istirahat buyurunuz, haber vereyim, dedirn. Patronun yanına girdim. Ziya retçi bir hanım geidiğini söyîe dim. Nasıl hanım? Şık ve terblyeli bir han;m. Geçkin değil, pek te genç değil. K'jmral saçh, açık eiâ gözlü, pembe tenli, sevimli bir siması var. Kâmil, pek alıcı göziîe bakmışsın. Anladım... Benim pek meşgul olduğumu söylersin. Görüşmek icin kendisini fazla bekleteceğim. Ya oturur, bekler, ya gider. Patrondan bunu pek ümit etmiyordum. Bu hanımla görüşecek ise bekletmeğe ne lüzum var? Bir kadına karşı kendini pek meşgul göstermeğe de ihtiyacı yok... Ben gençtim, bekârdım. Ziya retçi hanımın üzüntüsünü hiç te istemiyordum. Hanıma patronun dediğini söyledim. Kendi tarafımdan da itizarlar ilâve ettim. Odama çekildim. Her dakika Tosun Beyin bir zilini bekliyor dum, beni çağırsın da misafir hanım gelsin, desin. Saat on bir buçuk oldu. Ben sabırsızlandım. Dayanamadım. Mi safiri yoklamak için intizar salo nuna gittim. Hanım müteheyyiç ve sabırsız bir halde odanın içinde dolaşıyordu. Ellerimi uğuşturarak biraz daha intizar ricasında bulundum. Bu rica patron tarafından mı, benim tarafımdan mı, burasını müphem bıraktım. Odama geldim. Patron tam on ikide yemeğe giderdi. Ben de çıkar, tekrar büroya saat bir buçuğa doğru gelirdim. Saat ikide iki buçukta avdet edince Tosun Bey daima beni büroda bulurdu. Saat on ikiye on var. Bizimkinin paltosunu istiyecek, gidecek sıra sı... Zil çalınİdı. Patronun yanına girdim. Güzel hanımı bu kadar bekletişinden canımın sıkıldığını gösteren bir çehre takınmışım!... Zeki adam bunu hissetti: Kâmil, galiba hanımı bu kadar beklettim, diye senin canın sıkıldı. Yavrum bunlar kadmdır, bu hanımın benden para istemek için geidiğini farkettim. Hemen ziya retini kabul etsem de görüşseydim benden ilk tasarladığı parayı is tiycekti. Beklerken bu miktarı çok bulmuş, reddolunmamak için miktarı hayli azaltmıştır. Anladın mı bekletmemin sebebini? Haydi çağır, gelsin!... Misafir hanım, Tosun Beyin odasında ancak on dakika kaldı. Çıktı. Misafiri odasından çıkar çıkmaz patron paltosunu giydi, gitti. Hanım misafir salonuna girdi. Oraya bıraktığı şemsiyesini almadı. Ay n.nm karşısında biraz da tuvale tini düzeltti. Ben hanımı teşyi için salonun kapısmda bekliyordum. Çıkarken bana: Beyefendi, dedi, pek acıktım. Bu civarda bana yemek yiyecek temiz bir lckanta tavsiye edebilir misiniz? Arzu ederseniz, benim her vakit yemek yediğim lokantaya Cİdelim, size delâlet edeyim. Ust katı da vardır. Memnuniyetle gelirim, kat'î bir şarila, bu sizin tarafmızdan î=ir davet gibi oimıyacak, herkes masrafını kendi verecek... Bu da arzunuza tabi! Hanımla bu suretle bir müddetçik baş başa kalacaktık. Yalnız yersek yemekten her halde yanında, karşısında güzel bir kadınla yemek ycrrts arasında fark var. Kim bilir, belki söz sözü açar, sohbetin ze rnini müsait düşer de güzel hanı ma biraz açılırım, bir ekmek te çıkarırım... Lokantada küçük bir masayı karşı karşıya işgal ettik. Hanımın sözleri ciddî olduğu kadar da samimî ve arkadaşça idi. Ben ilk hamlede aradığım f ırsatı bulamıyacağımı anladım. Bana açılmak istememekle beraber muttasıl To sun Beyden, patrondan bahsedi yordu. Kendisile sekiz on sene evvel tanışmış olduğunu söylüyordu. Zekâsını, malumatım takdir edi yordu. Yemeğin sonlarına doğru biraz inşirah ile şunları da söyledi: Tosun Bey tam bir psikolog dur; hele kadın ruhunu pek iyi bilir. Beni neden o kadar bekletti, bilir misiniz? Ben büroya geldiğim zaman kendisinden iki yüz lira istemeğe niyetlenmiştim. Beklerken yavaş yavaş cesaretim kırıldı. Bunu yüz liraya indirdim. Bekleme uzadık ça ben de bir redde maruz kalacağımdan daha ziyade ürktüm. Yüz lirayı yarı yarıya azalttım, elli lira istemeğe karar verdim. Bu kadar istedim, reddolunmadım. Aldım... Yemek hesaplarını ayrı ayrı gördük. Hanım bana teşekkür ve vedala benden evvel çıktı, gitti. Arkasmdan bakarken bir bu hanımı, bir de bizim patronu düşünerek kendi kendime gayriihtiyarî mırıldandım: Kim demiş ki iki cambaz bir ipte oynamaz!... Mazlum Sabur lAusatıabe Millî tasarruf namına millet bu buhrandan ağır bir ıstırap ile muztariptir; fakat dünya iktisadlyatında kıymetli birer mevkii olan büyük milletler de ondan az ıstırap çekmiyorlar. Büyük inkılâplan takip eden kıtIıkta Rusya'da otuz milyon kişi açlık felâketine düştü. Otuz milyon insan, siyasî garazlarla, açüktan ölmeğe bırakılmalı mıydı? Bu, insanhğın birliği namına medenî milletler için büyük bir kusur değil miydi? Ruslar bu korkunç buhranı savdılar; fakat rahat ve refaha erdikleri henüz iddia olunamaz. İngiltere'de açlaruı miktarı milyonları buluyor. Milyarlar sahibi yankilerin (Gök yırtan) binaü memleketlerinde de işsizlik buhranı var. Bu buhran karşısında her millet kendi kabuğuna çekiliyor; millî bir iktisat siyaseti tutturdu. Yabancı malını az sokup kendi malını çok çıkarmak yolunda yürümek istiyor. Bir köy tasavvur ediniz ki onu teşkil eden aileler, evlerine çekilsin ve kapılarını komşularına kapasın. Bu olur iş mi? Ve insaniyet, milletlerin bu kıskanclığile refaha, saadete erer mi? Ne garip bir zihniyet bu? Niçin bütün dünyanın istihsal ve istihlâki tetkik ve tevzin edilmiyor? Niçin milletler arasında umumî bir iktisat anlaşması yapılmıyor? Her millet kendi içine çekilmekle, hem kendini bir çok ihtiyaçlarmı tatminden mahrum bırakacak, hem başkalarını. Bu nasıl mantıktır? Bu, büyük harbi doğuran millî cinnetlerden daha ağu* bir cinnet değil midir? Milletler arasında umumî bir iktisat anlaşması yapmanın imkânı var mıdır? Neden olmasın? Yalnız büyük istihsal yapan milletler, tıpkı kuvvetli ordu ve donanmalara sahip devletler gibi, kendi menfaatlerini, küçüklerin zararında ararlarsa, ne olacak? Şüphe yok.. Milletlerin anlaşması, hükumetleri yapan sınıfların menfaatlerile alâkadardır. Bu menfaatler telif edilebilse de, ekseriya çalışkan ve fakir sınıfların zararına netice vermek korkusu vardır. Beynelmilel işçi vahdeti gibi, beynelmilel sermaye vahdeti de vardır; bu muhasım vahdetler, beynelmilel siyasî ve iktisadî anlaşmaları daima imkânsız kalacak ve beşeriyet daima mustarip olacak gibi görünür. Bundan bize ahnacak ne büyük bir ders var. Koca Namık Kemal'in dediği gibi biz de: Sana senden gelir âlemde ger imdat lâzımsa, demeli ve millî istihsal ve tasarruf a dört elle sanlmalıyız. Bu, insani bir anlaşmayı nehyetmezt Biz beynelmilel siyasî ve iktisad! bir itilâfa her milletten ziyade müsteidiz. VUKUAT 5 İntihar vak'ası Büro İçtİmaları devam ediyor Türk ve Yunan emlâkini mahal linde tetkik için ekipler teşkil edilecek Muhtelit mübadele komisyonu ikinci bürosu bir haftadanberi aktetmekte olduğu içtimalanna dün sabah devam etmiştir. İçtimada müracaat ve faaliyet projeleri tetkik ve müzakere edilmiştir. Netice, ikinci büronun bir hafta daha devam edecek olan içtimalarmdan sonra anlaşılacaktır. Evvelki gün M. Holştad'm riyaseti altında yapılan içtimada Anadolu ve Garbi Trakya'da seyyar olarak çalışmak üzere tâli takdiri kıymet ekipleri teşkil edileceğini yazmıştık. Bu ekipler daha emin bir hal çaresi bulmak için Garbî Trakya ve Anadolu'daki gayrimübadil emlâkinin bulunduğu mahallere kadar giderek tapu senetlerini tetkik edecektir. Senetleri zayi olmuş emlâk seyyar ekip tarafından etraftan bilenler vasıtasile tahkik edilecek ve yeniden tapu senedi çıkarılacaktır. Bu tetkikat ve tahkikatın bir seneden fazla sürmiyeceği kuvvetle tahmin olunmaktadır. Komisyon Garbî Trakya'da çıkan yeni Adım gazetesinin muhtemel hilelere karşı tayakkuz tavsiye eden mütaleasını makul bulduğundan orada çalışacak oIan ekibe lâzun gelen talimatı vermeğe karar vermiştir. İnsanhğın «ayni çamurdan» bir yıgın olduğu, muhtelif tabirlerle asırlardanberi söylenir; gene öyle iken asırlardanberi insanlar, bir takım hudutlar ve kayıtlarla birbirlerinden ayn ve birbirlerine düşman olarak yaşarlar. Hakikaten insanların birbirlerine düşman olmaları zaruri midir? Fert halinde insanların, birbirlerine kin ve garaz beslemeleri, birbirlerini ezmeleri, birbirlerinin hatta hayatlarına kastetmeleri, belki dünyanın sonuna kadar sürüp ffidecektir; çünkü insanlar, fert itibarile, sevki tabiilerine tabi olmaktan kurtulamazlar; teammüden kötü olmaktan kurtulduklaruıı farzetsek, gene ani feveranlara kapılmaktan kendilerini alamıyacaklardır. Fakat insanlar cemiyet ve millet halinde, fert halindeki gibi, şuurdan mahrum hareket etmezler. Vakıa Cumhurun da fert gibi insiyak! feveranlan vardır; Cumhur da şuurdan mahrumdur. Fakat cemiyet, fiillerinin ekserisinde şuurlu ve hesaplıdır. Milletlerin birbiri üzerine atılmaları, Cumhurların birbirlerile çarpışmalan kabilinden addolunamaz. Milletler ne yaptklannı bilerek tecavüzkârdırlzr. Ve muharebeleri tahrik edenler mutlak şuurlu bir gayeyi elde etmek emelindedirler. Böyle olunca milletler arasında daimî bir ihtilâf halinde yaşamanın imkânı da tahakkuk eder. Sınıfların ve liderlerin ihtiraslan olmadığı surette mflleterin birbirlerile itilâf etmelerine mâni olacak sebepler hemen yoktur. İsviçre'deki (Milletler meclisi) bu ideale istir.aden teşekkül etmiş olabilir. Bu meclisin, siyasî ihtiraslar fevkine yükseldiği zaman, milletler arasında hakikaten bir itilâf ve muhadenet âmili olacağını ümit etmekte haklı olabiliriz. Halbuki Milletler meclisi, bir çocuk kadar küçük yaşta olduğu gibi, kuvvetine emin büyükler karşısında da hakikaten bir aciz çocuk gibi zaaf gösteryior. Teşekkül ettiği gündenberi milletler arasmdaki anlaşmıya hiç hîzmet etmedi dsnilemez; fakat ne kadar az ve küçük.. Hakikaten devlerin öntine cücelerin hizmeti!.. Bunların dordü denizde boğuldu Evvelki gün Haydarpaşa'dan köprüye gelen vapurda iki intihar vak'ası olmuştur. Vapur Selimiye önüne geldiği zaman 30 yaşmda kadar tahmin edilen bir adam kendisini denize atmıştır. Bu zavalhnın cesedi bulunamamıştır. * Gene ayni günde Haydarpaşadan İstanbul'a gelen saat 18 vapuru Sarayburnu'na gelince 19 ya şında bir genç kendisini denize atmış, bu gencin de cesedi bulunamamıştır. Zabıta, bu intihar hâdiseleri hakkında tahkikat yapmaktadır. * Üsküdar'da Çinili'de Bürhaniye mahallesinde Emin Ef. nin zevcesi 30 yaşlarında Ayşe H. tentürdiyot içmek suretile intihara te şebbüs etmiş, yetişilerek hastaneye kaldırılmıştır. * Eyüp'te oturan 20 yaşmda Tahir isminde birisi dün Tahir ağanın sandalı ile Sütlüce'ye geçmekte iken deniz ortasında kendisini sandalden atmış ve boğulmuştur. * Kadıköyü'nde Bahriye caddesinde 96 numaralı hanede oturan Fatma H. Moda deniz hamamları civarındaki kayalıklardan kendisini denize atmak suretile intihara teşebbüs etmiş ise de etraftan yetişenler tarafından kurtarılmıştır. Yapılan tahkikata göre, Fatma H. in zevci bundan bir müddet evvel vefat etmiştir. Zevcinin vefatı Fatma H. ı fena halde müteessir etmiş, kadıncağız bu teessür, saikasile intihara teşebbüs etmiştir. Cinayet mi, intihar mı? Evvelki gece denizde Dolmabahçe camii önünde bir kadın cesedi bulunmuştur. Kadının 45 yaşmda kadar olduğu tahmin edil mektedir. Hüviyeti tesbit edilememiştir. Denizde yanarak olen Bvr " Amerika'lı kız * Moda'da bir fngiliz ailesinin yanında misafir bulunan Ameri ka'lı bir Mis, Amerika'ya avdetinden evvel esmerleşmek istemiş, ve Florya'ya giderek uzun müddet denizde ve kumda kalmış ve vücudünü yakmıştır. Amerika'lı Mis o kadar yanmış ki, vücudünün derileri soyulmuş, doktorlar genç kızın tedavisine imkân bulamamışlardır. Mis ıztırap içinde ölmüştür. Boğulurken kurtarıldı Darülfünun talebesinden Arif Efendi, evvelki gün Kumkapı'da denize girmiş, yüzmek bilmediği halde açılmış ve boğulmağa başlamıştır. Etraftan yetişenler Arif Efendiyi kurtarmışlardır. Şark'ta vaziyet (Birtncı snhıif"len mabnıt) emareleri aramağa hacet yoktur. 1011 haziranda başlıyan ilk çete tecavüzlerinden sonra hakikat tamamen tavazzuh etmiştir. Belki her gün İran içinden kalkup gelen aşiretler hep hududumuza 45 kilometre yakınlarda tecemmü ediyorlar. Eğer İran tam bir aciz içinde olduğunu iddia edecekse bunu kabul etmek safdillik olur. Çünkü vaktile maruf sergerde (SimVakıa milletler meclisine kısmi mes'eko) Rumiye'de ve şeyh Haz'al Muham leler arzediliyor. Bu meclis, kendi insimere'de, kolonel Mehmet Taki Han Ho yativile beşerî iîilâfa yarar bir esercik rasan'da, gene Muazzez Han Horasan'da yaratmadı mı? Ba da iddia edilemez. birer hükumet teşkil edecek kadar kuv Çünkü ona merbut olan (İş bürosuBuvetli isyanlar ve ihtilâller çıkarmışlardı. reau international du Travail) bütün inbunlar hep bilâinsaf ezilmiş, mahve sanlığa yarıyan eserler ihzarından hali dilmiştir. kalmamaktadır. Evvelce (Makü) de aslı Türk olan bir Bugün bütün dünyanın iktisadi bir hanlık vardı. Emir Leşker burayı bir kan buhran içinde çalkandığını görüyoruz. ummanı haline getirdi. Azerbaycan'da Bu buhrandan şikâyet etmiyen kim var? şeyh Servenler ismindeki Türk aşiretini Bizim gibi kırılmış belini düzeltmek için de gene Emir Leşker baştan aşağı kılıçfevkalbeşer kudret sarfeden fakir bir tan geçirdi. Bunlar İran'ın aşiretlere hâkim olduğunu ve asayişi mazbut bir halde tutabildiğini gösterir çok canlı hakikatlerdir. Oldukça etraflı bir gaile olan bahtiyarilerin isyanı bastırılmasının da henüz bir sene olduğunu İlâve edersek İran'ın toprağında sözü geçen bir hükumet olduğu anlaşılır. Bunları gördükten sonra Acem hükumetinin mes'uliyetten teberri edebilmesi için hiç bir sebep tasavvur bile edilemez. Binaenaleyh aşiretleri kasti mahsusla techiz ederek hudutlarımıza saldırtmakta oldukları muhakkaktır. Harekâtı açıkça himaye ve idare ediyor. Halep'te müteşekkil bir (Hubyan) cemiyeti vardır. Riyasetini vaktile İstanbul'da .bir kabine açan ve kürt teali cemiyetinde çalışıp mütareke budut haricine kaçan hainlerden doktor Şükrü Mehmet der'uhte etmiştir. Kâtibi umumisi de, iki sene evvel Fransızlar tarafından Antakya lisesine muallim tayin edilen Salim Memduh isminde bir kürttür. Salim Memduh cemiyetin içtima günlerinde Haleb'e giderek toplanmalara iştirak etmektedir. Cemiyet her hafta muntazam içtimalarla mukarrerat ittihaz ediyor ve hariçle, bilhassa Şark vilâyetlerimizle alâka ve irtibat tesisine çaIışıyor. Muhakemeleri Ankara'da görülmekte olan Şeyh Said'in oğlu Salâhattin'in alâkası da mahkeme celselerindeki itirafatile teeyyüt ediyor. Diğer taraftan Çerkes Etem'in İrak hudutlarında dolaşmakta olduğu muhakkaktır. İrak'ın Musul'a kadar uzanan Şimal kısmmda külliyetli Kürt nüfusu vardır. Maruf İngiliz casusu (Lâvrens) in geçen sene İrak ve İran hudutları üzerinde görüldüğü yazılmıştı. Şimdiki hâdiseIer bu Şeytan ruhlu adamm hakikaten oralarda gezdiğini isbat ediyor. Lâvrens'in boşuna dolaşmıyacağı, Hicaz'ı ve Efganistan'ı altüst eden bu casusun bir hareket hazırlamağa çalışacagı onu bilenlerce malumdur. Buna karşı biz her hangi bir hâdise karşısında hükumet ve ordumuzun çok uyanık bulunduğunu ehemmiyetle kaydetmekle iktifa ederiz. Kâzım Nami Dât bir, feryat iki! Muamele vergisi fabrikacılara elâman detirtti Dünkü içtimada verginin prime mah sup edilmesini rîcaya karar verîldi Hubyan Cemiyetınin rola İstanbul dilencileri [Birinci Sahifeden Mabait] Aydın havalisinde r Galatasaray'lıların vaziyet fena Son seylâp köylüyü sefil bir hale koymuştur bayramı Çerkes Etem ve Lâvrens atletizm Aydın, Manisa ve Denizli vilâyetleri mülhakatına yağan şiddetli yağmurlar mahsulâta müthiş zararlar yapnııştır. Rençper acınacak bir haldedir. Mahsulleri mahvolan vatandaşlardan pek coğunun maişetini temin etmek üzere başka yerlere hicret edecekleri baber veriliyor. Ziraat bankasmın sür'atle yardımına intizar edilmektedir. Alaşebir'e üç dört gün evvel yağan şiddetli yağmurların husule getirdiği seller bir aileyi mahvetmiştir. Bu felâketzede aile, Buldan kazasından ihtiyar bir baba ile karısı, cğ!a ve kızından ibaret olmak üzere dört kişiden ibarettir. Müthiş sellerin akmtısına kapüarak boğulan bu zavallı ve bedAnkara yolları asfalt olacak baht aileden ikisinin cesedi Buldan huAnkara 9 (Telefonla) Ankara ile civadudu dahilinde kalmış, diğer ikisini sun yallarınuı asfalta tahviüne iki ay sonra lar İneeröl nahiyesine kadar sürüklemiş başlanacak ve 2 senede bitirilecektir. Toltir. lar 3 milyon liraya malolacaktır. Galatasaray kulübü atletleri her sene bu aylarda muntazaman bir atletizm bayramı yaparlar ve bu bayramda bir iki Türkiye re korunu kırarlar. Galatasaraylı'Iar bu sene de büyük bir atletizm bayramı tertip etmişlerdir. Bayram 18 temmuz cuma günü Taksim stadyumunda yapılacaktır. O gün, bütün İstanbul Bakırköy'ünde taharriyat yaptldı Zabıta evvelki akşam Bakırköy'ünde halkı bu bayrama davetli olduğunHalil Paşa geliyor dan istiyenler bilâücret gelebile • bazı şüpheli evlerde taharriyat yapmış Mezunen Avrupa'da bulunan gayrimübatır. Aranılan evler Ermeni evleridir. ceklerdir. diller cemlyeti reisi HaUl Paşa cumartesi günü şehrimize dönecektir. Bu seneki müsabakalarda bir iki Garbî Trakya gayrimübadillerine rekor daha kırılacağı ümit edil mektedir. tevziat Mısır seferleri yarın başlıyor Seyrisefain idaresinin yeni İskenderiye Bugün Garbi Trakya'lı gayrimübadiller hattı yann açılacaktır. den arazi sahiplerine ikinci avansın üçüncü Idarenin İzmir vapuru cuma günü saat parti tevziatı yapılacaktır. 13 te limanımızdan İzmir ve İskenderiye'ye Tevziat sabah saat 9 dan 4,30 a kadar ilk postayı yapacak ve pazartesi günü saat devam edecek ve 50 kişiye numara sırasiyle verilecektir 15 te İskenderiye'ye varacaktır. para Şehrimizdeki fabrikatorlar ve müessesatı sınaiye sahipleri dün Sanayi Birliğinde bir içtima aktetmişler ve muamele vergisinin bu müessesat üzerinde yaptığı ağır tesiri görüşmüşlerdir. Fabrikatorlar; muamele vergisinin müesseselerini tevsi ve inkişafa imkân bırakmıyacak surette üzerlerine baskı olduğunu ve plânçolarını ileri sürerek kazançlarının yüzde 80 inden ziyadesini söylemişlerdir. Müzakerat çok hararetli olmus netice Dün Sanayi Birliğinde toplanan fabrikatorlar de 928 senesindenberi birer kısmı primle mahsup ve diğer kısımları tecil edilen müterakim muamele vergisinin gene primlerle mahsup edilerek fabrikatorların himaye edilmelerini istirham için ayrı, ayn her Vekâletle Başvekâlete telgrafla müracaata karar verilmiştir. Muamele vergisi alınmıyacak Zahire müştakkatından addedilen «zambol» ve «paspal» dan da ihraçlarında muamele vergisi alınmıyacağı dün alâkadarlara tebliğ edilmiştir. 10,000 dilenci vardır. Bunlar her gün şehrin muhtelif yerlerinde dilenmekte ve mevcutları pek az farkla azalmaktadır. Dilenci heyeti bir sene zarfında kamyonla 3,500 dilenci toplıyarak Darülâcezeye sevketmiştir. Darülâcezede bu dilencilerin hüviyeti tesbit edilmek tedir. Çalışabilecek olanlar zorla çahşmağa sevkedilmektedir. Di ğerleri de İstanbul'lu olanlar müessesede alıkonulmakta ve taşra lılar da memleketlerine gönderilmektedirler. Yalnız geçen bir ay zarfında 300 dilenci toplanmıştır. Bunlar Darülâcezeye gönderil dikleri zaman üzerlerinden 1,500 lira çıkanları olmuştur. 78 yüz lira çıkanlar nadir değildir. Bir kısmının mükemmel evleri olduğu tesbit edilmiş ve mahkemeye verilmişlerdir. Bir dilencinin İstanbul'un köp rübaşı gibi kalabahk yerlerinde günde vasatî 10 lira kazandığı kat'î surette tesbit edilmiştir. Bir çok dilencilerin de kendilerini kolsuz, bacaksız gösterdikleri görülmüştür. Bacakları tuttuğu halde değnek kullanan sahte kö türümler ender değildir. Bu di lencilerin ekserisi Anadolu'dan para kazanmak için gelmektedirler. Bir çok küçük çocuklar da büyük kimseler tarafından dilendiril mektedir. Florya plâjlarmda muhataralı yerlerde kazalara mâni olmak üzere işaret konulması alâkadarana tebliğ edilmiştir. Filorya'da tehlike işaretleri konacak Şoförler cemiyetinde intihap hazırlığı İstanbul şoförler cemiyeti dün gece saat 21 de Beyoğlu C. H. F. binasında içtima ederek yeni sene için intihap olunacak heyeti idare azalarını tesbit etmiştir Umumî hey'eti idare intihabatı başka bir günde yapılacaktır.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle