Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Days
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
LE MONDE diplomatique Cumhuriyet gazetesinin ücretsiz ekidir. 4 OCAK 2021 Sayı: 12 COVID19 PANDEMISI DEVRİNDE YAŞAMAK... ALINMAYAN DERSLER... Eski dünyaya doğru ileri! L C AURENT ORDONNIER* Virüsün ilk büyük dalgasını takiben Ocak ve Haziran 2020 arasında insanlığın yarısının kapanması, eskisinin tüm zararlarını yok etmese de kendince erdemlere sahip “yeni bir dünya” inşa etmeyi hedefleyenlerin bugüne kadar çoğunlukla dağınık, nadiren kararlı, sürekli başarısız olan istekleriyle alışılmadık bir şekilde örtüştü. Bu yeni dünyada pencerelerde müzisyenler, gökyüzünde ise daha az uçak olacaktı, ördekler sakince kanallarda ilerleyebilecekken şehirlerle kırsal kesimlerin kopukluğunu telafi edecek kısa yollar da artacaktı. Bu dünyada maaşları güncellenmiş kişilerin, gece gündüz yerine getirdikleri toplumsal görevleri sayesinde kapitalist işbölümü yüzünden parçalanmış meslekler balkonlardan alkışlanacaktı. Bu dünyada hava daha temiz olacak, mal canın yerine geçmeyecek, kasiyerin gülümsemesi zoraki olmayacaktı... İdeallerden geriye kalan Karantinadan çıkış ve sonrasında gelen ikinci dalga tüm bunların büyük beklentiler olduğunu kanıtlar nitelikte oldu. “Normal” bir hayata dönme umudu, diğer tüm umutları geride bırakırken ekonomik çöküşün en büyük faturasını ödeyecek olan halk için bu “normale dönüş” bile yeterince büyük bir şeydi. Yer yer eyleme dönüşen ve iyi kötü ilk karantinanın zorluklarını yumuşatan bu güzel ideallerden kışa geldiğimizde geriye pek bir şey kalmadığını söylemenin gereği var mı?.. Toplum ve Tüketim Gözlem Merkezi’nin yaptığı gibi, bir krizin “kendinden önceki eğilimleri her zaman hızlandırdığı” olgusuna bel bağlanabilir mi? Merkezin analizine göre, bu salgın, (Antonio) Gramsci’nin tanımıyla, ölmeyi reddeden eski dünya ile doğmakta zorlanan yeni dünya arasındaki tansiyonu, hem zamansal hem de kimyasal olarak “aceleye getiriyor”. Gramsci, bunun “birçok sağlıksız olaya” sebep olabilecek, tüm tehlikelere açık bir geçiş devri olduğu konusunda uyarıyor (1). Ne yazık ki doğmakta zorlanan bu yeni dünyanın, henüz kafası görünmese de kimseye bunun yeni ya da istenen bir dünya olduğu konusunda güvence veremiyor. Başka bir imkânsız dünya hâlâ mümkün. Bu zorunlu geçiş döneminden gerekli dersleri çıkardığımız da şüpheli. Ortak bir insanlık ülküsü yüklediğimiz virüs, tüm gezegence yaşanan bu acı süreçte dünyanın her yerindeki insanları tıpkı bizim istediğimiz gibi birbirine yakınlaştırdı mı? Hindistan’dan Guadeloupe’a, Tourcoing’dan Cap’a, Vesoul’dan Los Angeles’a aynı anda aynı hastalıktan mustarip olan tüm bu insanlar için binlerce hastane yatağının ve doktorun Kuzey’den Güney’e veya Batı’dan Doğu’ya mucizevi ve eşit bir şekilde dağıtılması sağlanabildi mi? Halihazırda tam tersi oluyor. Birleşik Krallık, Almanya, Fransa, Belçika ve İtalya, eski Doğu bloku ülkelerinde ya da Güney Akdeniz’de yetişmiş doktorları kapışıyor. Bu şekilde, “Romanya 2009 ile 2015 arasında, doktorlarının yüzde 50’sini kaybederken halen yılda yüzde 10’u göç etmeye devam ediyor. Slovakya’nın ise 2004’ten beri tıp personelinin yüzde 25’ini kaybettiği biliniyor. Romanya’nın doktor ihracatında birinci sırada olmasını sağlayan üzücü rekoru, ülkeyi yaşlanan nüfusun giderek artan bakım ihtiyacını karşılayamaz hale getirirken Covid19 krizi kaygıları daha da artırıyor” (2). Devamı 6. sayfada Bir sonraki düşman kim olacak? Zorlu pazarlıklara sahne olan Brexit süreci İşçi Partisi içindeki gerilimlileri de artırdı. İşçi Partisi’nin çok sayıda üyesi Birleşik Krallığın AB’de kalmasını isterken çok sayıda seçmen tam tersine çıkmasını tercih ediyordu. 2019 seçimleri de bunun bir göstergesi oldu CORBYN’DEN SONRA BAŞKANLIĞA GELEN STARMER’İN SAĞCI STRATEJİSİ İşçi Partisi tasfiyeleri OWEN HATHERLEY * İ ngiltere’nin eski İşçi Partisi Başkanı Jeremy Corbyn eşitsizlik ve emperyalizm adına mücadelesini devam ettirmek üzere barış ve adalet için proje tanıtımını gerçekleştirdi. Bu girişim, bölünmekte olan partide uzlaşma sağlamak üzere yeni başkan seçilen ancak partinin sol kanadını bastırmaya çalışan Keir Starmer’in sağa kayıyor olmasından faydalanacaktır. Orange Juice müzik grubunun solisti Edwyn Collins, albümünün açılış parçası olan You Can’t Hide Your Love’dan (Aşkını Gizleyemezsin) “Benim bayağı saf olduğumu düşüyor olabilirsiniz” sözlerini mırıldanıyor. “Sadece işime geleni gördüğüm doğrudur”. Bu şarkı, İşçi Partisi Başkanı Keir Starmer’in en sevdiği albümden. Starmer’in İşçi Partisi’nin başına geçtiği 2020 yılı, aynı zamanda kendisine destek verenlerin de dahil olduğu genel parti içi tasfiye gerçekleştirdiği bir yıl oldu. 2020, sahte bir saflığın getirdiği faydaların anlatılabileceği bir ders konusu gibiydi. Starmer’in parti başkanlığına adaylığı kampanyasında vaatettikleri gerçek olamayacak kadar güzeldi: Vaatleri toplu bir travmadan çıkmaya çalışan tabanın tüm taleplerini kapsıyordu. Parti temsilcilerinin çoğunluğu Jeremy Corbyn’i desteklemişti. Destekçiler, Haziran 2017 genel seçimlerindeki yenilgisinden Aralık 2019’daki küçük düşürücü bozguna kadar Corbyn’in görevini kesintiye uğratan etkileri yaşamışlardı. Corbyn, İşçi Partisi’nden ayrılanların basınla paylaştıkları muhafazakâr kampanyanın hedefi haline gelmişti. Starmer bu deneyimi yaşamak durumunda kalan parti üyelerine ve militanlara, Corbyn sosyalizminin ana başlıklarını temel alan, tren yolunun ve bir zamanlar kamuya ait olan hizmetlerin yeniden devletleştirilmesi, çevreci, yeşil yeni düzen, üniversitelerde okul masraflarının kaldırılması, kiraların kontrolü ve iddialı bir sosyal konut projesi gibi “on vaadini” yeni bir platformda sunuyordu. Üstelik bütün bunları vaat eden Starmer, çok daha yumuşak bir kişiliğe sahipti. Devamı 2. sayfada SERGE HALIMI A nders Fogh Rasmussen, yeni yıl mesajı için yılbaşı gecesini beklemedi. Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü’nün (NATO) eski genel sekreteri, Donald Trump’ın Beyaz Saray’dan ayrılmasıyla örgütün derhal yerine getirmesi gereken misyonu özetledi: “2021’de, ABD ve müttefikleri her neslin karşısına bir kez çıkacak bir fırsatı yakalayabilecek. Bu fırsat demokrasilerin Rusya ve Çin gibi otokrasiler önünde küresel gerilemesini tersine çevirme fırsatı olacak. Ancak bu dönüşüm belli başlı demokrasilerin ittifakını gerektirecek.” Bir kuşak önce Afganistan’ı ve ardından Irak’ı işgal eden bu demokrasilerin çoğunun yaptığı şey tam olarak buydu. Anlaşılan, daha güçlü rakiplerle mücadele etme zamanı gelmiş... ‘Baş düşman kim’ tartışması Ama nereden başlamalı? Washington demokratik haçlı seferinin “liderliğini” sağlamayı planlıyor Joseph Biden 24 Kasım 2020’de “Amerika’nın geri döndüğünü ve dünyaya liderlik etmeye hazır olduğunu” ilan etti ancak uydu ülkelerin ABD’nin artık baş düşmanının kim olduğu konusunda hemfikir olmadığını anlamalılar. Bu belirsizliğin sebepleri, küresel jeopolitikadan bağımsız ve tamamen ABD’nin kendi içinde yaşadığı ayrışmalarla ilgili. Demokratlar için düşman her şeyden önce Rus, çünkü son dört yıldır bu partinin liderleri, Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi’nin yaptığı gibi, “Trump liderliğinde bütün yolların Putin’e çıktığını” tekrar edip durdular. Cumhuriyetçi kanat bu suçlamalara “göze göz dişe diş” modunda anaokulu çocuklarının itişmesini çağrıştıran bir misilleme, “Pekin Biden” sloganıyla yanıtlıyor. Çünkü yeni başkanın oğlu Hunter Biden, Çin’de ticaret yaptı. Küreselleşmeyle suçlanan Demokratlar, Çin ile iş yaptı. Gösterilmek istenen şey de buydu. Dışişleri Bakanı Pompeo, 10 Aralık’ta iki ülke arasındaki anlaşmazlığı derinleştirmek için kolları sıvadı. Bir dönem Merkezi İstihbarat Teşkilatı’nın (CIA) yöneticiliğini de üstlenen Pompeo, özel hayata saygı konusundaki endişesini öne sürerek tüm ciddiyetiyle, önce yerküreyi uyardı ve “(Çin Devlet Başkanı) Şi Cinping’in gözünün hepimizin üzerinde olduğunu” söyledi. ‘Kaygılı müttefikler’ Sonra sırayla endüstriyel ve bilimsel sırları çalmak üzere her yıl ABD’ye gönderilen 400 bin Çinli öğrenciye; “pek çoğunun Pekin tarafından satın alındığını” iddia ettiği Amerikan üniversitelerine ve son olarak her bir kullanıcısının kendisini “Çin güvenlik aygıtının ellerine teslim edeceğini” iddia ettiği Huawei şirketinin ürünlerine saldırdı. Cumhuriyetçilerin, yeni dönemde Biden’a karşı kullanacağı nakarat tam olarak bundan ibaret. Biden, Demokratların Trump’a karşı beslediği dört yıllık bu Rus karşıtı paranoyayı kullanacak. Çin Denizi, Tayvan, Uygurların kaderi, Hong Kong. Her şey yeni yönetimin Çin karşıtı kararlılığını test etmek için bir bahane oluşturacak. Rasmussen, en azından bir konuyu iyi kavradı: “Başkan seçilen Biden’ı, kapısının önünde bir dizi endişeli müttefik bekliyor.” Ancak bu müttefikler zihinsel olarak sarsılmış bir güç tarafından yönetilen bir ittifaka bağlı ve aradıkları huzuru kısa sürede bulamayacaklar. Çeviri: Diane Dilek Cat