Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Days
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
ekonomisine ve özel sektöre bel bağlamak oldu görüntüsü monarşinin sürdürdüğü rant ve çeşitli tekellerin hâkim olduğu ekonominin özünde yer alıyorlar. Akesbi’ye göre, “Bu durum, pazar ekonomisi üzerine oynanan bahsin başarısızlığının bir başka yüzü. Rant, yani çalışma veya katma değer olmadan elde edilen kazanç, ekonomik faaliyeti kangrene uğratıyor. Mesela insanların ulaşımını sağlama konusunu ele alalım: Bu sektörde bir şirket mi kurmak istiyorsunuz? Yapamazsınız. Bunun için bir onay almanız gerekiyor, yani siyasi bir izin. Bu onay size, projeniz sürdürülebilir olduğu için değil, kayırılanlardan biriyseniz veriliyor. Doğal kaynaklar da ranta tabi. Sanayideki şirketlerin yüzde 40’ı oligopolist yapıdaki bir sektörde faaliyet gösterdiğini beyan ediyor.” Şişedeki su, ormanlar, taşocakları, yeraltı kaynakları, ama aynı zamanda bankalar, yakıtlar… Hiçbir sektör bugün bu onay yasasının dışında değil. Aralarında çok kârlı bankacılık sektörünün de bulunduğu çeşitli faaliyetlerin içerisinde yer alan ve ekonomi üzerindeki nüfuzunu sürdürürken (12) bir yandan da görünüşü kurtarmaya çalışan Kral da artık “yeni bir kalkınma modeli” fikrini destekliyor. Başbakan, bize bu projenin öncelikle “felsefik boyutta” olmasının amaçlandığını belirtiyor. Yine mi? 6. Muhammed’in Aralık 2019’da otuz beş ismi gelecek haziran ayında bir rapor sunmakla görevli bir komisyona atamasına rağmen bugün için söz konusu projenin çerçevesi tam olarak çizilmiş değil. Bu fikir çalışması yasa tasarılarına yol açacak mı? Başbakan “Mutlaka” diyerek cevabı geçiştiriyor. Hangi sektörlere yatırım yapılacak? Konu gizemini koruyor. Chami ise yatırımların “kamu hizmetleri” alanında olmasını umut ediyor. ‘Yeni bir sosyal sözleşme gerek’ Öte yandan bu projelerin finansmanını sağlamak da gerekiyor. Güvenlik için ayrılan ödenek hâlâ çok yüksek: 77 milyar Fas dirhemi (7.32 milyar Avro). 2020 mali yasasında birinci sırada yer alan borç kalemi için ayrılan 96.5 milyar Fas dirheminden (9.17 milyar Avro) biraz daha az (13)! Üstelik Mayıs 2019’daki maliye oturumlarında çıkan sonuçlarda da belirtildiği gibi, Fas “adaletsiz ve başarısız” bir mali sistem içerisinde saplanıp kaldı. Krallık ise şu ana dek bu alanda bir reforma gidilmesini sürekli reddetmekte. Boumaalif’e göre, “Hükümet biçiminde bir reforma gidilmeksizin yeniden kalkınmadan bahsetmek sadece bir vakit kaybı. Yeni bir sosyal sözleşme yapmamız gerekiyor, bir parlamenter monarşi sistemi. Yönetim sorunu, Fas halkının sorunudur.” Bu söyleme sağır kalan saray, politika, ekonomi ve sosyal konulardan oluşan bu üçlü çıkmazla başa çıkmak için, bunun tam tersine, atama ve baskıyı bir araya getiren Cezayir tarzı bir çözüme yönelmişe benziyor. “Yasadışı kürtaj” ve “evlilik dışı cinsel ilişki” nedeniyle tutuklanıp bir yıllık hapis cezasına mahkum olan ve daha sonra kraliyet affından yararlanan gazeteci Hajar Raissouni vakası uluslararası alanda epey yankı buldu. Bu vaka, öncelikle Rif Hirak (“halk hareketi”) militanları üzerine baskı kuran krallığın içinde bulunduğu tehlikeli atmosferi gün ışığına çıkarıyor. (14) 2017’de eylemlerin başlamasından bu yana yüzlerce gösterici, bazıları yirmi yıl hapis olmak üzere, çeşitli cezalara mahkum oldular. 2019 yılı sonunda hâlâ hapiste olan 55 kişinin çoğu tutukluluk şartlarını protesto etmek için şubat ayı başında bir açlık grevi başlattı. Hirak cezaevindeki tutukluların ailelerine yardımı koordine eden Amina Khalid, “Bu kişiler neden tutuklandılar? Şiddete başvurmadan sadece su, elektrik, kamu hizmetleri istedikleri için!” diye yakınıyor. Halk Güçleri Sosyalist Birliği (USFP) militanlarının kızı olan Khalid, “Bunlar bana 2. Hasan dönemini hatırlatıyor. Baskı Fas’ta yeniden bir devlet politikası haline geldi” diyerek üzüntüsünü belirtiyor. Halk içerisinde büyüyen bir sabırsızlığın işareti olarak binlerce kişi 23 Şubat 2020’de Kazablanka sokaklarında yürüyüş yaparak satın alma gücündeki düşüşü, yolsuzluktaki artışı ve insan haklarındaki kötüleşmeyi protesto etti. Khalid iç çekerek şunları söylüyor: “Faslılar o kadar etkilendiler ki artık hiçbir şeye inanmıyorlar. Hiç umudumuz kalmadı; bekliyoruz. Belki Lübnan’daki Hirak örneği bize ilham verecektir.” Fas’ın kendini bulmaya çalıştığı bu atmosfer, Tunus devlet başkanı Zeynel Abidin Bin Ali rejiminin son yıllarını hatırlatıyor. Tunus o dönemde, Ben Ali’nin eşinin ailesi Trabel si’lerin boyunduruğu altında yaşıyordu. Bir dönemin sonu mu yaklaşıyor? Kralın davranışları da bazı sorulara yol açıyor. 6. Muhammed, ne babasının yakın dostu Jacques Chirac’ın Eylül 2019’daki cenazesine, ne de ekim ayında Soçi’de gerçekleşen ve yerine hükümetin başını yolladığı RusyaAfrika zirvesine katıldı. Etrafı 2 bin kişilik kraliyet kabinesiyle çevrili olan Kral, boş siyasi vaatler dışında ne düşünmekte? Sessizliği gelecekteki önemli değişimlerin habercisi olabilir mi? Giderek daha da belirsizleşen bir geleceğe sahip Fas’ın dikkatli bir gözlemcisi olan gazeteci Omar Radi şöyle söylüyor: “Size kralın ülkenin çimentosu olduğunu söyleyenler aynı zamanda mevcut sistemde hâlâ kaybedecek bir şeyleri olanlardır.” (*) Gazeteci Çeviri: Zeynep Peker 1 Referans makale: Kader Abderrahim ve Zakya Daoud, “Fas gerçekten değişiyor mu?”, Le Monde diplomatique, Şubat 2000. 2 “Taç giyme töreni: 6. Muhammed’in konuşma metninin tamamı”, Atlas Info, 29 Temmuz 2019, https://atlasinfo.fr 3 JeanPierre Séréni, “Fas ekonomisi. “İyi ama (çok) daha iyi olabilir”, Orient XXI, 24 Şubat 2020, https://orientxxi.info 4 La Vie éco dergisi, Kazablanka, 28 Ocak 2020. 5 Agenc Ecofin, GeneveYoundé, 22 Şubat 2020. 6 Doing Business, 24 Ekim 2019, https:// francais.doingbusiness.org 7 “İnsani Gelişme Raporu 2019”, BM Kalkınma Programı UNDP, Aralık 2019, http://hdr.undp.org 8 Rahma Bourqia, “Fas’ta okulu yeniden düşünmek ve yeniden kurmak :20152030 stratejik vizyonu”, n° 71, Nisan 2016. 9 Referans makale: Lire Juan Goytisolo, “JemaaelFna, insanlığın sözlü mirası”, Le Monde diplomatique, Haziran 1997. 10 Ignacio Cembrero, “6. Muhammed, Fas Kralı’nın şaşırtıcı devamsızlığı”, Orient XXI, 23 octobre 2017. 11 “6. Muhammed MarakeşAgadir demiryolu hattı projesini duyurdu”, Bladi.net, 7 Kasım 2019, www.bladi.net 12 Referans makale: Pierre Daum, “Kralı yüzünden şaşkına dönen Fas”, Le Monde diplomatique, Ekim 2016. 13 Mohammed Benmoussa, “2020 mali yasasının sosyopolitik okuması”, Le Desk, 27 Ekim 2019, https://ledesk.ma 14 Referans makale: Aboubakr Jamaï, “Rif, Fas’ta Kral’a meydan okuyor”, Le Monde diplomatique, Temmuz 2017. 5 6 nisan 2020 Koronavirüs sebebiyle sokaklar yalnızlığa büründü. Hemen şimdi!.. SERGE Halımı Baş tarafı 1. sayfada Almak istediğimiz tüm kararları yeniden gündeme taşımak ve dikkatleri üzerimize çekmeden yürürlüğe koymak için çok iyi bir gün.” Bunları yazarken, terörizmle mücadele bahanesiyle sürekli temel özgürlükleri hedef alan kısıtlamaları, Irak savaşını ve AngloAmerikan kararının neden olacağı sayısız felaketleri düşünmüyordu. Yirmi yıl sonra, şekillenmekte olan “şok stratejisini” tahmin etmek için şair ya da kâhin olmak gerekmiyor. “Evde kal” ve “sosyal mesafe”nin sonucu olarak, tüm sosyal sorumluluklarımız toplumlarımızın hızlandırılmış dijitalleşmesi ile altüst olabilir. Kamu sağlığı söz konusu olan acil durum, internet olmadan yaşamanın hâlâ mümkün olup olmadığı sorusunu daha da mühim veya tamamen yersiz hale getirecek (2). Zaten herkesin kimlik belgesiyle dolaşması gerekiyor; yakında bir cep telefonu bu yönde sadece yararlı olmakla kalmayıp aynı zamanda kontrol amacı doğrultusunda zorunlu olacak. Potansiyel kontaminasyon kaynağı olan madeni ve kâğıt paralar yerine kamu sağlığı için garantör rolünü üstelenen banka kartları, her alışverişin listelenmesine, kaydedilmesine ve arşivlenmesine sebep olacak. Çin usulü “sosyal kredi” veya “gözetim kapitalizmi” karşısında hiçbir kanunu çiğnemediğimiz takdirde sahip olduğumuz devredilmez ve vazgeçilmez olan iz bırakmama hakkımızın tarihi çöküşü söz konusu. Bu gerçek aklımızda ve hayatımızda şekillenmeye başlıyor ve tepki olarak karşısında sadece olgunlaşmamış bir ergen isyanını buluyor. Koronavirüs öncesinde, kimlik bilgileri paylaşılmadan trene binmek zaten imkânsızdı; internet bankacılığı kullanmak için cep telefon numaranızı bankanıza bildirmeniz lazımdı, dışarda dolaşmak ise kameralar tarafından kayda alınabileceğiniz anlamına geliyordu. Yaşadığımız sağlık kriziyle birlikte yeni bir adım daha atıldı. Paris’te insansız hava araçları girişi yasak ilan edilen bölgeleri gözetliyor. Güney Kore’de, bazı sensörler kişinin vücut sıcaklığı toplum için tehlike oluşturduğunda yetkilileri uyarıyor. Polonya’da, vatandaşlar evde olduklarını ispatlamak için cep telefonlarına bir uygulama indirmek veya ansızın polis kontrolleri arasında seçim yapmak zorundalar (3). Felaket zamanlarında, bu tür izleme tedbirleri popülerdir. Fakat zamanla onları doğuran koşullar yok olsalar bile, bu uygulamalar hayatta kalırlar. Belirlenen ekonomik çalkantılar da özgürlüklerin sınırlandığı bir düzeni pekiştiriyor. Kontaminasyonu önlemek için dünya çapında milyonlarca gıda işletmesi, kafe, sinema ve kitapçı kapatıldı. Bunların eve teslim hizmeti veya sanal içerik satma şansları yok. Krizden sonra kaçı yeniden kapılarını açacak? Bununla birlikte, yüz binlerce şoför ve işçi alımına hazırlanan Amazon veya 150 bin “ortak” istihdamını açıklayan Walmart gibi perakende devleri için işler daha da parlak olacak. Oysa zevklerimizi ve seçimlerimizi onlardan daha iyi bilen kim var? Bu anlamda, koronavirüs krizi, dijital kapitalizme karşı son direniş odaklarının orta dan kaldırışına ve temassız bir topluma geçiş için prova oluşturabilir (4). Tabii ... Sesler, hareketler, partiler, halklar, devletler önceden yazılmış bu senaryoyu bozmadıkça. “Politika beni ilgilendirmiyor” diyenler yaygın. Fakat doktorlara hangi hastaları kurtarmaya ve hangilerini kurban etmeye karar vermelerini dikte edenin de politik seçimler olduğunu herkes anlayana kadar. Tam da bu noktadayız. Bu durum, yıllardır sağlık personelinin daha az tehdit altında olan bölgelere veya daha kârlı işlere göç ettiğine şahit olan Orta Avrupa, Balkanlar ve Afrika ülkelerinde daha geçerlidir. Burada da seçimler doğa yasaları tarafından dikte edilmiyor. Bunu bugün şüphesiz daha iyi anlıyoruz. Karantina, herkesin durup düşündüğü bir zamandır ... ‘Stratejik bağımlılığa son verelim’ Harekete geçme endişesi ile hemen şimdi. Çünkü Fransız Cumhurbaşkanı’nın önerdiklerinin aksine, mesele artık “dünyamızın dahil olduğu kalkınma modelini sorgulamak” değil. Cevap apaçık ortada: Mesele bu modeli değiştirmek. Hemen şimdi. Mademki “korumamızı başkalarına devretmek aptallık” o zaman “özgür ve bozulmamış bu piyasayı” korumak için stratejik bağımlıklarımıza son verelim. Macron, “kopma kararları”nı açıkladı. Ama gerçek şu ki alınması gerekli kararlar asla almayacak. Ulusal egemenlikleri feda eden ve rekabeti mutlak değer olarak tutan Avrupa Birliği’nin serbest ticaret anlaşmalarının sadece geçici olarak askıya alınması değil, kesin olarak feshedilmesi gerek. Hemen şimdi. Artık herkes dünyanın dört bir yanına uzanan tedarik zincirlerine hastaların, hastane personelinin, kuryelerin ve kasiyerlerin yaşamlarının bağlı olduğu milyonlarca tıbbi maskeleri ve ilaçları emanet etmenin maliyetini biliyor. Ayrıca artık herkes ormansızlaştırmanın, delokalizasyonların, atık birikimin, sürekli sirkülasyonun nelere mal olduğunu da çok iyi biliyor. Paris her yıl nüfusunun on yedi katından fazla, yani 38 milyon turisti ağırladığı için alenen seviniyor. Bundan böyle, korumacılık, ekoloji, sosyal adalet ve sağlık birbiriyle bağlantılı kavramlardır. Birlikte ve şimdiden, yeni bir kopma programı empoze edebilecek kadar güçlü bir antikapitalist siyasi koalisyonun kilit unsurlarını oluşturuyorlar. Çeviri: Elvan Akansu Kara (1) Serge Halimi, “Liberal dogmaların enkazı” ve Frédéric Lordon, “Wall Street’in sosyalist olduğu zamanlar”, Le Monde diplomatique sırasıyla Ekim 1998 ve Ekim 2008. (2) Julien Brygo, “Hâlâ internet olmadan yaşayabilir miyiz? “, Le Monde diplomatique, Ağustos 2020. (3) Samuel Kahn, “Karantinadaki Polonyalılar evde olduklarını kanıtlamak için selfie çekmeleri gerekiyor”, Le Figaro, 24 Mart 2020. (4) Craig Timberg, Drew Harwell, Laura Reiley ve Abha Bhattarai, “Yeni koronavirüs ekonomisi: Nasıl çalıştığımızı ve yaşadığımızı yeniden şekillendiren devasa bir deney”, The Washington Post, 22 Mart 2020.