Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Days
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
2 MART 2020 6 ModI hükümetİNİN ‘VATANDAŞLIK YASASI DEĞİŞİKLİĞİ’ TARTIŞMALARIN MERKEZİNDE Assam’da, Hint toplumu ‘sığınmacılara’ karşı Pıerre Daum* Yeri kolay bulamayacağımız ko nusunda uyarılmıştık. Assam’ın başkenti Guwahati’nin ilk şafak ışığında yola çıkarak Himalayalar’dan gelip Bengal Körfezi’ne akan bu güçlü nehir Brahmaputra’nın sol kıyısında iki saat boyunca batıya doğru Bangladeş tarafından ilerliyoruz. Hindistan Birliği’nin en kuzeydoğusunda yer alan Assam, 29 federal eyaletin en küçüğü 1.35 milyar nüfusun sadece 35 milyonu veya yüzde 2.7’si. Kaotik bir kırsal alanla çevrili ve giderek daha betonlaşan yaklaşık yüz kilometreden sonra, bir tabela sağdaki Matia köyünü gösteriyor. Bir gün önce, bize rehberlik edecek Guwahatili genç antropolog ani bir kararla vazgeçti. “Üzgünüm, bu çok tehlikeli! Her yerde polis var. Kamp civarında bir gazeteciye eşlik ederken yakalanırsam, hapishaneye girebilirim, hayatım mahvolur!” dedi. Beton duvarlarla çevrili Mahmudul’un şoförlüğünde Matia’dan aracımıza aldığımız Müslüman bir öğretmenle adından bahsetmemizi istemiyornehir yönünde biraz daha ilerliyoruz. Aniden, solda, büyük bir ağaçlık alan ortasında yaklaşık on metre yüksekliğindeki muazzam bir kırmızı beton koruma duvarı ile çevrili olan inşaat halindeki binaları görüyoruz. Koruma duvarı, demir çubuklar üstüne dikenli tel çekilmek üzere tasarlanmış, biraz daha alçak bir ikinci duvar ile çevrili. İki duvar arasına her yüz metrede bir sarı boyalı gözetleme kuleleri yerleştirilmiş. Rehberimiz toplam yüzeyin “yedi futbol sahası” büyüklüğünde olduğunu belirtiyor. Bu yepyeni tutuklu göçmen kampı şu anda yalnızca bu eyalette bulunuyor ve varlık nedeni Assam Ulusal Vatandaşlık Sicili’ne (NRC) kaydı alınmayan kişiler. Ağustos 2019’da Hindistan Yüksek Mahkemesi’nin yayımladığı listede bulunan 1.9 milyon kişi aniden vatandaşlıklarından ve tüm haklarından men edilip derhal sınır dışı edilmekle tehdit edildi. Assamlılar için onlar komşu Bangladeş’ten gelen “yasadışı göçmenler” ve “doğal olarak” sınır dışı edilmek üzere “evlerine dönmeye” mahkumlar. Dakka hükümeti bu “göçmenleri” ancak Bangladeş vatandaşlıklarının Delhi tarafından kanıtlanması koşuluyla kabul edeceğini açıkladı. Kanıt bulunana kadar Assam Ulusal Vatandaşlık Sicili’ne alınmayan erkekler, kadınlar ve çocuklar, geçici süreyle bu kampta tutulacak. Aynı nedenle ilk Matia kampının tamamlanması muson yağmurları başlamadan, gelecek haziran ayına planlandı. Bir düzine kamp projesi ise yürürlükte. Göçmenler için istenen kanıtların sağlanması aslında imkânsız ve geri dönmeye hiç niyeti olmayan bu insanların kaderi, hayatlarının geri kalanını bu kamplarda geçirmek. Ama bu durum Assam’da kimseyi duygulandırıp harekete geçireceğe benzemiyor. Kampa üç kilometre mesafede bir Hindu köyü Gopalpur’da tanıştığımız 60 yaşlarında çiftçi olan Panindra Das, “Bangladeş onları geri almazsa, bu kampa gitmeleri gerekir” diyor. “Her şeyden önce, hükümet erkekleri kadınlardan ayırmaya gayret etmeli! Aksi takdirde çocuk sahibi olurlar ve sorun daha da büyür.” Yandaki Müslüman köyün sakinleri de aynı hikâyeyi tekrarlıyor. Ailesinin hayatta kalması için küçücük tarlasına ek olarak günde yalnızca 200 rupi (2.5 Avro) gelir getiren bir çekçek sahibi Jalbahar Ali: “Yasadışı göçmenler insandır, onları öldüremeyiz,” diye konuşuyor. “Ancak varlıkları yasadışı. Bu yüzden yerli nüfustan ayrılmalıdırlar. Onları kamplara yerleştirmek iyi fikir. Öte yandan, çalışmak zorundalar, çünkü onları beslemek bizim işimiz değil.” Merkezi hükümet ise Matia’yı “bir hastane, bir okul ve çocuklar için bir oyun alanı” ile donatılmış ve “insanlık ilkeleri” üzerine kurulmuş, örnek bir gözaltı merkezi gibi sunuyor. “Asya’nın en güzel kampına sahip olduğumuz doğrudur!” diyor gururla Das. Bölgedeki birçok köylü bu şantiyede günde 350 rupi için (3.75 Avro, asgari ücretin iki katı) çalışıyor. Yetkililer söz konusu “uyruğu olmayan” kişilerin dini aidiyetlerine ilişkin hiçbir rakam vermemiş olsa da topluluğun üçte ikisini Hinduların ve üçte birini Müslümanların oluşturduğunu tahmin ediyor. Nüfusunun yüzde 34’ü Müslüman olan Assam’ın demografik bileşimi Hindistan’daki en yüksek oranlardan biriyle (ulusal düzeyde yüzde 14) orantılı. Her on yılda bir nüfus sayımı yapılırken herkesin dinini belirtmesi isteniyor ancak uyruğunu belirtmesi istenmiyor. “Yasadışı 11 Aralık 2019’da oylanıp 10 Ocak 2020’de yürürlüğe giren Vatandaşlık Yasası Değişikliği (CAA) ülke çapında büyük bir protesto dalgasına neden oldu. göçmenlerin” Bangladeş’ten geldiği ve bu nedenle mutlaka Müslüman olduğu fikri yaygın olarak paylaşıldığı için dışlananların büyük bir kısmını Hinduların oluşturduğu gerçeği herkesi şaşırttı. Hindulara yönelik düzenleme 1971’de Pakistan’dan şiddet olaylarıyla koparak kurulan Bangladeş, nüfusunun yüzde 90’ını kapsayan İslam dinini 1988 (1) Anayasası’na resmi devlet dini olarak geçirdi. Dışlananlar arasında Hindu oranının yüksek olmasına öfkeli ve altı yıldır alenen Müslüman karşıtı (2) bir politika izleyen Narendra Modi hükümeti, Vatandaşlık Yasası’nın eski bir değişiklik taslağını acilen yürürlüğe koydu. Bu yeni düzenleme Hindistan, Pakistan, Afganistan ve Bangladeş’teki şeriat zulmünden kaçmak için Hindistan’a yasadışı girdiğini beyan eden tüm Hindulara vatandaşlık veriyor. Bu, NRC’den men edilen tüm Hinduların fiili olarak yeniden alınmalarına olanak tanıyor. Ve de tutuklu kamplarının Müslümanlara ayrılmasını sağlıyor. 11 Aralık 2019’da oylanıp 10 Ocak 2020’de yürürlüğe giren bu Vatandaşlık Yasası Değişikliği (CAA) ülke çapında bir protesto dalgasına neden oldu ancak eylemler her zaman aynı nedenlerle yapılmıyor. Haydarabad’da yaşayan Müslüman aydınların ateist ve solcu figürü Huma Kidwai endişeli bir ses tonuyla “Bugünün Hindistan’ı 1933’ün Almanyası!” diyor. “Sadece Yahudileri, Müslümanlarla değiştirin”. Delhi’de görüştüğümüz eski bir üst düzey devlet memuru, insan hakları aktivisti Harsh Mander de aynı endişeyi ifade ediyor: “Başbakanımız Narendra Modi, kurucuları Adolf Hitler’e ve Avrupa faşizmine açıkça hayran olan neredeyse yüzyıllık bir ideolojik hareket olan RSS’den geliyor [Rashtriya Swayamsevak Sangh Ulusal Gönüllüler Örgütü]. Gandi’yi öldüren suikastçının beyni bu ideolojiyle yıkanmıştı. Mahatma Gandi her dinin eşit olarak korunduğu ve saygı duyulduğu laik bir Hindistan istemesine rağmen; RSS’nin hedefi her zaman Müslümanların ve Hıristiyanların ikinci sınıf vatandaşlar olduğu Hindu bir Hindistan oldu ve olmaya devam etmekte.” Assamlıların yüz binlerce insanı hayatlarının geri kalanı boyunca kamplara kapatmakta bir mahsur görmemelerinin nedenini anlamak için biraz tarih ve coğrafya bilgisi gerekiyor. Verimli topraklar bakımından zengin ve nüfus sayısı düşük olan Assam, Hindistan’ın Bangladeş’in heybetiyle çevrili coğrafi bir uzantısı. 1947’de ülkenin bağımsızlığı ve din temelinde bölünmesi sırasında devasa Bengal ikiye ayrıldı: çoğunluğu Hindu olan Batı bölgesi Hindistan’a (Batı Bengal) ve Doğu bölgesi Pakistan’a bağlandı. Sonradan Bangladeş olan bu “Doğu Pakistan” nüfusu, çoğunlukla Müslüman. Ancak daha da Doğu’da bulunan Assam, Hindistan’a bağlandı. Yirmi dört yıl sonra doğu Pakistanlılar (aslında Bengalliler) bağımsızlıklarını Pakistan’ın merkezi gücüne karşı en az bir milyon ölü verdikleri kanlı bir savaşla kazandı. Çatışma birkaç ay sürse de 25 Mart 1971 Bangladeş’in kuruluşunun resmi tarihi oldu. Sınır ötesi hareketlilik ve şiddet konu sunda Assam uzmanı olan Mirza Zulfikar Rahman, “Çok uzun süredir sınırları olmayan çok hareketli bir bölgedeyiz” diyor. “İngiliz sömürgecisi 19. yüzyılın sonu ve 20. yüzyılın başlarında Brahmaputra vadisine yerleşik ve ortak dili Asamca olan kabileler tarafından zaten yabancı olarak kabul edilen, Hindu ve Müslüman yetkililer ve işçiler getirildi.” 1971 savaşı, barış sağlandıktan sonra evine dönebilen kişi sayısı bilinmeden tüm dini inançlardan oluşan birkaç milyon insanın savaştan kaçan toplu bir nüfus göçüne neden oldu. “Her halükârda ve özellikle de Assam’ın Bangladeş’ten daha fazla araziye sahip olması nedeniyle göç hareketi daha sonraki on yıllar boyunca da devam etti.” Toplu göç dalgasının bir nedeni de doğal konumu geçişlere müsait sınır şeridinde hiçbir kısıtlayıcı önlemin alınmaması oldu. 1979 yerel seçimleri sırasında, Assamlılar bazı bölgelerde listelerdeki seçmen sayısının iki katına çıktığını fark ettiler. Guwahati aydınlarının önde gelen isimlerinden 81 yaşındaki Profesör Hiren Gohain (3), “İnsanlar tüm bu yabancılar tarafından çevrelenmekten, dil ve kültürlerinin kaybolmasından çok korkuyorlar” diye açıklıyor. Köylü katliamları ile devlete karşı şiddet eylemlerine karşı “Assam harekâtı” altı yıl sürdü (855 militan kuvvet güçleri kurşunlarıyla öldü) ve 1985’te “Assam anlaşması” yapıldı: Delhi, barış sağlanması karşılığında, 25 Mart 1971’den sonra gelen tüm Bangladeşlilerin nüfus sayımını düzenlemeyi ve onları evlerine göndermeyi taahhüt etti. Cambridge mezunu olan, Guwahati Üniversitesi’nde İngiliz edebiyatı profesörlüğüne yükselen Hiren Gohain, “Bir uzlaşma oldu. Birçok Assamlı uzlaşmanın daha erken bir tarihte olmasını tercih ederdi” diyor. Fakat Hindistan hükümeti gerçekte hiçbir şey yapmadı. On yıllar geçti. Bu “yasadışı göçmenler” yerleşik konuma gelerek ailelerini kurdular ve bu durum Assam’ın aldatılmışlık hissini arttırdı. Nüfus sayımı karmaşası Daha sonra şiddet yeniden başladı, 2013 yılında (Modi’nin iktidara gelmesinden bir yıl önce) Yüksek Mahkeme, merkezi hükümeti bu nüfus sayımını düzenlemeye nihayet zorladığında, Assamlılar söz konusu nüfus sayımını kendi sorunlarına çok uzun zamandır beklenen çözüm olarak gördü. Beş yıl süren operasyonda iki büyük sorunla karşılaşıldı: soyadlarının nüfus dizinine belirsiz şekilde kaydedilmiş olması, hatalı kaynak verileri ve hepsinden önemlisi güvenilir verilerin olmaması. Aslen Hindistan’ın bu bölgesinden (4) olan New York Bard Koleji’nde siyaset bilimi profesörü ve bölgeyle ilgili sayısız eserin yazarı Sanjib Baruah, “Modern bir ülkenin vatandaşlarının kesin listesini bilmek istemesi anlaşılabilir bir durum. Fakat, birkaç yüzyıl boyunca vatandaşlarını kendi topraklarında yaşayan yabancılardan açıkça ayırmayı üstlenen Fransa gibi ülkelerin aksine, Hindistan’ın ne dijital bazda ne de kâğıt üzerinde kimin Hint olup kimin olmadığını açıklığa kavuşturacak bir veri tabanı yok.” Her birey ailesinin Assam’a, sınır ta rih olarak kabul edilen 25 Mart 1971’den önce yerleştirildiğini kanıtlayan belgeleri toplamaya çağrıldı. NRC’deki bu kaos ortamında, sahte belgeleri en uyanık olanlar kolayca elde etmeyi başarırken Assamlı ve bölgede ünlü bir Müslüman avukat olan Syed Burhanur Rahman, gelinen noktayı şu sözlerle kınıyor: “En fazla zorluk çekenler en yoksul köylüler oldu ve birçok insan NRC’den haksız yere dışlandı. Kabul edilme şanslarının hiç olmadığını düşünerek kayıt bürolarına gitmeyenlerden bahsetmiyorum bile.” Ama çoğu Assamlı, NRC’nin iyi bir çözüm olduğunu ve yanlışlıkların gelecek aylarda düzeltileceğini düşünmeye devam ediyor. Dışlananlar ne olacak? Bir BT servis şirketinde halkla ilişkiler müdürü olarak çalışan modern görünümlü genç bir kadın olan Taralim N: “Hükümet daima bize onları evlerine geri göndereceğini söyledi” diyor. “Eğer Bangladeş bunları istemiyorsa sorumluluk bende değil hükümette!” Onların kamplara kapatılmalarını da onaylıyor musunuz’ diye soruyoruz. “Evet, bu konuyla ilgili bir sorunum yok!”, diyor gülümsemeyle. “Liberal”(ilerici), antiRSS ve NRC yanlısı olduğunu iddia eden Gohain itiraf ediyor: “Bu durum benim vatandaşlarımın insanlık değerlerinden yoksun oldukları görünümü verebilir. Ancak Delhi tarafından onlarca yıldır hor görülme duygusuna ağır bir ekonomik kaygı ekleniyor: iki milyon köylümüzün toprağı yok ve işsizlik oranımız yüzde 15. İnsanlar hayatta kalma mücadelesi veriyor.” Profesör Baruah vurguluyor: “Ve dikkat edin! Assamlıların çoğunluğu ‘yasadışı’ Hindular ve ‘yasadışı’ Müslümanlar arasında bir ayırım yapmıyor.” Bu ayrım yoksunluğu belki de profesörün düşündüğü kadar zor değil. Bu eyalette yapılan çok sayıda röportajda, muhataplarımızın çoğu gerçekten de “bunun din ile ilgisinin olmadığını” savunuyor. Herkes “Müslümanlar kadar Bangladeşlilerin ve Hinduların da” işten çıkarılmasını (veya hapsedilmesini) isterken (İngiliz sömürgeciliği sırasında gelen) “Bengalliler” kalma haklarını korudular. Kaldı ki onlar ciddi bir asimilasyon gayreti sergiledi ve bugün Assamcayı anadilleri gibi sahipleniyor. Ancak mutabakata dayalı bu söylem ardında genellikle “Bangladeşli” eşittir “Müslüman” kanaatini gizliyor. Guwahati şehir merkezindeki güzel bir konukevinin (Hindu) sahibi Pranjit Sandilya “Yabancılar Bangladeşlilerdir” diye açıklıyor. “Onlar sefil, milyonlarca insan bizim ülkemize daha iyi bir yaşam arayışıyla geldi. Ne yazık ki, bu insanların Müslüman olduğu gerçeği aşikâr. Ve hepsinin birden çok karısı ve onlarca çocuğu var. Kendimizi tehdit altında hissetmemiz normal değil mi?” Gerçekle tamamen çelişkili olmasına rağmen bu izlenim Hindistan’da çok yaygın. Haydarabad’daki Nalsar Üniversitesi ekonomi profesörü Amir Ullah Khan, “Çokeşlilik Müslümanların yüzde 0.006’sını kapsıyor ve genel nüfus için 2.3’e kıyasla onların doğurganlık oranları 2.7’dir. Bu oran farkı o insanların ülkenin en yoksul kesimine ait olmasıyla açıklanmaktadır. Ekonomik refahları artıkça çocuklarının sayısı azalıyor.” Hindoustan Times gazetesinin yerel muhabiri, Müslüman olan Sadiq Naqvi için, “Sokaktaki insanlar aksini iddia etseler de size ‘yasadışı göçmenler’ derken, kafalarında var olan takkeli Müslüman imgesiyle konuşuyor. İngilizler tarafından getirilen ‘eski’ Müslümanlara gelince, onlar NRC’yi ve ‘yenilerin’ sınır dışı edilmelerini destekliyor, çünkü kendilerini kötülerden ayrılması gereken iyiler olarak görüyorlar. Bu ayrımdan sonra ırkçılığa maruz kalmayacaklarını ve başlarını tekrar dik tutarak yürüyebileceklerini düşünüyorlar.” Bu karışıklık, Delhi’de iktidardaki RSS’in Modi liderliğindeki siyasi vitrini olan Bharatiya Janata Partisi (BJP Hint Halk Partisi)) liderleri tarafından tüm Hindistan genelinde körükleniyor. Bu parti on yıllardır, “sığınmacılar” söylemini kullaniyor ve onlari “teröristler” ile aynı kefeye koyarak ülkeyi içeriden kemiren “termitler”le kıyaslıyor. BJP bu söylem ile Assam’da 2016 yerel seçimlerini kazandı. Guwahati’den genç bir şehir plancısı olan Sumit Baruah, “kampanya sırasında BJP adaylarının mikrofona “Assam’a sızan tüm Bangladeşlileri avlayıp” evlerine göndereceklerini bağırdıklarını, seyircilerin ise sevinç çığlıkları attığını hatırlıyor. Müslümanlara baskı BJP neredeyse yetmiş yıldır Hint siyasi sahnesine hâkim olan Kongre Partisi’ni oy pusulası karşılığında Müslümanlara özel haklar vermekle suçluyor. Assam versiyonunda suçlama, “milyonlarca” seçmen kartının dağıtılmasıyla sığınmacıların bir “oy bankası” olarak kullanılmasını içeriyor. Bugün tanıştığımız herkes tarafından mutlak bir gerçek olarak ele alınan fikir bu. NRC’nin yargıtay tarafından yetkilendirilmesinden sonra Assam’da iktidara gelen Modi, CAA’nın da reformu ile desteklediği bu menzilde, hedefine ulaşmak için korkunç bir verimlilik aracı görüyor: Müslümanlarından arınmış bir Hindistan. Bu ilk deneyim sırasında karşılaşılan devasa teknik zorluklara rağmen, Modi’nin güçlü sağ kolu olan İçişleri Bakanı Amit Shah, NRC uygulamasını tüm ülkeye yaymayı planladığını açıkladı. Hükümet, anayasanın kabul edildiği 26 Ocak 1950’ye kadar geri dönebilen bir son tarihle, Hindistan genelinde gözaltı kampları inşasını düşünmeye başladı. (*) Gazeteci Çeviri: Diane Dilek Cat (1) Referans makalesi Lire JeanLuc Racine, “Cihat tehlikesi Bangladeş’e yayılıyor”, Le Monde diplomatique, Aralık 2016. (2) Referans makalesi Lire Christophe Jaffrelot, “Hindistan’da, felaket bir bilanço ile seçimler nasıl kazanılır”, Le Monde diplomatique, Mayıs 2019. (3) Hiren Gohain, Zaman eğrisinde mücadele, Bhabani Books, Guwahati, 2020. (4) Sanjib Baruah, “Ulus Adına: Hindistan ve Kuzeydoğusu”, Stanford University Press, 2020.