Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
bakın ve "şeylerin hanedanlığı"nın kudretinin farkına varın. Bize hizmet etsin diye aldıklarımıza hizmet etiğimiz, yaşam alanımızı onlara teslim etiğimiz bir dünyada yaşıyoruz. Mutlu muyuz? AL GİTSİN YER BULUNUR NASILSA İHTİYAÇ OLUR Stufocation. Sözlüklerde geçmeyen bu kelime, aslında az önce bahsetiğimiz o olağanüstü yığının oluşum pratiğini tarif ediyor: Alıp alıp bir yerlere sokuşturma. İhtiyacımız olsa da olmasa da, giysi de obje de. Alıp yer bulamamak, almadan duramamak. Yazar ve trend analizcisi James Wallman, üzerine kitap yazdığı kavramı şöyle tanımlıyor: “Stufocation, bugüne kadar adlandırılmamış olsa da, herkesin mağdur olduğu, günümüzün en şiddetli, en sıkıntılı mevzularından biri. Sana, bana, topluma dair; sahip olduklarımızın varlığımızı zenginleştirdiğini hissetmek yerine, onlar tarafından boğulduğumuzu hissetme hali. Böylesine meşgul hayatlarımızda, yığınlar altında yaşamak, yani 'daha fazlası' artık daha iyi değil. Daha kötü. Maddelerden bunalmış ve boğulmuşuz, stufocation’ı yaşıyoruz.” Tüketelim derken bakın nasıl tükeniyoruz Bize hizmet etsin diye aldıklarımıza hizmet ettiğimiz, yetmezmiş gibi yaşam alanımızı da onlara teslim ettiğimiz bir dünyada yaşıyoruz. Tüketelim derken tükeniyoruz. Stuffocation: Sahip olduklarımızın varlığımızı zenginleştirdiğini hissetmek yerine, onlar tarafından boğulduğumuzu hissetme hali. 21. yüzyılın adı konulmamış illeti, hepimiz mağduruz. "Todo tu vida no cabe en un piso." Hayatınızın tümü bir eve sığmaz. Madrid’de bir metro yolcuğu sırasında karşımda duran ilandan öğrendim ki, hatada 15 euro’dan başlayan iyatlarla, gönül rahatlığıyla, kendi saklama birimimi kiralayabilirim. Çünkü Bluespace bir depodan fazlası. Londra’da mı yaşıyorsunuz? O zaman Big Yellow yanınızda. Onun da motosu: "Hayatınızda biraz yer açın." Ve İstanbul için depolama vakti: My Depo. "Eşyalarınız için hiç yeriniz kalmadı mı? Eşyalarınızı ambalajlayıp naklinizi yapalım. Siz keyinize bakın.” Bireysel depo hizmeti, dünyada milyar dolarları bulan bir endüstri haline geldi. Sörf yapıyorsanız ve evinizde sörf tahtanıza yer yoksa, amenna. Parke mi cilalanacak? Bu sürede eşyaları koyacak yer arıyorsanız, bu hizmet bir nimet. Peki ya oynanmayan oyuncaklar, giyilmeyen giysiler, okunmayan kitaplar, kullanılmayan elektronik aygıtlar, modası geçmiş çeyizler, biblolar… Farkında mısınız? Boyumuzdan, odamızdan, evimizden öyle büyük almışız; dünya malını öyle bir sırtlanmışız ki, bir yaşama sığmıyoruz. ŞEYLERİN HANEDANLIĞI Kaliforniya Üniversitesi Los Angeles'ın (UCLA) antropoloji bölümünde modern hayat üzerine yapılmış en kapsamlı araştırmalardan birinden çıkan sonuç şu: Global tarihin en zengin maddi toplumunda yaşıyoruz. Ortalama aile başına, herhangi bir önceki topluma kıyasla ışık yılından fazla malımız var. Araştırma yapılan orta sınıf evlerin en küçüğü yaklaşık 90 m² ve bu ölçülerdeki bir evin yalnızca oturma odası ve banyosundaki "şey" sayısı 2 bin 260. Bu rakam, UCLA’li antropologların getirdiği sayım kuralları gereği, sayım yapanın yalnızca ayakta durduğunda gördüğü şeyleri kapsıyor. Fincanların içine sıkıştırılmış, dolaba tıkıştırılmış şeylere dokunulmamış. Araştırmaya göre her evde örneğin ortalama 39 çit ayakkabı, 90 DVD, 438 kitap ve dergi var. 10 aileden 9’u eve sağmayanları garajda saklıyor ve dörte üçünün garajında arabalarına yer yok. Üstüne üstlük, malın mı var derdin var. Zira annelerin evdeki eşyalarla uğraştıkları sırada stres hormonlarında ani yükselmeler gözlenmiş. Araştırmanın sonuçlarına göre, bugün "material saturation" yani materyal doygunluğun zirvesinde hayat sürüyoruz ve bu yaşam stili beraberinde "extraordinary cluter" yani olağanüstü yığılmayı getiriyor. Araştırma ABD'de yapılmış olsa da, etrafınıza alıcı gözle bir bakın; DAHA AZLA DAHA FAZLA YAŞAM James Wallman, BMW, Google, Burberry, Nike gibi irmalara gelecek üzerine danışmanlık veren, Oxford Üniversiteli bir fütürist. Wallman’a göre geleceği görmek için kahin olmak gerekmiyor; Amerikalı fütürist William Gibson’ın sözünü savunuyor: “Gelecek zaten geldi, yalnızca yeterince eşit dağıtılmadı.” Wallman, Penguen yayınlarından çıkan "Stufocation. Daha Azla Daha Fazla Yaşam" kitabını 10 bin saatlik trend analizi ve gelecek öngörüsü araştırmaları üzerinden yazmış. Peki, daha mutlu bir bugün ve gelecek için materyalizmi neden geride bırakmalıyız? Neden "şey"lerimizden yakayı kurtarmalıyız? James Wallman, “Oliver James gibi bir psikolog ya da Alain de Boton gibi bir ilozof dünya malından vazgeçmenizi, çünkü "şey"lerin bize mutluluktan çok stres getireceğini söylüyor,” diyor. Oliver James tatminsizliğin getirdiği bu probleme "aluenza" diyor: Aluenza, duygusal fekalete dönüşüyor. Kapitalizm aluenza’yı körüklüyor. Daha fazla aluenza’yla daha fazla akıl sağlığı tehdit altında. De Boton’a göre, "şey"ler aracılığıyla milletle aşık atmak bize statü kaygısı olarak geri dönüyor. Almamak çözüm değil, alırken sorgulamak gerekiyor. Şey’lerden saadet beklememeli, onlara duygusal anlamlar yüklememeli. James Wallman, yükselişi önlenemeyen stufocation’a panzehir Zeynep Yapar 8 31 MAYIS 2015