Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
EGE’NİN İMBATI Serdar Kızık serdarkizik@cumhuriyet.com.tr 10 İZMİR İZMİRLİ’NİN FARKI Herkes İzmir’in farkından söz ediyor. Öyle ya kentin coğrafyası, konumu önemlidir, ancak esas olan insandır yine de. Kent, “insanıyla” var olur, bir yanıyla tanımlanır. İzmir’le İzmirli arasındaki ilişki, bütünleşme, örtüşme diğer kentlere göre oldukça farklıdır ki, kimlik tanımlamasında en önemli ölçüttür. Neden İzmir farklı, ya da farklılık ne? Kentin güzelliği, evet. Deniz kıyısında, harika bir körfezde olması, evet. Hadi, imbatı da evet. Gelelim en önemlisine. İnsan dokusu... Doğal olarak uzun yıllar, beş altı, yedi, on kuşaktan bu yana yaşayanlar için coğrafyanın yüzyılların üstüne kurulu kültürel dokusu, önemli bir unsur. Bunun yeni kuşaklara etkisi büyük olacaktır elbet. Öte yandan kentin yakın tarihinde emperyalist işgale uğraması ve efeleri, yurtseverleri, Kuvayi Milliye ve Mustafa Kemal’le 9 Eylül’de kurtuluşa ulaşması, elbet kentliyi biçimlendirecek, etkileyecektir. Hele bu kurtuluş, evrensel bir anlam ve boyut taşıyorsa... Gelelim “emekli kenti” olmasına... Fena mı? İnsanlar yaşamlarının son bölümünü daha huzurlu, daha rahat geçirmek için İzmir’e geliyorsa, bu çok anlamlı bir seçim olmalı. Peki ya göç meselesi? Onun da bir ayrı yönü var, diğer büyük kentlerde görülmeyen. İzmir’e göç eden büyük ölçüde kapalı yaşamıyor, bir biçimde kentle ilişki kuruyor. Kent yabancıyı itmiyor yani, kucaklamaya çalışıyor... Ve asıl olarak şunu söylemeliyim, İzmir’in farkını anlatma adına. Rekabet... Bu kentin örneğin İstanbul’dan, Ankara’dan en büyük farkı, gerek insanlar, gerekse kurum ve kuruluşlar, gerekse sektörler arasında acımasız bir rekabeti yaşamamasında yatıyor. Rekabet yok mu, elbet de var. Ancak diğerleri gibi vahşi ve acımasız değil. Çelmeler, ayak basmalar daha az. Böyle olunca ne öne çıkıyor? Yaşam sevinci. Bence İzmirlilerin diğerlerinden en büyük farkı, daha büyük bir yaşam sevgisine ve coşkusuna sahip olmaları. Şöyle özetleyelim: “Çalışmak için yaşamak değil, yaşamak için çalışmak...” Dünyanın ve Türkiye’nin yaşadığı koşullarda bu değerlendirme çok mu uçuk, çok mu naif kaldı, tartışılır. Ancak böyle bakmak, bir yanıyla hayatı daha anlamlı kılmıyor mu? 9 Eylül gecesi, on binlerin buluştuğu Kordon’daki kurtuluş kutlamalarında sizlere anlatmaya çalıştığım gerçekleri yeniden yaşamak hoşuma gitti. Tiyatrocu Murat Çobangil ve Hakan Dirik’le paylaştığımız sohbete, hiç tanımadığımız Opera Sanatçısı Gökhan ve annesi bir anda katıldı. Bu kadar kolay ve bu kadar rahat yeni insanlarla tanışmak, yarım saat içinde önemli bir yakınlık kurmak Kordon’da... İzmir’in havasından olmalı! O kalabalığa aldırmadan, hiç çekinmeden bir arya ricamızı yerine getiren, İstanbullu bir kıza aşık Gökhan’a ve onu coşkuyla alkışlayan diğer tanımadığımız insanlara teşekkür ederim. İyi ki İzmirliyim... Yeşil Bornova “İzmir’in akciğeri” olan Bornova’da son dört yılda bir milyon metrekarelik yeşil alan yapılması da bu sözü doğrular nitelikte, 110 park ve spor alanlarıyla geçmişteki “asude” dinlenme alanı kimliğini biraz olsun geri kazanmaya yaklaşan Bornova, ağır sanayinin yükünü sırtından atarak vizyonunda turizme ağırlık vermesi durumunda gelişime daha hızlı devam edeceğe benziyor. Tarih, doğa ve özgün mimari belki de İzmir’de en çok Bornova’da görülüyor. Bu anlatılanlardan sonra İzmir’e gelip de Bornova’yı görmemek olmaz artık!