09 Ocak 2025 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

BREZİLYA 13 GÖRÜŞ Yusuf Hacısüleyman yhacisuleyman@yahoo.com RUSLAR GELİP SENİ ALIRLAR2 Alman Turizm Araştırma ve Geliştirme Enstitüsü’nün her yıl yalnızca tek gündem maddelik bir toplantısı olur. Ülkenin önde gelen medya kuruluşlarından köşe yazarları ve araştırmacı gazetecileri, konuyla ilgili devlet veya merkezi hükumet temsilcileri ve dünya turizm sektörü temsilcilerinden oluşur bu yuvarlak masa toplantıları. Almanya’ya gelen Rus turist sayısı 400 bini bulmuş ve turizm otoriteleri Rus turistin beklentilerini, sosyodemografik yapılarını, alışkanlıklarını, geleneklerini öğrenmenin zamanının geldiğini düşünüyorlar. Benden “Ruslar Geliyor” konulu bir sunum hazırlamam istendiğinde “Nasıl yani” dedim? Ruslar çoktan geldi haberiniz yok mu? Tam 15 yıl oluyor, Antalya’ya ilk charter uçağı ineli. Üstelik de Almanların Türkiye için yarattığı turizm potansiyelini 40 yıl yerine, neredeyse 15 yılda tamamlayarak; hem gelen turist sayısı bakımından, hem de parasal, yani harcamalar açısından. Almanya bu olguyu yeni yaşamaya başlıyor. Aslında Rus turist bakımından iki ülkenin farklı cazibe alanları var. Türkiye’ye gelenlerin çoğunluğu, yaklaşık yüzde 80’i deniz amaçlı tatil için gelirken, Almanya’ya giden Ruslar daha çok pahalı konutlar alarak, oralarda yaşamak veya iş kurmak istiyorlar. Özellikle Münih yakınlarındaki göllerin kıyılarında lüks evler alan Ruslar artık Münih kentinin önemli bir turist kitlesini oluşturmaya başlamış bile. Çoğu Alman hoşnut değil, tatilde, özellikle Türkiye, Mısır, İspanya’da veya Thailand’da Ruslarla yan yana şezlonglarda yatmak yetmezmiş gibi bir de şimdi burunlarının dibine evlerine komşu olarak gelmek neyin nesi? Almanların Ruslara karşı bu ön yargısının, daha doğrusu yargısının kaynağına inmek isterken özellikle İkinci Dünya Savaşında iki ülkenin karşı karşıya gelmesi ve bir parçasının koparılmasının yattığını düşünürüm. Ancak bu konuda farklı yorumlar da yok değil. İkinci Dünya Savaşında saldıran taraf Rusya değil Almanya’ydı. Rusya kendini savunmuştu, o halde bundan dolayı olmamalıydı. Gorbaçov’un, Sovyetler dağılırken yapmış olduğu yardım çağrısına tüm Alman halkı seferber olmuş, yardım paketleri hazırlanıp gönderilmişti. Oysa şimdi yardıma muhtaç olanların, gelip aynı yerlerde, üstelik paraları saçarak tatil yapması, eşdeğer görülmesi, hatta bazı yerlerde “Almanlardan daha fazla itibar görmelerinin kıskançlığı mı bu çekememezliği körükledi” şeklinde yorumlar da geldi. Medyanın önde gelen temsilcilerinden birinin manşeti: “İngilizlerden daha beterler… Ruslar, Alman tatilcileri sinir ediyorlar.” Bu konuyu körüklüyor olmasının arkasında bir neden olmalı. Bu nedeni bulursak, sorunu çözmüş oluruz. Peki sorunu çözmek niye bize kalıyor, bize ne Almanla Rus geçinemiyorsa? Çünkü Türk turizminin ikisine de gereksinimi var. O nedenle bizim turizmcilere önümüzdeki dönemlerde “diplomasi” yeteneğini fazlaca kullanmak düşecek herhalde… Aksi takdirde yeni “tatil cumhuriyetleri” mi oluşacak milliyet bazında? Gelecek sayıda… Görülmesi gereken ikinci ünlü tepe; “Sugar Loaf” Şeker tepesi… İncilerle süslenmiş gerdanlık gibi duruyor. Rio de Janeiro kentinin manzaralarının izlenebileceği en önemli yerleri tepeleri demiştim. Yine böyle bir amaç için Sugar Loaf’tayız. Daha doğrusu yine tepeye tırmanabilmek için eteklerindeyiz. “Cable Car” yani teleferik 1921’de yapılmış iki kademeli. Birinci teleferik daha küçük olan tepeye çıkarıyor, ikinci olarak da daha yüksek olanına çıkıyoruz. Aralardaki mesafeler oldukça uzun. Gerek teleferikte gerekse kısa molalar verilen tepelerde etrafı büyük bir hayranlıkla izleyebilir, bol fotoğraf çekebiliyorsunuz. Tırmanış içinde olan dağcıları bile heyecanla izleyebilmek olası. Brezilya’nın doğal man zarası, ferahlığı, size hiç yorgunluk vermeyen rahat yapısı, halkının fakir yaşantısı, mavisi ve yeşili inanın o kadar samimi geliyor ki sanki siz de onlardan birisiniz. Kaldırımlarda, sahillerde kıyı boyu yürüyüş yapan insanlardan birinin koluna girip “Samba” yapıverecekmiş gibi yakın hissedebiliyorsunuz. Tepeleri, sahilleri, kumu, güneşi ve doyulmayan manzaraları, küresel ısınmadan nasibini almış Yağmur Ormanları ile Güney Amerika’nın bu sımsıcak, canlı ülkesinden ayrılıyoruz. rokudur@hotmail.com
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear