26 Haziran 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

8 İSVEÇ İSVEÇ 9 Kuzeyin Venedik’i: Stockholm Yazı ve fotoğraflar: Türey Köse çağınız Stockholm’e inerken, önce maU viyeşil bir mucizeye “merhaba” diyorsunuz. Denizin üzerine serpiştirilmiş adalar, adacıklar, adaların arasında kanallar, köprüler, yemyeşil ormanlar karşılıyor turistleri. Kente neden “Kuzeyin Venedik’i” denildiği hemen anlaşılıyor. Arlanda Havaalanı’ndan kente doğru ilerlerken her adımda bir refah ülkesinde turist olmanın farkını görüyorsunuz. Yemyeşil, bakımlı, doğayla uyumlu, tertemiz bir kent. Sokaklarda diğer Avrupa kentlerindeki gibi evsizler, dilenciler yok. İsveçliler turistlere çok yardımcı oluyor, neredeyse herkes İngilizce konuşuyor. Stockholm “sular içindeki güzel” diye anılıyor. 20 ada üzerinde kurulan kentte bütün yollar adalara, kanallara, köprülere çıkıyor. Kenti dolaşmak, sürprizlerini görmek için mutlaka kanal turlarına katılmak gerekiyor. Bu turlarda buharlı gemilerle dolaşırken, kentin tarihiyle ve çevrenizde gördüğünüz binalar, adalarla ilgili bilgi veriliyor. Buharlı gemilerle çevredeki bazı adalara da gitmek olası. Kentin sokakları, meydanları uçaktan gördüklerinizi her an yeniden doğruluyor, çoğaltıyor. Her yer yemyeşil parklar, yürüyüş alanları, bisiklet yolları ile çevrili. Kentteki bisiklet kullanımının yoğunluğu çok dikkat çekici. Kentin sokaklarında, meydanlarında sık sık hoş sürprizlerle karşılaşıyorsunuz. Bir meydanda, 1950’li yılların müziklerini çalan bir orkestra karşılıyor turistleri. Yaşlı çiftler dans ediyor. Aynı meydanda bir sonraki gün ise, bu kez rap müziği yapan gençler var sahnede. UNESCO’nun korunması gereken dünya kültür hazineleri kapsamına aldığı “gamla stan” yani eski şehir, Stockholm’ün ilk yerleşim merkezi. 13. yüzyılda kurulan kent merkezinin tarihsel dokusu olduğu gibi korunmuş. Daracık Arnavut kaldırımı sokaklar, 300400 yıllık görkemli binalar ile eski şehir turistlerin gözdesi. Kraliyet sarayını gezmek, Nobel ödüllerinin seçici kurulu İsveç Akademisi’ni görmek olası. Nobel Müzesi’ni ziyaret edip, bugüne dek ödül almış bilim adamlarını, edebiyatçıları selamlayabilirsiniz. Stockholm bir müzeler kenti. Bunlardan en ünlüsü Vasa Müzesi. Bu müzede 1628 yılında ilk seferine çıkarken batan savaş gemisi Vasa sergileniyor. Bu görkemli gemi tamamlandıktan sonra törenle denize açılmış, ancak 20 dakika sonra alabora olup batmış. Kıyıda izlemeye gelen kral ve davetlilerin şaşkın bakışları altında sulara gömülen gemideki 150 gemiciden çoğu boğularak ölmüş. Açık denizlerle tanışamayan bu kocaman gemi 333 yıl suyun altında kalmış. Vasa, 1961 yılında çıkarılmış. Geminin denizden çıkarıldığı gün resmi tatil ilan edilmiş ve televizyondan da naklen yayınlanmış. Deniz suyu çok tuzlu olmadığından fazla yıpranmamış olan gemi elden geçirilerek adına bir müze kurulmuş. Stockholm’de bazı müzeler ücretsiz, Vasa ücretli olan müzeler arasında yer alıyor. Kentte onlarca müze var. Modern Sanatlar Müzesi, Ulusal Müze, Vikingler Müzesi vesaire. Modern Sanatlar Müzesi ücretsiz. Hiçbir ödeme yapmadan bir müzeye girmek, salonlarda Picasso, Dali, Matisse, Munch, Andy Warholl’un yapıtlarını görmek turistler için hoş bir sürpriz. Üstelik, bir de Paul Mc Carthy’nin yerleştirmeleri sergisi var. Depo gibi geniş bir alanda, kaotik, karmaşık nesneler ve video gösterileri çarpıcı, vurucu, rahatsız edici, garip, şaşırtıcı. Belki de, modern sanatın hedefi tam da budur. Bu arada tuvalete gittiğinizde bir başka sürpriz sizi bekliyor. İçeride elektronik aygıtlarla gözetlenen bir tuvalet maketi var. O maketi gördükten sonra dışarı çıktığınızda bu kez tuvalet girişindeki kocaman ekranlardan yansıyan tuvalet içi görüntülerini izleyip çarpılıyorsunuz. “Acaba biraz önce de seyredilen ben miydim” yanılsamasını yaşıyorsunuz, oysa gözlediğiniz sadece o maketin içi. Bir gün Modern Müze’ye yolunuz düşerse, “sarsıcı, çarpıcı, şaşırtıcı” eserleri gördükten sonra o muhteşem manzaralı kafesinde bir kadeh şarap içmeyi unutmayın. Stockholm’e gidip de Tunç Okan’ın ilk yönetmenlik denemesi olan Otobüs filminin çekildiği ünlü meydanı görmemek olmaz. Anadolu’dan iş için eski bir otobüsle Stockholm’e getirilen ve bir otobüs içerisinde meydana bırakılan dokuz Türk’ün öyküsünün anlatıldığı bu film bir dönem uzun tartışmalara yol açmıştı. Eylül askeri darbesinden sonra İsveç’e kaçanların sayısı az değildi. Bugün, özellikle Konya’nın Kulu ilçesinden gelenlerin hatırı sayılır bir ağırlığı var. Konuştuğumuz Kululu bir taksi şoförü, “getto”larda yaşadıklarının altını çizerken ekliyordu: “Yabancıların, Türklerin Avrupa’da en rahat ettiği yer İsveç’ti. Almanya’da falan insanlar sürünürken, biz burada çok rahat koşullarda yaşıyorduk. Göçmenlerin birçok hakkı vardı. Ama artık yabancı düşmanlığı burada da artmaya başladı. Hiçbir şey eskisi gibi değil.”
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear