Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
6 Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt’tan NATO’nun Afganistan talebine ret C haberler SÖZDEN YAZIYA GÜRAY ÖZ 21 MART 2008 CUMA ‘Tek asker göndermem’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, terörle mücadele için Afganistan’a Türk askerinin gönderilmesi konusunda göreve başladığında dile getirdiği “Afganistan’a terörle mücadele kapsamında tek asker gönderilmez” görüşünün arkasında olduğunu belirterek, “Bizim Afganistan’daki askerlerimiz ISAF (Ulusal Güvenlik ve Destek Gücü) kapsamında. ISAF görev tanımında terörle mücadele yok” diye konuştu. OMUTANLAR DA YÜRÜDÜ’ Genelkurmay Başkanı Orgeneral Büyükanıt, bir televizyon kanalına verdiği demeçte sınır ötesi operasyon ve Türk askerinin Afganistan’a gönderilmesi konularında değerlendirmelerde bulundu. Büyükanıt, Irak’ın kuzeyindeki PKK’li teröristlere yönelik düzenlenen kara harekâtına ilişkin olarak unutamadığı anılarının olup olmadığının sorulması üzerine, “Daha önce de terörle mücadelede çeşitli görevlerde görev aldım. Operasyonun hiçbir safhası en kritik ya da en hatırlanacak değildir, başından sonuna kadar aynı he İşgalin Yıldönümünde Kriz üstlenen Bin Ladin, “işler değişince” önce Bosna’da göreve çağrıldı, sonra da gitti Dünya Ticaret Örgütü’nün ikiz kulelerini vurdu. ABD’nin “savaş savaş” diye ellerini ovuşturan neoconları, savaş lordları Irak’a hücum emrini verdiler. “Şer ülkeleri” listeleri uçuşmaya başladı. İşgalin en özet bilançosunu yukarıda verdim. Rakamların soğuk dili acıyı ve öfkeyi yansıtmakta yetersizdir. Carlyl Finans şirketine ne oldu? Sizlere ömür, şu sıralarda iflas masasında, tasfiye halinde. Siz bu Carlyl şirketini daha birkaç hafta önce “memleketin varını yoğunu satma projesi” kapsamında Türkiye’ye çağrılan yabancı sermaye arasında yer aldığı için de hatırlayacaksınız. Herhalde krizden kurtulmak için debelenirken, Türkiye’den ne götürebiliriz diye düşündüler. Neyse beceremediler, çekildiler. Carlyl Finans, ortaklar listesinin bir ucunda Bin Ladin, öbür ucunda Bush çetesinin bulunduğu ibretlik bir şirkettir, çağımızı özetleyen bir semboldür. Kriz onu iflas masasına oturttu. Gerçekte iflas eden ABD’nin emperyalist politikasıdır. Samuel Huntington’ın “medeniyetler çatışması” tezine dayalı Bush doktrini iflas etti. Yaşadığımız kriz bu iflasın krizidir. Türkiye ise her geçen gün biraz daha kompradorlaşan ekonomisiyle krizin dışında kalma şansı olmayan ülkelerden birisidir. Bu türden krizlerden kurtulmanın yolu, memleketin varını yoğunu satıp savmaktan değil, herkesin kulaklarını tıkadığı yurttaş iktisatçılara kulak vermekten geçer. Carlyl gibileriyle iş görmeye çalışanlar, onunla aynı akıbeti paylaşırlar. Suçu Yargıtay Başsavcısı’nın üstüne yıkmaya çalışmak da önlemez krizi. Kurtulmak için Bush doktrinini, Türkiye’ye biçilen rolleri reddetmek, işe oradan başlamak gerekir. Irak işgalinin beşinci yılında neoconların ağababası Cheney Türkiye’ye geliyor. Çantasında kriz var, Afganistan’daki savaşa davet var. Başsavcıyı bırakın da ona bakın siz. Krizin büyüğü onun çantasının içinde. guray.oz@cumhuriyet.com.tr ‘K yecanı duyarsınız” dedi. Çok zor arazi, mevsim koşullarında yapıldığını anımsatan Büyükanıt, “Arazinin olağanüstü zor bir arazi olması nedeniyle araç dahi sokamadığımız için komutanlar bile yaya olarak katıldılar” diye konuştu. Harekâtın ardından yaşanan tartışmalara ilişkin olarak Büyükanıt, operasyon sona erdikten sonra 3 Mart’ta bir basın toplantısı düzenlediğini ve siyasi partiler ile polemiğe girmek istemediğini orada da ifade ettiğini söyledi. Büyükanıt, “Maalesef bazı söylemler gelişti. Tabii bu bizi üzüyor. Bu tür şeylerin ülkemize yararlı olmadığını düşünüyorum. Böyle şeylerin de olmamasını diliyorum. Bu konuda her kesimin kendisine düşen hassasiyeti göstermesini istiyorum” dedi. SAF’IN TERÖRLE MÜCADELE GÖREVİ YOK’ Genelkurmay Başkanı Büyükanıt, “Türk askeri Afganistan’a çarpışmaya gidecek mi?” sorusunu yanıtlarken, şunları kaydetti: “Ben bu göreve başladıktan bir ay sonra ‘Afganistan’a terörle mücadele kapsamında tek asker gönderilmez’ diye bir demeç verdim, ki halen aynı görüşü paylaşıyorum. ‘I Afganistan’daki askerimiz ISAF kapsamında uluslararası güvenlik kuvveti, Kâbil bölgesinde. ISAF’ın terörle mücadele görevi yoktur. Dolayısıyla bizim askerlerimiz orada terörle mücadele etmek için bulunmamaktadır. Eğer ilave asker gönderildiği takdirde bunlar terörle mücadele için kullanılacaktır, şu anda o yetki bizde yok zaten. Dolayısıyla, ‘Terörle mücadele için asker gönderemeyiz’ derken, aynı zamanda asker olarak da yetkimizin olmadığını ifade etmek isterim. ISAF için gönderdiğimiz askerlerin terörle mücadele sorumluluğu yok. Ama şimdi istenen özellikle Güney Afganistan’da, çarpışmaların şiddetli olduğu yerdedir. Ben şunu da ifade ediyorum, şu anda TSK on binlerce insanıyla terörle mücadele ediyor, bir başka alanda, başka amaçla terörle mücadele ne kadar doğru olur, ben onu herkesin takdirine bırakıyorum, ama benim kişisel görüşüm böyle bir şeyin olmamasıdır.” YÖK GENEL KURULU ÖSS’ye türbanlı başvuru yapılamayacak YÖK Genel Kurulu, Danıştay’ın YÖK Başkanı’nın genelgesini durdurması ve muhalif üyelerin ‘toplantıya girmeyiz’ kozunu kullanması sayesinde türbanı görüşemedi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) YÖK Genel Kurulu, “türban” konusunu “muhalif üyelerin” engellemesi ve Danıştay’ın “türbanlıları alın genelgesinin yürütmesini durdurması” sayesinde, gündemine alamadı. Buna göre, ÖSS’ye başvurular yine başı açık olarak gerçekleştirilecek. YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan, başkanvekilliği görevine Türkiye İstatistik Kurumu Başkanı (TÜİK) Ömer Demir’i getirirken, YÖK Yürütme Kurulu da oluşturuldu. YÖK Genel Kurulu, Özcan başkanlığında bu yılın 3. toplantısını yaptı. Üniversitelerarası Kurul’dan (ÜAK) seçimle gelen ve Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in atadığı “muhalif üyelerin”, toplantıdan önce YÖK Başkanı Özcan’a “Türban konuşulacaksa genel kurula katılmayacağız” dediği öğrenildi. Özcan’ın da üyelere, “Kesinlikle türban konusu gündeme gelmeyecek” güvencesini verdiği ve bunun üzerine genel kurulun toplandığı bilgisi alındı. Böylece toplantıda ÖSS başvurularına türbanlı olarak başvurular görüşülmedi. ÜYELERİNE AYRICALIK AKP dünyada oy avında B M Güvenlik Konseyi Geçici Üyeliği için yapılan girişimler komediye dönüştü anlamına da gelmeyecek. Bu ülkelerden bazılarının talepleri ve Türkiye’nin “bir oy için” bu ülkelere yaptığı katkılar şöyle: Tuvalu: (Büyük Okyanus’ta, dokuz adet mercan adasından oluşan 26 kilometrekarelik bir yüzölçümüne sahip olan Polinezya ülkesi) Tuvalu’nun oyunu Türkiye lehine kullanması karşılığında bu ülkenin ulusal pasaportlarının basımı Türkiye’de gerçekleştirilecek. Ayrıca, Türkiye spor malzemesi desteği de sağladı. Bu çerçevede futbol topu gönderildi. Palau: (458 kilometrekarelik, nüfusu 21 bin 680 kişi olan Okyanusya ülkesi. Papua Yeni Gine’nin kuzeyinde. 1994 yılında ABD korumasından çıktı. Yerli halk dilinde adı Belau. Büyük Okyanus’un kuzeyinde bulunuyor..) Palau’ya, devlet başkanının resmi konuklarını taşıyacak VIP aracı gönderdi. Zimbabve: (Denize kıyısı olmayan yaklaşık 10 milyon nüfuslu Afrika ülkesi..) Türkiye, BM’de oy karşılığında bu ülkeye pazar yeri inşa etme sözü verdi. Nijer: (10 milyon nüfuslu Batı Afrika ülkesi..) Türkiye Nijer’e bir su arıtma tesisi kurdu. İçme suyu ve lağım şebekesi inşası, eğitim malzemesi hibesi, çeşitli alanlarda mesleki eğitim ve tıbbi malzeme yardımı sağlandı. Gana: (Eski İngiliz sömürgesi olan Batı Afrika ülkesi..) Türkiye Gana’ya “devlet yönetimi” konusunda teknik eğitim verdi. Türkiye ile Gana arasında askeri ilişkiler çerçevesinde zaten Türkiye’nin bu ülkede Jandarma Eğitim Okulu bulunuyordu. Bahadır Selim DİLEK ANKARA Türkiye’nin, BM Güvenlik Konseyi’nin 20092010 dönemi geçici üyeliği için yürüttüğü ‘ikna diplomasisi’ komediye dönüştü. Ankara’nın siyasal, diplomatik, ekonomik ve askeri açıdan hemen hiçbir ilişkisinin bulunmadığı Karayib ülkelerinden Saint Vincent’ın Başbakanı’nı Ankara’da ağırlaması, ‘ikna diplomasisi’nin son örneğini oluştururken, Türkiye’ye oy vermesi için 5 Karayib ülkesine geçen yıl 250 adet bilgisayar hibe edildiği ortaya çıktı. Edinilen bilgilere göre yaklaşık bir buçuk yıl önce başlatılan ikna diplomasisinde Dışişleri Bakanlığı, Türkiye’de bugüne kadar adı hemen hiç duyulmamış birçok ülke ile temasa geçti. Bu ülkeler BM’deki oylamada, oylarını Türkiye’den yana kullanmaları karşılığında, ahır kurulması, pasaport basımı yapılması ya da devlet yönetimi için teknik bilgi verilmesi yönündeki taleplerini ortaya koydular. Türkiye de bu taleplerin tamamına yakınını karşılama sözü verip 192 ülkenin, BM’deki oylamada “kritik eşik” olarak kabul edilen 128’inden yazılı güvence aldı. Ancak BM Genel Kurulu’ndaki oylamanın “kapalı” yapılacak olması, hükümet açısından, “sonucun garanti altına alınması” Antugua, Dominica, Santa Lucia, Saint Vincent ve Saint Kitts: GÜL’ÜN Genel kuruldan sonra yapılan yazılı açıklamada ise YÖK Yürütme Kurulu oluşturulduğu bildirildi. YÖK Başkanı Özcan ve iki başkanvekili, kurulun doğal üyesi. Gizli oylama ile yapılan seçimler sonucu ise Köşk kontenjanlı üyelerden Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün atadığı isimler Prof. Dr. Berrak Kurtuluş ve Prof. Dr. Durmuş Günay, Bakanlar Kurulu kontenjanlı üyelerden AKP’nin atadığı ilahiyatçı Prof. Dr. Halis Ayhan ve Prof. Dr. Yekta Saraç, ÜAK kontenjanlı üyelerden de Prof. Dr. Fikret Şenses ve Prof. Dr. Mustafa İlhan, yürütme kurulu üyeleri oldu. (Karayib ülkeleri..) Bu ülkelere toplam 250 bilgisayar verildi. Doğu Timor: (Güneydoğu Asya’da Timor adasının doğusu, Atauro ve Jaco adaları ile OecussiAmbeno bölgesini kaplayan devlet..) Türkiye’den doktor ve tıbbi malzeme, aşı talep etti. Türkiye de bu talepleri yerine getirdi. Gambiya: (Afrika ülkesi..) Türkiye bu ülkeye kapalı bir dökümhane açılması için destek ve teknik alanlarda mesleki eğitim sağlama sözü verdi. Ordularının eğitimi için TSK’nin devreye girmesi kararlaştırıldı. Kırgızistan: (Orta Asya ülkesi..) Türkiye, 300 bin dolar tutarında tıbbi araçgereç ve malzeme sağladı. Filipinler: (Güneydoğu Asya ülkesi..) Türkiye, tıbbi malzeme ile birlikte iki doktor ve iki hemşire gönderdi. Komor Adaları: (Güney Afrika’da Mozambik Kanalında adalar grubu) Tıbbi malzeme sağlandı. 9 ton ilaç gönderildi. orsalar indi bindi. Sarsıntı büyük. Finans dünyasının derin krizi artık gözlerden gizlenemiyor. Kriz, kredi mekanizmaları kısa devre yapan ABD’den başlayarak tüm dünyayı etkisi altına aldı. İflaslar birbirini izliyor. Olup bitenler 1929 krizi ile karşılaştırılıyor. Türkiye’de de borsa, döviz piyasaları bu şiddetli fırtınanın etkisindedir. İç politik gelişmelerin krize tuz biber ektiğini söyleyenler var. Ama bu kez krizin kaynağının dışarısı olduğu o kadar açık ki, önceki büyük krizde suçu zamanın cumhurbaşkanı Sezer’e yükleyenler, “Anayasa kitabı fırlattın, bak neler oldu” diyenler daha ihtiyatlı konuşuyorlar. Yargıtay Başsavcısı’nı “Seni gidi Ergenekon seni” diyerek korkutmaya çalışanlar kadar pervasız değiller. Türkiye’nin iç politikada yaşadığı kriz başkadır. Ama biz önce ABD’nin tüm dünyaya, bu arada bize de bulaşan krizine, o krizin derindeki nedenlerine göz atalım. ??? Görece sakin, dengeli bir dünyanın sonunu getiren neden, Sovyetler Birliği’nin dağılması, dağıtılması ve onun ardından gelen, Irak’ın işgalidir. 20 Mart bu işgalin beşinci yılıdır. ABD beş yıldır bu ülke sokaklarında korkudan yüzleri kararmış askerleriyle can alıyor. Ülke bölündü. Kanlı bir iç savaşa sürüklendi. 1 milyon Iraklı öldü. 3 milyon Iraklı yaralandı. 4 milyon Iraklı başka ülkelere sığındı. İşgalin gerekçesi olarak gösterilen kitle imha silahları bulunamadı. Dahası Irak’ta bu türden silahların bulunmadığını ABD Savunma Bakanlığı Pentagon raporu yazdı. Pentagon, Saddam Hüseyin’le Usame bin Ladin arasında herhangi bir ilişki bulunmadığını da açıkladı. ??? Ama Usame bin Ladin’le Bush arasında bir ilişki bulunmadığını hiç kimse söyleyemez. Söyleyemez, çünkü baba Bush, ABD’nin önde gelen petrol, silah lordları, neoconların önde gelenleri, Usame’nin ailesi, Suudi Arabistanlı Bin Ladin aşireti Carlyl finans şirketinin ortakları, yöneticileriydiler. Afganistan’da Rus birliklerine karşı Taliban’ı örgütleme görevini B TGC Karikatür ödülü Temoçin’in İstanbul Haber Servisi Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin (TGC) 2007 Yılı “Geleneksel Türkiye Gazetecilik Başarı Ödülleri”ni gazetecilik, radyoTV ve internet ana dallarında kazananların isimleri belli oldu. Gazetemiz çizerlerinden Zafer Temoçin “Huzur Ilımlı İslam’da” konulu karikatürü ile ödüle değer bulundu. TGC’den yapılan yazılı açıklamaya göre gazetecilik kategorisinde “Siyasal Haber”de “Başbakanın Oğlu Gemi Aldı” başlıklı haberiyle Vatan gazetesinden Tebernüş Kireçci ödül aldı. Ekonomi dalında Sabah gazetesinden Okan Müderrisoğlu “Alpha Bank’a Ajan Vetosu” haberiyle, Kültür Sanat dalında Milliyet gazetesinden Ömer Erbil “Uşak Müzesi Yine Soyuldu” başlıklı haberiyle ödüle değer görüldü. Spor dalında ise Milliyet gazetesinden Murat Ağca, “Garip’in Yüzü Güldü” haberleriyle ödül aldı. Hürriyet gazatesi köşe yazarı Bekir Coşkun, “Gidecek Yerim Yok” adlı yazısıyla Köşe Yazısı dalında, Milliyet gazetesinden Fikret Bila “PKK ile Geçen 24 Yıl” başlıklı dizisiyle Röportaj dalında ödül aldı. Türkiye’ye iade edilmesi bekleniyor Ancak bu kez, önceki karşı karşıya gelişlerden daha farklı bir durum var. Öncekilerde siyasetçiler, yaptıkları yasalarda yargının işini güçleştirecek maddeler koymaya özen gösterir, kendi yandaşlarını rahatlatmak için bazı eylemleri suç olmaktan çıkarmaya çabalarlardı. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya’nın yürürlükteki anayasanın hükümlerine dayanarak AKP’nin kapatılması için dava açmasıyla siyaset doğrudan devreye giriverdi. “Bize bir şey olmaz abi” yaklaşımının kimi bulaşıcı hastalıklarla sınırlı olmadığı, kendilerinin doğaüstü güçlere sahip olduğunu sanan siyasetçileri de kapsadığı görülüyor. Öyle olmasaydı, aynı siyasal okuldan gelenlerin siyasete atıldıkları si H ukukla siyaset bir kez daha karşı karşıya geldi. GEÇMİŞTEN GELECEĞE ORHAN ERİNÇ Yasa Demokratik Uygulama Değil... sı halinde, ilgili partinin kapatılacağı da belirtilmiş durumda. Yeni anayasada parti kapatılmasının yer alması demokrasiye uygun ama Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın kendisine verilen göreve uygun olarak tuttukları partiye kapatma davası açması demokrasiye aykırı. Görevini yerine getirme çabasındaki Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’na yöneltilen eleştiri ve suçlamalar ise insafla bağdaşmayan bir düzeyde. Hukuk, bu yaklaşımla bir kez daha göz ardı edilmeye çalışılıyor. ??? 2001 yılından bu yana anayasada yasal partilerin ardı ardına hangi nedenlerle kapatıldıklarını unutmamaları gerekirdi. ??? Siyasal partilerin kapatılmasının demokrasi kavramıyla bağdaşmadığını ileri süren AKP’liler ile onları canı gönülden desteklemeyi görev sayanlar, bardağın bir yarısı ile değerlendirme yapmayı yeterli görüyorlar. Kendi partilerinin kapatılması gündeme gelince demokrasiyi anımsayabiliyorlar. Oysa anayasanın 69’uncu maddesinde siyasal partilerin uyacakları esaslar yazılı ve bunlara uyulmama değişiklik yapan sekiz yasa çıkarıldı. 3 Ekim 2001’de çıkarılan yasayla 69’uncu madde de değiştirilmişti. “Acaba konuşanlar anayasayı okuma zahmetine katlanmamışlar mı” sorusu ister istemez akla geliyor. Çünkü o değişiklikte de “parti kapatma” kuralı korunmuş ama Anayasa Mahkemesi’ne bir seçenek tanınmıştı. “... temelli kapatma yerine, dava konusu fiillerin ağırlığına göre ilgili siyasi partinin devlet yardımından kısmen veya tamamen yoksun bırakılmasına” karar verilebileceği hükmü maddeye eklenmişti. Acaba AKP’lilerin topluca saldırıya geçmeleri, başvuruda sayılan fiillerin ağırlığının kapatmayı gerektirecek nitelikte olduğunun ayırdında olmalarından mı kaynaklanıyor? Öcalan’ın ‘sevgilisi’ Almanya’da tutuklandı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan’ın “sevgilisi” olarak bilinen ve Öcalan’ın Yunanistan’a kaçışı sırasında tercümanlığını yapan “Rozerin” kod adlı Ayfer Kaya, Almanya’da tutuklandı. Bir süre önce İtalyaAvusturya güzergâhını kullanarak Almanya’ya giriş yapan Kaya, Bavyera’da gözaltına alındı. Kaya’nın Münih Cezaevi kadınlar koğuşuna konulduğu bildirildi. İnterpol tarafından hakkında “kırmızı bülten” çıkarılan Kaya’nın, Türkiye’ye iade edilmesinin beklenildiği kaydedildi. Terör örgütü elebaşının Yunanistan’da bulunduğu dönemlerde tercümanlığını yapan Kaya, Öcalan’ın Kenya’da yakalanmasının ardından örgüte ait yüklü miktarda para ile ortadan kaybolmuştu. Öte yandan Alman güvenlik makamları, terör örgütü için “yardım” adı altında haraç toplayan dört kişiyi de gözaltına aldı. oerinc?cumhuriyet.com.tr