Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
8 Son 20 yılın en büyük krizleri 17 AĞUSTOS 1998: RUSYA KRİZİ Asya kriziyle birlikte görülen küresel resesyon ve düşen petrol fiyatları Rusya ekonomisini derinden etkiledi. Rublenin değeri bir günde yüzde 12 düştü. Hükümet 90 günlüğüne dış borçlarını ödeyemeyeceğini (monotoryum) açıkladı. C ekonomi İŞÇİNİN EVRENİNDEN ŞÜKRAN SONER 25 OCAK 2008 CUMA İnsan... çisi kimilerinin yakalanmış olması, bizde neden cinayetin aydınlandığı, katillerin yakalanmış olduğu duygusunu uyandırmıyor? Başka insan gibi insanların yaşamına kolaylıkla son verilebileceği kaygılarımızı ortadan kaldırmıyor? Koryürek’in canını alan trafik canavarında, hiç değilse ülkenin geleceğini karartmak gibi bir kasıt olmaması ile bir teselli yolu bulunabilir. Siyasal cinayetler, terörde insan ve canı hedef alındığında tablo, ülkede yaşayan herkes, geleceğimiz için çok ağır değişiyor.. Ülkemizde insan haklarının korunabilmesi, demokrasinin gelişmesi için olmazlar, yürütme, yasama, yargı bağımsızlığı ayaklar altına alınırsa? Hukuk işlemezse? Çocukları tetikçi, katil yapan sosyal ortam, aileden başlayarak suç örgütlenmeleri siyaseten iç ve dış odaklarca desteklenirse? Güvenlik güçlerine kadar sızmalarına izin verilirse? Siyasi iktidar siyasal icraatları ile insan hakları, demokrasi ilkelerinin çiğnenmesinde, kötü örnek oluşturur, suçlu rolü oynarsa?.. İktidar icraatları, hele de Meclis’i avucunun içine almış güçlü iktidar icraatları, bir ülkede insan hakları, demokrasinin yaşaması, gelişmesinde odak, merkez olduğu için sanıldığından çok geçerli ölçüttür. Size şu anda paranoya gibi gelebilir ama, anayasal hukuk düzeninin üstünde iktidar gücünü kendilerinde vehmeden hükümetlerin icraatları, tüm suçlar, hukuk dışı uygulamalar için onaylama sayılmasa da yol açıcı, teşvik edici rol oynayabilirler.. Başbakan Erdoğan, siyaseten sıkıştığı, zorlandığı, sinirlendiği her konuda frensiz konuşmalarında, iktidar, güç gösterisi, tehdit içerikli açıklamalarında, insan hakları, hukuk devleti standartlarının dışına çıkan söylemi ile sorumsuz örnekler oluşturmaktadır. Dünyanın hiçbir demokrasisinde bir başbakanın sit alanı, tarihi bir saray üzerine otel inşaatı tartışmasına birinci elden taraf olduğunu sanmıyorum. Hele de Bizans sarayı üzerine yapılmaya kalkışılan, İstanbul’un tarihi kentler kimliğinde cezalandırılmasına konu olabilecek otel inşaatını eleştirenler için, “edebeadaba uymayan, iktidarımız için ahlakdışı engellemeler..” tanımlamasını yapabilmesi.. Türban tartışmasında iktidarına yargının üstünde güç vehmetmesi, yasama, yürütme, yargı bağımsızlığı hukuk ilkelerini ayaklar altına alması ise çok tehlikeli bir oyun, suç niteliğinde.. Erdoğan hükümetinin öncelikli görevi, yargı dosyalarına kadar kanıtları gelmiş, güvenlik güçlerine sızmış suç odaklarını temizlemek olmalı, değil mi? 2 ARALIK 2001: ABD’DE ENRON ŞOKU 2000 yılında ABD’nin en büyük 500 şirketi listesinde 7. sırada yer alan enerji şirketi Enron’un iflasını açıklaması, beraberinde 6 telekom ve enerji devinin ve 300 milyar doların havaya uçmasına yol açtı. 16 EYLÜL 1992: SOROS KRİZİ Dünyaca ünlü para spekülatörü George Soros, Eylül 1992’de, “İngiltere Merkez Bankası’yla dişe diş bir mücadele sonucunda” İngiliz Poundu’nu ve İtalyan Liret’ini yıkıma uğrattı. Ekonomi tarihine “kara çarşamba” olarak geçen bu spekülasyon Soros’a 12 milyar dolar kazandırdı. TEMMUZ 2002: URUGAY BANKACILIK KRİZİ Hükümet banka hesaplarına el koydu. Ekonomisi Arjantin’e bağımlı olan ülkede milli gelir yüzde 12 azaldı. ABD Hazinesi, IMF aracılığıyla Uruguay’a 1.5 milyar dolarlık fon sağladı. Batık bankaların tasfiyesi sürecinde IMF de devreye girdi. 2003: SARS VİRÜSÜ 20 ARALIK 1994: MEKSİKA’DA PESO KRİZİ Meksika yerli para birimi pesonun değerini düşürdü. Bunun üzerine Meksika ile yakın ticari ilişkileri bulunan ABD, krizi çözebilmek için 50 milyar dolarlık fon açaçağını duyurdu. 19971998 finansal krizinin etkilerini yeni yeni silen Asya ekonomilerini vurdu. 2003 Şubatı’nda ilk kez görülen virüs, kısa sürede 29 ülkeye yayıldı. Temmuz ayına kadar virüs nedeniyle 774 kişi öldü. TEMMUZ 1997: ASYA KRİZİ Güney Kore’de Kia firmasının iflası ile başlayan ve Asya Kaplanları olarak bilinen birçok Doğu Asya ülkesinin para birimlerini, borsalarını ve diğer kıymetlerini derinden etkiledi. 22 ŞUBAT 2001: TÜRKİYE KRİZİ Kamuoyuna Başbakan Ecevit ile Cumhurbaşkanı Sezer arasındaki “anayasa fırlatma” krizi olarak yansıyan krizin etkisiyle gecelik faizler yüzde 7 binleri buldu. Devalüasyon ve serbest dalgalı kura geçişle TL yüzde 40 değer kaybetti. 2007: ABD MORTGAGE KRİZİ ABD’de yüksek riskli mortgage kredilerinde başlayan sorun tüm dünyayı etkisi altına aldı. Finans devleri birbiri ardına zarar açıklarken, para otoriteleri çözüm bulmakta zorluk çekti. En son ABD’de Beyaz Saray da ekonomiye müdahale etme kararı aldı. 1999: ARJANTİN KRİZİ Arjantin ekonomisi durgunluğa girdi. Brezilya’nın, realinin değerini düşürmesi (devalüasyon) sonrası ihracatı darbe alan Arjantin’de milli gelir yüzde 4 düştü. 3 yıl süren resesyon, Aralık 2001’de Arjantin hükümetinin pesonun değerini düşürüp, bankaların varlıklarını donduruncaya kadar sürdü. Kotasız taşıma için eylem yılı Ekonomi Servisi Uluslararası Nakliyeciler Derneği (UND) Başkanı Tamer Dinçşahin, Türkiye’nin AB ülkelerine yönelik taşımalarındaki haksız taşıma kotaları sorununun çözümü için, 2008’i “Kotasız Avrupa İçin Eylem Yılı” kabul ettiklerini açıkladı. UND tarafından 2008 yılı için belirlenen eylem planının açıklanması amacıyla düzenlenen basın toplantısında konuşan Dinçşahin, karayolu taşımacılarına AB üyesi ülkelerce uygulanan taşıma kotalarının serbest ticareti engellediğini ve bu nedenle ticarete tarife dışı engel oluşturduğunu vurguladı. Dinçşahin, “10 AB ülkesinde 40 dava” eylem planının hayata geçirilmesi için taşımacı firmaların 10 bin Avro’yu aşmamak kaydıyla cirolarının binde biriyle katkıda bulunacakları bir fon oluşturulduğunu söyledi. UND AB Danışmanı Can Baydarol da kota nedeniyle malın sevkıyatında fazladan kat edilen mesafe için ödenen yakıt ücretinin gümrük vergisiyle eşanlamlı vergi, geçişine izin verilen araç sayısındaki sınırlama nedeniyle taşınabilecek malların miktarına getirilen sınırlamanın da miktar kısıtlamasıyla eş etkili önlem olduğunu aktardı Türkiye’nin ihracatı arttıkça Türkiye ekonomisinin kotalar nedeniyle uğradığı zararın da arttığına işaret eden Baydarol, “Geçen yıl Türkiye 106 milyar dolar ihracat yaptı. UND’deki hesaplamalara göre maruz kaldığımız bu engellemelerden ötürü Türkiye ekonomisinin kaybı 5 milyar dolar” dedi. aliba trafik canavarının tetikçisi canına el koymadan bir saat kadar önceydi. Işıklar içinde yatmasını dilemekten öte söyleyebileceğimiz bir sözün kalmadığı Cüneyt Koryürek’in her koşulda dinç, saygılı, neşeli sesi kulağımda... Öylesine zarif bir kişilik ki, acele bir telefon numarasına ulaşmaya çalışırken bile uzun bir hal hatır sormadan söze girmedi, en yakın günlerde görüşmek dileği ile de telefonu kapatmayı unutmadı.. Vitrinde olmayı sevmediği için ancak yakından tanıyanlar, hangi ölçeklerde insana, yaşama, sağlığa, her işte kaliteye saygılı, özenli, tek kelime ile seçkinci bir kişiliği olduğunu bilebilirler. Türkiye’de atletizm sporunun tanıtılmasında çok önemli katkısı olmuş, yaşsız, çok sağlıklı, çok dinç bir insanın, hiç akla gelmeyecek bir yerde, trafiğin en yoğun olduğu saatlerde, hız yapılamayacak Taksim’e çıkışta ana caddede, trafik canavarına kurban gitmesi.. ülkemizde insan yaşamının ne kadar ucuz olduğunu sergilemede, çok kötü bir şaka, ironi gibi.. Bir gün sonra, öldürülmesinin yıldönümünde anma etkinliklerindeki toplumsal duyarlılıkla gündeme gelen Hrant Dink’in katledilmesinin öyküsünün bütünü, benzer bir gerçeği, bu kez siyasal, toplumsal ortama bağlı olarak çok çarpıcı sergiliyor; yargılama dosyası içindeki bilgiler, eşinin, dostlarının vurguladıkları başta, katledilişine ilişkin gerçekler, insana ait değerlerle var olmaya, ayakta durmaya çalışan insan gibi bir insanın katledilmesinin ötesinde, tetikçi olarak yakalanmış, elbette tetikçi, ama cinayetin aydınlatıldığı duygusunu vermeyen, cinayetin arkasındaki canavar gücü ortaya koyamayan yargılama süreci. Tetikçileri üreten aileden toplumsal çevreye, emniyet güçlerinin kadrolaşmasına, yapısına uzanan, insan olma hallerinin çok dışında kalmış, ülkemiz, geleceğimiz için karanlık bir tablonun aynası, suyun halkaları gibi büyüyen, koskocaman, örgütlü, birbiri ile bağlantılı karanlık güç odakları... Elbette Meclis çoğunluğunu, iktidar gücünü demokrasi halkalarını zorlayarak fazlası ile kullanan Erdoğan hükümeti, sadece Dink değil, Trabzon’da öldürülen Papaz, Malatya cinayetlerinin suç odakları çözülmesinde delilleri sağlama, asıl azmettirici suçluları da yakalamakla görevli güvenlik güçlerinden birinci dereceden sorumlu konumda. ??? Birkaç gün sonra çeşitli etkinliklerde Uğur Mumcu’nun katledilişini protesto etmek, Uğur Mumcu’ya saygı için yine bir araya geleceğiz. Yine aynı duyguları paylaşacağız, aynı acı gerçekleri sorgulayacağız... Cinayetin tetik G soner?cumhuriyet.com.tr ürkiye’nin Irak’ın kuzeyine sınır ötesi hava harekâtına başlamasından sonra Yunanistan’ın Ege’deki hava ve karasuları ihlalleri hızla arttı. Askeri uçaklar art arda taciz ediliyorlar. Yunanistan’ın sahil muhafaza tekneleri bizim sulara giriyorlar. Yunanistan ne yapmak istiyor? Atina Barzani’ye (ve dünyaya) mesaj veriyor; “Türkiye Irak’ın kuzeyindeki Kürt devletini ve PKK’yi sıkıştırırsa, ben de Türkiye’yi Batı’dan sıkıştırırım” diyor. Açıkçası Barzani’ye, “Ben senin yanındayım” mesajını veriyor. Daha da net konuşmak gerekirse, “Kürdistan projesini desteklediğini” fiilen gösteriyor. AKP hükümeti bu sıkıştırmayı görmemezlikten geliyor. Eli mahkum, Atina’nın üzerine giderse o da AKP hükümetini Brüksel’den sıkıştıracak. “AKP Brüksel’i Türkiye içindeki operasyonları için arkasına almış, işi bozulacak.” AKP hükümeti ödün vererek Ali Babacan’ı Atina’ya, rica için gönderiyor: “Ne olur, beni Ege’de sıkıştırma,Türk kamuoyunda zor duruma düşüyorum” diyor. Bu arada Ali Babacan ile Yunanlı meslektaşı arasında, “bir güvenlik anlaşmasına varıldığı haberini” ajanslar duyuruyor. Haber yalanlanmıyor. Bir güvenlik anlaşması yapıldıysa “askeri içerikli olacak tabii”. Ancak Ali Babacan’ın yanında Genelkurmay’dan kimse yok. Yanıtı beklenen soru; bu anlaşmanın içeriği ne T BIÇAK SIRTI EROL MANİSALI AtinaBarzani Ortaklığı ve AKP müdahalelerini örtmek için, “medyada Babacan’ın Batı Trakya gezisini” öne çıkarıyor, perdeleme yapılıyor. Atina, AB’yi arkasına alarak Türkiye üzerinde yavaş yavaş fiili ve diplomatik ilerlemesini sürdürüyor. Kıbrıs, Ege ve Trakya’da politikalarını bir bir uyguluyor. AKP hükümeti de “kendi arkasına AB’yi aldığı için”, Atina’nın Türkiye üzerindeki ilerlemelerini görmemezlikten geliyor. Elindeki medya, karartma uyguluyor. Atina’nın ve Rumların PKK’ye verdiği desteği artık kimse inkâr edemiyor. Avrupa ve ABD’de Ermeni Diyasporası ile tam bir bütünleşme içindeler. Fener Ortodoks Patrikhanesi ve Ermeni Kilisesi’nin Türkiye’ye karşı ortak deklarasyonlarında, “bir tek, açık savaş ilanı maddesi” eksiktir. Ali Babacan’ın Yunanlı meslektaşı ile vardıkları “Güven arttırıcı önlemler anlaşması” nedir? Yoksa bu da, kendisinin ABD yetkilileri ile Ortadoğu’da yaptığı “örtülü anlaşmalar gibi” tesadüfen, sonradan mı ortaya çıkacak? AKP hükümeti son aylardaki Yunan dir? Askerin görüşü alındı mı? Genelkurmay’ın sitesinde ise Rodos’a, Ege adalarındaki Yunan silahlanmasına dikkati çeken notlar düşülüyor. Bu uyarılar kime yönelik? Atina’ya mı, Ali Babacan’a mı? Bu arada ajanslara, “Atina’nın, fazladan yeni F 16 uçakları almak üzere anlaşmalar yaptığı” haberi düşüyor. Türkiye’yi Ege’de denizde ve havada sıkıştıran Atina; Ege adalarını silahlandıran ve Rumların aldığı uzun menzilli füzeleri Ege adalarına 2007’de resmen yerleştiren yine Atina; bu arada tepe tepe doldurduğu hava ordusunu vurucu güçlerle takviye eden yine Yunanistan. Bunlar Atina’nın yürüttüğü Türk politikası çerçevesinde anlaşılabilir şeyler. Anlaşılması zor olan, “AKP hükümetinin Yunanistan politikası”. Rumlar ve Atina karşısında ulusal çıkarlarımızla bağdaşmayan anlaşmalara imza atarak Rumları dolaylı yoldan tanımış olan AKP hükümeti şimdi de, “Ege’de Yunan dayatmalarına karşı etkili bir tepki gösteremiyor”. Ege’deki Yunan askeri dayatma ve müdahale ve dayatmalarına, etkili hiçbir yanıt vermiyor. Adalara uzun menzilli füzelerin yerleştirildiği, Yunan kaynaklarınca doğrulanıyor, yine bir tepki yok. Atina’nın Trakya’da ve İstanbul’da devlet eliyle yürüttüğü yıkıcı eylemleri Trakyalılar ayrıntılarına kadar yaşıyorlar. Hükümetten çıt yok. Ve Babacan gidiyor, “Güven arttırıcı önlemlerde anlaştık” diyor. Herhalde bunlar Yunanistan’ın güvenliği ile ilgili önlemler olmalı. Çünkü bizim açımızdan “güven azaltıcı Yunan eylemleri” bütün hızı ile sürüyor. Sorunun temelinde AKP hükümetinin Washington ve Brüksel yükümlülükleri (angajmanları) yatmaktadır. İpotekli bir malın satılamaması gibi, hükümet tepki gösteremiyor. Birkaç yıl önce Büyükanıt, “Ankara’nın Irak politikası yok” demişti. Galiba AKP’nin bir Yunanistan politikası da bulunmuyor... Türkiye’yi bekleme odasına özellikle kilitleyenler, nasıl olur da bir politika belirlerler? Hem de ulusal çıkarlarımızı gözetmek için... ABD ve AB Türkiye’yi güneyden Kürt devleti ile sıkıştırırken Batı’dan da Yunanistan’ı üstümüze salıyor. Tabii canım bunların hepsi komplo teorileri, Sevr de bir komplo değil miydi?.. Kim söylemiş Cumhuriyeti yıkmak, şeriat düzenini kurmak isteyenlerin bulunduğunu!.. www.istanbul.edu.tr/iktisat/emanisali Hollywood’u ‘cebe’ sığdıran G777 General Mobile, piyasaya sürdüğü çift SIM kartlı cep telefonunun ardından şimdi de, video gözlüklü, yüksek kalitede sinema izleme olanağı sunan cep telefonu G777’yi Avrupa’da piyasaya sürmeye hazırlanıyor. General Mobile’in Avrupa Genel Distribütörü HSWCOM Telecommunications’un verdiği bilgiye göre, 2 GB kapasiteli hafızaya yüklenecek filmler, elektronik gözlük aracılığıyla, 3 metre mesafeden 70 ekran televizyonun izlenme standartı sağlıyor. G777 telefonu çalınmaya karşı da geliştirilmiş güvenlik zırhına sahip. Java ve WAP destekli, bluetooth olanklarına sahip G777’ler, 95 gram ağırlığında olup, 110 x 51 x 14 mm büyüklüğünde. Telefonun flaşlı kamerası 3 MG kapasitesinde ve 64 MB dahili bellek, mikro SD kartı ile 2 GB’a kadar genişletilme özelliğine sahip. G777’ler, Cihaz Takip Sistemi, MP3 (MP3/WAV/AMR/WMA/AAC/AA C+), eposta, USB Storage Hafıza, TFlash Kart desteği, Ahizesiz Görüşme, JAVA desteği, Video Oynatıcı (MPEG4, 3GPP), Video Kaydedici, Ajanda, Takvim, Alarm, Titreşim, Dünya Saati, Kronometre, Hesap Makinesi, Oyunlar, Java Oyunlar, USB Şarj ve El Feneri özelliklerine sahip. Sinema filmlerini mobil olarak izleme olanağı sunan bu teknoloji ürünün tüm donanımı ile birlikte satış fiyatı 449, Avro.