23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

18 GÜNCEL C haberlerin devamı Şİİ SÜNNİ VE KÜRT GRUPLARIN ÜLKENİN PAYLAŞILMASI KONUSUNDA ANLAŞTIKLARI ÖNE SÜRÜLDÜ TEMMUZ CUMA CÜNEYT ARCAYÜREK Medyayı Eğitiyor Irak’ı paylaşım girişimi Dış Haberler Servisi Irak’ta şiddet yoğunlaşırken üst düzey bir yetkili ülkenin bölünmesinin ‘‘kaçınılmaz’’ olduğunu söyledi. The Independent gazetesinde yayımlanan Patrick Cockburn imzalı haberde, önceki gün Irak’ta gerçekleşen saldırıların sonuçları ve Irak Başbakanı Nuri el Maliki’nin Londra ziyareti değerlendirildi. Haberde üst düzey bir Iraklı yetkilinin ‘‘Bir politik proje olarak Irak sona erdi. Taraflar B Planı’na yöneldiler’’ dediği aktarıldı. Üst düzey yetkili Şii, Sünni ve Kürt grupların Irak’ı aralarında paylaşmak ve Bağdat’ın geleceğine karar vermek konusunda arayış içinde olduklarını söyledi ve ‘‘Bağdat’ın Şii ve Sünniler arasında paylaşılmasına yönelik görüşmeler yapılıyor’’ dedi. Irak Dışişleri Bakanı Hoşyar Zebari teorik olarak hükümetin mevcut krizi çözebilmesi gerektiğini, çünkü içinde farklı kesimlerin seçilmiş temsilcilerinin bulunduğunu söyledi. Ancak Zebari, ‘‘özellikle hükümetin Sünni üyelerinin derin görüş ayrılıkları taşıdığını ve Irak’taki isyancıları, ‘kahramanca direniş’ olarak nitelediklerini’’ kaydetti. Cockburn’ün haberinde Lübnan’daki gelişmelerin Irak’taki krizi daha da derinleştirdiğinden bahsedilirken katliamların giderek çoğaldığı belirtildi. Medyanın dikkatinin İsrail saldırılarına çevrilmesi nedeniyle Irak yönetiminin işinin zorlaştığı vurgulanan yazıda, Maliki’nin güvenliği sağlama konusundaki yetersizliklerinin eleştiri konusu olduğu kaydedildi. Iraklı Kürt politikacı Mahmud Osman, ‘‘Hükümet, daha öncekiler gibi tamamen Yeşil Bölge’de ve sokakları teröristlere terk etmiş durumda’’ dedi. Avrupa’nın Kürt planı Haber Merkezi ABD Silahlı Kuvvetler dergisinde Türkiye, Suriye, İran ve Irak’ta yaşayan Kürtlerin bağımsız bir devlet olması gerektiğine ilişkin yazının yayımlanmasının ardından Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nin (AKPM) raporu ve karar taslağında da Kürtler, dünyanın devletsiz en büyük ulusu olarak nitelendi. Raporda Ankara’dan Kürtlerin kültürel varlığını tehdit değil zenginlik olarak algılaması gerektiği belirtilirken ‘‘Kürt sorununa güvenlik mantığıyla değil, global şekilde çözüm’’ istendi. NTV’nin haberine göre Türkiye’nin üyesi olduğu AKPM’nin İskoçyalı eski başkanı Lord RussellJohnston tarafından hazırlanan ‘‘Kürtlerin Kültürel Durumu’’ başlıklı raporun karar tasarısında, Ankara’dan Kürtlerin kültürelhakları konusunda çok sayıda adım atması istendi. Raporda bu adımların en önemlileri şöyle sıralandı: ‘‘Türkiye’nin Avrupa Azınlık ve Bölgesel Diller şartını imzalayıp onaylaması, bir sonraki nüfus sayımında Kürtlerin sayısının tam olarak belirlenmesi, Kürtçe öğrenim görebilme olanağı yaratılması, üniversitelerde Kürtçe dil ve edebiyat dersleri verilmesi, Kürt ailelerin mevcut dil öğrenim olanakları hakkında bilgilendirilmesi, Türkiye’de Kürt kültürünün tanıtımını sağlayacak merkezlerin kurulması, Kürt kültür derneklerinin tanınması ve desteklenmesi.’’ DEVLETSİZ EN BÜYÜK ULUS Karar taslağında sayılarının yeryüzünde yaklaşık 25 ile 30 milyon arasında olduğu belirtilen Kürtler için dünyanın devletsiz en büyük ulusu nitelemesi de yapıldı. Rapora göre, Türkiye’de 12 ila 15 milyon, İran’da 8 milyon, Irak’ta 5 milyon, Suriye’de 1 ila 2 milyon, Batı Avrupa’da 1 milyon 300 bin, Afganistan’da 200 bin, Azerbaycan’da 150 bin, Lübnan’da 80 bin, Ermenistan’da 45 bin, Gürcistan’da 60 bin, Türkmenistan’da 40 bin, ABD’de 20 bin, Kanada’da ise 6 bin Kürt yaşıyor. Günümüz Türkiye’sinde PKK ile hatalı mücadele edildiğine ilişkin ifadelere de yer verilen raporda, ‘‘Türk makamları, dışlayıcı tavırlarıyla, mücadele ettikleri Kürt ayrılıkçılığını beslediler, bu da Kürtlere, Türklere ve tüm ülkeye çok pahalıya mal oldu’’ yorumu yapıldı. Buna karşılık 2004 yılından bu yana durumun değişmeye başladığı, ancak değişikliklerin yetersiz kaldığı vurgulandı. Değişim sürecinin devamı için Avrupa kurumları, Kürtler ve Kürt kültürünün muhafaza edilmesinden yana olan Türk vatandaşları, Türk hükümetine baskı yapmaya çağrıldı. İ smet Paşa seksenli yaşlarda her gün yeni bir şey öğrendiğini söylerdi. Sayei RTE’de bizler de her gün yeni bir dünya keşfediyor, yeni bir devlet yönetimi ve gazeteci olarak yetkiliye, ilgiliye neler soracağımızı soramayacağımızı öğreniyoruz. Örneğin son günlere bakalım: Bir başbakanın danışmanı sık sık üzerine vazife ollar olmasa Lozan Antlaşması’nın yıldönümü akla gelecek miydi? TC’nin, varlığını borçlu olduğu anlaşmayla ilgili büyük kentlerimizde toplantılar düzenlendiğine, Lozan’la elde edilen değerlerden, başta ülkenin bütünlüğü, bağımsızlığı ilkelerinden asla ödün verilemeyeceğini irdeleyen konuşmalara tanık oldunuz mu? Bugün Sevr’i hortlatmaya yönelen dış, hatta iç çabalara karşı toplum olarak, hükümet olarak, devlet olarak ne yapıyoruz? Bir şeyler yapıyorsak, başarılı oluyor muyuz? Bugünkü hükümete Lozan; yılda bir kez akla gelen, başkalarının yazdığı ve Başbakan’ın altına imzasını attığı kutlama mesajından başka neyi ifade ediyor? Medya kimi mesajları yayımlamasa Lozan anımsanacak mı sanırsınız? Ha evet, bir de bölücü terör var güneydoğumuzda Lozan’ı anımsatan. ??? WILSON PKK’YE KARŞI ETKİN ÖNLEMLER ALINMASI İÇİN ÇALIŞTIKLARINI SÖYLEDİ ABD’den hep aynı sözler ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) ABD’nin Ankara Büyükelçisi Ross Wilson, terör örgütü PKK ile mücadele konusunda ülkesinin ‘‘bildik söylemlerini’’ yineledi. Wilson, ‘‘PKK ile mücadele konusunda daha etkin ve etkili önlemler alınması konusunda çalışıyoruz’’ dedi. Büyükelçi Wilson, TOBB’de, ‘‘TürkiyeABD İş Ortaklıklarının Güçlendirilmesi Projesi Mutabakat Zaptı’’nın imzalanmasının ardından düzenlenen ‘‘TürkiyeABD İş Ortaklıklarını Güçlendirmek’’ konulu toplantının açılışında konuştu. Lübnan’dan gerçekleştirilen tahliye nedeniyle kendisinin ABD’ye gidişini erteleyerek Ankara’da koordinasyonu sağladığını belirten Wilson, Türkiye’nin Lübnan’dan tahliye konusunda gösterdiği yardımlardan dolayı ABD halkı ve hükümeti adına teşekkür etti. Bölgede şiddetin bir an önce sona ermesini, Lübnan ve İsrail halkı ve tüm bölgenin barış ve güvenlik içinde yaşamasını temenni ettiğini ifade eden Wilson, bu çerçevede Türkiye’nin çabalarını takdirle karşıladıklarını söyledi. EKONOMİK İLİŞKİLER KUVVETLENDİRİLMELİ Büyükelçi olarak görevlerinden birinin de iki ülke arasında ticaret ve ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi olduğunu ifade eden Büyükelçi Wilson, Dışişleri Bakanları Abdullah Gül ve Condoleezza Rice’ın geçen ay imzaladığı ortak vizyon belgesinin terör örgütü PKK ve terorizmle mücadeleden ticaret ve ekonomik ilişkilerin geliştirilmesine kadar işbirliğini içerdiğini anımsattı. ABD pazarının uzak olmasına karşın yatırımcılara getirisinin çok fazla olduğunu ifade eden Wilson, Türkiye’nin son yıllarda ihracat piyasasında görülen çeşitlendirmelerin önemli olduğunu ifade etti. Ross Wilson, PKK konusuna da değinerek ‘‘Sizi temin ederim ki ABD, PKK ile mücadele konusunda daha etkin ve etkili önlemler alınması konusunda çalışıyor’’ dedi. TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu da, ‘‘Ticaret ve yatırımı arttıracak her girişim bizi memnun eder ve desteğimizi arkasına alır’’ diye konuştu. Bölücü teröre karşı uluslararası kurallara dayanan operasyon hakkımızı bile tanımıyorlar. İsrail’in başlattığı, Güney Lübnan’da, Filistin’de yüzlerce insanın ölümüne neden olan savaş, BM ve uluslararası kurallara uygun. Aynı bölgede sınırlarımızı aşarak binlerce cana mal olan terörist saldırılarını tasfiye edecek sınır ötesi operasyon bize yasak! RTE toplumda zaten var olan, ama 15 askerin şehit edilmesiyle eyleme dönüşmesi olası öfkeyi yatıştırmak için sert çıktı PKK’ye, verdi veriştirdi. Kandil Dağı’ndaki terör ateşini söndüreceğiz gibi birtakım masalımsı ifadeler... ABD, bu kez Newsweek dergisinin yazdığı gibi hükümet, halk baskısı karşısında bir şeyler yapmak zorunda kalabilir. Bir sabah Kandil Dağı’nı vurmak için ansızın Irak sınırını aşabilir, diye düşündü. Başkan Bush’tan, (üstelik dinlencede olduğu Camp David’den veya çiftliğinden) ve Dışişleri Bakanı Rice’tan sınır ötesi operasyon yapmamıza yeşil ışık yakmaya bir parmaklık mesafedeymişiz izlenimi veren, bizi nedense yıllar sonra anladıklarını içeren ve hatta bugüne kadarki hatalı davranışlarını itiraf eden telefon söyleşileri basına yansıdı, yansıtıldı. Bir çeşit, Türkiye’yi operasyondan alıkoymaya yönelik ‘‘yatıştırıcı mesajlar!’’ ??? Bush ile Rice’ın mesajlarında şu var bu var, ama ‘‘PKK’yi tasfiye edeceğiz’’ yok! PKK’yi geriletmek, etkisini ve tahribatını azaltmak. Yeni masalın başlığı bu. ABD, Kürt aşiretlerini karşısına almayı göze alabilecek mi? Irak’taki kargaşa ortamında Kuzey Irak’taki istikrarı sınır ötesi operasyonumuza feda edebilecek mi? Irak’taki petrol kaynakları kuzeyde. İran’a karşı diplomasi dışı girişimlerde Kuzey Irak’ın önemi ortada. Türkiye’deki gerilimi yatıştırmak ve giderek büyüyen Amerikan karşıtlığını asgari düzeye indirebilmek için sıralanan bu olanaklardan vazgeçilebilir mi? Ne dedi RTE beş gün önce: ‘‘Operasyon, ABD’den gelecek bilgiye bağlı.’’ Gelir, gelebilir bilgiler. Birkaç PKK lideri teslim edilir, ola ki Bağdat’taki PKK büroları (yeniden başka adlarla açıklanıncaya kadar) kapatılır vs. ‘‘İşbirliğine evet, güç kullanmaya hayır’’ adı altında TürkAmerikan ilişkileri canlı mı canlı, sürer gider. ‘‘Böyle bir operasyon PKK tehdidini bitirmez ve bölgede katmerli sorun yaratır’’ demeye başladığına göre, NATO da operasyona karşı. Aşiretler öteden beri... Bu gelişmeler ve olasılıklar karşısında sen; dirayetine, gücüne söz edildi mi aslanlar gibi kükreyen RTE; askere, ABD’nin izni olmadan Kuzey Irak’a operasyon için emir verebiliyor musun? Olayların, sorunun püf noktası bu; hodri meydan! ABD Ankara Büyükelçisi ABD’nin yeni Ortadoğu hamlesi Baştafı 1.Sayfa’da dayanarak verdiği habere göre Rice, önceki gün Beyrut’ta, Lübnan’ın sınır bölgesine NATO komutasında 60 ila 90 gün süreyle bir uluslararası güç yerleştirilmesi ve bir tampon bölge oluşturulması, ardından da bu gücün, Lübnan ordusunun güneyi kontrol altına alması ve Hizbullah’ı silahsızlandırmasına yardımcı olması önerisinde bulundu. Rice’ın çatışmalara son verme, Lübnan hükümetine destek sağlama ve Hizbullah’ı zayıflatma amacıyla açıkladığı bu planın, Başbakan Fuad Sinyora ile Lübnan’ın seçilmiş önde gelen Şii ve diğer yetkilileri tarafından şüpheyle karşılandığını yazan gazete, Sinyora ve Hizbullah ile yakın bağları bulunan Meclis Başkanı Nebih Berri’nin, Hizbullah’ın Şiilerin çoğunlukta olduğu Güney Lübnan’daki varlığından vazgeçmeyeceği uyarısında bulunduklarını bildirdi. ABD gazetesi Washington Post’a açıklama yapan Beyrut’taki Amerikan yetkililer, Sinyora’nın yine de, krizin başlamasından bu yana ABD’nin ilk büyük diplomatik hamlesi olan bu planı daha dikkatlice inceleme ve hükümet üyeleriyle değerlendirme sözü verdiğini belirttiler. ÇATIŞMA YETKİSİNE SAHİP GÜÇ TALEBİ Böylelikle İsrail ve ABD’nin tasarladığı uluslararası gücün Hizbullah ile çatışma yetkisine sahip olmasının istendiği ortaya çıktı. ABD ve İsrail bu birliğin, standart bir BM barış gücü değil, barışı kuvvet kullanarak empoze edecek bir istikrar gücü olmasını istiyor. Bu güce katılabilecek ülkeler arasında Türkiye’nin de adı geçerken İsrail’in Haaretz gazetesi, Alman Dışişleri Bakanı Frank Steinmeier’in, Türkiye ve Mısır’ın güce katılmasını istediğini yazdı. İngiliz Guardian gazetesi, tasarlanan güce İngiltere ve Almanya’nın asker vermeyeceğini söylediğini yazdı. Gazete, asker vereceği işareti veren ülkeler arasında Fransa, İtalya ve Yunanistan’ın yanında Türkiye’yi de saydı. ABD’nin önde gelen gazetelerinden New York Times da Lübnan’a uluslararası güç konusunda artan bir destek olduğunu, ancak ‘‘küçük bir sorunun’’ kaldığını belirterek ‘‘Askerler nereden gelecek’’ sorusunu ortaya attı. ‘‘Uluslararası güç önerisi’’ konusunda herkesin olumlu görüş beyan ettiğine dikkat çeken gazete, sıra asker göndermeye geldiğinde ülkelerin İsrail ile aynı safta savaşır duruma düşme endişesi taşıdıklarını belirtti. New York Times, 1982’de Lübnan’ın İsrail tarafından işgal edildiği dönemde bölgeye gönderilen çokuluslu gücün kışlasına dönük 1983 Ekim’inde gerçekleştirilen Hizbullah saldırısında 241 ABD ve 56 Fransız askerinin öldüğünü hatırlattı. İsrail’in Yedioth Aharonot gazetesindeki bir köşe yazarı da Avrupalı liderlerin uluslararası güç konusunda pek istekli olmalarına karşın ortaya koydukları tek koşulun başka bir ülke askerinden oluşması olduğuna dikkat çekti. Nahum Barnea, ‘‘Almanlar Fransa’yı, Fransızlar Mısır’ı öneriyorlar ve bu böyle sürüp gidiyor’’ diye yazdı. BM Genel Sekreteri Kofi Annan, Ortadoğu’daki çatışmaların ele alınacağı Roma Konferansı’nda, amacın soruna somut çareler getiren bir paketin ortaya çıkması olduğunu söyledi. Annan, bugün yapılacak toplantıda özellikle ateşkesin sağlanmasını ve Lübnan’ın güneyine yerleştirilecek uluslararası gücün tartışılacağını belirtti. İtalya Başbakanı Romano Prodi de konferansın temel amacının Ortadoğu’da bir ateşkesin sağlanması olduğunu söyledi. Sözde Stratejik Vizyon ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) ABD ile Türkiye arasında imzalanan Stratejik Vizyon Belgesi, kâğıt üzerinde kaldı. Belgede ‘‘PKK ve buna bağlı örgütler de dahil olmak üzere terorizme karşı konulması’’ vurgusu yapılıyordu, ancak bugüne kadar ABD tarafından PKK konusunda somut adım gelmedi. Buna karşın Türkiye, Kuzey Irak kaynaklı terör saldırıları nedeniyle Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da şehitler veriyor. ABD’nin terör örgütü PKK konusundaki yaklaşımı, Stratejik Vizyon Belgesi’ne ne derece önem verdiğini gösterdi. ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül tarafından iki ülkenin gelecek siyaseti ve dış politikasına büyük oranda yön vereceğini açıkladığı belgede yer alan PKK’ye karşı önlemler yaşama geçirilemiyor. AB KARŞI ÇIKIYOR Washington yönetimi, PKK’nin Kuzey Irak’taki varlığı ile ilgili girişimde bulunmazken, Ankara’nın askeri önlem alma arayışlarına da karşı çıkıyor. ABD, Ankara’ya sürekli çözümün üçlü görüşmelerde olduğunu iletiyor.Stratejik Vizyon Belgesi’nin başlangıç metninde, karşılıklı güven ve ittifakın, dostluk ilişkilerinin en önemli unsuru olduğu belirtiliyor. Belgenin girişinde ‘‘Bölgesel ve küresel hedeflerimiz bağlamında aynı değerler ve idealler bütününü paylaşıyoruz. Bu nedenle, Türkiye ve ABD, birlikte çaba harcamalarını gerekli kılan ortak sınamalar ve fırsatlarla karşı karşıyadır. İstişare ve işbirliğine dönük ortak gündemimizin unsurlarını bu sınama ve fırsatlar şekillendirmektedir’’ deniliyor. DEVLETİ TRİLYONLARCA LİRA ZARARA UĞRATAN ÇETE ORTAYA ÇIKARILDI AKP’linin ‘un çetesi’ İLHAN TAŞCI ANKARA Gümrük müfettişleri, tüm işlemlerini kâğıt üzerinde yapan ve yaklaşık bin un fabrikasını kapsayan ‘‘hayali ihracat’’ organizasyonunun, devletin milyonlarca dolarını olmayan ‘‘unla’’ iç ettiğini ortaya çıkardılar. Organizasyonun ‘‘lideri’’ Mehmet Ferah Kaya’nın 2004 yerel seçimlerinde AKP’den belediye başkan adayı olduğu, ancak seçimi kazanamadığı anlaşıldı. Gümrük müfettişleri, Türkiye genelinde 22 şirketin, birlikte hareket ettiği fabrikalarla birlikte 20052006 yılında dahilde işleme izin belgeleri ile yapılan buğday unu ihracatını mercek altına aldılar. Gümrük müfettişleri Murat Yaman, Ali Ortapolat ve Hakan Atay’ın düzenlediği 14 Temmuz 2006 tarihli rapor, yurt genelinde 1000 un fabrikasının da dahil olduğu bir organizasyonun sahte belge kullanarak ‘‘olmayan’’ unla yaptığı hayali ihracatı gözler önüne serdi. Raporda, dahilde işleme rejimi kapsamında buğday ve yağ gibi ürünlerin iç piyasadan toplanarak işlendikten sonra ihraç edildiği, bunun karşılığında devletin bu şirketlere piyasa koşullarından ucuza buğday verdiği ve vergi indirimi uyguladığı anımsatıldı. ‘DEVLET DOLANDIRILDI’ Raporda, liderliğini Mehmet Ferah Kaya’nın üstlendiği organizasyonun Türkiye genelinde 1000 un fabrikası ile anlaşıp, Dahilde İşleme İzin Belgesi (DİİB) aldığı ve buna karşılık piyasadan fiktif (kâğıt üzerinde) olarak buğday toplamış gibi gösterildiği belirlemesi yer aldı. Organizasyonun sahte belge düzenleyerek un ve yağ ürünlerinin ihracatını yapılmış gibi göstererek ‘‘hayali ihracatı’’ gerçekleştirdiği anlatılan raporda, genellikle Habur sınır kapısından Kuzey Irak’a malların gitmiş gibi gösterilerek, devletin haksız teşvik ve vergi iadesiyle ‘‘dolandırıldığına’’ işaret edildi. Raporda, Mehmet Ferah Kaya, Kadir Yücel ve Ali Yetginer’in yönetici konumunda olduğu organizasyonun, kâğıt üzerindeki hayali un ihracatındaki çarkın işleyişi şöyle anlatıldı: Ülke genelinde değişik kentlerde faaliyet gösteren 1000 un fabrikasıyla anlaşıldı. Organizasyona üye olan şirketler Dahilde İşleme İzin Belgesi çıkartarak ihracat amacı ile fatura kestiler. Organizasyon tarafından teslim alınan beyanname ve faturalar, Habur sınır kapısında açılmaları için burada bulunan gümrük komisyoncularına gönderildi. Komisyoncular beyannameleri çeteyle birlikte hareket eden gümrük memurlarına verdiler. Gümürk görevlileri yapılan tüm işlemlerde ton başına 60 dolar aldılar. Gümrük görevlilerince beyannamesi açılan firmalar adına hiç buğdaylık un geçmeden geçmiş gibi belgeler gösterildi. İşlemler sırasında firmaların fabrikalarına buğday girişi göstermeleri gerektiği için de organizasyon, bulduğu üreticilerden buğday almadan yalnızca yüzde vererek fatura temin etti. TON BAŞINA 150 DOLAR Raporda, ‘‘hayali’’ ihracatı yapan şirketlere, yaptıkları ihracatlara karşılık TMO tarafından piyasa fiyatlarına göre ton başına 150 dolar avantajla buğday satıldığı vurgulandı. Şirketlerin TMO’dan toplam 56 bin ton buğday aldığı ve ton başına 150 dolar avantaj sağladıkları dikkate alındığında, yalnızca indirimli buğday satışı nedeniyle şebekenin devletten 8 milyon 400 bin dolar (13 milyon 146 bin YTL) haksız çıkar sağladığı ortaya çıkıyor. Şirketlerin gerçeğe aykırı ihracat beyannameleri ve sahte belgelerle devletten KDV iadesi, banka ihracat kredisi gibi çıkarlar sağladığı, ayrıca KDV iademahsup ve terkin işlemlerinden de yararlanmış olabileceği değerlendiriliyor. Teşekkül halinde kaçakçılığı yapan şirket yetkilisi ve görevlisi 87 kişi ile kaçakçılıkta rol üstlenen 19 gümrük görevlisi hakkında suç duyurusunda bulunuldu. ‘BAŞKAN’ AKP’Lİ Müfettişlerce düzenlenen raporda, örgütün lideri olarak nitelenen Mehmet Ferah Kaya’nın Mardin’in merkez ilçesi Kalaba’dan 24 Mart 2004 tarihindeki yerel seçimlerde AKP’nin belediye başkan adayı olduğu anlaşıldı. AKP’nin adayı Kaya, seçimi kazanamadı. Raporda, Mehmet Ferah Kaya’ya örgüt üyelerinin ‘‘Başkan’’ diye hitap ettikleri belirlenirken, tüm işlemlerin Kaya’nın talimatları çerçevesinde gerçekleştirildiği değerlendirmesi yer aldı.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear