Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
4 CHP “EL KADI’YA KEFİLİM” DİYEN BAŞBAKAN ERDOĞAN’A SERT TEPKİ GÖSTERDİ: C haberler BİR BAKIMA SERVER TANİLLİ TEMMUZ CUMA Koç: Delikanlı gibi açıkla ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP, BM Güvenlik Konseyi’nin ‘‘terör örgütleri ve terorizme destek verenler’’ listesine aldığı Yasin El Kadı’ya ‘‘kefil’’ olduğunu açıklayan Başbakan Tayyip Erdoğan’a sert tepki gösterdi. CHP Grup Başkanvekili Haluk Koç, Erdoğan’a ‘‘Başbakan olarak, bu hayırsever ve arkadaşınız işadamına, BM Güvenlik Konseyi’nce yapılan haksızlığı gidermek için ilgili Bakanlar Kurulu kararını kaldıracak mısınız’’ sorusunu yöneltti. Haluk Koç, Yasin El Kadı ve aralarında Başbakan’ın Danışmanı Cüneyd ZapEl Kadı adının, BM Güvenlik Konseyi’nin kararlarında, terör örgütü El Kaide’ye destek verenler arasında geçip geçmediğini sordu. Erdoğan’ın ‘‘hayırsever işadamı’’ diye nitelendirip kefil olduğunu açıkladığı El Kadı ile ilgili Bakanlar Kurulu kararını anımsatan Koç, Erdoğan’a şu soruları yöneltti: ‘‘Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ne zamandan beri hayırsever işadamlarının malvarlıklarını dondurdu? Siz Başbakan olarak, bu hayırsever ve arkadaşınız işadamına, BM Güvenlik Konseyi’nce yapılan haksızlığı gidermek için Ecevit hükümetinin aldığı Bakanlar Kurulu kararını kaldıracak mısınız? BAŞBAKAN ŞANTAJ YAPIYOR Sayın Başbakan söyleşisinde, bir yayın grubu deyimi kullandıktan sonra ‘Boşuna uğraşmasınlar, biz bunların derdini biliyoruz. Ben sabırlı Bakanlar Kurulu’nun Resmi Gazete’de yayımlagidiyorum. Açık ve net söynan 2001 tarihli kararıyla, Yasin El Kadı’nın bülüyorum: Vakti geldiğinde ketün para, mal, hak ve alacaklarının donduruldusinlikle açıklayacaklarım, inağu belirtildi. Koç, internet sitesinde bu Resmi nıyorum ki o zaman milletimi Gazete sayfasının boş olduğuna dikkat çekti. çok daha rahatlatacak ama onları da hoplatacaktır’ diyor. Uygar bir ülkenin başbakanı, kefil olacak mısınız’’ diye sordu. CHP İsşantaj yapmaz. Başbakan olarak varsa bir tanbul Milletvekili Kılıçdaroğlu da ‘‘Ya bildiğin oturur adam gibi açıklarsın’’ Başbakan hatalı ya da BM, Başbakan’ın Usame bin Ladin’in ‘‘iyi ilişkiler içinde oldediği gibi hayırsever bir işadamına terör duklarını’’ açıkladığı Wa’el Julaidan’ın da listesinde yer veriyor. Bu çok ciddi bir açEl Kadı’nın en yakın adamı olduğuna dikmaz. Başbakan, uluslararası skandala yol kat çeken Koç, Erdoğan’a ‘‘Julaidan’a da açacak bir itirafta bulundu’’ dedi. Arınç’ın Gafı mı? Yoksa? Gaf diyoruz; onu da taşan bir söyleyiş, bir herze, bir hezeyan, bir kendini kaybediştir söz konusu olan. Rusya’yı gidip gördüğümde, değişik kattan yüzlerce kişiyle konuşmalarımdan bendeki anı şudur: Başta iki kişi vardır Rusların gözünde, biri Büyük Petro, öteki Lenin. Niçin öyle? Çünkü Büyük Petro, Rusya’yı Aydınlanma’ya açmıştır; Lenin ise, ülkede ilk sosyalist devrimin önderi olmak onurunu taşır. Taparlar bu iki kişiye! Hele Lenin’e, sosyalizm yıkıldıktan sonra da, halk sevgisini gösteriyor: Her gün, Anıtkabir’in önünde göz alabildiğine uzayan bir kuyruk; bekleşenler çoğunun ellerinde çiçekler; içeriye girme sırasını beklerler... Sosyalizmsiz dünya mı? İşte şu yaşadıklarımız! Bir soruya, şu tek bir soruya, dürüstlükten ayrılmadan yanıt veriniz: Sovyet Rusya olsaydı, Amerikan işgalcileri gidip Irak’ı bugün de yaşadığı cehenneme sokabilirler miydi? ? Öte yandan, biz Türklerin Lenin’e özel bir yakınlığımızın nedeni, onun bizim Ulusal Kurtuluş Savaşımıza, ‘‘maddeten ve manen’’ verdiği destektir. O anababa günlerinde, Rusya’da gerici bir rejim olsaydı yol açacağı terslikleri gözünüzün önüne ürpermeden getirebilir misiniz? Tarihimizin de onurlu sayfalarından biridir Lenin! Ne var ki, Arınç, genel tarihin ve tarihimizin bu sayfalarından habersizdir. Ama iki şeyden haberlidir: Önce, sosyalizm düşmanlığından! Dünya emperyalizminin her adımda telkin ettiği böyle bir düşmanlıktır ve sosyalizmin ebedi olarak öldüğü düşüncesi kafalara akıtılıp beyinler dondurulur. Arınç, Lenin’in yüzünde işte bunu okuyor ve kendini aldatıyor. İkincisi, Türkiye’de Cumhuriyet düşmanlığıdır. Yine emperyalizm, İslam dünyasında şeriatçılıkla oynayarak, işte bu Cumhuriyetin kuyusunu kazdırttıyor gericilere. Arınç da, bağlı olduğu iktidarda böyle İslamcı bir görev almıştır. Oyun, harikulade açık ve seçiktir. Bu ortamda gaflete de yer yoktur; gafiller işitiyor musunuz? Başkanı BüTBMM lent Arınç, Rusya’ya resmi bir ziyarette birkaç gündür. Hazretin kişiliğini yakından tanıdığımızdan, kimi nahoşlukları bekler durumdaydık. Biri de, daha ilk günden gazetelerde. 12 Temmuz günlü Milliyet, birinci sayfasında, büyük harflerle, şunu bildiriyordu okurlarına: ‘‘Kızıl Meydan’da Arınç Gafı!’’ Olayın ayrıntıları da şöyle: Bülent Arınç, beraberindeki heyetle Kızıl Meydan’ı gezerken Sovyet Devrimi’nin lideri Vladimir Lenin’in mozolesinin önüne gelince, Rus görevliye Anıtkabir’i ziyaret edip edemeyeceklerini sorar. Sonucunu beklerken, o sırada bir Türk muhabirkameraman, ‘‘Lenin’i mi görmek istiyorsunuz’’ diye sorduğunda, yanıtı tebessüm ederek şu olur: ‘‘Lenin’i ölü olarak görmek çok güzel!’’ Arınç, söylediğinin farkına vardığında, hemen aynı gazetecinin yanına giderek, ‘‘Umarım siz Türkiye’deki gazeteciler gibi değilsinizdir, bir şeyi büyütmezsiniz’’ der ve Lenin’le ilgili sözlerinin yayımlanmamasını ister. Olay bu! Adamımızı bildiğimizden, ‘‘Şeyini şey ettiğimin şeyi...’’ deyip geçebilirsiniz. Ne var ki, kapatılacak türden bir iş değil! ? Dünyaca bilinir: Özellikle üst düzeydeki resmi kişiler, bir başka ülkeye gittiklerinde, davranışlarına, sözlerine büyük bir özen gösterir ve saygılı olurlar. Hele biz Türkler bu konuda dikkatliyiz. Örneğin, bir yabancı devletten biri, Ankara’da Anıtkabir’e bakıp, ‘‘Atatürk’ü ölü olarak görmek çok güzel!’’ diye söylendiğinde aldığı yanıt pek ağır olur ve savuşup gitmekten başka yol bulamaz. Peki Rusya? O da geçmişine pek saygılıdır. Şu sırada, Rusya, Arınç’ın gafıyla çalkanmaktadır kuşkusuz. Bahtsızlığımızın derecesine bakınız: İki hafta kadar önce, Cumhurbaşkanımız Ahmet Necdet Sezer de Rusya’ya gitti ve vakarı, görüş ve konuşmalarıyla hayranlık topladı ve ulusunu da onurlandırdı; ötede, koskoca TBMM Başkanı olan zatta, ilk adımında, gittiği ülkenin onuruna saygısızlık! CHP Grup Başkanvekili Koç, Erdoğan’ı El Kadı dosyasının yeniden açılmasını engellemek için savcıları etkilemeye çalışmakla suçlarken Kılıçdaroğlu da ‘‘Başbakan, uluslararası skandala yol açacak bir itirafta bulundu’’ dedi. su’nun da bulunduğu Türkiye’deki ortakları hakkında suç duyurusunda bulunan milletvekilleri Atilla Kart ve Kemal Kılıçdaroğlu ile birlikte Meclis’te düzenlediği basın toplantısında El Kadı’ya ‘‘kefil olduğunu ve kendisi kadar inandığını’’ açıklayan Erdoğan’a yanıt verdi. Bakanlar Kurulu’nun Resmi Gazete’de yayımlanan 2001 tarihli kararıyla, Yasin El Kadı’nın bütün para, mal, hak ve alacaklarının dondurulduğunu anımsatan Koç, Başbakanlık’ın internet sitesinde bu tarihli Resmi Gazete sayfasının boş olduğuna dikkat çekti. Koç, Bakanlar Kurulu’nun 2004, 2005 ve 2006 yıllarında aynı yöndeki kararlarının, Resmi Gazete’de yayımlanmadığını da ifade etti. Erdoğan’a sorular yönelten Koç, Yasin El Kadı ‘küresel terörist’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Tayyip Erdoğan’ın ‘‘Kendime inandığım gibi inanıyorum, hayırsever bir kişi’’ diyerek kefil olduğunu açıkladığı Yasin El Kadı’nın BM ve ABD tarafından 3 ha fta önce güncellenen ‘‘terörist’’ listesinde de yer aldığı ortaya çıktı. BM’nin en son 25 Nisan’da güncellediği listede 60. sırada yer alan El Kadı, ABD Hazine Bakanlığı’nın 19 Haziran tarihli listesinde de ‘‘küresel terörist’’ olarak tanımlanıyor. Başbakan Erdoğan’ın danışmanı Cüneyd Zapsu ile BİM marketler zincirinin kuruculuğunu üstlenen ve 11 Eylül saldırılarına kadar ortaklığının sürdüğü Yasin El Kadı’nın güncellenen ‘‘küresel terörist’’ler listesinde yer aldığı anlaşıldı. Başbakan Erdoğan’ın, ‘‘Ben, Yasin Bey’i tanıyorum ve kendime inandığım gibi inanıyorum. Yasin Bey’in bir terör örgütüyle münasebet kurması, ona destek vermesi mümkün değil’’ dediği Yasin El Kadı’nın, BM’nin her yıl güncellediği listede yine yer aldığı belirlendi. El Kadı, BM’nin Taliban ve El Kaide’ye uygulanan yaptırımları denetleyen 1267 sayılı özel komitesinin güncelleştirdiği 25 Nisan 2006 tarihli listenin 60. sırasında yer aldı.ABD Hazine Bakanlığı’nın terörün parasal kaynaklarını önleme amacıyla yürüttüğü program kapsamında da El Kadı ‘‘terörü finanse edenler’’ listesinde bulunuyor. Söz konusu liste son olarak 19 Haziran 2006 tarihinde güncellendi. Bu listede Erdoğan’ın ‘‘hayırsever bir kişi’’ dediği El Kadı, ‘‘küresel terörist’’ olarak tanımlandı. Erdoğan El Kadı’ya ilişkin şu değerlendirmeyi yapmıştı:‘‘Ben Yasin Bey’i tanıyorum ve kendime inandığım gibi inanıyorum. Yasin Bey’in bir terör örgütüyle münasebet kurması, ona destek vermesi mümkün değil. Türkiye’yi seven, ki ailesi itibarıyla da geçmişi itibarıyla da Türk ve burada yatırımları olan bir insandır. Hayırsever olmaktan başka hiçbir özelliği olmayan bir insandır. Cüneyd Beylerle geçmişte ortaklıkları oldu, sonra zaten Cüneyd Bey o ortaklıktan, o şirketten ayrıldı... Böyle yargısız infaz yapılmaz. Savcı takipsizlik kararı vermiş mesela Yasin Bey’le alakalı olarak. Bununla ilgili yeniden yargı süreci başlatılsın deniyor. Var mı böyle bir anlayış? ABD’de bu şeyin içerisine alınmış, bizim dönemimizde böyle bir şey yapılmış... Nerede yapılmış? Hiç ilgisi alakası olmayan, sadece gazete haberleriyle aynı haberler böyle dönüp dönüp duruyor, kafalar bulandırılmak suretiyle bakıyorsunuz Cüneyd Bey’in üzerinden, Yasin Bey’in üzerinden aslında hedef belli biz yıpratılmak istiyoruz.’’ BAŞBAKAN’IN ULUSLARARASI TERÖRİST HİKMETYAR’IN DİZİNİN DİBİNDE OTURMASI UNUTULMUYOR Erdoğan’ın tehlikeli ilişkileri MEHMET FARAÇ Başbakan Erdoğan’ın, radikal dinci örgütler ve liderlerine yönelik ilişki ve yaklaşımı konusunda uluslararası kamuoyunun da tepkisini çeken tehlikeli bir geçmişi bulunuyor. Erdoğan’ın Hamas’la yakınlaşması ve Yasin el Kadı’yı sahiplenmesinden önce Müslüman Kardeşler örgütü yöneticilerini İstanbul’da ağırlaması, hatta uluslararası terörist Gülbeddin Hikmetyar’ın dizinin dibinde oturması unutulmuyor. Geçmişte, laiklik, Cumhuriyet ve Atatürk konusundaki tepki çeken açıklamalarının ardından kamuoyuna ‘‘değiştim’’ mesajları veren Başbakan Erdoğan’ın, radikal dinci çevrelerle olan ilişkisi eskiye dayanıyor: Cumhurbaşkanlığı koltuğu hesapları yapan Erdoğan’ı Hizbi İslami Örgütü’nün lideri Hikmetyar’ın dizinin dibinde otururken gösteren fotoğraflar basına yansımıştı. 11 Eylül saldırılarının ardından ABD Savunma Bakanlığı’nın yayımladığı terörist listesinde Usame bin Ladin’in hemen ardında Afganistan’daki Hizbi İslami Örgütü’nün lideri Gülbeddin Hikmetyar’ın adı dikkat çekiyor. Sonraları bir gazeteye yansıyan fotoğraf, bugün Atatürk’ün koltuğuna yerleşme hesapları yapan Erdoğan’ı, uluslararası terörist Hikmetyar’ın dizinin dibinde otururken gösteriyor. Erdoğan, şeyhmürit ilişkisini andıran bu pozun açıklamasını ancak fotoğrafın çekilmesinden yıllar sonra Meclis kürsüsünde yapmak zorunda kalıyor. CHP lideri Deniz Baykal, geçen yıl bütçe görüşmelerinde bu fotoğrafı göstererek ‘‘Erdoğan hangi Erdoğan’dır?.. Hikmetyar’ın önünde diz çöken mi?.. Anıtkabir’in önünde sap gibi duruyorlar diyen mi?.. Yoksa Anıtkabir’de saygı duruşu yapan mı?..’’ diye sorunca Erdoğan şu yanıtı veriyor: MÜSLÜMAN KARDEŞLER ÖRGÜTÜ ‘‘O fotoğraf 1986 yılında çekilmiştir. Hikmetyar, Afganistan başbakanı sıfatıyla, resmi davetle Türkiye’ye gelmiştir. Ben de o zaman siyasi bir partinin il başkanıydım.’’ Ancak Hikmetyar’ın Türkiye’ye resmi davetli değil, Refah Partisi’nin konuğu olarak geldiği, o yıllarda başbakan değil aslında Afgan mücahit lideri olduğu ortaya çıkıyor. Erdoğan’ın radikal dinci çevrelerle ilişkisini gösteren bir başka belge ise Mülkiye müfetişlerinin 27 Ocak 1999 tarihli raporuna yansıyor. Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu dönemde, İslami Kurtuluş Çeçen Direnişi’ne bağlı 4 kişi ile Müslüman Kardeşler (İhvanı Müslimin) örgütünün Ürdün şefi Mohammed Ashmawey ve Mısır yetkilisi Hasan Huyavyi’nin İstanbul’da, Holiday Inn Oteli’nde kaldıkları ve giderlerinin belediyeye bağlı İstanbul Ulaşım Sanayi ve Ticaret AŞ tarafından ödendiği anlaşılıyor. Mısır’daki terör eylemleriyle tanınan Müslüman Kardeşler’in, Türkiye’yi kan gölüne çeviren Hizbullah örgütü lideri Hüseyin Velioğlu’yla bağlantısını anımsatmak, ilişkinin nasıl bir tehlike içerdiğini anlatmaya yetiyor. “TERORİZME DESTEK VERENLER” ABD ve İsrail’in tüm karşı çıkışlarına rağmen Hamas’ın siyasi büro şefi Halid Meşal, diplomatik kuralları altüst ederek 4 kişilik bir heyetle Türkiye’ye geliyor ve AKP Genel Merkezi’nde ağırlanıyor. Üstelik Erdoğan’ın yardımcısı Abdullah Gül de heyetle görüşüyor. İsrail Dışışleri Bakanı Tzipi Livni AKPHamas ilişkisi nedeniyle Türkiye’yi protesto ederken, İsrail Başbakanlık Sözcüsü Raanan Gissin’in,‘‘Biz Öcalan’la görüşsek ne hissedersiniz?’’ sözleri gündeme bomba gibi düşüyor. Tepkilere aldırmayan Erdoğan, Hamas’la ilişkisini koparmıyor ve son olarak Büyükelçi Ahmet Davutoğlu’nu Şam’a göndererek Hamas lideri Meşal’la görüşmesini sağlıyor. Laik Cumhuriyetin başbakanı son olarak BM Güvenlik Konseyi’nin ‘‘Terorizme destek verenler’’ listesine aldığı Yasin el Kadı’ya ‘‘kefil’’ olduğunu açıklayabiliyor. Uluslararası ilişkiler, diplomatik kurallar ve devlet yönetiminin gerektirdikleri bir yana, Erdoğan’ın bu ilişkilerinin radikal dinci kesimleri de cesaretlendirdiğini Danıştay’a yönelik türban saldırısı zaten kanıtlamaya yetiyor. Minareyi süngü, kubbeyi miğfer, müminleri asker sayan bir zihniyetin radikal dincilerle olan bu ilişkilerinin aslında hiç de şaşırtıcı olmaması gerekiyor. Zaman’dan cemaat gazetesi itirafı İstanbul Haber Servisi Zaman Gazetesi Genel Yayın Müdürü Ekrem Dumanlı, cemaat gazetesi olduklarını yazısında itiraf etti. Cemaat ile cemiyet arasındaki derin farkı bilinçli olarak görmezlikten gelen Dumanlı, geçen hafta sonu Ayşe Arman ile yaptığı söyleşide cemaat gazetesi olduklarına yönelik soruyu yanıtlarken ‘‘Hayır. Ben böylesine bir değerlendirmeyi hazırlopçuluk olarak görüyorum. Ve haksızlık...’’ demesine karşın yazısında cemaatçiliği savundu. Zaman Gazetesi Genel Yayın Müdürü Ekrem Dumanlı, yazısında Hürriyet gazetesinde yayımlanan röportajının ardından eleştiri konusu olan tiraj ve Fethullah Gülen ile ilgili açıklamalarını savundu. ‘‘Haksız rekabetin gölgesinde vizyon taraması’’ başlıklı yazısında Dumanlı, verdiği röportajda ısrarla cemaat gazetesi olmadıklarını söylemesine karşın aslında cemaatlerin pozitif anlamlar taşıdığını belirtti. CEMAAT KELIMESI KÜÇÜK DÜŞÜRÜCÜ Cemaat kelimesine negatif anlamlar yüklendiğini savunan Dumanlı, ‘‘Sanırsınız, cemaat diye anılan küçük bir zümre, dış dünyaya bütün kapılarını kapamış, kendi özel gündeminin histerik fanatizmi içinde (hatta onun yobazlığı içinde) çırpınıp duruyor. Bu tür topluluklar da yok değil bu ülkede; üstelik sağcı, solcu, ulusalcı, kartelci, İslamcı gibi yakıştırmalarla anılabilecek durumları da var bu tip zümrelerin. Maksat bunları ayıplamaksa aşiret sözcüğünü kullanmak daha doğru. Çünkü cemaat sözcüğünün sosyolojik ve kültürel anlamda pozitif yankısı vardır’’ dedi. İsim vermeden Fethullah Gülen cemaatini kastederek ‘‘Cemaat olmakla suçlanan bazı sosyal hareketlere baktığınızda, cemaat kelimesine yüklenen negatif anlamın boşluğa düştüğünü görüyorsunuz. Düşünün ki Anadolu insanı nice zamandır ihmal ettiği eğitime önem vermiş, okullar açmış, eğitimli insan gerçeğinin farkına varmış, aşku şevkiyle dünyanın dört bir tarafına eğitim sevdasını taşımış, on binlerce insana Türkiye’yi ve Türkçeyi sevdirmiş. Şimdi bu insanlara sen cemaatsin, cemaat olarak kalmalısın deyip alan daraltması yapılabilir mi’’ dedi. Cemaat diyerek küçük düşürülmeye çalışılan kitlenin evrensel bir bakış açısıyla inanılmaz başarılara imza attığını iddia eden Dumanlı, Zaman gazetesinin Türkiye’nin bir gerçeği olduğunu belirterek ‘‘Bunu içinize sindirmelisiniz’’ dedi.Ekrem Dumanlı, Hürriyet gazetesi yazarı Mehmet Y. Yılmaz’ın ‘‘paraları birileri tarafından ödenen, bedava dağıtılan gazetelerin gerçek satış rakamını gösteremeyeceği’’ yönündeki açıklamaları ile tartışmaya katıldığı tiraj konusunda da tekrar kendini savundu. Yapılanları spekülasyon olarak niteleyen Dumanlı, bunun haksız rekabet yarattığını söyledi. Dumanlı ABC Firması’nın denetim kriterlerinin yeterince objektiflik taşımadığını öne sürdü.