23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

6 “Belçika’da Türkçe yerel medyanın sorunları” Brüksel’de tartışıldı C haberler SÖZDEN YAZIYA GÜRAY ÖZ 15 ARALIK 2006 CUMA Avrupa’da Türk yayıncılığı BRÜKSEL (Cumhuriyet) Belçika’da yayın yapan Binfikir gazetesinin, Avrupa Türk Gazeteciler Birliği (ATGB) ile birlikte düzenlediği “Belçika’daki Türkçe yerel medyanın sorunları” konulu panel, yoğun bir katılıma sahne oldu. ATGB Başkanı Gürsel Köksal, bu toplantıdan, diğer Avrupa ülkelerinde de zaman kaybetmeden benzer etkinlikler düzenlenmesine yönelik bir mesaj çıktığını belirterek, “Artık ortak enerjiyi Avrupa’daki Türkçe medyanın geleceğine yöneltmek gerekiyor” dedi. RTAK SORUNLAR DİLE GETİRİLDİ Çöpten Bir Kitap Çıktı aklınıza takılabilir. Kitabı okuyup bitirdiğimde öyle olduğunu, öyle olması gerektiğini, öyle olacağını düşünmemin yazar tarafından şiddetle istendiğini hissettim. Ama bu umursamazlık yıllarında, artık edebiyatın bu işlerle uğraşmaması gerektiğini büyük bir ‘yetkiyle’ söyleyenlere inat nerden çıktı bu kitap? Gökdelen Can Yayınları’ndan çıktı. ??? Amerikan Cinneti nereden çıktı? Peki, her şeyi değiştiren ve kendisi de değişimden payını alacak olan “Amerikan Cinneti” nereden çıktı? Amerikan cinneti Amerika’dan, Zeynep Atikkan’ın kitabı Yapı Kredi Yayınları’ndan çıktı. Atikkan kitabında dünyanın başının belası haline gelmiş olan Amerikan “yeni muhafazakârları”nı, onların düşünce sistematiklerini, ruh hallerini, takıntılarını anlatıyor. Cinnet getirenler ve bir bela halinde dünyamızın üstüne düşenler onlardı. Yeni muhafazakârları bilmeden günümüzde olup biteni anlamak, çöp adamları da, yılkı adamlarını da yerli yerine oturtmak zordur. Yeni muhafazakârlarla ilgili en şaşırtıcı bilgi, belki de onların “solcu” geçmişleridir. Eski bir Marksist olan Irwing Kristol’ün “oğlundan bile çok sevdiği” Paul Wolfowitz de gençlik yıllarında Troçkistlerle yatıp kalkmıştı. Soldan dönenlerde sağın uçlarında ve şiddetlisinde yer almak ya da yer bulmak, herhalde bir kader! Bizim ülkemizde de öyle değil midir? Amerikan Cinneti kuşkusuz yalnızca yeni muhafazakârlarla sınırlı değil ve öyle kolay iyileştirilebilecek gibi görünmüyor. Hâlâ can almaya, kan dökmeye devam ediyor, edecek. Bu ideolojisi ne kadar çürük olursa olsun “aklı başında ve tehlikeli” Amerikan cinnetini görmek ve sergilemek, medyanın büyük ölçüde teslim olduğu günümüzde bu nedenle paha biçilmez değerdedir. Çünkü Atikkan’ın dediği gibi: “Cinnet ile cinayet arasındaki sınır o kadar yakın olabiliyor ki!” guray.oz@cumhuriyet.com.tr O 10 Aralık pazar günü Brüksel Hotel Villa Royale’de gerçekleştirilen toplantıya, Belçika’da yerel olarak basılı ve internet yayıncılığı yapan tüm yayın organlarının ve radyo temsilcileri birer konuşmacı gönderdi. Panele ayrıca, Brüksel Bölge Milletvekili Emin Özkara (PS), Schaerbeek Belediye Meclis üyeleri Mustafa Öztürk (MR), Sadık Köksal (MR), Halis Kökten (CDH) ve Mahinur Özdemir (CDH), Emirdağlılar Dayanışma Vakfı (EYAD) Başkanı Metin Edeer, Belçika Atatürkçü Düşünce Derneği (BADD) Başkanı İsmail Sönmez, Avrupa Türk Akademisyenler Birliği’nden (EATA) Hülya Ertorun, Anadolu Kültür Derneği (Anatolia) Başkanı Abdullah Yiğit, Belçikalı Türk İşadamları Derneği (BETİAD) Sekreteri Alper Uyanık, Anvers Türk Dernekleri Birliği Başkanı Sedat Kaya dışında bazı yazar ve sanatçılar da katıldı. Belçika’da yayıncılık yapan tüm kesimlerin ilk defa bir araya gelerek kavgasız, gürültüsüz ortak sorunlarını dile getirdiklerine dikkat çeken Binfikir Genel Yayın Yönetmeni Serpil Aygün, şöyle konuştu: “Son dönemlerde yerel yayın organlarının artışı biz yayıncıların sorun ve sorumluluklarını da arttırdı. Bu nedenle bu sorun ve sorumluluklarımızı konuşmak üzere bu toplantıyı düzenledik. Toplantı davetini yaparken bazı davetlilerin aramızda kavga edeceğimiz endişesi içinde olduklarını üzülerek gözlemledim. Bu panelde ortak sorunlarımızı yanlışlarımızı konuşacağız.” Belçika’da Türkçe yerel medyanın tarihsel gelişimini anlatmak üzere söz alan Sabah gazetesi Belçika Temsilcisi ve Binfikir Gazetesi Haber Koordinatörü Fikret Aydemir’den sonra söz alan ATGB Başkanı Gürsel Köksal, başkanlığını üstlendiği dernekle ilgili bilgi verdi. Oturumun başkanlığını da üstlenen ve halen Milliyet gazetesinin Frankfurt’taki haber merkezinde görev yapan Köksal, panele gösterilen ilgiyi de övdü. Diğer konuşmacılar “Avrupa Ekspres” gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Serhan Deniz, ATGB’nin kurucu üyelerinden ve “www.binfikir.be” sitesi ve “Binfikir” gazetesi Genel Koordinatörü Erdinç Utku, “www.belturk.be” sitesi ve gazetesi Genel Koordinatörü Mahir Pala, “Zaman”ın aylık Belçika eki Genel Yayın Yönetmeni Vedat Denizli, “Radyo Paşa” Yöneticisi Selahattin Koç, “Radyo Panik” Leyla Ertorun, “Gold FM” Halkla İlişkiler Müdiresi Zana Eminli, “www.gündem.be” Genel Yayın Yönetmeni Hüseyin Dönmez, “www.belekspres.be” editörü Yakup Yurt, “www.belcikahaber.be” Genel Yayın Yönetmeni Celil Gündoğdu ve “www.turkhavadis.com” Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Ulusoy, hem kendi yayın organlarını kısaca tanıttılar hem de oturum başkanı Gürsel Köksal’ın yönelttiği sorulara cevap verdiler. “Beltürk” Genel Koordinatörü Mahir Pala, Belçika’nın bölünmemesinden yana olduklarını belirtirken, Türkiye ile ilgili gelişmeleri de ilgiyle takip ettiklerini, yayın organlarının Ermeni soykırım meselesi ile, Türkiye’nin AB ile ilişkileri konusuyla yakından ilgilendiğini anlattı. Diğer taraftan “Zaman” gazetesinin aylık Belçika ekinin Genel Yayın Yönetmeni Vedat Denizli, diğer yerel basın organlarından farklı bir konumları olduğunu açıklarken, “Ben buradaki arkadaşlarımdan farklı olarak ulusal bir gazetenin ekini hazırlıyorum. Dolayısıyla bizim dağıtımımız da diğerlerinden farklı” dedi. Belçika ekinin 15 bin basılıp 15 bin adrese posta ile gönderildiğini belirten Denizli’ye bu adreslerin temin yöntemi konusunda eleştiriler geldi. Diğer taraftan dinamik sunuşuyla ilgi çeken “www.gundem.be” sitesi Genel Yayın Yönetmeni Hüseyin Dönmez, kendilerinin farklı bir ihtiyaçtan doğduklarını anlattı. Radyoların yasal statüleri konusunda açıklama yapan Radyo Paşa’nın yöneticisi Selahattin Koçak, “Bu konuda Belçika’da henüz bir düzenleme yok. Belçika yasaları bize yayın yapamazsınız demiyorlar ama yapabilirsiniz de demiyorlar” derken çok yakın bir zamanda bu sorunun çözüleceği umudunu dile getirdi. “Radyo Gold”un Halkla İlişkiler Müdiresi Zana Eminli ise yasallık konusunun tüm radyoların yaşadığı bir sorun olduğunu belirtti. Binfikir Genel Koordinatörü Erdinç Utku ise “Binfikir”in internet sitesi olarak yayın hayatına başladığı kuruluş yıllarından bahsederek, “O gün olduğu gibi bugün de Avrupa’nın başkentinde yaşayıp kasabada yaşar gibi yayıncılık yapılmayacağını düşünüyoruz” dedi. Ç ATGB Başkanı Gürsel Köksal: ‘Türk yayıncılığının enerjisi sevindiriyor’ “Binfikir gazetesinin birinci yılında düzenlenen bu toplantı çok başarılıydı. Belçika’da yayınlanan Türkçe yayın organlarının hemen hemen hepsi, Belçika’da aktif politika yapan çok sayıda Türk kökenli politikacıyla, çok sayıda kitle örgütünün temsilcileri katıldı. Sadece sorunların ele alınması, durum analizleri ya da yayın organlarının tanıtımıyla yetinmedik, gazeteciler arasındaki bazı anlaşmazlıklar da, eleştiriler de gayet saygılı bir atmosferde ele alındı. Türkçe medyanın Belçika’daki ve Avrupa’daki geleceği açısından öneriler, yeni perspektifler de dile getirildi. Türkçenin gelecekte iletişim dili olarak yaşatabilmek için, basın yayın çalışanlarının Avrupa çapında örgütlenmesinin gerekliliği, gazeteciliğin evrensel ilkelerinin esas olacağı, gönüllülük temelinde işleyecek etik denetim süreçlerine gereksinim vurgulandı. Elbette bir toplantıyla sorunlar çözülmez. Kimsenin de öyle bir beklentisi yoktu zaten. Ama orada yakın gelecekte bu çerçevede ve sonuç almaya yönelik yeni girişimlerin önü açıldı. Bence, Avrupa’nın diğer ülkelerinde de hiç zaman kaybetmeden benzer etkinlikler düzenleyip, bütün bu süreçlerin ortak enerjisini ‘Avrupa’daki Türkçe medyanın, Türkçe iletişimin geleceğine yöneltmek’ gerekiyor.” öpten Kitap’ın Çöpsöz’ünde Ali Mert, “Çöpçüyüz, öyle ki ‘çöpçü bile’ değiliz” diye söze başlıyor. “Çöpçüyüz, öyle ki, ‘çöpçüler bile’ diye bizi küçümseyen toplumsal bir birikimin, sokakta biriktirdiklerini temizlemekteyiz.” Ama bu kitap yalnızca çöpler ve çöpçülerden söz etmiyor. Belki de onlardan yola çıkmış olsa, onlardan söz etse de, onlarla ilgili değildir. Daha çok hayatımız, her geçen gün bir çöplüğe dönmekte, dönüştürülmekte olan “postmodern” hayatımız hakkındadır. Bize sunulanla idare eden, içinde boğulduğumuz ve boğulduğumuzu fark etmediğimiz geçip giden günlerimiz hakkındadır. Paramparça hayatları anlatsa ve paramparça bir yöntemi yeğlese de, içinden geçen o kalın damara tutunmuş parçalarla bu kitabın aynı zamanda postmodernle kıyasıya bir hesaplaşma olduğunu da unutmamanızı dilerim, eğer okursanız. Okursanız... Çöpten Kitap Yordam Kitap’tan çıktı. ??? Gökdelen’den bir kitap düştü. Çöpten Kitap’ta uzun uzun anlatılan çöpten beslenenlerin Gökdelen adlı kitaptaki adı ‘Yılkı adamları’dır. Onları da ustamız Tahsin Yücel yazdı. Gökdelen 2073 yılında başımıza gelecekleri anlatıyor. Her ne kadar başımıza gelecekleri 2073 yılı gibi uzak bir tarihe göndermiş gibi görünse de, Gökdelen gerçekte içinde debelenmekte olduğumuz yılların romanıdır. Her şeyin özelleştirildiği ve satışa sunulduğu yıllardayız ve romana konu olan adaletin özelleştirilmesi de geçen günlerde parlamentoya sunulan bir tasarı ile ucundan kıyısından başlamış bulunmaktadır. Tasarı, yargıya gitmeden davalı ile davacının uzlaşmasına kapı aralamakta, böylelikle sivil “yargıçlara” kadılara, mafyalara yol vermektedir. Eski Marksist Can Tezcan’ın devrim halkasını tamamlamak, nihayete erdirmek için bulduğu harikulade yöntem, kitapta gerçeğe doğru yol alırken, “Şimdilik çok uzaklarda olduğu bilinen yılkı adamları, umut olmayı sürdürüyorlar mı peki?” diye Bütün insanlığın dostu: Ilgaz İstanbul Haber Servisi Türk edebiyatı ve şiirinin usta kalemlerinden Rıfat Ilgaz, “Ustalara Saygı” etkinlikleri kapsamında Beşiktaş Belediyesi Kültür Sanat Platformu tarafından düzenlenen etkinlikle anıldı. Törende konuşan gazetemiz İmtiyaz Sahibi ve Yayın Kurulu Başkanı İlhan Selçuk, Ilgaz’ın tüm birikimlerini insanlığa aktaran bir aydın olduğunu ve bu sorumluluğu hakkıyla taşıdığını belirterek “Baskılara karşı başkaldırıyı ve insanın insana olan sevgisinin nasıl gerçekleşebileceğini ben onun dostluğunda gördüm. Mizahın kendisi eleştirel akıldır. Bu eleştirel akıl da bize 1923 aydınlanma devrimiyle geldi. Rıfat’ın bütün şiiri, mizahı her şeyi aydınlanma devriminde odaklanıyor. Türkiye, Rıfat Ilgaz gibi, Nâzım Hikmet gibi insanları çıkardıkça yobazlığın da Gürhan Uçkan’ı yitirdik ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Gazetemizin Stockholm Temsilcisi, edebiyatçı, çevirmen ve fotoğraf sanatçısı Gürhan Uçkan’ı son yolculuğuna uğurladık. Kalp krizi sonucu 58 yaşında yaşama veda eden Uçkan için Kocatepe Camisi’nde öğle namazının ardından cenaze namazı kılındı. Cenaze törenine Uçkan’ın oğlu Barış ve kızı Günseli Uçkan, ayrıldığı eşi Ayfer Gökkurt, ablaları Gülseren ve Gülsevil Uçkan, eski Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Güven Dinçer, Edebiyatçılar Derneği Genel Başkanı Gökhan Cengizhan, gazetemiz çalışanlarının yanı sıra sanat ve siyaset dünyasından pek çok isim katıldı. Uçkan’ın cenazesi daha sonra Cebeci Asri Mezarlığı’nda toprağa verildi. Ankara’da 1948 yılında doğan Uçkan, yükseköğrenimini Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde (ODTÜ) tamamla B eşiktaş Belediyesi Kültür Sanat Platformu’nun düzenlediği etkinlikte Rıfat Ilgaz’ın tüm birikimlerini insanlığa aktaran bir aydın olduğu belirtilerek “Bugün gönüllerde, kitaplarda, filmlerde Rıfat Ilgaz varsa halkın sorunlarına sahip çıktığı için var” denildi. sakıncalı olmuşlar. Ilgaz, bütün insanlığın dostu olmuştu.” Rıfat Ilgaz’ın oğlu Aydın Ilgaz da gecede yaptığı konuşmada, ülkemizde iki çeşit aydın bulunduğunu, bunlardan birincisi devlete karşı muhalefet yapan aydınlar, ikincisinin de siyasi iktidarların uyguladıkları politikalara karşı muhalefet yapan aydınlar olduğunu belirtti. önüne geçecektir” dedi. Etkinlik, Rıfat Ilgaz’ın görüntüleri, şiirleri ve hakkında aydınların, sanatçıların görüşlerinin yer aldığı sinevizyon gösterisi ile başladı. Gösterinin ardından Ilgaz ile ilgili anılarını anlatan gazetemiz yazarı Selçuk, Ilgaz ile 1956’da Dolmuş dergisinde çalıştıklarını anımsatarak şöyle konuştu: “Hapisanelere girip çıkmışlığı vardı. Bunun için yazılarını imzasız yazardı. Düşünün ki bir öğretmen, bir şair, bir romancı, arkadaşlarıyla birlikte devlet için sakıncalı olmuş. İyi ki de SORUNLARA SAHİP ÇIKTI Aydın Ilgaz şöyle devam etti: “Rıfat Ilgaz, yaşamında, kitaplarında, yazıla rında siyasi iktidarların uyguladıkları eğitim, ekonomi, sağlık gibi halkın temel konulardaki sorunlarına sahip çıktı. Siyasi iktidarları eleştirdi, gerçekleri ortaya koydu. Bu nedenle de kendisi devlete karşı değil, siyasi iktidarların uygulamalarına karşı halktan yana tavrıyla ikinci aydın tipi içinde yer aldı. Gerçekleri yazdığı için en ağır şekilde cezalandırıldı. Bugün gönüllerde, kitaplarda, filmlerde Rıfat Ilgaz varsa halkın sorunlarına sahip çıktığı için var.” Ahmet Gülhan, Cihan Demirci, yazar Tahsin Yücel, yönetmen Yusuf Kurçenli’nin konuşmacı olarak katıldıkları gecede tiyatrocu Deniz Gökçer ve Zeliha Berksoy da Rıfat Ilgaz’ın şiirlerini okudu. Etkinliğin yapıldığı salonun fuayesine “Rıfat Ilgaz Fotoğrafları” sergisi açıldı. dıktan sonra, 1971’de İsveç’e gitti. Burada edebiyata ve gazeteciliğe yönelen Gürhan Uçkan, öykülerini topladığı “Gabriel” ve şiirlerinden oluşan “Sevdalar da Geçici” adlı kitaplarını İstanbul’da yayımladı. Oral Çalışlar’la birlikte ‘Kadınların İsveç’i’ adlı bir kitaba da imza atan Uçkan, fotoğraf sergileri açtı. Uçkan, Marta Traba, Dan Mellin, Torgny Lindgren ve Astrid Lindgren’in de aralarında bulunduğu yazarların eserlerini Türkçeye kazandırdı. ükümetin Kıbrıs’la ilgili son çıkışı da kavgaya yol açtı. Görülüyor ki, bir liman ve bir havaalanının açılması önerisi, Meclis’e, Cumhurbaşkanı’na ve Genelkurmay’a danışılmadan, onların görüşü alınmadan yapılmış. Hükümet içinde de bazı bakanların öneriden habersiz olduğu çok geçmeden ortaya çıktı. Girişimin ne kadar başarılı ne kadar başarısız olduğunu bir yana bırakalım. Şimdi bu karara, Meclis içinden ve askerden tepkiler var. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Büyükanıt ’ın medyaya yansıyan sözlerinden anlaşılıyor ki, askerin tepkisi büyük. Düşününüz, Genelkurmay başkanısınız, bir toplantıdan çıkıyorsunuz, televizyonu açıyorsunuz, hükümetin Kıbrıs’la ilgili attığı adımı öğreniyorsunuz. Tepkinizi ve yüzünüzün alacağı şekli herhalde tahmin etmek mümkün. Ada’da kırk bin asker bulunduran bir ordunun H GENİŞ AÇI HİKMET BİLA YazılıSözlü olmanın dayanılmaz üstünlüğü’ nü kullanarak, Irak’ı işgal için planlar yapıyor. Tıpkı bir zamanlar, sivil olmanın dayanılmaz üstünlüğünü kullanarak Irak’a müdahale etmek isteyen Adnan Menderes’in yaptığı gibi. Özal, bölgeleri geziyor, ordularla, kolordularla görüşmeler yapıyor. Hatta kimi yerlerde, elinde bir sopa ile harita üzerinde harekât planlarını falan anlatmaya kalkıyor. Tabii hiçbir şey onun istediği gibi olmuyor. Sivil otoritenin karizması fena halde çiziliyor. ??? Gelelim tekrar bugüne. başındasınız ve böyle bir olayda görüşünüz sorulmuyor. Belki o olay sonucu oradaki askerlerinizi çekmeniz bile söz konusu olabilecek ama habersizsiniz… Kâğıt üzerinde demokrasinin Türkiye’de savunucusu çok. İlk akıllarına geleni söylerler, ‘Efendim, üstün olan sivil otoritedir, hükümet ne derse asker onu yapar, yapmak zorundadır’. Kulağa ne kadar da hoş geliyor değil mi? ??? 19901991 yıllarını hatırlıyor musunuz? Körfez Savaşı’nın ortalığı kasıp kavurduğu yıllar. Turgut Özal, ‘sivil İki bürokrat gitmiş, Genelkurmay’a sözlü olarak, ‘Şöyle şöyle yapacağız, haberiniz olsun’ demişler. Anlaşılan burada da yakın geçmişten ders alınmıyor. Yine, Özal döneminden bir örnek verelim. Hani şu Irak’a girme planı. Orada da Genelkurmay’a bir not gönderilmişti. ‘Haydi gidin, Irak’a girin’ gibilerinden… Altında imza bile yoktu. Genelkurmay da o notu dikkate bile almadı. İster talimat olsun, ister görüş alma olsun, yasal olacak, yazılı olacak. Aksini askere kabul ettirmek mümkün değil. Tarihte bunun o kadar çok örneği var ki… Kıssadan hisse: Askeri de ilgilendiren bir konuda askerin görüşünü almadan hareket etmek Türkiye’de kimseye yarar getirmiyor. Pardon, sadece Türkiye’de değil, Amerika’da da, Avrupa’da da, Japonya’da da, Patagonya’da da bu böyle… hikmet.bila@ntv.com.tr Bülent Ecevit için anma toplantısı CUMHURİYET (Frankfurt Bürosu) 5 Kasım 2006‘da aramızdan ayrılan eski başbakanlardan ve DSP Onursal Başkanı Bülent Ecevit için 16 Aralık 2006 cumartesi akşamı saat 19.30’da, Frankfurt Üniversitesi salonunda bir anma toplantısı düzenleniyor. Üniversitenin Bockenheim kampusundaki “Hörsaal 6” adlı anfisinde düzenlenen etkinliğe, DSP Genel Başkanı Zeki Sezer’in yanı sıra, Genel Sekreter Ahmet Tan ve Genel Başkan Yardımcısı Hasan Macit’in de katılacağı bildirildi. Ecevit’in yaşamını içeren belgesel bir film ve slayt gösterilerinin yanı sıra, kendi sesinden şiirlerin de sergileneceği anma etkinliğinde, gazeteciyazar Dr. Yüksel Pazarkaya ve DSP Parti Meclisi üyesi gazeteci Mehmet Canbolat da konuşmacı olarak yer alacak. Bu arada, halk türkülerinin ünlü yorumcusu Sümer Ezgü, Bülent Ecevit’le olan anılarını anlatırken, Karaoğlan’ın sevdiği bazı ezgileri de doğaçlama olarak seslendirecek. DSP Avrupa Girişimi tarafından düzenlenen ve halka açık bu anma etkinliğine, sadece Almanya’nın değil, değişik Avrupa ülkelerinden Türk vatandaşlarının da ilgi göstermesi bekleniyor.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear