Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
18 Anar SOMUNCUOĞLU TUSAM RusyaUkrayna Araştırmaları Masası asomuncuoglu@tusam.net u yılın Mart ayının sonunda Rusya’da "Rusya Federasyonu (RF) Dış Politikasının Değerlendirilmesi"(1) (Değerlendirme) adlı resmi bir belge kamuoyuna açıklandı. Daha önce Boris Yeltsin’in başkanlık döneminde 1993’de ve Vladimir Putin’in iktidara geldiği 2000’de Rus dış politikasının temel dokümanı olarak Rusya Federasyonu Dış Politikası Konseptleri yayınlanmıştı. Ancak konseptlerin kuru resmi dilinden uzak olan Değerlendirme, Rusya’nın temel uluslararası sorunlara, kendi dış politikasının seyrine, araçlarına ve kaynaklarına olan bakışını sergiliyor. Belgede ayrıca Rusya’nın dış politik amaç ve hedefleri ayrıntılı bir şekilde anlatılıyor. Rusya, dış politikasında kendini ABD’nin karşısına konumlandırıyor… C S TRATEJİ diğer Asya ülkelerinin Rusya’nın doğal müttefiki" olduğunu belirtiyorlar. Rusya’ya göre ideolojik bir ayırım (demokratik olanlar ve olmayanlar) dünyada çatışmaları artırıyor. Bu çatışmalardan kaçınmanın yolu ise ideolojik ayırım yapılmadan "büyük güçlerin ortak liderliği" ve çıkarlar dengesidir. Bundan yola çıkılarak yapılması planlanan BM Güvenlik Konseyi’nin genişletilmesi sonucunda bazı gelişmekte olan ülkelerin de kapsanması gerekiyor. B ‘Medeniyetler diyalogu’ Dış politikasında, ABD karşıtlığından yararlanmayı planlayan Rusya, ‘Medeniyetler Savaşı’ tezine ‘Medeniyetler diyalogu’ ile karşılık vermeye çalışıyor. Bunu bir ‘yumuşak güç’ unsuru olarak kurgulayan Moskova, ‘İslam’la barışık olmaya’ özen gösteriyor. hazırlamadığı konusundaki şüphelerini ifade ediyorlar. Buna karşılık Rusya’nın medeniyetler arası diyalogdan yana olduğu vurgulanıyor. Belgeye göre, "medeniyetler arası diyalogun geliştirilmesi, Rus dış politika stratejisinin en önemli unsurlarından birisidir." Belge yazarlarına göre bu konu, Rus diplomasisinin "temel fikri" olmaya layıktır. Buna göre bugün bile bu fikir, "dünya politikasında Rus entelektüel liderliğinin ve dış politika egemenliğinin tesis edilmesinin ve… milli çıkarların savunulmasının etkin bir aracı" olarak karşımıza çıkıyor. Çatışmasız dünya geleceğini medeniyetler arası diyalog, (Batı modelinden) farklı gelişme yollarına saygı ve BM otoritesinin güçlendirilmesi üzerinde kurgulandıran Değerlendirme yazarları, medeniyetler arası diyalogun geliştirilmesi alanında "Türkiye, İspanya, Malezya ve Putin İSLAM FAKTÖRÜ KENDİNE GÜVEN Belgenin ilk satırlarında belge yazarlarının kendilerinden emin tavrı göze çarpıyor. Belgede, temel milli çıkarları kabul görmeyen, küresel ve bölgesel politikanın her alanında haksızlıklarla karşılaşan, ancak kendisine olan güvenini tekrar kazanan bir Rusya’nın öz algılamasıyla karşılaşıyoruz. Girişin ilk paragrafında dünya arenasında önemli değişikliklerin meydana geldiği belirtilirken, akabinde çok kutuplu uluslararası ilişkiler yapısının oluşmaya başlamasına ve bu çerçevede Rusya’nın güçlenmesine vurgu yapılıyor. Rusya, sadece tek kutuplu dünyaya değil, aynı zamanda son dönemde B planı olarak ABD’de aktif olarak tartışılan Batı dünyasının egemenlik projelerine de karşı çıkıyor. Bu bakış açısına göre, ABD’nin kendi önderliğinde sadece liberal demokratik ülkeleri şu ya da bu uluslararası kurumun çatısı altında birleştirme planı, Batı’nın etki alanını genişletmesinden başka bir şey değildir. Değerlendirmede bu tip projeler konusunda açıkça bahsedilmese de, Batı etki alanının genişlemesi, "dünya politikasında ayırım çizgilerinin muhafaza edilmesi" şeklinde yankı buluyor. Buna göre, ABD’nin dış politikası uluslararası ilişkileri yeniden ideolojik hale getirdi (demokrasiyi özendirme ve rejim değişikliği politikası) ve askeri gücün baskın hale gelmesine yol açtı. Belgeye göre bunun sonucunda dünyanın yeniden bölünme tehlikesi ortaya çıkıyor. Ancak bu sefer bölünmenin medeniyet ayırımına göre meydana gelebileceği vurgulanıyor. Değerlendirmede Rusya’nın, kendine özgü özellikleri dolaysıyla DoğuBatı diyalogunda aracı olabileceği fikri benimsetilmeye çalışılıyor. 1990’lardan beri Rusya’da zikredilen bu fikrin altı, bugün Rusya’nın aktif çabalarıyla doldurulmaya başlandı. Rusya, içinde Müslüman halkları barındırdığı gerekçesiyle İslam Konferansı Örgütü’ne gözlemci olmakla kalmayarak, İslam Dünyası ile kurduğu diğer ikili ve çok taraflı ilişkilerde Müslüman vatandaşlarının varlığından faydalanmaya çalışıyor. Münih konuşmasında Putin, bu politikanın örneği olarak Lübnan’da görev yapan Rus inşaat birliklerini Çeçen kökenli askerlerin koruduğunu belirtmişti. Rusya’nın Çeçenistan üzerinde tekrar kontrol sağlaması ve federasyon genelinde merkezileşme politikasını uygulaması sonucunda, Müslüman cumhuriyetlerindeki bağımsızlık arayışlarının ve/veya köktendincilik faaliyetlerinin varlığından kaynaklanan dağılma tehlikesini aştığı görülüyor. Bu ise, İslam faktörünün Rus dış politikasının etkin bir aracı olarak kullanılmasına imkân sağladı. ENTELEKTÜEL LİDERLİK Rusya, siyasi, teknik, ekonomik, kültürel ve enerji potansiyelini kullanarak sadece Ortadoğu sahnesine değil, dünya sahnesine dönmeyi başardı. Değerlendirmede "bugünkü sınırları içerisindeki Rusya, sadece aktif bir küresel güç olarak var olabilir" vurgusuyla son dönemin dış politika ataklarının jeopolitiğin zorlaması olduğu öne sürülüyor. Bu şekilde Rusya’nın tarihten gelen "güvenliğini sınırlarının ötesinde sağlama zorunluluğu" söyleminin canlı olduğu görülüyor. Son dönemde ABD’de çoğalan Rusya karşıtı yayınların birisinde bu olgu "Rusya’nın trans emperyalizmi" olarak adlandırılsa da, bu olgunun Rusya’ya özgü olmadığı, bütün büyük devletlerin davranış biçimi olduğu kabul edilmelidir. Ayrıca bütün büyük devletler gibi Rusya, dış politikasını meşrulaştıran bir söyleme ihtiyaç duyuyor. "Yumuşak güç" araçlarına önem veren bir belge olması itibarıyla Rusya açısından "yeni nesil" resmi belge olma özelliğini taşıyan (2) Değerlendirme, Rusya’nın özellikle medeniyetler arası diyalog söylemini aktif olarak kullanmaya hazırlandığını gösteriyor. Rusya, bundan böyle "sadece uluslararası gündemin gerçekleştirilmesinde değil, gündemin oluşturulmasında da aktif bir katılımın" gerçekleştirilmesinin peşinde. Daha önce bazı ABD uzmanları, Rusya ve Çin’in birer küresel güç olmasını engelleyen önemli bir faktör olarak, etkili bir küresel söyleme sahip olmayışlarını gösteriyordu. Buna karşılık Rusya, dengelerin yerine oturmadığı bu ara dönemde ABD’nin hatalarından faydalanarak ABD’nin söylemine karşıt söylem geliştirmektedir. Rusya, ABD’nin politikasından memnun olmayanlara "entelektüel liderlik" yapma iddiasındadır. Dipnotlar: 1 Obzor Vneşney Politiki Rossiyskoy Federatsiyi 2 "Samoanaliz Diplomatiyi Putina", Nezavisimaya Gazeta, 29 Mart 2007 MEDENİYETLER ARASI DİYALOG Belgedeki Rusya’nın "medeniyetler çatışmasına" olan bakışı ilgi çekici. Bu bakışa göre medeniyetler çatışması, doğal olmaktan çok yapaydır. Zira modernizmin meydan okumalarına karşı Doğu’da ortaya çıkan ve uluslararası terörizm şeklinde radikalleşen bir tepki varsa da, bu tepki büyük ölçüde ABD’nin engellenemeyen güç politikasına karşı olan bir tepkidir. Üstelik belgede bu tepkinin bilinçli bir şekilde ABD tarafından abartıldığı da ima ediliyor. Yapay bir şekilde küresel kimliğe ulaşmak amacıyla İslam şahsında ortak bir düşman oluşturularak "Batı dünyasında eksik olan bütünleşme güçlendirilmeye" çalışılıyor. Diğer bir ifadeyle medeniyetler çatışması tehlikesi varsa da, bunun ana nedeni ABD’nin dış politikasıdır. Belge yazarlarına göre aynı Filistin sorununda davrandığı gibi, Hatemi döneminde ABDİran ilişkilerini iyileştirme imkânından bilinçli bir şekilde faydalanmayan ABD, İran’ın radikalleşmesine yol açtı. İran krizinin medeniyetler arasındaki ilişkiler açısından önem taşıdığını belirten belge yazarları, ABD’nin "medeniyetler savaşına" zemin hazırlayıp