26 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

kamilmasaraci?gmail.com Fotoğraf: VEDAT ARIK Erzurum’dayız. Esef Pilsen’in Birleşmiş Milletler ve Turizm Bakanlığı ile sürdürdüğü Doğu Anadolu Turizmini Geliştirme Projesi (DATUR) için geldik bu şehre. ESRA Rehberimiz, proje koordinatörü AÇIKGÖZ Egemen Çakır karşılıyor bizi. Kayaların arasına gizlenmiş yeşil vadilerdeki köyleri o gezdiriyor. Sadece birkaç insana para yardımı yapıp hayata katan bir proje değil bu, aksine halkı kendi koşullarıyla ekonomiye katabilmeyi amaçlıyor. Turizme uygun bir yerde evi mi var? Odaya iki yatak at, mutfağa bir masa, evde pişen geleneksel yemeklerin sunumunu biraz daha renklendir. İşte sana bir ev pansiyonu! Evimde yabancı ağırlayamam diyenlere de alternatifler sunuluyor. Bağından toplayıp kuruttuğu dutları, piyasaya sunmak ya da seramik atölyesinde hediyelik eşya yapmak gibi. Şimdiden 20 kadın seracılık, pansiyonculuk gibi işkollarına girmiş. Kimi ilk defa kendi parasını kazanıyor. Her şeyi daha iyi anlamanız için proje koordinatörü Egemen Çakır’a söz hakkı verelim... Bir orman mühendisi Çakır. Kırsal kalkınma konusundaki merakı onu önce ÇEKÜL, sonra da TEMA’da çalışmaya götürmüş. 2008’de de DATUR’a katılıp Erzurum’a gelmiş. “Aşığım” diyecek kadar seviyor bölgeyi. Proje için buranın seçilme sebebini, Doğu Anadolu’da turizm potansiyeli olup da turizm olmayan bir yer olmasına bağlıyor. Proje için Dünya Turizm Örgütü, turizm raporu hazırlamış. İşe, olmayan tanıtım materyalleri oluşturulmakla başlanmış, kiliselerin, manastırların, yürüyüş güzergahlarının broşürleri hazırlanmış. “Hangi noktaya nereden sapılır belli değildi, yapıldı” diyor Çakır, “Yeni sivil toplum örgütlerinin kurulması için çalıştık. Yöre halkının ihtiyaçlarına yönelik eğitimler verdik; kapasite geliştirme, girişimcilik, AB’ye projeler yazma... Ev pansiyonculuğu da önerdiğimiz faaliyetlerden”. 26 EYLÜL 2009 CUMARTESİ 3 Cumartesi Şairi Bir gün sana gene yollarda rastlasam birlikte kır kahvelerine gitsek konuşmasak CEVAT ÇAPAN İshan Kilisesi TopUs 11’ in nesi var,düdüğün sesi var. Espirisentır Erzurum’da Erzurum gibisi olmadığından... Bu kolay olmamış tabii, bunun için önce evin “kutsal” olduğu algısını kırıp bazı şeylerin paylaştıkça güzel olduğunu anlatması gerekmiş. Bir otobüs dolusu insanla Kapadokya, Antakya, Kaş, Fethiye, Aydar’ı dolanarak turizm aktiviteleri ve insanların çalışmaları gösterilmiş. “Baktılar ki, hiçbir eksiğimiz yok, biz kimseye eviniz harika pansiyon olur demediğimiz halde, kendileri başladılar. İlk misafirler 2008’de ağırlandı. İnsanları kendi imkanlarıyla bir şeyler yapmaya yönlendirdik. Bu sene ilk defa bir hibe programıyla malzeme desteği verdik” diyor. Uzundere’de ve Yusufeli’nde 19 ev pansiyonu var, giderek artıyor. Neziha ve Rıza Özsoy’un pansiyonu bunlardan biri. Bizi yöreye özgü ev yemekleriyle donatılmış bir masayla karşılıyor 56 yaşındaki, emekli öğretmen Neziha Özsoy. Eşi 68’inde, eski denizci; 20 yıl dünyayı gezmiş ama, “Erzurum gibisi olmadığından” dönmüş. Evlerini pansiyona çevirmeye, turizm yapılan bölgeleri gezince karar vermişler. Bunca yıl çalışıp emekli olduktan sonra böyle zahmetli bir işe niye mi girişmişler? Yanıt Neziha Özsoy’dan: “Yorulduğumuz oluyor, ancak aldığımız tatmin buna değer. Emeklilikle birlikte karamsar olmuştum. Neredeyse konuşmayı unutmuştum. Harekete geçirdi beni, hayata bağlandım yeniden. Değişik insanlarla tanışmak çok hoşumuza gitti.” İlk misafirlerini çok iyi hatırlıyor Özsoy, “internetin mucidi Prof. Leonard Kleinrock‘tu. Kim olduğunu bilmiyorduk, ancak ilk olduğu için heyecanlıydık, tanışınca daha da heyecanlandık” diyor. İngiltere’den, İrlanda’dan, İsrail’den, Amerika’dan, Kıbrıs’tan gelenler olmuş, Ankara’dan, İzmir’den, Rize’den, Yusufeli’nden, Erzurum’dan da... “Gemilerde öğrendiğim tarzanca İngilizce’mle iletişim kuruyorum” diyor Rıza Özsoy. Gerektiğinde komşunun kızını yardıma çağırıyor, böylece başkalarına da bir kazanç kapısı aralıyorlar. “Bir aile ortamı oluyor” diyor Neziha Özsoy, “Bir misafirimiz, ne garip, sanki amcamın, dayımın evine ziyarete gelmişim gibi hissettim kendimi, dedi. Ben de öyle hissediyorum kalanlar için”. kadınlar konuşacak Pansiyonculuk, seracılık, seramikçilik... Erzurumlu kadınların bugünlerde çok işi var. Kendi paralarını kazanmayı öğreniyorlar. Efes Pilsen’in Birleşmiş Milletler ve Turizm Bakanlığı ile yaptığı Doğu Anadolu Turizmini Geliştirme Projesi, yöre halkına ellerindeki imkânları değerlendirmeyi öğreterek, geçimlerine destek sağlıyor. Du yu sipik Aabi adamın ağzı var dili yok! Yabancı dili de mi yok? Zamane Saat kaç? Tik tak..tik tak.. İyi..daha varmış.. Maskeli balo Yüz yüze konuşsak diyorum.. Hay..hay.. Argodan al haberi DİKİNE TIRAŞ: Yalan sözlerle ve gevezelikle karşısındakini kandırmak. SENİN SÖYLEDİĞİN GAZOZ AĞACI HOLİVUT’TA YETİŞİR: Manasız,saçma bir söz karşısında söylenir. Off the record Amerikalılar çöpe saatte 2.5 milyon plastik şişe atıyor; yani her üç haftada bir Ay’a ulaşmaya yetecek uzunlukta şişe birikiyor.. Lingo lingo şişeler Rakı mı içtin sen bensiz Çamura mı düştün edepsiz Yar yar yar yar yar yar aman.. Pet şop Rıza Özsoy ve Neziha Özsoy Uzundere’de pansiyon işletiyor. Evlerini pansiyona çevirmeye turizm yapılan bölgeleri gezince karar vermişler. Firdevs Kurt Uzundere Kadın Emeğini Değerlendirme Derneği Başkanı. Sadece kendi için değil bölgedeki kadınlar için de çalışıyor. Zeliha Yıkıcı’nın, bölgenin yapısına uygun geliştirilen Amberevleri pansiyonu var. Doğu’nun çiçekleri Seracı kızlar... Erzurum’da DATUR’u bilen herkesin ağzında onlar var: “Bizim buralarda da seracı kızlar olsun”. Aslında hikayeleri DATUR’dan önce başlıyor. Kaymakamlığa ait atıl sera, AB projesiyle, 2005’te yörenin 20 kadının elinde yeniden hayat bulmuş. Ancak zamanla azalmışlar, şimdi üç kişiler. Fatma Canbaş bunlardan biri. “Toprak gönül işidir” diyor. Sabah altıda güne başlayıp, yarım saat yürüyerek yokuşun başındaki seraya ulaşıyor. Öğle yemeğini ayaküstü atıştırmaya alışmış. Akşam dokuzda paydos ettiğinde de gün onun için bitmiyor, yaşlanan annebabasının bakımına da o yetişiyor, temizlik, yemek... Kendini seyir halindeki araçlara benzetiyor Canbaş, “A’dan Z’ye her şey insan gücüyle oluyor burada, koşturup duruyoruz” diyor. Bundan şikayeti yok da, şu doğanın sürprizleri olmasa... “Aldığımızı seraya yatırıyoruz. Bu sene, kar sağlayacaktık, sel yüzünden olmadı. Seneye inşallah”... Diğer bir zorluk da, pazarlama. Valiyle, kaymakamla diyalogları iyi, ancak belediyelerin verdikleri sözleri tutmaması onları zor duruma düşürüyor. Yine de bu yıl 150 binlik üretim yapmayı başarmışlar. “On yıl önce hayatım böyle değildi” diyor, “Babam beni okutmadığı, hayata sokmadığı için pişman oldu. Ancak kendi başıma giriyorum işte hayata”. Sadece kendininkini değil, başka kadınların hayatını da değiştirmek için uğraşıyor, istihdam sağlıyor: “Normalde kadınların istihdam alanı yok burada. İçinde azim olduğu halde baskılardan dolayı nadasa bırakılmış öyle çok kadın var ki... ” Hedefi büyük Canbaş’ın; önce Doğu’nun sonra da Rusya’nın çiçeğini karşılayacak üretimi yapacağını anlatıyor, kararlı ve mahcup bir sesle... Doktorunuz diyor ki Diyet yap.. işlet.. devret!.. Misafir çizer: Mahmut Karatoprak Balık tutmayı öğretiyorlar Proje sayesinde 100 kişiye kazanç kapısı açılmış, ailelerini de katınca 400’ü buluyor bu rakam. “Meyvesini, yoğurdunu satan, katır hizmeti veren 34 bin kişiyi de unutmayalım. Turizm, 2829 sektörün bir anda hareketlenmesini sağlayan bir fabrika gibi çalışıyor” diyor Çakır. Bölgenin potansiyeli iş adamlarınca da keşfedilmiş, otel projeleri sırada. Hedeflerden biri de, bölgede yoğun yetiştirilen meyve ve kuru sebzeyi değerlendirmek. Uzundere Kadın Emeğini Değerlendirme Derneği’ni (USKADER) kurma nedenleri de bu. USKADER Başkanı, Firdevs Kurt 34 yaşında. Kütahya’da hazır giyim okumuş, şimdi açıköğretim işletme bölümü üçüncü sınıf öğrencisi. Onun için projeyi çekici kılan, sadece kendi için değil, memleketi ve buradaki kadınlar için de bir şeyler yapma şansı yakalaması. Uzundere’den ayrılıp iki tarafı kayalarla çevrili, Tortum gölünün yanı başında aktığı yoldan ilerliyoruz. Kılıçkaya’da, emekli öğretmen Zeliha Yıkıcı ve ailesinin sofrasındayız. Yıkıcı aynı zamanda Kılıçkaya Kültür Turizm ve Kalkındırma Derneği’nin başkanı. DATUR’un eğitimlerinden onlar da nasiplenmiş. Bölge yapısına uygun geliştirilen Amberevleri pansiyonu bunun ürünü. “Bilinmediği ve kalacak yer olmadığı için turistlerin uğramadığı bölgelere artık gelenler var, kalıyorlar” diyerek anlatıyor projenin sağladığı değişimi Çakır, “insanlar turizmin kazanç kapısı olduğunu gördüler. En büyük hedefimiz buydu. Artık biz olmasak da proje burada kendi ayakları üzerinde devam edebilir.” Çakır’ın hedefi projeyi yeni bölgelere taşımak. Eğer, sponsor kabul ederse, Ardahan, Oluk, Şavşat gibi hiç turizm girmeyen yerleri düşünüyor. Kısacası DATUR’la insanlara balık verilmiyor, balık tutmak öğretiliyor... Tartışmalar kitap oldu Kadınların hayat ve yazıyla ilgili farklı deneyimlerini paylaştığı toplantılar dizisi Kadınlar Dile Gelince’yi yarattı. Amargi kitabevi, Küçük Hanımefendi Edebiyat atölyesinin tartışmalarını kitaplaştırdı. Dünya edebiyatının önemli edebi eserlerine, feminist pencereden bakan “Küçük Hanımefendiler” gördüklerini, Kadınlar Dile Gelince’de ortaya koydu. Amargi bünyesinde, İstanbul Bilgi Üniversitesi’nden Aslı Güneş’in yönetiminde ve İlkay Ertem’in koordinatörlüğünde yaklaşık bir yıl önce çalışmaya başlayan Küçük Hanımefendi Edebiyat Atölyesi, edebiyata ve yazmaya meraklı farklı kesimlerden kadınları bir araya getirdi. Editörlüğünü de Aslı Güneş’in üstlendiği “Kadınlar Dile Gelince” kitabı, 288 sayfa ve beş bölümden oluşuyor. Amargi yayınlarından çıkan, kitap, 30 Eylül Çarşamba günü, Pera Müzesi’nde düzenlenecek bir kokteyl ile kamuoyuna tanıtılacak. Amargi’nin kurucularından Sosyolog Pınar Selek’in önsöz yazdığı kitap, modern kadının çelişkilerini ve toplumsal mücadelesini tüm eserlerinde dile getiren Sevgi Soysal’a atfedildi. Küçük Hanımefendi Edebiyat Atölyesi tohumu, Pınar Selek’in koordinatörlüğünü yaptığı “Deneyimlerimiz hangi kapıları açıyor?” projesiyle atıldı. Kadınların hayat ve yazıyla ilgili farklı deneyimlerini paylaştıkları bu toplantılar dizisi sonunda, edebiyat tarihine yoğunlaşarak bakma ihtiyacı ortaya çıktı. Bu deneyimler ışığında, klasik eserlere yönelik yapılan derinlikli okuma ve tartışmalar, feminist bakışla, daha önce fark edilmemiş pek çok ayrıntının görünür kılınmasını sağladı. Amargi, Ekim’den itibaren de Donna Kişot Okuma Kulübü’ne ve “Full Metal Etek Film Okuma Atölyesi”ne ev sahipliği yapacak. İtalya’dan Erzurum’a Maria ve Max Zavelli’ye Uzundere’den Sapaca köyüne giderken rastlıyoruz. Eski köy evini dolaşıyorlar, şaşkınlık ve ilgiyle. Onları İtalya’dan Erzurum’a getiren neden anlama isteği. İlk defa 1989’da İstanbul’u gezdiklerinde, bir daha gelmeyi akıllarına koymuşlar. Türkiye’nin AB’ye girip girmemesiyle ilgili tartışmalar yoğunlaşınca da kendi yanıtlarını bulmak için yola düşmüşler. İstemişler ki, çok turistik bir şehir olmasın. Sonuç mu? “Şehir ve köy yaşamının bu kadar farklı olabileceğini tahmin etmemiştik. Ancak Erzurum ayrı bir dünya, manzarası çok güzel”. C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear