23 Kasım 2024 Cumartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

6 21 MART 2009 CUMARTESİ Sayfadaki söz daha güçlüdür Gölgesizler’in birçok ülkede yayımlanması, söyleşiler derken kendini roman sanatına ihanet etmiş gibi hisseden Hasan Ali Toptaş yeni romanına kapandı. Gölgesizler filmi gösterimde, yazarı Hasan Ali Toptaş ise evinde, yeni romanına kapanmış, çok yoğun, çalışıyor. Gerekçesi de var: Gölgesizler’in Almanya, Finlandiya ve Güney Kore’de yayımlanması, hemen ardından Fransa, İtalya, İspanya ve Hollanda’da da yayımlanacak olması, IŞIK ardından 25 ayrı Avrupa kentinde söyleşiler filan roman sanatına ihanet ettiği kaygısına KANSU derken, kapılmış… “Sözün tam olarak görüntüye dönüşmesi mümkün değil” diyen Hasan Ali Toptaş ile Gölgesizler filmini ve kendisini konuştuk: Hasan Ali Toptaş’ın metinleri içrektir. Gölgesizler de öyle. Gerçi Gölgesizler filminin senaryo yazım çalışmalarına da katılmışsınız ama, ortaya çıkan yapıtı nasıl değerlendiriyorsunuz? Senaryo çalışmasına katılmadım aslında. Ümit Ünal sadece yönetmen olarak değil, senarist olarak da deneyimli biri. Senaryoyu Ümit Ünal yazdı ve bana da birkaç kez okuttu. Bu okumalardan sonra, benim ufak tefek naçizane önerilerim oldu sadece. Zaten senaryo nasıl yazılır hiç bilmem. Sonuçta, bence iyi bir çalışma çıktı. Tabii, ister istemez bazı değişiklikler yapıldı filmde. Bence, filmi filme bakıyormuş gibi seyretmek gerek. Sinema ve edebiyat farklı disiplinler çünkü; birinin verdiği etkiyi diğerinden beklemek bana pek doğru görünmüyor. Şiddetli diziler insanları yutuyor Dolunay Soysert, güzel, yetenekli ve üretken bir aktris. Onun neredeyse Latife Hanım’dan Nazım’ın Pirayesine ve hatta ALPER Marilyn Monroe’ya dek karakter TURGUT canlandırmadığı yok. Afife Jale ödüllü alperturgut.blogcu.com Dolunay, komik bir roldeyse tebessüme hazırlanın, bir drama can verecekse şayet gözyaşlarınızı salın gitsin. Baştan üretken dedik ya... Belki de tam da bu yüzden sinema, tiyatro ve TV dizileri, Dolunay’a yetmiyor. O, oyuncu koçluğu, sunuculuk, dublaj, reklam seslendirmesi, prodüktörlük de yapıyor. Önce sizi tanıyalım ve ardından sanat tarihçisi Dolunay Soysert, oyunculukta nasıl karar kıldı, onu öğrenelim? Adana (25 Mart 1973) doğumluyum. Babamın işi dolayısıyla ben henüz üç dört yaşındayken Ankara’ya taşındık. İlkokul ve ortaokulu başkentte, liseyi ise eski bir köşkte eğitim veren ve daha sonra kapanan İstanbul Özel Moda Koleji’nde okudum. Kolejden sonra Müjdat Gezen Sanat Merkezi Tiyatro Bölümü’ne kaydolmuştum. Ailemi kırmamak için hem tiyatro bölümüne devam ettim hem de İstanbul Üniversitesi Sanat Tarihi ve Arkeoloji Bölümü’nü kazandım ve oradan mezun oldum. Aslında oyunculuktan önce tek amacım ressamlıktı. Ancak elim bana küstü. Belki bir gün tekrar barışırız. İlk başarısızlığım ise konservatuar sınavıydı. Tek bir şiirle katıldım ve tabii ki kaybettim. YAZARA ULAŞMANIN SAĞLIKLI YOLU Söz yeterince görüntüye ve gündelik dile çevrilebilir mi? Söz, kitap yapraklarında daha güçlü değil mi? Kesinlikle öyle. Kelimelerin kendilerine has bir kudreti, bir çağrışım gücü var. Okuyan kişinin zihnine düştüklerinde yeniden anlam kazanıp yeniden görüntü oluşturuyorlar. Üstelik, sadece o insana has bir görüntü. Bir de, sayfanın yüzündeki sözü okurken siz seslendiriyorsunuz, vurgusunu siz yapıyorsunuz ve yaptığınız vurguya göre bir cümle iki, hatta üç cümleye de dönüşebiliyor. Cümledeki gizli cümleyi bile görebiliyorsunuz. Ayrıca, sayfaların yüzündeki söz, her daim boşluklarıyla sözdür; boşluğu da kapsar. Sözün tam olarak görüntüye dönüşmesi mümkün değil bu yüzden. Popüler kültürün egemen olduğu toplumlarda romancının filmle kitleye ulaşmasının hem yararı, hem de zararı olduğunu düşünüyorum. Hasan Ali Toptaş’ın sanatından hiç haberi olmayan bilgi sahibi olabiliyor örneğin. Öbür yanda da, roman okumak yerine film seyretme tembelliği... Ne dersiniz? Çok doğru, yararı da var zararı da. Bu insanın elinde değil. Yine de, edebiyat açısından yararının daha ağır bastığını düşünüyorum ben. Belki birkaç kişi daha kitapla buluşmuş oluyor en azından. Bir yazara ulaşmanın en sağlıklı yolu, doğrudan onun kitabına ulaşmaktır tabii. ABD ÇOK ZOR Sonra Şehir Tiyatroları... Onun öncesinde yedi yıl boyunca Barış Manço’nun asistanlığını yaptım. Barış Ağabey’in yanında çalışmaya başladığımda 17 yaşındaydım ve onun öğrencisi olmak bana çok şey kattı. Biz orada üç kızdık, diğerleri sonradan kaybolup gitti, bir ben kaldım. Barış Ağabey, programın “Yamalı Bohça” bölümünü sunma görevini bana vermişti. İstanbul Şehir Tiyatroları’nda ise dört yıl boyunca görev aldım. 21 yaşında ilk kez “Kanlı Düğün” ile sahneye çıktım. Öte yandan “Çılgın Bediş”, “Kaygısızlar” ve “Baskül Ailesi” gibi komedi dizilerinde de oynadım. ABD’de de eğitim aldınız ve yaklaşık beş yıl Türkiye’den uzak kaldınız. Geldiğinizde her şey değişmiş miydi? Önce Londra’ya oradan da Nebraska’ya gittim. Nebraska Üniversitesi Drama ve Tiyatro Bölümü’ne üçüncü sınıftan başladım ve bir buçuk yıl sonra mezun oldum. Sonra yaklaşık üç yıl New York’ta yaşadım. New York’ta oyunculuk okumak istedim ancak burs bulamadım. Ben de boş durmadım, birçok işte çalıştım, workshoplara ve deneme çekimlerine katıldım. ABD’de bir oyuncunun yükselebilmesi çok ama çok zor, Türkiye’de ise bu imkan dahilinde... Memleket hasretine daha fazla dayanamayınca 30 yaşında geri döndüm. İlginçtir ki, hiçbir şey değişmemişti. Kanaatimce asıl değişim 2004’te başladı ve oyunculuk giderek önem kazandı. Oyunculuk kariyeri adına mankenler, nihayet podyum ile set arasındaki farkı kavradılar ve oyunculuk eğitimi aldılar. Dolunay Soysert bugünlerde Sürmanşet’teki öpüşme sahnesiyle gündemde, ama o donanımlı, eğitimli ve çok sayıda diziyle oyunda rol almış bir sanatçı. Kadın rol arkadaşıyla öpüşmesinin bu kadar abartılmasını ise Türkiye’deki cinselliğin bastırılmış olmasına bağlıyor. Bir koltukta pek çok karpuz taşıyan Dolunay Soysert söz dizilere gelince senaryo yazmanın büyük bir sorumluluk gerektirdiğini söylüyor. Çünkü seçebilme yetisi eğitimle ilgili... GÖNLÜM HEP ROMANDA Daha önce şiirleriniz tiyatro oyunu olmuştu yanlış anımsamıyorsam. Tiyatro mu, film mi? Hangisi size daha yakın? Evet, Yalnızlıklar önce Hollanda’da tek kişilik oyun halinde Hollandaca sahnelenmişti. Daha sonra da Mahir Günşiray tarafından Türkiye’de Türkçe sahnelendi. O farklı bir şeydi tabii, her şeyden önce metnin tamamı sahnede aynen söyleniyordu. Söylenirken de aynı zamanda canlandırılıp oynanıyordu. Yani metinden eksilen ya da metne eklenen bir kelime, bir cümle söz konusu değildi. Aslında bana film de yakın değil, tiyatro da. Roman sanatı benim gözümde bambaşka bir şey, benim gönlüm hep roman sanatında. Zor bir insan olmadığınızı biliyorum. Çevremdeki kimi okurlarınız sizi zor insanmış gibi hayal ediyor. Neden olabilir? Bu soruya sevindim, çünkü böyle bir şey sorulsun ve cevaplayayım isterdim gerçekten. Çok doğru, nedense benim zor insan olduğumu sanıyorlar. Mesela, internette bir yerde okudum; Konur Sokak’ta bir okurum beni görmüş, konuşmak istemiş ama cesaret edememiş. Böyle şeyleri duyunca çok şaşırıyorum ama demek ki uzaktan öyle görünüyorum. Yani biraz “soğuk nevale” gibi… Buna yol açan şeyin ne olduğunu bilemiyorum tabii, belki her şeyden korkuyor olmam farklı bir ifade yüklüyor üzerime. Bilmeyi ve bunu yok etmeyi çok isterdim ama bilmiyorum hakikaten. Yaşam nasıl gidiyor, sizin için... 2007 ve 2008 çok yoğun geçti; Gölgesizler’in Almanya’da yayımlanması nedeniyle, Avusturya, Almanya ve İsviçre’de neredeyse 25 şehirde söyleşi yaptım. Geçen yıl aynı roman Finlandiya’da ve Güney Kore’de de yayımlandı. Bu yıl içinde de Fransa, İtalya, İspanya ve Hollanda’da yayımlanacak, birçoğunun çevirisi bitti. Velhasıl, bu koşuşturmaca içinde yeni romanıma doğru dürüst çalışamadım. Roman sanatına ihanet etmişim gibi bir duygu var içimde. Şimdi, bütün söyleşi tekliflerini reddedip eve kapandım ve yeni romanıma çalışıyorum. Roman bitinceye kadar da hiç yerimden kımıldamamayı düşünüyorum. Türkiye’nin bastırılmış cinselliği “Sürmanşet”te sahneye çıkıyorsunuz ve oyunu hem eşiniz hem de meslektaşınız olan Sinan Tuzcu yazdı. Sinan yerine başka bir adam tarafından yazmış olsaydı yine de içinde yer almak isterdim. Beste (Bereket) ile olan öpüşme sahnemizin bu kadar ön plana çıkartılması ise Türkiye’nin en büyük sorunlarından birini yani bastırılmış cinselliği aklıma getiriyor. Gelinkaynana parodisi “Benim Annem Bir Melek” adlı dizide de oynuyorsunuz? Biz, insanları hem keyiflendirmek hem de düşündürmek istiyoruz. Sosyal konuları ve günceli yakalayıp mutlaka söylenmesi gerekeni dile getirmek bu diziyi yaratan ekibin hüneri. Yeri geliyor, ekonomik kriz ve işsizliğe de el atıyoruz, doğalgaz zammına da. Üstelik bunu hükümete yakınlığıyla bilinen bir kanalda yapıyoruz. Özellikle genç izleyici kitlesini etkileyen vurdulu kırdılı yapımlar, komediye oranla daha revaçta gibi... Silahlar üzerine kurulan ve aşırı şiddet içeren dizi veya filmler, elbette gençleri olumsuz yönde etkiliyor. Onlar, elinden tabanca düşmeyen erkek karakterlere imreniyorlar. Beş, on kişi derken aslında hikaye kitleleri yutuyor. Seyrettirmeyin demek çok kolay. Seçebilme yetisi biraz da eğitim düzeyiyle alakalı. Silahlı adamlarla ilgili senaryo yazmak dahi büyük bir sorumluluk istiyor. Mesleğe ömrümü yatıracağım Oyunculukta son durak var mıdır? Oyuncu sürekli kendini geliştirmek zorundadır. Düşünün bir futbolcu, çok koşuyor ancak pas verip orta yapıp gol atamıyor. Bu iyi bir futbolcudur diyebilir miyiz? İşte iyi oyuncu her şeyini verecek. Öncelikle vücuduyla sesini en iyi şekilde kullanacak. Ve bir çizginiz, bir duruşunuz olacak. Eskiden sinemanın benim için 35, 40 yaşında biteceğini sanırdım. Şimdi biliyorum ki; başrol, yan rol önemli değil oyunculuk hayatımın sonuna dek yapmak istediğim tek iş... Geçtiğimiz günlerde dağıtılan Yeşilçam Ödülleri’nde kürsüye çıkan Yıldız Kültür’ü görünce, bu mesleğe ömrümü yatırma kararının doğruluğunu bir kez daha hissettim. Siz oyuncu koçluğu ve reklam seslendirmesi de yapıyorsunuz... Kız ve erkek yetenekli genç oyunculara koçluk yapıyorum. Elindeki metni, gazete okur gibi duygusuz bir tonda okuyan bir arkadaş bir süre sonra gözle görülebilir bir gelişme gösteriyor. Reklam seslendirmesiyle ise iki yıldır uğraşıyorum. C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear